|
- We can therefore say that Pim Fortuyn's sacrifice may not have been in vain.
- Bu nedenle Pim Fortuyn'un fedakarlığının boşuna olmadığını söyleyebiliriz.
- He tried in vain to persuade our committee to support the thrust of the Commission proposals.
- Komisyon tekliflerini desteklemesi için komitemizi boşuna ikna etmeye çalıştı.
- All efforts on our part towards human rights have to date been in vain.
- İnsan haklarına yönelik tüm çabalarımız bugüne kadar boşa gitmiştir.
- We have never appealed to you in vain.
- Size hiçbir zaman boşuna başvurmadık.
- My work on a report will therefore be in vain.
- Bu nedenle rapor üzerindeki çalışmalarım boşa gidecek.
- However, without the stepping stone of Nice, much of that will be in vain.
- Ancak Nice'in atlama taşı olmadan bunların çoğu boşa gidecektir.
- However, in this report, we look in vain for essential information which promotes both physical and mental health.
- Bununla birlikte, bu raporda hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı teşvik eden temel bilgileri boşuna aramıyoruz.
- We can therefore say that Pim Fortuyn's sacrifice may not have been in vain.
- Bu nedenle Pim Fortuyn'un fedakarlığının boşa gitmemiş olabileceğini söyleyebiliriz.
- In vain do we wait for a political gesture in a spirit of reconciliation.
- Uzlaşma ruhu içinde siyasi bir jest beklemek boşunadır.
- Even now I hope she will soften her attitude, but I fear I will hope in vain.
- Şu anda bile tutumunu yumuşatacağını umuyorum ama korkarım boşuna umutlanacağım.
- I have studied them in vain for a realistic business impact assessment.
- Gerçekçi bir iş etki değerlendirmesi için onları boşuna inceledim.
- Unless we link this resolution to concerted pressure in the Convention, all our efforts will have been in vain.
- Bu kararı Kongre'de ortak bir baskıya bağlamadığımız sürece, tüm çabalarımız boşa gidecektir.
- He tried to borrow a large sum of money from them in vain.
- Onlardan boşuna büyük miktarda borç para almaya çalıştı.
- He tried in vain to open the locked door.
- Kilitli kapıyı açmak için boşuna uğraştı.
- Tom didn't die in vain.
- Tom boşuna ölmedi.
- His sacrifice will not be in vain.
- Onun fedakarlığı boşuna olmayacak.
- He did not perish in vain.
- O, boşuna can vermedi.
- Her actions were in vain.
- Yaptıkları boşunaydı.
- All your efforts were in vain.
- Tüm çabaların boşunaydı.
- How can you say that our soldiers died in vain?
- Askerlerimizin boşuna öldüğünü nasıl söylersin?
- We did this work in vain.
- Bu işi boşuna yaptık.
- The rebels tried in vain to sink the submarine.
- İsyancılar denizaltıyı batırmak için boşuna uğraştılar.
- You're asking in vain for forgiveness; your act can't be forgiven.
- Boşuna af diliyorsun; yaptığın şey affedilemez.
- He tried in vain to quit smoking.
- Sigarayı bırakmak için boşuna uğraştı.
- All hope is in vain.
- Bütün umutlar boşuna.
- So many people spend their valuable time in vain.
- Pek çok insan değerli zamanlarını boşa harcıyor.
- Every effort was in vain.
- Her çaba boşa çıktı.
- All my efforts were in vain.
- Bütün çabalarım boşunaydı.
- I tried in vain to persuade him not to smoke any more.
- Artık sigara içmemesi için onu boşuna ikna etmeye çalıştım.
- She tried in vain not to cry.
- Ağlamamak için boşuna çabaladı.
- John tried in vain to solve the problem.
- John sorunu çözmek için boşuna uğraştı.
- I tried to distract him, but it was in vain.
- Dikkatini dağıtmaya çalıştım, ama boşuna oldu.
- He tried in vain to convince them of his innocence.
