pure - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
pure saf adj.
  • However, as we all know, this too, is very often pure rhetoric.
  • Ancak, hepimizin bildiği gibi, bu da çoğu zaman saf retorikten ibarettir.
  • Wine is a pure and clear product of nature, clear and golden in the glass.
  • Şarap, kadehte berrak ve altın renginde görünüen, doğanın saf ve berrak bir ürünüdür.
  • That is what we are advocating, pure and simple.
  • Savunduğumuz şey bu, saf ve basit.
Show More (69)
pure tamamen adj.
  • Many of the world's greatest discoveries happened by pure chance.
  • Dünyanın en büyük keşiflerinin çoğu tamamen tesadüfen gerçekleşmiştir.
  • That's pure conjecture.
  • Bu tamamen varsayım.
  • That's pure speculation.
  • Bu tamamen spekülasyon.
Show More (14)
pure temiz adj.
  • The air by the sea is pure and healthy.
  • Deniz kenarındaki hava temiz ve sağlıklıdır.
  • Your heart is pure.
  • Senin kalbin temiz.
  • We are breathing pure air.
  • Biz temiz hava soluyoruz.
Show More (6)
pure salt adj.
  • The directive is not intended to cover the patenting of pure computer programs.
  • Direktif, salt bilgisayar programlarının patentlenmesini kapsamamaktadır.
  • Sacha Baron Cohen's parodies are full of silly stereotypes and antigoyish insinuations, but I still like them in a pure comedic sense.
  • Sacha Baron Cohen'in parodileri salakça stereotipler ve tepeden bakan Yahudi imalarıyla dolu olsa da salt mizahi açıdan yine de hoşuma gidiyor.
Show More (-1)
pure katıksız adj.
  • Chemistry and mathematic alike became pure analysis.
  • Kimya ve matematik de katıksız analize dönüştü.
  • That's pure rubbish.
  • Bu katıksız çöp.
Show More (-1)
pure sırf adj.
  • Organic chemistry is pure cramming.
  • Organik kimya sırf ezberdir.
  • Organic chemistry is pure memorization.
  • Organik kimya sırf ezberdir.
Show More (-1)