Tureng - salt - Anglais Turc Phrases

Historique

	Anglais	Turc
1	salt	tuz	n.
	Say, "I charge this salt as a being of earth." De ki, "Topraktan gelen bir varlık olan bu tuzu görevlendiriyorum." Secondly, it helps break down salt so your body can get rid of it quickly. İkincisi, vücudunuzun tuzdan hızla kurtulabilmesi için tuzun parçalanmasına yardımcı olur. Say, "I charge this salt as a being of earth." "Zeminin bir parçası olan bu tuzu görevlendiriyorum" deyin. Please pass the salt. Lütfen tuzu uzat. She always mistook the sugar for salt. Hep şekerle tuzu karıştırırdı. Salt is used to melt snow. Tuz kar eritmek için kullanılır. The salt, if you please. Tuz, lütfen. Don't put salt on my wounds! Yaralarıma tuz basma! Sodium chloride is commonly known as salt. Sodyum klorür genelde tuz olarak bilinir. I love you as fresh meat loves salt. Seni taze etin tuzu sevdiği gibi seviyorum. Tom doesn't use salt in his cooking. Tom yemeklerinde tuz kullanmaz. Try the soup and add salt according to taste. Çorbayı deneyin ve tadına göre tuz ekleyin. Mary doesn't use salt in her cooking. Mary yemeklerinde tuz kullanmaz. Pass the salt, please. Tuzu uzatır mısın lütfen? There's too much salt in this soup. Bu çorbada çok fazla tuz var. Add salt and baking soda to the water. Suya tuz ve karbonat ekle. We cannot do without salt even for a single day. Bir gün bile tuzsuz yapamayız. I eat bread without salt. Ben tuzsuz ekmek yerim. There's too much salt in the soup! Çorba tuz aşı olmuş! Salt is sold by weight. Tuz kilo ile satılır. Shall we add a bit more salt? Biraz daha tuz ekleyelim mi? Salt makes ice melt faster. Tuz, buzu daha çabuk eritir. Some food is pretty bland without salt. Bazı yiyecekler tuzsuz oldukça yavan oluyor. Would you pass me the salt? Bana tuzu uzatır mısın? Some food is pretty bland without salt. Bazı yiyecekler tuz olmadan oldukça tatsız. I am adding salt to my food. Yemeğime tuz ekliyorum. You threw salt? Tuz attın mı? Sodium chloride is commonly known as salt. Sodyum klorür genellikle tuz olarak bilinir. Mix the salt, dry yeast and flour in a big bowl. Tuz, kuru maya ve unu büyük bir kâsede karıştırın. She mistook the sugar for salt. O, şekeri tuz sandı. Please pass me the salt and pepper. Lütfen tuz ve biberi bana uzat. I seasoned the fish with salt and pepper. Tuz ve biberle balığı çeşnilendirdim. How about adding a little bit more salt? Biraz daha tuz eklemeye ne dersin? There's no salt left. Hiç tuz kalmadı. Is there salt left? Tuz kaldı mı? A kiss without a mustache is like a bowl of soup with no salt. Bıyıksız bir öpücük bir kase tuzsuz çorba gibidir. Salt is used to melt snow. Karı eritmek için tuz kullanılır. Pass the salt please. Lütfen tuzu verin. This salad could use some salt. Bu salatada biraz tuz kullanılabilir. Will you pass me the salt, please? Tuzu uzatır mısın lütfen? The soup needs more salt. Çorbanın daha çok tuza ihtiyacı var. This truck puts salt on the road to melt the ice. Bu kamyon buzu eritmek için yola tuz döküyor. How much salt do you need? Ne kadar tuza ihtiyacın var? Pass me the salt and pepper, please. Bana tuzu ve biberi uzat lütfen. You threw salt? Tuz mu attın? I am shaking salt on my omelette. Ben omletime tuz serpiyorum. She frequently gets sugar and salt mixed up. Sık sık şeker ve tuzu karıştırıyor. Would you bring me some salt? Bana biraz tuz getirir misin? Salt helps to preserve food from decay. Tuz yiyecekleri çürümekten korumaya yardımcı olur. Add more