|
- I reflected that, with the passing of time, young people and workers become pensioners if they are lucky.
- Zaman geçtikçe gençlerin ve çalışanların şanslı iseler emekli olduklarını düşündüm.
- In that respect we were lucky with the outbreak in 2001.
- Bu açıdan 2001 yılındaki salgında şanslıydık.
- We are lucky to have even ordinary railway links.
- Sıradan demir yolu bağlantılarına sahip olduğumuz için bile şanslıyız.
- If we are lucky, we will be able to do that by 2006 at the earliest.
- Eğer şanslıysak bunu en erken 2006 yılında gerçekleştirebileceğiz.
- When this agreement was completed, however, my first thought was lucky Mexico.
- Ancak bu anlaşma tamamlandığında ilk aklıma gelen şanslı Meksika oldu.
- In the workplace and, if you are lucky, by labour inspectorates.
- İşyerinde ve eğer şanslıysanız iş müfettişleri tarafından.
- We are lucky to have two committed men, both of whom realise the importance of science.
- Her ikisi de bilimin öneminin farkında olan iki kararlı adama sahip olduğumuz için şanslıyız.
- In that respect, we were lucky with the outbreak in 2001.
- Bu açıdan 2001 yılındaki salgında şanslıydık.
- Well, I guess we're lucky to have found one another.
- Şey, sanırım birbirimizi bulduğumuz için şanslıyız.
- Bart, I need some lucky numbers fast.
- Bart, bana hemen şanslı numaralar lazım.
- They were lucky and unlucky all at once.
- Aynı anda hem şanslı hem de şanssızdılar.
- Tom Thumb was even luckier.
- Parmak Çocuk daha da şanslıydı.
- Bart, I need some lucky numbers fast.
- Bart, acilen şanslı numaralara ihtiyacım var.
- Bart, I need some lucky numbers fast.
- Bart, hemen şanslı numaralara ihtiyacım var.
- My friend was luckier than me.
- Arkadaşım benden daha şanslıydı.
- I think we're pretty lucky.
- Sanırım oldukça şanslıyız.
- He considered himself lucky.
- Kendini şanslı sayıyordu.
- We've been lucky, I think.
- Sanırım şanslıydık.
- Tom was lucky Mary wasn't there with him.
- Tom, Mary'nin yanında olmadığı için şanslıydı.
- How did Tom get so lucky?
- Tom nasıl bu kadar şanslı oldu?
- I've been fairly lucky.
- Oldukça şanslıydım.
- Tom wasn't so lucky this time.
- Tom bu sefer o kadar şanslı değildi.
- Consider yourself lucky.
- Kendinizi şanslı sayın.
- You're lucky to have a job.
- Bir işin olduğu için şanslısın.
- Seven is said to be a lucky number.
- Yedinin şanslı bir rakam olduğu söylenir.
- They were lucky.
- Şanslıydılar.
- Tom is extremely lucky.
- Tom son derece şanslı.
- It was lucky that you caught the train.
- Treni yakaladığın için şanslıydın.
- We were lucky again.
- Biz yine şanslıydık.
- I've always considered myself lucky.
- Kendimi hep şanslı gördüm.
- I'm not as lucky as Tom.
- Tom kadar şanslı değilim.
- I'm the luckiest guy in the world.
- Dünyadaki en şanslı adamım.
- Tom has been lucky all his life.
- Tom tüm hayatı boyunca şanslıydı.
- Allan was lucky and passed the tax accountant examination.
- Allan şanslıydı ve vergi muhasebeciliği sınavını geçti.
- Do you have any idea how lucky you are?
- Ne kadar şanslı olduğun hakkında bir fikrin var mı?
- It must be our lucky day.
- Şanslı günümüzde olmalıyız.
- I've always been lucky.
- Ben hep şanslıydım.
- I'm lucky I'm alive.
- Hayatta olduğum için şanslıyım.
- You're lucky nobody saw you do that.
- Bunu yaptığını kimse görmediği için şanslısın.
- Tom and Mary were lucky kids.
- Tom ve Mary şanslı çocuklardı.
- I'm lucky to have a job.
- Bir işim olduğu için şanslıyım.
- How lucky I am to meet you here!
- Seninle burada karşılaştığım için ne kadar şanslıyım!
- You're lucky to have such a good job.
- Bu kadar iyi bir işin olduğu için şanslısın.
- Lucky at cards, unlucky in love.
- Kartlarda şanslı, aşkta şanssız.
- We were just lucky this time.
- Bu defa sadece şanslıydık.
- Tom isn't as lucky as I am.
- Tom benim kadar şanslı değil.
- I know how lucky I've been.
- Ne kadar şanslı olduğumu biliyorum.
- Tom and Mary are lucky to be alive.
- Tom ve Mary hayatta oldukları için şanslılar.
- We're lucky, aren't we?
- Şanslıyız, değil mi?
- I was lucky to be there.
- Orada olduğum için şanslıydım.
- You're lucky.
- Şanslısınız.
- Tom and Mary are lucky that John isn't here.
- Tom ve Mary, John burada olmadığı için şanslılar.
- Tom considers himself lucky.
- Tom kendini şanslı sayıyor.
- What a lucky person he is!
- Ne kadar şanslı bir insan!
- Sami still considers himself lucky.
- Sami hâlâ kendini şanslı görüyor.
- We're lucky to have Tom working for us.
- Tom bizim için çalıştığı için şanslıyız.
- It was a lucky guess.
- Bu şanslı bir tahmindi.
- No one is that lucky.
- Hiç kimse bu kadar şanslı değildir.
- I'm not so lucky.
- Çok şanslı değilim.
- Tom is really lucky, isn't he?
- Tom gerçekten şanslı, değil mi?
- I sure am lucky.
- Kesinlikle şanslıyım.
- We're lucky Tom is here to help.
- Tom'un yardım etmek için burada olduğuna şanslıyız.
- Tom is a lucky man.
- Tom şanslı bir adam.
- You were pretty lucky.
- Oldukça şanslıydın.
- We all should be so lucky.
- Hepimiz çok şanslı olmalıyız.
- Don't tell me how lucky I am.
- Bana ne kadar şanslı olduğumu söyleme.
- We've been luckier than most people.
- Çoğu insandan daha şanslıyız.
- It seems that I'm not lucky today.
- Görünüşe göre bugün şanslı değilim.
- Lucky are those who have escaped safe and sound.
- Sağ salim kaçabilenler şanslıdır.
- You were lucky to survive the attack.
- Saldırıdan kurtulduğun için şanslısın.
- Who's the lucky girl?
- Şanslı kız kim?
- I feel lucky to have been chosen.
- Seçildiğim için kendimi şanslı hissediyorum.
- Tom is lucky that we helped him.
- Tom ona yardım ettiğimiz için şanslı.
- It was a lucky shot.
- Şanslı bir atıştı.
