|
- The Americans, like ourselves, are suffering an explosion in farm gate prices.
- Amerikalılar da bizim gibi çiftlik kapısı fiyatlarında bir patlama yaşıyorlar.
- That gives us full traceability of sheep on an individual basis from the farm of origin to carcass.
- Bu bize koyunların menşe çiftlikten karkasa kadar bireysel olarak tam izlenebilirliğini sağlar.
- Slaughter as close to the farm as possible is something I greatly support.
- Kesimin mümkün olduğunca çiftliğe yakın bir yerde yapılması benim de çok desteklediğim bir şey.
- Last Sunday, I drove from my farm in North Yorkshire to Strasbourg.
- Geçtiğimiz Pazar günü, Kuzey Yorkshire'daki çiftliğimden Strasbourg'a gittim.
- The constant reference to environmental protection is being used as an alibi to reduce farm production.
- Çevrenin korunmasına yapılan sürekli atıf, çiftlik üretimini azaltmak için bir mazeret olarak kullanılıyor.
- What is the breakdown of these alerts between farmed fish and wild fish?
- Bu uyarıların çiftlik balıkları ve yabani balıklar arasındaki dağılımı nedir?
- In Turkey only a limited amount of funds are allocated to direct farm income support.
- Türkiye'de doğrudan çiftlik geliri desteğine sadece sınırlı miktarda fon tahsis edilmektedir.
- Still there are unacceptable accidents on the farm and on the factory floor.
- Çiftlikte ve fabrika zemininde hala kabul edilemez kazalar yaşanmaktadır.
- We are now producing something like 27% of our needs from farmed fish and there is no reason why we cannot continue.
- Şu anda ihtiyacımızın yaklaşık %27'sini çiftlik balıklarından üretiyoruz ve buna devam etmememiz için hiçbir neden yok.
- As far as I am concerned, just like the new Farm Bill, this issue is not sufficiently covered in the two reports.
- Endişelendiğim kadarıyla, tıpkı yeni Çiftlik Yasası gibi, bu konu da iki raporda yeterince ele alınmamıştır.
- There are onslaughts on farm income from left, right and centre.
- Çiftlik gelirlerine sağdan, soldan ve merkezden saldırılar var.
- Has the Commission considered what effect this massive increase in supply might have on farm prices?
- Komisyon, arzdaki bu büyük artışın çiftlik fiyatları üzerinde nasıl bir etkisi olabileceğini değerlendirdi mi?
- The consumer has a right to know if farmed fish cause a disproportionate number of rapid alerts.
- Tüketicinin, çiftlik balıklarının orantısız sayıda hızlı uyarıya neden olup olmadığını bilme hakkı vardır.
- The average farm size is decreasing, and productivity growth is low compared to international standards.
- Ortalama çiftlik büyüklüğü azalmaktadır ve verimlilik artışı uluslararası standartlara kıyasla düşüktür.
- This is an example of the implementation of the farm-to-fork approach highlighted in the White Paper on Food Safety.
- Bu, Gıda Güvenliğine ilişkin Beyaz Kitapta vurgulanan çiftlikten çatala yaklaşımının uygulanmasına bir örnektir.
- Indeed, the Commission has already requested the Committee to rule on the slaughter and transport of farmed fish.
- Nitekim Komisyon, Komite'den çiftlik balıklarının kesimi ve nakliyesi konusunda karar vermesini talep etmiştir.
- In the case of laying hens, over 25% of their feed is produced on the farm.
- Yumurta tavukları söz konusu olduğunda yemlerinin %25'inden fazlası çiftlikte üretilmektedir.
- They need to own their own land, their home and their farm.
- Kendi topraklarına, evlerine ve çiftliklerine sahip olmaları gerekir.
- Still there are unacceptable accidents on the farm and on the factory floor.
- Çiftliklerde ve fabrikalarda hala kabul edilemez kazalar yaşanmaktadır.
- In the case of laying hens, over 25% of their feed is produced on the farm.
- Yumurta tavukları söz konusu olduğunda, yemlerinin %25'inden fazlası çiftlikte üretilmektedir.
