|
- Maybe 25 to 30,000 prisoners from Iran are still inside Iraqi prisons.
- Belki 25 ila 30,000 İranlı mahkum hala Irak hapishanelerinde.
- That empire was known as the 'Völkerkerker', the prison of nations.
- Bu imparatorluk 'Völkerkerker', yani ulusların hapishanesi olarak biliniyordu.
- It is their choice whether they take drugs in prison.
- Hapishanede uyuşturucu kullanıp kullanmamak onların tercihidir.
- That empire was known as the 'Völkerkerker', the prison of nations.
- Bu imparatorluk "Völkerkerker", yani ulusların hapishanesi olarak biliniyordu.
- He has displayed great dignity throughout his life and he was not even allowed books in prison.
- Hayatı boyunca büyük bir asalet sergilemiştir ve hapishanede kitap okumasına bile izin verilmemiştir.
- It also seems that the victims of kidnapping were handed over to Syria and then transferred to Syrian prisons.
- Ayrıca, kaçırılan kurbanların Suriye'ye teslim edildiği ve daha sonra Suriye hapishanelerine nakledildiği görülmektedir.
- They are being detained in a civilian prison in disgraceful conditions.
- Sivil bir hapishanede utanç verici koşullarda tutuluyorlar.
- Most prisons are overpopulated and do not provide adequate medical care.
- Hapishanelerin çoğu, aşırı kalabalıktır ve yeterli sağlık hizmeti sunmaz.
- As soon as he sets foot in Vietnam, he will be put straight back into prison.
- Vietnam'a ayak basar basmaz doğrudan hapishaneye geri gönderilecektir.
- The condemned sometimes await their execution for many years in American prisons.
- Mahkumlar bazen yıllarca Amerikan hapishanelerinde idamlarını beklemektedir.
- Prisons are always the Achilles heel, the weak point of a democracy.
- Hapishaneler her zaman bir demokrasinin zayıf noktası, Aşil topuğudur.
- It also seems that the victims of kidnapping were handed over to Syria and then transferred to Syrian prisons.
- Ayrıca kaçırılan kurbanların Suriye'ye teslim edildiği ve daha sonra Suriye hapishanelerine nakledildiği görülüyor.
- The generals' roadmap to democracy has so far only led to prison.
- Generallerin demokrasiye giden yol haritası şimdiye kadar sadece hapishaneyle sonuçlandı.
- During the IMF Summit, people came out of prison with broken ribs.
- IMF Zirvesi sırasında hapishaneden kaburgaları kırılmış insanlar çıktı.
- She is a woman, she is your age and she is in prison.
- O bir kadın, sizin yaşınızda ve hapishanede.
- Thomas was your valet the whole time Bates was in prison.
- Bates'in hapishanede olduğu süre boyunca Thomas senin uşağındı.
- With Bart's prison record, he will be the perfect fall guy.
- Bart'ın hapishane kaydıyla, mükemmel bir günah keçisi olacak.
- Sami started flirting with a female employee in the prison.
- Sami hapishanedeki bir kadın çalışanla flört etmeye başladı.
- Tom has no prison record.
- Tom'un hiç hapishane kaydı yok.
- Prisons are overcrowded.
- Hapishaneler aşırı kalabalıktır.
- He will end up in prison.
- O, hapishaneyi boylayacak.
- Tom is still in the prison.
- Tom hala hapishanede.
- Tom married someone who had been in prison for three years.
- Tom üç yıldır hapishanede olan biriyle evlendi.
- I've never been in prison.
- Hiç hapishanede bulunmadım.
- Tom was released from prison on October 20th.
- Tom 20 Ekim'de hapishaneden serbest bırakıldı.
- You're going back to prison.
- Sen hapishaneye geri gidiyorsun.
- It's worse to send an innocent man to prison than to let a criminal go free.
- Masum bir adamı hapishaneye göndermek bir suçluyu serbest bırakmaktan daha kötüdür.
- How long have you been out of prison?
- Ne kadar zamandır hapishanenin dışındasın?
- Do you want to spend the next ten years in prison?
- Gelecek on yılı hapishanede geçirmek ister misin?
- Sami died in prison from a health-related issue.
- Sami hapishanede sağlık sorunları nedeniyle öldü.
- The prison escapee was quickly recaptured.
- Hapishane kaçağı çabucak yakalandı.
- Tom will never be released from prison.
- Tom hapishaneden asla serbest bırakılmayacak.
- I don't want to die in prison.
- Hapishanede ölmek istemiyorum.
- A prisoner escaped from the prison.
- Bir mahkum hapishaneden kaçtı.
- Has prison changed him?
- Hapishane onu değiştirdi mi?
- You're going back to prison.
- Hapishaneye geri döneceksin.
- Tom is going back to prison.
- Tom hapishaneye geri dönüyor.
- Tom wondered if Mary knew John had spent three years in prison.
- Tom, John'un hapishanede üç yıl geçirdiğini Mary'nin bilip bilmediğini merak ediyordu.
- Tom is going back to prison.
- Tom hapishaneye geri gidiyor.
- Sami's accomplices also joined him in prison.
- Sami'nin suç ortakları da hapishanede ona katıldı.
- Have you ever visited someone in prison?
- Hiç hapishane ziyaretine gittin mi?
- There used to be a prison here.
- Burada eskiden bir hapishane vardı.
- I'm facing prison.
- Hapishaneyle karşı karşıyayım.
- I'm in prison.
- Ben hapishanedeyim.
- Tom has gone back to prison.
- Tom hapishaneye geri döndü.
- Denmark’s a prison.
