|
- If they all go wrong at the same time, we will end up with a right mess, and Sabena is a tragic case in point.
- Eğer hepsi aynı anda ters giderse tam bir karmaşa ile karşı karşıya kalırız ve Sabena bunun trajik bir örneğidir.
- We are now also to have a monitoring unit for picking up signals if something goes wrong.
- Artık bir şeyler ters gittiğinde sinyal almak için bir izleme birimimiz de olacak.
- It also means solidarity in liability should something go wrong - not that anyone expects it to.
- Bir şey ters giderse, sorumlulukta dayanışmanın olduğu anlamına gelir - kimse bunun olacağını beklemese de.
- That way, nothing can go wrong.
- Bu şekilde hiçbir şey ters gidemez.
- If we do not devote any attention to that group, things are bound to go wrong.
- Eğer bu gruba gereken ilgiyi göstermezsek işlerin ters gitmesi kaçınılmazdır.
- Apparently, the EU was even inflexible in the negotiations and this is why everything went wrong.
- Görünüşe göre, AB müzakerelerde bile esnek değildi ve bu yüzden her şey ters gitti.
- If you agree to let the rot set in, you should not be the first to complain when all goes wrong in the future.
- Eğer çürümeye izin vermeyi kabul ediyorsanız, gelecekte her şey ters gittiğinde ilk şikayet eden siz olmamalısınız.
- What happens then if something goes wrong in 2005?
- 2005'te bir şeyler ters giderse o zaman ne olur?
- In practice, a great deal goes wrong during the mixing, sorting and storing involved.
- Pratikte karıştırma, ayırma ve depolama sırasında pek çok şey ters gitmektedir.
- If you agree to let the rot set in, you should not be the first to complain when all goes wrong in the future.
- Çürümeye izin vermeyi kabul ediyorsanız, gelecekte her şey ters gittiğinde ilk şikayet eden siz olmamalısınız.
- What went wrong in Gothenburg and Genoa did not in Ghent.
- Gotenburg ve Cenova'da ters giden şeyler Gent'te ters gitmedi.
- The company had applied for, and obtained, all the necessary licences, so nothing could go wrong.
- Şirket gerekli tüm lisanslar için başvuruda bulunmuş ve bunları almıştı, dolayısıyla hiçbir şey ters gidemezdi.
- Something went wrong that morning.
- O sabah bir şeyler ters gitti.
- Tom found out what went wrong.
- Tom neyin ters gittiğini buldu.
- How can so many things go wrong at once?
- Bu kadar çok şey aynı anda nasıl ters gidebilir?
- Almost everything went wrong.
- Neredeyse her şey ters gitti.
- I have a nasty feeling something's gone wrong.
- İçimde bir şeylerin ters gittiğine dair kötü bir his var.
- Everything's gone wrong.
- Her şey ters gitti.
- It all went wrong.
- Her şey ters gitti.
- What else can go wrong?
- Başka ne ters gidebilir?
- Everything goes wrong when I leave.
- Ben gidince her şey ters gidiyor.
- It seems something's gone wrong.
- Bir şeyler ters gitmiş gibi görünüyor.
- Something went wrong and Tom died.
- Bir şeyler ters gitti ve Tom öldü.
- Everything went wrong for him.
- Onun için her şey ters gitti.
- Almost everything that could go wrong did.
- Ters gidebilecek neredeyse her şey ters gitti.
- If something goes wrong, call Tom.
- Bir şeyler ters giderse Tom'u ara.
- Nothing can go wrong.
- Hiçbir şey ters gidemez.
- Something went wrong that morning.
- O sabah bir şey ters gitti.
- Anything that can go wrong will.
- Ters gidebilecek her şey ters gider.
- Something is always going wrong with the machine.
- Makinede her zaman bir şeyler ters gidiyor.
- All their plans have gone wrong.
- Bütün planları ters gitti.
- If something goes wrong, call Tom.
