Tureng - object to - Anglais Turc Phrases

Historique

	Anglais	Turc
1	object to	itiraz etmek	v.
	Nobody objects to hiring young students either. Kimse genç öğrencileri işe almaya da itiraz etmiyor. Needless to say, it was to be expected that some states would object to this Court. Söylemeye gerek yok ki bazı eyaletlerin bu Mahkemeye itiraz etmesi bekleniyordu. Above all, I object to the reiteration of this Parliament's demand for a pan-European top-up list. Her şeyden önce, bu Parlamentonun pan-Avrupa üst listesi talebinin yinelenmesine itiraz ediyorum. That is something the Commission objects to. Bu, Komisyon'un itiraz ettiği bir husustur. But even if I did not, I would still object to any method being imposed by the EU. Ama öyle olmasaydı bile, AB tarafından dayatılan herhangi bir yönteme yine de itiraz ederdim. There are quite a few reasons for objecting to this. Buna itiraz etmek için pek çok neden var. It is quite clear that more than 32 Members objected to the oral amendment. Sözlü değişikliğe 32'den fazla Üyenin itiraz ettiği oldukça açıktır. I object to the trend towards a European state and recommend continued intergovernmental cooperation. Bir Avrupa devletine doğru gidişe itiraz ediyor ve hükümetler arası işbirliğinin sürdürülmesini tavsiye ediyorum. Perhaps this is because it cannot be objected to on legal or economic grounds. Belki de bunun nedeni yasal veya ekonomik gerekçelerle itiraz edilememesidir. The reason is that I object to paragraphs 25, 35 and 37. Bunun nedeni 25, 35 ve 37. paragraflara itiraz etmemdir. Also, if Parliament objected to a decision it would 'possibly' take account of Parliament's objection. Ayrıca, Parlamento bir karara itiraz ederse, Parlamento'nun itirazı 'muhtemelen' dikkate alınacaktır. If the vote records correctly how my Group voted, I shall not, and cannot, object to that. Eğer oylama, Grubumun nasıl oy kullandığını doğru bir şekilde kaydediyorsa buna itiraz etmeyeceğim ve edemem. Today, as we know, nobody objects to admitting young IT professionals. Bugün, bildiğimiz gibi, kimse genç BT uzmanlarını kabul etmeye itiraz etmiyor. I would certainly not object to testing them in different Member States during the last days of the year. Yılın son günlerinde farklı Üye Devletlerde test edilmelerine kesinlikle itiraz etmem. Nobody should object to rules intended to safeguard health and to ensure that the consumer can make informed decisions. Sağlığı korumaya ve tüketicinin bilinçli kararlar alabilmesini sağlamaya yönelik kurallara kimse itiraz etmemelidir. Secondly, I object to LPG being classified as an alternative fuel. İkinci olarak LPG'nin alternatif yakıt olarak sınıflandırılmasına itiraz ediyorum. That is something the Commission objects to. Bu Komisyonun itiraz ettiği bir şey. The Commission does not object to this. Komisyon buna itiraz etmemektedir. I therefore support the organisations that are objecting to this severely weakened proposal. Bu nedenle, bu ciddi şekilde zayıflatılmış teklife itiraz eden kuruluşları destekliyorum. Twelve Members or more can object to voting on this oral amendment. On iki ya da daha fazla üye bu sözlü değişiklik önergesinin oylanmasına itiraz edebilir. The reason is that I object to paragraphs 25, 35 and 37. Bu nedenle 25, 35 ve 37. paragraflara itiraz ediyorum. No Democrat will object to the fact that trouble-makers who come to cause havoc are arrested. Hiçbir Demokrat, kargaşa çıkarmaya gelen sorun çıkaranların tutuklanmasına itiraz etmeyecektir. Today, as we know, nobody objects to admitting young IT professionals. Bugün, bildiğimiz gibi, kimse genç bilişim uzmanlarının kabul edilmesine itiraz etmiyor. We object to quite a few other aspects, however. Bununla birlikte, diğer bazı hususlara itiraz ediyoruz. Secondly, I object to LPG being classified as an alternative fuel. İkinci olarak, LPG'nin alternatif yakıt olarak sınıflandırılmasına itiraz ediyorum. They all objected to his proposal. Hepsi onun teklifine itiraz etti. Our plan was objected to by the majority. Planımıza çoğunluk itiraz etti. He objects to being treated like a child. Kendisine çocuk gibi davranılmasına itiraz ediyor. Tom objected to our plan. Tom planımıza itiraz etti. I'm sure Tom wouldn't object to that. Eminim Tom buna itiraz etmezdi. Almost all the workers objected to working at night. Neredeyse tüm işçiler gece çalışmaya itiraz etti. My father objected to our marriage. Babam evliliğimize itiraz etti. He objected to traveling by plane. Uçakla seyahat etmeye itiraz ederdi. They objected to the new rules. Yeni kurallara itiraz ettiler. He objected to our plan. Planımıza itiraz etti. They all objected to his proposal. Hepsi onun önerisine itiraz etti. I object to being treated like a child. Çocuk muamelesi görmeye itiraz ediyorum. I object to being treated like that. Böyle davranılmaya itiraz ediyorum. I'm sure Tom wouldn't object to that. Tom'un