|
- Ruslan Sharipov is a journalist who wrote about police and government corruption.
- Ruslan Sharipov polis ve hükümet yolsuzlukları hakkında yazan bir gazetecidir.
- We need to use police and judicial tools, but they are not enough.
- Polis ve yargı araçlarını kullanmamız gerekiyor ancak bunlar yeterli değil.
- There needs to be a mechanism to control non-military security and police equipment.
- Askeri olmayan güvenlik ve polis teçhizatını kontrol edecek bir mekanizmaya ihtiyaç vardır.
- A first group of amendments impinges upon matters related with civil, police or judicial legislation.
- Değişikliklerin ilk grubu medeni, polis ve adli mevzuatla ilgili konuları kapsamaktadır.
- The Swedish presidency will be marked mainly by the provocative police actions that punctuated the Gothenburg summit.
- İsveç'in dönem başkanlığı, özellikle Göteborg zirvesine damgasını vuran provokatif polis eylemleriyle anılacak.
- Their taste buds will no longer be deprived by Europe's chocolate police.
- Damak tatları artık Avrupa'nın çikolata polisi tarafından yoksun bırakılmayacaktır.
- A supranational Europol is nothing less than a federal police force.
- Uluslarüstü bir Europol, federal bir polis gücünden başka bir şey değildir.
- You spoke about monitoring in the context of police, justice and the internal market.
- Polis, adalet ve iç pazar bağlamında izleme hakkında konuştunuz.
- There are still strange cases of people committing suicide while in police custody.
- Polis gözetimindeyken intihar eden insanlarla ilgili hala garip vakalar var.
- A local investigation had to be conducted by the Italian police in Naples for this scandal to start to be unravelled.
- Bu skandalın çözülmeye başlaması için Napoli'de İtalyan polisi tarafından yerel bir soruşturma yürütülmesi gerekmiştir.
- This would involve cooperation among police forces, examining magistrates and intelligence services.
- Bu da polis güçleri, adli makamlar ve istihbarat servisleri arasında işbirliğini gerektirecektir.
- Some charges have been brought, which the Danish police have investigated.
- Danimarka polisinin de soruşturmakta olduğu bazı suçlamalar yöneltilmiştir.
- This applies to the fields of police and justice and to the field of common foreign and security policy.
- Bu, polis ve adalet alanları ile ortak dış ve güvenlik politikası alanı için geçerlidir.
- The EU is to be a state with a common police force, currency and military.
- AB, ortak polis gücü, para birimi ve ordusu olan bir devlet olacaktır.
- The necessary structures are being established in the Council, including a police unit in the Council secretariat.
- Konsey sekretaryasında bir polis birimi de dahil olmak üzere Konsey'de gerekli yapılar oluşturulmaktadır.
- It must be possible to mobilise 1 000 police within 30 days.
- Otuz gün içinde 1 000 polisin harekete geçirilmesi mümkün olmalıdır.
- It moves money as well as infiltrating business, politics and worldwide legal and police systems with impunity.
- Paranın yanı sıra iş dünyasına, siyasete ve dünya çapındaki hukuk ve polis sistemlerine cezasız bir şekilde sızmaktadır.
- In fact you do not have to imagine it, because other police forces in Europe have already done it.
- Aslında bunu hayal etmenize gerek yok çünkü Avrupa'daki diğer polis güçleri bunu çoktan yaptı.
- The Palestinian police force, charged with arresting Hamas and Islamic Jihad activists, has itself been bombarded.
- Hamas ve İslami Cihad eylemcilerini tutuklamakla görevli Filistin polis gücü de bombardımana tutuldu.
- I would like to see national police services backed up by a genuine, efficient, effective European police service.
- Ulusal polis hizmetlerinin gerçek, verimli ve etkili bir Avrupa polis hizmeti tarafından desteklendiğini görmek isterim.
- I believe that these measures improve the important and priority legal and police action.
- Bu tedbirlerin önemli ve öncelikli yasal ve polisiye tedbirleri geliştirdiğine inanıyorum.
- They are calling for close police and judicial cooperation on the pretext of terrorism.
- Terörizm bahanesiyle yakın polis ve adli işbirliği çağrısında bulunuyorlar.
- A new feature of the 2003 budget is the addition of appropriations for joint police missions to Bosnia.
- Bosna'daki ortak polis misyonları için ödenek ayrılması 2003 bütçesinin yeni bir özelliğidir.
- As things stand, she cannot turn to the local police to close down these sites.
- Mevcut durumda, bu siteleri kapatmak için yerel polise başvuramıyor.
- Some charges have been brought, which the Danish police have investigated.
- Danimarka polisinin soruşturduğu bazı suçlamalar getirilmiştir.
- Coast guards, Land forces, Gendarmerie and Police are responsible for the prevention of illegal immigration.
- Sahil koruma, kara kuvvetleri, jandarma ve polis yasa-dışı göçün önlenmesinden sorumludurlar.
- In Tetovo, for example, repeated attacks are being carried out on the Macedonian police.
- Örneğin Kalkandelen'de Makedon polisine defalarca saldırı düzenlenmiştir.
- The Commission has funded two programmes to support the South African police force.
- Komisyon, Güney Afrika polis gücünü desteklemek için iki programa fon sağlamıştır.
- That is why they are preparing military and police strike forces.
- Bu yüzden askeri ve polis saldırı güçleri hazırlıyorlar.
- Should we not be making it easier for European police forces to locate European terrorists?
- Avrupalı polis güçlerinin Avrupalı teröristlerin yerini tespit etmesini kolaylaştırmamız gerekmez mi?
- Each national unit would accommodate one section of the European Police College.
- Her ulusal birim Avrupa Polis Koleji'nin bir bölümünü barındıracaktır.
- I believe that no police authority can determine the limits of knowledge and partnership.
- Hiçbir polis otoritesinin bilgi ve ortaklığın sınırlarını belirleyemeyeceğine inanıyorum.
- I have nothing against the Scottish Police.
