Tureng - lake - Anglais Turc Phrases

Historique

	Anglais	Turc
1	lake	göl	n.
	Layla parked at the lake. Leyla göl yakınına park etti. We arrived at the lake just before sunset. Gün batımından hemen önce göle vardık. This lake supplies our city with water. Bu göl, kentimize su sağlamaktadır. I think it's dangerous for children to swim in this lake. Sanırım çocukların bu gölde yüzmesi tehlikeli. The lake is surrounded by green hills. Gölün etrafı yeşil tepelerle çevrili. Finally we arrived at the lake. Sonunda göle ulaştık. The largest continental lake in the world is the Caspian Sea. Dünyanın en büyük kıta gölü Hazar Denizi'dir. The lake has frozen over but I'm not sure the ice is strong enough to walk on. Göl dondu ama buzun üzerinde yürünecek kadar sağlam olduğundan emin değilim. We rented a cabin by a lake. Gölün yanında bir kabin kiraladık. There are many fish in this lake. Bu gölde çok balık var. The lake is deep at this point. Göl bu noktada derin. Let's go to the lake this afternoon. Öğleden sonra göle gidelim. Tom and Mary swam in the freezing lake. Tom ve Mary buz gibi gölde yüzdüler. They went around the lake. Gölün etrafında dolaştılar. The beautiful scene of a lake was not able to be enjoyed because of rain and fog. Gölün güzel manzarasının yağmur ve sisten dolayı keyfine varılamadı. We went to Lake Towada on a school excursion. Bir okul gezisinde Towada gölüne gittik. The lake is three miles across. Göl üç mil genişliğinde. Tom owns a house near the lake. Tom'un göl kenarında bir evi var. Swimming across the lake almost finished me. Gölü yüzerek geçmek neredeyse beni bitirdi. There are a few boats on the lake. Gölde birkaç tekne var. The house by the lake is mine. Göl kenarındaki ev benim. A large pillar obstructs the view of the lake. Büyük bir direk göl manzarasını engelliyor. A large pillar obstructs the view of the lake. Büyük bir sütun gölün görünmesini engelliyor. I'm going to build a house near the lake. Gölün yakınında bir ev inşa edeceğim. The ice on the lake couldn't bear his weight. Göldeki buz onun ağırlığını taşıyamadı. Sami dropped the murder weapon in a lake. Sami cinayet silahını göle attı. We had our vacation at the lake. Tatilimizi gölde yaptık. Some believe that Nessie lives in this lake. Bazıları Nessie'nin bu gölde yaşadığına inanıyor. We camped on the side of the lake. Gölün kenarında kamp yaptık. There are lots of trout in this lake. Bu gölde çok sayıda alabalık var. There are a lot of fish in the lake. Gölde çok balık var. The river flows into the lake. Nehir göle akmaktadır. It's been very cold, so the lake is frozen. Çok soğuk vardı, bu nedenle göl dondu. That's the deepest part of the lake as well. O aynı zamanda gölün en derin kısmı. The road curves gently toward the lake. Yol göle doğru hafifçe kıvrılıyor. We rented a house on this lake every summer when our children were younger. Çocuklarımız küçükken her yaz bu gölde bir ev kiraladık. The water of this lake is red. Bu gölün suyu kırmızıdır. This is the deepest lake in Japan. Bu Japonya'daki en derin göl. Tom went to the lake. Tom göle gitti. The boat sank to the bottom of the lake. Tekne, gölün dibine battı. There is a large lake near our town. Kasabamızın yakınında büyük bir göl vardır. We are going to the lake to have lunch. Öğle yemeği için göle gidiyoruz. I used to live near a lake. Eskiden göl kenarında yaşıyordum. About an hour's walk brought us to the lake. Yaklaşık bir saatlik yürüyüş bizi göle getirdi. This road will take you down to the edge of Lake Biwa. Bu yol seni Biwa Gölü kenarına götürecek. That lake looks like an ocean. Bu göl okyanusa benziyor. The lake was adjacent to his house. Göl, evinin bitişiğindeydi. We'll make camp near the lake. Gölün yakınında kamp kuracağız. There are lots of trout in this lake. Bu gölde bir sürü alabalık var. Swimming in this lake is not permitted. Bu gölde yüzmek yasaktır. Tom painted a picture of the lake. Tom gölün bir resmini yaptı. The boy passed the time by flinging stones into the lake. Çocuk göle taşlar fırlatarak zaman geçirdi. Tom and Mary walked around the lake holding hands. Tom ve Mary el ele tutuşarak göl etrafında