- I'm just lucky.
- Sadece şanslıyım.
- Tom is lucky Mary isn't there with him.
- Tom, Mary yanında olmadığı için şanslı.
- I feel lucky today.
- Bugün kendimi şanslı hissediyorum.
- He was lucky to find his keys.
- Anahtarlarını bulduğu için şanslıydı.
- Tom said that he wasn't lucky.
- Tom şanslı olmadığını söyledi.
- I'm not as lucky as Tom.
- Ben Tom kadar şanslı değilim.
- Lucky are those who have escaped safe and sound.
- Şanslı olanlar sağ salim kaçanlardır.
- Tom has been lucky.
- Tom şanslıydı.
- Tom was lucky to find his keys.
- Tom anahtarlarını bulduğu için şanslıydı.
- Today's my lucky day.
- Bugün benim şanslı günüm.
- I guess I'm lucky.
- Sanırım ben şanslıyım.
- Dan got a lucky cat figurine from a co-worker for his birthday.
- Dan doğum günü için bir iş arkadaşından şanslı bir kedi heykelciği aldı.
- I was lucky enough to get a good seat.
- İyi bir koltuk bulacak kadar şanslıydım.
- I'm really lucky.
- Gerçekten şanslıyım.
- I feel lucky.
- Ben şanslı hissediyorum.
- She was born lucky.
- O şanslı doğmuş.
- Tom doesn't realize how lucky he is.
- Tom ne kadar şanslı olduğunun farkında değil.
- I think I'm a lucky guy.
- Sanırım ben şanslı bir adamım.
- We were lucky to win that one.
- Bunu kazanmak için şanslıydık.
- Layla was not so lucky.
- Layla o kadar şanslı değildi.
- Do you consider yourself to be a lucky person?
- Kendinizi şanslı biri olarak görüyor musunuz?
- Tom is lucky to still be alive.
- Tom hala hayatta olduğu için şanslı.
- You're lucky it's not Monday.
- Pazartesi olmadığı için şanslısın.
- You don't know how lucky you are.
- Ne kadar şanslı olduğunu bilmiyorsun.
- I consider myself relatively lucky.
- Ben kendimi nispeten şanslı görüyorum.
- Next time, you might not be so lucky.
- Bir dahaki sefere, bu kadar şanslı olmayabilirsin.
- I'm feeling lucky today.
- Bugün şanslı hissediyorum.
- Do you have any idea how lucky you've been?
- Ne kadar şanslı olduğun konusunda bir fikrin var mı?
- This must be my lucky day.
- Bu benim şanslı günüm olmalı.
- I consider myself lucky.
- Kendimi şanslı görüyorum.
- I'm lucky to have sincere friends.
- Samimi arkadaşlarım olduğu için şanslıyım.
- I'm lucky to have had good teachers.
- Ben iyi öğretmenlere sahip olduğum için şanslıyım.
- I've always been lucky.
- Her zaman şanslıydım.
- I was lucky.
- Ben şanslıydım.
- Tom was lucky enough to find a good job.
- Tom, iyi bir iş bulacak kadar şanslıydı.
- I guess it must be our lucky day.
- Sanırım bugün şanslı günümüz olmalı.
- Seven is believed to be a lucky number.
- Yedinin şanslı bir sayı olduğuna inanılıyor.
- Tom is a lucky man, isn't he?
- Tom şanslı bir adam, değil mi?
- Do you have any idea how lucky you are?
- Ne kadar şanslı olduğunuz hakkında bir fikriniz var mı?
- Sami is lucky to be alive.
- Sami hayatta olduğu için şanslıdır.
- I considered myself lucky.
- Ben kendimi şanslı saydım.
- What if I'm not lucky?
- Ya şanslı değilsem?
- You've been luckier than most people.
- Çoğu insandan daha şanslısın.
- Tom could be considered lucky.
- Tom şanslı sayılabilir.
- Tom felt lucky.
- Tom kendini şanslı hissediyordu.
- I was lucky to get that job.
- O işi aldığım için şanslıydım.
- You got lucky.
- Şanslıydın.
- Dan got a lucky cat figurine from a co-worker for his birthday.
- Dan doğum günü için bir iş arkadaşından şanslı kedi heykelciği aldı.
- I don't feel lucky.
- Kendimi şanslı hissetmiyorum.
- Are you feeling lucky?
- Kendini şanslı mı hissediyorsun?
- Wow, you're a lucky guy.
- Vay, sen şanslı bir adamsın.
- How lucky I am!
- Ne kadar şanslıyım!
- I hope Tom knows how lucky he is.
- Umarım Tom ne kadar şanslı olduğunu biliyordur.
- You're lucky you didn't get shot.
- Vurulmadığın için şanslısın.
- Tom didn't know how lucky he was.
- Tom ne kadar şanslı olduğunu bilmiyordu.
- Tom was lucky at first.
- Tom ilk başta şanslıydı.
- We're really lucky for that.
- Onun için gerçekten şanslıyız.
- You got lucky today.
- Bugün şanslıydın.
- I was lucky that the policeman didn't give me a ticket for making a U-turn at an intersection that had a no U-turn sign.
- U dönüşü yapılmaz işareti olan bir kavşaktan U dönüşü yaptığım için polis bana ceza kesmediği için şanslıydım.
- I think I'm pretty lucky.
- Bence oldukça şanslıyım.
- You're lucky Tom didn't come.
- Tom gelmediği için şanslısın.
- Today isn't my lucky day!
- Bugün şanslı günüm değil!
- Tom had pockets full of cash after a lucky night at the casino.
- Kumarhanedeki şanslı bir geceden sonra, Tom'un cepler dolusu nakiti vardı.
- Next time, we might not be so lucky.
- Bir dahaki sefere, o kadar şanslı olmayabiliriz.
- You're lucky it's not Monday.
- Şanslısın ki bugün pazartesi değil.
- I should be so lucky!
- Çok şanslı olmalıyım!
- Tom is lucky, isn't he?
- Tom şanslı, değil mi?
- You're lucky you were born in this beautiful city.
- Bu güzel şehirde doğduğun için şanslısın.
- You're lucky to be alive.
- Yaşadığın için şanslısın.
- Tom seems lucky.
- Tom şanslı görünüyor.
- Tom certainly is lucky to be alive.
- Tom, hayatta olmak için kesinlikle şanslı.
- We're lucky that Tom helped us.
- Tom bize yardım ettiği için şanslıyız.
- He was lucky and won the competition.
- O şanslıydı ve yarışmayı kazandı.
- Today is not my lucky day!
- Bugün benim şanslı günüm değil!
- He was lucky enough to catch the train.
- Treni yakalayacak kadar şanslıydı.
- I guess I was lucky.
- Sanırım şanslıydım.
- I'm lucky that no one saw me do that.
- Şanslıyım ki kimse onu yaptığımı görmedi.