salt to the soup. Çorbaya biraz daha tuz ekle. Pass me the salt, would you? Tuzu uzatır mısın? Please give me salt and pepper. Lütfen bana tuz ve karabiber ver. He stood motionless, like a pillar of salt. Bir tuz sütunu gibi hareketsiz duruyordu. Advice is like salt. Tavsiye tuz gibidir. Pass me the salt, please. Tuzu uzatır mısın lütfen? Is there any salt left? Hiç tuz kaldı mı? May I take salt? Tuz alabilir miyim? My mother tasted the soup and added a little more salt. Annem çorbanın tadına baktı ve biraz daha tuz ekledi. Pass me the salt and pepper, please. Tuzu ve biberi uzatır mısınız, lütfen? I should've added more salt. Daha fazla tuz eklemeliydim. Could you pass the salt? Tuzu uzatabilir misin? How much salt should I add? Ne kadar tuz eklemeliyim? Shall we add a bit more salt? Biraz daha tuz ilave edelim mi? Salt makes ice melt faster. Tuz buzun daha hızlı erimesini sağlar. Too much salt will kill the flavor. Çok fazla tuz, lezzeti öldürür. Could you please pass me the salt? Tuzu uzatır mısın lütfen? Salt is an indispensable ingredient for cooking. Tuz, yemek pişirmek için vazgeçilmez bir malzemedir. If it were not for water and salt, we could not live. Eğer su ve tuz olmasa biz yaşayamayız. Don't confuse sugar with salt. Şeker ile tuzu birbiriyle karıştırma. Salt was a rare and costly commodity in ancient times. Eski zamanlarda tuz, nadir bulunan ve pahalı bir üründü. Add salt and pepper to taste. Tat vermek için tuz ve biber ilave et. I wanted some salt, but there was none in the jar. Biraz tuz istedim fakat kavanozda hiç yoktu. Too much salt will kill the flavor. Çok fazla tuz tadı öldürür. In those days, sugar was less valuable than salt. O zamanlar, şeker tuzdan daha az değerliydi. Why don't you try putting a little salt on that? Neden buna biraz tuz eklemeyi denemiyorsun? My mother forgot to add salt to the salad. Annem salataya tuz eklemeyi unutmuş. The dough is made from water, flour, salt and instant yeast. Hamur su, un, tuz ve instant mayadan yapılır. Could you serve this meal without salt? Bu yemeği tuzsuz servis edebilir misiniz? Should we add a little more salt? Biraz daha tuz ekleyelim mi? Tom asked Mary to pass him the salt and pepper. Tom Mary'den tuz ve biberi uzatmasını istedi. Ice salt is used to melt snow. Buz tuzu karı eritmek için kullanılır. Pass me the salt, would you? Tuzu bana uzatır mısın? Tom is shaking salt on his salad. Tom onun salatasına tuz serpiyor. I don't use salt in my cooking. Yemeklerimde tuz kullanmam. I am shaking salt on my omelette. Ben omletime tuz atıyorum. I should've added more salt. Biraz daha tuz eklemeliydim. Salt is used to thaw ice. Tuz buzu eritmek için kullanılır. He always eats eggs without salt and pepper. O her zaman yumurtaları tuzsuz ve bibersiz yer. The salt ran out. Tuz bitti. Some salt comes from mines, some from water. Tuzun bir kısmı madenlerden, bir kısmı da sudan gelir. This salad could use some salt. Bu salataya biraz tuz iyi gider. Give me the salt, please. Bana tuzu ver, lütfen. Mary doesn't use salt in her cooking. Mary yemek pişirirken tuz kullanmaz. Tom eats eggs without salt or pepper. Tom yumurtaları tuzsuz ve bibersiz yer. Salt is necessary for a cook. Tuz bir aşçı için gereklidir. Pass the salt please. Tuzu uzat lütfen. Ice salt is used to melt snow. Karı eritmek için buz tuzu kullanılır. There's no salt. Tuz yok. Tom passed me the salt. Tom bana tuzu uzattı. Do I need to add salt? Tuz eklemem gerekiyor mu? Tom claims