- Danimarka bir hapishane.
- When did Tom break out of prison?
- Tom ne zaman hapishaneden kaçtı?
- Do you really want to spend the rest of your life in prison?
- Hayatının geri kalanını hapishanede geçirmeyi gerçekten istiyor musun?
- The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn.
- Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrı tutuldu ve şafakta derhal vuruldu.
- The Turkish embassy in Buenos Aires looks like a prison.
- Buenos Aires'teki Türk büyükelçiliği hapishaneye benziyor.
- Does prison reform criminals?
- Hapishane suçluları ıslah eder mi?
- Mary visited her husband in prison.
- Mary kocasını hapishanede ziyaret etti.
- One thing I don't ever want to do again is spend time in prison.
- Bir daha asla yapmak istemediğim tek şey hapishanede zaman geçirmek.
- I don't know why Tom was in prison.
- Tom'un neden hapishanede olduğunu bilmiyorum.
- Denmark has a prison.
- Danimarka'da bir hapishane var.
- Dan met Matt in prison.
- Dan, Matt ile hapishanede tanıştı.
- Prisons are overcrowded.
- Hapishaneler fazla kalabalık.
- Tom is in a maximum-security prison.
- Tom maksimum güvenlikli bir hapishanede.
- By the time you get out of prison, she'll be married.
- Sen hapishaneden çıkmadan önce, o evlenmiş olacak.
- Sami went back to prison.
- Sami hapishaneye geri gitti.
- Tom died in prison in 2013.
- Tom 2013 yılında hapishanede öldü.
- The prisoner dug a hole under the prison wall.
- Mahkum hapishane duvarının altına bir çukur kazdı.
- Tom has a friend who's in prison.
- Tom'un hapishanede olan bir arkadaşı var.
- If you wanna survive in this prison, you'll have to be a badass.
- Bu hapishanede hayatta kalmak istiyorsan, belalı biri olmalısın.
- The entire prison's been quarantined.
- Hapishanenin tamamı karantinaya alındı.
- I never expected Tom to get out of prison.
- Tom'un hapishaneden çıkmasını hiç beklemiyordum.
- She visited her husband in prison.
- Kocasını hapishanede ziyaret etti.
- Does Tom really belong in prison?
- Tom'un yeri gerçekten hapishane mi?
- The police will put you in prison.
- Polis seni hapishaneye koyacak.
- Sami spent six decades in prison.
- Sami altmış yılını hapishanede geçirdi.
- I have several friends who have spent time in prison.
- Hapishanede zaman geçirmiş birkaç arkadaşım var.
- I imagine that Tom will eventually be caught and put in prison.
- Sanırım sonunda Tom yakalanacak ve hapishaneye konulacak.
- No one ever escapes from this prison.
- Bu hapishaneden hiç kimse kaçmaz.
- Pedophiles are cruelly treated in prison.
- Hapishanede pedofillere acımasızca davranılır.
- Tom has already spent half his life in prison.
- Tom zaten hayatının yarısını hapishanede geçirdi.
- She visited her husband in prison.
- Hapishanede kocasını ziyaret etti.
- The philosopher Socrates discussed death with his friends in prison.
- Filozof Sokrates hapishanede arkadaşlarıyla ölümü tartıştı.
- Sami's journey to Islam started in prison.
- Sami'nin İslam yolculuğu hapishanede başladı.
- Tom met John in prison.
- Tom, John'la hapishanede tanıştı.
- Tom served a long time in prison.
- Tom hapishanede uzun süre yattı.
- Tom served three years in prison.
- Tom hapishanede üç yıl yattı.
- Layla was in a high security prison.
- Layla yüksek güvenlikli bir hapishanedeydi.
- Tom was released from prison last week.
- Tom geçen hafta hapishaneden serbest bırakıldı.
- Life in prison is worse than the life of an animal.
- Hapishanedeki yaşam bir hayvanın yaşamından daha kötüdür.
- Tom is never going to get out of prison.
- Tom asla hapishaneden çıkmayacak.
- Was he transferred to prison this quickly?
- Hapishaneye mi sevk edildi bu kadar çabuk?
- Prisons are full of lunatics.
- Hapishaneler delilerle dolu.
- Tom asked Mary to visit him in prison.
- Tom, Mary'den onu hapishanede ziyaret etmesini istedi.
- Sami took his own life in prison.
- Sami hapishanede kendi canına kıydı.
- I have a friend who's in prison.
- Hapishanede olan bir arkadaşım var.
- Go and ask him why he went to prison.
- Git ve ona neden hapishaneye gittiğini sor.
- I'm facing prison.
- Hapishane ile karşı karşıyayım.
- Tom didn't want to see Mary in prison for a crime she didn't commit.
- Tom işlemediği bir suçtan dolayı Mary'yi hapishanede görmek istemiyordu.
- Tom is determined not to die in prison.
- Tom hapishanede ölmemeye kararlı.
- Tom doesn't want to spend the rest of his life in prison.
- Tom hayatının geri kalanını hapishanede geçirmek istemiyor.
- The food was better in prison.
- Hapishanede yemekler daha iyiydi.
- Denmark has a prison.
- Danimarka'da bir tane hapishane vardır.
- Tom will die in prison.
- Tom hapishanede ölecek.
- A convict has escaped from prison.
- Hapishaneden bir mahkûm kaçtı.
- As far as I am concerned, prison and slammer are different things.
- Bana kalırsa, hapishane ve hücre farklı şeylerdir.
- Tom is still in the prison.
- Tom hâlâ hapishanede.
- Tom isn't currently in prison.
