|
- That goes for everybody at whatever level of seniority.
- Bu, kıdemi ne olursa olsun herkes için geçerli.
- The safety of European airspace is in the interests of everybody.
- Avrupa hava sahasının güvenliği herkesin menfaatinedir.
- There are many measures, but they must clearly be applied equally to everybody.
- Pek çok önlem bulunsa da bunların herkese eşit şekilde uygulanması gerektiği açıktır.
- Even when Slovenia joins Europe, everybody will still be responsible for making good the undertakings given.
- Slovenya Avrupa'ya katıldığında bile herkes verilen taahhütlerin yerine getirilmesinden sorumlu olacaktır.
- Today everybody is talking about this Penelope project and nobody is talking about the good document you have presented.
- Bugün herkes Penelope projesinden bahsediyor ve kimse sizin sunduğunuz güzel belgeden bahsetmiyor.
- Yet the economic situation of the region remains uncertain and demands supplementary efforts from everybody.
- Yine de bölgenin ekonomik durumu belirsizliğini korumakta ve herkesin ek çaba göstermesini gerektirmektedir.
- We can guarantee skills for everybody.
- Herkes için beceri garantisi verebiliriz.
- I would hope that you could ensure that guarantee extends to everybody.
- Bu garantinin herkesi kapsamasını sağlayabileceğinizi umuyorum.
- I hope it is commended by everybody in the House.
- Umarım bu durum Meclis'teki herkes tarafından takdir edilir.
- So, I thank everybody and hope that we will be successful in the Convention!
- Bu nedenle herkese teşekkür ediyor ve Sözleşme'de başarılı olacağımızı umuyorum!
- Everybody knows that food and animal feed have to be safer.
- Gıda ve hayvan yemlerinin daha güvenli olması gerektiğini herkes biliyor.
- We must urge everybody to play their part in the multilateral structures.
- Herkesi çok taraflı yapılarda üzerine düşen rolü oynamaya teşvik etmeliyiz.
- I welcome everybody here again tonight.
- Bu gece herkese tekrar hoş geldiniz diyorum.
- In our opinion, however, the agreement must be well balanced and must be an agreement which benefits everybody.
- Ancak bize göre anlaşma dengeli olmalı ve herkesin yararına olacak bir anlaşma olmalıdır.
- I accept that everybody should know what I do; I accept that everybody should know where I go.
- Herkesin ne yaptığımı bilmesi gerektiğini kabul ediyorum; herkesin nereye gittiğimi bilmesi gerektiğini kabul ediyorum.
- On the contrary, what we have seen has been greater activity and more opportunities for everybody in airports.
- Aksine, gördüğümüz şey, havaalanlarında daha fazla faaliyet ve herkes için daha fazla fırsat olmuştur.
- There are many measures, but they must clearly be applied equally to everybody.
- Pek çok önlem var, ancak bunların herkese eşit şekilde uygulanması gerektiği açık.
- This is a difficult decision for everybody involved in the matter.
- Bu, konuya dahil olan herkes için zor bir karardır.
- Unfortunately, I do not think everybody is quite ready for it yet.
- Ne yazık ki henüz herkesin buna hazır olduğunu düşünmüyorum.
- Well, it seems that not everybody enjoys this freedom.
- Görünüşe göre herkes bu özgürlüğe sahip değil.
- So this scheme aims also to exert pressure and keep everybody better informed.
- Dolayısıyla bu program aynı zamanda baskı oluşturmayı ve herkesi daha iyi bilgilendirmeyi amaçlıyor.
- Our strength lies precisely in our ability to talk to everybody.
- Bizim gücümüz tam da herkesle konuşabilme kabiliyetimizde yatıyor.
- As far as I know, that is acceptable to everybody.
- Bildiğim kadarıyla bu herkes tarafından kabul edilebilir.
- Our strength lies precisely in our ability to talk to everybody.
- Bizim gücümüz tam da herkesle konuşabilme yeteneğimizde yatıyor.
- So, I thank everybody and hope that we will be successful in the Convention.
- Bu nedenle herkese teşekkür ediyor ve Kongre'de başarılı olacağımızı umuyorum.
- It is not always possible to keep everybody happy on all occasions.
- Herkesi her durumda mutlu etmek her zaman mümkün değildir.
- This is the big question everybody seems to avoid.
- Bu herkesin kaçındığı büyük sorudur.
- Everybody interested in the issue should come along and listen to people outlining what they want.
- Konuyla ilgilenen herkes buraya gelmeli ve ne istediklerini özetleyen insanları dinlemelidir.
- This is extremely frustrating for everybody concerned, but what will this mean when we have 10 more languages?
- Bu durum ilgili herkes için son derece sinir bozucu, ancak 10 dilimiz daha olduğunda bunun anlamı ne olacak?
- Councils are public and everybody knows the content of their agendas.
- Konseyler halka açıktır ve herkes gündemlerinin içeriğini bilir.
- I believe that it is urgent and important to recover impartiality towards everybody, in particular towards Israel.
- Başta İsrail olmak üzere herkese karşı tarafsızlığın yeniden tesis edilmesinin acil ve önemli olduğuna inanıyorum.
- However, with this budget we have been extremely kind to virtually everybody who has come along.
- Ancak, bu bütçe ile birlikte gelen hemen herkese son derece nazik davrandık.
- Unfortunately, I do not think everybody is quite ready for it yet.
- Maalesef henüz herkesin buna hazır olduğunu düşünmüyorum.
- The conservation measures must therefore affect everybody.
- Dolayısıyla koruma tedbirleri herkesi etkilemelidir.
- How could they be required of them and not of everybody else?
- Bunlar nasıl olur da herkesten istenmez de onlardan istenir?
- I would hope that you could ensure that guarantee extends to everybody.
- Bu güvencenin herkesi kapsamasını sağlayabileceğinizi umuyorum.
- Everybody can see this from your irresistible desire to ban Batasuna and all the Basque nationalist organisations.
- Batasuna'yı ve tüm Bask milliyetçi örgütlerini yasaklamaya yönelik dayanılmaz arzunuzdan bunu herkes görebilir.
- It is a challenge for everybody.
- Bu herkes için bir meydan okumadır.
- We have led the way in reforming those financial controls which everybody is now supporting and using.
- Şu anda herkesin desteklediği ve kullandığı mali kontrollerin reformuna öncülük ettik.
- Thus, there is money in this heading which everybody knows is not being spent.
- Dolayısıyla bu başlık altında, harcanmadığını herkesin bildiği bir para var.
- We must lose no time in taking action, for peace will benefit everybody.
- Barış herkesin yararına olacağından, harekete geçmek için zaman kaybetmemeliyiz.
- Well, it seems that not everybody enjoys this freedom.
- Görünen o ki herkes bu özgürlüğe sahip değil.
- It is everybody who is in a job working in an organisation.
- Bir kuruluşta çalışan bir işte bulunan herkestir.
- We have led the way in reforming those financial controls which everybody is now supporting and using.
- Şu anda herkesin desteklediği ve kullandığı mali kontroller konusunda reform yapılmasına öncülük ettik.
- I just wanted to warn everybody about this.
- Herkesi bu konuda uyarmak istiyorum.
- We have two German channels as well, so happy viewing everybody.
- İki Alman kanalımız da var, herkese iyi seyirler.
- Surely we can satisfy everybody with this text.
- Elbette bu metinle herkesi tatmin edebiliriz.
- When considering this issue, we cannot be homogenous and assume that everybody is equal.
- Bu konuyu değerlendirirken homojen olamayız ve herkesin eşit olduğunu varsayamayız.
- I would like to remind everybody that the Council and Parliament confirmed e-Europe as a priority.
- Konsey ve Parlamentonun e-Avrupa'yı bir öncelik olarak teyit ettiğini herkese hatırlatmak isterim.
- Of course, everybody likes to say we must help the young farmers.
- Elbette herkes genç çiftçilere yardım etmemiz gerektiğini söylemeyi seviyor.
- We shall first hold a test to ensure that everybody is familiar with the electronic voting system.
- Öncelikle herkesin elektronik oylama sistemine aşina olduğundan emin olmak için bir test yapacağız.
- Political pluralism and cultural diversity are values preached by everybody in this House.
- Siyasi çoğulculuk ve kültürel çeşitlilik bu Meclis'teki herkes tarafından vaaz edilen değerlerdir.
- Today everybody is talking about this Penelope project and nobody is talking about the good document you have presented.
- Bugün herkes Penelope projesinden bahsediyor ve kimse sizin sunduğunuz bu güzel belgeden bahsetmiyor.
- The Council then debated the issue in a calm atmosphere where everybody had the chance to speak and be heard.
- Konsey daha sonra konuyu herkesin konuşma ve sesini duyurma şansı bulduğu sakin bir ortamda tartıştı.
- That would be good for everybody.
- Bu herkes için iyi olur.
- In the meantime, there is room and time for everybody to become part of the process and to make their voices heard.
- Bu arada herkesin sürecin bir parçası olması ve sesini duyurması için yer ve zaman vardır.
- However, as everybody knows, the Euratom funds are not subject to proper transparency and accountability.
- Ancak herkesin bildiği gibi Euratom fonları uygun bir şeffaflık ve hesap verebilirliğe tabi değildir.
- We do not live in an ideal world in which everybody would welcome humanitarian action just like that.
- Herkesin bu şekilde insani bir eylemi memnuniyetle karşılayacağı ideal bir dünyada yaşamıyoruz.
- On the contrary, what we have seen has been greater activity and more opportunities for everybody in airports.
- Aksine gördüğümüz şey, havaalanlarında daha fazla faaliyet ve herkes için daha fazla fırsat olmuştur.
- I just want to thank everybody, because, as I said at the beginning, this was a unique event.
- Herkese teşekkür etmek istiyorum, çünkü başta da söylediğim gibi bu eşsiz bir etkinlikti.
- I am sure everybody is aware that there is an ongoing discussion within the Commission itself at the present time.
- Eminim herkes şu anda Komisyonun kendi içinde devam eden bir tartışma olduğunun farkındadır.
- I would like to congratulate everybody on the hard work they put in.
- Herkesi gösterdikleri sıkı çalışmadan dolayı tebrik etmek istiyorum.
- Political pluralism and cultural diversity are values preached by everybody in this House.
- Siyasi çoğulculuk ve kültürel çeşitlilik bu Meclisteki herkes tarafından vaaz edilen değerlerdir.
- I do not have to explain what it is; everybody knows.
- Bunun ne olduğunu açıklamama gerek yok; herkes biliyor.
- I just wanted to warn everybody about this.
- Herkesi bu konuda uyarmak istedim.
- We must urge everybody to play their part in the multilateral structures.
- Herkesi çok taraflı yapılarda kendi rolünü oynamaya teşvik etmeliyiz.
- Thank you very much to everybody for your help.
- Yardımlarınız için herkese çok teşekkür ederim.
- I would like to congratulate everybody on the hard work they put in.
- Herkesi ortaya koydukları sıkı çalışma için tebrik etmek istiyorum.
- Solidarity must be expressed equally towards everybody, and that is a lesson we must learn from the Azores.
- Dayanışma herkese eşit şekilde ifade edilmelidir ve bu, Azor Adaları'ndan öğrenmemiz gereken bir ders olmalıdır.
- Everybody must face their responsibilities, and you have responsibility in relation to an entirely constitutional issue.
- Herkes sorumluluklarıyla yüzleşmeli ve sizin de tamamen anayasal bir meseleyle ilgili sorumluluğunuz var.
- Councils are public, and everybody knows the content of their agendas.
- Konseyler kamuya açıktır ve herkes gündemlerinin içeriğini bilir.
- When considering this issue, we cannot be homogenous and assume that everybody is equal.
- Bu konuyu ele alırken homojen olamayız ve herkesin eşit olduğunu varsayamayız.
- I mean, I think everybody looks like royalty tonight.
- Yani bu gece herkesin asilzadelere benzediğini düşünüyorum.
- We want to celebrate it tonight and we will invite everybody.
- Bu gece kutlamak istiyoruz ve herkesi davet edeceğiz.
- Everybody was poor, so there was nothing to steal anyway.
- Herkes yoksuldu, yani zaten çalınacak da bir şey yoktu.
- I mean, I think everybody looks like royalty tonight.
- Demek istediğim, bu akşam herkes çok asil görünüyor.
- Pam, if everybody felt that way, nothing would get done.
- Pam, herkes bu şekilde düşünseydi hiçbir şey değişmezdi.
- He's the kind of person everybody should know.
- Herkesin tanıması gereken türden bir insan.
- We want to celebrate it tonight and we will invite everybody.
- Bu gece bunu kutlamak istiyoruz ve herkesi davet edeceğiz.
- Everybody goes about their morning routine as if nothing had happened.
- Herkes hiçbir şey olmamış gibi sabah rutinini sürdürmekte.
- Everybody goes about their morning routine as if nothing had happened.
- Herkes hiçbir şey olmamış gibi sabah rutinine devam ediyor.
- It was such a nice joke that everybody burst out laughing.
- O kadar güzel bir fıkraydı ki herkes gülmekten kırıldı.
- It was such a nice joke that everybody burst out laughing.
- Öyle güzel bir fıkraydı ki, herkes kahkahayı bastı.
- Everybody was poor, so there was nothing to steal anyway.
- Herkes fakirdi, dolayısıyla çalacak bir şey de yoktu zaten.
- Everybody come down, go home.
- Herkes aşağı insin, evlerine gitsin.
- I mean, I think everybody looks like royalty tonight.
- Yani diyorum ki, bence bu gece herkes kraliyet ailesi gibi görünüyor.
- Everybody goes about their morning routine as if nothing had happened.
- Herkes hiçbir şey olmamış gibi sabah rutinlerine devam ediyor.
- Everybody finds out Amelia is a drug addict, and Derek lets her down.
- Amelia'nın uyuşturucu bağımlısı olduğunu ve Derek'in onu yüz üstü bıraktığını herkes öğrenir.
- Is everybody having a good time?
- Herkes iyi zaman geçiriyor mu?
- Everybody keeps looking for answers.
- Herkes cevap aramaya devam ediyor.
- Everybody is fed up with Dan's scornful attitude.
- Herkes Dan'in küçümseyici tavrından bıkmış durumda.
- I respect everybody's opinion.
- Herkesin görüşüne saygı duyarım.
- Everybody here but Tom has done that.
- Burada Tom'un dışında herkes bunu yaptı.
- Everybody assumed Tom was guilty.
- Herkes Tom'un suçlu olduğunu zannetti.
- Everybody likes money.
- Herkes parayı sever.
- Everybody at the party was charmed by her elegance.
- Partide herkes onu zerafeti tarafından cezbedildi.
- Why is everybody here?
- Neden herkes burada?
- Everybody in the picture is smiling happily.
- Resimdeki herkes mutlu şekilde gülümsüyor.
- Everybody has been so wonderful.
- Herkes çok harika oldu.
- Everybody talks about the weather, but nobody does anything about it.
- Herkes havadan bahsediyor, ama kimse bu konuda bir şey yapmıyor.
- You surprised everybody.
- Herkesi şaşırttın.
- Everybody looks confused.
- Herkesin kafası karışmış görünüyor.
- Everybody loves music.
- Herkes müzik sever.
- Everybody was waiting the same fate - death.
- Herkes aynı kaderi bekliyordu - ölüm.
- Everybody has worked so hard.
- Herkes çok sıkı çalıştı.
- Everybody wins!
- Herkes kazanır!
- Everybody likes you.
- Herkes seni seviyor.
- Everybody left.
- Herkes ayrıldı.
- Everybody has been looking for you.
- Herkes seni arıyor.
- Everybody hates Dan's arrogant attitude.
- Herkes Dan'in kibirli tavrından nefret ediyor.
- Everybody looked up.
- Herkes yukarı baktı.
- Everybody in here already knows that.
- Buradaki herkes bunu zaten biliyor.
- Is everybody hungry?
- Herkes aç mı?
- Everybody tasted the food.
- Herkes yemeğin tadına baktı.
- Everybody started to laugh.
- Herkes gülmeye başladı.
- Everybody knows I used to live in Boston.
- Eskiden Boston'da yaşadığımı herkes bilir.
- Everybody's a suspect.
- Herkes şüpheliydi.
- Everybody knows what they're doing.
- Herkes ne yaptığını biliyor.
- Everybody pulled their socks up, yeah.
- Herkes aklını başına devşirdi, evet.
- He was loved by everybody.
- Herkes tarafından sevilirdi.
- Not everybody can be a poet.
- Herkes bir şair olamaz.
- Everybody laughs.
- Herkes gülüyor.
- I guess everybody knows that.
- Sanırım bunu herkes biliyor.
- Everybody leaves Tom alone now.
- Artık herkes Tom'u yalnız bırakıyor.
- Everybody knows that he is still alive.
- Herkes onun hala hayatta olduğunu biliyor.
- Everybody is hungry, so let's go ahead and eat.
- Herkes aç, öyleyse gidip yemek yiyelim.
- Tom likes everybody here.
- Tom buradaki herkesi seviyor.
- Tom wanted to see everybody.
- Tom herkesi görmek istiyordu.
- Tom told Mary that everybody except John had already arrived.
- Tom Mary'ye John hariç herkesin çoktan geldiğini söyledi.
- Everybody will be home for Christmas.
- Noel için herkes evde olacak.
- Everybody is alive.
- Herkes hayatta.
- Everybody loves toys.
- Herkes oyuncakları sever.
- Everybody laughed except you.
- Senin dışında herkes güldü.
- I introduced myself to everybody in the room.
- Kendimi odadaki herkese tanıttım.
- Nobody likes me; everybody hates me; I guess I'll go eat worms.
- Kimse beni sevmiyor; herkes benden nefret ediyor; sanırım gidip solucan yiyeceğim.
- Except for Tom, everybody went home.
- Tom hariç herkes evine gitti.
- She has to study hard and catch up with everybody in her class.
- Sıkı çalışıp sınıfındaki herkesi yakalamak zorunda.
- Everybody wants to be liked.
- Herkes sevilmek ister.
- Everybody did their part.
- Herkes üzerine düşeni yaptı.
- This is a film that everybody should see.
- Herkesin görmesi gereken bir film bu.
- Everybody claps.
- Herkes alkışlıyor.
- I ran ahead to warn everybody.
- Herkesi uyarmak için önden koştum.
- Tom's response surprised everybody.
- Tom'un tepkisi herkesi şaşırttı.
- Everybody went to the hospital to see Tom.
- Herkes Tom'u görmek için hastaneye gitti.
- Does everybody love music?
- Herkes müziği seviyor mu?
- Everybody was staring at her.
- Herkes ona bakıyordu.
- Tom certainly manages to make everybody thinks he's happy.
- Tom kesinlikle herkesi mutlu olduğuna inandırmayı beceriyor.
- Tom told everybody he was unemployed.
- Tom herkese işsiz olduğunu söyledi.
- Fadil wanted to control everybody.
- Fadıl herkesi kontrol etmek istiyordu.
- Tom is kind to everybody.
- Tom herkese karşı naziktir.
- Please speak more loudly so everybody can hear you.
- Lütfen daha yüksek sesle konuşun ki herkes sizi duyabilsin.
- He loses his temper so easily that everybody avoids him.
- O kadar kolay öfkeleniyor ki herkes ondan kaçıyor.
- This law applies to everybody.
- Bu yasa herkes için geçerlidir.
- Everybody loves Lego.
- Lego'yu herkes sever.
- When the politician died, everybody hoped the son would follow in his father's footsteps.
- Politikacı öldüğünde, herkes oğlunun babasının izinden gideceğini umdu.
- Everybody but Tom smiled.
- Tom hariç herkes gülümsedi.
- Everybody looked at Tom.
- Herkes Tom'a bakıyordu.
- Everybody tells me their problems.
- Herkes bana sorunlarını anlatır.
- I think everybody should try to calm down.
- Bence herkes sakinleşmeye çalışmalı.
- Everybody is hungry again.
- Herkes yine aç.
- Tom seems to have given everybody a scare.
- Tom herkesi korkutmuşa benziyor.
- With all his faults, he is respected by everybody.
- Tüm hatalarına rağmen herkes tarafından saygı görür.
- Tom is very nice to everybody.
- Tom herkese çok iyi davranır.
- Everybody wanted to know why Tom quit his job.
- Herkes Tom'un neden işi bıraktığını bilmek istiyordu.
- I treat everybody the same.
- Herkese aynı şekilde davranırım.
- Everybody knows I hate her.
- Herkes ondan nefret ettiğimi biliyor.
- Everybody has already left.
- Herkes zaten terk etti.
- Tom is convinced that everybody hates him.
- Tom herkesin ondan nefret ettiğine inanıyor.
- Tom made sure everybody had something to eat.
- Tom herkesin yiyecek bir şeyler aldığından emin oldu.
- The only reason Tom did that was because everybody else in his family did.
- Tom'un bunu yapmasının tek nedeni ailesindeki diğer herkesin yapmasıydı.
- Everybody knows what Tom did.
- Tom'un ne yaptığını herkes biliyor.
- I'm going to go tell everybody.
- Gidip herkese söyleyeceğim.
- Tom hates everybody.
- Tom herkesten nefret eder.
- Tom told everybody that he was afraid.
- Tom herkese korktuğunu söyledi.
- Everybody ignored what Tom was doing.
- Herkes Tom'un ne yaptığını görmezden geldi.
- It seems that everybody likes golf.
- Görünüşe göre herkes golfü seviyor.
- Everybody was doing that.
- Bunu herkes yapıyordu.
- Does everybody need to do this?
- Herkesin bunu yapması gerekir mi?
- Everybody sat down.
- Herkes oturdu.
- Everybody took his position.
- Herkes pozisyonunu aldı.
- Everybody had looked on him as a good-for-nothing.
- Herkes ona bir serseri olarak bakmıştı.