- Onları masum olduğuna ikna etmek için boşuna uğraştı.
- I tried in vain to convince her.
- Onu ikna etmek için boşuna uğraştım.
- Tom did not die in vain.
- Tom boşuna ölmedi.
- She tried in vain to please him.
- Onu memnun etmek için boşuna uğraştı.
- He tried in vain to put an end to their heated discussion.
- Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.
- It appears I came in vain.
- Görünüşe göre boşuna gelmişim.
- It was all in vain!
- Hepsi boşunaydı!
- All my haste was in vain.
- Bütün acelemiz boşunaydı.
- Nothing is as beloved as what one does in vain.
- Hiçbir şey boşuna yapılanlar kadar sevilmez.
- All our attempts were in vain.
- Tüm çabalarımız boşunaydı.
- It's very sad to find out that all of our plans were in vain.
- Tüm planlarımızın boşa gittiğini öğrenmek çok üzücü.
- I tried to keep in with her in vain.
- Ben onunla boşuna dost kalmaya çalıştım.
- All our efforts were in vain.
- Tüm çabalarımız boşa gitti.
- Dick tried to solve the problem, in vain.
- Dick, problemi çözmek için boşuna çalıştı.
- He endeavored to make his wife happy, but in vain.
- Karısını mutlu etmeye çalıştı ama boşuna.
- She tried in vain to please him.
- Onu memnun etmek için boşuna çalıştı.
- You didn't die in vain.
- Boşuna ölmedin.
- Every effort was in vain.
- Bütün çabalar boşunaydı.
- All my efforts were in vain.
- Tüm çabalarım boşunaydı.
- All our efforts were in vain.
- Tüm çabalarımız boşunaydı.
- We tried in vain to cheer Tom up.
- Tom'u neşelendirmek için boşuna uğraştık.
- Your son did not die in vain.
- Oğlunuz boşuna ölmedi.
- All help is in vain.
- Tüm yardımlar boşuna.
- Tom tried in vain to hide his pain.
- Tom acısını gizlemek için boşuna çabaladı.
- It turns out that we became hopeful in vain.
- Boşuna umutlandığımız ortaya çıktı.
- We looked for our lost puppy, but in vain.
- Bizim kayıp köpek yavrusunu aradık fakat boşuna.
- It's very sad to find out that all of our plans were in vain.
- Planlarımızın hepsinin boşa olduğunu bulmak çok üzücü.
- How can you say that our soldiers died in vain?
- Askerlerimizin boşuna öldüğünü nasıl söyleyebilirsin?
- I tried in vain to open it.
- Açmak için boşuna uğraştım.
- He tried, in vain, to borrow a large sum of money from them.
- Onlardan büyük miktarda borç para almayı boşuna denedi.
- If you're waiting for me to thank you, you've come in vain.
- Sana teşekkür etmemi bekliyorsan boşuna gelmişsin.
- All the doctor's efforts were in vain and the man soon died.
- Doktorun tüm çabaları boşunaydı ve adam çok geçmeden öldü.
- If you're waiting for me to thank you, you've come in vain.
- Teşekkür etmemi bekliyorsan boşuna geldin.
- We looked for the puppy, but it was in vain.
- Biz köpek yavrusunu aradık ama boşunaydı.
- He tried to open the box in vain.
- Kutuyu boşuna açmaya çalıştı.
- His sacrifice will not be in vain.
- Fedakarlığı boşa gitmeyecek.
- At least, he did not die in vain.
- En azından boşuna ölmedi.
- Your sacrifice was not in vain.
- Fedakarlığın boşuna değildi.
- Sami's pursuit of his attacker was in vain.
- Sami'nin saldırganı kovalaması boşunaydı.
- I tried to keep in with her in vain.
- Onunla boşuna görüşmeye çalıştım.
- It appears I came in vain.
- Boşuna gelmişim.
- He tried again, but in vain.
- O tekrar denedi ama boşuna.
- We tried in vain to make him change his mind.
- Fikrini değiştirmesi için boşuna uğraştık.