yürüdüler. We took a dip in the lake after laying in the sun for a while. Bir süre güneşte yattıktan sonra göle girdik. We made camp near the lake. Gölün yakınında kamp kurduk. The murderer dumped the body in the lake. Katil cesedi göle attı. The pipe conveys water from the lake to the factory. Boru, gölden fabrikaya su taşıyor. The man threw his flute into the lake. Adam flütünü göle atmış. Sami's body was discovered at the edge of a lake. Sami'nin cesedi bir gölün kenarında bulundu. We finally reached the lake. Biz nihayet göle ulaştık. Is this lake deep? Bu göl derin mi? I saw some swimmers floating on the lake in their life jackets. Gölde can yelekleriyle yüzen birkaç yüzücü gördüm. It is safe to skate on this lake. Bu göl üzerinde paten yapmak güvenlidir. Tom ran down to the lake. Tom göle doğru koştu. The old church by the lake is very beautiful. Göl kenarındaki eski kilise çok güzel. I wanted to go to the lake. Göle gitmek istedim. We have walked all around the lake. Biz gölün etrafında yürüdük. There are no fish in this lake. Bu gölde balık yok. The boy was about to jump into the lake. Çocuk göle atlamak üzereydi. Children often swim in the lake. Çocuklar sık sık gölde yüzerler. Drop by drop, the lake fills. Damla damla göl doluyor. There is a pretty lake in the park. Parkta güzel bir göl vardır. Sami took his children to a lake house in Ontario. Sami çocuklarını Ontario'daki bir göl evine götürdü. As a result of pollution, the lake is without any form of life. Kirliliğin bir sonucu olarak, gölde hiçbir yaşam formu yok. This lake is deepest at this point. Bu gölün bu noktası en derin kısmı. There are quite a few hotels by the lake. Gölün yanında epeyce otel var. Some believe Nessie lives in this lake. Bazıları Nessie'nin bu gölde yaşadığına inanıyor. The lake is surrounded by mountains. Göl dağlarla çevrilidir. Those trees are blocking our view of the lake. O ağaçlar göl manzaramızı engelliyor. We finally got to the lake. Biz sonunda göle vardık. The ice on the lake couldn't bear his weight. Göldeki buz onun ağırlığına dayanamadı. The lake freezes in winter. Göl kışın donuyor. Tom took an exhilarating walk round the lake. Tom gölün etrafında neşelendirici bir yürüyüş yaptı. They explored Lake Tanganyika in East Africa. Doğu Afrika'daki Tanganyika Gölü'nü keşfettiler. We finally got to the lake. Sonunda göle vardık. The lake is big. Göl büyük. Police searched the murky lake. Polis bulanık gölü aradı. It was very cold, so the lake froze over. Hava çok soğuktu, bu yüzden gölün üstü dondu. There was thin ice on the lake. Gölün üzerinde ince bir buz tabakası vardı. This lake is the deepest in this country. Bu göl, ülkenin en derin gölüdür. You can skate safely on this side of the lake. Gölün bu tarafında güvenle kayabilirsin. Go jump in the lake. Git göle atla. There is a big lake in Honfleur, near Paris. Paris yakınında Honfleur'da büyük bir göl var. The moonlight reflected on the lake. Ay ışığı gölün üzerine yansıdı. You can sit by the exotic plants in front of the lake, away from the noise. Gölün önündeki egzotik bitkilerin yanında, gürültüden uzakta oturabilirsiniz. We rented a cabin by a lake. Göl kenarında bir kulübe kiraladık. The mountains are reflected in the lake. Dağlar gölde yansıyor. This is the lake's deepest point. Burası gölün en derin noktası. I wouldn't swim in this lake. Ben olsam bu gölde yüzmezdim. We walked along the shore of the lake. Göl kıyısı boyunca yürüdük. Lake Towada is famous for its beauty. Towada Gölü güzelliğiyle ünlüdür. Fishing is prohibited in the lake. Gölde balık tutmak yasak. I dove into the lake. Göle daldım. He ran down to the lake. O, göle doğru koştu. The princess was sent out to the lake to be fed to the dragon. Prenses ejderhaya yem olması için göle gönderilmiş. Tom wanted to go to the lake. Tom göle gitmek istedi. We are going to cycle to the lake tomorrow. Yarın bisikletle göle gideceğiz. The ice on the lake is too thin to bear your weight. Göldeki buz, ağırlığınızı taşıyamayacak kadar ince. Sami's body was dumped in the lake but it rose to the surface just days later. Sami'nin cesedi göle atılmıştı ama birkaç gün