- She has most peciluar ideas which surprise everybody.
- Herkesi şaşırtan çok tuhaf fikirleri var.
- Everybody made it to the wedding.
- Herkes düğüne yetişti.
- Everybody is the architect of their own fortune.
- Herkes kendi servetinin mimarıdır.
- Everybody was gathered in the living room.
- Herkes oturma odasında toplandı.
- Everybody seems to be confused.
- Herkesin kafası karışmış gibi görünüyor.
- It is such an old song that everybody knows it.
- O kadar eski bir şarkı ki, herkes biliyor.
- Hey, where is everybody?
- Hey, herkes nerede?
- Everybody who's anybody will be there.
- Herkes orada olacak.
- Everybody's tired.
- Herkes yorgun.
- Everybody wanted to eat.
- Herkes yemek yemek istiyordu.
- Did everybody leave?
- Herkes gitti mi?
- Everybody must know.
- Herkes bilmeli.
- Everybody has to eat.
- Herkes yemek zorunda.
- Tom doesn't speak much, but when he does, everybody listens.
- Tom çok konuşmaz fakat konuşursa herkes dinler.
- Everybody calls him Mac.
- Herkes ona Mac der.
- I'm pretty sure that everybody likes french fries.
- Herkesin patates kızartmasını sevdiğine eminim.
- Everybody wanted to do that.
- Herkes onu yapmak istiyordu.
- Everybody says that he's an effeminate guy.
- Herkes onun efemine bir adam olduğunu söylüyor.
- Tell everybody I'm allergic to peanuts.
- Yer fıstığına alerjim olduğunu herkese söyle.
- Everybody knew that Tom could speak French well.
- Herkes Tom'un iyi Fransızca konuşabildiğini biliyordu.
- Everybody knows we hate Tom.
- Tom'dan nefret ettiğimizi herkes biliyor.
- Everybody knows him here.
- Onu burada herkes tanır.
- Everybody was stunned.
- Herkes sersemlemişti.
- You can't make everybody happy.
- Herkesi mutlu edemezsin.
- Everybody hates this idea.
- Herkes bu fikirden nefret ediyor.
- Everybody started running.
- Herkes koşmaya başladı.
- Everybody is excited.
- Herkes heyecanlı.
- Tom was loved by everybody.
- Tom herkes tarafından seviliyordu.
- Everybody seems afraid.
- Herkes korkuyor gibi görünüyor.
- Tom started cursing everybody.
- Tom herkese küfretmeye başladı.
- Everybody else is coming, too.
- Diğer herkes de geliyor.
- Everybody has to be somewhere.
- Herkes bir yerlerde olmalı.
- I'm not racist, I just hate everybody.
- Ben ırkçı değilim, sadece herkesten nefret ediyorum.
- Everybody seems to pay attention to what he says.
- Herkes onun söylediklerine kulak veriyor gibi görünüyor.
- Tom was sure that everybody saw Mary.
- Tom herkesin Mary'yi gördüğünden emindi.
- Everybody did that but me.
- Ben hariç bunu herkes yaptı.
- Please speak louder so everybody can hear you.
- Lütfen daha yüksek sesle konuşun ki herkes sizi duyabilsin.
- Everybody asks me that.
- Herkes bana onu soruyor.
- Everybody needs food, don't they?
- Herkesin yemeğe ihtiyacı vardır, değil mi?
- The problem is that everybody is too scared to talk to Tom.
- Sorun şu ki, herkes Tom'la konuşmaktan çok korkuyor.
- Everybody thought it was strange that he lived alone.
- Herkes onun yalnız yaşamasının garip olduğunu düşünüyordu.
- Tom wanted everybody to go home.
- Tom herkesin eve gitmesini istedi.
- Why is everybody shouting?
- Neden herkes bağırıyor?
- Why are you always so nice to everybody?
- Neden herkese karşı hep bu kadar iyisin?
- Everybody knew Tom was dying.
- Herkes Tom'un öldüğünü biliyordu.
- Everybody likes ice cream.
- Herkes dondurma sever.
- Despite all his faults, everybody likes him.
- Tüm hatalarına rağmen, herkes onu seviyor.
- Everybody suspected him of bribery.
- Herkes onun rüşvet aldığından şüphelendi.
- Everybody knows that he is the last man to break his promise.
- Herkes onun sözünden dönecek en son kişi olduğunu bilir.
- He makes friends with everybody he meets.
- Tanıştığı herkesle arkadaş olur.
- Everybody agrees with you.
- Herkes seninle aynı fikirde.
- We know that if we have this problem, then everybody else has this problem, too.
- Biliyoruz ki eğer bu sorun bizde varsa, diğer herkeste de vardır.
- Tom bought drinks for everybody in the bar.
- Tom bardaki herkes için içki ısmarladı.
- Everybody just stared at me.
- Herkes bana öylece baktı.
- Why is everybody afraid of Tom?
- Neden herkes Tom'dan korkuyor?
- Everybody wants them.
- Herkes onları istiyor.
- Everybody's suspicious.
- Herkes şüpheli.
- Everybody was really friendly.
- Herkes gerçekten arkadaş canlısıydı.
- Everybody pronounces my name wrong.
- Herkes adımı yanlış telaffuz ediyor.
- Everybody came to an agreement.
- Herkes bir anlaşmaya vardı.
- Tom didn't quite understand why everybody was looking at him.
- Tom neden herkesin ona baktığını pek anlamamıştı.
- Tom figured everybody needed a break.
- Tom herkesin bir molaya ihtiyacı olduğunu düşünüyordu.
- Everybody loves a winner.
- Kazanan birini herkes sever.
- I am afraid of everybody actually.
- Ben aslında herkesten korkuyorum.
- Everybody just stared at them.
- Herkes onlara öylece baktı.
- Everybody knows, but I don't care.
- Herkes biliyor, ama umurumda değil.
- Everybody wants to be loved.
- Herkes sevilmek ister.
- I want everybody to go home.
- Herkesin eve gitmesini istiyorum.
- Everybody knows that he likes her and vice versa.
- Herkes onun kızdan hoşlandığını biliyor, ve kızın da ondan.
- In my opinion, everybody is good but some people are better than others.
- Bence herkes iyidir ama bazıları diğerlerinden daha iyidir.
- Not everybody succeeds in life.
- Herkes hayatta başarılı olamaz.
- Tom was talking to Mary while John talked to everybody else.
- John diğer herkesle konuşurken Tom da Mary ile konuşuyordu.
- Everybody praised her to the skies.
- Herkes onu göklere çıkardı.
- She drives everybody up the wall.
- O, herkesi çıldırtır.
- Everybody will be home at Christmas.
- Noel'de herkes evde olacak.
- Everybody shut yer traps!
- Herkes çenesini kapatsın!
- Everybody looked sick.
- Herkes hasta görünüyordu.
- He told everybody at school.
- O, okuldaki herkese söyledi.
- Everybody ran outside.
- Herkes dışarı koştu.
- Everybody in the village looks up to him.
- Köydeki herkes ona saygı duyar.
- Everybody enjoyed watching Tom dance.
- Herkes Tom'un dans etmesini izlemekten keyif aldı.
- Everybody's happy.
- Herkes mutlu.
- Everybody assumed that Tom was Canadian.
- Herkes Tom'un Kanadalı olduğunu sandı.
- I just don't believe everybody needs to do that.
- Herkesin bunu yapması gerektiğine inanmıyorum.
- He was known to everybody in the village.
- Köydeki herkes tarafından tanınırdı.
- He is liked by everybody.
- O herkes tarafından sevilir.
- Everybody hates him.
- Herkes ondan nefret ediyor.
- Everybody knew that Tom could speak French well.
- Herkes Tom'un iyi Fransızca konuştuğunu biliyordu.
- We asked everybody to leave.
- Herkesten gitmesini istedik.
- Tom started singing and everybody joined in.
- Tom şarkı söylemeye başladı ve herkes katıldı.
- Everybody knew Tom could speak French well.
- Tom'un Fransızcayı iyi konuşabildiğini herkes biliyordu.
- This is for everybody.
- Bu herkes için.
- Everybody has to pitch in.
- Herkes elini taşın altına koymalı.
- Everybody has wet dreams.
- Herkes ıslak rüyalar görür.
- Everybody hates Dan's arrogant attitude.
- Herkes Dan'ın küstahça tavrından nefret ediyor.
- Everybody must unite to fight against AIDS.
- Herkes AIDS'e karşı savaşmak için birleşmelidir.
- Why is everybody hugging her?
- Neden herkes ona sarılıyor?
- Everybody was staring at us.
- Herkes bize bakıyordu.
- Everybody wants to have one.
- Herkes bir tane istiyor.
- I'm going to tell everybody.
- Herkese anlatacağım.
- It seems like Tom likes everybody.
- Tom herkesi seviyor gibi görünüyor.
- Everybody liked you.
- Herkes seni sevdi.
- Tom yelled at everybody.
- Tom herkese bağırdı.
- Sometimes it seems that everybody hates me.
- Bazen herkes benden nefret ediyor gibi görünüyor.
- Everybody laughed at you.
- Herkes sana güldü.
- He was very friendly to everybody.
- Herkese karşı çok samimiydi.
- Everybody thought we were sisters.
- Herkes bizim kız kardeş olduğumuzu düşünüyordu.
- Everybody took a hostile attitude toward illegal aliens.
- Herkes yasadışı yabancılara karşı düşmanca bir tavır aldı.
- I don't want everybody on the Web to be able to access my photos.
- İnternetteki herkesin fotoğraflarıma ulaşabilmesini istemiyorum.
- Is everybody ready?
- Herkes hazır mı?
- Everybody is having a good time.
- Herkes iyi vakit geçiriyor.
- Everybody's hungry.
- Herkes aç.
- Tom waited with everybody else.
- Tom herkesle birlikte bekledi.
- Everybody is laughing.
- Herkes kahkaha atıyor.
- He makes everybody feel at ease.
- O herkesi rahat hissettirir.
- His name is known to everybody in this country.
- Adı bu ülkede herkes tarafından biliniyor.
- With all his faults, he is respected by everybody.
- Tüm yaptığı yanlışlarına rağmen, herkes tarafından saygı duyulur.
- Tom is friendly to everybody.
- Tom herkese karşı samimidir.
- Everybody knows the news.
- Herkes haberi biliyor.
- Everybody seems to be hungry.
- Herkes acıkmış gibi görünüyor.
- Everybody had a problem with Sami.
- Herkesin Sami ile bir problemi vardı.
- Everybody knows Tom and I don't like each other.
- Herkes Tom ve benim birbirimizi sevmediğimizi biliyor.
- Everybody felt they had to do something.
- Herkes bir şeyler yapmak zorunda olduğunu hissetti.
- Tom was sure that everybody saw him.
- Tom, herkesin onu gördüğünden emindi.
- It wasn't easy to tell everybody what I had to tell them.
- Onlara söylemek zorunda olduğum şeyi herkese söylemek kolay değildi.
- He is known to everybody.
- O, herkes tarafından tanınır.
- We asked everybody to help.
- Herkesten yardım istedik.
- Everybody except the Anderson family is going to the party next Thursday evening.
- Anderson ailesi dışında herkes gelecek Perşembe akşamı partiye gidiyor.
- Everybody knows it except me.
- Benden başka herkes biliyor.
- Where is everybody now?
- Herkes nerede şu an?
- I thought we'd outsmarted everybody.
- Herkesi kurnazlıkla yendiğimizi sandım.
- At the party, everybody was well-dressed.
- Partide herkes iyi giyinmişti.
- I helped everybody.
- Herkese yardım ettim.
- Everybody loves Tom very much.
- Herkes Tom'u çok seviyor.
- Why does everybody think that?
- Neden herkes onu düşünüyor?
- Everybody I know has studied French.
- Bildiğim herkes Fransızca okudu.
- Everybody knows Tom can't speak French very well.
- Herkes Tom'un Fransızcayı çok iyi konuşamadığını bilir.
- Tom scares everybody.
- Tom herkesi korkutur.
- Everybody loves football.
- Futbolu herkes sever.
- Everybody looked at Tom.
- Herkes Tom'a baktı.
- Everybody has problems with Tom.
- Herkesin Tom ile ilgili sorunları var.
- I think everybody here knows Tom.
- Sanırım buradaki herkes Tom'u biliyor.
- Everybody remembers Tom doing that.
- Herkes Tom'un onu yaptığını hatırlıyor.
- Everybody, come here.
- Herkes buraya gelsin.
- Everybody else at the party was much younger than me.
- Partideki diğer herkes benden çok daha gençti.
- Get up, everybody.
- Herkes ayağa kalksın.
- Everybody is hoarding their cash.
- Herkes parasını istifliyor.
- Everybody blames me for my careless mistake.
- Dikkatsizce yaptığım hata için herkes beni suçluyor.
- Everybody was startled.
- Herkes ürkmüştü.
- Everybody else charges more than you do.
- Herkes senden daha fazla ücret alıyor.
- Tom told everybody at work that he was getting married.
- Tom iş yerindeki herkese evlendiğini söyledi.
- I let everybody down.
- Herkesi hayal kırıklığına uğrattım.
- Fadil is a self-centered idiot that wants to control everybody.
- Fadıl herkesi kontrol etmek isteyen bencil bir aptal.
- That's what everybody's been telling me.
- Herkes bana bunu söylüyor.
- Everybody's dead.
- Herkes öldü.
- Everybody rushed towards him.
- Herkes ona doğru koştu.
- Everybody started talking at once.
- Herkes tekrar konuşmaya başladı.
- Everybody here knows your name.
- Buradaki herkes senin adını biliyor.
- Everybody started cheering.
- Herkes alkışlamaya başladı.
- Everybody looked around nervously.
- Herkes endişeyle etrafına bakındı.
- We need to try to get everybody inside the house.
- Herkesi evin içine sokmaya çalışmalıyız.
- Everybody loves Tom, right?
- Herkes Tom'u sever, değil mi?
- Tom is friendly to everybody.
- Tom herkese dostça davranıyor.
- Everybody here will vote for Tom.
- Buradaki herkes Tom'a oy verecek.
- Everybody already knew that.
- Bunu zaten herkes biliyordu.
- I think everybody's tired.
- Bence herkes yorgun.
- I think that everybody knows that.
- Sanırım bunu herkes biliyor.
- Everybody knows everything but nobody knows anything.
- Herkes her şeyi biliyor ama kimse bir şey bilmiyor.
- I think everybody should help.
- Bence herkes yardım etmeli.
- Why's everybody staring at Tom?
- Neden herkes Tom'a bakıyor?
- Sami gave money to everybody.
- Sami herkese para veriyordu.
- It's dangerous to tell Chris your secrets because he tells everybody.
- Chris'e sırlarınızı anlatmak tehlikeli çünkü o herkese anlatır.
- Everybody rushed towards me.
- Herkes bana doğru koştu.
- Everybody is busy except me.
- Benim dışında herkes meşgul.
- Everybody made contributions.
- Herkes katkı yaptı.
- Everybody's got secrets.
- Herkesin sırları var.
- Everybody was wrong.
- Herkes hatalıydı.
- I'm waiting for everybody to leave.
- Herkesin gitmesini bekliyorum.
- Where's everybody?
- Herkes nereye gitti?
- Everybody trusts Tom.
- Herkes Tom'a güveniyor.
- Everybody regards him as honest.
- Herkes onu dürüst olarak görmektedir.
- Is everybody having a great time?
- Herkes çok eğleniyor mu?
- I like everybody here, including Tom.
- Tom dahil buradaki herkesi severim.
- Please speak more loudly so that everybody can hear you.
- Lütfen daha yüksek sesle konuşun ki, herkes sizi duyabilsin.
- Art is loved by everybody.
- Sanat herkes tarafından sevilir.
- Tom is liked by everybody.
- Tom herkes tarafından sevilir.
- We did the same thing as everybody else did.
- Herkesin yaptığı şeyin aynısını yaptık.
- Tom isn't as crazy as everybody thinks he is.
- Tom herkesin düşündüğü kadar deli değil.
- Some cultures assume everybody is a slave.
- Bazı kültürler herkesin bir köle olduğunu varsayıyor.
- Everybody here except you has done that.
- Senin dışında herkes bunu yaptı.
- Tom seemed to know everybody there.
- Tom oradaki herkesi tanıyor gibi görünüyordu.
- We want everybody to vote.
- Herkesin oy vermesini istiyoruz.
- Everybody laughed at the way Tom was dancing.
- Tom'un dans edişine herkes güldü.
- Everybody says that he's an effeminate guy.
- Herkes onun kadınsı bir adam olduğunu söyler.
- Everybody here seems to know you.
- Buradaki herkes seni tanıyor gibi görünüyor.
- Everybody puts me down.
- Herkes beni aşağılıyor.
- Everybody must do this.
- Herkes bunu yapmalıdır.
- Where's everybody else?
- Herkes nerede?
- Mary held out her hand to show everybody her engagement ring.
- Mary herkese nişan yüzüğünü göstermek için elini uzattı.
- I think it's good for everybody.
- Bence bu herkes için iyi.
- I get along with everybody.
- Ben herkesle iyi geçiniyorum.
- Everybody's busy.
- Herkes meşgul.
- Everybody believes it.
- Herkes ona inanıyor.
- We don't have enough food to feed everybody.
- Herkese yetecek kadar gıdamız yok.
- Tell everybody we'll be there soon.
- Herkese yakında orada olacağımızı söyle.
- Everybody was looking at me.
- Herkes bana bakıyordu.
- Everybody seeks happiness.
- Herkes mutluluğu arar.
- I think everybody here knows Tom.
- Sanırım buradaki herkes Tom'u tanıyor.
- There's no way to save everybody.
- Herkesi kurtarmanın hiç bir yolu yok.
- Everybody has something to hide.
- Herkesin saklayacak bir şeyi var.
- Tom asked everybody the same thing.
- Tom herkese aynı şeyi sordu.
- Everybody knows my name.
- Herkes adımı biliyor.
- Everybody had a problem with Sami.
- Herkesin Sami ile bir sorunu vardı.
- Tom is behind everybody in mathematics.
- Tom matematikte herkesin gerisinde.
- Tom is loved by everybody.
- Tom herkes tarafından seviliyor.
- I told everybody about what happened.
- Olanları herkese anlattım.
- Everybody wants to know what's going to happen.
- Herkes ne olacağını bilmek istiyor.
- Everybody assumed that Tom was Canadian.
- Herkes Tom'un Kanadalı olduğunu varsayıyordu.
- Tom is respected by everybody.
- Tom'a herkes tarafından saygı duyulur.
- Everybody loves a winner.
- Herkes kazananları sever.
- Tom is respected by everybody.
- Tom herkesten saygı görüyor.
- Tom bought drinks for everybody.
- Tom herkese içki ısmarladı.
- Everybody looks surprised and a little confused.
- Herkes şaşırmış ve biraz da kafası karışmış görünüyor.
- Everybody I know thinks Tom is stuck up.
- Tanıdığım herkes Tom'un kendini beğenmiş olduğunu düşünüyor.
- Everybody's worried.
- Herkes endişeli.
- Does your dog bark at everybody?
- Köpeğiniz herkese havlıyor mu?
- There's hope for everybody.
- Herkes için umut var.
- I think that shocked everybody.
- Sanırım o herkesi şok etti.
- Everybody knows that Cold War is the confrontation between two nations.
- Herkes Soğuk Savaş'ın iki ulus arasındaki çatışma olduğunu bilir.
- It'll be good for everybody.
- Herkes için iyi olacak.
- Everybody wanted to eat.
- Herkes yemek istedi.
- Everybody down!
- Herkes aşağıya!
- How can I take care of everybody?
- Herkesle nasıl ilgilenebilirim?
- Everybody thinks I'm dead.
- Herkes öldüğümü düşünüyor.
- Everybody started waving his flag.
- Herkes bayrağını sallamaya başladı.
- I just told everybody that we need their help.
- Onların yardımına ihtiyacımız olduğunu az önce herkese söyledim.
- The separatists hate me and everybody hates them.
- Ayrılıkçılar benden nefret ediyor ve herkes onlardan nefret ediyor.
- Where is everybody?
- Herkes nereye gitti?
- Everybody is drinking, and nearly everybody is smoking.
- Herkes içiyor ve neredeyse herkes sigara içiyor.
- Why's everybody staring at you?
- Neden herkes sana bakıyor?
- Everybody was alive.
- Herkes yaşıyordu.
- Except for Tom, everybody did that.
- Tom dışında herkes bunu yaptı.
- Tom knows everybody here, I think.
- Tom buradaki herkesi tanıyor, sanırım.
- Everybody looks up to him.
- Herkes ona hayran.
- Everybody leave.
- Herkes terk etsin.
- Everybody is against me.
- Herkes bana karşı.
- Everybody warned me about Tom.
- Herkes beni Tom hakkında uyardı.
- Everybody gets old.
- Herkes yaşlanıyor.
- I think I've already spoken to everybody about that.
- Sanırım bu konuda herkesle konuştum.
- I just want everybody to like each other.
- Herkesin birbirini sevmesini istiyorum.
- We're happy everybody is alive.
- Herkes hayatta olduğu için mutluyuz.
- Everybody knows the news.
- Herkes haberleri biliyor.
- Everybody here knows that Tom speaks very good French.
- Buradaki herkes Tom'un çok iyi Fransızca konuştuğunu biliyor.
- Is everybody listening?
- Herkes dinliyor mu?
- Just about everybody sat down.
- Hemen hemen herkes oturdu.
- Everybody knows what's happening.
- Ne olduğunu herkes biliyor.
- Everybody rushed towards us.
- Herkes bize doğru koştu.
- You know that eventually everybody's going to know about this.
- Biliyorsun ki eninde sonunda herkes bunu öğrenecek.
- I think everybody should help.
- Sanırım herkes yardım etmeli.
- Nearly everybody got here on time.
