|
- There is another element which I would not like to pass over in silence.
- Sessizce geçiştirmek istemediğim bir başka unsur daha var.
- The men looked at Jessie in silence.
- İnsanlar sessizce Jessie'ye baktı.
- Tom and Mary ate in silence.
- Tom ve Mary sessizce yediler.
- My companions were watching me in silence and, unlike other times when my wonder had made them laugh, they remained serious.
- Arkadaşlarım beni sessizce izliyorlardı ve şaşkınlığımın onları güldürdüğü diğer zamanların aksine, ciddiyetlerini koruyorlardı.
- Tom and his uncle walked together in silence.
- Tom ve amcası sessizce birlikte yürüdüler.
- Tom and Mary sat in silence.
- Tom ve Mary sessizce oturdular.
- Tom and Mary walked in silence through the park.
- Tom ve Mary parkta sessizce yürüyorlardı.
- We sat at the table in silence.
- Biz sessizce masaya oturduk.
- She hung up in silence.
- O, sessizce telefonu kapadı.
- Tom sat in silence for 30 minutes.
- Tom 30 dakika boyunca sessizce oturdu.
- They watched me in silence.
- Beni sessizce izlediler.
- He listened to her in silence.
- Onu sessizce dinledi.
- Tom and Mary walked in silence through the park.
- Tom ve Mary parkta sessizce yürüdüler.
- Except for him, the family was all watching TV in silence.
- Onun dışında tüm aile sessizce televizyon izliyordu.
- The devout pray in silence.
- Dindarlar sessizce dua eder.
- He neither spoke nor wept, but went out in silence.
- O, ne konuştu nede ağladı, sessizce dışarı çıktı.
- Tom wept in silence.
- Tom sessizce ağladı.
- She sat there in silence.
- Orada sessizce oturdu.
- Except for him, the family was all watching TV in silence.
- Onun dışında bütün aile sessizce televizyon izliyordu.
- Except for Tom, the family was all watching TV in silence.
- Tom hariç, bütün aile sessizce TV izliyordu.
- My companions were watching me in silence and, unlike other times when my wonder had made them laugh, they remained serious.
- Arkadaşlarım beni sessizce izliyordu ve şaşkınlığımın onları güldürdüğü diğer zamanların aksine, ciddiyetlerini koruyorlardı.
- Except for Tom, the family was all watching TV in silence.
- Tom dışında tüm aile sessizce televizyon izliyordu.
- Tom and his uncle walked together in silence.
- Tom ve amcası sessizce birlikte yürüdü.
- Pierre smiled in silence.
- Pierre sessizce gülümsedi.
- Hundreds of soldiers ate in silence around their campfires.
- Yüzlerce asker kamp ateşlerinin etrafında sessizce yemek yedi.
- Tom and Mary sat in silence.
- Tom ve Mary sessizce oturdu.
- We sat together in silence for some time.
- Bir süre sessizce oturduk.
- Tom ate in silence.
- Tom sessizce yedi.
- You don't need to suffer in silence.
- Sessizce acı çekmek zorunda değilsiniz.
- He listened to her in silence.
- Sessizce onu dinledi.
- They sat in silence.
- Sessizce oturdular.
- The men looked at Jessie in silence.
- Adamlar sessizce Jessie'ye baktılar.
- Tom sat there in silence.
- Tom orada sessizce oturuyordu.
- Tom and Mary walked for a moment in silence.
- Tom ve Mary bir süre sessizce yürüdüler.
- She hung up in silence.
- Sessizce telefonu kapattı.
- He sat in silence and was looking straight ahead of him.
- Sessizce oturuyor ve dosdoğru önüne bakıyordu.
- They went on eating in silence.
- Sessizce yemek yemeye devam ettiler.
- Tom sipped his hot chocolate in silence.
- Tom sıcak çikolatasını sessizce yudumladı.
- All I can do is work in silence.
- Bütün yapabildiğim sessizce çalışmak.
- They watched me in silence.
- Onlar sessizce beni izlediler.
- In silence, she placed her left hand in my right hand.
- Sessizce, sol elini benim sağ elime koydu.
- We sat at the table in silence.
- Sessizce masaya oturduk.
- Tom ate in silence.
- Tom sessizce yemek yedi.
- Tom drank in silence.
- Tom sessizce içti.
- Hundreds of soldiers ate in silence around their campfires.
- Yüzlerce asker kamp ateşlerinin etrafında sessizce yemek yediler.
- Tom sat in silence for 30 minutes.
- Tom, 30 dakika sessizce oturdu.
- In silence, she placed her left hand in my right hand.
- Sessizce sol elini sağ elimin içine koydu.
- He neither spoke nor wept, but went out in silence.
- Ne konuştu ne de ağladı, ama sessizce dışarı çıktı.
- They sat in silence.
- Onlar sessizce oturdular.
- Tom sat there in silence.
- Tom sessizce oraya oturdu.
- Tom walked down the street in silence.
- Tom sokakta sessizce yürüdü.
Show More (48)
|