sonra su yüzüne çıktı. Tom spent the night in the small cabin near the lake. Tom geceyi göl kenarındaki küçük kulübede geçirdi. She drowned herself in some lake. Kendini bir gölde boğdu. Tom walked around the lake. Tom gölün etrafında yürüdü. It was a close call when the little girl almost drowned in the lake. Küçük kızın gölde boğulmasına ramak kalmıştı. The lake is about 25 meters deep. Gölün derinliği yaklaşık 25 metre. The boy passed the time by flinging stones into the lake. Çocuk göle taş atarak zaman geçirdi. Tom grew up near a lake, but he isn't a good swimmer. Tom göl kenarında büyümüştü ama iyi bir yüzücü değildi. He has a big restaurant near the lake. Gölün yakınında büyük bir restoranı var. She didn't go to the lake. O göle gitmedi. His car fell into the lake. Onun arabası göle düştü. We stayed at a hotel by the lake. Gölün kenarında bir otelde kaldık. We went to the lake to row a boat. Kayıkla kürek çekmek için göle gittik. I went skating on the lake. Göl üzerinde buz pateni yapmaya gittim. I'd like to float in a boat on the lake, just the two of us. Gölde bir teknede yüzmek isterdim, yalnızca ikimiz. We went to big lake for picnic. Piknik için büyük göle gittik. Tom skipped rocks on the lake. Tom gölde taş sektirdi. The lake is four miles across. Göl dört mil genişliğinde. I'd like to float in a boat on the lake, just the two of us. Gölde kayıkla dolaşalım isterdim, sadece ikimiz. A stream flows into the lake. Bir dere göle akmaktadır. This lake is deep. Bu göl derin. Lake Biwa is the largest lake in Japan. Biwa Gölü Japonya'nın en büyük gölüdür. There is a pretty lake in the park. Parkta güzel bir göl var. He conducted us on a tour around the lake. O, gölün çevresinde bir tur düzenledi. The lake is large and beautiful. Göl, büyük ve güzeldir. All the fish in this lake died from cyanide poisoning. Bu gölde tüm balıklar siyanür zehirlenmesinden öldü. When I have finished writing the letter, I will take you to the lake about two miles beyond the hill. Mektubu yazmayı bitirince, seni tepenin iki mil ötesindeki göle götüreceğim. We crossed the lake in a boat. Gölü bir kayıkla geçtik. Sami dropped the murder weapon in a lake. Sami cinayet silahını bir göle attı. How deep is the lake? Göl ne kadar derin? This is the deepest lake in Japan. Bu, Japonya'daki en derin göldür. The lake was frozen. Göl donmuştu. How deep this lake is! Bu göl ne kadar derin! A gorgeous couple of swans swam on the lake. Muhteşem bir çift kuğu gölde yüzdü. Hundreds of cattle went to the lake. Yüzlerce sığır göle gitti. As a result of pollution, the lake is without any form of life. Kirliliğin bir sonucu olarak gölde hiçbir canlı yaşamıyor. Tom swam in the lake. Tom gölde yüzdü. Drop by drop, the lake fills. Damlaya damlaya göl olur. We crossed the lake in a boat. Biz bir tekne ile gölü geçtik. Tom is afraid to swim in this lake. Tom bu gölde yüzmekten korkuyor. This lake is the deepest in Japan. Bu göl Japonya'daki en derin göldür. That lake looks like an ocean. Şu göl bir okyanus gibi görünüyor. You can certainly swim in the lake, but there is no sense in doing so. Gölde kesinlikle yüzebilirsin fakat öyle yapmanın anlamı yok. Have you ever swum in a lake? Hiç gölde yüzdün mü? I think it's dangerous for children to swim in this lake. Bence çocukların bu gölde yüzmesi tehlikeli. There is a lake on the east of the village. Köyün doğusunda bir göl var. As soon as we got to the lake, we started swimming. Biz göle varır varmaz yüzmeye başladık. This is the first time I've swum in a lake. İlk defa bir gölde yüzüyorum. That's the deepest part of the lake as well. Gölün en derin yeri de orası. The lake is large and beautiful. Göl büyük ve güzel. Tom and Mary walked around the lake holding hands. Tom ve Mary gölün etrafında el ele tutuşarak yürüdüler. The house by the lake is mine. Gölün yanındaki ev benimkidir. The lake is surrounded by green hills. Göl, yeşil tepelerle çevrilidir. We had our vacation at the lake. Tatilimizi gölde geçirmiştik. Tom painted a picture of the lake. Tom gölün resmini çizdi. There are no fish in this lake. Bu gölde hiç balık yok. We sometimes swim in the lake. Bazen