- Hemen hemen herkes buraya zamanında geldi.
- We're going to need everybody.
- Herkese ihtiyaç duyacağız.
- Everybody's talking about what happened at the meeting.
- Herkes toplantıda ne olduğu hakkında konuşuyor.
- Everybody thinks Tom did that.
- Herkes Tom'un yaptığını düşünüyor.
- He looks down on everybody else.
- Herkese tepeden bakıyor.
- Everybody loves Lego.
- Herkes Lego sever.
- Everybody deserves affordable health care.
- Herkes uygun fiyatlı sağlık hizmetini hak ediyor.
- Everybody hates Tom.
- Herkes Tom'dan nefret eder.
- Everybody seemed to be paying attention.
- Herkes dikkat kesilmiş gibiydi.
- Everybody knows I don't like Tom.
- Tom'u sevmediğimi herkes biliyor.
- Everybody knows her.
- Onu herkes tanır.
- Everybody wants to live a happy life.
- Herkes mutlu bir hayat yaşamak ister.
- Everybody loves Tom.
- Herkes Tom'u sever.
- Everybody wants another chance.
- Herkes bir şans daha istiyor.
- Everybody seems to like him.
- Herkes ondan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Everybody ran outside.
- Herkes dışarı kaçtı.
- Everybody said so.
- Herkes öyle diyor.
- Everybody held their breath.
- Herkes nefesini tuttu.
- Everybody wants Tom.
- Herkes Tom'u istiyor.
- Everybody is glad Tom got caught.
- Tom'un yakalanmasından herkes memnun.
- Everybody seems to be having a good time.
- Herkes iyi vakit geçiriyor gibi görünüyor.
- Everybody knows Tom did it.
- Herkes Tom'un yaptığını biliyor.
- I am afraid of everybody actually.
- Aslında herkesten korkuyorum.
- Tom thought he had outsmarted everybody.
- Tom herkesi alt ettiğini düşünüyordu.
- I wonder why everybody left so early.
- Herkesin neden bu kadar erken gittiğini merak ediyorum.
- Everybody ignored what Tom was doing.
- Tom'un yaptığını şeyi herkes görmezden geldi.
- I introduced myself to everybody in the room.
- Odadaki herkese kendimi tanıttım.
- I think everybody's hungry.
- Bence herkes aç.
- Everybody thinks Tom stayed in Boston.
- Herkes Tom'un Boston'da kaldığını düşünüyor.
- Everybody already knew that.
- Herkes zaten onu biliyordu.
- Tom continued to play his banjo even after everybody asked him to stop.
- Herkes durmasını istedikten sonra bile Tom banjosunu çalmaya devam etti.
- Is everybody happy?
- Herkes mutlu mu?
- Everybody did that but me.
- Bunu ben hariç herkes yaptı.
- Everybody knows I'm a friend of Tom's.
- Tom'un arkadaşı olduğumu herkes bilir.
- I'll go tell everybody that we need to evacuate the building.
- Gidip herkese binayı boşaltmamız gerektiğini söyleyeceğim.
- Everybody is asleep.
- Herkes uyuyor.
- Everybody is there.
- Herkes orada.
- You're respected by everybody.
- Herkes tarafından saygı duyuluyorsun.
- Everybody's been talking about you.
- Herkes senin hakkında konuşuyor.
- You can't be friends with everybody.
- Herkesle arkadaş olamazsın.
- Everybody probably thinks I'm crazy.
- Herkes muhtemelen deli olduğumu düşünüyor.
- Everybody loves him.
- Onu herkes sever.
- Does Tom know where everybody else is?
- Tom herkesin nerede olduğunu biliyor mu?
- Everybody's a little different.
- Herkes biraz farklıdır.
- Not everybody wants to be an artist.
- Herkes sanatçı olmak istemez.
- Everybody likes Tom.
- Herkes Tom'u seviyor.
- He is respected by everybody.
- Ona herkes tarafından saygı duyulur.
- Everybody knows his name.
- Herkes onun adını biliyor.
- Tom is nice to everybody.
- Tom herkese iyi davranıyor.
- How's everybody doing?
- Herkes nasıl?
- What's everybody looking at?
- Herkes neye bakıyor?
- Except for Tom, everybody went home.
- Tom hariç, herkes evine gitti.
- Everybody knows about that.
- Herkes onu bilir.
- She is dearly loved by everybody.
- Herkes tarafından çok sevilir.
- Everybody knows her.
- Herkes onu tanır.
- Everybody hates the separatists.
- Herkes ayrılıkçılardan nefret eder.
- Get to work, everybody.
- Herkes işinin başına.
- We want everybody to vote.
- Herkesin oy kullanmasını istiyoruz.
- Everybody else looks worried.
- Diğer herkes endişeli görünüyor.
- Everybody likes Tom.
- Herkes Tom'u severdi.
- Everybody hates Tom.
- Herkes Tom'dan nefret ediyor.
- Tom told everybody that he was glad that was going to happen.
- Tom herkese, bunun olacağına sevindiğini söyledi.
- Everybody knows what's happening.
- Herkes neler olduğunu biliyor.
- Everybody seems to pay attention to what he says.
- Herkes onun söyledikleriyle ilgileniyor gibi görünüyor.
- Why don't you sing a song for everybody?
- Neden herkes için bir şarkı söylemiyorsun?
- Don't you know that everybody is talking about us?
- Herkesin bizden bahsediyor olduğunu bilmiyor musun?
- Everybody's upstairs.
- Herkes üst katta.
- Tom got here before everybody else.
- Tom herkesten önce buraya geldi.
- I treat everybody the same.
- Ben herkese aynı davranırım.
- His name is known to everybody in our town.
- Onun adı kasabamızdaki herkes tarafından bilinir.
- Everybody liked her.
- Herkes onu severdi.
- Everybody believed what Tom said.
- Herkes Tom'un söylediklerine inandı.
- Everybody knows my name.
- Herkes benim adımı biliyor.
- Tom's confession shocked everybody.
- Tom'un itirafı herkesi şok etti.
- They hate foreigners; I hate everybody.
- Onlar yabancılardan nefret ediyorlar; ben herkesten nefret ediyorum.
- Everybody is expecting a big a bonus.
- Herkes büyük bir ikramiye bekliyor.
- Everybody is excited.
- Herkes heyecanlıdır.
- Everybody thought we were sisters.
- Herkes kardeş olduğumuzu sanıyordu.
- Everybody wants to go.
- Herkes gitmek istiyor.
- Everybody's really angry.
- Herkes çok kızgın.
- She is friendly to everybody.
- O, herkese karşı cana yakındır.
- The separatists hate me and everybody hates them.
- Ayrılıkçılar benden ve herkes onlardan nefret eder.
- Everybody congratulated Tom.
- Herkes Tom'u kutladı.
- I appreciate everybody's support.
- Herkesin desteğine minnettarım.
- Everybody is fed up with Dan's scornful attitude.
- Herkes Dan'ın küçümseyen tavrından bıktı.
- Not everybody knows about my plan.
- Herkesin planımdan haberi yok.
- Everybody knows she married him for his money.
- Herkes onun, o adamla parası için evlendiğini biliyor.
- Sometimes it seems to me as though everybody in the world speaks English.
- Bazen bana dünyadaki herkes İngilizce konuşuyormuş gibi geliyor.
- I know everybody here.
- Buradaki herkesi tanırım.
- Get everybody downstairs.
- Herkesi aşağı indirin.
- Sometimes it seems to me as though everybody in the world speaks English.
- Bazen bana sanki dünyadaki herkes İngilizce konuşuyormuş gibi geliyor.
- He bores everybody.
- O herkesi sıkıyor.
- Everybody around here has a dog.
- Buralarda herkesin bir köpeği var.
- Everybody left.
- Herkes gitti.
- Is everybody busy?
- Herkes meşgul mü?
- Everybody laughed at the way Tom was dancing.
- Herkes Tom'un dans ediş şekline güldü.
- Everybody suspected him of bribery.
- Herkes ondan rüşvet aldığından şüpheleniyordu.
- Everybody's a little different.
- Herkes biraz farklı.
- Everybody was tired.
- Herkes yorgundu.
- I think everybody is ready.
- Bence herkes hazır.
- Why is everybody so sad?
- Neden herkes bu kadar üzgün?
- Everybody row in concert!
- Herkes konserde!
- I've asked around and everybody says that we shouldn't trust you.
- Birilerine sordum ve herkes sana güvenmememizi söylüyor.
- Everybody rushed towards them.
- Herkes onlara doğru koştu.
- Everybody's in a hurry these days.
- Bugünlerde herkesin acelesi var.
- Everybody is immune to smallpox nowadays.
- Bugünlerde herkesin çiçek hastalığına karşı bağışıklığı var.
- I'll go tell everybody that we need to evacuate the building.
- Binayı tahliye etmemiz gerektiğini herkese söylemeye gideceğim.
- He is a scientist who is respected by everybody.
- Herkesin saygı duyduğu bir bilim adamıdır.
- Except for Tom, everybody seems to be having fun.
- Tom dışında herkes eğleniyor gibi görünüyor.
- Everybody's told me I can't trust you.
- Herkes sana güvenemeyeceğimi söyledi.
- Almost everybody has already gone home.
- Neredeyse zaten herkes eve gitti.
- We want everybody to have a good Christmas.
- Herkesin iyi bir Noel geçirmesini istiyoruz.
- I fucking don't know how to translate this sentence, translate it yourself, everybody deal with their own shit.
- Bu cümleyi nasıl çevireceğimi bilmiyorum, kendiniz çevirin, herkes kendi bokuyla uğraşsın.
- Everybody feels at home with him.
- Herkes onun yanında kendini evinde gibi hisseder.
- I guess everybody thinks that I'm in love with Mary.
- Sanırım herkes Mary'ye aşık olduğumu zannediyor.
- Everybody had changed so much that I could hardly tell one from another.
- Herkes o kadar değişmişti ki, birini diğerinden ayırt etmekte zorlanıyordum.
- I feel like I let everybody down.
- Herkesi hayal kırıklığına uğratmışım gibi hissediyorum.
- Everybody saw it.
- Herkes gördü.
- Tom says everybody he knows can do that.
- Tom tanıdığı herkesin bunu yapabileceğini söylüyor.
- Everybody's getting rich but me.
- Benden başka herkes zenginleşiyor.
- Everybody else is gone.
- Diğer herkes gitti.
- Everybody wants to sit beside her.
- Herkes onun yanına oturmak istiyor.
- Everybody was here.
- Herkes buradaydı.
- Tom wanted everybody to leave.
- Tom herkesin gitmesini istedi.
- Everybody's been talking about you.
- Herkes senden bahsediyordu.
- Is everybody on board?
- Herkes gemide mi?
- Everybody sang.
- Herkes şarkı söyledi.
- Everybody's excited about that.
- Herkes bu konuda heyecanlı.
- Everybody died except for us two.
- İkimiz dışında herkes öldü.
- Everybody except Tom knew what was going on.
- Tom hariç herkes neler olduğunu biliyordu.
- I think that shocked everybody.
- Bence bu herkesi şok etti.
- I thought that we'd outsmarted everybody.
- Herkesi kurnazlıkla yendiğimizi sandım.
- Why is everybody laughing?
- Neden herkes gülüyor?
- Everybody knows it wasn't Tom.
- Herkes Tom olmadığını biliyor.
- I've already told everybody about what we need to do.
- Ne yapmamız gerektiği hakkında zaten herkese söyledim.
- Everybody knows I hate Tom.
- Herkes Tom'dan nefret ettiğimi biliyor.
- Everybody says I look like my father.
- Herkes babama benzediğimi söylüyor.
- Everybody's in the auditorium.
- Herkes salonda.
- Everybody was crying, not just Tom.
- Herkes ağlıyordu, sadece Tom ağlamıyordu.
- Everybody in the building felt the earthquake.
- Binadaki herkes depremi hissetti.
- When Tom drinks, everybody drinks.
- Tom içtiğinde, herkes içer.
- Everybody knows Tom did that.
- Herkes bunu Tom'un yaptığını biliyor.
- Everybody blames you.
- Herkes seni suçluyor.
- Tom told everybody at work that he and Mary were getting married.
- Tom iş yerindeki herkese Mary ile evleneceklerini söyledi.
- Tom made everybody feel at ease.
- Tom herkese rahat hissettirdi.
- Everybody was very well dressed.
- Herkes çok iyi giyinmişti.
- Fadil wanted to control everybody.
- Fadil herkesi kontrol etmek istedi.
- I think that everybody knows.
- Herkesin bildiğini düşünüyorum.
- Is everybody OK?
- Herkes iyi mi?
- Everybody fails once or twice.
- Herkes bir ya da iki kez başarısız olur.
- It turned out everybody in the party was a vampire.
- Partideki herkesin bir vampir olduğu ortaya çıktı.
- Everybody falls in love at least once in their lives.
- Herkes hayatında en az bir kez aşık olur.
- Everybody felt the earthquake, except me.
- Ben hariç herkes depremi hissetti.
- Everybody knows that Tom doesn't like Mary.
- Tom'un Mary'yi sevmediğini herkes biliyor.
- Why can't we go to school like everybody?
- Neden herkes gibi okula gidemiyoruz?
- Not everybody is poor.
- Herkes fakir değil.
- Everybody's life is complicated.
- Herkesin hayatı karmaşıktır.
- Everybody else charges more than you do.
- Herkes senden daha pahalı satıyor.
- Tom wanted to see everybody.
- Tom herkesi görmek istedi.
- Everybody is focused.
- Herkes odaklanmış.
- That may not be liked by everybody, but it is a fact.
- Herkes tarafından sevilmeyebilir ama gerçek bu.
- Everybody is fine.
- Herkes iyi.
- Is there enough room in the car for everybody?
- Arabada herkese yetecek kadar yer var mı?
- Everybody still has a chance.
- Herkesin hala bir şansı var.
- Everybody has worked so hard.
- Herkes çok çalıştı.
- Everybody in the community loved Fadil.
- Toplumdaki herkes Fadıl'ı severdi.
- This is a film that everybody should see.
- Bu herkesin görmesi gereken bir film.
- Everybody knows that Tom won't win.
- Herkes Tom'un kazanamayacağını biliyor.
- Everybody knows you went to Boston.
- Herkes senin Boston'a gittiğini biliyor.
- Everybody here except Tom has lived in Boston.
- Tom hariç buradaki herkes Boston'da yaşıyor.
- Have you met everybody?
- Herkesle tanıştınız mı?
- Except for Tom, everybody seems to be having fun.
- Tom hariç, herkes eğleniyor gibi görünüyor.
- Everybody knows them.
- Herkes onları tanıyor.
- Everybody deals with grief differently.
- Herkes kederle farklı şekilde başa çıkar.
- My name is known to everybody in my school.
- Benim adım okuldaki herkes tarafından biliniyor.
- Everybody was surprised.
- Herkes şaşırdı.
- What's everybody laughing about?
- Herkes neye gülüyor?
- The only thing everybody here wants is for you to find someone you'd be happy with.
- Buradaki herkesin istediği tek şey, birlikte mutlu olacağın birini bulman.
- We asked everybody the same question.
- Biz herkese aynı soruyu sorduk.
- Everybody wanted you to do that.
- Herkes bunu yapmanı istedi.
- Everybody calls me Tom.
- Herkes bana Tom der.
- Everybody in town knows who Tom is.
- Şehirdeki herkes Tom'un kim olduğunu biliyor.
- That was enough for everybody.
- Bu herkes için yeterliydi.
- Everybody's a suspect.
- Herkes bir şüphelidir.
- Everybody had a problem with Tom.
- Herkesin Tom'la bir sorunu vardı.
- Have you met everybody?
- Herkesle tanıştın mı?
- Tom knows everybody here, I think.
- Tom, buradaki herkesi tanıyor, sanırım.
- Everybody is very busy.
- Herkes çok meşgul.
- Everybody was obeying the speed limit, so I knew there was likely a speed trap ahead.
- Herkes hız sınırına uyuyordu, bu yüzden ileride muhtemelen bir hız kontrolü olduğunu biliyordum.
- Everybody dies eventually.
- Herkes sonunda ölür.
- Everybody here except us has done that.
- Bizim dışımızda herkes bunu yaptı.
- I want everybody to go home.
- Herkesin evine gitmesini istiyorum.
- I want everybody out of this room as soon as possible.
- Herkesin bir an önce bu odadan çıkmasını istiyorum.
- Everybody except Tom seems to be having fun.
- Tom dışında herkes eğleniyor gibi görünüyor.
- Everybody laughed at us.
- Herkes bize güldü.
- Free speech is for everybody, with no exceptions.
- İfade özgürlüğü istisnasız herkes içindir.
- He makes everybody feel at ease.
- Herkesi rahat hissettirir.
- Everybody knows it except me.
- Ben hariç herkes onu biliyor.
- In my opinion, everybody is good but some people are better than others.
- Bence herkes iyidir ama bazı insanlar diğerlerinden daha iyidir.
- Why is everybody hugging her?
- Neden herkes onu kucaklıyor?
- Everybody didn't go to bed.
- Herkes yatağa gitmedi.
- He is known to everybody.
- Herkes tarafından tanınır.
- Everybody believed what Tom said.
- Herkes Tom'un söylediği şeye inandı.
- Everybody loved Tom.
- Herkes Tom'u severdi.
- Please speak more loudly so that everybody can hear you.
- Herkes seni duyabilsin diye lütfen daha yüksek sesle konuş.
- Everybody in the park looked up at the hot air balloon.
- Parktaki herkes sıcak hava balonuna baktı.
- Everybody's concerned about you.
- Herkes senin hakkında endişeli.
- Everybody was singing except me.
- Ben hariç herkes şarkı söylüyordu.
- Tom seems to have given everybody a scare.
- Tom, anlaşıldığına göre herkesi korkutmuş.
- Everybody is looking at me.
- Herkes bana bakıyor.
- Everybody knows that Tom doesn't like Mary.
- Tom'un Mary'den hoşlanmadığını herkes biliyor.
- The problem is that everybody is too scared to talk to Tom.
- Sorun şu ki herkes Tom'la konuşmaktan çok korkuyor.
- Everybody's having a good time.
- Herkes iyi vakit geçiriyor.
- Everybody tells me their problems.
- Herkes bana sorunlarını söylüyor.
- Everybody looked bad.
- Herkes kötü görünüyordu.
- Everybody needs a drink.
- Herkesin bir içkiye ihtiyacı var.
- I've let everybody down.
- Herkesi hayal kırıklığına uğrattım.
- Everybody is the architect of their own fortune.
- Herkes kendi talihinin mimarıdır.
- Everybody has weaknesses.
- Herkesin zayıflıkları vardır.
- Don't you know that everybody is talking about us?
- Herkesin bizim hakkımızda konuştuğunu bilmiyor musun?
- He is popular with everybody.
- O herkes tarafından sevilir.
- I think everybody feels the same.
- Sanırım herkes aynı şeyi hissediyor.
- I just don't believe that everybody needs to do that.
- Herkesin bunu yapması gerektiğine inanmıyorum.
- Everybody fears time.
- Herkes zamandan korkar.
- Does everybody need one?
- Herkesin ihtiyacı var mı?
- Tom wanted everybody to know that he was unhappy.
- Tom mutsuz olduğunu herkesin bilmesini istedi.
- Everybody seemed pretty calm.
- Herkes oldukça sakin görünüyordu.
- If Tom had been able to speak French better, he would've been able to tell everybody how he really felt.
- Eğer Tom daha iyi Fransızca konuşabilseydi, herkese gerçekten ne hissettiğini söyleyebilecekti.
- Tom is mean to everybody, isn't he?
- Tom herkese cimri, değil mi?
- Doris is considerate of everybody's feelings.
- Doris herkesin duygularına saygılıdır.
- Tom was liked by everybody.
- Tom herkes tarafından sevilirdi.
- Regardless of age, everybody can apply for it.
- Yaşı ne olursa olsun, herkes iş için başvuruda bulunabilir.
- Listen, everybody!
- Herkes dinlesin!
- I just told everybody the good news.
- Herkese iyi haberi verdim.
- Everybody was clapping.
- Herkes alkışlıyordu.
- Everybody knows that you are a liar.
- Herkes senin yalancı olduğunu biliyor.
- It's not for everybody.
- Bu herkes için değil.
- Everybody knows who you are.
- Herkes senin kim olduğunu biliyor.
- Everybody was so excited.
- Herkes çok heyecanlıydı.
- Tom made friends with everybody.
- Tom herkesle arkadaş oldu.
- I think everybody should try to calm down.
- Herkesin sakin olmaya çalışması gerektiğini düşünüyorum.
- Everybody wants to live in comfort.
- Herkes rahat yaşamak ister.
- Everybody says you're very charismatic.
- Herkes senin çok karizmatik olduğunu söylüyor.
- Everybody speaks well of her.
- Herkes ondan iyi şekilde bahseder.
- Everybody liked them.
- Herkes onları severdi.
- Everybody wants to be loved.
- Herkes sevilmeyi ister.
- Everybody knew that she was being pushy.
- Onun saldırgan olduğunu herkes biliyordu.
- Everybody knew there was something strange going on.
- Herkes garip bir şeyler olduğunu biliyordu.
- I've already told everybody about what we need to do.
- Herkese ne yapmamız gerektiğini söyledim.
- Why is this so important to everybody?
- Bu neden herkes için bu kadar önemli?
- I got along with everybody.
- Herkesle iyi geçindim.
- Everybody seemed to have money to spend.
- Herkesin harcayacak parası varmış gibi görünüyordu.
- How is everybody at home?
- Herkes evde nasıl?
- Everybody knew that but Tom.
- Bunu Tom dışında herkes biliyordu.
- Everybody's tired.
- Herkes yoruldu.
- Everybody has secrets.
- Herkesin sırları vardır.