- Today is your lucky day.
- Bugün senin şanslı günün.
- It was lucky that I was here.
- Burada olduğum için şanslıydım.
- Tom used to be lucky.
- Tom önceden şanslıydı.
- It was lucky that you caught the train.
- Treni yakaladığınız için şanslısınız.
- You were lucky to be at the right place at the right time.
- Doğru zamanda doğru yerde olduğun için şanslıydın.
- Are you lucky?
- Sen şanslı mısın?
- I've been lucky.
- Ben şanslıydım.
- Lucky, aren't you?
- Şanslısınız, değil mi?
- You were lucky to find your keys.
- Anahtarlarını bulduğun için şanslıydın.
- What a lucky person he is!
- Ne şanslı bir kişi o!
- Tom said that he was really lucky.
- Tom gerçekten şanslı olduğunu söyledi.
- I feel lucky today.
- Bugün şanslı hissediyorum.
- I think you were lucky.
- Sanırım şanslıydın.
- Some believe that seven is a lucky number.
- Bazıları yedinin şanslı bir sayı olduğuna inanıyor.
- We were actually pretty lucky.
- Aslında oldukça şanslıydık.
- You guys were lucky.
- Siz şanslıydınız.
- Tom considered himself lucky.
- Tom kendini şanslı görüyordu.
- Tom is so lucky.
- Tom çok şanslı.
- Seven is believed to be a lucky number.
- Yedinin şanslı bir sayı olduğuna inanılır.
- He was lucky.
- O şanslıydı.
- Tom is lucky, but Mary isn't.
- Tom şanslı ama Mary değil.
- I feel so lucky that I was chosen.
- Seçildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum.
- Today must be your lucky day.
- Bugün senin şanslı günün olmalı.
- Tom doesn't know how lucky he is.
- Tom ne kadar şanslı olduğunu bilmiyor.
- Tom and I consider ourselves lucky.
- Tom ve ben kendimizi şanslı sayıyoruz.
- You're lucky to be alive.
- Hayatta olduğun için şanslısın.
- How lucky can one be?
- Biri ne kadar şanslı olabilir?
- I felt rather lucky.
- Kendimi bir hayli şanslı hissettim.
- This is your lucky day.
- Bu senin şanslı günün.
- We're lucky to still be alive.
- Hâlâ hayatta olduğumuz için şanslıyız.
- You're lucky that my dog didn't bite you.
- Köpeğim seni ısırmadığı için şanslısın.
- I think I've been pretty lucky so far.
- Sanırım şimdiye kadar oldukça şanslıydım.
- We're lucky to have Tom.
- Tom'a sahip olduğumuz için şanslıyız.
- You're lucky they paid you in advance.
- Sana avans ödedikleri için şanslısın.
- Tom was incredibly lucky.
- Tom inanılmaz derecede şanslıydı.
- This is my lucky day.
- Bugün şanslı günümdeyim.
- We consider ourselves lucky.
- Kendimizi şanslı sayıyoruz.
- Sami is so lucky.
- Sami çok şanslı.
- You are lucky because he didn't bite you.
- Sen şanslısın çünkü o seni ısırmadı.
- Kouji was lucky; his traffic accident left only a minor scratch on the side of his car.
- Kouji şanslıydı; geçirdiği trafik kazası arabasının yan tarafında sadece küçük bir çizik bıraktı.
- Do you consider yourself to be a lucky person?
- Kendini şanslı bir kişi olarak mı düşünüyorsun?
- I was lucky to be there on time.
- Zamanında orada olduğum için şanslıydım.
- Tom is really lucky.
- Tom gerçekten şanslı.
- I have been lucky until now.
- Şimdiye kadar şanslıydım.
- You're lucky, Tom.
- Şanslısın, Tom.
- I was extremely lucky.
- Son derece şanslıydım.
- We just got lucky.
- Biz sadece şanslıydık.
- I was one of the lucky ones.
- Şanslılardan biri bendim.
- We're lucky to be here.
- Burada olduğumuz için şanslıyız.
- We were lucky to find our keys.
- Anahtarlarımızı bulduğumuz için şanslıydık.
- You're lucky Tom lent you some money.
- Tom sana borç para verdiği için şanslısın.
- You were lucky that you didn't get caught in the rain.
- Yağmura yakalanmadığın için şanslısın.
- You're lucky to have a job.
- Sen bir işin olduğu için şanslısın.
- I guess I'm lucky to be alive.
- Sanırım hayatta olduğum için şanslıyım.
- I was one of the lucky ones.
- Şanslı olanlardan biriydim.
- Are you lucky?
- Şanslı mısınız?
- The lucky sod just won the lottery.
- Şanslı herif piyangoyu kazandı.
- We got real lucky.
- Biz gerçekten şanslıydık.
- I was lucky enough to escape unhurt.
- Yara almadan kurtulduğum için şanslıydım.
- Wow, you're a lucky guy.
- Vay canına, şanslı adamsın.
- Some people believe that seven is a lucky number.
- Bazı insanlar yedinin şanslı bir sayı olduğuna inanır.
- Tom is lucky.
- Tom şanslı.
- Tom is a lucky guy, isn't he?
- Tom şanslı bir adam, değil mi?
- I've been really lucky.
- Gerçekten şanslıydım.
- Tom is lucky it's not Monday.
- Tom bugün Pazartesi olmadığı için şanslı.
- Tom is lucky Mary isn't here.
- Tom, Mary burada olmadığı için şanslı.
- Tom was lucky to have had help doing that.
- Tom bunu yaparken yardım aldığı için şanslıydı.
- Tom isn't as lucky as I am.
- Tom benim olduğum kadar şanslı değil.
- You're the lucky one.
- Şanslı olan sensin.
- Tom certainly is lucky to be alive.
- Tom kesinlikle hayatta olduğu için şanslı.
- Tom was one of the lucky ones.
- Tom şanslı olanlardan biriydi.
- I was lucky enough to escape unhurt.
- Yara almadan kurtulacak kadar şanslıydım.
- It was a lucky win.
- Şanslı bir galibiyetti.
- How lucky to meet you here.
- Seninle burada tanıştığım için ne kadar şanslıyım.
- Tom is so lucky to have Mary on his team.
- Tom takımında Mary'ye sahip olduğu için çok şanslı.
- He's a lucky guy.
- O şanslı bir adam.
- Tom was lucky Mary helped him do that.
- Tom, Mary ona yardım ettiği için şanslıydı.
- Tom was lucky.
- Tom şanslı idi.
- It's my lucky day.
- Şanslı günümdeyim.
- Tom is a lucky bastard.
- Tom şanslı bir piç.
- We just got lucky.
- Sadece şanslıydık.
- Who's the lucky one?
- Şanslı olan kim?
- Where's my lucky blue cap?
- Şanslı mavi şapkam nerede?
