|
- The Council is steadfastly saying no to this, in spite of our having a budget, large amounts of which are never used.
- Büyük bir kısmı hiç kullanılmayan bir bütçeye sahip olmamıza rağmen Konsey buna ısrarla hayır diyor.
- He said no to peace at Camp David.
- Camp David'de barışa hayır dedi.
- At some point we must say no.
- Bir noktada hayır demeliyiz.
- These are the reasons for saying no to such a constitution.
- Bunlar böyle bir anayasaya hayır dememizin sebepleridir.
- These are the reasons for saying no to such a constitution.
- İşte bu nedenlerle böyle bir anayasaya hayır diyorum.
- I say no to the release of GMOs resistant to antibiotics.
- Antibiyotiklere dirençli GDO'ların serbest bırakılmasına hayır diyorum.
- They have to understand that when we in Europe want to say no, we will say no.
- Avrupa'da biz hayır demek istediğimizde, hayır diyeceğimizi anlamaları gerekir.
- As we should have dealt with this when we were discussing the Regulation, I am tempted to say no to these amendments.
- Bu konuyu Yönetmelik'i tartışırken ele almamız gerektiğinden bu değişikliklere hayır demek istiyorum.
- I feel it would be discourteous to say no, but it would also be too hasty on my part to give an answer right away.
- Hayır demenin nezaketsizlik olacağını düşünüyorum ancak hemen bir cevap vermek de benim açımdan çok aceleci olur.
- My initial reaction was to say no to the draft as well.
- Benim ilk tepkim de taslağa hayır demek oldu.
- I haven't actually said no yet.
- Aslında henüz hayır demedim.
- How could I say no?
- Nasıl hayır diyebilirdim?
- Why not just say no to him?
- Neden ona sadece hayır demiyorsun?
- How many times must I say no?
- Kaç kere hayır demeliyim?
- Nobody could say no to Tom.
- Kimse Tom'a hayır diyemez.
- Tom just couldn't say no.
- Tom sadece hayır diyemedi.
- I don't regret saying no.
- Hayır dediğim için pişman değilim.
- Can we say no to Esperanto?
- Esperanto'ya hayır diyebilir miyiz?
- I haven't said no yet.
- Henüz hayır demedim.
- I asked him out, but he said no.
- Ona çıkma teklif ettim ama hayır dedi.
- I could've said no.
- Hayır diyebilirdim.
- I couldn't say no.
- Hayır diyemezdim.
- We just couldn't say no.
- Hayır diyemedik.
- I should've said no.
- Hayır demeliydim.
- Do you think Tom might say no?
- Sence Tom hayır diyebilir mi?
- Nobody could say no to Tom.
- Hiç kimse Tom'a hayır diyemedi.
- You can't say no.
- Hayır diyemezsin.
- Let's just say no.
- Sadece hayır diyelim.
- Something tells me I should've said no.
- İçimden bir ses hayır demem gerektiğini söylüyor.
- Tom could've said no.
- Tom hayır diyebilirdi.
- My brain says no, but my gut says yes.
- Beynim hayır diyor ama içgüdülerim evet diyor.
- Look, I said no!
- Bak, hayır dedim!
- Tom and Mary are going to say no.
- Tom ve Mary hayır diyecek.
- I can't say no.
- Hayır diyemiyorum.
- Tom is likely to say no.
- Tom muhtemelen sana hayır diyecek.
- Almost everybody else will say no.
- Neredeyse başka herkes hayır diyecektir.
- My dad said no.
- Babam hayır dedi.
- The question is how to say no without making Tom angry.
- Asıl soru, Tom'u kızdırmadan nasıl hayır diyeceğinizdir.
- It was hard for her to say no.
- Onun hayır demesi zordu.
- Tom always says no.
- Tom her zaman hayır der.
- Tom will say no.
- Tom hayır diyecek.
- Why not just say no to them?
- Neden onlara sadece hayır demiyorsun?
- I don't ever say no.
- Hiç hayır demem.
- I never say no.
- Asla hayır demem.
- You're a hard person to say no to.
- Hayır demesi zor bir insansın.
- I asked Tom if he wanted to go and he said no.
- Tom'a gitmek isteyip istemediğini sordum ve o hayır dedi.
- It was hard for you to say no, wasn't it?
- Hayır demen zordu, değil mi?
- I wouldn't say no.
- Ben hayır demezdim.
- The heart says yes but the mind says no.
- Kalp evet diyor, akıl hayır diyor.
- Tom wouldn't have said no.
- