|
- Anyway, enough of the bad news; now to the good news.
- Neyse, bu kadar kötü haber yeter; şimdi iyi habere geçelim.
- Fortunately, there is also some good news.
- Neyse ki bazı iyi haberler de var.
- This is the good news.
- Bu iyi haber.
- The good news also is that very recently the Council passed the Brussels II Convention.
- İyi haber de Konseyin çok kısa bir süre önce Brüksel II Sözleşmesini kabul etmiş olmasıdır.
- Therefore we cannot, unfortunately, expect good news from Cancun on this point.
- Bu nedenle ne yazık ki Cancun'dan bu konuda iyi haberler bekleyemeyiz.
- That, eventually, was the good news.
- Nihayetinde iyi haber buydu.
- Now for the good news, because this actually eclipses the bad news.
- Şimdi iyi habere gelelim çünkü bu aslında kötü haberi gölgede bırakıyor.
- It is, unfortunately, only next summer that this good news for passengers will be for real.
- Ne yazık ki yolcular için bu iyi haber ancak önümüzdeki yaz gerçek olacak.
- The good news is that voting for Amendment 28 will solve all those problems.
- İyi haber şu ki, Değişiklik 28'e oy vermek tüm bu sorunları çözecektir.
- Does that mean that it is all good news?
- Bu her şeyin iyi haber olduğu anlamına mı geliyor?
- I am not going to talk about the good news in relation to the Madrid Summit.
- Madrid Zirvesi ile ilgili iyi haberlerden bahsetmeyeceğim.
- The good news is that the Council and the Commission say the Northern Dimension is alive and well.
- İyi haber şu ki Konsey ve Komisyon Kuzey Boyutunun canlı ve iyi olduğunu söylüyor.
- The problem has been identified and is being solved and the good news is that the system is now working.
- Sorun tespit edildi ve çözülüyor ve iyi haber şu ki sistem şu anda çalışıyor.
- This is the good news.
- Bu iyi haberdir.
- The merit of providing information quickly is to achieve an effect of surprise when giving good news.
- Hızlı bilgi vermenin faydası, iyi haber verirken sürpriz etkisi yaratmaktır.
- The good news is that you don't need original images to make social media marketing work.
- İyi haber şu ki, sosyal medya pazarlamacılığı yapmak için orijinal görsellere ihtiyacınız yok.
- The good news is that you don't need original images to make social media marketing work.
- İyi haber şu ki, sosyal medya pazarlamasının işe yaraması için orijinal görsellere ihtiyacınız yok.
- Tom had some really good news.
- Tom'un gerçekten iyi haberleri vardı.
- The good news is that we can get in free.
- İyi haber içeriye ücretsiz girebileceğimiz.
- Isn't that good news?
- Bu iyi haber değil mi?
- The good news spread through the village quickly.
- İyi haber, köyde hızla yayıldı.
- She rushed home with the good news.
- İyi haberle eve koştu.
- I'm looking forward to good news.
- İyi haberleri dört gözle bekliyorum.
- We've got good news for you.
- Sizin için iyi haberimiz var.
- Do they have any good news?
- Hiç iyi haberleri var mı?
- I've been expecting good news from them.
- Onlardan iyi haberler bekliyordum.
- I need some good news.
- İyi haberlere ihtiyacım var.
- Tom told me the good news.
- Tom bana iyi haberi verdi.
- Is it good news?
- O iyi haber mi?
- This isn't good news.
- Bu iyi haber değil.
- I'll go tell him the good news.
- Gidip ona iyi haberi vereceğim.
- The good news is that we don't have to go.
- İyi haber şu ki, gitmek zorunda değiliz.
- The good news is that you're not going to die.
- İyi haber şu ki ölmeyeceksin.
- That's the first good news I've heard all day.
- O bütün gün duyduğum ilk iyi haber.
- Good news was in store for us at home.
- Evde bizi iyi haberler bekliyordu.
- I'm aching to tell this good news to my family.
- Bu iyi haberi aileme söylemeye can atıyorum.
- Let me first start with the good news.
- Önce iyi haberle başlayayım.
- I called you last night to give you the good news.
- Sana iyi haber vermek için dün gece seni aradım.
- I'll go tell Tom the good news.
- Gidip Tom'a iyi haberi vereceğim.
- Soon, I'll tell you some good news.
- Yakında sana iyi haberler vereceğim.
- I've been expecting good news from them.