- İskoç Polisine karşı hiçbir şeyim yok.
- The ESDP report to Göteborg contains a police action plan, which sets out the next steps in the process.
- Göteborg'a sunulan ESDP raporu, süreçteki sonraki adımları belirleyen bir polis eylem planı içermektedir.
- One of the key points on this list was the strengthening of police and judicial cooperation.
- Bu listedeki kilit noktalardan biri de polis ve adli işbirliğinin güçlendirilmesiydi.
- Workers, except police and military personnel, have the right to associate freely and form representative unions.
- Polis ve askeri personel hariç, işçiler serbestçe örgütlenmek ve sendika kurmak hakkına sahiptir.
- The criminals can move freely across frontiers but our police forces cannot.
- Suçlular sınırlar ötesinde serbestçe hareket edebilirken polis güçlerimiz bunu yapamıyor.
- My fifth point concerns Schengen cooperation and police cooperation.
- Beşinci madde Schengen iş birliği ve polis iş birliği ile ilgilidir.
- In Strasbourg, the entrances and the immediate surroundings of this building are under police surveillance.
- Strazburg'da bu binanın girişleri ve yakın çevresi polis gözetimi altındadır.
- In Bosnia, we are now represented by a police mission.
- Bosna'da şu anda bir polis misyonu tarafından temsil ediliyoruz.
- In that context, the Commission will take over the WEU police mission in Albania.
- Bu bağlamda Komisyon Arnavutluk'taki BAB polis misyonunu devralacaktır.
- This would involve cooperation among police forces, examining magistrates and intelligence services.
- Bu, polis güçleri, tetkik hakimleri ve istihbarat servisleri arasında iş birliğini içerecektir.
- The first series of measures consists of bolstering essential police and judicial cooperation.
- İlk önlemler dizisi, temel polis ve adli iş birliğinin güçlendirilmesinden oluşmaktadır.
- You spoke about monitoring in the context of police, justice and the internal market.
- Polis, adalet ve iç pazar bağlamında izlemeden bahsettiniz.
- Was the United States saved because of its police force or federal intelligence system?
- Amerika Birleşik Devletleri polis gücü veya federal istihbarat sistemi sayesinde mi kurtuldu?
- It seems to be a low police priority in most Member States.
- Çoğu Üye Devlette polisin önceliğinin düşük olduğu görülmektedir.
- This is not at all remarkable, as there is no democratic control over any national police force.
- Herhangi bir ulusal polis gücü üzerinde demokratik bir kontrol olmadığı için bu hiç de dikkate değer bir durum değildir.
- It seems to be a low police priority in most Member States.
- Çoğu Üye Devlette polisin önceliği düşük gibi görünüyor.
- We need to use police and judicial tools, but they are not enough.
- Polis ve yargı araçlarını kullanmamız gerekiyor, ancak bunlar yeterli değil.
- We must do this by improving our police systems, visas and border controls.
- Bunu polis sistemlerimizi, vizelerimizi ve sınır kontrollerimizi geliştirerek yapmalıyız.
- Problems arising as a result of greater police and judicial cooperation are being glossed over for political reasons.
- Daha fazla polis ve adli iş birliği sonucunda ortaya çıkan sorunlar siyasi nedenlerle görmezden gelinmektedir.
- Three or four days ago, the Italian police handed over an Iraqi family to the liberal democrat government of Syria.
- Üç ya da dört gün önce İtalyan polisi Iraklı bir aileyi Suriye'nin liberal demokrat hükümetine teslim etti.
- The national police force's monopoly on the use of force is a basic rule in a democratic society.
- Ulusal polis gücünün güç kullanma tekeli demokratik bir toplumda temel bir kuraldır.
- Two weeks ago, Christa filed a police report for assault.
- İki hafta önce Christa saldırı nedeniyle polise şikayette bulundu.
- Police later on that day discovered his car covered in blood.
- O günün ilerleyen saatlerinde polis, arabasını kanla kaplı halde bulur.
- Police noted that there was nothing suspicious at the scene.
- Polis olay yerinde şüpheli bir durum olmadığını kaydetti.
- Police noted that there was nothing suspicious at the scene.
- Polis olay yerinde şüpheli bir şey olmadığını belirtti.
- The coup d'état was crushed by the regular army and police forces.
- Darbe, düzenli ordu ve polis güçleri tarafından bastırıldı.
- In Skyline, a local Tom Thumb robbed by two armed assailants is the subject of an intense police investigation.
- Skyline'da, iki silahlı saldırgan tarafından soyulan yerel bir cüce, yoğun bir polis soruşturmasına konu olur.
- Police noted that there was nothing suspicious at the scene.
- Polis olayda şüpheli bir durum olmadığını da vurguladı.
- Police later on that day discovered his car covered in blood.
- O günün ilerleyen saatlerinde polis, onun arabasını kana bulanmış halde buldu.
- It turns out that being the morality police does not make you famous.
- Meğerse ahlak polisi olmak seni ünlü yapmıyormuş.
- Police later on that day discovered his car covered in blood.
- O günün ilerleyen saatlerinde polis, onun arabasını kana bulanmış olarak buldu.
- Sami confessed to police that he had shot Layla.
- Sami polise Layla'yı vurduğunu itiraf etti.
- There were police everywhere.
- Her yerde polis vardı.
- Tom works as a blood spatter analyst with the metropolitan police.
- Tom, metropol polisiyle kan sıçraması analisti olarak çalışıyor.
- Many of Fadil's friends were questioned by police.
- Fadıl'ın arkadaşlarından birçoğu polis tarafından sorguya çekildi.
- A group of anarchists vandalized shops and threw rocks and Molotov cocktails at police.
- Bir grup anarşist dükkanları tahrip edip polise taş ve molotof attı.
- Sami desperately phoned police.
- Sami çaresizce polisi aradı.
- Sami wore his police uniform.
- Sami polis üniformasını giydi.
- Sami was a police snitch.
- Sami bir polis kaçağıydı.
- We already talked to police.
