|
- We shall abstain, because we have no substantive objections to the texts you have submitted.
- Sunduğunuz metinlere esaslı bir itirazımız olmadığı için çekimser kalacağız.
- On 29 September, most of those objections had suddenly evaporated.
- 29 Eylül'de bu itirazların çoğu aniden buharlaştı.
- I therefore wish to lodge an objection to the Minutes on this point in order to get the matter properly clarified.
- Bu nedenle konunun düzgün bir şekilde açıklığa kavuşturulması için Tutanaklara bu noktada itirazda bulunmak istiyorum.
- However, I do have some objections.
- Ancak benim bazı itirazlarım var.
- Are there any objections to the presentation of this oral amendment?
- Bu sözlü değişiklik önergesinin sunulmasına itirazı olan var mı?
- Is there any objection to the application of this oral amendment?
- Bu sözlü değişikliğin uygulanmasına itirazı olan var mı?
- There are objections to this, amounting in the final analysis to this being an interference with the market.
- Buna itirazlar vardır ve son tahlilde bunun piyasaya bir müdahale olduğu sonucuna varılmaktadır.
- As there are no objections to this proposal, that is how we shall proceed.
- Bu öneriye herhangi bir itiraz olmadığına göre, bu şekilde devam edeceğiz.
- We shall offer a brief explanation of these three objections in order.
- Sırasıyla bu üç itiraza ilişkin kısa bir açıklama sunacağız.
- That is our fundamental objection here.
- Buradaki temel itirazımız bu.
- The Group of the Party of European Socialists also has an objection of principle, however.
- Ancak Avrupa Sosyalistler Partisi Grubu'nun da ilkesel bir itirazı var.
- Then there will be no more room for objections from individual Member States.
- O zaman tek tek Üye Devletlerin itirazlarına yer kalmayacaktır.
- There are no ethical objections to such alternatives.
- Bu tür alternatiflere etik açıdan herhangi bir itiraz bulunmamaktadır.
- That was a logical objection, although the Schengen Agreement did represent a step forward.
- Her ne kadar Schengen Anlaşması ileriye doğru atılmış bir adım olsa da bu mantıklı bir itirazdı.
- My central objection is that the directive is economically illiterate.
- Benim temel itirazım, yönergenin finansal açıdan cahilce olduğu yönündedir.
- I will put your objections to my colleagues.
- İtirazlarınızı meslektaşlarıma ileteceğim.
- We could not have justified it and am glad that the United Kingdom withdrew its objections.
- Bunu gerekçelendiremezdik ve Birleşik Krallık'ın itirazlarını geri çekmesinden memnuniyet duyuyorum.
- There can be no objection to that and there is no need for clarification.
- Buna hiçbir itiraz olamaz ve açıklığa kavuşturulmasına da gerek yoktur.
- The most important objection is that it would not ensure consumers' ability to make an informed choice.
- En önemli itiraz, tüketicilerin bilinçli bir seçim yapabilmelerini sağlamayacağı yönündedir.
- This objective surely outweighs other minor or contrived objections to Nice.
- Bu hedef, Nice'e yönelik diğer küçük ya da yapmacık itirazlardan kesinlikle daha ağır basmaktadır.
- There can be no objection to that and there is no need for clarification.
- Bu konuda herhangi bir itiraz söz konusu olamaz ve açıklama yapılmasına da gerek yoktur.
- My objection is that only rather limited resources have been made available over a five-year period.
- Benim itirazım, beş yıllık bir süre zarfında oldukça sınırlı kaynak sağlanmış olmasıdır.
- No objections were raised when this item was included in the agenda.
- Bu madde gündeme eklendiğinde herhangi bir itiraz gelmemiştir.
- The objection of Turkey to conclude readmission agreements remains a serious difficulty.
- Türkiye'nin geri kabul anlaşmaları imzalamaya itiraz etmesi ciddi bir güçlük olmaya devam etmektedir.
- Do you have any objections?
- İtirazınız var mı?
- I do indeed have an objection to make to this.
- Buna gerçekten de bir itirazım var.
- However, I do have some objections.
- Bununla birlikte, bazı itirazlarım var.
- I personally have no objection to the restoration by Parliament of the Committee on human rights and democratisation.
- Benim şahsen İnsan Hakları ve Demokratikleşme Komitesi'nin Meclis tarafından yeniden kurulmasına bir itirazım yok.