that he can taste the difference between these two brands of salt. Tom bu iki tuz markası arasındaki farkı tadabildiğini iddia ediyor. This soup needs just a touch of salt. Bu çorbanın birazcık tuza ihtiyacı var. A kiss without a mustache is like a bowl of soup with no salt. Bıyıksız bir öpücük, tuzsuz bir kase çorba gibidir. He always eats eggs without salt or pepper. Her zaman tuzsuz ve karabibersiz yumurta yer. Salt is necessary for cooking. Tuz, yemek pişirmek için gereklidir. Limit the consumption of white sugar and salt. Beyaz şeker ve tuz tüketimini sınırlayın. In those days, sugar was less valuable than salt. O günlerde şeker tuzdan daha az değerliydi. Pass me the salt, will you? Tuzu uzatır mısın? Waiter, the rice is undercooked and has no salt. Garson, pirinç az pişmiş ve tuzu yok. She advised him not to use too much salt. Ona çok fazla tuz kullanmamasını tavsiye etti. He asked me to pass him the salt. Benden tuzu uzatmamı istedi. Would you pass me the salt, please? Tuzu uzatır mısın, lütfen? Will you pass me the salt? Bana tuzu uzatır mısın? I requested extra salt on my french fries. Patates kızartmam için ekstra tuz rica ettim. The customer wanted her fish cooked without any salt. Müşteri balığının tuzsuz pişirilmesini istedi. She always mistook the sugar for salt. Şekeri hep tuz sanırdı. Please pass me the salt and pepper. Lütfen bana tuzu ve biberi ver. Please pass me the salt. Lütfen tuzu bana uzat. Could you please pass me the salt? Lütfen bana tuzu uzatır mısın? I think you used too much salt. Bence çok fazla tuz kullandın. Don't put salt on my wounds! Yaralarıma tuz basmayın! Tom mistook the sugar for salt. Tom şekeri tuz sanmış. Pass the salt, please. Tuzu uzat lütfen. This is not salt. Bu tuz değil. Tom puts salt on just about everything he eats. Tom neredeyse yediği her şeye tuz atar. Pass me the salt, please. Bana tuzu uzat, lütfen. Please give me salt and pepper. Lütfen bana tuz ve biber ver. Tom tasted the popcorn and decided it wasn't salty enough, so he sprinkled on some more salt. Tom patlamış mısırın tadına baktı ve yeterince tuzlu olmadığına karar verdi, bu yüzden biraz daha tuz serpti. This soup needs more salt. Bu çorbanın biraz daha tuza ihtiyacı var. There's no more salt. Artık tuz yok. My mother tasted the soup and added a little more salt. Annem çorbanın tadına baktı ve biraz daha tuz ilave etti. There's too much salt in the soup! Çorbada çok fazla tuz var! Tom passed me the salt. Tom bana tuzu verdi. Would you like some more salt on your popcorn? Patlamış mısırına biraz daha tuz ister misin? Please pass the salt and pepper. Lütfen tuzu ve biberi uzatın. Don't add too much salt. Çok fazla tuz ekleme. I eat bread without salt. Ekmeği tuzsuz yerim. Salt is used to thaw ice. Buzları eritmek için tuz kullanılır. They sell sugar and salt at that store. O mağazada şeker ve tuz satıyorlar. Tom eats eggs without salt or pepper. Tom yumurtayı tuzsuz ve karabibersiz yer. Waiter, the rice is undercooked and has no salt. Garson, pilav az pişmiş ve tuzu yok. What we want to do next is add some salt. Bundan sonra yapmak istediğimiz şey biraz tuz eklemek. Could you give me the salt? Bana tuzu verebilir misiniz? I think the soup needs a bit of salt. Sanırım çorbanın biraz tuza ihtiyacı var. Would you pass the salt, please? Tuzu uzatır mısın, lütfen? Add salt and pepper to taste. Tat vermesi için tuz ve karabiber ekleyin. We've just run out of salt and pepper. Tuz ve biberimiz