- Tom şu anda hapishanede değil.
- It is a mystery how they escaped from prison.
- Hapishaneden nasıl kaçtıkları bir muamma.
- Sami could move freely around the prison.
- Sami hapishanede serbestçe dolaşabiliyordu.
- Tom will go to prison for a crime he didn't commit if you don't confess.
- Eğer itiraf etmezsen Tom işlemediği bir suç nedeniyle hapishaneye gidecek.
- Zoos are like prisons for animals.
- Hayvanat bahçeleri hayvanlar için hapishane gibidir.
- Tom was released from prison in October.
- Tom ekim ayında hapishaneden serbest bırakıldı.
- Life in prison is a slow death.
- Hapishane hayatı yavaş bir ölümdür.
- Sami was serving time at a prison in Cairo.
- Sami Kahire'de bir hapishanede yatıyordu.
- The entire prison's been quarantined.
- Tüm hapishane karantinaya alındı.
- Prisons are euphemistically called rehabilitation centers.
- Hapishanelere örtülü olarak rehabilitasyon merkezi denir.
- I'm back in prison.
- Hapishaneye geri döndüm.
- Tom is back in prison.
- Tom hapishaneye geri döndü.
- Are there any girls in prison?
- Hapishanede hiç kız var mı?
- Layla served a year in prison.
- Leyla bir yıl hapishanede kaldı.
- They have turned one of the mosques into a prison.
- Camilerden birini hapishaneye çevirmişler.
- Tom didn't know Mary had spent time in prison.
- Tom, Mary'nin hapishanede vakit geçirdiğini bilmiyordu.
- Sami died in prison.
- Sami hapishanede öldü.
- Tom realized he had to tell Mary about the time he spent in prison.
- Tom hapishanede geçirdiği süreden Mary'ye bahsetmek zorunda olduğunu fark etti.
- Without imagination, one's mind is like a prison.
- Hayal gücü olmadan, insanın zihni bir hapishane gibidir.
- Sami went back to prison.
- Sami hapishaneye geri döndü.
- Tom died in prison ten years ago.
- Tom on yıl önce hapishanede öldü.
- Tom will probably spend the rest of his life in prison.
- Tom muhtemelen hayatının geri kalanını hapishanede geçirecek.
- Sami learned this in prison.
- Sami bunu hapishanede öğrendi.
- For a thief, all roads lead to prison.
- Bir hırsız için, tüm yollar hapishaneye çıkar.
- It is a mystery how they escaped from prison.
- Onların hapishaneden nasıl kaçtıkları bir sırdır.
- I thought Tom was in prison.
- Tom'un hapishanede olduğunu düşündüm.
- Tom is never going to be released from prison.
- Tom asla hapishaneden bırakılmayacak.
- Tom was sentenced to life in a prison for the criminally insane.
- Tom suçlu deliler için olan bir hapishanede ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
- An offender escaped from a prison.
- Bir suçlu hapishaneden kaçtı.
- I'm going to prison.
- Hapishaneye gidiyorum.
- The soul is the prison of the body.
- Ruh vücudun hapishanesidir.
- Tom is probably going to die in prison.
- Tom muhtemelen hapishanede ölecek.
- Prisons aren't enough.
- Hapishaneler yeterli değil.
- There is no worse prison than the fear of hurting a loved one.
- Sevilen birini incitme korkusundan daha kötü bir hapishane yoktur.
- Tom and John met in prison.
- Tom ve John hapishanede tanıştılar.
- Prison food isn't as bad as I expected.
- Hapishane yemekleri beklediğim kadar kötü değil.
- The Turkish embassy in Buenos Aires is similar to a prison.
- Buenos Aires'teki Türk elçiliği bir hapishaneye benziyor.
- Tom was sent to the worst prison in the country.
- Tom ülkedeki en kötü hapishaneye gönderildi.
- He was sent to prison for a crime that he did not commit.
- İşlemediği bir suç yüzünden hapishaneye gönderildi.
- Tom was in prison for three years.
- Tom üç yıldır hapishanedeydi.
- The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn.
- Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrıldı ve şafak vaktinde vuruldu.
- No one ever escapes from this prison.
- Bu hapishaneden kimse kaçamaz.
- Tom is at a maximum security prison.
- Tom maksimum güvenlikli bir hapishanededir.
- We could go to prison for doing this.
- Bunu yaptığımız için hapishaneye gidebiliriz.
- Tom learnt that he was the only convict sentenced to life imprisonment in that prison.
- Tom o hapishanede ömür boyu hapse mahkum tek hükümlü olduğunu öğrendi.
- Cameras are not allowed inside the prison.
- Hapishane içerisinde kameralara izin verilmemektedir.
- Prisons are euphemistically called rehabilitation centers.
- Hapishaneler örtmeceli şekilde rehabilitasyon merkezleri olarak adlandırılır.
- Why do our schools look like prisons?
- Neden okullarımız hapishanelere benziyor?
- They have turned one of the mosques into a prison.
- Camilerden birini bir hapishaneye dönüştürdüler.
- The prison was my university.
- Hapishane benim üniversitemdi.
- Tom will probably die in prison.
- Tom muhtemelen hapishanede ölecek.
- You've never been in prison, have you?
- Hiç hapishanede bulunmadın, değil mi?
- The school looks like a prison.
- Okul bir hapishaneye benziyor.
- I couldn't survive prison.
- Hapishanede hayatta kalamazdım.
- For a thief, all roads lead to prison.
- Bir hırsız için bütün yollar hapishaneye çıkar.
- Prison life is not fun.