- Biz zaten polisle konuştuk.
- Sami was immediately questioned by police.
- Sami hemen polis tarafından sorgulandı.
- Tom tried to warn the local police about the existence of a vampire club in the town.
- Tom kasabadaki bir vampir kulübünün varlığı hakkında yerel polisi uyarmaya çalıştı.
- He is suited for police work.
- Polislik için uygun biri.
- The building is surrounded by police.
- Bina polis tarafından kuşatıldı.
- A police investigation is underway.
- Polis soruşturması devam ediyor.
- Tom's place was surrounded by police.
- Tom'un evi polis tarafından kuşatılmıştı.
- Tom is still wearing his police uniform.
- Tom hala polis üniformasını giyiyor.
- Police have failed to turn up any new evidence about the murder.
- Polis, cinayetle ilgili herhangi bir yeni kanıt bulmakta başarısız oldu.
- Police cordoned off the area.
- Polis bölgeyi kordon altına aldı.
- Tom is still wearing his police uniform.
- Tom hâlâ polis üniformasını giyiyor.
- Police searched Sami's school locker.
- Polis, Sami'nin okul dolabını aradı.
- I'd like to apologise to Volgograd's police.
- Ben Volgograd polisinden özür dilemek istiyorum.
- Police are everywhere.
- Polis her yerde.
- Fadil agreed to let police in.
- Fadıl polisi içeri almayı kabul etti.
- Sami told police about how often he had sex with Layla.
- Sami polise Layla ile ne kadar sık seks yaptığını anlattı.
- Sami was investigated by police.
- Sami polis tarafından soruşturuldu.
- The local police and the FBI formulated a search plan to capture the fugitives.
- Yerel polis ve FBI kaçakları yakalamak için bir arama planı hazırladı.
- Sami told police he wasn't even there.
- Sami polise orada bile olmadığını söyledi.
- Police revealed that the heist was the work of professionals.
- Polis soygunun profesyonellerin işi olduğunu ortaya çıkardı.
- The bus driver didn't stop at any bus stops, but continued until he arrived in Boston with a police escort.
- Otobüs şoförü hiçbir durakta durmadı, polis eskortuyla Boston'a varana kadar yoluna devam etti.
- According to the chief of police, there were no survivors.
- Polis şefine göre, kurtulan yokmuş.
- Police had to consider the possibility of a robbery.
- Polis soygun olasılığını değerlendirmek zorunda kaldı.
- Should we disarm police?
- Polisi silahsızlandırmalı mıyız?
- Police began questioning Fadil's friends.
- Polis Fadıl'ın arkadaşlarını sorgulamaya başladı.
- Police pressed Tom to talk.
- Polis Tom'a konuşması için baskı yaptı.
- Hundreds of police and volunteers are searching thick bushland for a missing three-year-old boy.
- Yüzlerce polis ve gönüllü, üç yaşındaki kayıp bir çocuğu bulmak için çalılık arazide arama yapıyor.
- Police searched the house from top to bottom but they found no trace of Fadil.
- Polis evi baştan aşağı aradı ama Fadıl'dan hiçbir iz bulamadı.
- Tom is still in police custody.
- Tom hâlâ polis gözetiminde.
- Layla's place was surrounded by police.
- Layla'nın evi polis tarafından kuşatıldı.
- A group of anarchists vandalized shops and threw rocks and Molotov cocktails at police.
- Bir grup anarşist dükkanları tahrip etti ve polise taş ve molotof kokteyli attı.
- Police came looking for Fadil.
- Polis Fadıl'ı aramaya geldi.
- Dan successfully eluded police.
- Dan başarılı bir şekilde polisten kaçtı.
- The chief of police told reporters that both a member of the public and a police officer had been injured in last night's altercation.
- Polis şefi muhabirlere verdiği demeçte, dün gece çıkan kavgada hem bir vatandaş hem de bir polis memuru yaralandığını söyledi.
- The bus driver didn't stop at any bus stops, but continued until he arrived in Boston with a police escort.
- Otobüs şoförü herhangi bir otobüs durağında durmadı, ancak bir polis korumasında Boston'a gelene kadar devam etti.
- Police are continuing their investigation.
- Polis soruşturmaya devam ediyor.
- Police say he got the boys from the South Pattaya pier area where there are a lot of vagrant children.
- Polis, oğlanları bir sürü başıboş çocuğun olduğu Güney Pattaya iskelesinden aldığını söyledi.
- Layla's place was surrounded by police.
- Leyla'nın yeri polislerce kuşatıldı.
- Tom has been taken to police headquarters.
- Tom polis merkezine götürüldü.
- Sami reported Layla missing to Leon police.
- Sami, Layla'nın kayıp olduğunu Leon polisine bildirdi.
- Tom is in police custody now.
- Tom şu anda polis gözetiminde.
- Dan eluded police for almost two years.
- Dan neredeyse iki yıl boyunca polisi atlatmış.
- Police tracked Fadil down.
- Polis Fadıl'ın izini buldu.
- Police are investigating Tom.
- Polis Tom'u araştırıyor.
- I'm going to report you to police.
- Seni polise ihbar edeceğim.
- Police interviewed every single house owner in the neighborhood.
- Polis mahalledeki her bir ev sahibiyle görüşmüştür.
- Fadil told police everything.
- Fadıl polise her şeyi anlattı.
- Sami still has his police uniform.
- Sami hala polis üniformasına sahip.
- Not all police are brave.
- Bütün polisler cesur değildir.
- He is suited for police work.
- O, polislik için uygundur.
- Dan eluded police for almost two years.
- Dan neredeyse iki yıl boyunca polisten kaçtı.
- Police raced to the suspect's house.
- Polis hızla şüphelinin evine gitti.
- Not all police investigations necessarily lead to the arrest of a culprit.
- Tüm polis soruşturmaları mutlaka bir suçlunun tutuklanmasıyla sonuçlanmaz.
- Police arrested the kidnapper.
- Polis kaçıranı tutukladı.
