| 1 |
for good |
temelli |
adv. |
|
- Has John returned to America for good?
- John Amerika'ya temelli mi döndü?
- He said good-bye for good.
- Temelli veda etti.
- I regret to say he's gone for good.
- Onun temelli gittiğini söylemekten üzüntü duyuyorum.
- He says he is leaving the country for good.
- Ülkeyi temelli terk edeceğini söylüyor.
- Tom has left for good.
- Tom temelli gitti.
- I regret to say he's gone for good.
- Ne yazık ki o, temelli gitti.
- Tom has gone for good.
- Tom temelli gitti.
- Has Jane left Japan for good?
- Jane Japonya'yı temelli terk mi etti?
- Chaplin left America for good.
- Chaplin, Amerika'yı temelli terk etti.
- He will leave here for good.
- Buradan temelli ayrılacak.
- He intends to live in Japan for good.
- Japonya'da temelli yaşamak niyetindeydi.
- Has Ken left Japan for good?
- Ken Japonya'yı temelli mi terk etti?
- Jane has gone to France for good.
- Jane Fransa'ya temelli gitti.
- He intends to live in Japan for good.
- Temelli Japonya'da yaşamaya niyetli.
- Tom needs to retire for good.
- Tom'un temelli emekli olması gerekiyor.
- He left Japan for good.
- Japonya'dan temelli ayrıldı.
- You aren't leaving Japan for good, are you?
- Japonya'yı temelli terk etmiyorsun, değil mi?
- Maybe Tom should consider the possibility that Mary has left him for good.
- Belki de Tom, Mary'nin onu temelli terk ettiği ihtimalini düşünmeli.
- The store closed down for good.
- Mağaza temelli kapandı.
Show More (16)
|
| 2 |
for good |
temelli olarak |
adv. |
|
- We shall probably deal with the matter for good early next year.
- Muhtemelen önümüzdeki yılın başlarında konuyu temelli olarak ele alacağız.
- We shall probably deal with the matter for good early next year.
- Bu konuyu muhtemelen önümüzdeki yılın başlarında temelli olarak ele alacağız.
- Tom intends to live in Japan for good.
- Tom temelli olarak Japonya'da yaşamak niyetinde.
- She has decided to live in the United States for good.
- Temelli olarak Birleşik Devletler'de yaşamaya karar verdi.
- You aren't leaving Japan for good, are you?
- Japonya'dan temelli olarak ayrılmıyorsun, değil mi?
- Jane has gone to France for good.
- Jane temelli olarak Fransa'ya gitti.
Show More (3)
|
| 3 |
for good |
kesinlikle |
adv. |
|
- Cooperation with the legislature is absolutely essential for good financial management.
- İyi bir mali yönetim için yasama organı ile işbirliği kesinlikle gereklidir.
- Tom needs to retire for good.
- Tom'un kesinlikle emekli olması gerekir.
Show More (-1)
|
| 4 |
for good |
sonsuz |
adv. |
|
- I'll remember this incident for good.
- Bu olayı sonsuza kadar hatırlayacağım.
- He said good-bye for good.
- O, sonsuza kadar elveda dedi.
Show More (-1)
|
| 5 |
for good |
geri dönmemek üzere |
adv. |
|
- Has Ken left Japan for good?
- Ken Japonya'dan geri dönmemek üzere mi ayrıldı?
- He will leave here for good.
- Geri dönmemek üzere buradan ayrılacak.
Show More (-1)
|
| 6 |
for good |
sonsuza dek |
adv. |
|
- He left Japan for good.
- O sonsuza dek Japonya'ya terk etti.
Show More (-2)
|
