|
- The citizens felt powerless to change the decision made by the corrupt officials.
- Vatandaşlar, yolsuzluk yapan yetkililerin aldığı kararı değiştirme konusunda kendilerini güçsüz hissediyorlardı.
- Fish farmers are, then, too often the powerless victims of tragedies such as that involving the Prestige.
- Balık çiftçileri, Prestige'in başına gelenler gibi trajedilerin çoğu zaman güçsüz kurbanlarıdır.
- This commodity is available to anyone who is rich and powerful but not to anyone who is poor and powerless.
- Bu mal, zengin ve güçlü olan herkes için mevcuttur ancak yoksul ve güçsüz olan herkes için mevcut değildir.
- The ECB is obsessed with one single issue, Parliament is powerless, and the Eurogroup is semi-clandestine.
- Avrupa Merkez Bankası tek bir konuya takmış durumda, Parlamento güçsüz ve Eurogroup yarı gizli.
- We must help the poor, the oppressed and the powerless before they become desperate, suicidal terrorists.
- Çaresiz, intihara meyilli teröristlere dönüşmeden önce yoksullara, ezilenlere ve güçsüzlere yardım etmeliyiz.
- People therefore feel frustrated and powerless.
- Bu nedenle insanlar kendilerini hayal kırıklığına uğramış ve güçsüz hissediyor.
- When the refugees began streaming in, the EU acted slowly and was completely powerless to act.
- Mülteciler akın etmeye başladığında AB yavaş hareket etti ve harekete geçmek için tamamen güçsüzdü.
- It is our task to guarantee that the individual is not powerless before the institutions of the EU.
- Bireyin AB kurumları karşısında güçsüz olmamasını temin etmek bizim görevimizdir.
- These are invariably poor and powerless people from poor countries, but also from China and India.
- Bunlar her zaman yoksul ülkelerden ve aynı zamanda Çin ve Hindistan'dan gelen yoksul ve güçsüz insanlardır.
- Our national governments and parliaments would be like large, powerless local authorities in an EU writ large.
- Ulusal hükümetlerimiz ve parlamentolarımız, büyük bir AB'deki büyük ve güçsüz yerel yönetimler gibi olacaktır.
- As long as we only have words to offer, we are powerless.
- Sunacak sadece kelimelerimiz olduğu sürece güçsüzüz.
- Our national governments and parliaments would be like large, powerless local authorities in an EU writ large.
- Ulusal hükumetlerimiz ve parlamentolarımız, büyük bir AB'deki büyük ve güçsüz yerel yönetimler gibi olacaktır.
- The powerless must be protected against the powerful.
- Güçsüzler güçlülere karşı korunmalıdır.
- I felt powerless.
- Ben güçsüz hissettim.
- Tom said he felt completely powerless.
- Tom tamamen güçsüz hissettiğini söyledi.
- I felt powerless.
- Güçsüz hissettim.
- Tom felt completely powerless.
- Tom kendini tamamen güçsüz hissetti.
- He feels powerless about his own life.
- Kendi hayatı hakkında güçsüz hissediyor.
- I feel powerless.
- Kendimi güçsüz hissediyorum.
- Layla felt completely powerless.
- Layla kendini tümüyle güçsüz hissetti.
- Tom said he felt powerless.
- Tom kendini güçsüz hissettiğini söyledi.
- I'm powerless.
- Ben güçsüzüm.
- You're powerless.
- Sen güçsüzsün.
- He was powerless in the face of death.
- Ölüm karşısında güçsüzdü.
- Tom is powerless.
- Tom güçsüz.
- I feel powerless.
- Ben güçsüz hissediyorum.
- He is a powerless president.
- O güçsüz bir başkan.
- I'm not powerless.
- Güçsüz değilim.
- I don't like feeling so powerless.
- Güçsüz hissetmeyi sevmiyorum.
- We're powerless.
- Biz güçsüzüz.
- The president appeared powerless.
- Başkan güçsüz görünüyordu.
- Layla felt completely powerless.
- Leyla kendini tamamen güçsüz hissetti.
- Tom said he felt completely powerless.
- Tom kendini tamamen güçsüz hissettiğini söyledi.
- The powerless must be protected against the powerful.
- Güçsüzler, güçlülere karşı korunmalıdır.
- He is a powerless president.
- O güçsüz bir başkandır.
Show More (32)
|