bitti. Could you pass me the salt, please? Bana tuzu uzatabilir misin, lütfen? Is that salt? Tuz mu o? I love you as fresh meat loves salt. Seni, taze etin tuzu sevdiği gibi seviyorum. Would you pass the salt and pepper? Tuzu ve biberi uzatır mısın? My mother forgot to add salt to the salad. Annem salataya tuz eklemeyi unuttu. Seawater contains salt. Deniz suyu tuz içerir. She asked me to pass her the salt. O, tuzu ona uzatmamı rica etti. The addition of salt greatly improved the flavor. Tuz ilavesi lezzeti büyük ölçüde artırdı. Pass the salt please. Tuzu uzatın lütfen. Table salt is composed of sodium and chlorine atoms. Masa tuzu sodyum ve klor atomlarından oluşur. I think you used too much salt. Sanırım çok fazla tuz kullandın. How much salt did you add? Ne kadar tuz eklediniz? If it were not for water and salt, we could not live. Eğer su ve tuz olmasaydı, yaşayamazdık. Pass me the salt, will you? Lütfen bana tuzu uzatırmısın? This soup wants a bit of salt. Bu çorba biraz tuz istiyor. Mix the salt, dry yeast and flour in a big bowl. Tuzu, kuru mayayı ve unu büyük bir kapta karıştırın. Would you like some more salt on your popcorn? Patlamış mısırınızın üzerine biraz daha tuz ister misiniz? The salt, if you please. Tuzu alabilir miyim acaba? We cannot do without salt even for a single day. Bir tek gün için bile tuzsuz yapamayız. I think the soup needs a bit of salt. Çorbanın biraz tuza ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Tom is shaking salt on his salad. Tom salatasına tuz atıyor. He always eats eggs without salt and pepper. Her zaman tuzsuz ve karabibersiz yumurta yer. Salt helps to preserve food from decay. Tuz yiyeceği çürümekten korumak için yardımcı olur. I requested extra salt on my french fries. Patates kızartmam için ekstra tuz talep ettim. He always eats eggs without salt or pepper. Yumurtayı her zaman tuz ya da biber olmadan yer. He inadvertently put salt into his cup of coffee. İstemeden kahvesine tuz attı. Please pass the salt and pepper. Lütfen tuz ve biberi uzatır mısın? Would you pass me the salt? Tuzu uzatır mısın? The soup needs more salt. Çorbanın biraz daha tuza ihtiyacı var. He inadvertently put salt into his cup of coffee. Kahve fincanına kazara tuz attı. Salt is used to season food. Tuz, yiyecekleri çeşnilendirmek için kullanılır. There's no salt left. Hiç tuz kalmamış. He's put salt into his cup of coffee by mistake. Kahve fincanına kazara tuz attı. A kiss without a mustache is like an egg without salt. Bıyıksız bir öpücük, tuzsuz bir yumurta gibidir. Salt, please. Tuz, lütfen. Why is eating too much salt bad for you? Çok fazla tuz yemek sizin için niçin kötüdür? Do you think a little salt will improve the flavour? Sence biraz tuz tadı güzelleştirir mi? Will you pass me the salt? Tuzu uzatır mısın? Pass me the salt. Tuzu bana uzat. Could you pass the salt? Tuzu uzatır mısınız? I wanted some salt, but there was none in the jar. Biraz tuz istedim ama kavanozda hiç tuz yoktu. She discovered that she had run out of salt. Tuzunun bittiğini fark etti. This soup needs just a touch of salt. Bu çorbanın sadece bir tutam tuza ihtiyacı var. There's no salt in the salt shaker. Tuzlukta tuz yok. Will you pass me the salt, please? Bana tuzu uzatır mısın, lütfen? She discovered that she had run out of salt. Tuzunun bitmiş olduğunu fark etti. Why is eating too much salt bad for you? Neden çok fazla tuz yemek senin için kötü? Can you pass me the salt, please? Bana tuzu uzatır