- There are onslaughts on farm income from left, right and centre.
- Sağdan, soldan ve merkezden çiftlik gelirlerine yönelik saldırılar var.
- The food conversion rate of farmed fish is low.
- Çiftlik balıklarının gıda dönüşüm oranı düşüktür.
- A number of amendments aim to implement this system at farm level.
- Bir dizi değişiklik bu sistemi çiftlik düzeyinde uygulamayı amaçlamaktadır.
- In my own country, Ireland, there has been an almost 20% drop in farm incomes this year when inflation is factored in.
- Kendi ülkem İrlanda'da enflasyon da hesaba katıldığında bu yıl çiftlik gelirlerinde neredeyse %20'lik bir düşüş yaşandı.
- Last Sunday I drove from my farm in North Yorkshire to Strasbourg.
- Geçen Pazar günü Kuzey Yorkshire'daki çiftliğimden Strazburg'a gittim.
- The reduced farm numbers have produced a lot of well-being in Europe.
- Çiftlik sayısının azalması Avrupa'da çok fazla refah yarattı.
- You got a small farm and few chickens, thats all.
- Küçük bir çiftliğiniz ve birkaç tavuğunuz var, hepsi bu.
- You got a small farm and few chickens, thats all.
- Küçük bir çiftliğin ve birkaç tavuğun var, hepsi bu.
- Many farmers lost their farms.
- Birçok çiftçi çiftliklerini kaybetti.
- He was strong enough to help his father on the farm.
- Çiftlikte babasına yardım edecek kadar güçlüydü.
- People from all the surrounding towns traveled to Mary's farm to buy her coleslaw.
- Tüm çevre kasabalardan insanlar lâhana salatası almak için Mary'nin çiftliğine gitti.
- The horse is at the farm.
- At çiftlikte.
- How far away is your farm?
- Çiftliğiniz ne kadar uzakta?
- He is employed on the farm.
- Ona çiftlikte iş verilmektedir.
- This farm's land is very fertile.
- Bu çiftliğin arazisi çok verimlidir.
- We'll destroy the old farms.
- Eski çiftlikleri yok edeceğiz.
- The cows are on the farm.
- İnekler çiftlikte.
- Tom worked on a farm last summer.
- Tom geçen yaz bir çiftlikte çalıştı.
- Tom lives on a farm in California.
- Tom, Kaliforniya'da bir çiftlikte yaşıyor.
- He raises crops and cows on his farm.
- Çiftliğinde ekinler ve inekler yetiştiriyor.
- Tom advised me to sell the farm and live somewhere else.
- Tom bana çiftliği satmamı ve başka bir yerde yaşamamı önerdi.
- He is employed on the farm.
- Çiftlikte çalışıyor.
- There is a man working on the farm.
- Çiftlikte çalışan bir adam var.
- I worked on the farm all day.
- Bütün gün çiftlikte çalıştım.
- The rain had a good effect on the farm crops.
- Yağmurun çiftlik mahsulleri üzerinde iyi bir etkisi oldu.
- Tom helps his father out on the farm.
- Tom çiftlikte babasına yardım eder.
- Our farm is located in rural Nebraska.
- Çiftliğimiz Nebraska kırsalında yer alıyor.
- My father and mother have a big farm there.
- Babamın ve annemin orada büyük bir çiftliği var.
- Hoover was born in the farm state of Iowa in 1874.
- Hoover 1874'te Iowa'nın çiftlik eyaletinde doğdu.
- I bought an old farm.
- Eski bir çiftlik aldım.
- The Bakers have a farm up the river.
- Baker'ların nehrin üst tarafında bir çiftliği var.
- I work on a farm.
- Ben bir çiftlikte çalışırım.
- My uncle has a farm in the village.
- Amcamın köyde bir çiftliği var.
- My wife went to the farm.
- Karım çiftliğe gitti.
- Tom really enjoyed living on the farm.
- Tom çiftlikte yaşamaktan gerçekten hoşlanıyordu.