- Police found Fadil's fingerprints on Dania's body.
- Polis Dania'nın cesedinde Fadıl'ın parmak izlerini buldu.
- Sami told police he shot his brother.
- Sami polise kardeşini vurduğunu söyledi.
- Fadil seemed to be very cooperative with police.
- Fadıl polisle çok işbirliği içinde gibi görünüyordu.
- There is not much more that police can do.
- Polisin yapabileceği çok fazla şey yok.
- We're surrounded by police.
- Etrafımız polis tarafından sarıldı.
- Dan successfully eluded police.
- Dan, polisi başarıyla atlattı.
- Police shouldn't take bribes.
- Polisler rüşvet almamalı.
- Police immediately began investigating.
- Polis hemen araştırmaya başladı.
- Police investigations are continuing.
- Polis soruşturmaları devam ediyor.
- 20 people were detained by the Federal Police.
- 20 kişi, Federal Polis tarafından gözaltına alındı.
- Police were pounding on the door.
- Polis kapıyı dövüyordu.
- Police never had enough proof.
- Polisin elinde yeterli delil yoktu.
- The NYPD is the New York Police Department.
- NYPD, New York Polis Departmanı.
- Police found hundreds of dollars cash in Fadil's car.
- Polis, Fadıl'ın arabasında yüzlerce dolar nakit buldu.
- Police are trained to use weapons.
- Polisler silah kullanmak için eğitilir.
- Police didn't release any additional details.
- Polis daha fazla ayrıntı vermedi.
- Police took Fadil away for questioning.
- Polis Fadıl'ı sorgulamak için götürdü.
- Sami was spotted by police outside a gas station.
- Sami bir benzin istasyonunun dışında polis tarafından görüldü.
- There is not much more that police can do.
- Polisin yapabileceği fazla bir şey yok.
- Sami told police there had been a murder committed.
- Sami polise bir cinayet işlendiğini söyledi.
- Police raced to the suspect's house.
- Polis şüphelinin evine koştu.
- Police is searching for the killer.
- Polis katili arıyor.
- Police can't enter the property without a search warrant.
- Polis arama emri olmadan mülke giremez.
- Police described the killer's eyes as the coldest they'd ever seen.
- Polis, katilin gözlerini şimdiye kadar gördükleri en soğuk gözler olarak tanımladı.
- The local police are very strict about traffic violations.
- Yerel polis trafik ihlalleri konusunda çok katıdır.
- Sami provided police new information.
- Sami polise yeni bilgiler verdi.
- Police are everywhere.
- Her yerde polis var.
- Dan was assigned to a new police unit.
- Dan yeni bir polis birimine atandı.
- Police were pounding on the door.
- Polis kapıyı yumrukluyordu.
- Our city police have a new campaign targeting drunken driving.
- Şehir polisimizin alkollü araç kullanmayı hedefleyen yeni bir kampanyası var.
- According to the chief of police, there were no survivors.
- Polis şefine göre hayatta kalan yoktu.
- Detroit police take about 58 minutes to answer 911 calls.
- Detroit polisinin 911 aramalarını cevaplaması yaklaşık 58 dakika sürer.
- Sami wore his police uniform.
- Sami polis üniformasını giymişti.
- Police tracked down Dan's girlfriend, Linda.
- Polis, Dan'in kız arkadaşı Linda'nın izini sürdü.
- Sami told police where Layla exactly lived.
- Sami polise Layla'nın tam olarak nerede yaşadığını söyledi.
- The Melbourne police raided the bookstore for violating censorship laws.
- Melbourne polisi sansür yasalarını ihlal ettiği için kitapçıya baskın düzenledi.
- Police arrested one man.
- Polis bir adamı tutukladı.
- Police searched Sami's vehicle.
- Polis Sami'nin aracını aradı.
- Up till now the United States has called itself the world's police and continues suppression relying on military force.
- Amerika Birleşik Devletleri şimdiye kadar kendisini dünyanın polisi olarak adlandırdı ve askeri güce dayanarak baskı yapmaya devam ediyor.
- Sami offered police information.
- Sami polise bilgi veriyordu.
- Tom's place was surrounded by police.
- Tom'un evi polis tarafından kuşatıldı.
- Layla told police everything that she knew.
- Leyla bildiği her şeyi polise anlattı.
- Police continued to wait.
- Polis beklemeye devam etti.
- Police questioned many persons who worked near the crime scene.
- Polis olay yerine yakın çalışan birçok kişiyi sorguladı.
- Police suspect that the kidnappers could be armed.
- Polis, kaçıranların silahlı olabileceğinden şüpheleniyor.
- Police searched Fadil's house.
- Polis, Fadıl'ın evini aradı.
- Police found hundreds of dollars cash in Fadil's car.
- Polis Fadıl'ın arabasında yüzlerce dolar nakit para buldu.
- Fadil seemed to be very cooperative with police.
- Fadıl polisle çok işbirliği yapıyor gibiydi.
- Police arrested one man.
- Polis bir kişiyi tutukladı.
- Hundreds of police and volunteers are searching thick bushland for a missing three-year-old boy.
- Yüzlerce polis ve gönüllü yoğun çalılık alanda üç yaşındaki kayıp çocuğu arıyor.
- Many of Fadil's friends were questioned by police.
- Fadıl'ın birçok arkadaşı polis tarafından sorgulandı.
- Police interviewed every single house owner in the neighborhood.
- Polis bölgedeki her ev sahibi ile görüştü.
- Police recovered Layla's iPhone.
- Polis, Leyla'nın iPhone'unu buldu.
- Police are still investigating.
- Polis hala araştırıyor.
- The writer George Orwell was watched for about twelve years by the British police.
- Yazar George Orwell, İngiliz polisi tarafından yaklaşık on iki yıl boyunca izlendi.
- Tom reluctantly assisted Mary to escape police custody.
- Tom, Mary'nin polis gözetiminden kaçmasına gönülsüzce yardım etti.
- Sami consulted with his lawyer before talking to police.