mısın, lütfen? Limit the consumption of white sugar and salt. Beyaz şeker ve tuz tüketimini sınırla. Friendship is the salt of life. Dostluk hayatın tuzudur. Add more salt to the soup. Çorbaya biraz daha tuz ekleyin. There's no more salt. Daha fazla tuz yok. Tom asked Mary to pass him the salt and pepper. Tom Mary'den ona tuz ve biberi uzatmasını istedi. They sell sugar and salt at that store. O dükkânda şeker ve tuz satıyorlar. The dough is made from water, flour, salt and instant yeast. Hamur, su, un, tuz ve anlık mayadan yapılır. Is that salt? O, tuz mu? I thought I might add a little more salt to the stew. Güvece biraz daha tuz ekleyebileceğimi düşündüm. Please pass me the salt. Lütfen tuzu uzatır mısın? I want some salt for my meat. Etim için biraz tuz istiyorum. You are the salt of the earth. Sen dünyanın tuzusun. The food is good, but you could have added a bit more salt. Yemek güzel ama biraz daha tuz ekleyebilirdin. How much salt did you add? Ne kadar tuz ekledin? The baker forgot to put salt in the dough. Fırıncı hamura tuz atmayı unuttu. Would you pass me the salt, please? Bana tuzu uzatır mısın, lütfen? Pass me the salt. Tuzu uzatır mısın? She frequently gets sugar and salt mixed up. O sık sık şekeri ve tuzu karıştırır. This soup needs a bit more salt. Bu çorbanın biraz daha tuza ihtiyacı var. There is no salt left. Hiç tuz kalmadı. Pass the salt. Tuzu uzat. Salt was a rare and costly commodity in ancient times. Eski çağlarda tuz az bulunan ve maliyetli bir metaydı. Tom put salt in his tea by mistake. Tom yanlışlıkla tuzu çayına koydu. Show More (215)
2	salt	tuzlamak	v.
	Tom salted his eggs. Tom yumurtalarını tuzladı. Tom salted his egg. Tom yumurtasını tuzladı. Maria salted the meat. Maria eti tuzladı. Tom picked up the saltshaker and salted his eggs. Tom tuzluğu aldı ve yumurtalarını tuzladı. You salted the meat. Eti tuzlamışsın. You salted the meat. Sen eti tuzladın. Show More (3)
3	salt	tuzlu	adj.
	Maintaining a high salt diet may contribute to high blood pressure. Yüksek tuzlu bir beslenmenin sürdürülmesi yüksek tansiyona sebep olabilir. There's too much salt in the soup! Çorba aşırı tuzlu! I don't know if other countries have salt bread, too. Başka ülkelerde de tuzlu ekmek var mı bilmiyorum. Maintaining a high salt diet may contribute to high blood pressure. Sürekli yüksek oranda tuzlu beslenmek yüksek tansiyona neden olabilir. Show More (1)
4	salt	şüpheci yaklaşım	n.
	The rumour should be taken with a pinch of salt. Bu söylentiye şüpheyle yaklaşmakta yarar var. Show More (-2)

	Anglais	Turc
1	pure	salt	adj.
	The directive is not intended to cover the patenting of pure computer programs. Direktif, salt bilgisayar programlarının patentlenmesini kapsamamaktadır. Sacha Baron Cohen's parodies are full of silly stereotypes and antigoyish insinuations, but I still like them in a pure comedic sense. Sacha Baron Cohen'in parodileri salakça stereotipler ve tepeden bakan Yahudi imalarıyla dolu olsa da salt mizahi açıdan yine de hoşuma gidiyor. Show More (-1)
2	purely	salt	adv.
	The purely information-gathering centre is to be converted into a drugs-combating centre. Salt bilgi toplama merkezi, uyuşturucu ile mücadele merkezine dönüştürülecektir. Show More (-2)
3	mere	salt	adj.
	They must not nor cannot be sacrificed on the altar of mere political expediency or rhetorical commitment. Bunlar, salt siyasi çıkarlar ya da retorik bağlılıklar uğruna feda edilmemeli ve edilemez. Show More (-2)