- Eğer bir şeyler ters giderse, Tom'u ara.
- Let's hope they call you if something goes wrong.
- Umalım da bir şeyler ters giderse seni arasınlar.
- Tom wants me to take responsibility for everything that went wrong.
- Tom ters giden her şeyin sorumluluğunu almamı istiyor.
- If anything goes wrong, I'll give you a call.
- Bir şey ters giderse, seni ararım.
- I wonder what'll go wrong next?
- Acaba şimdi ne ters gidecek?
- Nothing else can go wrong.
- Başka hiçbir şey ters gidemez.
- But something has gone wrong.
- Ama bir şeyler ters gitti.
- Sorry, something went wrong.
- Üzgünüm, bir şeyler ters gitti.
- Why is everything going wrong?
- Neden her şey ters gidiyor?
- There are a lot of things that could go wrong with that.
- Onunla ilgili ters gidebilecek bir sürü şey var.
- All our plans went wrong.
- Tüm planlarımız ters gitti.
- I hope nothing goes wrong.
- Umarım hiçbir şey ters gitmez.
- What if something goes wrong?
- Ya bir şeyler ters giderse?
- If anything goes wrong, give me a call.
- Herhangi bir şey ters giderse, beni ara.
- It was a robbery gone wrong.
- Ters gitmiş bir soygundu.
- Everything I undertake goes wrong.
- Üstlendiğim her şey ters gidiyor.
- Everything went wrong.
- Her şey ters gitti.
- I love it when things go wrong.
- İşler ters gittiğinde seviniyorum.
- Something went wrong and Tom died.
- Bir şey ters gitti ve Tom öldü.
- I just hope nothing goes wrong this time.
- Umarım bu sefer hiçbir şey ters gitmez.
- Tom understands what went wrong.
- Tom neyin ters gittiğini anlıyor.
- If something goes wrong, just blame it on the translator.
- Eğer bir şeyler ters giderse, suçu çevirmene at gitsin.
- Something went wrong with the stew.
- Güveçte bir şey ters gitti.
- Nothing can go wrong now.
- Artık hiçbir şey ters gidemez.
- Tom had a back up plan in case something went wrong.
- Bir şeyler ters giderse diye Tom'un yedek bir planı vardı.
- Clearly, something has gone wrong.
- Belli ki bir şeyler ters gitmiş.
- Everything that could go wrong has gone wrong.
- Ters gidebilecek her şey ters gitti.
- If something goes wrong, call me.
- Bir şey ters giderse beni ara.
- Our experiment went wrong last week.
- Deneyimiz geçen hafta ters gitti.
- If something goes wrong, call Tom.
- Ters giden bir şey olursa Tom'u arayın.
- I had to make sure nothing went wrong.
- Hiçbir şeyin ters gitmediğinden emin olmalıydım.
- Why does everything go wrong?
- Neden her şey ters gidiyor?
- What's gone wrong now?
- Şimdi ne ters gitti?
- She felt something go wrong with her car.
- Arabasında bir şeylerin ters gittiğini hissetti.
- Something must have gone wrong.
- Bir şeyler ters gitmiş olmalı.
- Something has gone wrong.
- Bir şeyler ters gitti.
- Little did I imagine that my plan would go wrong.
- Planımın ters gideceğini hayal bile etmedim.
- I love it when things go wrong.
- İşlerin ters gitmesine bayılıyorum.
- In case something goes wrong, please take care of my children.
- Bir şeyler ters giderse, lütfen çocuklarıma göz kulak olun.
- Things went wrong.
- İşler ters gitti.
- I'll try not to think about what might go wrong.
- Neyin ters gidebileceği hakkında düşünmemeye çalışacağım.
- If anything goes wrong, give me a call.
- Ters giden bir şey olursa beni ara.
- Nothing went wrong.
- Hiçbir şey ters gitmedi.
Show More (71)
|