- He tried in vain to put an end to their heated discussion.
- Hararetli tartışmalarına bir son vermek için boşuna uğraştı.
- He did not perish in vain.
- O boşuna ölmedi.
- All your efforts were in vain.
- Tüm çabalarınız boşunaydı.
- Dick tried in vain to solve that problem.
- Dick bu sorunu çözmek için boşuna uğraştı.
- Good actions are never in vain.
- İyi eylemler asla boşuna değildirler.
- All their efforts were in vain.
- Bütün çabaları boşa gitti.
- He tried in vain to solve the problem.
- Problemi çözmek için boşuna uğraştı.
- He tried to borrow a large sum of money from them in vain.
- O boşuna onlardan büyük bir meblağ para ödünç almaya çalıştı.
- Your death was not in vain.
- Ölümün boşuna değildi.
- Your sighs are in vain - I will not fulfil your fantasy.
- İç çekişleriniz boşuna. Fantezinizi gerçekleştirmeyeceğim.
- We protested, but it was in vain.
- Karşı çıktık, ama boşunaydı.
- I tried in vain to open it.
- Onu açmak için boşuna uğraştım.
- Nothing is as expensive as what one does in vain.
- Hiçbir şey boşuna yapılanlar kadar pahalı değildir.
- All their efforts were in vain.
- Onların bütün çabaları boşunaydı.
- All my haste was in vain.
- Bütün acelem boşunaydı.
- They attempted in vain to bribe the witness.
- Tanığa rüşvet vermek için boşuna uğraştılar.
- He tried it again, but in vain.
- O bunu tekrar denedi, ama boşuna.
- All hope is in vain.
- Tüm umutlar boşa.
- So many people spend their valuable time in vain.
- Çok fazla insan değerli vaktini boşa harcar.
- Tom would have sacrificed his life in vain.
- Tom hayatını boşuna feda etmiş olur.
- You're asking in vain for forgiveness; your act can't be forgiven.
- Sen boşuna af diliyorsun; senin hareketin affedilemez.
- We looked for the puppy, but it was in vain.
- Yavru köpeği aradık ama boşunaydı.
- His efforts were in vain.
- Çabaları boşunaydı.
- We knocked at the door for five minutes, but in vain.
- Beş dakika boyunca kapıyı çaldık ama boşunaydı.
- Good actions are never in vain.
- İyi eylemler asla boşa gitmez.
Show More (97)
|
|
- All sorts of dates have been considered, but in vain.
- Her türlü tarih düşünüldü ama nafile.
- He tried to give up smoking but in vain.
- O sigarayı bırakmaya çalıştı ama nafile.
- We looked for our lost puppy, but in vain.
- Kayıp yavru köpeğimizi aradık ama nafile.
- We knocked at the door for five minutes, but in vain.
- Biz beş dakika kapıyı çaldık, ama nafile.
- He endeavored to make his wife happy, but in vain.
- Karısını mutlu etmek için çabaladı ama nafile.
- He tried it again, but in vain.
- Tekrar denedi ama nafile.
- He tried to study all night, but in vain.
- O bütün gece çalışmayı denedi, ama nafile.
- I tried to distract him, but it was in vain.
- Dikkatini dağıtmaya çalıştım ama nafile.
- Sami searched for his children in Egypt but in vain.
- Sami Mısır'da çocuklarını aradı ama nafile.
- He tried to study all night, but in vain.
- Bütün gece çalışmaya çalıştı ama nafile.
- Dick tried to solve the problem, in vain.
- Dick, sorunu çözmeye çalıştı ama nafile.
- He tried again, but in vain.
- Tekrar denedi ama nafile.
- He tried to make his wife happy, but in vain.
- Karısını mutlu etmeye çalıştı ama nafile.
- He tried to give up smoking but in vain.
- Sigarayı bırakmaya çalıştı ama nafile.
- We protested, but it was in vain.
- Protesto ettik ama nafileydi.
Show More (12)
|