- Sami's body was found in a pond on Layla's farm.
- Sami'nin cesedi Layla'nın çiftliğindeki bir gölette bulundu.
- Cesar Chavez was born on a small farm near Yuma, Arizona in 1927.
- Cesar Chavez 1927'de Arizona, Yuma yakınlarında küçük bir çiftlikte doğdu.
- This farm was owned by the Jackson family.
- Bu çiftlik Jackson ailesine aitti.
- We all worked together on the farm.
- Hepimiz çiftlikte birlikte çalıştık.
- Five siblings worked together on the farm.
- Beş kardeş çiftlikte birlikte çalışıyordu.
- He had no money to buy the farm.
- Çiftliği satın alacak parası yoktu.
- They built a fence around the farm.
- Çiftliğin etrafına bir çit inşa ettiler.
- Tom lives on a farm in California.
- Tom Kaliforniya'da bir çiftlikte yaşıyor.
- Few farms had electricity.
- Çok az çiftlikte elektrik vardı.
- They send us to the farm.
- Onlar bizi çiftliğe gönderir.
- He had to pay a high rent for his farm.
- O, çiftliği için yüksek bir kira ödemek zorunda kaldı.
- The geologists explored for oil on our farm.
- Jeologlar çiftliğimizde petrol aradılar.
- Tom wanted to live on a farm.
- Tom bir çiftlikte yaşamak istiyordu.
- Many farmers lost their farms.
- Birçok çiftçi çiftliğini kaybetti.
- I just acquired some land that's contiguous to your farm.
- Çiftliğinize bitişik bir arazi satın aldım.
- They have five different kinds of horses on their farm.
- Çiftliklerinde beş farklı türde atları var.
- I have worked on the farm all day.
- Bütün gün çiftlikte çalıştım.
- Need they have sold the farm?
- Çiftliği satmış olmaları mı gerekiyor?
- I was born on a farm.
- Bir çiftlikte doğdum.
- He works on the farm from sunrise to sunset.
- Gün doğumundan gün batımına kadar çiftlikte çalışır.
- I've done more work on my farm in the last three months than you've done in three years.
- Ben son üç aydır çiftliğimde senin üç yılda yaptığından daha fazla iş yaptım.
- One hot summer afternoon she decided to take her boyfriend to a farm outside the town.
- Sıcak bir yaz günü öğleden sonra, erkek arkadaşını şehir dışındaki bir çiftliğe götürmeye karar verdi.
- The cow is at the farm, too.
- İnek de çiftlikte.
- Many people in my grandfather's generation grew up on farms.
- Büyükbabamın kuşağındaki birçok insan çiftliklerde büyüdüler.
- I worked on a farm when I was younger.
- Gençken bir çiftlikte çalıştım.
- Did you help out on the farm?
- Çiftlikte yardım ettin mi?
- Open-air markets sell food grown on local farms.
- Açık hava pazarlarında yerel çiftliklerde yetiştirilen yiyecekler satılır.
- We helped on the farm.
- Çiftliğe yardım ettik.
- He had no money to buy the farm.
- Onun çiftliği almak için parası yok.
- We played around the farm.
- Biz çiftliğin etrafında oynadık.
- Tom stopped at his grandfather's farm on his way to Boston.
- Tom Boston'a giderken büyükbabasının çiftliğinde durdu.
- Tom had a farm not too far from Boston.
- Tom'un Boston'dan çok uzak olmayan bir çifliği var.
- We live on a farm.
- Biz bir çiftlikte yaşıyoruz.
- Five siblings worked together on the farm.
- Beş kardeş çiftlikte birlikte çalıştı.
- Small family farms were disappearing.
- Küçük aile çiftlikleri yok oluyordu.
- Tom needs help on the farm.
- Tom'un çiftlikte yardıma ihtiyacı var.
- This farm seems to have been abandoned.
- Bu çiftlik terk edilmiş gibi görünüyor.
- A feral farm cat bit Tom's hand.
- Vahşi bir çiftlik kedisi Tom'un elini ısırmış.
