|
- There she made a speech attacking capitalism in very clear terms.
- Orada çok net ifadelerle kapitalizme saldıran bir konuşma yaptı.
- Dan made a speech at the wedding.
- Dan düğünde bir konuşma yaptı.
- A girl was making a speech in the park.
- Bir kız parkta bir konuşma yapıyordu.
- Tom didn't have to make a speech.
- Tom bir konuşma yapmak zorunda değildi.
- Tom made a speech.
- Tom bir konuşma yaptı.
- They asked me to make a speech in French.
- Fransızca bir konuşma yapmamı rica ettiler.
- They asked me to make a speech in French.
- Benden Fransızca bir konuşma yapmamı istediler.
- He made a speech on behalf of our company.
- Şirketimizin adına bir konuşma yaptı.
- He made a speech in which he supported my point of view.
- Benim bakış açımı destekleyen bir konuşma yaptı.
- He made a speech using his unique tone of voice.
- O, eşsiz ses tonunu kullanarak bir konuşma yaptı.
- He made a speech on behalf of our company.
- Şirketimiz adına bir konuşma yaptı.
- Mayor Tom Jackson made a speech at a hotel conference room.
- Belediye Başkanı Tom Jackson bir otelin konferans salonunda bir konuşma yaptı.
- He made a speech using his unique tone of voice.
- Kendine özgü ses tonunu kullanarak bir konuşma yaptı.
- He was making a speech, but he abruptly stopped speaking when he heard a strange noise.
- Bir konuşma yapıyordu, ancak garip bir ses duyunca aniden konuşmayı kesti.
- Have you made a speech in English before?
- Daha önce İngilizce bir konuşma yaptın mı?
- They asked me to make a speech on short notice.
- Benden kısa sürede bir konuşma yapmamı istediler.
- He made a speech in which he supported my point of view.
- O benim bakış açımı destekleyen bir konuşma yaptı.
- She was afraid to make a speech.
- O, bir konuşma yapmaya korkuyordu.
- They asked me to make a speech on short notice.
- Acilen bir konuşma yapmamı rica ettiler.
- The famous doctor made a speech on AIDS.
- Ünlü doktor, AIDS üzerine bir konuşma yaptı.
- Have you ever made a speech in French?
- Hiç Fransızca bir konuşma yaptın mı?
- He compelled me to make a speech.
- Beni bir konuşma yapmaya zorladı.
- I made a speech.
- Bir konuşma yaptım.
- He made a speech in plain English.
- Sade bir İngilizce ile bir konuşma yaptı.
- He made a speech in front of many people.
- Birçok insanın önünde bir konuşma yaptı.
- He made a speech in support of the plan.
- Planı destekleyen bir konuşma yaptı.
- He made a speech in support of the plan.
- Planı desteklemek için bir konuşma yaptı.
- He made a speech that supported my opinions.
- Benim görüşlerimi destekleyen bir konuşma yaptı.
- He made a speech in English at the meeting.
- Toplantıda İngilizce bir konuşma yaptı.
- Have you ever made a speech in French before?
- Daha önce hiç Fransızca bir konuşma yaptın mı?
- I'd like to make a speech.
- Bir konuşma yapmak istiyorum.
- Do I need to make a speech?
- Bir konuşma yapmam gerekir mi?
- Have you made a speech in English before?
- Daha önce İngilizce bir konuşma yaptınız mı?
- The famous doctor made a speech on AIDS.
- Ünlü doktor, AIDS hakkında bir konuşma yaptı.
- He made a speech in which he supported my opinion.
- O benim fikrimi destekleyen bir konuşma yaptı.
- Tom made a speech in support of the plan.
- Tom planı destekleyen bir konuşma yaptı.
- He made a speech in which he supported my opinion.
- Benim görüşlerimi destekleyen bir konuşma yaptı.
- He has to make a speech at the party.
- Partide bir konuşma yapmak zorunda.
- I had to make a speech on short notice.
- Kısa sürede bir konuşma yapmam gerekiyordu.
- He was making a speech, but he broke off when he heard a strange noise.
- O bir konuşma yapıyordu, ama tuhaf bir ses duyunca aniden kesti.
- Do you have to make a speech?
- Bir konuşma yapmak zorunda mısın?
- Tom won't be making a speech today.
- Tom bugün bir konuşma yapmayacak.
- He made a speech that supported my opinions.
- O benim görüşlerimi destekleyen bir konuşma yaptı.
Show More (40)
|