- There are no objections, as long as this fund still has a healthy balance at the end of 2002.
- Bu fon 2002 yılı sonunda hala sağlıklı bir bakiyeye sahip olduğu sürece hiçbir itirazımız yoktur.
- Are there any objections to considering this oral compromise amendment?
- Bu sözlü uzlaşma değişikliğinin dikkate alınmasına itirazı olan var mı?
- Overall, we have therefore chosen, despite many objections, to support the report in the final vote.
- Bu nedenle birçok itiraza rağmen nihai oylamada raporu desteklemeyi tercih ettik.
- In this context, I must once again make my continuing objections perfectly clear.
- Bu bağlamda devam eden itirazlarımı bir kez daha açıkça belirtmeliyim.
- I just wanted to know what happens to my objection now.
- İtirazıma şimdi ne olacağını bilmek istiyorum o kadar.
- I do not think that there will be any objections to this and we can therefore proceed in this way.
- Buna herhangi bir itiraz olacağını düşünmüyorum ve bu nedenle bu şekilde devam edebiliriz.
- Unless there are any objections, the nominations from the first round shall stand.
- Herhangi bir itiraz olmadığı sürece, ilk turdaki adaylıklar geçerli olacaktır.
- An objection was raised regarding the direct responsibility of local authorities in the decision-making process.
- Yerel makamların karar alma sürecindeki doğrudan sorumluluğuna ilişkin bir itirazda bulunulmuştur.
- We cannot agree with these objections.
- Bu itirazlara katılmamız mümkün değil.
- One objection, for example, is that agricultural reform should be complete before we can enlarge.
- Örneğin bir itiraz, genişlemeden önce tarım reformunun tamamlanması gerektiği yönündedir.
- That shows that their objections are based on ideology, not on fact.
- Bu da onların itirazlarının gerçeklere değil ideolojiye dayandığını göstermektedir.
- However, first I would like to emphasise that nobody has raised any objection to the idea of holding tripartite summits.
- Bununla birlikte, öncelikle üçlü zirveler düzenlenmesi fikrine kimsenin itiraz etmediğini vurgulamak isterim.
- Are there any objections to the inclusion of this oral amendment?
- Bu sözlü değişikliğin eklenmesine itirazı olan var mı?
- Are there any objections to that oral amendment?
- Bu sözlü değişikliğe herhangi bir itiraz var mı?
- Are there any objections to putting this oral amendment to the vote?
- Bu sözlü değişikliğin oylamaya sunulmasına itirazı olan var mı?
- Our second objection concerns the reversal of the burden of proof.
- İkinci itirazımız, ispat yükünün tersine çevrilmesiyle ilgilidir.
- Overall, we have therefore chosen, despite many objections, to support the report in the final vote.
- Bu nedenle, birçok itiraza rağmen nihai oylamada raporu desteklemeyi tercih ettik.
- Is there any objection to the application of this oral amendment?
- Bu sözlü değişikliğin uygulanmasına herhangi bir itiraz var mı?
- The President established that there was no objection to the oral amendment.
- Başkan, sözlü değişikliğe itiraz olmadığını tespit etmiştir.
- There did not seem to be any objections though.
- Buna rağmen herhangi bir itiraz gelmemiştir.
- I have no objections to Amendment No 3, but am happy to support it.
- 3 No'lu Değişikliğe itirazım yok, ancak desteklemekten memnuniyet duyarım.
- If there are no objections we shall proceed in this way.
- Eğer herhangi bir itiraz yoksa bu şekilde devam edeceğiz.
- I have no objection to this.
- Buna bir itirazım yok.
- Are there any objections to considering this oral amendment?
- Bu sözlü değişikliğin dikkate alınmasına itirazı olan var mı?
- I just wanted to know what happens to my objection now.
- Sadece itirazıma şimdi ne olacağını bilmek istedim.
- Are there any objections to taking into consideration the oral amendment?
- Sözlü değişikliğin dikkate alınmasına itirazı olan var mı?
- The objections brought by the rapporteur to the introduction of minimum landing sizes are also debateable.
- Raportör tarafından asgari karaya çıkarma boyutlarının getirilmesine yönelik itirazlar da tartışmaya açıktır.
- My objection to this proposal is not that it is unfair.
- Benim bu öneriye itirazım adil olmadığı yönünde değil.
- That shows that their objections are based on ideology, not on fact.
