| 1 |
immense |
muazzam |
adj. |
|
- But we were not aware of the immense irresponsibility of the occupiers.
- Ancak işgalcilerin muazzam sorumsuzluğunun farkında değildik.
- We are facing a violation of human rights on an immense scale.
- Muazzam ölçekte bir insan hakları ihlaliyle karşı karşıyayız.
- The impact of 11 September on world politics has been immense.
- 11 Eylül'ün dünya siyaseti üzerindeki etkisi muazzam olmuştur.
- You provided an immense service to the environment and strengthened European influence.
- Çevreye muazzam bir hizmet sundunuz ve Avrupa'nın etkisini güçlendirdiniz.
- Therefore we should all be in favour of more competition in the award of such immense contracts.
- Bu nedenle hepimiz bu tür muazzam sözleşmelerin verilmesinde daha fazla rekabetten yana olmalıyız.
- Many thanks for your immense cooperation during this period.
- Bu süre zarfında göstermiş olduğunuz muazzam işbirliği için çok teşekkür ederiz.
- The Northern Dimension offers immense potential in the area of energy policy.
- Kuzey Boyutu enerji politikası alanında muazzam bir potansiyel sunmaktadır.
- It was produced after an immense amount of work very late at night.
- Gece geç saatlere kadar süren muazzam bir çalışmanın ardından üretildi.
- An immense monument was erected in honor of the eminent philosopher.
- Ünlü filozofun onuruna muazzam bir anıt dikilmişti.
- An immense monument was erected in honor of the eminent philosopher.
- Büyük filozofun şerefine muazzam bir anıt dikildi.
- That play was an immense success.
- O oyun muazzam bir başarıydı.
- The earthquake caused a tsunami of immense size.
- Deprem muazzam büyüklükte bir tsunamiye neden oldu.
- The possibilities are immense.
- Olasılıklar muazzam.
- Brazil is very rich; its richness is immense; coffee is one of its greatest riches.
- Brezilya çok zengindir; zenginliği muazzamdır; kahve ise en büyük zenginliklerinden biridir.
Show More (11)
|
| 2 |
immense |
çok büyük |
adj. |
|
- The cost to the Netherlands alone is immense, tens of millions of euros.
- Sadece Hollanda'ya maliyeti çok büyük, on milyonlarca avro.
- The constant physical and emotional suffering caused by the implant operations is often immense.
- İmplant operasyonlarının neden olduğu sürekli fiziksel ve duygusal acı genellikle çok büyüktür.
- The devastation is immense and the people are in deep despair.
- Yıkım çok büyük ve insanlar derin bir umutsuzluk içinde.
- The task before us is immense, but I believe that we can achieve it.
- Önümüzde çok büyük bir görev var, ancak bunu başarabileceğimize inanıyorum.
- The devastation is immense and the people are in deep despair.
- Yıkım çok büyüktür ve insanlar derin bir umutsuzluk içindedir.
- Public interest in food safety is immense, as we know.
- Bildiğimiz gibi gıda güvenliğine yönelik kamuoyu ilgisi çok büyük.
- Public interest in food safety is immense, as we know.
- Bildiğimiz üzere gıda güvenliğine yönelik kamu ilgisi çok büyüktür.
- Human suffering in North Korea is immense.
- Kuzey Kore'de insanların çektiği acılar çok büyük.
- The task before us is immense, but I believe that we can achieve it.
- Önümüzde çok büyük bir görev var ancak bunu başarabileceğimize inanıyorum.
- She seems to take immense pleasure in playing with children.
- O, çocuklarla oynamaktan çok büyük zevk alıyor gibi görünüyor.
- That play was an immense success.
- O oyun çok büyük bir başarı elde etti.
- He left an immense fortune to his children.
- Çocuklarına çok büyük bir servet bıraktı.
Show More (9)
|
| 3 |
immense |
büyük |
adj. |
|
- She inherited an immense fortune after her father's death.
- Babasının ölümünden sonra ona büyük bir servet miras kaldı.
Show More (-2)
|
| 4 |
immense |
engin |
adj. |
|
- Sailors spend weeks or months in the immense ocean.
- Denizciler engin okyanusta haftalar ya da aylar harcarlar.
Show More (-2)
|
| 5 |
immense |
uçsuz bucaksız |
adj. |
|
- Sailors spend weeks or months in the immense ocean.
- Denizciler uçsuz bucaksız okyanusta haftalar ya da aylar geçirirler.
Show More (-2)
|
