| 1 |
lose face |
itibarını kaybetmek |
v. |
|
- You still have the chance to decide for the common future of a greater Europe without losing face.
- Hâlâ, itibarınızı kaybetmeden daha büyük bir Avrupa'nın ortak geleceği için karar verme şansına sahipsiniz.
- You still have the chance to decide for the common future of a greater Europe without losing face.
- Hâlâ daha büyük bir Avrupa'nın ortak geleceği için itibarınızı kaybetmeden karar verme şansına sahipsiniz.
- We would lose face and the public would quite rightly ridicule us for our weakness.
- İtibarımızı kaybederiz ve kamuoyu zayıflığımız nedeniyle haklı olarak bizimle alay eder.
- Half a month ago, Zhao Yufei had stunned both the Qiu and Xin family, causing the two to lose face.
- Yarım ay önce, Zhao Yufei hem Qiu hem de Xin ailesini şaşkına çevirmiş ve ikisinin de itibar kaybetmesine neden olmuştu.
- Eventually, the policeman was prepared to lose face.
- Sonunda, polis memuru itibar kaybetmeye hazırdı.
- He feared risking failure because he didn't want to lose face.
- Başarısızlık riskini almaktan korkuyordu çünkü itibar kaybetmek istemiyordu.
- The vital thing was not to lose face.
- Önemli olan itibar kaybetmemekti.
- They are calm and even-tempered; nothing can make them lose face.
- Onlar sakin ve itidalliler; hiçbir şey onların itibarlarını kaybetmelerine neden olamaz.
- Thus, the other follows because she does not want to lose face with her white friend.
- Böylece diğeri de beyaz arkadaşına karşı itibarını kaybetmek istemediği için onu takip ediyor.
- No government likes to lose face like that.
- Hiçbir hükümet bu şekilde itibar kaybetmekten hoşlanmaz.
- Nan Huairen was annoyed since Leng Chengfeng caused them to lose face.
- Nan Huairen, Leng Chengfeng onların itibar kaybetmesine neden olduğu için sinirlenmişti.
- He thinks he would lose face if he admitted the mistake.
- Hatasını kabul ederse itibar kaybedeceğini düşünmektedir.
- He'll lose face if he does not keep his promise.
- Sözünü tutmazsa itibarını kaybeder.
- You'll lose face if you don't keep your promise.
- Verdiğiniz sözü tutmazsanız itibarınızı kaybedersiniz.
- They feared risking failure because they didn't want to lose face.
- Başarısızlık riskini almaktan korktular çünkü itibar kaybetmek istemiyorlardı.
- To avoid losing face, Mr. Xu would not fetch the gruel himself.
- Bay Xu, itibarını kaybetmemek için yulaf ezmesini kendisi getirmez.
- We can't let Fat Yu lose face.
- Şişman Yu'nun itibar kaybetmesine izin veremeyiz.
- I'm his daughter; after all, it doesn't matter if I lose face.
- Ben onun kızıyım; sonuçta itibarımı kaybetmem önemli değil.
- Never let the person lose face.
- Kişinin itibarını kaybetmesine asla izin vermeyin.
- It is the worst thing for a Chinese to lose face.
- Bir Çinli için itibar kaybetmek en kötü şeydir.
- It is better to lose face and be open about not understanding the cryptic message than to lose sleep at night over it.
- İtibar kaybetmek ve şifreli mesajı anlayamadığını açıkça söylemek, bu yüzden geceleri uykusuz kalmaktan daha iyidir.
- To lose face means to be humiliated.
- İtibarını kaybetmek aşağılanmak anlamına gelir.
- Who lost face?
- Kim itibarını kaybetti?
- I don't want to lose face.
- İtibarımı kaybetmek istemiyorum.
- I lost face.
- İtibarımı kaybettim.
- Because he didn't want to lose face, he refused my offer to help him.
- İtibarını kaybetmek istemediği için ona yardım etme teklifimi reddetti.
- He has lost face.
- O, itibarını kaybetti.
Show More (24)
|
| 2 |
lose face |
rezil olmak |
v. |
|
- If they don't want to lose face, the gifts should not be too cheap.
- Eğer rezil olmak istemiyorlarsa, hediyeler çok ucuz olmamalı.
- If so, everyone would lose face.
- Eğer böyle olursa, herkes rezil olur.
- I can't let you lose face by going empty-handed.
- Elin boş giderek rezil olmana izin veremem.
- Because he didn't want to lose face, he refused my offer to help him.
- Rezil olmak istemediği için ona yardım etme teklifimi reddetti.
- Now I lose face with you.
- Şimdi de sana karşı rezil oluyorum.
- Similarly, if a crazy person starts yelling and screaming at us, we do not actually lose face from that.
- Aynı şekilde, delinin biri bize bağırıp çağırmaya başlarsa, bu yüzden rezil olmayız.
- The embarrassing situation caused me to lose face.
- Bu utanç verici durum benim rezil olmama neden oldu.
- I want to keep it this way; if not, I will lose face.
- Bu şekilde devam etmek istiyorum; aksi takdirde rezil olurum.
- If you don't want to lose face in front of the others, come out immediately.
- Herkesin önünde rezil olmak istemiyorsan, çabuk dışarı çık.
- He tried to conceal his mistake so as not to lose face.
- Rezil olmamak için hatasını gizlemeye çalıştı.
- He'll lose face if Holman makes the crew change their mind.
- Holman mürettebata fikir değiştirtirse, o rezil olur.
- If Tom doesn't keep his promise, he'll lose face.
- Eğer Tom sözünü tutmazsa, rezil olacak.
- Because he didn't want to lose face, he refused my offer to help him.
- Rezil olmak istemediği için ona yardım etme önerimi reddetti.
- Because he didn't want to lose face, he refused my offer to help him.
- O rezil olmak istemediği için ona yardım etme önerimi reddetti.
Show More (11)
|
| 3 |
lose face |
saygınlığını yitirmek |
v. |
|
- Who lost face?
- Kim saygınlığını yitirdi?
- Tom has lost face.
- Tom saygınlığını yitirdi.
- She has lost face.
- O, saygınlığını yitirdi.
Show More (0)
|
| 4 |
lose face |
küçük düşmek |
v. |
|
- To lose face means to be humiliated.
- İtibar kaybetmek, küçük düşmek demektir.
Show More (-2)
|