- Hapishane hayatı eğlenceli değil.
- If he carries on like this, he's going to wind up in prison.
- Eğer o böyle devam ederse, hapishaneyi boylayacak.
- Sami learned to read and write in prison.
- Sami okuma ve yazmayı hapishanede öğrendi.
- Tom died in prison.
- Tom hapishanede öldü.
- Tom spent three years in prison.
- Tom hapishanede üç yıl geçirdi.
- Have you ever visited someone in prison?
- Hiç hapishanede birini ziyaret ettin mi?
- I spent three years in prison.
- Hapishanede üç yıl geçirdim.
- Tom has no prison record.
- Tom'un hapishane kaydı yok.
- Mary waited years for Tom to get out of prison and was very happy when he finally got released.
- Mary yıllarca Tom'un hapisaneden çıkmasını bekledi ve sonunda o serbest bırakıldığında çok mutlu oldu.
- Tom's parents never visited him in prison.
- Tom'un ailesi onu hapishanede hiç ziyaret etmedi.
- Let's not forget that Tom used to be in prison.
- Tom'un eskiden hapishanede olduğunu unutmayalım.
- Fadil died in prison, aged 76, of natural causes.
- Fadıl, 76 yaşında doğal nedenlerden dolayı hapishanede öldü.
- The Gaza Strip is a maximum security prison.
- Gazze Şeridi yüksek güvenlikli bir hapishanedir.
- I don't know why Tom was in prison.
- Tom neden hapishanedeydi bilmiyorum.
- Denmark’s a prison.
- Danimarka bir hapishanedir.
- Tom isn't in prison anymore.
- Tom artık hapishanede değil.
- Tom has been released from prison.
- Tom hapishaneden serbest bırakıldı.
- I hear he was released after five years in prison.
- Onun hapishanedeki beş yıldan sonra serbest bırakıldığını duydum.
- Tom spent a few years in prison.
- Tom hapishanede birkaç yıl geçirdi.
- He died in prison.
- O, hapishanede öldü.
- Tom worked at a local prison.
- Tom yerel bir hapishanede çalışıyordu.
- Has prison changed her?
- Hapishane onu değiştirdi mi?
- She'll spend the next four years in prison.
- O, gelecek dört yılı hapishanede geçirecek.
- This prison is a disgrace.
- Bu hapishane tam bir rezalet.
- Tom was sentenced to life in a prison for the criminally insane.
- Tom cezai ehliyeti olmayanlar için olan bir hapishanede ömür boyu hapse mahkum edildi.
- The Gaza Strip is a maximum security prison.
- Gazze Şeridi maksimum güvenlikli bir hapishanedir.
- The Tower of London was once a State prison.
- Londra Kulesi bir zamanlar devlet hapishanesiydi.
- The Alcatraz prison was closed in 1963.
- Alcatraz hapishanesi 1963'te kapatıldı.
- Has prison changed them?
- Hapishane onları değiştirdi mi?
- While in prison, Tom attempted an escape.
- Hapishanedeyken, Tom bir kaçış girişiminde bulundu.
- They met in prison.
- Hapishanede tanışmışlar.
- Tom will be in prison for the rest of his life.
- Tom, hayatının geri kalanında hapishanede olacak.
- I know you've spent the last three years in prison.
- Son üç yılı hapishanede geçirdiğini biliyorum.
- Sami learned to read and write in prison.
- Sami hapishanede okuma yazma öğrendi.
- The Tower of London was once a State prison.
- Londra Kulesi bir defasında devlet hapishanesiydi.
- Do you know why Tom was in prison?
- Tom'un neden hapishanede olduğunu biliyor musun?
- Layla died in prison of a heat attack.
- Layla hapishanede sıcak çarpmasından öldü.
- If you wanna survive in this prison, you'll have to be a badass.
- Bu hapishanede hayatta kalmak istiyorsan kötü biri olmak zorundasın.
- Denmark has one prison.
- Danimarka'da bir hapishane var.
- Tom visited Mary in prison.
- Tom, Mary'yi hapishanede ziyaret etti.
- Tom belongs in prison.
- Tom hapishaneye ait.
- Tom escaped from several prisons.
- Tom birkaç hapishaneden kaçtı.
- How were you able to escape from prison?
- Hapishaneden nasıl kaçabildin?
- Tom went to the prison to visit Mary.
- Tom, Mary'yi ziyaret etmek için hapishaneye gitti.
- Layla got out to the roof of the prison.
- Leyla hapishanenin çatısına çıktı.
- I wish Tom hadn't told Mary I'd been in prison.
- Keşke Tom hapishanede olduğumu Mary'ye söylemeseydi.
- Was he transferred to prison this quickly?
- Hapishaneye bu kadar çabuk mu nakledildi?
- Tom pled guilty and is now in prison.
- Tom suçu kabul etti ve şu anda hapishanede.
- You were a warden in a prison for ten years.
- Sen bir hapishanede on yıl boyunca gardiyandın.
- I have several friends who have spent time in prison.
- Hapishanede vakit geçiren birkaç arkadaşım var.
- Sami was serving time at a prison in Cairo.
- Sami, Kahire'deki bir hapishanede yatıyordu.
- It's a school, not a prison.
- Bu bir okul, hapishane değil.
- Tom visited Mary in prison.
- Tom hapishanede Mary'yi ziyaret etti.
- By the time you get out of prison, she'll have been married.
- Sen hapishaneden çıkıncaya kadar o evlenmiş olacak.
- Do you want to go to prison?
- Hapishaneye mi gitmek istiyorsun?