- He was lucky and won the race.
- Şanslıydı ve yarışı kazandı.
- No one is that lucky.
- Kimse o kadar şanslı değil.
- We're just lucky.
- Biz sadece şanslıyız.
- Tom is lucky Mary is here to help him do that.
- Tom, Mary onun bunu yapmasına yardım etmek için burada olduğu için şanslı.
- But he was lucky.
- Ama şanslıydı.
- Some believe that seven is a lucky number.
- Bazıları yedinin şanslı bir sayı olduğuna inanır.
- We're lucky Tom did that for us.
- Tom, bunu bizim için yaptığı için şanslıyız..
- I'm not that lucky.
- Ben o kadar şanslı değilim.
- I feel lucky to have been chosen.
- Seçildiğim için şanslı hissediyorum.
- I'm one of the lucky ones.
- Ben şanslı olanlardan biriyim.
- We were lucky.
- Şanslıydık.
- You're really lucky, aren't you?
- Gerçekten şanslısın, değil mi?
- Next time, we might not be so lucky.
- Bir dahaki sefere, bu kadar şanslı olmayabiliriz.
- Tom didn't seem to be as lucky as Mary seemed to be.
- Tom, Mary kadar şanslı görünmüyordu.
- We're lucky Tom isn't here with us.
- Tom burada bizimle olmadığı için şanslıyız.
- Tom was just lucky.
- Tom sadece şanslıydı.
- You're a lucky guy.
- Şanslı bir adamsın.
- I was lucky to find my keys.
- Anahtarlarımı bulduğum için şanslıydım.
- I feel pretty lucky.
- Oldukça şanslı hissediyorum.
- Layla is lucky to be alive.
- Layla hayatta olduğu için şanslı.
- We're lucky Tom isn't here with us.
- Tom bizimle burada olmadığı için şanslıyız.
- Tom is lucky to be alive.
- Tom hayatta olduğu için şanslı.
- It was a lucky win.
- O şanslı bir kazançtı.
- I'm lucky to still be able to do that.
- Hala onu yapabildiğim için şanslıyım.
- Where's my lucky blue cap?
- Şanslı mavi kasketim nerede?
- How lucky!
- Ne kadar şanslısın!
- Tom was lucky that someone helped him do that.
- Tom, biri bunu yapmasına yardım ettiği için şanslıydı.
- Tom was lucky Mary helped him do that.
- Tom, Mary'nin ona bunu yapmasına yardım ettiği için şanslıydı.
- You're lucky we let you sit here.
- Burada oturmana izin verdiğimiz için şanslısın.
- Today is my lucky day.
- Bugün benim şanslı günüm.
- Consider yourselves lucky.
- Kendinizi şanslı sayın.
- We may still get lucky.
- Hâlâ şanslı olabiliriz.
- We're lucky to have Tom working for us.
- Tom bizimle çalıştığı için şanslıyız.
- You've been luckier than me.
- Benden daha şanslısın.
- Nobody can be that lucky.
- Kimse o kadar şanslı olamaz.
- Do you have any idea how lucky you've been?
- Ne kadar şanslı olduğun hakkında bir fikrin var mı?
- We might get lucky.
- Biz şanslı olabiliriz.
- I'm not so lucky.
- Ben o kadar şanslı değilim.
- Tom was the lucky guy.
- Tom şanslı herifti.
- Well, Tom, today is your lucky day.
- Yani, Tom, bugün senin şanslı günün.
- We're lucky Tom isn't here.
- Tom burada olmadığı için şanslıyız.
- We've been lucky, I think.
- Sanırım biz şanslıydık.
- You're lucky Tom helped you.
- Tom sana yardım ettiği için şanslısın.
- You're lucky Tom is your friend.
- Tom arkadaşın olduğu için şanslısın.
- I consider myself relatively lucky.
- Kendimi nispeten şanslı sayıyorum.
- You don't realize how lucky you are.
- Ne kadar şanslı olduğunun farkında değilsin.
- I was lucky enough to find a job.
- Bir iş bulacak kadar şanslıydım.
- Tom is lucky Mary is here to help.
- Tom, Mary yardım etmek için burada olduğu için şanslı.
- He was lucky and won the competition.
- Şanslıydı ve yarışmayı kazandı.
- Tom is lucky he didn't get punished.
- Tom ceza almadığı için şanslı.
- It must be our lucky day.
- Bu bizim şanslı günümüz olmalı.
- I'm lucky to be here.
- Burada olduğum için şanslıyım.
- Tom is lucky Mary did that for him.
- Tom, Mary bunu onun için yaptığından dolayı şanslı.
- They're lucky.
- Onlar şanslılar.
- I don't feel very lucky.
- Kendimi pek şanslı hissetmiyorum.
- I'm pretty lucky.
- Oldukça şanslıyım.
- Seven is sometimes considered a lucky number.
- Yedi bazen şanslı bir sayı olarak kabul edilir.
- We're really lucky.
- Gerçekten şanslıyız.
- Tom was lucky that somebody helped him do that.
- Tom, biri ona yardım ettiği için şanslıydı.
- You just got lucky.
- Sadece şanslıydın.
- I thought I was just lucky.
- Sadece şanslı olduğumu düşündüm.
- Tom seems to be lucky.
- Tom şanslı görünüyor.
- Today is not my lucky day!
- Bugün şanslı günüm değil!
- He was lucky to find his keys.
- O, anahtarlarını bulduğu için şanslıydı.
- I'm not lucky.
- Şanslı değilim.
- I was one of the lucky ones.
- Ben şanslı olanlardan biriydim.
- You were lucky to find it.
- Onu bulduğunuz için şanslısınız.
- We should all be so lucky.
- Hepimiz çok şanslı olmalıyız.
- You're lucky you didn't get arrested.
- Tutuklanamadığın için şanslısın.
- You're really lucky.
- Gerçekten şanslısın.
- I'm feeling lucky.
- Şanslı hissediyorum.
- Don't you think you're lucky?
- Şanslı olduğunu düşünmüyor musun?
- Tom was really lucky.
- Tom gerçekten şanslıydı.
- I feel really lucky.
- Gerçekten şanslı hissediyorum.
- Aren't we lucky?
- Şanslı değil miyiz?
- I think that I'm a lucky guy.
- Şanslı bir adam olduğumu düşünüyorum.
- Adam was the first lucky beggar because he didn't have a mother-in law.
- Adam bir kaynanası olmadığı için ilk şanslı dilenciydi.
- I think I'm pretty lucky.
- Ben oldukça şanslı olduğumu düşünüyorum.
- I just feel lucky.
- Kendimi şanslı hissediyorum.
- I'm lucky that I can do that.
- Onu yapabildiğim için şanslıyım.
- I thank my lucky stars that I'm still alive.
- Hâlâ hayatta olduğum için şanslı yıldızlarıma şükrediyorum.