- Bu da onların itirazlarının gerçeklere değil ideolojiye dayandığını gösteriyor.
- My objections are based on the following reasons.
- İtirazlarım aşağıdaki nedenlere dayanmaktadır.
- There did not seem to be any objections though.
- Yine de herhangi bir itiraz yok gibi görünüyor.
- My objection is that only rather limited resources have been made available over a five-year period.
- Benim itirazım, beş yıllık bir süre içinde yalnızca oldukça sınırlı kaynakların kullanıma sunulduğudur.
- I believe that captures both the objection and the explanation.
- Bunun hem itirazı hem de açıklamayı kapsadığına inanıyorum.
- Mr Pirker raised some legitimate objections with regard to the agency and the danger of duplicating it.
- Sayın Pirker, ajansla ilgili olarak bazı haklı itirazlarda bulundu ve ajansın çoğaltılması tehlikesini dile getirdi.
- The objection has been raised that it is unnecessary, that it is superfluous.
- Bunun gereksiz olduğu, faydasız olduğu yönünde itirazlar yapılmıştır.
- My central objection is that the directive is economically illiterate.
- Benim temel itirazım, direktifin ekonomik açıdan cahilce olduğu yönünde.
- These are a number of objections that I wanted to put to the European Parliament at the end of this debate.
- Bunlar, bu tartışmanın sonunda Avrupa Parlamentosu'na yöneltmek istediğim bir dizi itirazdır.
- Are there any objections to taking this oral amendment into consideration?
- Bu sözlü değişikliğin dikkate alınmasına itirazı olan var mı?
- I personally have no objection to the restoration by Parliament of the Committee on human rights and democratisation.
- Şahsen İnsan Hakları ve Demokratikleşme Komitesinin Parlamento tarafından yeniden kurulmasına itirazım yok.
- We were, however, expecting these objections from, for example, the rogue states.
- Bununla birlikte, bu itirazları örneğin haydut devletlerden bekliyorduk.
- Therefore the objections about over-pricing the European patent would not apply.
- Bu nedenle Avrupa patentinin aşırı fiyatlandırılmasına ilişkin itirazlar geçerli olmayacaktır.
- The objection now raised to that is that it means the European Union being misused as a disposal plant.
- Şimdi buna yapılan itiraz, Avrupa Birliği'nin bir imha tesisi olarak kötüye kullanılması anlamına geldiği yönündedir.
- Now that war is a reality, many politicians seem to have forgotten their objections.
- Savaş artık bir gerçek olduğuna göre, pek çok siyasetçi itirazlarını unutmuş görünüyor.
- There are scarcely any objections to it on the part of our group.
- Grubumuz tarafından bu konuda neredeyse hiç itiraz yok.
- Of course, there is always some cause for objection with most measures.
- Elbette, çoğu tedbirde her zaman itiraz edilebilecek bazı nedenler vardır.
- Now that war is a reality, many politicians seem to have forgotten their objections.
- Savaş artık bir gerçek olduğuna göre pek çok siyasetçi itirazlarını unutmuş görünüyor.
- If there are no objections, we will look into the matter at the appropriate moment.
- Eğer herhangi bir itiraz olmazsa, uygun bir zamanda konuyu inceleyeceğiz.
- We could not have justified it and am glad that the United Kingdom withdrew its objections.
- Bunu haklı bulamazdık ve Birleşik Krallık'ın itirazlarını geri çekmesinden memnuniyet duyuyoruz.
- If there are no objections, we will look into the matter at the appropriate moment.
- Eğer herhangi bir itiraz yoksa, uygun bir zamanda konuyu inceleyeceğiz.
- If there are no objections, we shall proceed in this way.
- İtiraz yoksa bu şekilde devam edeceğiz.
- However, a frequent complaint is that objections were raised, but nothing happened.
- Bununla birlikte, sıkça dile getirilen bir şikayet, itirazların yapıldığı ancak hiçbir şeyin gerçekleşmediği yönündedir.
- I have no objections in this respect, nor has the Committee.
- Bu konuda herhangi bir itirazım yok, Komite'nin de yok.
- Thirdly, my group has major objections to the appeal for more financial support.
- Üçüncü olarak, grubumun daha fazla mali destek çağrısına büyük itirazları var.
- These are countries that have voiced objections to the Rome Statute, or have refused to ratify it.