- I just want everybody to like each other.
- Ben sadece herkesin birbirini sevmesini istiyorum.
- Tom is always trying to make everybody think he's cool.
- Tom her zaman herkesin onun havalı olduğunu düşünmesini sağlamaya çalışır.
- Everybody in the room did the same thing.
- Odadaki herkes aynı şeyi yaptı.
- Everybody knows everybody.
- Herkes herkesi biliyor.
- Everybody seemed very calm.
- Herkes çok sakin görünüyordu.
- Kate is looked up to by everybody.
- Kate herkes tarafından örnek alınıyor.
- Everybody was afraid that something bad was going to happen.
- Herkes kötü bir şey olacağından korkuyordu.
- I'd like everybody except Tom to leave, please.
- Tom hariç herkesin gitmesini istiyorum, lütfen.
- Everybody has bad dreams.
- Herkesin kötü rüyaları vardır.
- Is everybody's mug filled?
- Herkesin kupası dolu mu?
- You know everybody.
- Herkesi tanıyorsun.
- Everybody asks me that.
- Herkes bana bunu soruyor.
- Everybody here except us has done that.
- Biz hariç buradaki herkes bunu yaptı.
- Everybody here except you is from Boston.
- Sen hariç buradaki herkes Bostonlu.
- Everybody fears that prison.
- Herkes o cezaevinden korkar.
- Everybody in the lobby is waiting to talk to Tom.
- Lobideki herkes Tom'la konuşmak için bekliyor.
- Everybody wanted us to do that.
- Herkes bunu yapmamızı istedi.
- Everybody called me Tony in those days.
- O günlerde herkes bana Tony derdi.
- Everybody's told me I can't trust you.
- Herkes bana sana güvenemeyeceğimi söyledi.
- Everybody stayed together.
- Herkes bir arada kaldı.
- Everybody knows he likes her and she likes him.
- Herkes onun kızdan hoşlandığını biliyor ve kız da ondan hoşlanıyor.
- Everybody agreed on that.
- Herkes bu konuda hemfikirdi.
- Not everybody is poor.
- Herkes yoksul değildir.
- Tom talks to everybody.
- Tom herkesle konuşur.
- Anybody and everybody wants to go abroad.
- Herhangi biri ve herkes yurtdışına gitmek ister.
- Everybody was jealous of my success.
- Herkes başarımı kıskandı.
- She was loved by everybody in the village.
- Köydeki herkes tarafından seviliyordu.
- Everybody has their favorite drink.
- Herkesin favori içkisi vardır.
- Should we tell everybody or not?
- Herkese söylememiz gerekiyor mu yoksa gerekmiyor mu?
- Everybody does this.
- Bunu herkes yapar.
- Tom seems to like to make fun of everybody.
- Tom herkesle alay etmekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- We want to make everybody happy.
- Herkesi mutlu etmek istiyoruz.
- Life is hard for everybody.
- Hayat herkes için zordur.
- Tom helped everybody.
- Tom herkese yardım etti.
- Everybody knows Tom and I like each other.
- Herkes Tom ve benim birbirimizi sevdiğimizi biliyor.
- Everybody knew, but I didn't care.
- Herkes biliyordu ama umurumda değildi.
- Listen up, everybody!
- Herkes dinlesin!
- Everybody has some faults.
- Herkesin bazı hataları vardır.
- Everybody did that except me.
- Benim dışımda herkes bunu yaptı.
- Everybody was safe.
- Herkes güvendeydi.
- Everybody has problems, not just you.
- Herkesin sorunları var, sadece senin değil.
- Everybody knew Tom was dying.
- Herkes Tom'un öleceğini biliyordu.
- I hope everybody is on our side.
- Umarım herkes bizim tarafımızdadır.
- Everybody yells at me.
- Herkes bana bağırıyor.
- He is known to everybody.
- Herkes tarafından bilinir.
- Everybody likes french fries.
- Herkes patates kızartması sever.
- Everybody has won, and all must have prizes.
- Herkes kazandı ve hepsinin ödülü olmalı.
- Everybody knows I'm back, I think.
- Sanırım herkes döndüğümü biliyor.
- If everybody just added perfect sentences, this project would never be very interactive and interesting.
- Herkes sadece mükemmel cümleler eklese, bu proje asla bu kadar interaktif ve ilginç olmazdı.
- Everybody knows Tom did that.
- Herkes Tom'un bunu yaptığını biliyor.
- Tom is mean to everybody.
- Tom herkese kötü davranıyor.
- Everybody in the room was stunned by what happened.
- Odadaki herkes olanlar karşısında şaşkına döndü.
- Everybody thought that Tom was guilty.
- Herkes Tom'un suçlu olduğunu düşünüyordu.
- It turned out everybody in the party was a vampire.
- Partideki herkesin vampir olduğu ortaya çıktı.
- Tom figured everybody needed a break.
- Tom herkesin rahat bırakılması gerektiğini düşünüyordu.
- Not everybody graduates.
- Herkes mezun olmaz.
- Everybody hide!
- Herkes saklansın!
- Not everybody can be a poet.
- Herkes şair olamaz.
- Everybody knows their own name.
- Herkes kendi adını biliyor.
- Fortunately, everybody understood what this foreigner meant, knew I was only making a fool of myself, and laughed at me.
- Neyse ki, herkes bu yabancının ne demek istediğini anladı, kendimi aptal yerine koyduğumu biliyorlardı ve bana güldüler.
- Everybody wished he had been elected governor.
- Herkes onun vali seçilmesini diliyordu.
- Everybody looked at it carefully.
- Herkes dikkatlice baktı.
- Everybody seems to like them.
- Herkes onları seviyor gibi görünüyor.
- Everybody should help each other.
- Herkes birbirine yardım etmeli.
- Everybody knows that it worked.
- İşe yaradığını herkes biliyor.
- Everybody needs one.
- Herkesin birine ihtiyacı var.
- Everybody thinks Tom is a bit crazy.
- Herkes Tom'un biraz deli olduğunu düşünüyor.
- They hate foreigners; I hate everybody.
- Onlar yabancılardan nefret ediyor; ben herkesten nefret ediyorum.
- Everybody likes squirrels.
- Sincapları herkes sever.
- Everybody has been so wonderful.
- Herkes çok harikaydı.
- It seems that everybody's having fun.
- Herkes eğleniyormuş gibi görünüyor.
- If Tom had been able to speak French better, he would've been able to tell everybody how he really felt.
- Tom daha iyi Fransızca konuşabilseydi gerçekten nasıl hissettiğini herkese söyleyebilirdi.
- Tom told everybody in his class to come to his party.
- Tom sınıftaki herkese partisine gelmesini söyledi.
- Everybody wanted to see Tom.
- Herkes Tom'u görmek istiyordu.
- She drives everybody up the wall.
- O, herkesi deli eder.
- Everybody had a problem with Sami.
- Herkes Sami ile bir sorun yaşıyordu.
- Everybody hoped that Tom wouldn't die.
- Herkes Tom'un ölmeyeceğini umuyordu.
- Everybody knows it now.
- Artık herkes biliyor.
- Everybody knew that she spoke very good English.
- Herkes onun çok iyi İngilizce konuştuğunu biliyordu.
- You know that eventually everybody's going to know about this.
- Sonunda bunu herkesin bileceğini biliyorsun.
- Everybody just stared at him.
- Herkes ona öylece baktı.
- Tom is very nice to everybody.
- Tom herkese karşı çok naziktir.
- Tom wanted everybody to come to his party.
- Tom herkesin partisine gelmesini istedi.
- Why is everybody running?
- Neden herkes koşuyor?
- Everybody felt the earthquake, except me.
- Depremi herkes hissetti, ben hariç.
- Everybody should be proud.
- Herkes gurur duymalı.
- Bob is such a nice person that everybody likes him.
- Bob o kadar iyi bir insan ki herkes onu seviyor.
- Everybody was worried about Tom.
- Herkes Tom için endişeleniyordu.
- Everybody wanted me to do it.
- Herkes bunu yapmamı istedi.
- Everybody has a breaking point.
- Herkesin bir kırılma noktası var.
- Doesn't everybody have one?
- Herkesin bir tane yok mu?
- I wonder why everybody left so early.
- Herkesin neden bu kadar erken ayrıldığını merak ediyorum.
- His name is familiar to everybody in the country.
- Onun adı ülkedeki herkes tarafından tanınıyor.
- Everybody loves Tom very much.
- Tom'u herkes çok sever.
- Everybody puts me down.
- Herkes beni küçümsüyor.
- Everybody praised his heroism.
- Herkes onun kahramanlığını övdü.
- Everybody knew Tom.
- Tom'u herkes tanırdı.
- Everybody pronounces Tom's name wrong.
- Herkes Tom'un ismini yanlış söylüyor.
- Please try your best to get along with everybody else.
- Lütfen herkesle iyi geçinmek için elinizden geleni yapın.
- Everybody knows that.
- Onu herkes bilir.
- Tom was sure that everybody saw him.
- Tom herkesin onu gördüğünden emindi.
- Everybody laughed except him.
- Onun dışında herkes güldü.
- Tom was kind to everybody.
- Tom herkese karşı nazikti.
- Everybody's crying.
- Herkes ağlıyor.
- I asked around and everybody says Tom is a good guy.
- Çevreye sordum ve herkes Tom'un iyi bir adam olduğunu söylüyor.
- Everybody wants to go to heaven, but nobody wants to die.
- Herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez.
- She is not only beautiful but also kind to everybody.
- Sadece güzel değil, aynı zamanda herkese karşı nazik.
- Everybody looks up to Henry.
- Herkes Henry'ye saygı duyar.
- Everybody loved it.
- Herkes onu sevdi.
- Everybody loves football.
- Herkes futbolu sever.
- Everybody hates this idea.
- Herkes bu düşünceden nefret ediyor.
- Tom treated everybody the same.
- Tom herkese aynı şekilde davranırdı.
- I smiled at everybody.
- Herkese gülümsedim.
- Everybody went to the same bar.
- Herkes aynı bara gitti.
- I wish everybody else had the same opinion.
- Keşke diğer herkes aynı fikirde olsaydı.
- Everybody laughed at them.
- Herkes onlara güldü.
- Everybody was at work.
- Herkes iş yerindeydi.
- Everybody laughed except us.
- Bizim haricimizde herkes güldü.
- Tom bought drinks for everybody in the bar.
- Tom bardaki herkese içki ısmarladı.
- Everybody speaks well of her.
- Herkes onun hakkında iyi konuşuyor.
- Tom certainly manages to make everybody thinks he's happy.
- Tom kesinlikle herkese mutlu olduğunu düşündürmeyi başarıyor.
- Everybody here knows Tom is in Boston.
- Buradaki herkes Tom'un Boston'da olduğunu biliyor.
- Why's everybody so quiet?
- Neden herkes böyle sessiz?
- By late afternoon, everybody was getting tired.
- Öğleden sonra geç saatlerde, herkes yoruluyordu.
- Please speak more loudly so everybody can hear you.
- Herkes sizi duyabilmesi için daha yüksek sesle konuşun.
- Everybody has an agenda.
- Herkesin bir gündemi vardır.
- Everybody likes to goof off.
- Herkes dalga geçmeyi sever.
- Everybody was anxious to know what had happened.
- Herkes ne olduğunu öğrenmek için sabırsızlanıyordu.
- It was Sir Anthony's eightieth birthday concert and everybody wanted a ticket.
- Sir Anthony'nin sekseninci doğum günü konseriydi ve herkes bir bilet istedi.
- You can't just lounge around like that while everybody else is so busy.
- Herkes bu kadar meşgulken sen öylece aylaklık edemezsin.
- Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs.
- Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.
- Everybody's so busy.
- Herkes çok meşgul.
- I'm friends with everybody.
- Ben herkesle arkadaşım.
- Everybody but me was in a little group of friends.
- Ben hariç herkes küçük bir arkadaş grubundaydı.
- Everybody wants something.
- Herkes bir şey istiyor.
- Tom seems to like to make fun of everybody.
- Tom herkesle dalga geçmeyi seviyor gibi görünüyor.
- Everybody seems to be tired.
- Herkes yorulmuş görünüyor.
- Everybody I know has studied French.
- Tanıdığım herkes Fransızca öğrendi.
- Sami told everybody about his conversion to Islam.
- Sami herkese Müslüman olduğunu anlattı.
- Everybody was interested in the story.
- Herkes hikâyeyle ilgileniyordu.
- Everybody knew Tom could speak French well.
- Herkes Tom'un iyi Fransızca konuştuğunu biliyordu.
- Everybody likes Tom.
- Herkes Tom'u sever.
- Everybody knows Tom did it.
- Bunu Tom'un yaptığını herkes biliyor.
- Does everybody want it?
- Herkes bunu istiyor mu?
- Not everybody is the same.
- Herkes aynı değil.
- Everybody, come here.
- Herkes, buraya gelin.
- Everybody probably thinks I'm crazy.
- Muhtemelen herkes deli olduğumu düşünüyordur.
- Sami wanted to convince everybody that he was dead.
- Sami herkesi öldüğüne ikna etmek istedi.
- He is liked by everybody.
- Herkes tarafından seviliyor.
- Why does everybody say that?
- Neden herkes böyle söylüyor?
- Everybody knows Tom can speak French well.
- Tom'un Fransızcayı iyi konuşabildiğini herkes biliyor.
- Everybody pronounces Tom's name wrong.
- Herkes Tom'un adını yanlış telaffuz ediyor.
- At midnight everybody entered.
- Gece yarısı herkes içeri girdi.
- I know everybody here by name.
- Buradaki herkesi ismiyle tanıyorum.
- We want everybody to leave.
- Herkesin ayrılmasını istiyoruz.
- Everybody in town knows who Tom is.
- Kasabadaki herkes Tom'un kim olduğunu bilir.
- Everybody has bad dreams.
- Herkes kötü rüyalar görür.
- Everybody wants to be happy.
- Herkes mutlu olmak istiyor.
- Everybody likes him.
- Herkes onu seviyor.
- Everybody is relying on you.
- Herkes size güveniyor.
- Tom had no qualms about telling everybody what he thought.
- Tom herkese ne düşündüğünü söylemekten çekinmiyordu.
- Everybody is counting on you, Tom.
- Herkes sana güveniyor, Tom.
- Layla was known by everybody.
- Layla herkes tarafından tanınıyordu.
- It's everybody's dream to win the lottery.
- Piyangoyu kazanmak herkesin hayalidir.
- Everybody was confused.
- Herkesin kafası karışmıştı.
- Sami told everybody about his conversion to Islam.
- Sami İslam'ı seçtiğini herkese anlattı.
- There's a place for everybody.
- Herkes için bir yer var.
- What does everybody else think?
- Diğer herkes ne düşünüyor?
- Everybody was anxious.
- Herkes endişeli idi.
- Did you tell everybody all about me?
- Herkese benden bahsettin mi?
- Not everybody is ready.
- Herkes hazır değil.
- I haven't yet spoken to everybody.
- Henüz herkesle konuşmadım.
- Where will everybody sleep?
- Herkes nerede uyuyacak?
- Everybody is asleep.
- Herkes uyumuş.
- Everybody needs food, don't they?
- Herkesin yiyeceğe ihtiyacı var, değil mi?
- Everybody here except you has done that.
- Sen hariç buradaki herkes bunu yaptı.
- Everybody knows that he is the last man to break his promise.
- Herkes onun sözünden dönecek son adam olduğunu bilir.
- Is everybody's mug filled?
- Herkesin bardağı dolu mu?
- Everybody smiled.
- Herkes gülümsedi.
- It seems like Tom likes everybody.
- Tom herkesten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Everybody is equal before the law.
- Kanun önünde herkes eşittir.
- Why's everybody staring at me?
- Neden herkes bana bakıyor?
- Everybody turned to look at Tom.
- Herkes Tom'a bakmak için döndü.
- Everybody knows that he is honest.
- Herkes onun dürüst olduğunu bilir.
- Everybody but Tom was present.
- Tom hariç herkes vardı.
- Not everybody was as lucky as we were.
- Herkes bizim kadar şanslı değildi.
- Everybody was crying, not just Tom.
- Herkes ağlıyordu, yalnızca Tom değil.
- I just told everybody the good news.
- İyi haberi herkese söyledim.
- A thief believes everybody steals.
- Bir hırsız herkesin çaldığına inanır.
- Everybody seems to like him.
- Herkes ondan hoşlanıyor gibi.
- Tom saved everybody.
- Tom herkesi kurtardı.
- Tom says everybody he knows does that.
- Tom tanıdığı herkesin bunu yaptığını söyledi.
- Everybody needs one.
- Herkesin bir şaraba ihtiyacı var.
- Everybody except Joe went to the party.
- Joe dışında herkes partiye gitti.
- We asked everybody if they were hungry.
- Herkese aç olup olmadıklarını sorduk.
- Everybody loved her.
- Herkes onu severdi.
- Have a great weekend, everybody.
- Herkese iyi hafta sonları dilerim.
- Everybody froze in horror.
- Herkes dehşet içinde dondu kaldı.
- I'm not a wizard, but I know what everybody says about me.
- Ben bir büyücü değilim ama herkesin hakkımda ne söylediğini biliyorum.
- He told everybody at school.
- Okuldaki herkese söyledi.
- Everybody wanted to dance.
- Herkes dans etmek istiyordu.
- Everybody still has a chance.
- Herkesin hâlâ bir şansı var.
- I'm angry at everybody.
- Ben herkese kızgındım.
- She drives everybody up the wall.
- Herkesi çileden çıkarır.
- Everybody laughed.
- Herkes güldü.
- Everybody at the party was charmed by her grace.
- Partideki herkes onun zarafetiyle büyülendi.
- Everybody is very busy getting ready for the New Year.
- Herkes yeni yıla hazırlanmakla çok meşgul.
- Everybody voted yes.
- Herkes evet oyu verdi.
- Everybody around here calls me Tom.
- Buralarda herkes bana Tom der.
- Everybody saw it.
- Herkes onu gördü.
- Everybody at school hates me.
- Okuldaki herkes benden nefret eder.
- Except for Tom, everybody went home.
- Tom dışında herkes eve gitti.
- Everybody calls him Tom.
- Herkes ona Tom der.
- Sami isn't as crazy as everybody thinks he is.
- Sami herkesin düşündüğü kadar deli değil.
- Everybody took a hostile attitude toward illegal aliens.
- Herkes yasadışı yabancılara karşı düşmanca bir tavır takındı.
- Everybody agrees.
- Herkes kabul ediyor.
- Everybody has forgotten about Tom and me.
- Herkes Tom ve beni unuttu.
- Everybody's in bed.
- Herkes yatıyor.
- I think everybody deserves credit.
- Bence herkes övgüyü hak ediyor.
- Everybody came to the class on time.
- Herkes derse zamanında geldi.
- Everybody's hungry.
- Herkesin karnı aç.
- I want everybody to be respectful.
- Herkesin saygılı olmasını istiyorum.
- Everybody has wet dreams.
- Herkesin erotik rüyaları vardır.
- Do you know where everybody else is?
- Diğer herkesin nerede olduğunu biliyor musun?
- I feel like everybody's watching me.
- Herkes beni izliyormuş gibi hissediyorum.
- Is everybody having a great time?
- Herkes harika vakit geçiriyor mu?
- Everybody had a problem with Tom.
- Herkesin Tom'la ilgili bir sorunu vardı.
- You can't just lounge around like that while everybody else is so busy.
- Diğer herkes çok meşgulken böyle kaytaramazsınız.
- I just want everybody to live.
- Ben sadece herkesin yaşamasını istiyorum.
- Everybody's fault is nobody's fault.
- Herkesin hatası olan şey kimsenin hatası değildir.
- Everybody here but Tom has done that.
- Tom hariç buradaki herkes bunu yaptı.
- Everybody looks up to him.
- Herkes ona hürmet eder.
- Tom makes fun of everybody.
- Tom herkesle alay eder.
- Everybody needs a hobby.
- Herkesin bir hobiye ihtiyacı var.
- Everybody agrees with you.
- Herkes sizinle aynı fikirde.
- Everybody loved them.
- Herkes onları sevdi.
- I feel bad for everybody.
- Herkes için kötü hissediyorum.
- Everybody left thirty minutes ago.
- Herkes otuz dakika önce ayrıldı.
- She has a son everybody loves.
- Onun, herkesin sevdiği bir oğlu var.
- Does everybody love music?
- Herkes müzik sever mi?
- Everybody please calm down.
- Lütfen herkes sakin olsun.
- Everybody in the village knew him.
- Köydeki herkes onu tanırdı.
- Everybody in the room let out a sigh of relief.
- Odadaki herkes rahat bir nefes aldı.
- Sami gave money to everybody.
- Sami herkese para verdi.
- Everybody's still there.
- Herkes hala orada.
- Everybody wanted Tom dead.
- Herkes Tom'un ölmesini istedi.
- I don't want everybody on the Web to be able to access my photos.
- İnternette herkesin benim fotoğraflarıma erişebilmesini istemiyorum.
- Everybody in my class prefers skiing to skating.
- Sınıfımdaki herkes kayak yapmayı paten yapmaya tercih ediyor.
- Everybody knows I don't like Tom.
- Tom'dan hoşlanmadığımı herkes biliyor.
- Everybody knew that except Tom.
- Tom dışında herkes bunu biliyordu.
- Everybody thinks Tom went to Boston.
- Herkes Tom'un Boston'a gittiğini düşünüyor.
- Everybody is great.
- Herkes harika.
- Everybody loves it.
- Herkes onu sever.
- Everybody loves the musician.
- Herkes müzisyeni sever.
- Everybody rushed towards her.
- Herkes ona doğru koştu.
- Everybody feared the lieutenant colonel.
- Herkes yarbaydan korkardı.
- Everybody was looking for Dan.
- Herkes Dan'i arıyordu.