- Tom was lucky.
- Tom şanslıydı.
- Tom was born lucky.
- Tom şanslı doğmuş.
- I was lucky to get this job.
- Bu işi aldığım için şanslıydım.
- Tom considers himself relatively lucky.
- Tom kendini oldukça şanslı görüyor.
- We were so lucky.
- Çok şanslıydık.
- I felt pretty lucky.
- Oldukça şanslı hissettim.
- Tom has always been lucky.
- Tom her zaman şanslıydı.
- I was certainly lucky.
- Kesinlikle şanslıydım.
- I've always been lucky with things like this.
- Böyle şeylerde hep şanslıydım.
- Tom was the luckiest.
- Tom en şanslı olanıydı.
- It was lucky that nobody died.
- Kimse ölmediği için şanslıydık.
- I'm lucky that I'm still able to do that.
- Hâlâ bunu yapabildiğim için şanslıyım.
- You were really lucky.
- Gerçekten şanslıydın.
- That man was born lucky.
- Bu adam şanslı doğmuş.
- She's lucky to have him.
- Ona sahip olduğu için şanslı.
- How lucky you are!
- Ne kadar şanslısın!
- I'm lucky I can do that.
- Bunu yapabildiğim için şanslıyım.
- I made a lucky guess.
- Şanslı bir tahminde bulundum.
- I couldn't get that lucky.
- Ben o kadar şanslı olamam.
- Aren't you lucky?
- Şanslı değil misin?
- We're so lucky.
- Çok şanslıyız.
- I am one lucky girl to have such wonderful friends, family, and boyfriend.
- Böyle harika arkadaşlara, aileye ve erkek arkadaşa sahip olduğum için şanslı bir kızım.
- Adam was the first lucky beggar because he didn't have a mother-in law.
- Adam ilk şanslı dilenciydi çünkü kayınvalidesi yoktu.
- We're lucky.
- Biz şanslıyız.
- I'm feeling lucky today.
- Bugün kendimi şanslı hissediyorum.
- I may win if I'm lucky.
- Şanslıysam kazanabilirim.
- I guess I'm lucky I wasn't hurt.
- Sanırım incinmediğim için şanslıyım.
- You're lucky because he didn't bite you.
- Seni ısırmadığı için şanslısın.
- You're lucky Tom didn't hit you.
- Tom sana vurmadığı için şanslısın.
- They're lucky.
- Şanslılar.
- I'm lucky that no one saw me do that.
- Kimse beni bunu yaparken görmediği için şanslıyım.
- Tom is lucky Mary is here to help him.
- Tom, Mary ona yardım etmek için burada olduğu için şanslı.
- How lucky we are!
- Ne kadar şanslıyız!
- Sami was a lucky man.
- Sami şanslı bir adamdı.
- I think you've been lucky.
- Bence şanslıydın.
- So, who's the lucky one?
- Peki, şanslı olan kim?
- If I'm lucky, I will arrive on time.
- Eğer şanslıysam, zamanında varırım.
- I felt pretty lucky.
- Kendimi çok şanslı hissettim.
- That was a lucky guess.
- O şanslı bir tahmindi.
- I'm feeling lucky.
- Kendimi şanslı hissediyorum.
- Suddenly I got lucky.
- Birden şanslı oldum.
- It was a lucky guess.
- Şanslı bir tahmindi.
- It's your lucky day.
- Şanslı günün.
- Tom is lucky nobody saw him do that.
- Tom şanslıymış ki kimse bunu yaptığını görmedi.
- Tom said that Mary wasn't lucky.
- Tom, Mary'nin şanslı olmadığını söyledi.
- We were lucky no one got hurt today.
- Bugün kimsenin canı yanmadığı için şanslıyız.
- You may not be as lucky next time.
- Bir dahaki sefere bu kadar şanslı olmayabilirsin.
- I'm lucky to have had good teachers.
- İyi öğretmenlerim olduğu için şanslıyım.
- I wasn't so lucky.
- O kadar şanslı değildim.
- How lucky I am to meet you here!
- Sizinle burada tanıştığım için ne şanslıyım!
- Sami was one of the lucky ones.
- Sami şanslı insanlardan biriydi.
- You're the lucky one.
- Sen şanslı olansın.
- Today must be your lucky day.
- Bugün şanslı günün olmalı.
- Three is my lucky number.
- Üç benim şanslı numaram.
- You're lucky because he didn't bite you.
- Sen şanslısın çünkü seni ısırmadı.
- Edgar Degas was luckier than many painters.
- Edgar Degas birçok ressamlardan daha şanslı idi.
- We were lucky to win that one.
- Bunu kazandığımız için şanslıydık.
- Well, Tom, today is your lucky day.
- Peki Tom, bugün senin şanslı günün.
- Next time, you won't be so lucky.
- Bir dahaki sefere bu kadar şanslı olmayacaksın.
- I'm truly one of the lucky ones.
- Ben gerçekten şanslı olanlardan biriyim.
- Tom is lucky to still have a job.
- Tom'un hâlâ bir işi olduğu için şanslı.
- We're lucky Tom is here to help us do this.
- Şanslıyız ki Tom bunu yapmamıza yardım etmek için burada.
- I'm unbelievably lucky.
- İnanılmaz şanslıyım.
- I'm lucky today.
- Bugün şanslıyım.
- Are you feeling lucky?
- Kendini şanslı hissediyor musun?
- She was lucky to find her keys.
- Anahtarlarını bulduğu için şanslıydı.
- I consider myself quite lucky.
- Kendimi oldukça şanslı görüyorum.
- Tom is lucky he didn't get shot.
- Tom vurulmadığı için şanslı.
- Tom was lucky we were here to help him.
- Tom, ona yardım etmek için burada olduğumuz için şanslıydı.
- I feel really lucky.
- Kendimi gerçekten şanslı hissediyorum.
- You were lucky.
- Şanslıydın.
- I'm lucky to have this one.
- Buna sahip olduğum için şanslıyım.
- We're lucky Tom is here to help.
- Tom yardım etmek için burada olduğu için şanslıyız.
- Tom's parents weren't so lucky.
- Tom'un ailesi o kadar şanslı değildi.
- Tom is quite lucky.
- Tom oldukça şanslı.
- Tom is lucky he can still walk.
- Tom hala yürüyebildiği için şanslı.
- I'm really lucky.
- Ben gerçekten şanslıyım.
- One of these lucky beings was Hans.
- Bu şanslı varlıklardan biri Hans'tı.
- Tom is the lucky one.
- Tom şanslı olan.
- You're lucky they paid you in advance.
- Onlar sana peşin ödeme yaptıkları için şanslısın.
- We're lucky to be alive.
- Hayatta olduğumuz için şanslıyız.
- The lucky sod just won the lottery.
- Şanslı herif az önce piyangoyu kazandı.
- We're so lucky to have Tom on our team.
