|
- I hope to see if something can be put in place to get us a faster response from the court process.
- Mahkeme sürecinden daha hızlı bir yanıt alabilmemiz için bir şeyler yapılıp yapılamayacağını görmeyi umuyorum.
- It must be possible to guarantee greater efficiency, and the faster and more efficient distribution of resources.
- Daha fazla verimliliği ve kaynakların daha hızlı ve etkin dağıtımını garanti etmek mümkün olmalıdır.
- I have faith in our new authority and I wish it could be set up faster.
- Yeni otoritemize güveniyorum ve keşke daha hızlı kurulabilseydi.
- We would like to see a faster tempo here.
- Burada daha hızlı bir tempo görmek isteriz.
- There are also people who want to go faster or slower than the common position, or those who want more grammes, etc.
- Ortak tutumdan daha hızlı ya da daha yavaş gitmek isteyenler ya da daha fazla gram vs. isteyenler de var.
- There has been growing pressure for faster liberalisation in many sectors.
- Birçok sektörde daha hızlı serbestleşme için artan bir baskı söz konusudur.
- I think we could have made faster progress.
- Daha hızlı ilerleme kaydedebileceğimizi düşünüyorum.
- Mr Maaten's proposals attempt to make that process run faster and more efficiently.
- Bay Maaten'in önerileri bu sürecin daha hızlı ve verimli işlemesini sağlamayı amaçlamaktadır.
- We could perhaps adopt a faster procedure when debating special matters.
- Belki de özel konuları tartışırken daha hızlı bir prosedür benimseyebiliriz.
- We are all in development mode and our commitment must be to drive our policy forward and faster.
- Hepimiz kalkınma modundayız ve taahhüdümüz politikamızı daha ileriye ve daha hızlı götürmek olmalıdır.
- GNP there has grown faster and unemployment is less than 6%, while it is more like in excess of 10% in the Union.
- Orada GSMH daha hızlı büyümüştür ve işsizlik %6'nın altındadır, Birlik'te ise %10'un üzerindedir.
- The goal is to achieve faster and better legislation.
- Amaç, daha hızlı ve daha iyi bir mevzuata ulaşmaktır.
- There has been growing pressure for faster liberalisation in many sectors.
- Birçok sektörde daha hızlı serbestleşme için artan bir baskı var.
- There is a need to be able to react faster than the current structure allows.
- Mevcut yapının izin verdiğinden daha hızlı tepki verebilmeye ihtiyaç vardır.
- It has to function more intelligently, faster and more democratically.
- Daha akıllıca, daha hızlı ve daha demokratik bir şekilde işlemelidir.
- We must be able to act faster and better.
- Daha hızlı ve daha iyi hareket edebilmeliyiz.
- Optimizes the PDF file for faster viewing in a web browser.
- PDF dosyasını bir web tarayıcısında daha hızlı görüntüleme için optimize eder.
- This means they can break down much faster, and recycling them takes less energy.
- Bu, çok daha hızlı parçalanabilecekleri ve geri dönüşümlerinin daha az enerji gerektirdiği anlamına gelir.
- Medicine doesn't work faster just because you hope real hard.
- Sırf senin umudun fazla diye tıp daha hızlı etki göstermez.
- This is because an SSD is faster than a flash drive.
- Bunun nedeni SSD'nin flash sürücüden daha hızlı olmasıdır.
- Moreover, healthy fats help break down proteins faster and promote cell regeneration.
- Dahası, sağlıklı yağlar proteinlerin daha hızlı parçalanmasına yardımcı olur ve hücre yenilenmesini destekler.
- Medicine doesn't work faster just because you hope real hard.
- Sen çok fazla umut ediyorsun diye tıp daha hızlı sonuç vermez..
- Experiencing an injury at a younger age can make your cartilage break down much faster.
- Daha genç yaşta bir yaralanma yaşamak, kıkırdağınızın çok daha hızlı parçalanmasına neden olabilir.