- He has a large farm in Colorado.
- Onun Kolorado'da büyük bir çiftliği var.
- This is Uncle Tom's farm.
- Burası Tom Amca'nın çiftliği.
- He had to sell the farm for debts.
- Borçları yüzünden çiftliği satmak zorunda kaldı.
- Tom grew up on a farm in Iowa.
- Tom Iowa'da bir çiftlikte büyüdü.
- What animals do you have on your farm?
- Çiftliğinizde ne tür hayvanlar var?
- Tom stole a truck from his neighbor's farm.
- Tom komşunun çiftliğinden bir el arabası çaldı.
- We live next to a farm.
- Bir çiftliğin yanında yaşıyoruz.
- Tom doesn't want to sell his farm.
- Tom çiftliğini satmak istemiyor.
- He works on the farm from morning till night.
- Sabahtan akşama kadar çiftlikte çalışıyor.
- How far is the next farm?
- Bir sonraki çiftlik ne kadar uzakta?
- He intends to visit the farm on Sunday.
- Pazar günü çiftliği ziyaret etmeye niyet ediyor.
- We all worked together on the farm.
- Çiftlikte hep beraber çalıştık.
- Sami and Layla drove Farid to a deserted farm.
- Sami ve Leyla, Ferit'i ıssız bir çiftliğe götürdüler.
- The children help out on the farm.
- Çocuklar çiftlikte yardım ediyorlar.
- The five brothers worked together on the farm.
- Beş erkek kardeş, çiftlikte beraber çalıştılar.
- I must sell my farm to pay off my debts.
- Borçlarımı ödemek için çiftliğimi satmak zorundayım.
- I have a farm not far from here.
- Buradan çok uzakta olmayan bir çiftliğim var.
- This farm's land is very fertile.
- Bu çiftliğin arazisi çok verimli.
- Tom wants to rent our farm for the next few years.
- Tom önümüzdeki birkaç yıl için çiftliğimizi kiralamak istiyor.
- I have worked on the farm all day.
- Ben bütün gün çiftlikte çalıştım.
- Tom has a small farm not far from Boston.
- Tom'un Boston'dan uzak olmayan küçük bir çiftliği var.
- This dog might have the right temperament to work on a farm.
- Bu köpek bir çiftlikte çalışmak için doğru mizaca sahip olabilir.
- The farmer's wife threw moldy bread out of kitchen window and the hungry farm cat ran out of the barn to eat it.
- Çiftçinin karısı küflenmiş ekmeği mutfak penceresinden dışarı attı ve aç çiftlik kedisi onu yemek için ahırdan dışarı koştu.
- They sold their farm and moved to the city.
- Çiftliklerini satıp şehre taşındılar.
- Farm cats are usually feral or semi-feral.
- Çiftlik kedileri genellikle vahşi veya yarı vahşidir.
- Tom has a small farm just outside of Boston.
- Tom'un Boston'un hemen dışında küçük bir çiftliği var.
- Tom was born on a farm not too far from here.
- Tom buradan çok uzak olmayan bir çiftlikte doğdu.
- People from all the surrounding towns traveled to Mary's farm to buy her coleslaw.
- Çevredeki tüm kasabalardan insanlar lahana salatası almak için Mary'nin çiftliğine gelirdi.
- Tom sold his farm and moved to Boston.
- Tom çiftliğini sattı ve Boston'a taşındı.
- I'd like to live on a farm.
- Bir çiftlikte yaşamak isterdim.
- He was surprised his father had sold the farm.
- Babasının çiftliği satmasına şaşırdı.
- Tom has a small farm not far from Boston.
- Tom'un Boston'tan uzakta olmayan küçük bir çiftliği var.
- When I'm rich, I'll buy a farm.
- Zengin olursam bir çiftlik alırım.
- We worked on a farm last summer.
- Biz geçen yaz bir çiftlikte çalıştık.
- There's a farm close by.
- Yakında bir çiftlik var.
- The geologists explored for oil on our farm.
- Jeologlar çiftliğimizde petrol için araştırma yaptılar.