- Bunlar Roma Statüsüne itiraz eden ya da onaylamayı reddeden ülkelerdir.
- I do not believe that anyone from the other groups has any objection to this.
- Diğer gruplardan kimsenin buna itirazı olduğunu sanmıyorum.
- We were, however, expecting these objections from, for example, the rogue states.
- Bununla birlikte, örneğin haydut devletlerden bu itirazları bekliyorduk.
- We aim to process any complaint or objection within one month.
- Tüm şikayet ve itirazları bir ay içinde işleme almayı hedefliyoruz.
- However, any objection will only have effect for the future.
- Ancak herhangi bir itiraz yalnızca gelecek için etkili olacaktır.
- If there are no objections, we'll begin our stakeouts of the murder sites tonight.
- İtirazı olan yoksa bu gece cinayet yerlerini gözetlemeye başlayacağız.
- We will respect this objection with effect for the future.
- Gelecekte bu itiraza saygı göstereceğiz.
- However, any objection will only have effect for the future.
- Ancak, herhangi bir itirazın sadece gelecek için etkisi olacaktır.
- However, any objection will only have effect for the future.
- Ancak herhangi bir itiraz yalnızca gelecek için geçerli olacaktır.
- We will respect this objection with effect for the future.
- Bu itirazı gelecekte etkili olacak şekilde dikkate alacağız.
- If there are no objections, we'll begin our stakeouts of the murder sites tonight.
- Herhangi bir itirazı olan yoksa cinayet mahallindeki gözetimimize bu gece başlayacağız.
- If there are no objections, we'll begin our stakeouts of the murder sites tonight.
- Eğer itirazı olan yoksa, bu akşamdan itibaren cinayet yerlerini gözlemeye başlayacağız.
- We will respect this objection with effect for the future.
- Bu itiraza gelecekte de geçerli olacak şekilde saygı duyacağız.
- There were no objections.
- Hiçbir itiraz olmadı.
- She had no objection.
- Onun itirazı yoktu.
- Tom had similar objections.
- Tom'un da benzer itirazları vardı.
- He had no objection.
- İtirazı yoktu.
- Tom had similar objections.
- Tom'un benzer itirazları vardı.
- They stated their objections.
- İtirazlarını bildirdiler.
- I have no objection to the boy reading a book.
- Çocuğun kitap okumasına bir itirazım yok.
- As far as I'm concerned, I have no objection to the plan.
- Bana kalırsa, plana hiçbir itirazım yok.
- There were no objections.
- Hiç itiraz yoktu.
- Is that an objection?
- O bir itiraz mı?
- Do you have an objection to that?
- Buna bir itirazın var mı?
- Do you have any objections?
- Senin itirazın var mı?
- Is there any objection?
- Herhangi bir itiraz var mı?
- I have no objections.
- İtirazım yok.
- Tom has no objection to your plan.
- Tom'un planına hiçbir itirazı yok.
- Are there any objections?
- İtirazı olan var mı?
- Do you have any objection to this plan?
- Var mı itirazın bu plana?
- I have no objection.
- Benim itirazım yok.
- Tom had no objection to our leaving.
- Tom'un ayrılmamıza bir itirazı yoktu.
- I have no objection to that.
- Buna itirazım yok.
- For my part I have no objection to the plan.
- Kendi adıma, plana bir itirazım yok.
- Tom brushed off my objections.
- Tom itirazlarımı geçiştirdi.
- We have no objection to doing that.
- Onu yapmaya itirazımız yok.
- Objection denied.
- İtiraz reddedildi.
- Do you have any objection?
- İtirazın mı var?
- They carried on with the plan in spite of strong objections to it.
- Güçlü itirazlara rağmen planı uygulamaya devam ettiler.
- Tom had no objection to our leaving.
- Tom'un gitmemize bir itirazı yoktu.
- The objection is overruled.
- İtiraz reddedildi.
- If Tom wants to stay, I have no objection.
- Tom kalmak istiyorsa, itirazım yok.
- Even after all my objections, she rode home.
- Tüm itirazlarıma rağmen eve gitti.
- Even after all of my objections, she left home.
- Tüm itirazlarıma rağmen evi terk etti.
- I'm quite all right if you have no objection to it.
- İtirazınız yoksa benim için sorun yok.
- Does anyone have any objections?
- İtirazı olan var mı?
- No objection.
- İtiraz yok.
- Tom had no objection.
- Tom'un itirazı yoktu.