- Sami polisle konuşmadan önce avukatına danıştı.
- According to police, no one died.
- Polise göre, kimse ölmemiş.
- Tom felt he had no other choice than to confess to police.
- Tom polise itiraf etmekten başka çaresi olmadığını düşündü.
- Sami went to the local police.
- Sami yerel polise gitti.
- Who do you know at the Boston Police Department?
- Boston Polis Departmanı'nda kimi tanıyorsun?
- Detroit police take about 58 minutes to answer 911 calls.
- Detroit polisinin 911 çağrılarına cevap vermesi yaklaşık 58 dakika sürüyor.
- Sami provided police new information.
- Sami polise yeni bilgiler sağladı.
- Police followed Dan in unmarked cars.
- Polis Dan'i plakasız arabalarla takip etti.
- Police conducted physical and electronic surveillance on Dan.
- Polis Dan üzerinde fiziksel ve elektronik gözetim gerçekleştirdi.
- Police caught the criminals.
- Polis suçluları yakaladı.
- Police searched the murky lake.
- Polis bulanık gölü aradı.
- Police followed Dan in the open.
- Polis Dan'i açık alanda takip etti.
- Police are withholding information.
- Polis bilgi saklıyor.
- Police arrested three suspects.
- Polis üç şüpheliyi tutukladı.
- Police thought of all possibilities.
- Polis tüm olasılıkları düşündü.
- Police conducted physical and electronic surveillance on Dan.
- Polis Dan'i fiziksel ve elektronik olarak izledi.
- Police investigations are continuing.
- Polis soruşturması devam ediyor.
- Police immediately began investigating.
- Polis hemen soruşturmaya başladı.
- Police can't enter the property without a search warrant.
- Polis bir arama emri olmadan mülke giremez.
- Police have failed to turn up any new evidence about the murder.
- Polis cinayetle ilgili yeni bir kanıt bulamadı.
- Sami was briefed by police.
- Sami polis tarafından bilgilendirildi.
- Police stopped Dan's car and searched it.
- Polis Dan'ın arabasını durdurdu ve onu aradı.
- I'm going to report you to police.
- Seni polise şikayet edeceğim.
- Tom works as a blood spatter analyst with the metropolitan police.
- Tom, metropol polisinde kan sıçrama analisti olarak çalışıyor.
- I'd like to apologise to Volgograd's police.
- Volgograd polisinden özür dilemek istiyorum.
- Tom gave police a firsthand account of what had happened.
- Tom polise olanları ilk elden anlattı.
- Police corruption is a serious problem in this country.
- Polis yolsuzluğu bu ülkede ciddi bir sorun.
- Police were trying to find any kind of clue.
- Polis her türlü ipucunu bulmaya çalışıyordu.
- Police tracked Fadil to Khalifa Hotel.
- Polis Fadıl'ı Khalifa Otel'e kadar takip etti.
- Tom is now in police custody.
- Tom şu anda polis gözetiminde.
- Police caught the criminals.
- Polis, suçluları yakaladı.
- Sami isn't going to wear this police uniform anymore.
- Sami artık bu polis üniformasını giymeyecek.
- Police are investigating Tom.
- Polis Tom'u soruşturuyor.
- Police spotted Fadil in a nearby park.
- Polis Fadıl'ı yakındaki bir parkta gördü.
- Police never had enough proof.
- Polisin hiç yeterli kanıtı yoktu.
- Layla told police everything that she knew.
- Layla polise bildiği her şeyi anlattı.
- Police corruption is a serious problem in this country.
- Polis yolsuzluğu bu ülkede ciddi bir sorundur.
- Police questioned many persons who worked near the crime scene.
- Polis olay yeri yakınlarında çalışan birçok kişiyi sorguladı.
- Police failed to produce physical evidence.
- Polis fiziksel kanıt üretemedi.
- Police didn't discover the body.
- Polis cesedi bulmadı.
- Fadil told police everything.
- Fadıl her şeyi polise anlattı.
- Police cordoned off the crime scene.
- Polis olay yerini kordon altına aldı.
- Police began questioning Fadil's friends.
- Polis, Fadıl'ın arkadaşlarını sorgulamaya başladı.
- Police believe that Tom was somehow involved in the murder.
- Polis Tom'un bir şekilde cinayete karıştığına inanıyor.
- Police didn't discover the body.
- Polis cesedi bulamadı.
- Police couldn't find Sami anywhere.
- Polis, Sami'yi hiçbir yerde bulamadı.
- Tom reluctantly assisted Mary to escape police custody.
- Tom Mary'nin polis gözaltından kaçmasına isteksizce yardım etti.
- A police investigation is in progress.
- Bir polis soruşturması devam ediyor.
- Police investigations are ongoing.
- Polis soruşturmaları sürüyor.
- Police couldn't find Sami anywhere.
- Polis Sami'yi hiçbir yerde bulamadı.
- Police took Fadil away for questioning.
- Polis sorgulanmak için Fadıl'ı götürdü.
- Police searched Sami's school locker.
- Polis Sami'nin okul dolabını aradı.
- Police tracked down Dan's girlfriend, Linda.
- Polis Dan'in kız arkadaşı Linda'nın izini buldu.
- Sami's bag was seized by police.
- Sami'nin çantasına polis el koydu.
- The NYPD is the New York Police Department.
- NYPD New York Polis Departmanıdır.
- Police searched Sami's vehicle.
- Polis, Sami'nin aracını aradı.
- Police tracked Fadil to Khalifa Hotel.
- Polis, Fadıl'ı Khalifa Otel'ine kadar izledi.
- Police are still investigating.
- Polis hala soruşturuyor.
- Sami's police work put him and Layla in danger.
- Sami'nin polis işi onu ve Layla'yı tehlikeye attı.
- Minutes later, police arrived at my door.
- Dakikalar sonra polis kapıma geldi.
- Police and emergency workers often drink to excess because of the stress of their jobs.
