1 |
peer |
akran |
n. |
|
- Teddy had no problem getting along with his peers at school.
- Teddy'nin okuldayken akranlarıyla geçinmede hiçbir sorunu yoktu.
- We are your peers and we know how much hard work you did and we congratulate you both on that work.
- Biz sizin akranlarınızız ve ne kadar sıkı çalıştığınızı biliyoruz ve bu çalışmanızdan dolayı ikinizi de tebrik ediyoruz.
- What we want to avoid is a system where peers are assessing peers.
- Kaçınmak istediğimiz şey, akranların akranları değerlendirdiği bir sistemdir.
- When a secret ballot is important, Members should be protected from peer-group pressure.
- Gizli oylama önemli olduğunda, Üyeler akran grubu baskısından korunmalıdır.
- Children imitate their peers rather than their parents.
- Çocuklar ebeveynlerinden ziyade akranlarını taklit ederler.
Show More (2)
|
2 |
peer |
yaşıt |
n. |
|
- My peers don't play with me.
- Yaşıtlarım benimle oynamıyor.
- Children imitate their peers rather than their parents.
- Çocuklar anne-babalarından çok yaşıtlarını taklit eder.
- My peers don't play with me.
- Benim yaşıtlarım benimle oyun oynamıyor.
Show More (0)
|
3 |
peer |
bakmak |
v. |
|
- Peering into the dark garden, he noticed a flicker of light.
- Karanlık bahçeye bakarken bir ışık titremesi fark etti.
Show More (-2)
|
4 |
peer |
dikkatle bakmak |
v. |
|
- Tom carefully peered inside the box.
- Tom kutunun içine dikkatle baktı.
Show More (-2)
|