gölde yüzeriz. How deep is Lake Biwa? Biwa gölü ne kadar derin? In the middle of the lake lies the island. Gölün ortasında bir ada var. He went for a swim in the lake every morning. O, her sabah göle yüzmeye gitti. She had a narrow escape when her car skidded off the road into a lake. Arabası bir gölün içine doğru yol alırken kıl payı kurtuldu. The moonlight reflected on the lake. Ay ışığı göle yansımıştı. Tom jumped into the lake. Tom göle atladı. No other lake in Japan is as large as Lake Biwa. Japonya'daki başka hiçbir göl Biwa Gölü kadar büyük değildir. We enjoyed swimming in the lake. Gölde yüzmekten keyif aldık. The lake is big. Göl büyüktür. The lake is deepest here. Gölün en derin yeri burası. It's been very cold, so the lake is frozen. Hava çok soğuk, bu yüzden göl donmuş. He has a big restaurant near the lake. Göl kenarında büyük bir restoranı var. There are electric eels in this small lake. Bu küçük gölde elektrikli yılan balıkları var. He didn't go to the lake. O göle gitmedi. We sometimes swim in the lake. Biz bazen gölde yüzeriz. I'm looking at my reflection in the lake. Göldeki yansımama bakıyorum. I'll take you to see a beautiful lake in Kabylie. Seni Kabiliye'deki güzel bir gölü görmeye götüreceğim. We swam in the lake. Gölde yüzdük. There are a lot of fish in that lake. O gölde bir sürü balık var. Layla and Sami parked at the lake. Layla ve Sami göle park ettiler. We enjoyed swimming in the lake. Biz gölde yüzmenin tadını çıkardık. There was thin ice on the lake. Gölün üzerinde ince bir buz vardı. The lake is four miles across. Göl, dört mil genişliğindedir. I would often go skating on the lake. Sık sık gölde paten yapmaya giderdim. They shoot them off over the lake. Onları gölün üzerinden atıyorlar. When I have finished writing the letter, I will take you to the lake about two miles beyond the hill. Ben mektubu yazmayı bitirdiğimde, seni yaklaşık olarak tepenin iki mil ötesindeki göle götüreceğim. The hotel we stayed at last summer is near the lake. Geçen yaz kaldığımız otel göle yakındı. Tom found the treasure at the bottom of the lake. Tom hazineyi gölün dibinde buldu. I didn't go to the lake with Tom last summer. Geçen yaz Tom'la göle gitmedim. We must go across the lake by boat. Gölü tekneyle geçmeliyiz. We rented a house on this lake every summer when our children were younger. Çocuklarımız küçükken her yaz bu gölde bir ev kiralardık. We went to Lake Towada on a school excursion. Okul gezisi için Towada Gölü'ne gittik. There are many fish in this lake. Bu gölde çok sayıda balık vardır. We'll go to the lake to have lunch. Öğle yemeği için göle gideceğiz. The river discharges into a lake. Nehir, bir göle boşalmaktadır. The water of the lake is very hot. Gölün suyu çok sıcak. We stayed at a hotel by the lake. Göl kenarında bir otelde kaldık. The water in the lake is cool. Gölün suyu serin. She drowned herself in some lake. Bir gölde kendini boğdu. I think it's dangerous to swim in this lake. Bence bu gölde yüzmek tehlikeli. His car fell into the lake. Arabası göle düştü. Tom and Mary swam in the freezing lake. Tom ve Mary dondurucu gölde yüzdü. Sami took Layla to the lake. Sami, Layla'yı göle götürdü. We went walking on the shore of the lake. Göl kıyısında yürüyüşe çıktık. We've walked all around the lake. Gölün bütün çevresini gezdik. Tom didn't go to the lake last summer. Tom geçen yaz göle gitmedi. Hundreds of buffaloes moved toward the lake. Yüzlerce manda göle doğru yöneldi. Tom took an exhilarating walk round the lake. Tom gölün etrafında heyecan verici bir yürüyüş yaptı. Lake Biwa could be seen from where we were standing. Biwa Gölü bizim durduğumuz yerden görülebiliyordu. May I swim in this lake? Bu gölde yüzebilir miyim? What's Germany's largest lake? Almanya'nın en büyük gölü hangisidir? As soon as we got to the lake, we started swimming. Göle varır varmaz yüzmeye başladık. Let's drive to the lake. Hadi göle gidelim. The level of the lake dropped. Gölün seviyesi düştü. There is a lake in front of my house. Evimin önünde bir göl var. Tom enjoyed swimming in the lake. Tom gölde yüzmekten hoşlandı. It was a close call when the little