- A feral farm cat bit Tom's hand.
- Yabani bir çiftlik kedisi Tom'un elini ısırdı.
- Tom owns a farm not too far from here.
- Tom'un buradan çok uzakta olmayan bir çiftliği var.
- Tom is too weak to work on the farm.
- Tom çiftlikte çalışmak için fazla zayıf.
- They have five different kinds of horses on their farm.
- Onların çiftliğinde beş farklı türden atları var.
- I have a farm not far from here.
- Buradan uzakta olmayan bir çiftliğim var.
- Tom advised me to sell the farm and live somewhere else.
- Tom bana çiftliği satıp başka bir yerde yaşamamı tavsiye etti.
- They send us to the farm.
- Onlar bizi çiftliğe gönderiyorlar.
- The farm abuts on the road.
- Çiftlik yola bitişik.
- My parents also have a farm.
- Annemle babamın aynı zamanda bir çiftliği var.
- The horses are on the farm.
- Atlar çiftlikte.
- I want to leave my farm to my grandchildren.
- Çiftliğimi torunlarıma bırakmak istiyorum.
- I park in front of the farm.
- Çiftliğin önüne park ediyorum.
- Tom works on a sheep farm.
- Tom bir koyun çiftliğinde çalışıyor.
- The airplane landed on my father's farm.
- Uçak babamın çiftliğine indi.
- I've decided to buy that farm we were looking at last week.
- Ben geçen hafta baktığımız o çiftliği satın almaya karar verdim.
- I'm surprised that Beth didn't enjoy her time at the farm.
- Beth'in çiftlikte geçirdiği zamandan keyif almamasına şaşırdım.
- They lived on farms or in small towns.
- Çiftliklerde ya da küçük kasabalarda yaşadılar.
- He has a large farm in Colorado.
- Colorado'da büyük bir çiftliği var.
- I worked on a farm when I was younger.
- Gençken bir çiftlikte çalışırdım.
- They gathered at a farm in New York State.
- New York Eyaleti'nde bir çiftlikte toplandılar.
- Tom got a job at one of the local farms.
- Tom yerel çiftliklerden birinde iş buldu.
- Many people in my grandfather's generation grew up on farms.
- Büyükbabamın kuşağındaki birçok insan çiftliklerde büyüdü.
- Tom drove back to the farm.
- Tom çiftliğe geri döndü.
- Five brothers worked together on the farm.
- Çiftlikte beş kardeş birlikte çalışıyordu.
- I just acquired some land that's contiguous to your farm.
- Çiftliğinize bitişik bir arazi aldım.
- Tom helps his father out on the farm.
- Tom çiftlikte babasına yardım ediyor.
- The children help out on the farm.
- Çocuklar çiftlikte yardım ederler.
- Hoover was born in the farm state of Iowa in 1874.
- Hoover 1874'te Iowa'nın bir çiftlik eyaletinde doğdu.
- He is breeding cattle on his farm.
- Çiftliğinde sığır besliyor.
- Our farm is located in rural Nebraska.
- Çiftliğimiz kırsal Nebraska'da yer almaktadır.
- Since I live on a farm, I don't have a lot of guests.
- Bir çiftlikte yaşadığım için çok fazla misafirim olmuyor.
- We want to hire someone to help Tom on the farm.
- Çiftlikte Tom'a yardım etmesi için birini işe almak istiyoruz.
- Tom wants to rent our farm for the next few years.
- Tom önümüzdeki birkaç yıl için çiftlik kiralamak istiyor.
- Last summer, I worked part time on a farm.
- Geçen yaz, bir çiftlikte yarı zamanlı çalıştım.
- She left the farm to go to the city.
- O, şehre gitmek için çiftlikten ayrıldı.
- Tom used to live on a farm.
- Tom bir çiftlikte yaşardı.
- There's a farm close by.
- Yakınlarda bir çiftlik var.
- Tom lives on a farm with his wife, Mary, not too far from Boston.
- Tom karısı Mary ile birlikte Boston'dan çok uzakta olmayan bir çiftlikte yaşıyor.