- Tom takımımızda olduğu için çok şanslıyız.
- Not everybody was as lucky as we were.
- Herkes bizim kadar şanslı değildi.
- I'm lucky that I can do that.
- Bunu yapabildiğim için şanslıyım.
- You're lucky you're so small.
- Bu kadar küçük olduğun için şanslısın.
- Lucky, weren't they?
- Şanslılar, değil mi?
- We've been so lucky.
- Çok şanslıydık.
- They were lucky to find their keys.
- Onlar anahtarlarını buldukları için şanslıydılar.
- How lucky can one be?
- Bir insan ne kadar şanslı olabilir ki?
- I'm a lucky man.
- Ben şanslı bir adamım.
- Do you have any idea how lucky you were?
- Ne kadar şanslı olduğun hakkında bir fikrin var mı?
- You're a lucky guy, aren't you?
- Sen şanslı bir adamsın, değil mi?
- It looks like today is not my lucky day.
- Bugün benim şanslı günüm değil gibi görünüyor.
- You're lucky, aren't you?
- Şanslısın, değil mi?
- I think Tom is lucky.
- Bence Tom şanslı.
- You really are lucky, aren't you?
- Gerçekten şanslısın, değil mi?
- I've been lucky.
- Şanslıydım.
- What's the luckiest thing that has happened to you?
- Başına gelen en şanslı şey neydi?
- It was a lucky shot.
- O, şanslı bir atıştı.
- I guess I'm lucky I wasn't hurt.
- Sanırım yaralanmadığım için şanslıyım.
- I'm the luckiest guy in the world.
- Ben dünyanın en şanslı adamıyım.
- I've always been lucky with things like this.
- Böyle şeylerle ilgili hep şanslıydım.
- I am a lucky budgie, aren't I?
- Ben şanslı bir muhabbet kuşuyum, değil mi?
- We're lucky to have Tom on our team.
- Ekibimizde Tom'un olmasından şanslıyız.
- Sami is so lucky.
- Sami çok şanslıdır.
- Tom was lucky enough to find a good job.
- Tom iyi bir iş bulacak kadar şanslıydı.
- I was lucky today.
- Bugün şanslıydım.
- Tom sure is lucky.
- Tom kesinlikle şanslı.
- Tom was so lucky.
- Tom çok şanslıydı.
- Tom is lucky nobody saw him do that.
- Tom bunu yaparken kimse görmediği için şanslı.
- Tom was lucky to grow up in a multilingual environment.
- Tom çok dilli bir ortamda büyüdüğü için şanslıydı.
- That was a lucky shot.
- Şanslı bir atıştı.
- I'm lucky to have you as a friend.
- Senin gibi bir arkadaşım olduğu için şanslıyım.
- I was really lucky.
- Gerçekten şanslıydım.
- We were actually pretty lucky.
- Biz aslında oldukça şanslıyız.
- You were lucky.
- Şanslıydınız.
- I felt lucky.
- Şanslı hissettim.
- I hope you're lucky.
- Umarım şanslısındır.
- You're lucky nobody saw you do that.
- Şanslısın ki kimse onu yaptığını görmedi.
- We've been lucky.
- Şanslıydık.
- We're lucky nobody got hurt.
- Kimse yaralanmadığı için şanslıyız.
- I'm lucky to have this.
- Buna sahip olduğum için şanslıyım.
- The others weren't so lucky.
- Diğerleri o kadar şanslı değildi.
- They were lucky.
- Onlar şanslıydı.
- I'm a pretty lucky guy.
- Ben oldukça şanslı bir adamım.
- Sami is lucky to be alive.
- Sami hayatta olduğu için şanslı.
- I was born lucky.
- Ben şanslı doğdum.
- I'm lucky to still be able to do that.
- Hâlâ bunu yapabildiğim için şanslıyım.
- We were lucky again.
- Yine şanslıydık.
- I think I'm a lucky guy.
- Sanırım şanslı bir adamım.
- What if I'm not lucky?
- Şanslı değilsem ne olacak?
- Lucky, weren't they?
- Onlar şanslı, değil mi?
- I consider myself relatively lucky.
- Kendimi görece şanslı kabul ediyorum.
- We were just lucky this time.
- Bu sefer sadece şanslıydık.
- You're lucky that you have a job.
- Bir işin olduğu için şanslısın.
- You're lucky you didn't die.
- Ölmediğin için şanslısın.
- Tom has been lucky all his life.
- Tom hayatı boyunca şanslıydı.
- You're lucky we let you sit here.
- Seni burada oturttuğumuz için şanslısın.
- Tom is lucky to have survived.
- Tom hayatta kaldığı için şanslı.
- I don't feel so lucky.
- Ben çok şanslı hissetmiyorum.
- I'm lucky that I'm still able to do that.
- Şanslıyım ki onu hala yapabiliyorum.
- I've been quite lucky.
- Oldukça şanslıydım.
- Tom had pockets full of cash after a lucky night at the casino.
- Kumarhanede geçirdiği şanslı geceden sonra Tom'un cebi para doluydu.
- Tom was lucky at first.
- Tom başlangıçta şanslıydı.
- Do you have any idea how lucky you were?
- Ne kadar şanslı olduğun hakkında herhangi bir fikrin var mı?
- Tom is a lucky young man.
- Tom şanslı bir genç adam.
- You're lucky to have found each other.
- Birbirinizi bulduğunuz için şanslısınız.
- We're lucky nobody got hurt.
- Kimse incinmediği için şanslıyız.
- She was lucky.
- Şanslıydı.
- This lucky streak won't last forever.
- Bu şanslı seri sonsuza dek sürmeyecek.
- I'm lucky.
- Ben şanslıyım.
- I'm a lucky guy.
- Ben şanslı bir adamım.
- Tom doesn't seem to be as lucky as Mary seems to be.
- Tom, Mary kadar şanslı görünmüyor.
- Let's see if we can get lucky.
- Şanslı olup olamayacağımızı görelim.
- It's your lucky day.
- Senin şanslı günün.
- Tom used to be lucky.
- Tom eskiden şanslıydı.
- She was born lucky.
- O şanslı doğdu.
- You can count yourself lucky!
- Kendini şanslı sayabilirsin!
- How lucky can one guy be?
- Bir erkek ne kadar şanslı olabilir?
- I wasn't so lucky.
- Ben çok şanslı değildim.
- You're so lucky to have a husband like that.
- Böyle bir kocan olduğu için oldukça şanslısın.
- I think we were lucky.
- Bence şanslıydık.
- Tom was lucky that someone helped him do that.
- Tom, biri ona yardım ettiği için şanslıydı.
- You're lucky nobody saw you leave.
- Gittiğini kimse görmediği için şanslısın.
- How lucky!
- Ne kadar şanslı!
- You were lucky to be at the right place at the right time.