girl almost drowned in the lake. Küçük kız gölde boğulmaktan neredeyse kıl payı kurtuldu. He wandered around the lake. Gölün etrafında dolaştı. To the best of my knowledge, the lake is the deepest here. Bildiğim kadarıyla, gölün en derin noktası burası. This lake is very deep. Bu göl çok derin. We'll make camp near the lake. Göl yakınında kamp yapacağız. I almost died swimming in the lake. Gölde yüzerken neredeyse ölüyordum. I used to live near a lake. Eskiden bir gölün yakınlarında oturuyordum. This lake abounds in trout. Bu göl alabalık kaynıyor. There is much more water in this lake now than in the past. Şu anda bu gölde geçmişe oranla çok daha fazla su var. Taking a bath in this lake is not without risk. Bu gölde yıkanmak risksiz değil. They went around the lake. Onlar gölün etrafında dolaştılar. We must go across the lake by boat. Gölün karşısına tekneyle geçmeliyiz. There is fog over the lake. Göl üzerinde sis var. Lake Biwa is the largest lake in Japan. Biwa Gölü Japonya'da en büyük göldür. There were some boats on the lake. Gölde bazı tekneler vardı. The water of the lake is very cold. Gölün suyu çok soğuk. Lake Towada is famous for its beauty. Towada Gölü güzelliği ile ünlüdür. I don't know how deep the lake is. Gölün ne kadar derin olduğunu bilmiyorum. Would you like to go to the lake with us? Bizimle göle gitmek ister misin? Let's walk to the lake. Göle yürüyelim. The lake's water is as smooth as a mirror. Gölün suyu ayna gibi pürüzsüz. The boat sank to the bottom of the lake. Kayık, gölün dibine battı. The room commands a fine view of the lake. Oda güzel bir göl manzarasına sahip. I am swimming in the lake. Gölde yüzüyorum. We finally arrived at the lake. Sonunda göle vardık. Tom drowned in this lake. Tom bu gölde boğuldu. The old church by the lake is very beautiful. Gölün yanındaki eski kilise çok güzel. The pipe conveys water from the lake to the factory. Boru, gölden fabrikaya su taşır. Sami's body was dumped in the lake but it rose to the surface just days later. Sami'nin cesedi göle atıldı ama günler sonra yüzeye çıktı. The lake is deep here. Göl burada derin. The lake is far from here. Göl buradan çok uzakta. This lake is the deepest in Japan. Bu göl Japonya'nın en derin gölüdür. I swam in the lake. Ben gölde yüzdüm. We saw a lake far below. Çok aşağıda bir göl gördük. Tom doesn't want to go to the lake. Tom göle gitmek istemiyor. They explored Lake Tanganyika in East Africa. Doğu Afrika'da Tanganyika gölünü araştırdılar. There is fog over the lake. Gölün üzerinde sis var. There is much more water in this lake now than in the past. Bu gölde artık geçmişe göre çok daha fazla su var. That hotel was very near the lake. O otel göle çok yakındı. We could see some ducks on the lake. Gölde birkaç ördek görebiliyorduk. He wandered around the lake. O, gölün etrafında gezindi. Tom and Mary are planning a picnic at the lake. Tom ve Mary gölde piknik yapmayı planlıyorlar. Tom didn't go to the lake with us. Tom bizimle göle gitmedi. Lake Biwa could be seen from where we were standing. Durduğumuz yerden Biwa Gölü görülebiliyordu. The lake is far from here. Göl buradan uzak. She took him to the lake. Onu göle götürdü. Some boats are on the lake. Gölde bazı tekneler var. Tom bought a condominium near the lake. Tom göle yakın bir kat mülkiyeti aldı. A gorgeous couple of swans swam on the lake. Gölde muhteşem bir çift kuğu yüzüyordu. Those trees are blocking our view of the lake. Şu ağaçlar gölü görmemizi engelliyor. The hotel adjoins a lake on the east. Otel doğu tarafında bir göle bitişiktir. As Jesus passed along the Sea of Galilee, he saw Simon and his brother Andrew casting a net into the lake. İsa, Galilee Denizi boyunca geçerken, Simon ve kardeşi Andrew'in göle bir ağ attıklarını gördü. She likes Lake Mashuu. Mashuu Gölü'nü seviyor. The man threw his flute into the lake. Adam flütü göle attı. We have rented a cabin by the lake. Göl kenarında bir kulübe kiraladık. The ice on the lake is too thin to bear your weight. Gölün üstündeki buz, senin ağırlığını taşımak için çok ince. How deep this lake is! Bu göl ne kadar da derin böyle! The lake has a very clear