- Sami is going back to prison.
- Sami hapishaneye geri dönüyor.
- Tom told me he thought he was going to die in prison.
- Tom bana hapishanede öleceğini düşündüğünü söyledi.
- Why do our schools look like prisons?
- Neden okullarımız hapishaneye benziyor?
- Both Tom and Mary are going to prison.
- Tom ve Mary hapishaneye gidiyor.
- Tom died three weeks before I got out of prison.
- Ben hapishaneden çıkmadan üç hafta önce Tom öldü.
- What were you in prison for?
- Ne için hapishanedeydin?
- Pedophiles are cruelly treated in prison.
- Pedofililere hapishanede acımasızca davranılıyor.
- It's a school, not a prison.
- O bir okul, hapishane değil.
- Tom was fed up with eating the low quality food provided by the prison.
- Tom hapishane tarafından sağlanan düşük kaliteli yiyecekleri yemekten bıkmıştı.
- Bank robbery will cost you ten years in prison.
- Banka soygunu sana hapishanede on yıla malolacak.
- He died in prison.
- Hapishanede öldü.
- Tom married someone who was in prison for three years.
- Tom üç yıldır hapishanede olan biriyle evlendi.
- Tom has spent the past three years in prison.
- Tom son üç yılı hapishanede geçirdi.
- You don't want to go to prison, do you?
- Hapishaneye gitmek istemezsin, değil mi?
- The Russian prison system, known as the Gulag, was a very brutal place.
- Gulag olarak bilinen Rus hapishane sistemi çok acımasız bir yerdi.
- The soul is the prison of the body.
- Ruh, bedenin hapishanesidir.
- We could go to prison for this.
- Bunun için hapishaneye gidebiliriz.
- I'm at the prison.
- Hapishanedeyim.
- When did you find out Tom had been in prison?
- Tom'un hapishanede olduğunu ne zaman öğrendiniz?
- Tom shouldn't have told Mary that he'd been in prison.
- Tom hapishanede olduğunu Mary'e söylememeliydi.
- I know that Tom and Mary have both spent time in prison.
- Tom ve Mary'nin ikisinin de hapishanede zaman geçirdiğini biliyorum.
- I didn't deserve to go to prison.
- Hapishaneye gitmeyi hak etmedim.
- Prison life is not fun.
- Hapishane hayatı eğlenceli değildir.
- That school looks just like a prison.
- O okul tam bir hapishaneye benziyor.
- Sami will die in prison.
- Sami hapishanede ölecek.
- Why did Tom spend time in prison?
- Tom neden hapishanede zaman geçirdi?
- Tom has spent the past three years in prison.
- Tom son üç yılını hapishanede geçirdi.
- The prison is heavily guarded.
- Hapishane çok sıkı korunuyor.
- Tom is being sent to prison.
- Tom hapishaneye gönderiliyor.
- Everybody fears that prison.
- Herkes o hapishaneden korkar.
- The United States has almost a fourth of the world's prison population.
- Birleşik Devletler dünyadaki hapishane nüfusunun neredeyse dörtte birine sahip.
- I think it's highly unlikely that we'll be able to escape from this prison.
- Ben bu hapishaneden kaçmayı başarabilmemizin pek olası olmadığını düşünüyorum.
- How much longer will Tom be in prison?
- Tom hapishanede daha ne kadar kalacak?
- I don't know how many years Tom spent in prison.
- Tom'un hapishanede kaç yıl geçirdiğini bilmiyorum.
- Three men broke out of prison yesterday.
- Üç adam dün hapishaneden kaçtı.
- I hope Tom spends a long time in prison.
- Umarım Tom uzun süre hapishanede kalır.
- Prison is the school of crime.
- Hapishane suç okuludur.
- Tom arrived in this prison in 1976.
- Tom bu hapishaneye 1976'da geldi.
- Sami wrote a letter from prison.
- Sami hapishaneden bir mektup yazdı.
- You don't want to go to prison, do you?
- Hapishaneye gitmek istemezsiniz, değil mi?
- The criminal escaped from the prison.
- Suçlu hapishaneden kaçtı.
- Layla and Sami were sent to two different prisons.
- Layla ve Sami iki farklı hapishaneye gönderildi.
- I think it's highly unlikely that we'll be able to escape from this prison.
- Bence bu hapishaneden kaçabilmemiz pek mümkün değil.
- Tom realized he had to tell Mary about the time he spent in prison.
- Tom, Mary'ye hapishanede geçirdiği zamanı anlatması gerektiğini fark etti.
- Tom committed suicide in prison.
- Tom hapishanede intihar etti.
- I waited for you to get out of prison.
- Hapishaneden çıkmanı bekledim.
- I won't go back to prison.
- Hapishaneye geri gitmeyeceğim.
- Sami was released from prison.
- Sami hapishaneden serbest bırakıldı.
- That school looks just like a prison.
- Bu okul tıpkı bir hapishaneye benziyor.
- Mary tried to smuggle a hacksaw blade into the prison inside a cake.
- Mary demir testeresini bir kekin içinde hapishaneye sokmaya çalıştı.
- When are you getting out of prison?
- Ne zaman hapishaneden çıkıyorsun?
- There used to be a prison here.
- Burada bir hapishane vardı.
- Tom is going to prison, isn't he?
- Tom hapishaneye gidiyor, değil mi?
- Tom found God in prison.
- Tom Tanrı'yı hapishanede buldu.
- They spent three years in prison.
- Onlar hapishanede üç yıl geçirdi.
- Tom is serving time in prison.
- Tom hapishanede cezasını çekiyor.
