|
- Selective aid, such as market support and a grass subsidy, are essential.
- Pazar desteği ve çim yardımı gibi seçici yardımlar çok önemlidir.
- Some children are playing on the grass.
- Bazı çocuklar çimlerin üzerinde oynuyor.
- We jumped off our bikes and sat in the grass.
- Bisikletlerimizden atladık ve çimlere oturduk.
- Tom is lying on the grass.
- Tom çimlerin üzerinde yatıyor.
- Stay off the grass.
- Çimlerden uzak dur.
- The lecture was as boring as watching grass grow.
- Konferans çimlerin büyümesini izlemek kadar sıkıcıydı.
- He lay down on the grass.
- O çimin üstüne uzanmıştı.
- The grass was growing so quickly, it had to be cut every week.
- Çimler o kadar hızlı büyüyordu ki, her hafta kesilmesi gerekiyordu.
- Grass doesn't grow faster if you pull it.
- Eğer çekerseniz çim hızlı büyümez.
- Keep off the grass.
- Çimlere basmayın.
- You like laying on the grass.
- Çimlere uzanmayı seviyorsun.
- There is green grass on the field.
- Sahada yeşil çim var.
- They rolled around in the grass.
- Çimde yuvarlandılar.
- Keep off the grass!
- Çimlere basmayın!
- He lay in the grass.
- Çimlerde yatıyor.
- They were sitting on the grass.
- Çimlerin üzerinde oturuyorlardı.
- The boys do not sit on benches in the garden, but lie on the soft grass.
- Çocuklar bahçedeki banklara oturmuyor, yumuşak çimlerin üzerine uzanıyorlar.
- Kyoko is lying on the grass.
- Kyoko, çimde uzanmaktadır.
- Keep off the grass.
- Çimlerden uzak dur.
- This grass needs cutting.
- Bu çim kesilmeli.
- I'm lying on the grass.
- Çimlerin üzerinde yatıyorum.
- There's a lot of grass in our garden, and there are many pretty flowers and tall trees.
- Bahçemizde bir sürü çim var, çok güzel çiçekler ve uzun ağaçlar var.
- The grass in the park is green and beautiful.
- Parktaki çim yeşil ve güzel.
- Please don't walk on the grass.
- Lütfen çimlerin üzerinde yürüme.
- He laid down in the grass.
- Çimlere uzandı.
- An estimated 20% of the water used by homeowners in cities is used for their grass.
- Şehirlerdeki ev sahiplerinin kullandığı suyun tahminen %20'si çimler için kullanılıyor.
- The grass is starting to become green.
- Çim yeşeriyor.
- The grass is too yellow.
- Çimler çok sarı.
- Tom sat on the grass under a coconut tree.
- Tom bir hindistan cevizi ağacının altındaki çimlere oturdu.
- The grass was soft.
- Çim yumuşaktı.
- Stay off the grass.
- Çimlerden uzak durun.
- They sat on the grass, playing ukulele and singing.
- Çimlere oturup ukulele çalıp şarkı söylediler.
- Don't walk on the grass.
- Çim üzerinde yürüme.
- We lay on the grass.
- Biz çimlerin üzerinde uzandık.
- He lay down on the grass and went to sleep.
- Çim üzerine uzandı ve uykuya daldı.
- Mary sat on the grass, playing ukulele.
- Mary çimlere oturmuş, ukulele çalıyordu.
- The grass looks nice.
- Çim güzel görünüyor.
- He can hear the grass growing.
- Çimlerin büyüdüğünü duyabiliyor.
- He was lying on the grass.
- Çimlerin üzerinde yatıyordu.
- Tom is lying on the grass under an apple tree.
- Tom elma ağacının altında çimin üzerinde uzanıyor.
- There is frost on the grass.
- Çİmin üzerinde don var.
- The black dog on the grass was exposed to the sun.
- Çimin üzerindeki siyah köpek güneşe maruz kaldı.
- Mary unfolded the blanket and spread it out over the grass.
- Mary battaniyeyi açtı ve onu çimin üzerine yaydı.
- Tom told Mary not to walk on the grass.
- Tom, Mary'ye çimlerin üzerinde yürümemesini söyledi.
- The flowers seem more colourful, and the grass greener.
- Çiçekler daha renkli ve çim daha yeşil görünüyor.