water. Gölün suyu çok berrak. This hotel was very near the lake. Bu otel göle çok yakındı. He cast his line into the lake. Oltasını göle atar. The room commands a fine view of the lake. Oda, güzel bir göl manzarasına hakim. What's on the other side of this lake? Bu gölün diğer tarafında ne var? I used to live near a lake. Eskiden bir gölün yakınında yaşardım. The lake has a diameter of 3 miles. Gölün çapı 3 mil. All the fish in this lake died from cyanide poisoning. Bu göldeki bütün balıklar siyanür zehirlenmesinden öldü. Let's walk to the lake. Göle doğru yürüyelim. Ice covers the lake during the winter. Buz kış boyunca gölü kaplar. The lake freezes in winter. Göl kışın donar. There is a big lake in Honfleur, near Paris. Paris yakınlarındaki Honfleur'de büyük bir göl var. The beautiful scene of a lake was not able to be enjoyed because of rain and fog. Yağmur ve sis yüzünden güzel göl manzarasının tadını çıkarmak mümkün olmadı. The lake was frozen, so we walked across the ice. Göl donmuştu, biz de buzun üzerinden yürüdük. It's dangerous to swim in this lake. Bu gölde yüzmek tehlikelidir. The river flows into the lake. Nehir göle akıyor. The lake has a diameter of 100 metres. Gölün çapı 100 metredir. It is safe to skate on this lake. Bu gölde paten kaymak güvenlidir. This lake is the deepest in Japan. Bu göl, Japonya'nın en derin gölüdür. This is the most beautiful lake that I have ever seen. Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel göl. The river discharges into a lake. Nehir bir göle dökülüyor. A stream flows into the lake. Bir dere göle akıyor. She seems to be living by the lake. Görünüşe göre göl kenarında yaşıyor. I think it's dangerous to swim in this lake. Sanırım bu gölde yüzmek tehlikeli. Fishing is not permitted in this lake. Bu gölde balık tutmaya izin verilmiyor. We saw a lake far below. Biz, çok aşağıda bir göl gördük. The hotel fronts the lake. Otel göle bakıyor. We'll go to the lake to have lunch. Öğle yemeği yemek için göle gideceğiz. A short walk brought me to the lake. Kısa bir yürüyüş beni göle getirdi. The lake is deepest at this point. Göl bu noktada en derindir. The largest continental lake in the world is the Caspian Sea. Dünyadaki en büyük karasal göl Hazar Denizi'dir. There are two boats on the lake. Gölde iki tekne var. Taking a bath in this lake is not without risk. Bu gölde banyo yapmak risksiz değildir. This lake supplies our city with water. Bu göl, şehrimize su sağlıyor. The water in the lake is cool. Göldeki su soğuktur. It is not without risk to swim in this lake. Bu gölde yüzmek risksiz değildir. The hotel we stayed at last summer is near the lake. Geçen yaz kaldığımız otel göle yakındır. Fishing is not permitted in this lake. Bu gölde balık tutmaya izin verilmez. He went for a swim in the lake every morning. Her sabah gölde yüzmeye gider. The lake has a diameter of 3 miles. Göl 3 millik bir çapa sahiptir. This lake is among the deepest in the country. Bu göl, ülkedeki en derin göllerden biridir. She seems to be living by the lake. Göl kenarında yaşıyormuş gibi görünüyor. Some boats are on the lake. Bazı kayıklar gölün üstündedir. You can't go swimming in this lake. Bu gölde yüzemezsin. The lake was frozen, so we walked across the ice. Göl donmuştu, bu yüzden biz buz üzerinde yürüdük. The lake's water is as smooth as a mirror. Gölün suyu bir ayna gibi pürüzsüz. What's Germany's largest lake? Almanya'nın en büyük gölü ne? Layla parked at the lake. Layla göle park etti. We camped on the side of the lake. Gölün yanında kamp yaptık. The lake is surrounded by mountains. Gölün etrafı dağlarla çevrili. There are quite a few hotels by the lake. Göl kenarında birkaç otel var. Last Saturday, our kids played in the park near the lake. Geçen cumartesi, çocuklarımız göl kenarındaki parkta oynadılar. No other lake in Japan is as large as Lake Biwa. Japonya'da başka hiçbir göl Biwa gölü kadar büyük değildir. We are going to cycle to the lake tomorrow. Yarın göle doğru bisiklet süreceğiz. That hotel is very near the lake. O otel göle çok yakın. In Japan, there is no lake bigger than Lake Biwa. Japonya'da Biwa Gölü'nden daha büyük bir göl