|
- There is a saying in Dutch which means that the last mile is the longest one.
- Felemenkçede son milin en uzun mil olduğu anlamına gelen bir deyiş vardır.
- With each side measuring nearly a mile long, Angkor Wat remains the planet's largest religious structure.
- Her bir kenarı yaklaşık bir mil uzunluğunda olan Angkor Wat, yeryüzünün en büyük ibadethanesi olmaya devam etmektedir.
- I walked about 1 mile.
- Yaklaşık bir mil yürüdüm.
- The bridge is approximately a mile long.
- Köprü yaklaşık bir mil uzunluğunda.
- This river is one mile across.
- Bu nehir bir mil genişliğindedir.
- He can't swim a mile.
- Bir mil bile yüzemez.
- Tom talks a mile a minute.
- Tom dakikada bir mil konuşuyor.
- Layla drove about a mile more.
- Leyla yaklaşık bir mil daha araç sürdü.
- There are 640 acres in a square mile.
- Bir mil karede 640 dönüm arazi var.
- The island lies a mile off the coast.
- Ada kıyıdan bir mil açıktadır.
- I ran for a mile.
- Bir mil koştum.
- Go along this street for a mile.
- Bir mil boyunca bu cadde üzerinde ilerleyin.
- Tom's squirrel can smell hazelnuts from a mile away.
- Tom'un sincabı fındığın kokusunu bir mil öteden alabiliyor.
- I had not gone a mile when it began to rain.
- Yağmur yağmaya başladığında bir mil bile gitmemiştim.
- The river is almost a mile wide at this point.
- Nehir bu noktada neredeyse bir mil genişliğinde.
- I raced him a mile.
- Onunla bir mil yarıştım.
- Before you criticize a man, you should always walk a mile in his shoes.
- Bir adamı eleştirmeden önce, her zaman onun ayakkabılarıyla bir mil yürümelisin.
- This submarine can dive more than a mile deep.
- Bu deniz altı bir mil derinlikten fazla fazlasına dalış yapabilir.
- He can swim a mile.
- O bir mil yüzebilir.
- Tom's squirrel can smell hazelnuts from a mile away.
- Tom'un sincabı bir mil öteden fındık kokusunu alabiliyor.
- I had not gone a mile when it began to rain.
- Yağmur yağmaya başladığında bir mil gitmemiştim.
- My house is only a mile from here.
- Evim buradan sadece bir mildir.
- It is no more than half a mile to the sea.
- Denize en fazla yarım mil var.
- There are 640 acres in a square mile.
- Bir mil karede 640 dönüm vardır.
- The school stands about one mile off.
- Okul yaklaşık bir mil uzakta.
- The island is nearly a mile across.
- Ada yaklaşık bir mil genişliğindedir.
- I saw a fishing boat about a mile off the shore.
- Kıyıdan yaklaşık bir mil açıkta bir balıkçı teknesi gördüm.
- It is about 1 mile from here to the station.
- Buradan istasyona yaklaşık bir mildir.
- The island lies a mile off the coast.
- Ada, sahilin bir mil açığında bulunuyor.
- The concrete mixing plant is just a mile from the worksite.
- Beton karıştırma tesisi şantiyeden sadece bir mil uzakta.
- It is about 1 mile from here to the station.
- Buradan istasyona kadar yaklaşık 1 mil var.
- I walked three-fourths of a mile.
- Bir milin dörtte üçünü yürüdüm.
- Layla drove about a mile more.
- Layla bir mil daha sürdü.
- It is no more than a mile to the station.
- İstasyona bir milden fazla yok.
- He can swim a mile.
- Bir mil yüzebilir.
- I live about a mile from here.
- Buradan yaklaşık bir mil uzakta yaşıyorum.
- Layla's grandparents lived just a mile away.
- Leyla'nın büyükanne ve büyük babaları bir mil uzakta yaşıyordu.
- The river is almost a mile wide at this point.
- Nehir bu noktada neredeyse bir mil genişliğindedir.
- The island is nearly a mile across.
- Ada neredeyse bir mil genişliğinde.
- You must be a good athlete to have run a mile in such a short time.
- Bu kadar kısa sürede bir mil koştuğuna göre iyi bir atlet olmalısın.
- The shopping center is one mile ahead.
- Alışveriş merkezi bir mil ileride.
- This submarine can dive more than a mile deep.
- Bu denizaltı bir milden fazla derine dalabilir.
- You must be a good athlete to have run a mile in such a short time.
- Böyle kısa bir zamanda bir mili koşmak için, iyi bir atlet olmalısın.
- It is no more than half a mile to the sea.
- Denize yarım milden daha uzak değil.
- Mary runs the mile in 7 minutes.
- Mary 7 dakikada bir mil koşar.
- The last mile is the longest.
- Son mil en uzun olanıdır.
- Layla's grandparents lived just a mile away.
- Layla'nın büyükanne ve büyükbabası sadece bir mil ötede yaşıyordu.
- Go along this street for a mile.
- Bu cadde boyunca bir mil git.
- Before you criticize someone, you should walk a mile in their shoes.
- Birini eleştirmeden önce, onun ayakkabılarıyla bir mil yürümelisin.
- You can tell a mile away.
- Bir mil öteden anlayabilirsin.
- My house is only a mile from here.
- Evim buradan sadece bir mil uzakta.
- If you give him an inch, he'll take a mile.
- Ona bir inç verirsen, bir mil alır.
- The bridge is one mile above.
- Köprü bir mil yukarıda.
- A mile is about 1,600 meters.
- Bir mil yaklaşık 1,600 metredir.
- I walked about 1 mile.
- Yaklaşık 1 mil yürüdüm.
- Tom lives just a mile away.
- Tom sadece bir mil ötede yaşıyor.
- A mile is equal to about 1600 meters.
- Bir mil yaklaşık 1600 metreye eşittir.
- I saw a fishing boat about a mile off the shore.
- Ben, kıyıdan yaklaşık bir mil ötede bir balıkçı teknesi gördüm.
Show More (55)
|