- I love walking barefoot on the grass.
- Çimlerin üzerinde çıplak ayakla dolaşmayı severim.
- Don't walk on the grass.
- Çimlerin üzerinde yürüme.
- She laid herself on the grass.
- Kendini çimlerin üzerine bıraktı.
- The grass is green.
- Çimler yeşil.
- The grass is always greener on the other side of the hill.
- Çimler her zaman tepenin diğer tarafında daha yeşildir.
- An estimated 20% of the water used by homeowners in cities is used for their grass.
- Şehirlerde ev sahipleri tarafından kullanılan suyun tahminen %20'si onların çimleri için kullanılır.
- He spent the night lying on the grass, looking at the stars.
- Geceyi çim üzerinde yıldızlara bakarak geçirdi.
- Hyacinths and fresh-cut grass remind me of my childhood.
- Sümbüller ve taze kesilmiş çimler bana çocukluğumu hatırlatıyor.
- This grass is too wet to sit on.
- Bu çimler oturmak için çok ıslak.
- Tom was lying on the grass.
- Tom çimlere uzanıyordu.
- They sat on the grass, playing ukulele and singing.
- Çimlerin üzerine oturup ukulele çalıp şarkı söylediler.
- The grass in the park is green and beautiful.
- Parktaki çimler yeşil ve güzel.
- He can hear the grass growing.
- O, büyüyen çimi duyabiliyor.
- They were lying on the grass.
- Çimlerin üzerinde yatıyorlardı.
- Tom lay down on the grass.
- Tom çimin üzerine uzandı.
- Because of the drought, the grass has withered.
- Kuraklık nedeniyle çimler kurudu.
- Tom loves to lie in the grass on a sunny day.
- Tom güneşli bir günde çimlere uzanmayı sever.
- Don't lie on the damp grass.
- Nemli çimlere uzanma.
- Traditional hula dancers did not wear grass skirts.
- Geleneksel hula dansçıları çim etekler giymiyorlardı.
- The grass needs cutting.
- Çimlerin kesilmesi gerekiyor.
- I found them lying on the artificial grass.
- Onları suni çimlerin üzerinde yatarken buldum.
- Tom was lying on the grass.
- Tom çimlerin üzerinde yatıyordu.
- The gardener didn't let us walk on the grass.
- Bahçıvan çimlerin üzerinde yürümemize izin vermedi.
- He loves to lie in the grass on a sunny day.
- Güneşli günlerde çimlerin üzerinde yatmayı sever.
- The grass looks nice.
- Çimler güzel görünüyor.
- They sat on the grass, playing ukulele and singing.
- Çimlere oturmuş, ukulele çalıp, şarkı söylüyorlardı.
- The dog lying on the grass is mine.
- Çimlerin üzerinde yatan köpek benim.
- Let's sit here on the grass.
- Burada çimlerin üzerinde oturalım.
- Let's sit here on the grass.
- Burada çimin üstünde oturalım.
- Tom sat on the grass, playing ukulele.
- Tom çimlere oturmuş, ukulele çalıyormuş.
- It's illegal to walk on the grass, but what about running?
- Çimlerde yürümek yasak, peki ya koşmak?
- There is frost on the grass.
- Çimlerin üzerinde don var.
- Tom and Mary rolled around in the grass.
- Tom ve Mary çimlerde yuvarlandılar.
- This grass is too wet to sit on.
- Bu çim üstüne oturmak için çok yaş.
- He lay down on the grass and went to sleep.
- Çimlerin üzerine uzandı ve uyudu.
- The children trampled on the grass and the guard scolded them.
- Çocuklar çimleri çiğnediler ve bekçi onları azarladı.
- The grass isn't green enough.
- Çim yeterince yeşil değil.
- The grass was soft.
- Çimler yumuşaktı.
- He is lying on the grass.
- O, çimde uzanıyor.
- He loves to lie in the grass on a sunny day.
- Güneşli bir günde çimlere uzanmayı çok sever.
- Tom is lying on the grass under an apple tree.
- Tom bir elma ağacının altında çimlerin üzerinde uzanıyor.
- A field of grass can be quite beautiful.
- Bir çim alanı oldukça güzel olabilir.
- We sat on the grass.
- Çimin üzerinde oturduk.
- Because of the drought, the grass has withered.