- Doğru zamanda doğru yerde olduğun için şanslısın.
- We're lucky Tom is here to help us.
- Tom bize yardım etmek için burada olduğu için şanslıyız.
- I'm lucky I can still do that.
- Bunu hala yapabildiğim için şanslıyım.
- Tom's parents weren't so lucky.
- Tom'un anne ve babası o kadar şanslı değildi.
- I guess I'm lucky to be alive.
- Sanıyorum hayatta olduğum için şanslıyım.
- Layla is lucky to be alive.
- Leyla hayatta olduğu için şanslı.
- I have been lucky until now.
- Şu ana kadar şanslıydım.
- We're really lucky for that.
- Bunun için gerçekten şanslıyız.
- They were lucky to find their keys.
- Anahtarlarını buldukları için şanslıydılar.
- You were lucky to survive the attack.
- Saldırıda hayatta kalmak için şanslıydınız.
- We're lucky to have Tom on our team.
- Tom takımımızda olduğu için şanslıyız.
- The discovery of oil was a lucky accident.
- Petrolün keşfi şanslı bir kazaydı.
- This time you were lucky.
- Bu kez şanslıydınız.
- I was quite lucky.
- Ben oldukça şanslıydım.
- I felt rather lucky.
- Kendimi oldukça şanslı hissettim.
- You've been lucky so far.
- Şimdiye kadar şanslıydın.
- Tom is lucky that Mary helped him.
- Tom, Mary ona yardım ettiği için şanslı.
- Mary is a lucky girl.
- Mary şanslı bir kız.
- Your boyfriend's really lucky to have someone like you.
- Erkek arkadaşın senin gibi birine sahip olduğu için gerçekten şanslı.
- I'm not that lucky.
- O kadar şanslı değilim.
- Tom is lucky to still be alive.
- Tom hâlâ hayatta olduğu için şanslı.
- I felt lucky.
- Kendimi şanslı hissettim.
- I'm not as lucky as Tom is.
- Tom kadar şanslı değilim.
- Tom and Mary are lucky it's not Monday.
- Tom ve Mary bugün Pazartesi olmadığı için şanslı.
- Tom seemed lucky.
- Tom şanslı görünüyordu.
- Tom is just lucky.
- Tom sadece şanslı.
- You guys are lucky.
- Siz şanslısınız.
- Tom wasn't so lucky.
- Tom o kadar şanslı değildi.
- I feel lucky to be alive.
- Hayatta olduğum için kendimi şanslı hissediyorum.
- It was lucky that I was here.
- Ben burada olduğum için şanslıydım.
- You're lucky, aren't you?
- Sen şanslısın, değil mi?
- You're luckier than me.
- Sen benden daha şanslısın.
- You're a lucky man, aren't you?
- Sen şanslı bir adamsın, değil mi?
- Tom was lucky Mary did that for him.
- Mary bunu onun için yaptığından dolayı Tom şanslıydı.
- I don't feel lucky.
- Şanslı hissetmiyorum.
- She is lucky.
- O şanslıdır.
- Tom was born lucky.
- Tom şanslı doğdu.
- We were lucky no one got hurt today.
- Bugün kimseye bir şey olmadığı için şanslıydık.
- Tom was lucky we were here to help him.
- Tom ona yardım etmek için burada olduğumuz için şanslıydı.
- I was born lucky.
- Şanslı doğmuşum.
- I think we're pretty lucky.
- Bence oldukça şanslıyız.
- Tom was lucky that Mary didn't hit him.
- Mary ona vurmadığı için Tom şanslıydı.
- This is my lucky day.
- Bu benim şanslı günüm.
- Tom was lucky that Mary didn't hit him.
- Tom, Mary ona vurmadığı için şanslıydı.
- Edgar Degas was luckier than many painters.
- Edgar Degas birçok ressamdan daha şanslıydı.
- Mary is a lucky girl.
- Mary şanslı bir kızdır.
- We were lucky today.
- Bugün şanslıydık.
- Tom is lucky to still have a job.
- Tom hala bir işi olduğu için şanslı.
- Tom is lucky to be on the team.
- Tom takımda olduğu için şanslı.
- We're lucky Tom did that for us.
- Tom bunu bizim için yaptığı için şanslıyız.
- Tom is lucky he can still walk.
- Tom hâlâ yürüyebildiği için şanslı.
- Seven is a lucky number.
- Yedi şanslı bir sayıdır.
- They got really lucky.
- Gerçekten şanslılar.
- We may still get lucky.
- Hala şanslı olabiliriz.
- It looks like today is not my lucky day.
- Görünüşe göre bugün şanslı günüm değil.
- I'm lucky today.
- Ben bugün şanslıyım.
- You're lucky you didn't die.
- Şanslısın ki ölmedin.
- That was lucky.
- Şanslıydı.
- She was lucky to find her keys.
- O, anahtarlarını bulduğu için şanslıydı.
- I consider myself fairly lucky.
- Kendimi oldukça şanslı görüyorum.
- You're lucky to have such a good job.
- Sen böyle iyi bir işe sahip olduğun için şanslısın.
- I feel lucky.
- Kendimi şanslı hissediyorum.
- I'm unbelievably lucky.
- Acayip şanslıyım.
- I'm not as lucky as you.
- Ben senin kadar şanslı değilim.
- I considered myself lucky.
- Kendimi şanslı sayıyordum.
- We got lucky there.
- Orada şanslıydık.
- It seems that I'm not lucky today.
- Ben bugün şanslı değilim gibi görünüyor.
- But he was lucky.
- Ama o şanslıydı.
- I'm lucky to be alive.
- Hayatta olduğum için şanslıyım.
- Many consider seven to be a lucky number.
- Çoğu kişi yediyi şanslı bir sayı olarak görür.
- Tom was lucky to grow up bilingual.
- Tom iki dilli büyüdüğü için şanslıydı.
- Tom is lucky Mary hasn't done that yet.
- Tom, Mary henüz bunu yapmadığı için şanslı.
- I'm lucky to have you as a friend.
- Senin gibi bir arkadaşa sahip olduğum için şanslıyım.
- They're lucky to be alive.
- Hayatta oldukları için şanslılar.
- Next time, you might not be so lucky.
- Bir dahaki sefere bu kadar şanslı olmayabilirsin.
- That was lucky.
- O şanslıydı.
- That was a lucky shot.
- O şanslı bir atıştı.
- I'm unbelievably lucky.
- İnanılmaz derecede şanslıyım.
- I'm not as lucky as you think I am.
- Düşündüğün kadar şanslı değilim.
- I was lucky to be there on time.
- Ben zamanında orada olduğum için şanslıydım.
- Mary was lucky to find her keys.
- Mary anahtarlarını bulduğu için şanslıydı.
- We got lucky there.
- Orada şanslıyız.
- I was certainly lucky.
- Ben kesinlikle şanslıydım.