- Polis ve acil durum çalışanları, işlerinin stresi nedeniyle sıklıkla aşırı derecede içki içmektedir.
- Police believe that Tom was somehow involved in the murder.
- Polis, Tom'un cinayete bir şekilde karıştığına inanıyor.
- Contact your local police if you have any information on Tom Jackson's whereabouts.
- Tom Jackson'ın nerede olduğuna dair bir bilginiz varsa yerel polisle irtibata geçin.
- Police came looking for Fadil.
- Polis, Fadıl'ı aramaya geldi.
- Police tracked Fadil down.
- Polis, Fadıl'ı izledi.
- Sami still has his police uniform.
- Sami'nin polis üniforması hâlâ duruyor.
- Police spotted Fadil's car near the border.
- Polis Fadıl'ın arabasını sınıra yakın bir yerde tespit etti.
- Police are trained to use weapons.
- Polisler silahları kullanmak için eğitilirler.
- Police failed to produce physical evidence.
- Polis fiziksel kanıt göstermekte başarısız oldu.
- Police searched Fadil's house.
- Polis Fadıl'ın evini aradı.
- Police found no signs of forced entry.
- Polis zorla giriş izi bulmadı.
- Police say he got the boys from the South Pattaya pier area where there are a lot of vagrant children.
- Polis, çocukları çok sayıda serseri çocuğun bulunduğu Güney Pattaya iskele bölgesinden aldığını söylüyor.
- Sami provided police information.
- Sami polise bilgi verdi.
- This is a police investigation.
- Bu bir polis soruşturması.
- Sami surrendered to police.
- Sami polise teslim oldu.
- Layla supplied police with photographs of Sami.
- Layla polise Sami'nin fotoğraflarını verdi.
- Tom is still in police custody.
- Tom hala polis gözetiminde.
- Police were trying to find any kind of clue.
- Polis herhangi bir ipucu bulmaya çalışıyordu.
- Tom tried to warn the local police about the existence of a vampire club in the town.
- Tom yerel polisi kasabada bir vampir kulübünün varlığı konusunda ikaz etmeye çalıştı.
- Police had Dan locked down.
- Polis Dan'i kilit altına aldı.
- Layla supplied police with photographs of Sami.
- Leyla, Sami'nin fotoğraflarını polise verdi.
- Dan's home phone was tapped by police.
- Dan'in ev telefonu polis tarafından dinlendi.
- Sami gave police a description of the suspect.
- Sami polise şüphelinin bir eşkalini verdi.
- Police found no signs of forced entry.
- Polis zorla girildiğine dair hiçbir iz bulamadı.
- Police spotted Fadil in a nearby park.
- Polis yakındaki bir parkta Fadıl'ı tespit etti.
- Police continued their investigation.
- Polis, soruşturmasını sürdürdü.
- Police Lieutenant Tom Jackson is determined to catch the fugitive.
- Polis Teğmeni Tom Jackson kaçağı yakalamaya kararlı.
- Police pressed Tom to talk.
- Polis konuşması için Tom'a baskı yaptı.
- Police confronted Layla with her lies.
- Polis Layla'yı yalanlarıyla yüzleştirdi.
- 20 people were detained by the Federal Police.
- 20 kişi Federal Polis tarafından gözaltına alındı.
- Tom gave his account of the murder to police.
- Tom polise cinayeti anlattı.
- Sami offered police information.
- Sami polise bilgi verdi.
- Fadil told police what happened.
- Fadıl olanları polise anlattı.
- Sami gave police a description of the suspect.
- Sami polise şüphelinin eşkalini verdi.
- Police arrested 13 people.
- Polis 13 kişiyi tutukladı.
- According to police, no one died.
- Polise göre, hiç kimse ölmedi.
- Sami was picked up by police.
- Sami polis tarafından alındı.
- The building is surrounded by police.
- Binanın etrafı polis tarafından sarıldı.
- Police shouldn't take bribes.
- Polis rüşvet almamalı.
- A police investigation is in progress.
- Polis soruşturması devam ediyor.
- Tom alerted police.
- Tom polisi alarma geçirdi.
- Police recovered Layla's iPhone.
- Polis Layla'nın iPhone'unu ele geçirdi.
- Sami was immediately questioned by police.
- Sami polis tarafından hemen sorgulandı.
- Such questioning is routine police business.
- Bu tür sorgulamalar rutin polis işleridir.
- Police spotted Fadil's car near the border.
- Polis, Fadıl'ın arabasını sınırın yakınında fark etti.
- Police searched the house from top to bottom but they found no trace of Fadil.
- Polis, evi baştan başa aradı ama Fadıl'dan hiçbir iz bulmadılar.
- Up till now the United States has called itself the world's police and continues suppression relying on military force.
- Şimdiye kadar Amerika Birleşik Devletleri kendini dünyanın polisi olarak adlandırmakta ve askeri güce dayalı baskıya devam etmektedir.
- Police found Fadil's fingerprints on Dania's body.
- Polis, Fadıl'ın parmak izlerini Dania'nın cesedinde buldu.
- If you find money on the street, you should take it to your local police department.
- Sokakta para bulursanız, yerel polis departmanınıza götürmelisiniz.
- We already talked to police.
- Polisle zaten konuştuk.
- Police stopped Dan's car and searched it.
- Polis Dan'in arabasını durdurdu ve aradı.
- Police are withholding information.
- Polis bilgi vermiyor.
- Police used rubber bullets to subdue the rioters.
- Polis isyancıları bastırmak için plastik mermi kullandı.
- Sami reported Layla missing to police.
- Sami, Layla'nın kayıp olduğunu polise bildirdi.
- Police had to consider the possibility of a robbery.
- Polis soygun ihtimalini göz önünde bulundurmak zorundaydı.
- Police continued their investigation.
- Polis soruşturmaya devam etti.
- We're surrounded by police.
- Polis tarafından kuşatıldık.
- Police investigations are ongoing.
- Polis soruşturması devam ediyor.