- Everybody is doing something.
- Herkes bir şeyler yapıyor.
- Sami wanted to be loved by everybody.
- Sami herkes tarafından sevilmek istiyordu.
- Everybody said so.
- Herkes öyle söyledi.
- Everybody leave.
- Herkes gitsin.
- Everybody is sad when their side loses an election.
- Onların tarafı bir seçim kaybettiğinde herkes üzgündür.
- Global climate change is everybody's problem.
- Küresel iklim değişikliği herkesin sorunudur.
- Tom told Mary that everybody except John had already arrived.
- Tom, Mary'ye John hariç herkesin çoktan geldiğini söyledi.
- Everybody's in position.
- Herkes yerlerini aldı.
- We don't want to wake everybody up, do we?
- Herkesi uyandırmak istemiyoruz, değil mi?
- This is a law, so it applies to everybody.
- Bu bir yasadır, bu yüzden herkese uygulanır.
- How's everybody at home?
- Evde herkes nasıl?
- I thought we'd outsmarted everybody.
- Herkesi zekâmızla altettiğimizi sandım.
- Did everybody hear that?
- Herkes duydu mu?
- Everybody's talking about what happened at the meeting.
- Herkes toplantıda ne olduğunu konuşuyor.
- Everybody was gathered in the living room.
- Herkes oturma odasında toplanmıştı.
- Everybody I know thinks Tom is stuck up.
- Tanıdığım herkes Tom'un kibirli olduğunu düşünüyor.
- Everybody loves somebody sometimes.
- Herkes bazen birini sever.
- Everybody's home.
- Herkes evde.
- I brought souvenirs for everybody.
- Herkes için hediyelik eşya aldım.
- Everybody except Tom stopped walking.
- Tom hariç herkes yürümeyi bıraktı.
- Everybody knew that Tom wasn't going to do what he said he was going to do.
- Herkes biliyordu ki Tom, yapacağını söylediği şeyi yapmayacaktı.
- Everybody knew she could speak English well.
- Onun iyi İngilizce konuşabildiğini herkes biliyordu.
- Everybody hated it.
- Herkes bundan nefret ediyordu.
- It was obvious to everybody that he was tired.
- Onun yorgun olduğu herkese açıktı.
- Everybody assumed Tom was Canadian.
- Herkes Tom'un Kanadalı olduğunu sanıyordu.
- Why does everybody love cats?
- Neden herkes kedileri seviyor?
- I think everybody knew that.
- Bence herkes bunu biliyordu.
- Tom shook everybody's hands.
- Tom herkesle tokalaştı.
- Everybody got sent back home.
- Herkes eve geri gönderildi.
- Tom wondered why Mary wasn't as busy as everybody else.
- Tom, Mary'nin neden herkes kadar meşgul olmadığını merak etti.
- Everybody will be going.
- Herkes gidiyor olur.
- Everybody knew that Tom wasn't going to do what he said he was going to do.
- Herkes Tom'un yapacağını söylediği şeyi yapmayacağını biliyordu.
- Does everybody need to do this?
- Herkes bunu yapmak zorunda mı?
- Tom wanted everybody to be quiet.
- Tom herkesin sessiz olmasını istedi.
- Tom told everybody that Mary didn't know how to do that.
- Tom herkese Mary'nin bunu nasıl yapacağını bilmediğini söyledi.
- Everybody laughed at her.
- Herkes ona güldü.
- Everybody knows Tom and I like each other.
- Herkes Tom ve benim birbirimizden hoşlandığımızı biliyor.
- I don't want to argue about this in front of everybody.
- Bunu herkesin önünde tartışmak istemiyorum.
- Everybody but Tom laughs.
- Tom'dan başka herkes güler.
- Everybody wants another chance.
- Herkes başka bir şans ister.
- Everybody looks up to Henry.
- Herkes Henry'yi örnek alıyor.
- His name is known to everybody in this area.
- İsmi bu bölgedeki herkes tarafından biliniyor.
- Not everybody is the same.
- Herkes aynı değildir.
- It's evident to everybody that he's in love.
- Onun aşık olduğu herkese aşikar.
- You're respected by everybody.
- Herkes sana saygı duyuyor.
- Everybody knows, but I don't care.
- Herkes biliyor ama umurumda değil.
- Everybody knew that.
- Bunu herkes biliyordu.
- Everybody made contributions.
- Herkes katkıda bulundu.
- I brought enough food for everybody.
- Herkese yetecek kadar yiyecek getirdim.
- Everybody attended the Halloween party.
- Herkes Cadılar bayramı partisine katıldı.
- Everybody in the world desires peace.
- Dünyadaki herkes barış istiyor.
- Everybody does that.
- Bunu herkes yapıyor.
- Despite all his faults, everybody likes him.
- Bütün hatalarına rağmen, herkes onu sever.
- Everybody likes squirrels.
- Herkes sincapları sever.
- Everybody knows the moon is made of cheese.
- Herkes ayın peynirden yapıldığını bilir.
- Everybody here except Tom has lived in Boston.
- Tom hariç buradaki herkes Boston'da yaşadı.
- Everybody around here calls me Tom.
- Buradaki herkes bana Tom der.
- Tom says everybody he knows does that.
- Tom, tanıdığı herkesin bunu yaptığını söylüyor.
- Everybody applauded.
- Herkes alkışladı.
- Everybody was confused.
- Herkes şaşkındı.
- Tom came after everybody else had left.
- Tom herkes gittikten sonra geldi.
- Everybody seems to be happy.
- Herkes mutlu görünüyor.
- Everybody knows Tom lied.
- Herkes Tom'un yalan söylediğini biliyor.
- Everybody will be home on Christmas.
- Noel'de herkes evde olacak.
- I thought we'd outsmarted everybody.
- Herkesi aklımızla alt ettiğimizi sanmıştım.
- Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs.
- Arabadaki herkes inmek ve bacaklarını açmak istediğini söyledi.
- Tom is convinced everybody hates him.
- Tom herkesin ondan nefret ettiğine inanıyor.
- Everybody has problems, not just you.
- Sadece sen değil, herkesin problemleri var.
- I'm trying to do what's best for everybody.
- Herkes için en iyisini yapmaya çalışıyorum.
- If you buddy up to everybody and anybody, pretty soon people will think you're just a people-pleaser.
- Herkese ve her kesime dostluk edersen, çok geçmeden insanlar senin sadece insanları memnun eden biri olduğunu düşünür.
- Everybody's still there.
- Herkes hâlâ orada.
- Everybody should move on.
- Herkes yoluna devam etmeli.
- I thought everybody did that.
- Bunu herkesin yaptığını sanıyordum.
- The boy was laughed at by everybody.
- Çocuğa herkes güldü.
- Everybody knows I'm a friend of Tom's.
- Herkes Tom'un bir arkadaşı olduğumu biliyor.
- Everybody thought so.
- Herkes öyle düşünüyordu.
- Tom told everybody what was on his mind.
- Tom aklından geçeni herkese söyledi.
- Everybody's getting rich but me.
- Benden başka herkes zengin oluyor.
- Everybody was thrilled by his story.
- Hikayesi herkesi heyecanlandırdı.
- Everybody knows Tom and I don't like each other.
- Herkes Tom ve benim birbirimizden hoşlanmadığımızı bilir.
- Everybody could not help laughing at his joke.
- Herkes onun şakasına gülmekten kendini alamadı.
- Everybody is afraid of criticism.
- Herkes eleştirilmekten korkuyor.
- He came after everybody had come.
- Herkes geldikten sonra geldi.
- It was obvious to everybody that he was tired.
- Yorgun olduğu herkesçe biliniyordu.
- Everybody feels comfortable with him.
- Herkes onun yanında kendini rahat hisseder.
- Everybody looked nervous.
- Herkes sinirli görünüyordu.
- I want everybody to leave.
- Herkesin gitmesini istiyorum.
- Everybody says Tom will win the prize.
- Herkes Tom'un ödülü kazanacağını söylüyor.
- Is everybody ready for the trip?
- Herkes yolculuk için hazır mı?
- Everybody hates us.
- Herkes bizden nefret ediyor.
- Hey, listen up, everybody.
- Hey, herkes dinlesin.
- Except for one person, everybody went home.
- Bir kişi hariç herkes eve gitti.
- Everybody said it couldn't be done.
- Herkes bunun yapılamayacağını söyledi.
- Tom likes everybody here.
- Tom buradaki herkesi sever.
- I thought everybody liked it.
- Bence herkes beğendi.
- Everybody hates me.
- Herkes benden nefret eder.
- Everybody knew there was something strange going on.
- Herkes garip bir şey olduğunu biliyordu.
- Everybody here except you is from Boston.
- Siz hariç buradaki herkes Bostonlu.
- Everybody here already knows about it.
- Buradaki herkes zaten bunu biliyor.
- Everybody needs help sometimes.
- Herkesin bazen yardıma ihtiyacı olur.
- Everybody is cheering.
- Herkes tezahürat yapıyor.
- Everybody has won, and all must have prizes.
- Herkes kazandı ve hepsinin ödülleri olmalıdır.
- Tom is liked by everybody.
- Tom herkes tarafından seviliyor.
- Everybody must know.
- Herkes bilmelidir.
- Does everybody understand?
- Herkes anlıyor mu?
- Everybody feared the lieutenant colonel.
- Herkes yarbaydan korktu.
- His name is known to everybody in our town.
- Kasabamızdaki herkes onun adını biliyor.
- Everybody hates her.
- Herkes ondan nefret ediyor.
- I thought that we'd outsmarted everybody.
- Herkesi zekâmızla altettiğimizi sandım.
- Everybody learns their own language and never make any effort to learn even one word of other languages.
- Herkes kendi dilini öğrenir ve asla diğer dillerden bir tek sözcük bile öğrenmek için herhangi bir çaba harcamaz.
- Everybody has their favorite drink.
- Herkesin gözde bir içkisi vardır.
- Everybody took his position.
- Herkes kendi pozisyonunu aldı.
- We don't have enough food to feed everybody.
- Herkesi doyuracak kadar yiyeceğimiz yok.
- Everybody's got something to hide.
- Herkesin saklayacak bir şeyi var.
- You seem to like everybody.
- Herkesi seviyor gibi görünüyorsun.
- Everybody was staring at us.
- Herkes bize dik dik bakıyordu.
- The problem is everybody's too afraid to speak to Tom.
- Sorun şu ki herkes Tom'la konuşmaktan korkuyor.
- Everybody congratulated Tom.
- Herkes Tom'u tebrik etti.
- He was laughed at by everybody.
- Herkes ona güldü.
- Everybody laughed except them.
- Onlar hariç herkes güldü.
- Everybody needs a drink.
- Herkesin içkiye ihtiyacı vardır.
- Everybody seems to be tired.
- Herkes yorgun görünüyor.
- Why is this so important to everybody?
- Bu neden herkes için çok önemli?
- Everybody loved her.
- Herkes onu sevdi.
- Everybody has to do this.
- Herkes bunu yapmalı.
- Everybody liked him.
- Herkes onu severdi.
- Tom knows everybody.
- Tom herkesi tanıyor.
- Except for Tom, everybody did that.
- Bunu Tom dışında herkes yaptı.
- I just don't believe that everybody needs to do that.
- Sadece herkesin bunu yapması gerektiğine inanmıyorum.
- I'm fed up with everything and everybody.
- Her şeyden ve herkesten bıktım.
- Everybody deserves affordable health care.
- Herkes uygun fiyatlı bir sağlık hizmetini hak eder.
- Everybody but Tom smiled.
- Tom'dan başka herkes gülümsedi.
- Tom wanted everybody to stay a little longer.
- Tom herkesin biraz daha kalmasını istedi.
- I think I've found enough for everybody.
- Sanırım herkes için yeterince buldum.
- Everybody has an agenda.
- Herkesin bir gündemi var.
- She is dearly loved by everybody.
- O herkes tarafından içtenlikle sevilir.
- What programming language does everybody like?
- Herkes hangi proğramlama dilini sever?
- Everybody was silent.
- Herkes sessizdi.
- Everybody knows we hate them.
- Herkes onlardan nefret ettiğimizi biliyor.
- Everybody was jealous of my success.
- Herkes benim başarımı kıskandı.
- Tom knows everybody here, I think.
- Sanırım Tom buradaki herkesi tanıyor.
- Everybody seems to be hungry.
- Herkes aç görünüyor.
- Everybody has problems with Tom.
- Herkesin Tom'la sorunları var.
- Life is hard for everybody.
- Hayat herkes için zor.
- Everybody knows I hate you.
- Herkes sizden nefret ettiğimi biliyor.
- Everybody in the class laughed at Tom.
- Sınıftaki herkes Tom'a güldü.
- Apart from her, everybody answered the question.
- Onun dışında herkes soruya cevap verdi.
- Everybody was confused.
- Herkesin kafası karıştı.
- Everybody can see that he has a crush on her.
- Ona aşık olduğunu herkes görebiliyor.
- Everybody has already left.
- Herkes çoktan gitti.
- Everybody has to start somewhere.
- Herkes bir yerden başlamak zorunda.
- With the exception of Jim, everybody came.
- Jim'in haricinde herkes geldi.
- Everybody could not help laughing at his joke.
- Herkes onun esprisine gülmekten kendini alamadı.
- Everybody wants to protect you.
- Herkes seni korumak ister.
- Sami had everything everybody had.
- Sami herkesin sahip olduğu her şeye sahipti.
- Is everybody all right?
- Herkes iyi mi?
- I guess everybody thinks that I'm in love with Mary.
- Galiba herkes Mary'ye aşık olduğumu düşünüyor.
- Everybody but Tom was present.
- Tom hariç herkes oradaydı.
- Everybody wants to be happy.
- Herkes mutlu olmak ister.
- He's nice to everybody.
- Herkese iyi davranıyor.
- The movie was so sad that everybody cried.
- Film öyle acıklı idi ki herkes ağladı.
- He is known to everybody.
- O, herkes tarafından bilinir.
- Everybody in my family is genotypically and phenotypically mixed-race.
- Ailemdeki herkes genotipik ve fenotipik olarak karışık ırktır.
- Everybody loves his country.
- Herkes ülkesini sever.
- Tom told everybody that he was discouraged.
- Tom herkese cesaretinin kırıldığını söyledi.
- Everybody was anxious.
- Herkes endişeliydi.
- Everybody looks up to Henry.
- Herkes Henry'ye hürmet eder.
- Everybody was out to get me.
- Herkes beni yakalamak için dışarıdaydı.
- Everybody is planning to do something different.
- Herkes farklı bir şey yapmayı planlıyor.
- Tom told everybody at work that he and Mary were getting married.
- Tom iş yerindeki herkese onun ve Mary'nin evleneceğini söyledi.
- Everybody in the village looks up to him.
- Köydeki herkes ona hayranlık besler.
- Everybody loves her.
- Onu herkes sever.
- I think we got everybody out.
- Sanırım herkesi dışarı çıkardık.
- Everybody will have to pitch in to save the environment.
- Çevreyi korumak için herkes katkıda bulunmak zorunda kalacak.
- Everybody calls him Tom.
- Herkes ona Tom diyor.
- Everybody needs to do this.
- Herkesin bunu yapmaya ihtiyacı var.
- Everybody knew that but Tom.
- Bunu Tom dışında herkes biliyor.
- I need everybody's help.
- Herkesin yardımına ihtiyacım var.
- Everybody burst into laughter.
- Herkes gülmekten kırıldı.
- Everybody knows I hate them.
- Onlardan nefret ettiğimi herkes biliyor.
- Everybody will be going.
- Herkes gidiyor olacak.
- Everybody likes him.
- Herkes onu sever.
- Everybody knew she could speak English well.
- Herkes onun iyi İngilizce konuştuğunu biliyordu.
- It is not easy to be understood by everybody.
- Herkes tarafından anlaşılmak kolay değildir.
- Where is everybody from?
- Herkes nereli?
- Everybody except us knew what was going on.
- Bizim dışımızda herkes neler olduğunu biliyordu.
- He was acquainted with everybody in town.
- Kasabadaki herkesle tanışmıştı.
- Everybody breaks this law.
- Herkes bu yasayı çiğniyor.
- Everybody knows I hate her.
- Onu sevmediğimi herkes biliyor.
- Everybody's safe.
- Herkes güvende.
- I've asked everybody.
- Herkese sordum.
- How's everybody?
- Herkes nasıl?
- Everybody knows you went to Boston.
- Boston'a gittiğini herkes biliyor.
- He was known to everybody in the village.
- Köydeki herkes onu tanıyordu.
- Everybody assumed Tom was guilty.
- Herkes Tom'un suçlu olduğunu düşünüyordu.
- I want everybody to be happy.
- Herkesin mutlu olmasını istiyorum.
- Tom drives everybody up the wall.
- Tom herkesi çıldırtır.
- Everybody laughed except me.
- Benim dışımda herkes güldü.
- He is a scientist who is respected by everybody.
- Herkes tarafından saygı duyulan bir bilim adamıdır.
- Everybody thought so.
- Herkes öyle düşündü.
- Everybody looked nervous.
- Herkes gergin görünüyordu.
- Everybody has weaknesses.
- Herkesin zaafları vardır.
- Everybody in the family wore glasses except for Tom.
- Ailede Tom dışında herkes gözlük takardı.
- With the exception of Jim, everybody came.
- Jim hariç herkes geldi.
- Everybody was there except Layla.
- Layla dışında herkes oradaydı.
- The movie was so sad that everybody cried.
- Film o kadar üzücüydü ki herkes ağladı.
- I think everybody should learn another language.
- Herkesin başka bir dili öğrenmesi gerektiğini düşünüyorum.
- Tom is loved by everybody.
- Tom herkes tarafından sevilir.
- Tom likes everybody in his class.
- Tom sınıfındaki herkesi sever.
- He dreams that everybody in China speaks Esperanto.
- Çin'de herkesin Esperanto konuştuğunu hayal ediyor.
- Everybody's looking at me.
- Herkes bana bakıyor.
- Everybody at school hates me.
- Okuldaki herkes benden nefret ediyor.
- Everybody was anxious to know what had happened.
- Herkes ne olduğunu öğrenmek için merak içindeydi.
- Everybody is laughing.
- Herkes gülüyor.
- I'm not a wizard, but I know what everybody says about me.
- Ben bir büyücü değilim ama herkesin benim hakkımda ne söylediğini biliyorum.
- He's very smart, so everybody likes him.
- Çok zekidir, bu yüzden herkes onu sever.
- Tom got here before everybody else.
- Tom buraya herkesten önce geldi.
- Why is everybody hugging Tom?
- Neden herkes Tom'a sarılıyor?
- Everybody else charges more than you do.
- Diğer herkes sizden daha yüksek fiyat istiyor.
- Everybody seems to be having fun.
- Herkes eğleniyor gibi görünüyor.
- Sami isn't as crazy as everybody thinks he is.
- Sami herkesin onun için düşündüğü kadar deli değildir.
- There's enough room for everybody.
- Herkese yetecek kadar yer var.
- Everybody ignored it.
- Herkes bunu görmezden geldi.
- Everybody was really happy.
- Herkes çok mutluydu.
- Everybody had changed so much that I could hardly tell one from another.
- Herkes o kadar değişmişti ki, birini diğerinden neredeyse ayıramıyordum.
- Everybody likes it here.
- Herkes burada ondan hoşlanıyor.
- I can't wait to tell everybody.
- Herkese söylemek için sabırsızlanıyorum.
- Everybody is supposed to wear a tie at the party.
- Herkesin partide bir kravat takması gerekiyor.
- Is everybody having a good time?
- Herkes iyi vakit geçiriyor mu?
- Everybody must unite to fight against AIDS.
- AIDS'e karşı savaşmak için herkes birleşmeli.
- Everybody did that, except Tom.
- Bunu Tom dışında herkes yaptı.
- Everybody will have to pitch in to save the environment.
- Çevreyi kurtarmak için herkesin elini taşın altına koyması gerekecek.
- Everybody is confused.
- Herkesin kafası karışık.
- Kate is looked up to by everybody.
- Kate'e herkes tarafından saygı duyuluyor.
- Everybody was in agreement.
- Herkes aynı fikirdeydi.
- Everybody looks up to Tom.
- Herkes Tom'a saygı duyuyor.
- Everybody in the room was stunned by what happened.
- Odadaki herkes olanlar karşısında afallamıştı.
- Get everybody out.
- Herkesi dışarı çıkarın.
- Everybody seems to hate Tom.
- Herkes Tom'dan nefret ediyor gibi görünüyor.
- Everybody looked around nervously.
- Herkes gergin bir şekilde etrafa baktı.
- That's going to help everybody.
- O herkese yardımcı olacak.
- Everybody knew that she was being pushy.
- Herkes onun ısrarcı olduğunu biliyordu.
- You can't protect everybody all the time, Tom.
- Sen herkesi sürekli koruyamazsın, Tom.
- Everybody around here has a dog.
- Buradaki herkesin bir köpeği var.
- Everybody helped everybody.
- Herkes herkese yardım etti.
- He dreams that everybody in China speaks Esperanto.
- O, Çin'deki herkesin Esperanto konuştuğunu hayal ediyor.
- I'll let everybody know.
- Herkese haber veririm.
- I can't wait to tell everybody at home.
- Evdeki herkese söylemek için sabırsızlanıyorum.
- I guess everybody thinks that I'm in love with Mary.
- Galiba herkes Mary'ye aşık olduğumu sanıyor.
- Everybody suddenly burst out laughing.
- Aniden herkes kahkahayı patlattı.
- Everybody laughs at me!
- Herkes bana gülüyor!
- Everybody wanted to see Tom.
- Herkes Tom'u görmek istedi.
- Everybody was there except for Tom.
- Tom dışında herkes oradaydı.
- I know everybody here by name.
- Buradaki herkesi ismen biliyorum.