- Tom and Mary are both lucky, aren't they?
- Tom ve Mary ikisi de şanslı, değil mi?
- We're lucky it's not Monday.
- Pazartesi olmadığı için şanslıyız.
- You might get lucky.
- Şanslı olabilirsin.
- Tom and Mary are really lucky.
- Tom ve Mary gerçekten şanslılar.
- I was incredibly lucky.
- İnanılmaz derecede şanslıydım.
- Tom was lucky yesterday.
- Tom dün şanslıydı.
- Tom was lucky to find a job.
- Tom iş bulduğu için şanslıydı.
- You're a lucky man.
- Sen şanslı bir adamsın.
- You're lucky you didn't get arrested.
- Tutuklanmadığın için şanslısın.
- We weren't lucky.
- Şanslı değildik.
- I think I've been pretty lucky so far.
- Sanırım şu ana kadar oldukça şanslıyım.
- You've been luckier than most people.
- Birçok insandan daha şanslısın.
- I don't feel so lucky.
- Kendimi o kadar şanslı hissetmiyorum.
- You're lucky nobody saw you leave.
- Şanslısın ki kimse gittiğini görmedi.
- I wasn't lucky.
- Şanslı değildim.
- That was a lucky guess.
- Şanslı bir tahmindi.
- You're lucky you don't have Tom's problems.
- Tom'un sorunları sende olmadığı için şanslısın.
- Today isn't my lucky day!
- Bugün benim şanslı günüm değil!
- You are lucky because he didn't bite you.
- Şanslısın çünkü seni ısırmadı.
- I'm lucky to have sincere friends.
- Samimi dostlarım olduğu için şanslıyım.
- The discovery of oil was a lucky accident.
- Petrolün keşfi şanslı bir rastlantıydı.
- I feel pretty lucky.
- Kendimi çok şanslı hissediyorum.
- Sami was one of the lucky ones.
- Sami şanslı olanlardan biriydi.
- I'm quite lucky.
- Oldukça şanslıyım.
- It was lucky I was able to speak to Tom before he left for Boston.
- Boston'a gitmeden önce Tom'la konuşabildiğim için şanslıydım.
- I was just really lucky.
- Gerçekten şanslıydım.
- Tom was the lucky one.
- Şanslı olan Tom'du.
- That man was born lucky.
- O adam şanslı doğdu.
- Tom was lucky Mary did that for him.
- Tom bunu Mary yaptığı için şanslıydı.
- I'm not as lucky as you.
- Senin kadar şanslı değilim.
- I'm lucky that nobody saw me do that.
- Şanslıyım ki hiç kimse onu yaptığımı görmedi.
- It was just a lucky guess.
- O sadece şanslı bir tahmindi.
- Tom was lucky to get the job.
- Tom işi aldığı için şanslıydı.
- Lucky, aren't you?
- Şanslısın, değil mi?
- I'm truly one of the lucky ones.
- Gerçekten şanslı olanlardan biriyim.
- I guess I'm lucky.
- Sanırım şanslıyım.
- Allan was lucky and passed the tax accountant examination.
- Allan şanslıydı ve vergi muhasebesi sınavını geçti.
- You're lucky it didn't rain yesterday.
- Dün yağmur yağmadığı için şanslısın.
- I think you were lucky.
- Bence şanslıydın.
- Lucky, weren't you?
- Şanslıydın, değil mi?
- Tom was lucky to find a home.
- Tom bir ev bulduğu için şanslıydı.
- Sometimes you get lucky.
- Bazen şanslısın.
- You might not be so lucky next time.
- Bir dahaki sefere bu kadar şanslı olmayabilirsin.
- You were lucky to catch up with us.
- Bize yetiştiğin için şanslısın.
- Tom is a lucky guy.
- Tom şanslı bir adam.
- Tom is lucky Mary is here to help him do that.
- Tom, Mary ona yardım etmek için burada olduğu için şanslı.
- Tom and Mary are lucky that John isn't here.
- Tom ve Mary, John burada olmadığı için şanslı.
- This time you were lucky.
- Bu sefer şanslıydın.
- We got real lucky.
- Gerçekten şanslıydık.
- I feel so lucky.
- Çok şanslı hissediyorum.
- Tom is luckier than he knows.
- Tom bildiğinden daha şanslı.
- Tom is the lucky one.
- Tom şanslı biri.
- I couldn't get that lucky.
- Ben o kadar şanslı olamadım.
- She's lucky to be alive.
- Hayatta olduğu için şanslı.
- Tom was the lucky guy.
- Tom şanslı adamdı.
- My mother prefers the arbitrary selection of the lottery machines over my lucky numbers.
- Annem benim şanslı numaralarımdansa loto makinesinin keyfi seçimini tercih eder.
- I guess it must be our lucky day.
- Sanırım bizim şanslı günümüz olmalı.
- You were lucky to find it.
- Onu bulduğun için şanslıydın.
- I'm lucky that nobody saw me do that.
- Kimse beni bunu yaparken görmediği için şanslıyım.
- I consider myself relatively lucky.
- Kendimi nispeten şanslı görüyorum.
- Tom was the lucky one.
- Tom şanslı biriydi.
- Tom's so lucky to have you, Mary!
- Tom sana sahip olduğu için çok şanslı, Mary!
- Tom felt lucky.
- Tom şanslı hissetti.
- Tom was lucky that somebody helped him do that.
- Tom, biri bunu yapmasına yardım ettiği için şanslıydı.
- I was quite lucky.
- Oldukça şanslıydım.
- Aren't you the lucky one?
- Şanslı olan sen değil misin?
- You can count yourself lucky!
- Kendinizi şanslı sayabilirsiniz!
- We're lucky Tom is here to help us do this.
- Tom bize yardım etmek için burada olduğu için şanslıyız.
- Tom was lucky that he didn't lose his job.
- Tom işini kaybetmediği için şanslıydı.
- Seven is said to be a lucky number.
- Yedinin şanslı bir sayı olduğu söylenir.
- It's my lucky day.
- Bu benim şanslı günüm.
- How lucky can one guy be?
- Bir adam ne kadar şanslı olabilir?
- My father had a heart attack yesterday, but he was lucky to have a clinic close at hand.
- Babam dün kalp krizi geçirdi, ama yakınında bir klinik olduğu için şanslıydı.
- One of these lucky beings was Hans.
- Bu şanslı varlıklardan biri de Hans'tı.
- Tom is so lucky to have Mary on his team.
- Tom, Mary takımında olduğu için çok şanslı.
- Tom was lucky that he didn't get killed.
- Tom öldürülmediği için şanslıydı.
- How lucky was that?
- Ne şanslı bir durum değil mi?
- Do you feel lucky?
- Kendini şanslı hissediyor musun?
- How lucky can one be?
- İnsan ne kadar şanslı olabilir?
Show More (645)
|