- Tom's family sold their farm and moved to the city.
- Tom'un ailesi çiftliklerini sattı ve şehre taşındı.
- But the work on the farm was enjoyable.
- Ama çiftlikte çalışmak keyifliydi.
- Sami is our new farm hand.
- Sami bizim yeni çiftlik çalışanımız.
- I grew up on a farm.
- Bir çiftlikte büyüdüm.
- Sami and Layla drove Farid to a deserted farm.
- Sami ve Layla, Farid'i ıssız bir çiftliğe götürdüler.
- My father and mother have a big farm there.
- Babam ve annemin orada büyük bir çiftliği var.
- George works on a big farm.
- George, büyük bir çiftlikte çalışıyor.
- A farm cat slept on the wooden fence in the rare October sunlight.
- Bir çiftlik kedisi, Ekim ayının nadir güneş ışığında tahta çitin üzerinde uyuyordu.
- I'd like to live on a farm.
- Bir çiftlikte yaşamak isterim.
- Tom and Mary live on a farm and have 16 children.
- Tom ve Mary bir çiftlikte yaşıyor ve 16 çocukları var.
- Tom lived on a farm.
- Tom bir çiftlikte yaşıyordu.
- Who owns this farm?
- Bu çiftliğe kim sahip?
- There were animals in the farm.
- Çiftlikte hayvanlar vardı.
- More than 75% of farms raised pigs and milk cows.
- Çiftliklerin %75'inden fazlası domuz ve süt ineği yetiştirdi.
- The soldiers stopped at every farm and village.
- Askerler her çiftlikte ve köyde durdu.
- Last summer, I worked part time on a farm.
- Geçen yaz bir çiftlikte yarım zamanlı olarak çalıştım.
- Tom used to live on a farm.
- Tom eskiden bir çiftlikte yaşıyordu.
- The rain had a good effect on the farm crops.
- Yağmur çiftlik bitkileri üzerinde iyi bir etkiye sahipti.
- What animals do you have on your farm?
- Çiftliğinizde hangi hayvanlarınız var?
- I saw Sami on the farm.
- Sami'yi çiftlikte gördüm.
- Tom works on a 300-acre Christmas tree farm.
- Tom 300 dönümlük bir Noel ağacı çiftliğinde çalışıyor.
- Well, I liked the work on the farm.
- Çiftlikte çalışmayı sevdim.
- Running a farm is difficult.
- Bir çiftlikte çalışmak zordur.
- He had to pay a high rent for his farm.
- Çiftliği için yüksek bir kira ödemek zorunda kaldı.
- Tom enjoyed working on the farm.
- Tom, çiftlikte çalışmaktan hoşlanıyordu.
- Tom had a farm not too far from Boston.
- Tom'un Boston'dan çok uzak olmayan bir çiftliği vardı.
- On large farms, cattle are usually marked with brands.
- Büyük çiftliklerde sığırlar genellikle damgalarla işaretlenirler.
- They built a fence around the farm.
- Çiftliğin etrafını bir çitle çevirdiler.
- How many animals are there on this farm?
- Bu çiftlikte kaç tane hayvan var?
- I've done more work on my farm in the last three months than you've done in three years.
- Son üç ayda çiftliğimde senin üç yılda yaptığından daha fazla iş yaptım.
- My parents were running a silk farm.
- Benim annem ve babam bir ipek çiftliği işletiyordu.
- Sami owned a farm in Egypt.
- Sami'nin Mısır'da bir çiftliği vardı.
- My parents also have a farm.
- Ebeveynlerimin de bir çiftliği var.
- Some farmers are working on the farm.
- Bazı çiftçiler çiftlikte çalışıyor.
- It is no wonder that the children love to visit the farm.
- Çocukların çiftliği ziyaret etmeyi sevmeleri şaşırtıcı değil.
- I must sell my farm to pay off my debts.
- Borçlarımı ödemek için çiftliğimi satmalıyım.
- Few farms had electricity.
- Birkaç çiftliğin elektriği vardı.