- Everybody was staring at me.
- Herkes bana bakıyordu.
- Everybody admired his courage.
- Herkes onun cesaretine hayran kaldı.
- Everybody has to be somewhere.
- Herkes bir yerde olmak zorunda.
- Everybody thought it was strange that he lived alone.
- Herkes onun tek başına yaşamasının garip olduğunu düşündü.
- Tom is very nice to everybody.
- Tom herkese çok iyi davranıyor.
- Everybody is hungry again.
- Herkes yine acıktı.
- The name of this statesman is known to everybody in Japan.
- Bu devlet adamının adı Japonya'daki herkes tarafından bilinir.
- Everybody was listening intently to Tom's speech.
- Herkes dikkatle Tom'un konuşmasını dinliyordu.
- Everybody knows Tom can speak French well.
- Herkes Tom'un iyi Fransızca konuştuğunu bilir.
- Everybody did that except me.
- Benim dışımda herkes yaptı.
- Everybody wanted one.
- Herkes bir tane istedi.
- Everybody loves music.
- Herkes müziği sever.
- I've already told everybody about it.
- Herkese anlattım bile.
- Everybody calls him Jeff.
- Herkes ona Jeff der.
- Why is everybody in here?
- Neden herkes burada?
- Tom thought he had outsmarted everybody.
- Tom herkesi zekası ile alt ettiğini düşündü.
- Everybody paid.
- Herkes ödedi.
- Everybody's concerned about you.
- Herkes senin için endişeleniyor.
- I think everybody should stand back now.
- Bence herkes derhal geri çekilsin.
- That's what everybody says.
- Herkes öyle diyor.
- Everybody has to die one day.
- Herkes bir gün ölmek zorunda.
- Tom told everybody that Mary knew how to do that.
- Tom herkese Mary'nin bunu nasıl yapacağını bildiğini söyledi.
- Tom likes everybody in his class.
- Tom sınıftaki herkesi seviyor.
- Why are you always so nice to everybody?
- Neden herkese karşı çok kibarsın?
- Everybody says that.
- Bunu herkes söylüyor.
- Everybody wins!
- Herkes kazanıyor!
- Everybody is ready to go.
- Herkes gitmeye hazır.
- I wonder how Tom was able to fool everybody for so long.
- Tom'un herkesi bu kadar uzun süre nasıl kandırabildiğini merak ediyorum.
- They only hate foreigners, while I hate everybody.
- Onlar sadece yabancılardan nefret ediyor, ben ise herkesten nefret ediyorum.
- Everybody else at the party was much younger than me.
- Partideki herkes benden çok daha gençti.
- Everybody in the family wore glasses and Dan was no exception.
- Ailedeki herkes gözlük takıyordu ve Dan bir istisna değildi.
- Everybody knows about that.
- Herkes bunu biliyor.
- Everybody has a brain, but many haven't understood the instructions.
- Herkesin bir beyni var, ama çoğu talimatları anlamadı.
- Everybody except Joe went to the party.
- Joe hariç herkes partiye gitti.
- Everybody agreed with his idea.
- Herkes onun fikrini kabul etti.
- I'm suspicious of everybody.
- Ben herkesten şüpheleniyorum.
- Everybody wanted to sing.
- Herkes şarkı söylemek istedi.
- Everybody knows I used to live in Boston.
- Herkes Boston'da yaşadığımı biliyor.
- Everybody wants her.
- Herkes onu istiyor.
- I want to thank everybody here.
- Buradaki herkese teşekkür etmek istiyorum.
- Everybody did that.
- Herkes onu yaptı.
- Everybody who was anybody was there.
- Herkes oradaydı.
- Everybody here knows that Tom doesn't eat pork.
- Buradaki herkes Tom'un domuz eti yemediğini biliyor.
- Everybody has been looking for you.
- Herkes seni arıyordu.
- I've asked around and everybody says that we shouldn't trust you.
- Etrafa sordum ve herkes sana güvenmememiz gerektiğini söylüyor.
- Everybody knew exactly what was going on.
- Herkes tam olarak neler olduğunu biliyordu.
- I do what everybody else does.
- Herkesin yaptığını yapıyorum.
- Everybody will be home for Christmas.
- Herkes Noel için evde olacak.
- Everybody just stared at Tom.
- Herkes Tom'a bakıyordu.
- Tom told everybody he was exhausted.
- Tom herkese bitkin olduğunu söyledi.
- Everybody groans.
- Herkes sızlanıyor.
- Sometimes it seems that everybody hates me.
- Bazen herkes benden nefret ediyor gibi geliyor.
- Everybody made fun of me.
- Herkes benimle alay etti.
- I'd like to thank everybody who has helped me to achieve such a thing.
- Böyle bir şeyi başarmamda bana yardımcı olan herkese teşekkür etmek istiyorum.
- We asked everybody to leave.
- Herkesin ayrılmasını istedik.
- Everybody expected Tom would win.
- Herkes Tom'un kazanmasını bekledi.
- Everybody asks us that.
- Herkes bize bunu soruyor.
- It seems that everybody likes golf.
- Herkes golf seviyor gibi görünüyor.
- Tom made sure everybody had something to eat.
- Tom, herkesin yiyecek bir şey yediğinden emin oldu.
- Tom told everybody that he was upset.
- Tom herkese üzgün olduğunu söyledi.
- Everybody except me knew what was going on.
- Benim dışımda herkes neler olduğunu biliyordu.
- Tom makes fun of everybody.
- Tom herkesle dalga geçiyor.
- Everybody got up to leave.
- Herkes gitmek için kalktı.
- It was Sir Anthony's eightieth birthday concert and everybody wanted a ticket.
- Sir Anthony'nin sekseninci doğum günü konseriydi ve herkes bir bilet istiyordu.
- Everybody had a hard time.
- Herkes zor günler geçirdi.
- Why's everybody hugging Tom?
- Neden herkes Tom'a sarılıyor?
- Everybody was there except Layla.
- Leyla dışında herkes oradaydı.
- Everybody makes mistakes once in a while.
- Herkes arada bir hata yapar.
- There is a reason that everybody hates Tom.
- Herkesin Tom'dan nefret etmesinin bir nedeni var.
- Did everybody hear that?
- Herkes bunu duydu mu?
- Everybody didn't go to bed.
- Herkes yatmaya gitmedi.
- Everybody knows that it worked.
- Herkes bunun işe yaradığını biliyor.
- Not everybody will be able to understand this.
- Herkes bunu anlayamayacak.
- Not everybody succeeds in life.
- Hayatta herkes başarılı olmaz.
- Everybody seems to like Tom.
- Herkes Tom'u seviyor gibi görünüyor.
- Everybody wants permanent peace.
- Herkes kalıcı barış istiyor.
- Everybody loved us.
- Herkes bizi sevdi.
- Everybody now is a suspect.
- Artık herkes şüpheli.
- Everybody hide!
- Herkes saklansın.
- I hate everybody.
- Herkesten nefret ediyorum.
- Keep everybody together.
- Herkesi bir arada tutun.
- Everybody likes me, except Tom.
- Tom hariç herkes beni seviyor.
- Everybody knew it, but I didn't care.
- Herkes biliyordu ama umurumda değildi.
- Everybody knew that except Tom.
- Bunu Tom dışında herkes biliyordu.
- Everybody at the party was charmed by her grace.
- Partideki herkes onun zarafetinden etkilendi.
- Everybody but John arrived.
- John'dan başka herkes geldi.
- Everybody was laughing.
- Herkes gülüyordu.
- Tom stood up and then everybody else stood up as well.
- Tom ayağa kalktı ve sonra diğer herkes de ayağa kalktı.
- Mark is so honest that everybody commends him for it.
- Mark o kadar dürüsttür ki bunun için herkes onu över.
- We have to ask everybody this.
- Bunu herkese sormak zorundayız.
- I want to apologize to everybody.
- Herkesten özür dilemek istiyorum.
- Everybody is waiting for you.
- Herkes seni bekliyor.
- She has to study hard and catch up with everybody in her class.
- Çok çalışmak ve sınıftaki herkese yetişmek zorunda.
- Everybody in the community loved Fadil.
- Topluluktaki herkes Fadıl'ı seviyordu.
- Everybody seems to like her.
- Herkes onu seviyor gibi görünüyor.
- Tom told everybody at work that he was going to retire.
- Tom iş yerindeki herkese emekli olacağını söyledi.
- Everybody has a breaking point.
- Herkesin bir kırılma noktası vardır.
- Everybody wants to be my friend.
- Herkes arkadaşım olmak istiyor.
- We may surprise everybody.
- Biz herkesi şaşırtabiliriz.
- Everybody needs help.
- Herkesin yardıma ihtiyacı var.
- Everybody knows that Cold War is the confrontation between two nations.
- Herkes soğuk savaş'ın iki ülke arasındaki çatışma olduğunu biliyor.
- Have a great weekend, everybody.
- Herkese harika bir hafta sonu dilerim.
- Everybody hates me.
- Herkes benden nefret ediyor.
- Everybody knows what Tom is doing.
- Herkes Tom'un ne yaptığını biliyor.
- Everybody plays the game of love.
- Herkes aşk oyunu oynar.
- You offended everybody.
- Sen herkesi küstürdün.
- Everybody leave.
- Herkes çıksın.
- Sami said hello to everybody.
- Sami herkese merhaba dedi.
- How is everybody doing?
- Herkes nasıl?
- Everybody thinks I'm dead.
- Herkes öldüğümü sanıyor.
- I'm angry at everybody.
- Herkese kızgınım.
- That's going to help everybody.
- Bu herkese yardımcı olacak.
- Tom bought drinks for everybody.
- Tom herkes için içki satın aldı.
- Everybody came to the class on time.
- Herkes sınıfa zamanında geldi.
- Everybody did that, except Tom.
- Tom hariç herkes bunu yaptı.
- When Tom drinks, everybody drinks.
- Tom içince, herkes içer.
- Good night, everybody.
- Herkese iyi geceler.
- Everybody except Tom knew what was going on.
- Tom dışında herkes neler olduğunu biliyordu.
- Everybody was on the edge of their seat.
- Herkes koltuklarının kenarındaydı.
- Everybody in the family wore glasses and Dan was no exception.
- Ailedeki herkes gözlük takardı ve Dan de istisna değildi.
- Everybody wants to be outside.
- Herkes dışarıda olmak istiyor.
- Not everybody can be an artist.
- Herkes sanatçı olamayabilir.
- Everybody knew Tom was in trouble.
- Herkes Tom'un başının belada olduğunu biliyordu.
- Thank you very much, everybody.
- Herkese çok teşekkür ederim.
- Everybody here knows me.
- Buradaki herkes beni tanır.
- That's what everybody says.
- Herkesin söylediği bu.
- She is loved by everybody.
- O, herkes tarafından sevilir.
- Does everybody want it?
- Herkes onu istiyor mu?
- Everybody asks us that.
- Herkes bize onu sorar.
- Everybody in the room got very quiet.
- Odadaki herkes çok sessizleşti.
- There isn't enough cake for everybody.
- Herkes için yeterince pasta yok.
- Why is everybody smiling?
- Neden herkes gülümsüyor?
- Everybody is waiting for you.
- Herkes sizi bekliyor.
- Everybody knows I hate him.
- Ondan nefret ettiğimi herkes biliyor.
- Everybody needs to be quiet.
- Herkesin sessiz olması gerekiyor.
- Everybody has to do this.
- Herkes bunu yapmak zorundadır.
- Everybody's got secrets.
- Herkesin sırları vardır.
- Everybody laughed at him.
- Herkes ona güldü.
- There's no way to save everybody.
- Herkesi kurtarmanın bir yolu yok.
- Sami began shooting everybody.
- Sami herkesi vurmaya başladı.
- She was such a beautiful girl that everybody turned to look at her as she passed.
- O kadar güzel bir kızdı ki, yanlarından geçerken herkes dönüp ona bakıyordu.
- Tom's response surprised everybody.
- Tom'un cevabı herkesi şaşırttı.
- Everybody is sleeping.
- Herkes uyuyor.
- I think you'll know everybody at the party.
- Sanırım partideki herkesi tanıyacaksın.
- Everybody is really excited.
- Herkes gerçekten heyecanlı.
- Everybody has something to hide.
- Herkesin saklayacak bir şeyi vardır.
- I thought everybody did that.
- Herkesin öyle yaptığını düşündüm.
- Everybody loves somebody sometimes.
- Herkes bazen birilerini sever.
- I'm sick of being pushed around by everybody.
- Herkes tarafından itilip kakılmaktan bıktım.
- Everybody liked that.
- Herkes beğendi.
- Everybody will be home on Christmas.
- Herkes Noel'de evde olacak.
- Everybody saw what happened.
- Herkes ne olduğunu gördü.
- Everybody shouted for joy.
- Herkes sevinç çığlıkları atıyor.
- Everybody panicked.
- Herkes panikledi.
- Tom asked everybody the same thing.
- Tom herkese aynı şeyi sormuş.
- Everybody does stupid stuff like that in high school.
- Herkes lisede öyle aptalca şeyler yapar.
- Everybody went to the hospital to see Tom.
- Tom'u görmek için herkes hastaneye gitti.
- It seems that everybody is an American.
- Görünüşe göre herkes Amerikalı.
- Everybody showed up tonight.
- Bu gece herkes geldi.
- Everybody stood there, shocked.
- Herkes orada durdu, şok oldu.
- It seems that everybody's having fun.
- Görünüşe göre herkes eğleniyor.
- Tom told everybody at school about what had happened.
- Tom, okuldaki herkese neler olduğunu anlattı.
- Everybody knows that you are a liar.
- Herkes senin bir yalancı olduğunu biliyor.
- Everybody likes doing that.
- Herkes bunu yapmayı seviyor.
- Tom told everybody that he was glad that was going to happen.
- Tom herkese bunun olacağından memnun olduğunu söyledi.
- Is everybody getting married?
- Herkes evleniyor mu?
- Everybody's been talking about you.
- Herkes seni konuşuyor.
- I don't know everybody in this school.
- Bu okuldaki herkesi tanımıyorum.
- We're going to need everybody.
- Herkese ihtiyacımız olacak.
- Everybody agreed on that.
- Herkes bunu kabul etti.
- Everybody was so wonderful.
- Herkes çok harikaydı.
- Everybody was waiting the same fate - death.
- Herkes aynı kaderi bekliyordu - ölümü.
- Everybody knows that old trapper.
- O yaşlı tuzakçıyı herkes tanır.
- She called everybody together for another party.
- Herkesi başka bir parti için bir araya çağırdı.
- Everybody was listening intently.
- Herkes dikkatle dinliyordu.
- Everybody was looking for you.
- Herkes seni arıyordu.
- Everybody knows his name.
- Herkes onun adını bilir.
- Everybody knows me.
- Herkes beni tanıyor.
- Why is everybody crying?
- Neden herkes ağlıyor?
- You've been told the same thing everybody else has been told.
- Herkese ne söylendiyse sana da aynısı söylendi.
- Tom didn't quite understand why everybody was looking at him.
- Tom neden herkesin ona baktığını tam olarak anlamadı.
- Everybody does this.
- Herkes bunu yapar.
- Everybody looked at it carefully.
- Herkes ona dikkatlice baktı.
- Everybody calls the small cat Tora.
- Herkes küçük kediye Tora diyor.
- Everybody is hungry, so let's go ahead and eat.
- Herkes aç, o halde hadi yiyelim.
- Everybody burst into laughter.
- Herkes kahkahalara boğuldu.
- Everybody has forgotten about Tom and me.
- Herkes beni ve Tom'u unutmuş.
- Everybody wants Tom to be convicted.
- Herkes Tom'un suçlu bulunmasını istiyor.
- Everybody knows that you are a liar.
- Herkes sizin yalancı olduğunuzu biliyor.
- Everybody danced.
- Herkes dans etti.
- The name of this statesman is known to everybody in Japan.
- Bu devlet adamının ismi Japonya'da herkes tarafından biliniyor.
- Everybody laughed except Tom.
- Tom hariç herkes güldü.
- Except for Tom, everybody went home.
- Tom dışında herkes evine gitti.
- Everybody knew that she spoke very good English.
- Onun çok iyi İngilizce konuştuğunu herkes biliyordu.
- I'd like to thank everybody who has helped me to achieve such a thing.
- Böyle bir şeye ulaşmam için bana yardımcı olan herkese teşekkür etmek isterim.
- Why does everybody think that?
- Neden herkes böyle düşünüyor?
- Everybody pronounces my name wrong.
- Herkes ismimi yanlış söylüyor.
- Everybody had looked on him as a good-for-nothing.
- Herkes onu işe yaramaz biri olarak görüyordu.
- Everybody knows that two and two make four.
- Herkes iki kere ikinin dört ettiğini bilir.
- Everybody wants to win.
- Herkes kazanmak istiyor.
- Everybody claps.
- Herkes alkışlar.
- Everybody was looking for Tom.
- Herkes Tom'u arıyordu.
- Everybody loves it.
- Herkes bayılıyor.
- Everybody got something.
- Herkes bir şey aldı.
- Tom hates everybody.
- Tom herkesten nefret ediyor.
- Everybody likes to be appreciated.
- Herkes takdir edilmekten hoşlanır.
- Everybody praised Ken for his great courage.
- Herkes, büyük cesaretinden dolayı Ken'i övdü.
- Fortunately, everybody understood what this foreigner meant, knew I was only making a fool of myself, and laughed at me.
- Neyse ki herkes bu yabancının ne demek istediğini anlıyor, kendimi aptal yerine koyduğumu biliyor ve bana gülüyor.
- You offended everybody.
- Herkesi gücendirdin.
- Tom is mean to everybody, isn't he?
- Tom herkese kötü davranıyor, değil mi?
- Some cultures assume everybody is a slave.
- Bazı kültürler herkesin köle olduğunu varsayar.
- Everybody seems to like Tom.
- Herkes Tom'dan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Fadil is a self-centered idiot that wants to control everybody.
- Fadil herkesi kontrol etmek isteyen bencil bir aptaldı.
- Everybody looked disappointed.
- Herkes hayal kırıklığına uğramış görünüyordu.
- Everybody started cheering.
- Herkes tezahürat yapmaya başladı.
- Tom doesn't speak much, but when he does, everybody listens.
- Tom pek konuşmaz, ama konuştuğunda herkes dinler.
- I'll miss everybody.
- Herkesi özleyeceğim.
- Everybody knows Tom.
- Tom'u herkes tanır.
- Everybody was crying, even Tom.
- Herkes ağlıyordu, Tom bile.
- Everybody knows she can speak English well.
- Onun İngilizceyi iyi konuşabildiğini herkes biliyor.
- Everybody was laughing.
- Herkes kahkaha atıyordu.
- Everybody likes to be appreciated.
- Herkes takdir edilmeyi sever.
- Tom told everybody in his class to come to his party.
- Tom sınıftaki herkese partisine gelmelerini söyledi.
- Everybody was obeying the speed limit, so I knew there was likely a speed trap ahead.
- Herkes hız limitine uyuyordu, bu yüzden ilerde muhtemelen bir hız tuzağı olduğunu biliyordum.
- Tom told everybody that he was thirsty.
- Tom herkese susadığını söyledi.
- We should compile a list of everybody who would be willing to help.
- Yardım etmeye istekli olacak herkesin bir listesini derlemeliyiz.
- Everybody seems afraid.
- Herkes korkmuş görünüyor.
- Layla realized that everybody was out looking for him.
- Layla herkesin onu aramak için dışarıda olduğunu fark etti.
- Everybody felt the earthquake, except me.
- Benim dışımda herkes depremi hissetti.
- I fooled everybody.
- Ben herkesi kandırdım.
- Tom loses his temper so easily that everybody avoids him.
- Tom o kadar kolay öfkeleniyor ki herkes ondan kaçıyor.
- Tom scares everybody.
- Tom herkesi korkutuyor.
- Why's everybody looking at you?
- Neden herkes sana bakıyor?
- Everybody is in the other room eating.
- Herkes diğer odada yemek yiyor.
- I brought souvenirs for everybody.
- Herkes için hediyelik eşya getirdim.
- Everybody wishes for happiness.
- Herkes mutluluk ister.
- Everybody used to call him Tony.
- Herkes ona Tony derdi.
- Everybody is happy nowadays.
- Herkes bugünlerde mutlu.
- Everybody feels that way.
- Herkes öyle hissediyor.
- Everybody laughed at his error.
- Herkes onun hatasına güldü.
- The name of the pianist is known to everybody.
- Piyanistin ismi herkes tarafından biliniyor.
- Doris is considerate of everybody's feelings.
- Doris, herkesin hislerine karşı saygılı.
- I've already told everybody to go home.
- Herkese evlerine gitmelerini söyledim.
- Everybody hates you.
- Herkes senden nefret ediyor.
- I recommend it to everybody.
- Onu herkese tavsiye ediyorum.
- Everybody will be home at Christmas.
- Herkes Noel'de evde olacak.
- I wish everybody liked me.
- Keşke herkes benden hoşlansa.
- Everybody knows I hate them.
- Herkes onlardan nefret ettiğimi biliyor.
- There isn't enough cake for everybody.
- Herkese yetecek kadar pasta yok.
- Everybody has a problem with Tom.
- Tom'la herkes sorun yaşıyor.
- Everybody has to adjust.
- Herkes uyum sağlamak zorunda.
- I want everybody out of this room as soon as possible.
- En kısa sürede herkesin bu odadan çıkmasını istiyorum.
- Why does everybody love cats?
- Neden herkes kedileri sever?
- Everybody in the family wore glasses except for Tom.
- Tom hariç ailede herkes gözlük taktı.
- Everybody needs help sometimes.
- Bazen herkesin yardıma ihtiyacı olur.
- Everybody dies.
- Herkes ölür.
- Everybody assumed that Tom was guilty.