Show More (296)
|
|
- The rebels are undoubtedly no better, but it is not for the French army to act as arbiter or policeman.
- İsyancılar da şüphesiz daha iyi değiller, ancak hakemlik ya da polislik yapmak Fransız ordusuna düşmez.
- My own wife and family have also been subject to three attacks, which cost the life of a policeman.
- Kendi eşim ve ailem de bir polisin hayatına mal olan üç saldırıya maruz kaldı.
- Tom won't be able to become a policeman.
- Tom bir polis olamayacak.
- I was pulled over by a policeman on a motorcycle.
- Motosikletli bir polis tarafından kenara çekildim.
- My grandfather was a policeman.
- Büyükbabam bir polisti.
- From the time he was a small boy, Tom knew that he wanted to be a policeman.
- Tom küçüklüğünden beri polis olmak istediğini biliyordu.
- A policeman is outside.
- Dışarıda bir polis var.
- The criminal was apprehended by an off-duty policeman.
- Suçlu, görevde olmayan bir polis tarafından yakalandı.
- Are you still a policeman?
- Sen hâlâ bir polis misin?
- Tom is still a policeman.
- Tom hala bir polis.
- I was pulled over by a policeman on a motorcycle.
- Bir motosikletteki polis tarafından kenara çekildim.
- My father was a policeman.
- Babam bir polisti.
- The thief ran away when he saw a policeman.
- Hırsız, polisi görünce kaçtı.
- Tom is the son of a policeman.
- Tom bir polisin oğlu.
- I was pulled over by a policeman today.
- Bugün bir polis tarafından kenara çekildim.
- Why did you choose to become a policeman?
- Neden polis olmayı seçtin?
- Tom disguised himself as a policeman.
- Tom polis kılığına girdi.
- If you lose your way, ask a policeman.
- Yolunuzu kaybederseniz, bir polise sorun.
- Tom won't be able to become a policeman.
- Tom polis olamayacak.
- A policeman came up to me.
- Bir polis bana geldi.
- A policeman asked the girls if the car was theirs.
- Bir polis kızlara arabanın onların olup olmadığını sordu.
- Sami was a mild-mannered policeman.
- Sami yumuşak huylu bir polisti.
- Why did you choose to become a policeman?
- Neden bir polis olmayı seçtiniz?
- Being a policeman isn't any fun.
- Bir polis olmak hiç eğlenceli değildir.
- If you get lost in the street, ask a policeman.
- Eğer sokakta kaybolursan, bir polise sor.
- Tom is a son of a policeman.
- Tom bir polisin oğlu.
- He got away disguised as a policeman.
- O, bir polis kılığında kaçtı.
- The thief disguised himself as a policeman.
- Hırsız polis kılığına girdi.
- There is a policeman at the gate of the house.
- Evin kapısında bir polis var.
- A policeman was sent for at once.
- Derhal bir polis çağırıldı.
- Tom's father is a policeman.
- Tom'un babası bir polistir.
- As soon as he saw a policeman, he ran away.
- O bir polis görür görmez kaçtı.
- Tom has a son who is a policeman.
- Tom'un polis olan bir oğlu var.
- Fadil was stopped by a policeman.
- Fadıl bir polis tarafından durduruldu.
- Tom wants to be a policeman when he grows up.
- Tom büyüdüğünde polis olmak istiyor.
- Tom, there's a policeman here to see you.
- Tom, burada seni görecek bir polis var.
- A policeman came up to him.
- Bir polis ona doğru geldi.
- There's a policeman outside.
- Dışarıda bir polis var.
- A policeman asked the girls if the car was theirs.
- Bir polis, kızlara arabanın onlara ait olup olmadığını sordu.
- I will call a policeman.
- Ben bir polisi arayacağım.
- I'm not a policeman.
- Ben polis değilim.
- The prisoner denied that he had killed a policeman.
- Mahkum bir polisi öldürmüş olduğunu reddetti.
- He took to his heels when he saw a policeman.
- O bir polis gördüğünde koşarak kaçtı.
- He wants to be a policeman in the future.
- Gelecekte polis olmak istiyor.
- Tom ambushed a policeman and killed him with an ax.
- Tom bir polise pusu kurdu ve onu baltayla öldürdü.
- I was pulled over by a policeman for going thirty kilometers over the speed limit.
- Hız limitinin otuz kilometre üzerinde gittiğim için bir polis tarafındn kenara çekildim.
- A policeman is driving a car.
- Bir polis araba sürüyor.
- Call a policeman.
- Bir polis çağır.
- Seeing a policeman, he ran away.
- Polisi görünce kaçtı.
- He wants to be a policeman in the future.
- Gelecekte bir polis olmak istiyor.
- Tom became a policeman.
- Tom bir polis oldu.
- This policeman has more than twenty years of experience.
- Bu polisin yirmi yıldan fazla tecrübesi var.
- There's a policeman at the door.
- Kapıda bir polis var.
- A policeman is too poorly armed to go to war.
- Bir polisin silahı savaşa gitmek için çok zayıftır.
- Tom wants to be a policeman when he grows up.
- Tom büyüdüğünde bir polis olmak istiyor.
- Sami was pulled aside by a policeman.
- Sami bir polis tarafından kenara çekildi.
- My brother-in-law is a policeman.
- Eniştem bir polis.
- I will call a policeman.
- Bir polis çağıracağım.
- Are you a policeman?
- Sen polis misin?
- Are you a policeman?
- Sen bir polis misin?
- My brother-in-law is a policeman.
- Kayınbiraderim bir polis.
- How can you tell Tom is a policeman?
- Tom'un bir polis olduğunu nasıl anladın?
- Have you ever sworn at a policeman?
- Hiç bir polise küfrettiniz mi?
- Tom ambushed a policeman and killed him with an ax.
- Tom bir polisi pusuya düşürdü ve onu bir baltayla öldürdü.
- I think you've been a policeman too long.
- Bence çok uzun zamandır polissin.
- I ran into a policeman but he didn't notice me at all.