- Medicine doesn't work faster just because you hope real hard.
- Senin umudun fazla diye ilaçlar daha hızlı etki etmez.
- Climate change is happening faster than scientists had expected.
- İklim değişikliği bilim adamları beklediğinden daha hızlı oluyor.
- This computer's a lot faster than my old one.
- Bu bilgisayar benim eski bilgisayarımdan çok daha hızlı.
- What's faster, a taxi or the subway?
- Hangisi daha hızlıdır, taksi mi yoksa metro mu?
- I could do everything faster when I was younger.
- Gençken her şeyi daha hızlı yapabiliyordum.
- No one in his class is faster than he is.
- Sınıftaki hiç kimse ondan daha hızlı değil.
- Tom is faster than anybody else.
- Tom herkesten daha hızlı.
- Which is faster, a taxi or a subway?
- Hangisi daha hızlı, taksi mi metro mu?
- You're much faster than I am.
- Sen benden çok daha hızlısın.
- We could make it on time if we walked a little faster.
- Biraz daha hızlı yürürsek zamanında yetişebiliriz.
- Tom could've done that faster by himself.
- Tom bunu yalnız başına daha hızlı yapabilirdi.
- You're way faster than I am.
- Benden çok daha hızlısın.
- Tom was a lot faster at doing that than Mary.
- Tom bunu Mary'den çok daha hızlı yapardı.
- I can do that faster than Tom.
- Bunu Tom'dan daha hızlı yapabilirim.
- I started to walk faster when I heard footsteps behind me.
- Arkamda ayak sesleri duyunca daha hızlı yürümeye başladım.
- Fingernails grow nearly four times faster than toenails.
- Tırnaklar, ayak tırnaklarından neredeyse dört kat daha hızlı uzar.
- I'm faster than you are.
- Senden daha hızlıyım.
- If you run just a little faster, you'll be able to catch up with them.
- Birazcık daha hızlı koşarsan onlara yetişebilirsin.
- Tom felt his heart beat faster.
- Tom kalbinin daha hızlı attığını hissetti.
- Tom wasn't faster than me.
- Tom benden daha hızlı değildi.
- I know a faster way to get there.
- Oraya gitmek için daha hızlı bir yol biliyorum.
- I have to find a faster route.
- Daha hızlı bir rota bulmak zorundayım.
- You can work faster than that.
- Sen bundan daha hızlı çalışabilirsin.
- I know I can go faster.
- Daha hızlı gidebileceğimi biliyorum.
- You should talk faster.
- Daha hızlı konuşmalısın.
- I think we can go faster.
- Sanırım daha hızlı gidebiliriz.
- Who swims faster, Tom or Mary?
- Kim daha hızlı yüzer, Tom mu Mary mi?
- The boys climbed up the tree faster than a pack of squirrels.
- Çocuklar ağaca bir sincap sürüsünden daha hızlı tırmandılar.
- Tom could run a lot faster when he was young.
- Tom gençken çok daha hızlı koşabiliyordu.
- Can't you go faster?
- Daha hızlı gidemez misin?
- If I'd driven a little faster, we'd have gotten there on time.
- Biraz daha hızlı sürseydik, oraya zamanında varırdık.
- The new model was larger, faster and more refined than its predecessor.
- Yeni model, selefinden daha büyük, daha hızlı ve daha zarifti.
- Can't you run any faster?
- Daha hızlı koşamaz mısınız?
- Tom is so much faster than I am.
- Tom benden çok daha hızlı.
- Can't you run any faster?
- Daha hızlı koşamaz mısın?
- Can Tom really swim faster than you?
- Tom gerçekten senden daha hızlı yüzebilir mi?
- He does it faster than me.
- Benden daha hızlı yapıyor.
- Tom can do it faster than me.
- Tom bunu benden daha hızlı yapabilir.
- The superexpress Nozomi runs faster than the Hikari.