- Kuraklık yüzünden çimler soldu.
- This is the first time I've ever lain on this grass.
- Bu çimlere ilk kez uzanıyorum.
- In the sunlight my head started to spin, and I lay down to have a rest on the grass.
- Güneş ışığında başım dönmeye başladı ve dinlenmek için çimlerin üzerine uzandım.
- Tom lay down on the grass.
- Tom çimlere uzandı.
- The grass isn't green enough.
- Çimler yeterince yeşil değil.
- The flowers seem more colourful, and the grass greener.
- Çiçekler daha renkli ve çimler daha yeşil görünüyor.
- Traditional hula dancers did not wear grass skirts.
- Geleneksel hula dansçıları çim etek giymezdi.
- Tom told Mary not to walk on the grass.
- Tom Mary'ye çimlerin üzerinde yürümemesini söyledi.
- We can see wild animals lying in the grass.
- Çimde yatan vahşi hayvanları görebiliriz.
- He was lying on the grass.
- O çimlerin üzerinde yatıyordu.
- There is green grass on the field.
- Sahada yeşil çimler var.
- As a boy, I used to lie on my back on the grass and look at white clouds.
- Çocukken çimin üstünde sırtüstü uzanır beyaz bulutlara bakardım.
- She laid herself on the grass.
- O, çime uzandı.
- Keep off the grass!
- Çimlerden uzak dur!
- My dog often lies on the grass.
- Köpeğim sık sık çimlerin üzerinde yatar.
- He is lying on the grass.
- Çimlerin üzerinde yatıyor.
- It's illegal to walk on the grass, but what about running?
- Çimlerde yürümek yasak ama ya koşmak?
- I love walking barefoot on the grass.
- Çimlerin üzerinde çıplak ayakla yürümeyi seviyorum.
- She watched the grass turn green.
- Çimlerin yeşermesini izledi.
- The grass is dying.
- Çimler ölüyor.
- Because of the drought, the grass has withered.
- Kuraklık yüzünden çimler kurudu.
- My neighbor is planting new grass in his yard.
- Komşum bahçesine yeni çim ekiyor.
- The girls wore grass skirts and had flowers around their necks.
- Kızlar çim etekler giyiyordu ve boyunlarında çiçekler vardı.
- Don't trample on the grass.
- Çimlere basmayın.
- I'm lying on the grass.
- Çimlere uzanıyorum.
- Tom stretched out on the grass and fell asleep.
- Tom çimlere uzandı ve uyuyakaldı.
- He lay down on the grass.
- Çimlerin üzerine uzandı.
- Tom and Mary rolled around in the grass.
- Tom ve Mary çimde yuvarlandı.
- Let's sit on the grass.
- Çimde oturalım.
- We laid the injured man on the grass.
- Yaralı adamı çimlerin üzerine yatırdık.
- I hear the grass in England is green even in the winter.
- İngiltere'de çimlerin kışın bile yeşil olduğunu duydum.
- There is frost on the grass this morning.
- Bu sabah çimlerin üzerinde kırağı var.
- We sat on the grass.
- Çimlerin üzerine oturduk.
- The grass is dying.
- Çim ölüyor.
- We lay down on the grass and stared at the night sky.
- Çimlere uzandık ve gece gökyüzüne baktık.
- They rolled around in the grass.
- Çimlerde yuvarlandılar.
- This is the first time I've ever lain on this grass.
- Bu çime ilk kez uzandım.
- They were sitting on the grass.
- Onlar çim üzerinde oturuyorlardı.
- Tom sat on the grass under a coconut tree.
- Tom hindistan cevizi ağacının altında çimlerde oturdu.
- They were lying on the grass.
- Onlar çim üzerinde uzanıyorlardı.
- There is frost on the grass this morning.
- Bu sabah çimlerin üzerinde don var.
- Because of the drought, the grass has withered.
- Kuraklıktan dolayı, çim soldu.
- They danced merrily together on the grass.
- Çimlerin üzerinde neşeyle dans ettiler.
- The black dog on the grass was exposed to the sun.
- Çimlerin üzerindeki siyah köpek güneşe maruz kalmıştı.
- He spent the night lying on the grass, looking at the stars.
- Geceyi çimlere uzanıp yıldızlara bakarak geçirdi.
- He laid down in the grass.