- Herkes Tom'un suçlu olduğunu düşündü.
- I just told everybody that we need their help.
- Herkese yardımlarına ihtiyacımız olduğunu söyledim.
- Everybody is really excited.
- Herkes çok heyecanlı.
- Everybody agrees.
- Herkes aynı fikirde.
- Everybody hates them.
- Herkes onlardan nefret eder.
- I think you'll know everybody at the party.
- Bence partideki herkesi tanıyacaksın.
- Everybody fears that prison.
- Herkes o hapishaneden korkar.
- Everybody admired his courage.
- Herkes onun cesaretine hayrandı.
- Everybody attended the Halloween party.
- Cadılar Bayramı partisine herkes katıldı.
- Esperanto shouldn't replace native languages, but rather just become the second language for everybody.
- Esperanto ana dillerin yerini almamalı, aksine herkes için ikinci dil olmalı.
- Everybody loves him.
- Herkes onu seviyor.
- Everybody's at risk.
- Herkes risk altında.
- Everybody looks up to him.
- Herkes onu örnek alıyor.
- Tom fooled everybody.
- Tom herkesi kandırdı.
- Does everybody need to know this?
- Herkesin bunu bilmesi gerekiyor mu?
- Everybody knows about that now.
- Bunu herkes biliyor.
- Everybody had a good year.
- Herkes iyi bir yıl geçirdi.
- Tom has been nice to everybody.
- Tom herkese iyi davrandı.
- Everybody wanted me to do it.
- Herkes onu yapmamı istedi.
- The success of the enterprise astonished everybody.
- Girişimin başarısı herkesi şaşırttı.
- Everybody but Tom knew that he didn't need to stay in Boston.
- Tom'dan herkes, Onun Boston'da kalmasına gerek olmadığını biliyordu.
- Everybody likes money.
- Parayı herkes sever.
- I think everybody should see it.
- Bence herkes görmeli.
- Hi, everybody!
- Merhaba, herkes!
- Everybody laughed at you, didn't they?
- Herkes sana güldü, değil mi?
- On hearing the news, everybody became quiet.
- Haberi duyan herkes sessizleşti.
- Everybody started to leave.
- Herkes gitmeye başladı.
- Tell everybody I'm allergic to peanuts.
- Herkese fıstığa alerjim olduğunu söyle.
- Everybody felt they had to do something.
- Herkes bir şey yapmak zorunda olduğunu hissetti.
- Tom told everybody he was tired.
- Tom herkese yorgun olduğunu söyledi.
- Everybody knows she can speak English well.
- Herkes onun iyi İngilizce konuştuğunu biliyor.
- Everybody laughed at me.
- Herkes bana güldü.
- The only thing everybody here wants is for you to find someone you'd be happy with.
- Buradaki herkesin istediği tek şey birlikte mutlu olacağınız birini bulmanızdır.
- Tom started cursing everybody.
- Tom herkese küfür etmeye başladı.
- Everybody loves my cat.
- Herkes kedimi sever.
- Everybody froze in horror.
- Herkes korkudan kaskatı kesilmişti.
- Everybody is surprised and excited.
- Herkes şaşırdı ve heyecanlandı.
- Why's everybody so quiet?
- Neden herkes bu kadar sessiz?
- Not everybody knows about the plan.
- Herkes planı bilmiyor.
- Everybody knows Tom can't speak French very well.
- Herkes Tom'un çok iyi Fransızca konuşamadığını bilir.
- Tom got along with everybody.
- Tom herkesle iyi geçinir.
- Everybody started to leave.
- Herkes ayrılmaya başladı.
- Everybody stayed in Boston except me.
- Benim dışımda herkes Boston'da kaldı.
- Everybody was looking for Dan.
- Herkes Dan'ı arıyordu.
- She is friendly to everybody.
- Herkese karşı arkadaş canlısıdır.
- Everybody expected that the experiment would result in failure.
- Herkes deneyin başarısızlıkla sonuçlanacağını bekliyordu.
- Is everybody here?
- Herkes burada mı?
- Please speak louder so everybody can hear you.
- Lütfen daha yüksek sesle konuşun, böylece herkes sizi duyabilir.
- Where is everybody?
- Herkes nerede?
- Tom wants to see everybody.
- Tom herkesi görmek istiyor.
- Everybody is asleep.
- Herkes uykuda.
- Tell everybody.
- Herkese anlat.
- I like everybody here, including Tom.
- Tom dahil buradaki herkesi seviyorum.
- Everybody is in the basement watching the game on TV.
- Herkes bodrumda televizyonda maç izliyor.
- Everybody likes french fries.
- Herkes patates kızartmasını sever.
- Everybody knows who Tom is.
- Herkes Tom'un kim olduğunu biliyor.
- Fadil wanted everybody to have a great time.
- Fadıl herkesin harika vakit geçirmesini isterdi.
- I get along with everybody.
- Ben herkesle iyi geçinirim.
- Everybody was on the edge of their seat.
- Herkes koltuğunun ucundaydı.
- Everybody's ready to go.
- Herkes gitmeye hazır.
- I don't know everybody.
- Herkesi tanımıyorum.
- Does your dog bark at everybody?
- Köpeğin herkese havlıyor mu?
- I'll go tell everybody what you just told me.
- Bana anlattıklarını herkese anlatacağım.
- Everybody desires happiness.
- Herkes mutluluk arzular.
- Tom told everybody at work that he was getting married.
- Tom iş yerindeki herkese evleneceğini söyledi.
- Tom told everybody that he was tired.
- Tom herkese yorgun olduğunu söyledi.
- I think everybody's here.
- Sanırım herkes burada.
- Everybody knew it, but I didn't care.
- Herkes bunu biliyordu ama umursamadım.
- True love is like ghosts, which everybody talks about but few have seen.
- Gerçek aşk, herkesin bahsettiği ama çok az kişinin gördüğü hayaletler gibidir.
- Everybody made it to the wedding.
- Herkes düğüne gelmeyi başardı.
- Everybody was afraid that something bad was gonna happen.
- Herkes kötü bir şey olacağından korkuyordu.
- Everybody was at work.
- Herkes işinin başındaydı.
- Everybody knew Tom.
- Herkes Tom'u tanıyordu.
- Everybody sang at the top of their lungs.
- Herkes avazı çıktığı kadar şarkı söyledi.
- Everybody seems very happy.
- Herkes çok mutlu görünüyor.
- Tom seemed to know everybody there.
- Tom oradaki herkesi tanıyor gibiydi.
- Tell everybody we'll be there soon.
- Yakında orada olacağımızı herkese söyle.
- Everybody at school knows your name.
- Okuldaki herkes adını biliyor.
- I hope everybody is on our side.
- Herkesin bizim tarafımızda olduğunu umuyorum.
- We should compile a list of everybody who would be willing to help.
- Yardım etmek isteyecek herkesin bir listesini yapmalıyız.
- Everybody in my class prefers skiing to skating.
- Sınıfımdaki herkes kayak yapmayı paten kaymaya tercih ediyor.
- We don't want to wake everybody up, do we?
- Herkesi uyandırmak istemeyiz, değil mi?
- Everybody knows that two and two make four.
- İki kere ikinin dört yaptığını herkes bilir.
- We have to tell everybody what happened.
- Herkese ne olduğunu anlatmalıyız.
- Sami thought he was smarter than everybody else.
- Sami herkesten daha zeki olduğunu düşünüyordu.
- Everybody likes me.
- Herkes beni sever.
- Everybody has left except Tom and Mary.
- Tom ve Mary dışında herkes gitti.
- Everybody felt the earthquake, except me.
- Ben hariç, herkes depremi hissetti.
- Everybody liked me.
- Herkes beni sevdi.
- The song is well known to everybody.
- Şarkı herkes tarafından iyi bilinmektedir.
- Everybody is very busy getting ready for the New Year.
- Herkes yeni yıl için hazırlanmakla çok meşgul.
- Everybody likes it here.
- Herkes burayı seviyor.
- Everybody had a good time.
- Herkes iyi vakit geçirdi.
- I've already told everybody about what happened.
- Herkese ne olduğunu anlattım zaten.
- Everybody loves her.
- Herkes onu seviyor.
- Regardless of age, everybody can apply for it.
- Yaşı ne olursa olsun herkes başvurabilir.
- It's dangerous to tell Chris your secrets because he tells everybody.
- Chris'e sırlarını anlatman tehlikeli çünkü herkese söyler.
- Everybody likes polite people.
- Herkes kibar insanları sever.
- Everybody stayed.
- Herkes kaldı.
- Everybody hates each other now.
- Artık herkes birbirinden nefret ediyor.
- How can I take care of everybody?
- Herkese nasıl göz kulak olabilirim?
- He was acquainted with everybody in town.
- Kasabadaki herkesle tanışırdı.
- It caught everybody by surprise.
- Herkesi şaşırttı.
- Everybody rushed towards Tom.
- Herkes Tom'a doğru koştu.
- It wasn't easy to tell everybody what I had to tell them.
- Herkese söylemek zorunda olduğum şeyi söylemek kolay değildi.
- Everybody knows about that now.
- Artık herkes biliyor.
- Everybody's different.
- Herkes farklı.
- I talked to everybody.
- Herkesle konuştum.
- Everybody in the audience sang along.
- Seyircilerdeki herkes şarkıya eşlik etti.
- Everybody will be very glad.
- Herkes çok memnun olacak.
- Everybody listens to you.
- Herkes seni dinliyor.
- Not everybody can be an artist.
- Herkes sanatçı olamaz.
- I wonder whether there's enough food for everybody.
- Herkes için yeterli yemek olup olmadığını merak ediyorum.
- Everybody wanted to know why Tom quit his job.
- Herkes Tom'un neden işinden ayrıldığını bilmek istiyordu.
- Layla got along with everybody.
- Leyla herkesle anlaşırdı.
- I wonder whether there's enough food for everybody.
- Herkese yetecek kadar yiyecek olup olmadığını merak ediyorum.
- Everybody's home.
- Herkes evinde.
- Tom treated everybody the same.
- Tom herkese aynı davrandı.
- What programming language does everybody like?
- Herkes hangi programlama dilini seviyor?
- Why's everybody hugging Tom?
- Neden herkes Tom'u kucaklıyor?
- Everybody was staring at Tom.
- Herkes Tom'a bakıyordu.
- Everybody is concerned about that.
- Herkes bu konuda endişeli.
- He gets ahead of everybody in his work.
- İşinde herkesten önde gidiyor.
- Everybody was very busy.
- Herkes çok meşguldü.
- Everybody knows I'm back, I think.
- Geri döndüğümü herkes biliyor sanırım.
- A chance to do as we please, especially to do as little hard work as possible, is a secret desire of almost everybody.
- İstediğimizi yapma şansı, özellikle de mümkün olduğunca az ağır iş yapmak, hemen herkesin gizli arzusudur.
- Everybody came to work early today.
- Bugün herkes işe erken geldi.
- Is that what everybody wants?
- Herkesin istediği bu mu?
- She always acts politely toward everybody.
- Herkese karşı daima nazik davranır.
- Everybody does that.
- Onu herkes yapar.
- Everybody needs to know this.
- Herkesin bunu bilmesi gerek.
- Everybody but Tom knows why his wife left him.
- Tom hariç herkes onun karısının onu neden terk ettiğini biliyor.
- Everybody knows you're more intelligent than she is.
- Herkes senin ondan daha zeki olduğunu biliyor.
- Everybody liked them.
- Herkes onları sevdi.
- Everybody told me to stay away from Tom.
- Herkes bana Tom'dan uzak kalmamı söyledi.
- I brought enough food for everybody.
- Herkes için yeterli yiyecek getirdim.
- Everybody here speaks French.
- Buradaki herkes Fransızca konuşuyor.
- It was such a nice joke that everybody burst out laughing.
- O kadar güzel bir şakaydı ki herkes gülmekten kırıldı.
- I thought everybody liked it.
- Herkesin onu sevdiğini düşündüm.
- I told everybody that I wanted to learn French.
- Herkese Fransızca öğrenmek istediğimi söyledim.
- Should we tell everybody or not?
- Herkese söylemeli miyiz, söylememeli miyiz?
- It was such a nice joke that everybody burst out laughing.
- Öyle güzel bir fıkraydı ki, herkes birden kahkahayı bastı.
- Everybody jumped.
- Herkes atladı.
- Everybody but Tom is already here.
- Tom hariç herkes burada.
- Is everybody happy now?
- Şimdi herkes mutlu mu?
- I guess everybody thinks that I'm in love with Mary.
- Sanırım herkes Mary'ye aşık olduğumu düşünüyor.
- We want to keep everybody safe.
- Herkesi güvende tutmak istiyoruz.
- His name is familiar to everybody in the country.
- İsmi ülkedeki herkes tarafından biliniyor.
- The song is well known to everybody.
- Şarkı herkes tarafından çok iyi biliniyor.
- Everybody was interested in the story.
- Herkes hikaye ile ilgilendi.
- Tom told everybody what was on his mind.
- Tom herkese aklından geçenleri anlattı.
- Everybody was surprised.
- Herkes şaşırmıştı.
- Everybody forgot my birthday.
- Herkes doğum günümü unuttu.
- Everybody hates Tom.
- Tom'dan herkes nefret ediyor.
- Tom told everybody at school about what had happened.
- Tom okuldaki herkese olanları anlattı.
- Everybody will die.
- Herkes ölecek.
- Everybody in the room knew each other.
- Odadaki herkes birbirini tanıyordu.
- Tom is nice to everybody.
- Tom herkese karşı nazik.
- Everybody loved him.
- Herkes onu sevdi.
- I could hear everybody cheering.
- Herkesin alkışladığını duyabiliyordum.
- I'm going to tell everybody.
- Herkese söyleyeceğim.
- Everybody is busy except me.
- Benim dışımda herkes meşgul.
- Everybody told me to stay away from Tom.
- Herkes bana Tom'dan uzak durmamı söyledi.
- Everybody is happy nowadays.
- Bugünlerde herkes mutlu.
- I feel like I let everybody down.
- Herkesi hayal kırıklığına uğrattım gibi hissediyorum.
- I think everybody should see it.
- Herkesin onu görmesi gerektiğini düşünüyorum.
- We may surprise everybody.
- Herkesi şaşırtabiliriz.
- Everybody jumped into the pool.
- Herkes havuza atladı.
- There are sentences which everybody knows.
- Herkesin bildiği cümleler var.
- We want everybody to have a good Christmas.
- Herkesin iyi bir Noel geçirmesini isteriz.
- Everybody regards him as honest.
- Herkes onu dürüst olarak görür.
- Everybody in the village looks up to him.
- Köydeki herkes ona saygı duyuyor.
- Everybody just stared at us.
- Herkes bize öylece baktı.
- Everybody here knows that Tom speaks very good French.
- Buradaki herkes Tom'un çok iyi Fransızca konuştuğunu bilir.
- I think everybody should stand back now.
- Sanırım şimdi herkes geri çekilmeli.
- Everybody's doing something different.
- Herkes farklı bir şey yapıyor.
- What's the matter with everybody?
- Herkesin nesi var?
- Everybody ignored it.
- Herkes görmezden geldi.
- Everybody in the picture is smiling.
- Resimdeki herkes gülümsüyor.
- Tom is kind to everybody, isn't he?
- Tom herkese karşı nazik, değil mi?
- Everybody knows that he lost his leg in the war.
- Savaşta bacağını kaybettiğini herkes biliyor.
- Everybody wants to be here.
- Herkes burada olmak istiyor.
- She was kind to everybody.
- O herkese karşı nazikti.
- Everybody washed in the kitchen.
- Herkes mutfakta yıkandı.
- Everybody talks about the weather, but nobody does anything about it.
- Herkes hava durumu hakkında konuşur ama kimse bu konuda bir şey yapmaz.
- Why is everybody hugging him?
- Neden herkes ona sarılıyor?
- Everybody showed sympathy toward the prisoner.
- Herkes mahkuma karşı sempati duyuyordu.
- Everybody's fault is nobody's fault.
- Herkesin hatası, kimsenin hatası değildir.
- Tom told everybody he was sleepy.
- Tom herkese uykusunun geldiğini söyledi.
- Everybody was excited by the news.
- Haber herkesi heyecanlandırmıştı.
- Everybody remembers Tom doing that.
- Herkes Tom'un bunu yaptığını hatırlıyor.
- She is loved by everybody.
- O herkes tarafından sevilir.
- Everybody at school knows your name.
- Okuldaki herkes senin adını biliyor.
- They only hate foreigners, while I hate everybody.
- Ben herkesten nefret ederken onlar sadece yabancılardan nefret ediyorlar.
- Everybody liked Tom.
- Herkes Tom'u severdi.
- Everybody knows that.
- Bunu herkes biliyor.
- Tom asked everybody to be quiet.
- Tom herkesten sessiz olmasını istedi.
- Everybody knows we hate them.
- Onlardan nefret ettiğimizi herkes biliyor.
- Tom wanted everybody to know that he was unhappy.
- Tom mutsuz olduğunu herkesin bilmesini istiyordu.
- Except for one person, everybody went home.
- Bir kişi dışında herkes evine gitti.
- He defends everybody, whether they are rich or poor.
- Zengin olsun fakir olsun herkesi savunur.
- Everybody knows I hate you.
- Senden nefret ettiğimi herkes biliyor.
- Everybody knows I hate him.
- Herkes ondan nefret ettiğimi biliyor.
- Everybody is asleep.
- Herkes uyumakta.
- Everybody is sad when their side loses an election.
- Herkes kendi tarafı seçimi kaybedince üzülür.
- Everybody knows that he is still alive.
- Onun hala hayatta olduğunu herkes bilir.
- I like everybody here.
- Buradaki herkesi seviyorum.
- Does everybody know?
- Herkes biliyor mu?
- Everybody gets old.
- Herkes yaşlanır.
- Everybody was worried about Tom.
- Herkes Tom hakkında endişeliydi.
- Everybody believes it.
- Herkes buna inanıyor.
- Everybody knows him here.
- Burada herkes onu tanır.
- Everybody makes mistakes once in a while.
- Herkes arada bir hatalar yapar.
- It's clear to everybody.
- Herkes için çok açık.
- Everybody expected Tom would win.
- Herkes Tom'un kazanacağını düşünüyordu.
- Why is everybody so worried about Tom?
- Neden herkes Tom için bu kadar endişeleniyor?
- Everybody suspected him of taking a bribe.
- Herkes onun rüşvet aldığından şüphelendi.
- Everybody was listening intently to Tom.
- Herkes dikkatle Tom'u dinliyordu.
- Everybody laughed except her.
- Onun dışında herkes güldü.
- I recommend it to everybody.
- Herkese tavsiye ederim.
- Tom drives everybody up the wall.
- Tom herkesi çileden çıkarıyor.
- He bores everybody.
- Herkesi sıkıyor.
- Where's everybody else?
- Diğer herkes nerede?
- I haven't yet spoken to everybody.
- Herkesle konuşmadım daha.
- Everybody's been talking about you.
- Herkes sizden bahsetmekte.
- His standing up was the signal for everybody to start leaving the room.
- Ayağa kalkması, herkesin odadan çıkmaya başlaması için bir işaretti.
- Everybody says you're very charismatic.
- Herkes çok karizmatik olduğunuzu söylüyor.
- Everybody liked him.
- Herkes onu sevdi.
- Everybody laughed except him.
- Onun dışındaki herkes güldü.
- That intrigued everybody.
- Bu herkesin ilgisini çekti.
- Everybody showed sympathy toward the prisoner.
- Herkes tutukluya karşı sempati gösterdi.
- Everybody should get tested.
- Herkesin test yaptırması gerekir.
- I fooled everybody.
- Herkesi kandırdım.
- Layla realized that everybody was out looking for him.
- Leyla herkesin onu aramaya çıktığını fark etti.
- Everybody at the party was charmed by her elegance.
- Partideki herkes onun zarafeti karşısında büyülenmişti.
- I'm pretty sure that everybody likes french fries.
- Herkesin patates kızartmasından hoşlandığına oldukça eminim.
- Everybody knows that he lost his leg in the war.
- Herkes onun savaşta bacağını kaybettiğini biliyor.
- You can't protect everybody all the time, Tom.
- Herkesi her zaman koruyamazsın, Tom.
- How is everybody at home?
- Evde herkes nasıl?
- Everybody's smiling.
- Herkes gülümsüyor.
- Everybody wants him.
- Herkes onu istiyor.
- Everybody does stupid stuff like that in high school.
- Lisede herkes böyle aptalca şeyler yapar.
- Everybody needs to know this.
- Herkes bunu bilmeli.
- Everybody except Tom seems to be having fun.
- Tom hariç herkes eğleniyor gibi görünüyor.
- Everybody knows Tom.
- Herkes Tom'u tanıyor.
- Everybody knows what Tom did.
- Herkes Tom'un ne yaptığını biliyor.
- Everybody's been talking about you.
- Herkes senden bahsediyor.
- Everybody knows him here.
- Burada herkes onu bilir.
- Everybody's in bed.
- Herkes yatakta.
- I thought that we'd outsmarted everybody.
- Herkesi zekamızla alt ettiğimizi sanmıştım.
- Everybody knows where Australia is.
- Herkes Avustralya'nın nerede olduğunu biliyor.
- Everybody but Tom laughs.
- Tom hariç herkes gülüyor.
- We must tell everybody what happened.
- Herkese ne olduğunu anlatmalıyız.
- Everybody seemed to have money to spend.
- Herkesin harcayacak parası var gibiydi.
- Everybody enjoyed watching Tom dance.
- Herkes Tom'un dansını izlemekten zevk alıyordu.
- Everybody feels the pressure.
- Herkes baskıyı hissediyor.
- Everybody liked her.
- Herkes onu sevdi.
- Let's treat everybody fairly.
- Herkese dürüst bir biçimde davranalım.