- Onlardan iyi haber bekliyorum.
- That's good news to me.
- Bu, benim için iyi haber.
- Let me go and tell Tom the good news.
- Gidip Tom'a iyi haberi vereyim.
- I'll tell you the good news first.
- Önce iyi haberi vereyim.
- I have good news for you.
- Sana iyi haberlerim var.
- So what's the good news?
- Peki iyi haber ne?
- Tell me you've got good news.
- Bana iyi haberin olduğunu söyle.
- Isn't that good news?
- O, iyi haber değil mi?
- I have some good news to report.
- İyi haberlerim var.
- A little good news wouldn't hurt.
- Biraz iyi haberin zararı olmaz.
- I just told everybody the good news.
- İyi haberi herkese söyledim.
- I'll go tell them the good news.
- Onlara iyi haberi vereceğim.
- Is it good news?
- İyi haber mi?
- I'll go and tell Tom the good news.
- Gidip Tom'a iyi haberi vereyim.
- Did Tom tell you the good news?
- Tom sana iyi haberi söyledi mi?
- What's the good news?
- İyi haber nedir?
- I'm looking forward to good news.
- İyi haberi sabırsızlıkla bekliyorum.
- I have some very good news.
- Çok iyi haberlerim var.
- Tom called Mary to tell her the good news.
- Tom iyi haberi vermek için Mary'yi aradı.
- Is that good news or bad news?
- Bu iyi haber mi, kötü haber mi?
- The good news cheered me up.
- İyi haber beni neşelendirdi.
- The good news is that you don't have cancer.
- İyi haber şu ki kanser değilsiniz.
- Let's go tell Tom the good news.
- Gidip Tom'a iyi haberi verelim.
- From the look on your face, I can tell that you have good news.
- Yüzünüzdeki ifadeden iyi haberleriniz olduğunu anlayabiliyorum.
- She came with good news.
- İyi haberlerle geldi.
- I'll go tell her the good news.
- Gidip ona iyi haberi vereceğim.
- I have some good news.
- İyi haberlerim var.
- Why don't you go tell Tom the good news?
- Niçin iyi haberi Tom'a söylemeye gitmiyorsun?
- Tell me the good news first.
- Önce bana iyi haberi ver.
- I've got good news.
- İyi haberlerim var.
- I can't wait to tell Tom the good news.
- İyi haberi Tom'a söylemek için sabırsızlanıyorum.
- The good news is that you're not going to die.
- İyi haber ölmeyecek olmandır.
- I just told everybody the good news.
- Herkese iyi haberi verdim.
- I have some good news for you.
- Size iyi haberlerim var.
- That's actually the good news.
- Bu aslında iyi haber.
- They were delighted at the good news.
- İyi habere çok sevindiler.
- It was good news.
- İyi haberdi.
- Did Tom tell you the good news?
- Tom sana iyi haberi verdi mi?
- No news is a good news.
- Hiçbir haber iyi haber değildir.
- Soon, I'll tell you some good news.
- Yakında size iyi haberler vereceğim.
- The good news is that we don't have to go.
- İyi haber gitmek zorunda olmamamız.
- It's definitely good news.
- Bu kesinlikle iyi haber.
- I have good news for you, Tom.
- Senin için iyi haberlerim var, Tom.
- I heard the good news.
- İyi haberi duydum.
- I've got really good news.
- Gerçekten iyi haberlerim var.
- I have some good news to share.
- Paylaşacak bazı iyi haberlerim var.
- I have some good news for you.
- Sana bazı iyi haberlerim var.
- Tom told us the good news.
- Tom bize iyi haberi verdi.
- Don't you have any good news?
- Hiç iyi haberin yok mu?
- I have good news for you.
- Senin için iyi haberim var.
- Let's start with the good news.
- İyi haberle başlayalım.
- Tom has some good news.
- Tom'un iyi haberleri var.
- Tom has some very good news.
- Tom'un çok iyi haberleri var.
- Let me first start with the good news.
- Ben önce iyi haberle başlayayım.
- I can't wait to tell Tom the good news.
- Tom'a iyi haberi vermek için sabırsızlanıyorum.
- Tom told us the good news.
- Tom bize iyi haberi söyledi.
- I've got some very good news.
- Çok iyi haberlerim var.
- Just by looking at your face, I know that you have good news.
- Sadece yüzüne bakarak iyi haberlerin olduğunu biliyoruz.
Show More (95)
|