yoktur. The lake is deepest around here. Gölün en derin olduğu yer buralar. Let's go to the lake this afternoon. Bu öğleden sonra göle gidelim. The weather was so cold that the lake froze over. Hava o kadar soğuktu ki, gölün üstü buz tuttu. It was very cold, so the lake froze. Hava çok soğuktu, bu yüzden göl dondu. She had a narrow escape when her car skidded off the road into a lake. Arabası yoldan çıkıp göle uçunca kıl payı kurtuldu. Can we go to the lake and watch the sunrise? Göle gidip güneşin doğuşunu izleyebilir miyiz? I went swimming in the lake with Hiroko. Hiroko ile gölde yüzmeye gittim. The murderer dumped the body in the lake. Katil cesedi göle atmış. She didn't go to the lake. O, göle gitmedi. This hotel is very near the lake. Bu otel göle çok yakındır. The water of this lake is red. Bu gölün suyu kırmızı. In Japan, there isn't any lake greater than Lake Biwa. Japonya'da Biwa Gölü'nden daha büyük bir göl yoktur. You swam in this lake, right? Bu gölde yüzdün, değil mi? We've walked all around the lake. Biz gölün etrafında yürüdük. It was very cold, so the lake froze. Çok soğuktu, bu yüzden göl dondu. The weather was so cold that the lake froze over. Hava o kadar soğuktu ki, göl, donmuştu. The saltiest water in the world is found in Antarctica in a small lake named Don Juan Pond. Dünyada en tuzlu su Antartika'da Don Juan Pond adında küçük bir gölde bulunmaktadır. Ice covers the lake during the winter. Kışın gölü buz kaplar. I caught five fish at the lake. Gölde beş balık yakaladım. Tom didn't go to the lake with us. Tom bizimle göle gelmedi. Sami's body was discovered at the edge of a lake. Sami'nin cesedi bir gölün kenarında keşfedildi. To the best of my knowledge, the lake is the deepest here. Bildiğim kadarıyla buradaki göl en derin olanı. Thousands of dead fish have been found floating in the lake. Gölde yüzen binlerce ölü balık bulundu. The lake has a diameter of 100 metres. Gölün çapı 100 metre. Fadil dumped Dania's lifeless body in a lake. Fadıl, Dania'nın cansız bedenini bir göle attı. I would often go fishing in the lake. Sık sık gölde balık tutmaya giderdim. Let's drive to the lake. Göle arabayla gidelim. Drop by drop, the water can conglomerate into a lake. Damla damla, su bir göl haline gelebilir. Lake Akan is frozen over. Akan Gölü donmuş. The lake is very deep. Göl çok derin. Can you please tell me how deep this lake is? Lütfen bana bu gölün ne kadar derin olduğunu söyleyebilir misin? Is it safe to skate on this lake? Bu gölde kaymak güvenli mi? This lake abounds in various kinds of fish. Bu gölde çeşitli balık türleri bol miktarda bulunur. The lake is about 25 meters deep. Göl yaklaşık 25 metre derinliğindedir. Finally we arrived at the lake. Sonunda göle vardık. The lake froze completely. Göl tamamen dondu. She likes Lake Mashuu. O, Mashuu Gölünü sever. The lake is deep at this point. Göl, bu noktada derindir. There is a large lake near our town. Bizim kasabanın yakınında büyük bir göl var. It was very cold, so the lake froze over. Çok soğuktu, bu yüzden göl dondu. Hundreds of buffaloes moved toward the lake. Yüzlerce bufalo göle doğru hareket etti. May I swim in the lake? Gölde yüzebilir miyim? Layla and Sami parked at the lake. Leyla ve Sami göle park ettiler. He cast his line into the lake. O, oltasını göle fırlattı. We finally reached the lake. Sonunda göle ulaştık. The construction of the dam created an artificial lake that destroyed a whole ecosystem. Barajın inşası yapay bir göl yaratarak bütün bir ekosistemi yok etti. You can sit by the exotic plants in front of the lake, away from the noise. Gürültüden uzak olarak, gölün önündeki egzotik bitkilerin yanında oturabilirsin. We used to swim in this lake. Eskiden bu gölde yüzerdik. We've walked all around the lake. Gölün her tarafını dolaştık. Tom enjoyed swimming in the lake. Tom gölde yüzmekten keyif aldı. He didn't go to the lake. O, göle gitmedi. In the middle of the lake lies the island. Ada, gölün ortasında bulunuyor. As a result of pollution, the lake is without any form of life. Çevre kirliliğinin bir sonucu olarak gölde hiç bir yaşam formu mevcut değil. Tom bought a condominium