- Tom won't go to prison.
- Tom hapishaneye gitmeyecek.
- The prison escapee was quickly recaptured.
- Hapishane kaçağı hızla yeniden yakalandı.
- Tom is at a maximum security prison.
- Tom maksimum güvenlikli bir hapishanede.
- Tom will spend the rest of his life in prison.
- Tom hayatının geri kalanını hapishanede geçirecek.
- You'll die in prison.
- Hapishanede öleceksin.
- You'll probably die in prison.
- Muhtemelen hapishanede öleceksin.
- Without imagination, one's mind is like a prison.
- Hayal olmadan, kişinin zihni bir hapishane gibidir.
- Tom is in prison.
- Tom hapishanede.
- I was the only one who didn't know Tom had been in prison.
- Tom'un hapishanede olduğunu bilmeyen tek kişi bendim.
- When I got out of prison, my ex-wife and I got remarried.
- Hapishaneden çıktığımda, eski eşim ve ben yeniden evlendik.
- Do you want to go to prison?
- Hapishaneye gitmek istiyor musunuz?
- Do you know why I was in prison?
- Neden hapishanede olduğumu biliyor musun?
- Dan served thirty five years in that prison.
- Dan o hapishanede otuz beş yıl hapis yattı.
- You don't want to spend the rest of your life in prison, do you?
- Hayatının geri kalanını hapishanede geçirmek istemezsin, değil mi?
- Tom has been an inmate of a high-security prison for the past three years.
- Tom son üç yıldır yüksek güvenlikli bir hapishanede mahkum.
- The Turkish embassy in Buenos Aires looks like a prison.
- Buenos Aires'teki Türk elçiliği bir hapishaneye benziyor.
- I don't want to go back to prison.
- Hapishaneye geri dönmek istemiyorum.
- Tom learnt that he was the only convict sentenced to life imprisonment in that prison.
- Tom o hapishanede ömür boyu hapis cezasına çarptırılan tek mahkûm olduğunu öğrendi.
- This prison is a disgrace.
- Bu hapishane bir rezalettir.
- I don't want to go back to prison.
- Hapishaneye dönmek istemiyorum.
- Sami remained in prison.
- Sami hapishanede kaldı.
- Fadil went back to prison.
- Fadıl hapishaneye geri döndü.
- Tom didn't know why Mary was in prison.
- Tom Mary'nin neden hapishanede olduğunu bilmiyordu.
- They met in prison.
- Onlar hapishanede tanıştılar.
- The philosopher Socrates discussed death with his friends in prison.
- Filozof Sokrates hapishanede arkadaşıyla ölümü tartıştı.
- I spent three years in prison.
- Üç yılımı hapishanede geçirdim.
- He disclosed to me that he had been in prison.
- Bana hapishanede olduğunu açıkladı.
Show More (291)
|
|
- They were compelled to do it by force, or thrown into prison.
- Bunu zorla yapmak zorunda bırakıldılar ya da hapse atıldılar.
- They are a peace-loving people who are thrown into prison in their thousands.
- Binlercesi hapse atılan barışsever bir halktır.
- Sami was released from prison.
- Sami hapisten çıktı.
- He was sent to prison for a crime that he did not commit.
- İşlemediği bir suçtan dolayı hapse gönderildi.
- When will Tom get out of prison?
- Tom hapisten ne zaman çıkar?
- Tom won't go to prison.
- Tom hapse girmeyecek.
- They're all going to prison.
- Onların hepsi hapse girecek.
- Tom will end up in prison.
- Tom hapsi boylayacak.
- He was sent to prison.
- Hapse gönderildi.
- Tom should go to prison.
- Tom hapse girmeli.
- When I got out of prison, I couldn't find a job anywhere near my home since no one would hire an ex-con.
- Hapisten çıktığımda, hiç kimse eski bir mahkûmu istihdam etmediği için evime yakın bir yerde iş bulamadım.
- An offender escaped from a prison.
- Bir suçlu hapisten kaçtı.
- Tom escaped from several prisons.
- Tom birkaç hapisten kaçtı.
- Tom is never getting out of prison.
- Tom asla hapisten çıkmayacak.
- It's worse to send an innocent man to prison than to let a criminal go free.
- Masum bir adamı hapse göndermek, bir suçluyu serbest bırakmaktan daha kötüdür.
- Tom is never going to be released from prison.
- Tom asla hapisten çıkmayacak.
- How long have you been out of prison?
- Hapisten çıkalı ne kadar oldu?
- I didn't deserve to go to prison.
- Hapse girmeyi hak etmedim.
- Do you want to go to prison?
- Hapse mi girmek istiyorsun?
- The criminal escaped from the prison.
- Suçlu hapisten kaçtı.
- When will Tom get out of prison?
- Tom ne zaman hapisten çıkacak?
- Tom is going to prison, isn't he?
- Tom hapse girecek, değil mi?
- He was sentenced to prison for one year.
- Bir yıl hapis cezasına mahkûm edildi.
- He was sent to prison for a crime that he didn't commit.
- İşlemediği bir suçtan dolayı hapse gönderildi.
- Tom is never going to get out of prison.
- Tom asla hapisten çıkamayacak.
- Do you want to go to prison?
- Hapse girmek ister misin?
- He could face a ten-year prison term.
- O, on yıl hapisle karşılaşabilir.
- Tom isn't going to prison.
- Tom hapse girmeyecek.
- I'm going to prison.
- Ben hapse gidiyorum.
- When I got out of prison, my ex-wife and I got remarried.
- Hapisten çıktığımda, eski karımla yeniden evlendik.