- Why did you leave your job on the farm?
- Çiftlikteki işinden neden ayrıldın?
- What do you grow on your farm?
- Çiftliğinizde ne yetiştiriyorsunuz?
- Tom and Mary live on a farm and have 16 children.
- Tom ve Mary bir çiftlikte yaşıyor ve on altı çocukları var.
- He works on the farm from sunrise to sunset.
- Gün doğumundan gün batımına kadar çiftlikte çalışıyor.
- Tom really enjoyed living on the farm.
- Tom gerçekten bir çiftlikte yaşamaktan hoşlanıyordu.
- We live on a farm.
- Bir çiftlikte yaşıyoruz.
- Tom is too weak to work on the farm.
- Tom çiftlikte çalışamayacak kadar zayıf.
- My parents were running a silk farm.
- Ebeveynlerim bir ipek çiftliği işletiyordu.
- Tom grew up on a farm in Iowa.
- Tom Iowa'da bir çiftlikte büyümüş.
- Tom owns a thirteen-acre farm.
- Tom'un on üç dönümlük bir çiftliği var.
- It is no wonder that the children love to visit the farm.
- Çocukların, çiftliği ziyaret etmeyi sevmeleri hiç şaşırtıcı değil.
- Tom wasn't strong enough to help his father on the farm.
- Tom çiftlikte babasına yardım etmek için yeterince güçlü değildi.
- He intends to visit the farm on Sunday.
- Pazar günü çiftliği ziyaret etmeyi planlıyor.
- Tom and Mary have a small farm.
- Tom ve Mary'nin küçük bir çiftliği var.
- Their farms adjoin.
- Çiftlikleri bitişik.
- A farm cat slept on the wooden fence in the rare October sunlight.
- Nadir ekim güneşi ışığında ahşap çitte bir çiftlik kedisi yatıyordu.
- We worked on a farm last summer.
- Geçen yaz bir çiftlikte çalıştık.
- The plane landed on my dad's farm.
- Uçak babamın çiftliğine indi.
- Families needed a lot of help on the farm.
- Ailelerin çiftlikte çok yardıma ihtiyacı vardı.
- We played around the farm.
- Çiftliğin etrafında oynadık.
- They've bet the farm on it.
- Çiftlik üzerine bahse girdiler.
- When I'm rich, I'll buy a farm.
- Zengin olduğumda, bir çiftlik alacağım.
- Some farmers are working on the farm.
- Bazı çiftçiler çiftlikte çalışıyorlar.
- Cesar Chavez was born on a small farm near Yuma, Arizona in 1927.
- Cesar Chavez 1927 yılında Arizona'da, Yuma yakınındaki küçük bir çiftlikte doğdu.
- Tom grew up on a farm.
- Tom bir çiftlikte büyüdü.
- On large farms, cattle are usually marked with brands.
- Büyük çiftliklerde sığırlar genellikle damgalarla işaretlenir.
- They lived on farms or in small towns.
- Çiftliklerde ya da küçük kasabalarda yaşıyorlardı.
- I bought an eight-acre farm for my retirement.
- Emekliliğim için sekiz dönümlük bir çiftlik aldım.
- Five brothers worked together on the farm.
- Beş kardeş çiftlikte birlikte çalıştı.
- Having worked on the farm all day long, he was completely tired out.
- Bütün gün boyunca çiftlikte çalıştığı için, tamamen yorgundu.
- We'll destroy the old farms.
- Eski çiftlikleri yıkacağız.
- Farm prices had fallen fifty-five percent.
- Çiftlik fiyatları yüzde elli beş düştü.
- A lot of people work on farms.
- Birçok insan çiftliklerde çalışıyor.
- Tom enjoyed working on the farm.
- Tom çiftlikte çalışmayı seviyordu.
- Sami's body was found in a pond on Layla's farm.
- Sami'nin cesedi Leyla'nın çiftliğindeki bir gölette bulundu.
- The farm abuts on the road.
- Çiftlik yola bitişiktir.
- We want to hire someone to help Tom on the farm.