- They went ahead with the plan since there were no objections.
- İtiraz olmadığı için planı sürdürdüler.
- I don't have any objection.
- İtirazım yok.
- Even after all my objections, she rode home.
- Tüm itirazlarımdan sonra bile, araçla eve gitti.
- For my part, I have no objection.
- Kendi adıma, itirazım yok.
- Your objection is noted.
- İtirazınız not edildi.
- Even after all my objections, she went home.
- Tüm itirazlarıma rağmen eve gitti.
- I have no objection to you doing that.
- Bunu yapmana bir itirazım yok.
- Is that an objection?
- Bu bir itiraz mı?
- I don't have any objection.
- Benim herhangi bir itirazım yok.
- I have no objection to your plan.
- Planına itirazım yok.
- Even after all my objections, she went home.
- Bütün itirazlarıma rağmen eve gitti.
- I don't have any objections.
- Herhangi bir itirazım yok.
- I have no objection to your plan.
- Planınıza itirazım yok.
- They set aside her objections.
- İtirazlarını bir kenara bıraktılar.
- I have no objection to that.
- Benim ona hiç itirazım yok.
- I have no objection to against your plan.
- Senin planına karşı bir itirazım yok.
- My sister married him in spite of our objections.
- Kız kardeşim itirazlarımıza rağmen onunla evlendi.
- The objection is sustained.
- İtiraz kabul edildi.
- I have no objection.
- İtirazım yok.
- Do you have any objections?
- Herhangi bir itirazın var mı?
- We have no objection to doing that.
- Bunu yapmaya itirazımız yok.
- She had no objection.
- İtirazı yoktu.
- Do you have any objection to this plan?
- Bu plana herhangi bir itirazınız var mı?
- We have no objection to your joining us in our club.
- Kulübümüzde bize katılmanıza itirazımız yok.
- Do you have any objection to this plan?
- İtirazın var mı bu plana?
- Objection, Your Honor, this is all speculation.
- İtiraz ediyorum, Sayın Yargıç, bunların hepsi spekülasyon.
- I have no objection, but I'm not in favor of it, either.
- Benim de itirazım yok, ama bunun lehinde değilim.
- Tom has no objection to your plan.
- Tom'un planınıza bir itirazı yok.
- If Tom wants to go, I have no objections.
- Tom gitmek istiyorsa, itirazım yok.
- Do you have an objection to that?
- Buna karşı bir itirazınız var mı?
- If Tom wants to go, I have no objections.
- Tom gitmek isterse, hiçbir itirazım yok.
- You will not pay any attention whatsoever to her objections.
- Onun itirazlarına hiçbir şekilde kulak asmayacaksın.
- If there is no objection, we will close the meeting now.
- Eğer itiraz yoksa şimdi toplantıyı kapatacağız.
- Objection, Your Honor, this is all speculation.
- İtiraz ediyorum sayın yargıç, bunların hepsi spekülasyon.
- He had no objection.
- Onun itirazı yoktu.
- She has a strong objection to my plan.
- Onun benim planıma güçlü bir itirazı var.
- We have no objection to your joining us in our club.
- Kulübümüzde bize katılmanıza bir itirazımız yok.
- Tom had no objection.
- Tom'un bir itirazı yok.
- Do you have any objection?
- Herhangi bir itirazınız var mı?
- They stated their objections.
- Onlar itirazlarını belirttiler.
- I have no objection to what you want to do.
- Yapmak istediğin şeye bir itirazım yok.
- I don't have any objection to that.
- Buna bir itirazım yok.
- I have no objections.
- Hiçbir itirazım yok.
- Objection, your honor!
- İtiraz ediyorum, sayın yargıç!
- I have no objection to against your plan.
- Planınıza karşı bir itirazım yok.
- If there is no objection, we will close the meeting now.
- İtiraz yoksa toplantıyı kapatıyoruz.
- I have no objection, but I'm not in favor of it, either.
- İtirazım yok ama ama desteklemiyorum da.
- If Tom wants to stay, I have no objection.
- Tom kalmak isterse hiçbir itirazım yok.
- I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
- Do you have any objection to this plan?
- Bu plana bir itirazın var mı?
- After all my objections, she left home.
- Bütün itirazlarımdan sonra, evden gitti.
- They set aside her objections.
- Onun itirazlarını bir tarafa bıraktılar.
Show More (179)
|