- When did they let you out of prison?
- Seni hapisten ne zaman serbest bıraktılar?
- Tom was released from prison on October 20th.
- Tom 20 Ekim'de hapisten çıktı.
- Tom is going to go to prison for a crime he didn't commit if you don't confess.
- İtiraf etmezsen Tom işlemediği bir suçtan hapse girecek.
- It's unlikely that Tom will get out of prison anytime soon.
- Tom'un yakın zamanda hapisten çıkması pek olası değil.
- I don't want to go to prison.
- Hapse girmek istemiyorum.
- When was Tom released from prison?
- Tom ne zaman hapisten bırakıldı?
- I hope you never get out of prison.
- Umarım hapisten hiç çıkmazsın.
- I won't go back to prison.
- Hapse geri dönmeyeceğim.
- Mary waited years for Tom to get out of prison and was very happy when he finally got released.
- Mary yıllarca Tom'un hapisten çıkmasını bekledi ve sonunda Tom serbest kaldığında çok mutlu oldu.
- Tom is going to go to prison for a crime he didn't commit if you don't confess.
- Eğer itiraf etmezsen Tom işlemediği bir suçtan hapse girecek.
- Dan has done a lot of nasty things since he got out of prison.
- Dan hapisten çıktığından beri bir sürü kötü şey yaptı.
- Tom was sent to prison.
- Tom hapse gönderildi.
- Tom was released from prison in 2013.
- Tom 2013 yılında hapisten çıktı.
- If both Tom and Mary go to prison, who'll take care of their children?
- Tom ve Mary hapse girerse çocuklarına kim bakacak?
- Do you want to go to prison for the rest of your life?
- Hayatının geri kalanını hapiste mi geçirmek istiyorsun?
- They sent him to prison in 1925.
- Onu 1925'te hapse gönderdiler.
- Tom will get out of prison in three years.
- Tom üç yıl içinde hapisten çıkacak.
- Tom is out of prison.
- Tom hapisten çıktı.
- I wish Tom had never gotten out of prison.
- Keşke Tom hiç hapisten çıkmasaydı.
- Is Tom going to get out of prison any time soon?
- Tom yakın zamanda hapisten çıkacak mı?
- Tom has gone back to prison.
- Tom hapse geri döndü.
- I don't care if Tom goes to prison.
- Tom'un hapse girip girmemesi umurumda değil.
- When did they let you out of prison?
- Seni hapisten ne zaman çıkardılar?
- He was sentenced to prison for one year.
- Bir yıl hapse mahkum edildi.
- Go and ask him why he went to prison.
- Git ve ona neden hapse girdiğini sor.
- Tom isn't going to prison.
- Tom hapse gitmiyor.
- Tom was released from prison in October.
- Tom Ekim ayında hapisten salıverildi.
- Tom went to prison for murder.
- Tom cinayetten hapse girdi.
- They're all going to prison.
- Hepsi hapse girecek.
- By the time you get out of prison, she'll be married.
- Sen hapisten çıktığında, o evlenmiş olacak.
- I want to do what I used to do before I went to prison.
- Hapse girmeden önce yaptığım şeyi yapmak istiyorum.
- Do you want to go to prison?
- Hapse gitmek istiyor musun?
- Tom was released from prison last week.
- Tom geçen hafta hapisten salıverildi.
- He was released from prison immediately after the war.
- Savaştan hemen sonra hapisten çıktı.
- That's how he got away from prison.
- Hapisten bu şekilde kaçtı.
- I may never get out of prison.
- Ben hapisten hiç çıkamayabilirim.
- A student from Oslo who falsified his diploma to get into college has been sentenced to prison.
- Üniversiteye girmek için diplomasında tahrifat yapan Oslo'lu bir öğrenci hapse mahkum edildi.
- Tom doesn't want to be sent to prison.
- Tom hapse atılmak istemiyor.
- Tom will go to prison for a crime he didn't commit if you don't confess.
- Eğer itiraf etmezsen Tom işlemediği bir suçtan dolayı hapse girecek.
- I wish Tom had never gotten out of prison.
- Keşke Tom hapisten hiç çıkmasaydı.
- Tom has been trying to get Mary out of prison for years.
- Tom yıllardır Mary'yi hapisten çıkarmaya çalışıyor.
- Soon, we'll be able to send you to prison.
- Yakında seni hapse gönderebileceğiz.
- I waited for you to get out of prison.
- Hapisten çıkmanı bekledim.
- Tom got out of prison on October 20th.
- Tom 20 Ekim'de hapisten çıktı.
- You can go to prison for that.
- Bunun için hapse gidebilirsiniz.
- You're going to prison.
- Hapse gidiyorsun.
- I hope Tom doesn't have to go to prison.
- Umarım Tom hapse girmek zorunda kalmaz.
- Tom is being sent to prison.
- Tom hapse gönderiliyor.
- The criminal was arrested and put into prison.
- Suçlu tutuklandı ve hapse atıldı.
- Do you want to go to prison?
- Hapse girmek istiyor musun?
- He was sentenced to prison.
- O hapse mahkûm edildi.
- I may never get out of prison.
- Hapisten asla çıkamayabilirim.
- He was released from prison last month.
- Geçen ay hapisten çıktı.
- When I got out of prison, Tom helped me get back on my feet.
- Hapisten çıktığımda, Tom tekrar ayağa kalkmama yardım etti.
- Nobody at the party knew that Tom had just gotten out of prison.
- Partideki hiç kimse Tom'un hapisten yeni çıktığını bilmiyordu.