- O, çimlerin üzerine uzandı.
- This grass needs cutting.
- Bu çimlerin kesilmesi gerekiyor.
- The grass is yellow.
- Çim sarıdır.
- He lay in the grass.
- Çimlere uzandı.
- I found them lying on the artificial grass.
- Onların yapay çimin üzerinde uzandıklarını gördüm.
Show More (136)
|
|
- We parliamentarians are certainly not letting the grass grow under our feet.
- Biz parlamenterler kesinlikle ayaklarımızın altındaki çimenlerin büyümesine izin vermiyoruz.
- This was a nice, perfectly clear river, flowing over grass.
- Bu güzel, tamamen berrak bir nehirdi, çimenlerin üzerinden akıyordu.
- This was a nice, perfectly clear river, flowing over grass.
- Çimenler üzerinden akan hoş, tertemiz bir nehirdi bu.
- It has green grass and water everywhere.
- Her yerde yeşil çimenler ve su var.
- It has green grass and water everywhere.
- Her yerde yeşil çimen ve su var.
- This was a nice, perfectly clear river, flowing over grass.
- Bu, çimenlerin üzerinden akan güzel, tertemiz bir nehirdi.
- There is green grass on the field.
- Sahada yeşil çimen var.
- They danced merrily together on the grass.
- Onlar çimenlerin üzerinde birlikte neşeyle dans ettiler.
- The wind is blowing on the grass.
- Rüzgâr çimenlerin üzerinde esiyor.
- Tom is lying on the grass.
- Tom çimenin üzerinde yatıyor.
- The grass is yellow.
- Çimenler sarı.
- Some children are playing on the grass.
- Bazı çocuklar çimenlerin üzerinde oynuyor.
- In the morning, it is good to touch barefoot the dew on the grass.
- Sabahları, çimenlerin üzerindeki çiğe çıplak ayakla dokunmak güzeldir.
- The grass is always greener on the other side of the fence.
- Çitin diğer tarafındaki çimenler her zaman daha yeşildir.
- We cut away all the grass and weeds around the church.
- Biz kilisenin etrafındaki bütün çimenleri ve yabani otları kestik.
- Tom stretched out on the grass and fell asleep.
- Tom çimenlerin üzerinde uzandı ve uykuya daldı.
- The grass is always greener on the other side.
- Diğer tarafta çimenler her zaman daha yeşildir.
- Please don't walk on the grass.
- Lütfen çimenlerin üzerinde yürümeyin.
- The grass is starting to become green.
- Çimenler yeşermeye başladı.
- As a boy, I used to lie on my back on the grass and look at white clouds.
- Çocukken çimenlerin üzerine sırt üstü uzanıp beyaz bulutlara bakardım.
- Tom sat on the grass next to Mary.
- Tom, Mary'nin yanındaki çimenlere oturdu.
- I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk.
- Seni şu büyük meşe ağacının altındaki yeşil çimenlere yatıracağım ve sonra ağacın gövdesine baş harflerimizi kazıyacağım.
- Let's sit on the grass.
- Hadi çimenlere oturalım.
- There is green grass on the field.
- Sahada yeşil çimenler var.
- The girls wore grass skirts and had flowers around their necks.
- Kızlar çimen etekler giymişler ve boyunlarında çiçekler varmış.
- We lay on the grass.
- Çimenlere uzandık.
- The tree throws a shadow on the grass.
- Ağaç çimenlerin üzerine gölge düşürüyor.
- Grass doesn't grow faster if you pull it.
- Çekersen çimenler daha hızlı büyümez.
- My dog often lies on the grass.
- Köpeğim sık sık çimene uzanır.
- The grass is green.
- Çimen yeşildir.
- The lecture was as boring as watching grass grow.
- Ders, çimenlerin büyümesini izlemek kadar sıkıcıydı.
- The blackbird found a little red worm in the green grass.
- Karatavuk yeşil çimenlerde küçük kırmızı bir solucan buldu.
- The cows were moving very slowly through the long green grass.
- Inek, uzun, yeşil çimenlerin arasında çok yavaş hareket ediyordu.
- Tom loves to lie in the grass on a sunny day.
- Güneşli bir günde, Tom çimende uzanmayı sever.
- Grass grew.
- Çimenler büyüdü.
Show More (32)
|