buna itiraz etmeyeceğine eminim. He objected to my smoking. Sigara içmeme itiraz etti. I will not object to your plan. Planına itiraz etmeyeceğim. Tom never objected to me dating his daughter. Tom kızıyla çıkmama hiç itiraz etmedi. He objected to my smoking. O, benim sigara içmeme itiraz etti. He objected to traveling by plane. Uçakla seyahat etmeye itiraz etti. He objected to our plan. O, planımıza itiraz etti. Don't you think Tom might object to this? Tom'un buna itiraz edeceğini düşünmüyor musun? I don't mean to object to your proposal. Amacım önerine itiraz etmek değil. The girls objected to our plan. Kızlar planımıza itiraz ettiler. He will object to your going abroad. Yurt dışına gitmene itiraz edecektir. He objected to being treated like a child. Kendisine çocuk gibi davranılmasına itiraz eder. Most people in the village objected to the plan. Köydeki çoğu insan plana itiraz etti. Tom objected to that. Tom buna itiraz etti. He objected to the opinion of his manager. Müdürünün görüşüne itiraz etti. He objected to his wife working outside. Karısının dışarıda çalışmasına itiraz etti. Every child objects to being treated like a baby. Her çocuk kendisine bebek gibi davranılmasına itiraz eder. I don't object to that. Ben buna itiraz etmiyorum. Some object to his opinion. Bazıları onun fikrine itiraz ediyor. He objected to my going out yesterday. O benim dün dışarı gitmeme itiraz etti. Jane objected to our decision. Jane kararımıza itiraz etti. Tom objected to being treated like a child. Tom kendisine çocuk gibi davranılmasına itiraz eder. I objected to that. Buna itiraz ettim. How could anyone object to that? Buna kim itiraz edebilir ki? I think he will object to our plan. Sanırım planımıza itiraz edecek. My mother objected to my going to the Middle East. Annem benim Orta Doğuya gitmeme itiraz etti. I object to going there. Oraya gitmeye itiraz ediyorum. He objects to being treated like a child. Bir çocuk gibi davranılmaya itiraz ediyor. I objected to paying the bill. Hesabı ödemeye itiraz ettim. Tom objected to my doing that. Tom bunu yapmama itiraz etti. How could anyone object to that? Kim buna itiraz edebilir? I object to being treated like that. Bana bu şekilde davranılmasına itiraz ediyorum. My mother objected to my working part time. Annem yarı zamanlı çalışmama itiraz etti. Tom objected to being treated like a child. Tom bir çocuk gibi davranılmasına itiraz etti. He begged me not to object to his plan. Onun planına itiraz etmememi rica etti. Jane objected to our decision. Jane bizim kararımıza itiraz etti. Don't you think Tom might object to this? Tom'un buna itiraz edebileceğini düşünmüyor musun? Some object to Tom's opinion. Bazıları Tom'un fikrine itiraz ediyor. Tom objected to that. Tom ona itiraz etti. They objected to the new rules. Onlar yeni kurallara itiraz ettiler. Tom objected to our plan. Tom bizim planımıza itiraz etti. I must object to this plan. Bu plana itiraz etmeliyim. I objected to his paying the bill. Hesabı ödemesine itiraz ettim. He objected to being treated like a child. Çocuk muamelesi görmeye itiraz etti. I will not object to your plan. Planınıza itiraz etmeyeceğim. Tom objected to the change. Tom değişikliğe itiraz etti. Show More (81)
2	object to	karşı çıkmak	v.
	After all, who would object to the consumer being protected or to the security of the energy supply? Sonuçta tüketicinin korunmasına ya da enerji arz güvenliğine kim karşı çıkabilir ki? Our plan was objected to by the majority. Bizim planımıza çoğunluk tarafından karşı çıkıldı. He begged me not to object to his plan. Planına karşı çıkmamam için bana yalvardı. He objected to his wife working outside. Karısının dışarıda çalışmasına karşı çıktı. My mother objected to my going to the Middle East. Annem Orta Doğu'ya gitmeme karşı çıktı. My mother objected to my traveling alone. Annem yalnız seyahat etmeme karşı çıktı. My mother objected to my working part time. Annem yarı zamanlı çalışmama karşı çıktı. The girls objected to our plan. Kızlar planımıza karşı çıktılar. My father objected to my traveling alone. Babam yalnız seyahat etmeme karşı çıktı. My father objected to our marriage. Babam evliliğimize karşı çıktı. He objected to my going out yesterday. Dün dışarı çıkmama karşı çıktı. Tom objected to my doing that. Tom bunu yapmama karşı çıktı. Tom objected to the change. Tom değişikliğe karşı çıktı. Some object to his opinion. Bazıları onun görüşüne karşı çıkıyor. Your mother will probably object to your climbing the mountain. Annen muhtemelen dağa tırmanmana karşı çıkacaktır. Most people in the village objected to the plan. Köydeki çoğu insan plana karşı çıktı. Tom never objected to me dating his daughter. Tom kızıyla çıkmama hiç karşı çıkmadı. Some object to Tom's opinion. Bazıları Tom'un fikrine karşı çıkıyor. I think he will object to our plan. Sanırım planımıza karşı çıkacaktır. Show More (16)