- Everybody is glad Tom got caught.
- Herkes Tom'un yakalanmasına sevindi.
- The success of the enterprise astonished everybody.
- İşletmenin başarısı herkesi şaşkına çevirdi.
- Everybody loved Tom.
- Herkes Tom'u seviyordu.
- At the party, everybody was well-dressed.
- Partideki herkes iyi giyimliydi.
- Everybody desires happiness.
- Herkes mutluluğu arzular.
- It's not hard for everybody.
- Herkes için zor değil.
- She always acts politely toward everybody.
- O her zaman herkese karşı kibarca hareket eder.
- This is a movie that everybody should see.
- Bu herkesin görmesi gereken bir film.
- Everybody made fun of me.
- Herkes benimle dalga geçti.
- Everybody leaves Tom alone now.
- Şimdi herkes Tom'u yalnız bırakıyor.
- Everybody got sick.
- Herkes hastalandı.
- Everybody started talking at once.
- Herkes aynı anda konuşmaya başladı.
- Everybody put their foot down.
- Herkes ayak diredi.
- Everybody is sore.
- Herkes yaralı.
- Tom just stood there watching everybody dance.
- Tom orada durmuş herkesin dans etmesini izliyor.
- Where's everybody?
- Herkes nerede?
- Layla was known by everybody.
- Leyla herkes tarafından biliniyordu.
- Everybody knows what they're doing.
- Herkes onların ne yaptığını biliyor.
- Everybody looks up to him.
- Herkes ona saygı duyar.
- Where did everybody go?
- Herkes nereye gitti?
- Everybody now is a suspect.
- Şimdi herkes bir şüpheli.
- Tom was liked by everybody.
- Tom herkes tarafından sevildi.
- Everybody needs to calm down.
- Herkesin sakinleşmeye ihtiyacı var.
- She told everybody at work.
- O, iş yerindeki herkese söyledi.
- He was very friendly to everybody.
- Herkese karşı çok arkadaş canlısıydı.
- Everybody is alive.
- Herkes yaşıyor.
- We want everybody to leave.
- Herkesin gitmesini istiyoruz.
- Tom asked everybody to be quiet.
- Tom herkesin sessiz olmasını istedi.
- She was kind to everybody.
- Herkese karşı nazikti.
- Everybody seeks happiness.
- Herkes mutluluk peşinde.
- I think that everybody knows that.
- Herkesin bunu bildiğini düşünüyorum.
- Everybody in the building headed for the exits at the same time.
- Binadaki herkes aynı anda çıkışlara yöneldi.
- I listened to everybody.
- Herkesi dinledim.
- I thought everybody knew that.
- Herkesin bunu bildiğini sanıyordum.
- Everybody gets what they deserve.
- Herkes hak ettiğini alır.
- Tom says everybody he knows can do that.
- Tom, tanıdığı herkesin bunu yapabildiğini söyledi.
- Tom couldn't help but wonder if everybody was safe.
- Tom herkesin güvende olup olmadığını merak etmekten kendini alamadı.
- Everybody calls him Mac.
- Herkes ona Mac diyor.
- Everybody was doing that.
- Herkes bunu yapıyordu.
- There isn't enough coffee for everybody.
- Herkese yetecek kadar kahve yok.
- Didn't everybody have a great time?
- Herkes harika vakit geçirmedi mi?
- Everybody has the right to seek happiness.
- Herkesin mutluluğu arama hakkı vardır.
- Where is everybody now?
- Şimdi herkes nerede?
- We have to tell everybody what happened.
- Ne olduğunu herkese söylemek zorundayız.
- How is everybody?
- Herkes nasıl?
- There's not enough room for everybody.
- Herkes için yeterli yer yok.
- Everybody seems to like her.
- Herkes ondan hoşlanıyor gibi.
- I like everybody here.
- Buradaki herkesi beğeniyorum.
- Mark is so honest that everybody commends him for it.
- Mark o kadar dürüst ki herkes onu takdir ediyor.
- Everybody was excited by the news.
- Herkes haberle heyecanlandı.
- Everybody else is doing it.
- Diğer herkes bunu yapıyor.
- Everybody loved it.
- Herkes bayıldı.
- I'm not racist, I just hate everybody.
- Irkçı değilim, sadece herkesten nefret ediyorum.
- There isn't enough coffee for everybody.
- Herkes için yeterli kahve yok.
- That rule applied to everybody.
- Bu kural herkes için geçerli.
- Tom told everybody that he was glad that that was going to happen.
- Tom herkese bunun olacağından memnun olduğunu söyledi.
- Everybody laughed at Jack.
- Herkes Jack'e güldü.
- Everybody can hear him talk.
- Herkes onun konuşmasını duyabilir.
- There's not enough room for everybody.
- Herkese yetecek kadar yer yok.
- I remembered everybody.
- Ben herkesi hatırladım.
- Everybody assumed that Tom was guilty.
- Herkes Tom'un suçlu olduğunu zannetti.
- Sami wanted to convince everybody that he was dead.
- Sami herkesi ölü olduğuna ikna etmek istedi.
- Everybody in the picture is smiling happily.
- Resimdeki herkes mutlu bir şekilde gülümsüyor.
- Everybody likes me, except Tom.
- Tom hariç herkes beni sever.
- Everybody in here already knows that.
- Buradaki herkes zaten onu biliyor.
- Everybody's here.
- Herkes burada.
- Everybody has a problem with Tom.
- Herkesin Tom'la bir sorunu var.
- Everybody laughed but Tom.
- Tom hariç herkes güldü.
- Everybody down!
- Herkes yere yatsın!
- Everybody is so friendly.
- Herkes çok arkadaş canlısı.
- Everybody knows that old trapper.
- Herkes eski avcıyı bilir.
- Everybody kept working.
- Herkes çalışmaya devam etti.
- We want to keep everybody safe.
- Biz herkesi güvencede tutmak istiyoruz.
- I'll go tell everybody.
- Gidip herkese söyleyeceğim.
- Everybody liked that.
- Herkes onu beğendi.
- Everybody says he's a nice person.
- Herkes onun iyi bir insan olduğunu söylüyor.
- Everybody likes doing that.
- Bunu yapmak herkesin hoşuna gidiyor.
- Everybody did that.
- Bunu herkes yaptı.
- Everybody liked Tom.
- Herkes Tom'u sevdi.
- Everybody's looking for you.
- Herkes seni arıyor.
- Everybody groans.
- Herkes inliyor.
- Everybody has an opinion on this subject.
- Herkesin bu konuda bir fikri var.
- Everybody was alive.
- Herkes sağdı.
- Everybody here already knows about it.
- Buradaki herkes bunu zaten biliyor.
- I asked around and everybody says Tom is a good guy.
- Etrafa sordum, herkes Tom'un iyi bir adam olduğunu söylüyor.
- There's enough room for everybody.
- Herkes için yeterli oda var.
- Everybody's in position.
- Herkes yerinde.
- I want everybody to know I'm sorry.
- Herkesin üzgün olduğumu bilmesini istiyorum.
- Everybody plays the game of love.
- Herkes aşk oyununu oynar.
- Hey, everybody, listen up.
- Hey, herkes beni dinlesin.
- Everybody knows it wasn't Tom.
- Onun Tom olmadığını herkes biliyor.
- Everybody just stared at Tom.
- Herkes sadece Tom'a baktı.
- Everybody looked fantastic today.
- Bugün herkes harika görünüyordu.
- Everybody laughed at Tom.
- Herkes Tom'a güldü.
- Global climate change is everybody's problem.
- Küresel iklim değişikliği herkesin sorunu.
- Everybody hates them.
- Herkes onlardan nefret ediyor.
- Everybody is looking for Tom.
- Herkes Tom'u arıyor.
- Everybody but Tom knows why his wife left him.
- Tom dışında herkes karısının onu neden terk ettiğini biliyor.
- Everybody wants recognition.
- Herkes tanınmak ister.
- Everybody is here.
- Herkes burada.
- Everybody expected the musical to be a great hit, but it was far from being a success.
- Herkes müzikalin büyük bir hit olmasını bekliyordu fakat o başarılı olmaktan çok uzaktı.
- Everybody's ready to go.
- Herkes gitmek için hazır.
- You seem to like everybody.
- Herkesten hoşlanıyor gibisin.
- I guess everybody knows that.
- Sanırım herkes onu biliyor.
- Everybody will be tired.
- Herkes yorgun olacak.
- Tom called everybody.
- Tom herkesi aradı.
- Everybody has stopped working.
- Herkes çalışmayı bıraktı.
- Tom came after everybody else had left.
- Tom herkes çıktıktan sonra geldi.
- Not everybody knows what it means.
- Herkes bunun ne anlama geldiğini bilmiyor.
- Let's treat everybody fairly.
- Herkese adil davranalım.
- Why is everybody so worried about Tom?
- Neden herkes Tom hakkında bu kadar endişeli?
- I don't want to argue about this in front of everybody.
- Herkesin önünde bu konuda tartışmak istemiyorum.
- Everybody was out to get me.
- Herkes beni bulmak için dışarıdaydı.
- She drives everybody up the wall.
- Herkesi çileden çıkarıyor.
- Is everybody ready to leave?
- Herkes gitmeye hazır mı?
- Everybody is equal before the law.
- Hukuk önünde herkes eşittir.
- Everybody but Tom knew that he didn't need to stay in Boston.
- Tom dışında herkes onun Boston'da kalmasına gerek olmadığını biliyordu.
- Tom has been nice to everybody.
- Tom herkese karşı iyiydi.
- Everybody's fault is nobody's fault.
- Herkesin suçu olan şey kimsenin suçu olamaz.
- There are sentences which everybody knows.
- Herkesin bildiği cümleler vardır.
- He is respected by everybody.
- Herkes tarafından saygı görüyor.
- Everybody knows we hate Tom.
- Herkes Tom'dan nefret ettiğimizi biliyor.
- Everybody rushed towards me.
- Herkes bana doğru hücum etti.
- Everybody cheered.
- Herkes alkışladı.
- Everybody shut yer traps!
- Herkes sizin tuzakları kaybetti.
- Everybody got scared.
- Herkes korktu.
- Everybody's excited about that.
- Herkes o konuda heyecanlı.
- Tom seems to know just about everybody.
- Tom hemen hemen herkesi tanıyor gibi görünüyor.
- She was loved by everybody in the village.
- O, köydeki herkes tarafından sevildi.
- Everybody is having a good time.
- Herkes iyi zaman geçiriyor.
- Tom seemed to like everybody and everybody seemed to like him.
- Tom herkesi, herkes de Tom'u seviyor gibiydi.
- I've already told everybody about what happened.
- Olanları zaten herkese anlattım.
- Everybody laughed except me.
- Ben hariç herkes güldü.
- I'm suspicious of everybody.
- Herkesten şüpheleniyorum.
- Everybody hates the separatists.
- Herkes ayrılıkçılardan nefret ediyor.
- Everybody suspected him of taking a bribe.
- Herkes onun rüşvet aldığından şüpheleniyordu.
- By late afternoon, everybody was getting tired.
- Öğleden sonra herkes yorulmaya başlamıştı.
- Everybody laughs.
- Herkes güler.
- I think everybody's happy.
- Bence herkes mutlu.
- Everybody was really happy.
- Herkes gerçekten mutluydu.
- Everybody was listening intently to Tom's speech.
- Herkes Tom'un konuşmasını dikkatle dinliyordu.
- It's evident to everybody that he's in love.
- Aşık olduğu herkes tarafından biliniyor.
- Get to work, everybody.
- Herkes işe koyulsun.
- Everybody laughed at the boy.
- Herkes çocuğa güldü.
- I want everybody to go.
- Herkesin gitmesini istiyorum.
- Everybody seems to be having a good time.
- Herkes iyi zaman geçiriyor gibi görünüyor.
- Everybody's really angry.
- Herkes gerçekten kızgın.
- Everybody started to panic.
- Herkes paniklemeye başladı.
- I thought you liked everybody.
- Ben herkesi sevdiğini düşündüm.
- Everybody had a good time.
- Herkes eğlendi.
- Communism would provide decent housing for everybody.
- Komünizm herkese düzgün konutlar sağlardı.
- I know everybody here.
- Buradaki herkesi tanıyorum.
- Tom says he's tired of everybody's complaining.
- Tom herkesin yakınmalarından usandığını söylüyor.
- Everybody got sent back home.
- Herkes evine geri gönderildi.
- Everybody shouted for joy.
- Herkes sevinçle bağırdı.
- Tom was sure that everybody saw Mary.
- Tom, herkesin Mary'yi gördüğünden emindi.
- Everybody knows who Tom is.
- Herkes Tom'um kim olduğunu bilir.
- Everybody is confused.
- Herkesin kafası karıştı.
- Everybody was alive.
- Herkes hayattaydı.
- Everybody hated it.
- Herkes nefret etti.
- I remembered everybody.
- Herkesi hatırladım.
- I think we got everybody out.
- Herkesi çıkardık sanırım.
- Everybody except us knew what was going on.
- Bizden başka herkes neler olduğunu biliyordu.
- I wish everybody would just relax.
- Keşke herkes rahatlasa.
- Tom made everybody feel at ease.
- Tom herkesin rahat hissetmesini sağladı.
- Everybody spoke at the same time.
- Herkes aynı anda konuştu.
- I think I've found enough for everybody.
- Sanırım herkes için yeterince şey buldum.
- Tom and Mary told everybody that they'd gotten divorced.
- Tom ve Mary herkese boşandıklarını söylediler.
- Everybody is surprised and excited.
- Herkes şaşırır ve heyecanlanır.
- Tom says he's tired of everybody's complaining.
- Tom, herkesin şikayet etmesinden bıktığını söylüyor.
- I talked to everybody.
- Ben herkesle konuştum.
- Everybody was doing it.
- Herkes onu yapıyordu.
- Sami began shooting everybody.
- Sami herkese ateş etmeye başladı.
- Everybody knew exactly what was going on.
- Herkes ne olduğunu tam olarak biliyordu.
- I think everybody's here.
- Bence herkes burada.
- The lavishness of the party amazed everybody.
- Partinin şatafatı herkesi şaşırttı.
- I think everybody is ready.
- Herkesin hazır olduğunu düşünüyorum.
- Everybody must do this.
- Bunu herkes yapmalı.
- I've already told everybody to go home.
- Zaten herkesin eve gitmesini söyledim.
- Everybody died except for us two.
- Biz ikimiz hariç herkes öldü.
- He was loved by everybody.
- O herkes tarafından sevilirdi.
- Everybody knows she married him for his money.
- Herkes onunla parası için evlendiğini biliyor.
- Tom wanted everybody to come to his party.
- Tom herkesin partisine gelmesini istiyordu.
- That rule applied to everybody.
- Bu kural herkes için geçerliydi.
- Everybody wanted to help.
- Herkes yardım etmek istedi.
- Everybody laughed except her.
- O hariç herkes güldü.
- Everybody's talking.
- Herkes konuşuyor.
- It seemed like everybody had something special to offer.
- Herkesin sunacak özel bir şeyi varmış gibi görünüyordu.
- Everybody I know has done that.
- Tanıdığım herkes bunu yaptı.
- Everybody looked up to him.
- Herkes ona saygı duyardı.
- Everybody wants to protect you.
- Herkes seni korumak istiyor.
- That may not be liked by everybody, but it is a fact.
- Bu herkesin hoşuna gitmeyebilir ama bu bir gerçek.
- Everybody looked up to him.
- Herkes onu örnek alırdı.
- Tell everybody.
- Herkese söyle.
- I'm worried about everybody.
- Herkes için endişeleniyorum.
- Get everybody downstairs.
- Herkesi aşağıya getir.
- She has most peciluar ideas which surprise everybody.
- O herkesi şaşırtan en özgün fikirlere sahip.
- Tom seemed to like everybody and everybody seemed to like him.
- Tom herkesi seviyor gibiydi ve herkes de onu seviyor gibiydi.
- I think it's good for everybody.
- Bence herkes için iyidir.
- I think everybody should learn another language.
- Bence herkes başka bir dil öğrenmeli.
- Everybody stared at Tom.
- Herkes Tom'a baktı.
- Everybody knew.
- Herkes bilirdi.
- Layla got along with everybody.
- Layla herkesle iyi geçiniyordu.
- Tell everybody to stand by.
- Herkese beklemesini söyle.
- Everybody should get tested.
- Herkes test yaptırmalı.
- Everybody liked us.
- Herkes bizi sevdi.
- Everybody looked at me.
- Herkes bana baktı.
- I think that everybody knows.
- Sanırım herkes biliyor.
- Everybody knows.
- Herkes biliyor.
- Why is everybody scared of Tom?
- Neden herkes Tom'dan korkuyor?
- The name of the pianist is known to everybody.
- Piyanistin adı, herkesçe biliniyor.
- I respect everybody's opinion.
- Herkesin fikrine saygı duyarım.
- Tom made sure everybody knew what they were supposed to do.
- Tom herkesin ne yapması gerektiğini bildiğinden emin oldu.
- Everybody in the village knew him.
- Köydeki herkes onu tanıyordu.
- Everybody here knows Tom.
- Buradaki herkes Tom'u tanıyor.
- Everybody here will vote for Tom.
- Buradaki herkes Tom için oy verecek.
- Everybody thinks Tom is a little crazy.
- Herkes Tom'un biraz çılgın olduğunu düşünüyor.
- Tom didn't feel like telling everybody why he was leaving.
- Tom herkese neden gittiğini söylemek istemedi.
- Everybody seems to be sleepy.
- Herkes uykulu görünüyor.
- Everybody wanted to go home.
- Herkes eve gitmek istedi.
- Everybody but Tom is already here.
- Tom hariç herkes şimdiden burada.
- Here everybody goes in for skiing.
- Burada herkes kayak yapmaya gider.
- Everybody seems to be busy.
- Herkes meşgul görünüyor.
- She is well spoken of by everybody.
- Herkes tarafından hakkında iyi şeyler söylenir.
- Tom doesn't remember doing what everybody says he did.
- Tom herkesin söylediği şeyi yaptığını hatırlamıyor.
- Everybody is trying to improve.
- Herkes geliştirmeye çalışıyor.
- Everybody is trying to improve.
- Herkes gelişmeye çalışıyor.
- Everybody but me was in a little group of friends.
- Benim dışımda herkes küçük bir arkadaş grubunun içindeydi.
- Everybody needs to know.
- Herkesin bilmesi gerekiyor.
- Everybody is in the basement watching the game on TV.
- Herkes bodrumda televizyondaki maçı izliyor.
- Tom just stood there watching everybody eat.
- Tom orada durmuş herkesin yemek yemesini izliyordu.
- I listened to everybody.
- Ben herkesi dinledim.
- Everybody learns their own language and never make any effort to learn even one word of other languages.
- Herkes kendi dilini öğreniyor ve başka dillerden tek bir kelime bile öğrenmek için çaba sarf etmiyor.
- Everybody knows that Tom likes Mary.
- Herkes Tom'un Mary'den hoşlandığını biliyor.
- I don't think Tom knows everybody's name yet.
- Tom'un henüz herkesin ismini bildiğini sanmıyorum.
- Everybody is supposed to know the law, but few people really do.
- Herkesin kanunları bilmesi gerekir, ama çok az kişi gerçekten bilir.
- Apart from her, everybody answered the question.
- Onun dışında herkes soruyu cevapladı.
- Everybody wanted to do that.
- Herkes bunu yapmak istedi.
- I don't think Tom knows everybody's name yet.
- Tom'un henüz herkesin adını bildiğini sanmıyorum.
- Everybody's really happy.
- Herkes çok mutlu.
- Everybody's in the auditorium.
- Herkes toplantı salonunda.
- Tom knew everybody by name.
- Tom herkesi ismiyle tanıyordu.
- Everybody seems to like it.
- Herkes bundan hoşlanıyor gibi.
- Everybody in the world desires peace.
- Dünyadaki herkes barış ister.
- Everybody's waiting for you.
- Herkes seni bekliyor.
- Everybody loves my cat.
- Herkes benim kedimi sever.
- Why can't we go to school like everybody?
- Neden biz de herkes gibi okula gidemiyoruz?
- Everybody suddenly burst out laughing.
- Herkes aniden kahkahalara boğuldu.
- Everybody assumed Tom was Canadian.
- Herkes Tom'un Kanadalı olduğunu varsayıyordu.
- Everybody knew.
- Herkes biliyordu.
- Everybody but John arrived.
- John hariç herkes geldi.
- Everybody wanted to dance.
- Herkes dans etmek istedi.
- Everybody should have a purpose.
- Herkesin bir amacı olmalı.
- Everybody in my family is genotypically and phenotypically mixed-race.
- Ailemdeki herkes genotipik ve fenotipik olarak karışık ırktan.
- Everybody seems to like them.
- Herkes onlardan hoşlanıyor gibi.
- We can't save everybody.
- Herkesi kurtaramayız.
- I wish everybody liked me.
- Keşke herkes beni sevse.
- We asked everybody the same question.
- Herkese aynı soruyu sorduk.
- Such a boy is loved by everybody.
- Böyle bir çocuk, herkes tarafından sevilir.
- Here, everybody feels respected and appreciated.
- Burada herkes saygı gördüğünü ve takdir edildiğini hisseder.
- Everybody likes you.
- Herkes sizi seviyor.
- Tom is everybody's friend.
- Tom herkesin arkadaşı.
- This is a law, so it applies to everybody.
- Bu bir kanun, yani herkes için geçerli.
- What's with everybody?
- Herkesin nesi var?
- Can I have everybody's attention?
- Herkes dikkatini bana verebilir mi?
- Tom told me to ask everybody.
- Tom herkese sormamı söyledi.
- Everybody is immune to smallpox nowadays.
- Bugünlerde herkesin çiçeğe karşı bağışıklığı var.
Show More (1985)
|