- I hope Tom never gets out of prison.
- Umarım Tom asla hapisten çıkmaz.
- Tom can't wait to get out of prison.
- Tom hapisten çıkmak için sabırsızlanıyor.
- I hope Tom doesn't have to go to prison.
- Umarım Tom hapse girmek zorunda değildir.
- Tom was released from prison on Monday.
- Tom pazartesi günü hapisten çıktı.
- Tom got out of prison after thirty years.
- Tom otuz yıl sonra hapisten çıktı.
- Tom went to prison for selling drugs.
- Tom uyuşturucu satmaktan hapse girdi.
- Tom got out of prison after thirty years.
- Tom 30 yıl sonra hapisten çıktı.
- I certainly don't want to go to prison.
- Kesinlikle hapse girmek istemiyorum.
- Layla went to prison again.
- Layla tekrar hapse girdi.
- Tom was sent off to prison.
- Tom hapse gönderildi.
- I can get you out of prison.
- Seni hapisten çıkarabilirim.
- I never expected Tom to get out of prison.
- Tom'un hapisten çıkmasını hiç beklemiyordum.
- Tom will never get out of prison.
- Tom asla hapisten çıkamayacak.
- I just got out of prison three months ago.
- Üç ay önce hapisten çıktım.
- When was Tom released from prison?
- Tom hapisten ne zaman çıktı?
- Tom doesn't want to be sent to prison.
- Tom hapse gönderilmek istemiyor.
- Tom wants to get out of prison.
- Tom hapisten çıkmak istiyor.
- He escaped from prison by digging a tunnel.
- Hapisten tünel kazarak kaçtı.
- That's how he got away from prison.
- Hapisten işte böyle kaçtı.
- I still have three months till I get out of prison.
- Hapisten çıkmama daha üç ay var.
- Tom wanted to get out of prison.
- Tom hapisten çıkmak istiyordu.
- You look like as if you just escaped from prison.
- Hapisten yeni kaçmış gibi görünüyorsun.
- When did Tom break out of prison?
- Tom hapisten ne zaman kaçtı?
- Tom is going to prison for the rest of his life.
- Tom hayatının geriye kalan kısmı için hapse gidiyor.
- Tom died three weeks before I got out of prison.
- Tom ben hapisten çıkmadan üç hafta önce öldü.
- Tom is out of prison, isn't he?
- Tom hapisten çıktı, değil mi?
- When will Tom be released from prison?
- Tom hapisten ne zaman çıkar?
- When I got out of prison, he helped me get back on my feet.
- Hapisten çıkınca yeniden ayaklarımın üstünde durmama yardım etti.
- Soon, we'll be able to send you to prison.
- Yakında biz sizi hapse gönderebileceğiz.
- Tom is going to prison for the rest of his life.
- Tom hayatının geri kalanını hapiste geçirecek.
- I know Tom will eventually get out of prison.
- Tom'un eninde sonunda hapisten çıkacağını biliyorum.
- Tom doesn't want to go to prison.
- Tom hapse girmek istemiyor.
- I knew Tom wasn't going to prison.
- Tom'un hapse girmeyeceğini biliyordum.
- I want to get out of prison.
- Hapisten çıkmak istiyorum.
- Tom is going to end up in prison.
- Tom hapsi boylayacak.
- You don't want to go to prison, do you?
- Hapse girmek istemiyorsun, değil mi?
- Tom has only been out of prison three months.
- Tom hapisten çıkalı sadece üç ay oldu.
- Is it true that you just out of prison?
- Hapisten yeni çıktığınız doğru mu?
- Tom has been released from prison.
- Tom hapisten çıktı.
- How did Tom get out of prison?
- Tom hapisten nasıl çıktı?
- You're going to prison.
- Hapse gireceksin.
- Tom was released from prison in 2003.
- Tom 2003 yılında hapisten çıktı.
- Tom got out of prison after 30 years.
- Tom 30 yıl sonra hapisten çıktı.
- Tom recently got out of prison.
- Tom kısa süre önce hapisten çıktı.
- Tom recently got out of prison.
- Tom hapisten yeni çıktı.
- When I got out of prison, I couldn't find a job anywhere near my home since no one would hire an ex-con.
- Hapisten çıktığımda evimin yakınında bir iş bulamadım çünkü kimse eski bir mahkumu işe almazdı.
- Tom was released from prison last month.
- Tom geçen ay hapisten çıktı.
- Tom will never be released from prison.
- Tom asla hapisten salıverilmeyecek.
- When I got out of prison, he helped me get back on my feet.
- Hapisten çıktığımda, tekrar ayağa kalkmama yardım etti.
- Tom is going to prison.
- Tom hapse girecek.
- You can go to prison for that.
- Bunun için hapse girebilirsin.
- A student from Oslo who falsified his diploma to get into college has been sentenced to prison.
- Üniversiteye girebilmek için diplomasında sahtecilik yapan Oslo'lu bir öğrenci hapis cezasına çarptırıldı.
- He was sentenced to prison.
- Hapse mahkum edilmişti.
- I'd rather go to prison.
- Hapse girmeyi tercih ederim.
- Tom may never get out of prison.
- Tom hapisten asla çıkamayabilir.
- By the time you get out of prison, she'll have been married.
- Sen hapisten çıktığında, o evlenmiş olacak.
- When will Tom be released from prison?
- Tom ne zaman hapisten çıkacak?
- I hope Tom never gets out of prison.
- Umarım Tom hapisten hiç çıkmaz.
- Tom has just been released from prison.
- Tom hapisten yeni çıktı.
Show More (141)
|