- Süper ekspres Nozomi, Hikari'den daha hızlı çalışıyor.
- His heart suddenly began to beat faster.
- Kalbi aniden daha hızlı atmaya başladı.
- Tom is faster than Mary, isn't he?
- Tom Mary'den daha hızlı, değil mi?
- The TGV goes faster than any other train in the world.
- TGV dünyadaki herhangi bir trenden daha hızlı gider.
- We would've been able to do this faster if Tom weren't here.
- Tom burada olmasaydı bu işi daha hızlı halledebilirdik.
- You're way faster than me.
- Benden çok daha hızlısın.
- Public transportation is only faster than private transportation in urban areas.
- Toplu taşıma sadece kentsel alanlarda özel taşımadan daha hızlıdır.
- She felt her heart beat faster.
- Kalbinin daha hızlı attığını hissetti.
- She calculates faster than any other student.
- Diğer tüm öğrencilerden daha hızlı hesap yapıyor.
- A car is faster than a bicycle.
- Bir araba, bisikletten daha hızlıdır.
- Tom and Mary do that faster than we do.
- Tom ve Mary bunu bizim yaptığımızdan daha hızlı yapar.
- He can swim faster than any other boy in his class.
- Sınıftaki diğer tüm çocuklardan daha hızlı yüzebiliyor.
- Tom might be faster at doing that than Mary.
- Tom bunu Mary'den daha hızlı yapıyor olabilir.
- Tom needs to work faster.
- Tom'un daha hızlı çalışması gerekiyor.
- Tom does that faster than me.
- Tom bunu benden daha hızlı yapar.
- Please go faster.
- Lütfen daha hızlı gidin.
- The new computer is ten times faster than the old.
- Yeni bilgisayar eski bilgisayardan on kat daha hızlı.
- He does it faster than me.
- O bunu benden daha hızlı yapar.
- Grass doesn't grow faster if you pull it.
- Çekersen çimenler daha hızlı büyümez.
- A car is faster than a bicycle.
- Araba bisikletten daha hızlıdır.
- The TGV goes faster than any other train in the world.
- TGV, dünyadaki diğer tüm trenlerden daha hızlı gidiyor.
- Drive faster.
- Daha hızlı sür.
- When she walked through the door, my heart began to beat faster.
- O, kapıdan içeri girdiğinde kalbim daha hızlı atmaya başladı.
- I can do it faster on my own.
- Tek başıma daha hızlı yapabilirim.
- You're much faster than I am.
- Benden çok daha hızlısın.
- Tom can do that faster than me.
- Tom bunu benden daha hızlı yapabilir.
- They are faster than we are.
- Onlar bizden daha hızlı.
- I work faster alone.
- Yalnızken daha hızlı çalışırım.
- Even though the speed limit was 55 miles per hour, Tom was driving much faster.
- Hız limiti saatte 55 mil olmasına rağmen Tom çok daha hızlı sürüyordu.
- We must work faster.
- Daha hızlı çalışmalıyız.
- You've got to go faster.
- Daha hızlı gitmek zorundasın.
- The world changes faster and faster.
- Dünya gitgide daha hızlı değişiyor.
- I want to go faster.
- Daha hızlı gitmek istiyorum.
- Those jets were faster than lightning.
- O jetler yıldırımdan daha hızlıydı.
- The new model was larger, faster and more refined than its predecessor.
- Yeni model öncekinden daha büyük, daha hızlı ve daha rafineydi.
- Tom is faster than you think.
- Tom düşündüğünden daha hızlı.
- If I'd driven a little faster, we'd have gotten there on time.
- Biraz daha hızlı sürseydim, oraya zamanında varmış olurduk.
- A fire can spread faster than you can run.
- Bir yangın sizin koşabileceğinizden daha hızlı yayılabilir.
- Tom was speaking faster than usual.
- Tom normalden daha hızlı konuşuyordu.
Show More (97)
|