- Çiftlikte Tom'a yardım edecek birisini işe almak istiyoruz.
- Since I live on a farm, I don't have a lot of guests.
- Bir çiftlikte yaşadığımdan beri çok misafirim yok.
- More than 75% of farms raised pigs and milk cows.
- Çiftliklerin %75'inden fazlası domuz ve süt ineği yetiştiriyordu.
- Have you ever been to the farm?
- Hiç çiftliğe gittin mi?
- The five brothers worked together on the farm.
- Beş kardeş çiftlikte birlikte çalışıyordu.
- The farm production of this year is better than we expected.
- Bu yılki çiftlik üretimi beklediğimizden daha iyi.
- Tom lives on a farm with his wife, Mary, not too far from Boston.
- Tom, karısı Mary ile birlikte Boston'dan çok uzak olmayan bir çiftlikte yaşıyor.
- The farm grows potatoes.
- Çiftlikte patates yetiştiriliyor.
- Farm cats are usually feral or semi-feral.
- Çiftlik kedileri genellikle yabani ya da yarı yabani olur.
- Tom stole a truck from his neighbor's farm.
- Tom komşusunun çiftliğinden bir kamyon çaldı.
- But the work on the farm was enjoyable.
- Ama çiftlikteki iş keyifliydi.
- Five sisters worked together on the farm.
- Beş kardeş çiftlikte birlikte çalıştı.
- Having worked on the farm all day long, he was completely tired out.
- Bütün gün çiftlikte çalıştığı için tamamen yorulmuştu.
- He has purchased a historic farm from the country.
- Taşradan tarihi bir çiftlik satın aldı.
- The Bakers have a farm up the river.
- Baker'ların nehrin yukarısında bir çiftliği var.
- He was surprised his father had sold the farm.
- Babasının çiftliği sattığına şaşırdı.
- There are many leeches in my farm.
- Çiftliğimde bir sürü sülük var.
- Tom sold the farm after Mary died and went back to Boston.
- Tom, Mary öldükten sonra çiftliği sattı ve Boston'a geri döndü.
- Last summer, I worked part time on the farm.
- Geçen yaz, ben bir çiftlikte yarım zamanlı çalıştım.
- Roger left the farm when he was still very young.
- Roger henüz çok gençken çiftlikten ayrıldı.
- She left the farm to go to the city.
- Şehre gitmek için çiftliği terk etti.
- Roger left the farm when he was still very young.
- Hâlâ çok gençken, Roger çiftlikten ayrıldı.
- That farm belongs to Tom.
- O çiftlik Tom'a ait.
- Farm prices had fallen fifty-five percent.
- Çiftlik fiyatları yüzde elli beş düşmüştü.
- There are many leeches in my farm.
- Çiftliğimde birçok sülük var.
- Five sisters worked together on the farm.
- Beş kız kardeş çiftlikte birlikte çalışıyordu.
- I work on a farm.
- Bir çiftlikte çalışıyorum.
- I heard you sold your farm.
- Çiftliğini sattığını duydum.
- I've decided to buy that farm we were looking at last week.
- Geçen hafta baktığımız çiftliği almaya karar verdim.
- A lot of people work on farms.
- Çiftliklerde çok sayıda insan çalışır.
- Tom lived on a farm.
- Tom bir çiftlikte yaşadı.
- How many cows are there on this farm?
- Bu çiftlikte kaç inek var?
- They sold their farm and moved to the city.
- Çiftliklerini sattılar ve şehre taşındılar.
- The farmer's wife threw moldy bread out of kitchen window and the hungry farm cat ran out of the barn to eat it.
- Çiftçinin karısı, mutfak penceresinden küflü ekmek fırlattı ve aç çiftlik kedisi onu yemek için ahırdan dışarı koştu.
- Tom wasn't strong enough to help his father on the farm.
- Tom çiftlikte babasına yardım edecek kadar güçlü değildi.
- He is breeding cattle on his farm.
- Çiftliğinde büyükbaş hayvan yetiştiriyor.
Show More (273)
|