near the lake. Tom gölün yakınında bir apartman dairesi satın aldı. We made camp near the lake. Gölün yakınında kamp yaptık. We went swimming in the lake. Gölde yüzmeye gittik. Tall pine trees make a ring around the lake. Uzun çam ağaçları, gölün etrafında bir halka oluşturur. The lake is deepest at this spot. Gölün en derin olduğu nokta burası. The road curves gently toward the lake. Yol göle doğru hafifçe eğilimlidir. The Lady of the Lake bewitched Merlin and trapped him in the trunk of a tree. Gölün Hanımı Merlin'e büyü yaptı ve onu bir ağacın gövdesine hapsetti. I am fishing on the lake. Gölde balık tutuyorum. We could see the reflection of the mountains in the lake. Gölde dağların yansımasını görebiliyorduk. I caught five fish at the lake. Ben gölde beş tane balık yakaladım. As Jesus passed along the Sea of Galilee, he saw Simon and his brother Andrew casting a net into the lake. İsa Celile Denizi'nden geçerken Simun ve kardeşi Andreas'ın göle ağ attıklarını gördü. I swam in the lake. Gölde yüzdüm. I went skating on the lake. Gölde paten kaymaya gittim. Swimming in this lake is not permitted. Bu gölde yüzmeye izin verilmez. How deep is this lake? Bu göl ne kadar derin? How deep is that lake? O göl ne kadar derin? Would you like to go to the lake with us? Bizimle birlikte göle gitmek ister misiniz? After we walked for a while, we arrived at the lake. Bir süre yürüdükten sonra göle vardık. Tom saw some dead fish floating on the lake. Tom gölde yüzen bazı ölü balıklar gördü. He conducted us on a tour around the lake. Bize gölün etrafında bir tur yaptırdı. We took a dip in the lake after laying in the sun for a while. Biz bir süre güneşte uzandıktan sonra göle daldık. Children often swim in the lake. Çocuklar sık sık gölde yüzer. All my ducklings are swimming in the lake. Bütün ördek yavrularım gölde yüzüyor. As a result of pollution, the lake is without any form of life. Çevre kirliliğinin bir sonucu olarak gölde hiçbir yaşam formu mevcut değil. Tom rowed the boat across the lake. Tom kayığı gölün karşısına geçirdi. You can certainly swim in the lake, but there is no sense in doing so. Gölde kesinlikle yüzebilirsiniz, ama bunu yapmanın bir anlamı yok. The lake is a long way from here. Göl buradan çok uzakta. How do you know how deep the lake is? Gölün ne kadar derin olduğunu nereden biliyorsun? Can you please tell me how deep this lake is? Bana bu gölün ne kadar derin olduğunu söyleyebilir misiniz lütfen? There are a lot of fish in the lake. Gölde bir sürü balık var. I wanted to go to the lake. Ben göle gitmek istiyordum. I wouldn't swim in this lake. Bu gölde yüzmezdim. Tom lives by the lake. Tom göl kenarında yaşıyor. Tom couldn't see the lake from where he was standing. Tom durduğu yerden gölü göremiyordu. The lake has a very clear water. Gölün çok berrak bir suyu var. The water of the lake is very cold. Gölün suyu çok soğuktur. This hotel is very near the lake. Bu otel göle çok yakın. Tom rowed the boat across the lake. Tom tekneyi gölün karşısına geçirdi. We went swimming in the lake. Biz gölde yüzmeye gittik. Lake Akan is frozen over. Akan Gölü'nün üstü buz tuttu. That lake looks like the sea. Şu göl denize benziyor. I would often go skating on the lake. Sık sık gölde kaymaya giderdim. Tom skipped stones on the lake. Tom gölde taş sektirdi. He ran down to the lake. Göle doğru koştu. Having walked for some time, we came to the lake. Bir süre yürüdükten sonra göle geldik. The tower commands a fine view of the lake. Kule, güzel bir göl manzarasına sahiptir. The Lady of the Lake was the ruler of Avalon. Gölün Hanımı Avalon'un hükümdarıydı. We could see some ducks on the lake. Gölde bazı ördekler görebiliyorduk. I dove into the lake. Ben göle daldım. We went walking on the shore of the lake. Biz gölün kıyısında yürüyüşe gittik. We could see the reflection of the mountains in the lake. Biz dağların yansımasını gölde görebiliyorduk. This lake abounds in trout. Bu gölde bolca alabalık var. There are electric eels in this small lake. Bu küçük gölde elektrikli yılan balıkları vardır. We have rented a cabin by the lake. Gölün yanında bir kabin kiraladık. Show More (438)