1 |
inconvenience |
rahatsızlık |
n. |
|
- The uninvited guests were clearly an inconvenience to the host.
- Davetsiz misafirlerin ev sahibine rahatsızlık verdiği açıktır.
- We are assured by the city authorities that they will assist us in every way to minimise the inconvenience.
- Şehir yetkilileri, rahatsızlığı en aza indirmek için bize her şekilde yardımcı olacakları konusunda güvence verdiler.
- That costs a lot of money, of course, and causes a lot of inconvenience for car owners.
- Bu elbette çok paraya mal oluyor ve araç sahipleri için çok fazla rahatsızlığa neden oluyor.
- I would like to make this extreme inconvenience known.
- Bu aşırı rahatsızlığın bilinmesini isterim.
- Transparency ought not to be perceived as an inconvenience for the administration.
- Şeffaflık, yönetim için bir rahatsızlık olarak algılanmamalıdır.
- We're sorry for the inconvenience.
- Rahatsızlık için özür dileriz.
- I hope I'm not inconveniencing you.
- Umarım size rahatsızlık vermiyorumdur.
- I can't put up with the inconvenience of country life.
- Taşra hayatının rahatsızlığına katlanamam.
- We apologise for the inconvenience.
- Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz.
- We regret the inconvenience.
- Rahatsızlıktan dolayı pişmanız.
- We apologize for the inconvenience.
- Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür diliyoruz.
- I don't want to cause any inconveniences.
- Rahatsızlık vermek istemem.
- We apologize for the inconvenience.
- Rahatsızlık için özür dileriz.
- We're sorry for the inconvenience.
- Rahatsızlık için üzgünüz.
- Not having a telephone is an inconvenience.
- Telefonun olmaması bir rahatsızlık.
- We apologize for this inconvenience.
- Bu rahatsızlıktan dolayı özür dileriz.
- We regret the inconvenience.
- Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı üzgünüz.
- We are sorry for the inconvenience.
- Rahatsızlık için özür dileriz.
- Such inconveniences can always happen.
- Böyle rahatsızlıklar her zaman ortaya çıkabilir.
- They apologized for the inconvenience.
- Onlar rahatsızlık için özür diledi.
- I don't want to put her to even a small inconvenience.
- Ona küçük bir rahatsızlık bile vermek istemiyorum.
- I hope we're not inconveniencing you.
- Umarım size rahatsızlık vermiyoruzdur.
- I'm sorry for the inconvenience.
- Rahatsızlık verdiğim için özür dilerim.
- We apologise for the inconvenience.
- Rahatsızlık için özür dileriz.
- They apologized for the inconvenience.
- Rahatsızlık için özür dilediler.
- We are sorry for the inconvenience.
- Rahatsızlık için üzgünüz.
- We apologize for the inconvenience.
- Rahatsızlık verdiğimiz için özür dileriz.
- We apologize for this inconvenience.
- Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz.
- I don't want to put her to even a small inconvenience.
- Ona en küçük bir rahatsızlık bile vermek istemiyorum.
- Excuse us for the inconvenience.
- Rahatsızlık için özür dileriz.
- That was an inconvenience.
- Bu bir rahatsızlıktı.
- It really is an inconvenience.
- Bu gerçekten bir rahatsızlık.
- Excuse us for the inconvenience.
- Verdiğimiz rahatsızlık için bizi affet.
Show More (30)
|
2 |
inconvenience |
sıkıntı |
n. |
|
- This really was the best solution, and will spare us a great deal of inconvenience and conflict.
- Bu gerçekten de en iyi çözümdü ve bizi büyük bir sıkıntı ve çatışmadan kurtaracak.
- The convenience store robbery was a great inconvenience to me.
- Bakkal soygunu benim için büyük sıkıntı oldu.
- Don't you feel any inconvenience living abroad?
- Yurtdışında yaşarken hiç sıkıntı çekmiyor musunuz?
- Would it inconvenience you to go yourself?
- Kendiniz gitseniz sıkıntı olur mu?
- We apologize for the inconvenience.
- Sıkıntı için özür dileriz.
Show More (2)
|
3 |
inconvenience |
rahatsız etmek |
v. |
|
- Don't inconvenience yourself!
- Kendini rahatsız etme!
- Why would that inconvenience me?
- O beni neden rahatsız etsin ki?
- Why would that inconvenience me?
- Bu beni neden rahatsız etsin ki?
Show More (0)
|
4 |
inconvenience |
rahatsızlık vermek |
v. |
|
- I'll leave today as I don't want to inconvenience you any further.
- Sizlere daha fazla rahatsızlık vermek istemediğim için bugün gidiyorum.
Show More (-2)
|
5 |
inconvenience |
aksaklık |
n. |
|
- Delays in the train schedule often cause inconvenience.
- Tren tarifesindeki gecikmeler çoğunlukla aksaklıklara neden olmaktadır.
Show More (-2)
|
6 |
inconvenience |
sakınca |
n. |
|
- Would it inconvenience you to go yourself?
- Tek başınıza gitmenizin bir sakıncası var mı?
Show More (-2)
|
7 |
inconvenience |
güçlük |
n. |
|
- Don't you feel any inconvenience living abroad?
- Yurt dışında yaşamakta hiç güçlük çekmiyor musun?
Show More (-2)
|
8 |
inconvenience |
zahmet |
n. |
|
- We apologize for the inconvenience.
- Zahmet için özür dileriz.
Show More (-2)
|