purse - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
purse çanta n.
  • Mary forgot her purse in the car.
  • Mary çantasını arabada unutmuş.
  • Mary rummaged through her purse.
  • Mary çantasını karıştırdı.
  • Dan examined the contents of the victim's purse.
  • Dan kurbanın çantasının içeriğini inceledi.
Show More (141)
purse cüzdan n.
  • No viable parliamentary democracy can exist without the power of the purse.
  • Hiçbir uygulanabilir parlamenter demokrasi, cüzdan gücü olmadan var olamaz.
  • Mary lost her purse yesterday.
  • Mary dün cüzdanını kaybetti.
  • Your passport is in my purse.
  • Pasaportun cüzdanımda.
Show More (53)
purse el çantası (kadınların kullandığı) n.
  • Layla put the money in her purse.
  • Leyla parayı el çantasına koydu.
  • I don't like to carry a purse.
  • Ben el çantası taşımayı sevmiyorum.
  • Tom found a gun in Mary's purse.
  • Tom, Mary'nin el çantasında bir silah buldu.
Show More (0)
purse kese n.
  • In our view, corporate research should be funded from company profits, not the public purse.
  • Bizim görüşümüze göre kurumsal araştırmalar kamu kesesinden değil şirket karlarından finanse edilmelidir.
  • Well, they mean money for research activities, money which - let there be no mistake - comes from the public purse.
  • Burada kastedilen, araştırma faaliyetleri için - yanlış anlaşılmasın - kamu kesesinden gelen paradır.
Show More (-1)
purse dudak büzmek v.
  • Tom pursed his lips.
  • Tom dudaklarını büzdü.
  • She closed her eyes, pursed her lips and leaned forward for a kiss.
  • Gözlerini kapattı, dudaklarını büzdü ve bir öpücük için öne eğildi.
Show More (-1)
purse para kesesi n.
  • He has swords and purse.
  • Kılıçları ve para kesesi var.
Show More (-2)