- Bir polisle karşılaştım ama beni hiç fark etmedi.
- Tom was pulled over by a policeman who gave him a ticket for speeding.
- Tom ona hız yapma cezası veren bir polis tarafından kenara çekildi.
- Her father is a policeman.
- Onun babası bir polistir.
- You never told me Tom was a policeman.
- Tom'un polis olduğunu hiç söylemedin.
- The thief ran away at the sight of a policeman.
- Hırsız, polisi görünce kaçtı.
- A policeman was sent for at once.
- Hemen bir polis gönderildi.
- His father was a policeman.
- Babası bir polisti.
- I am a policeman.
- Ben bir polisim.
- Are you still a policeman?
- Hâlâ polis misin?
- His father was a policeman.
- Babası polisti.
- As soon as he saw a policeman, he ran away.
- Polisi görür görmez kaçtı.
- Do I look like a policeman to you?
- Sana bir polis gibi mi görünüyorum?
- He took to his heels when he saw a policeman.
- Bir polis gördüğünde hemen kaçtı.
- Tom, there's a policeman here to see you.
- Tom, burada seni görmek isteyen bir polis var.
- Tom is a son of a policeman.
- Tom bir polisin oğludur.
- You look like a policeman.
- Bir polise benziyorsun.
- Tom was pulled over by a policeman who gave him a ticket for speeding.
- Tom hız yaptığı için ona ceza kesen bir polis tarafından kenara çekildi.
- Tom became a policeman.
- Tom polis oldu.
- He took to his heels when he saw a policeman.
- O bir polis gördüğünde tabanları yağladı.
- A Californian policeman pulled a car over and spoke to the driver.
- Bir Kaliforniya polisi bir arabayı kenara çekti ve sürücüyle konuştu.
- I was pulled over by a policeman for going thirty kilometers over the speed limit.
- Hız sınırını otuz kilometre aştığım için bir polis tarafından kenara çekildim.
- A policeman was watching it, with his arms crossed.
- Bir Polis kollarını kavuşturmuş olanları izliyordu.
- He wants to be a policeman in the future.
- İleride polis olmak istiyor.
- Tom wanted to become a policeman.
- Tom bir polis olmak istedi.
- Tom's father is a policeman.
- Tom'un babası bir polis.
- Tom is a retired policeman.
- Tom emekli bir polis.
- He took to his heels when he saw a policeman.
- Polisi gördüğünde hemen kaçtı.
- I cannot swear at a policeman.
- Bir polise küfür edemem.
- If you don't know the way, ask a policeman.
- Yolu bilmiyorsanız, bir polise sorun.
- I ran into a policeman but he didn't notice me at all.
- Bir polise rastladım ama o beni hiç fark etmedi.
- Tom wanted to become a policeman.
- Tom polis olmak istiyordu.
- I'm a policeman.
- Ben bir polisim.
- Call a policeman.
- Bir polis çağırın.
- Being a policeman isn't any fun.
- Polis olmak hiç eğlenceli değil.
- Even though he's a policeman, he's afraid of thieves.
- Polis olmasına rağmen hırsızlardan korkuyor.
- Her father is a policeman.
- Babası bir polis.
- Tom was shot by a policeman.
- Tom bir polis tarafından vuruldu.
- A policeman is driving a car.
- Bir polis arabayı sürüyor.
- A policeman was gazing at a suspicious pedestrian.
- Bir polis, şüpheli bir yayaya dik dik bakıyordu.
- Tom was pulled over by a policeman who gave him a speeding ticket.
- Tom, kendisine hız cezası yazan bir polis tarafından kenara çekildi.
- You're a policeman, aren't you?
- Sen bir polissin, değil mi?
- Aren't you a policeman?
- Sen polis değil misin?
- He was taken away by a policeman.
- Polis tarafından götürüldü.
- This policeman has more than twenty years of experience.
- Bu polisin yirmi yıldan daha fazla deneyimi var.
- America is the world's self-appointed policeman.
- Amerika dünyanın kendi kendini tayin etmiş polisidir.
- Did a policeman say anything to you?
- Bir polis size bir şey söyledi mi?
- He became a policeman.
- O bir polis oldu.
- He was taken away by a policeman.
- Bir polis tarafından götürüldü.
- I have a brother who used to be a policeman.
- Eskiden polis olan bir kardeşim var.
- Sami had a good salary insofar as being a policeman.
- Sami'nin polis olduğu için iyi bir maaşı vardı.
- A policeman is outside.
- Bir polis dışarıda.
- You never told me Tom was a policeman.
- Tom'un polis olduğunu bana hiç söylemedin.
- The prisoner denied that he had killed a policeman.
- Mahkum bir polisi öldürdüğünü inkar etti.
- He got away disguised as a policeman.
- Polis kılığına girerek kaçtı.
- The thief ran away when he saw a policeman.
- Polisi görünce hırsız kaçtı.
- Tom has a son who's a policeman.
- Tom'un polis olan bir oğlu var.
- Ask a policeman!
- Bir polise sor!
- Tom used to be a policeman.
- Tom eskiden bir polisti.
- I cannot swear at a policeman.
- Bir polise küfredemem.
- I disguised myself as a policeman.
- Polis kılığına girdim.
- Where did this other policeman come from?
- Bu diğer polis nereden geldi?
- Tom is a policeman.
- Tom bir polis.
- If you don't know the way, ask a policeman.
- Eğer yolu bilmiyorsan bir polise sor.
- I have a brother who used to be a policeman.
- Eskiden polis olan bir erkek kardeşim var.
- Even though he's a policeman, he's afraid of thieves.
- Kendisi polis olmasına rağmen hırsızlardan korkuyor.
- There's a policeman outside who wants to see you.
- Dışarıda sizi görmek isteyen bir polis var.
- America is the world's self-appointed policeman.
- Amerika dünyanın kendi kendini tayin eden polisidir.
- There's a policeman outside who wants to see you.
- Dışarıda seni görmek isteyen bir polis var.
Show More (130)
|
