| 1 |
exhibit |
sergi |
n. |
|
- I'm organizing a small exhibition for local artists.
- Yerel sanatçılara yönelik ufak bir sergi düzenliyorum.
- For more information on current exhibits, check out the CosmoCaixa website.
- Güncel sergiler hakkında daha fazla bilgi için CosmoCaixa web sitesine göz atın.
- The museum has an exhibit of ancient weapons.
- Müzede antik silahların bir sergisi var.
- Did you enjoy going to exhibits in Romania?
- Romanya'daki sergilere gitmekten keyif aldın mı?
- Tom saw the exhibits.
- Tom sergileri gördü.
- What is your favorite exhibit at the museum?
- Müzede en sevdiğin sergi hangisi?
- Tom photographed these buildings for the exhibit.
- Tom sergi için bu binaların fotoğraflarını çekti.
- Do you have any special exhibits?
- Özel bir serginiz var mı?
- Did you enjoy going to exhibits in Romania?
- Romanya'da sergi gezmek hoşunuza gitti mi?
- We'll see the exhibit tomorrow.
- Yarın sergiyi göreceğiz.
- There's a special exhibit of Picasso's sketches.
- Picasso'nun eskizlerinden oluşan özel bir sergi var.
- The exhibit is in Boston for three weeks.
- Sergi üç haftalığına Boston'da.
- The exhibit is in Boston for three weeks.
- Sergi, üç hafta boyunca Boston'dadır.
- Do you have any special exhibits?
- Özel bir sergin var mı?
- We'll see the exhibit tomorrow.
- Sergiyi yarın göreceğiz.
- Is the exhibit open to the public?
- Sergi halka açık mı?
- The exhibit runs through October 20th.
- Sergi 20 Ekim'e kadar devam edecek.
- Can I see the special exhibit with this ticket?
- Bu biletle özel sergiyi görebilir miyim?
- There's a new exhibit at the museum that I'd love to go see.
- Müzede gidip görmek istediğim yeni bir sergi var.
Show More (16)
|
| 2 |
exhibit |
sergilemek |
v. |
|
- They are planning to exhibit his artwork in December.
- Aralık ayında sanat eserlerini sergilemeyi planlıyorlar.
- He hopes to exhibit his paintings in Japan.
- Japonya'da resimlerini sergilemeyi umuyor.
- Tom's wife loves to exhibit her jewelry.
- Tom'un karısı, mücevherlerini sergilemekten hoşlanıyor.
- Layla exhibited a strange behavior.
- Layla garip bir tutum sergiledi.
- He hopes to exhibit his paintings in Japan.
- Resimlerini Japonya'da sergilemeyi düşünüyor.
- Tom's wife loves to exhibit her jewelry.
- Tom'un karısı mücevherlerini sergilemeyi seviyor.
- By putting the work on exhibit, more people will be able to contemplate it.
- Çalışmayı sergileyerek, daha fazla insan üzerinde düşünebilecek.
- They are going to exhibit many famous old paintings at the gallery.
- Onlar birçok ünlü eski tabloyu galeride sergileyecek.
- They are going to exhibit many famous old paintings at the gallery.
- Galeride birçok ünlü eski tabloyu sergileyecekler.
Show More (6)
|
| 3 |
exhibit |
delil |
n. |
|
- Under the car, we found Exhibit B: A wrench.
- Arabanın altında, Delil B'yi bulduk: Bir İngiliz anahtarı.
Show More (-2)
|
| 4 |
exhibit |
göstermek |
v. |
|
- The man is exhibiting signs of dehydration.
- Adam susuzluk belirtileri gösteriyor.
Show More (-2)
|
| 5 |
exhibit |
ürün |
n. |
|
- This particular exhibit has been brought here from Australia.
- Bu özel ürün buraya Avustralya'dan getirilmiştir.
Show More (-2)
|
| 6 |
exhibit |
sergilenen şey |
n. |
|
- Do not touch the exhibits.
- Sergilenen şeylere dokunmayın.
Show More (-2)
|
