false - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
false yanlış adj.
  • I congratulate the Greek Presidency most sincerely for having shown that this is completely false.
  • Bunun tamamen yanlış olduğunu gösterdiği için Yunanistan Dönem Başkanlığını en içten dileklerimle kutluyorum.
  • This is a grossly false accusation displaying a regrettable prejudice against the work of the Convention.
  • Bu, Sözleşme'nin çalışmalarına karşı üzüntü verici bir önyargı sergileyen son derece yanlış bir suçlamadır.
  • I should also like to add that what the question says is false in certain respects.
  • Ayrıca soruda söylenenlerin bazı açılardan yanlış olduğunu da eklemek isterim.
Show More (112)
false sahte adj.
  • Despite hundreds of false testimonies and the plethora of fabricated evidence, the indictment is turning into a fiasco.
  • Yüzlerce sahte ifadeye ve çok sayıda uydurma delile rağmen, iddianame bir fiyaskoya dönüşüyor.
  • For those unfortunate investors, even real euros are false money.
  • Bu talihsiz yatırımcılar için gerçek avrolar bile sahte paradır.
  • And false demagoguery will only hinder the resolution of such a serious problem.
  • Ve sahte demagojiler böylesine ciddi bir sorunun çözümünü engellemekten başka bir işe yaramayacaktır.
Show More (13)
false yalan adj.
  • The rumor of her death turned out false.
  • Ölüm söylentisi yalan çıktı.
  • Do you think her story is false?
  • Sence hikayesi yalan mı?
  • The girls spread many false rumors and lies about Mary.
  • Kızlar Mary hakkında birçok uydurma söylenti ve yalan yaydılar.
Show More (2)
false düzmece adj.
  • His story turned out to be false.
  • Onun hikayesinin düzmece olduğu ortaya çıktı.
  • His story can't be false.
  • Onun hikayesi düzmece olamaz.
  • Her statement was false.
  • Onun ifadesi düzmeceydi.
Show More (1)
false hatalı adj.
  • In many circumstances in life, false encouragement can be very costly to another person.
  • Hayattaki pek çok durumda, hatalı cesaretlendirme öteki kişi için çok pahalıya mal olabilir.
  • This sentence is false.
  • Bu cümle hatalı.
  • There will be setbacks and false starts.
  • Aksilikler ve hatalı başlangıçlar olacak.
Show More (0)
false asılsız adj.
  • Linda made false claims of pregnancy to force Dan to marry her.
  • Linda, Dan'i kendisiyle evlenmeye zorlamak için asılsız hamilelik iddialarında bulunmuştur.
  • Linda made false claims of pregnancy to force Dan to marry her.
  • Linda Dan'ı onunla evlenmeye zorlamak için asılsız gebelik iddialarında bulundu.
Show More (-1)
false yalancı adj.
  • I have false nearsightedness.
  • Yalancı miyobum var.
  • I have false nearsightedness.
  • Bende yalancı miyopluk var.
Show More (-1)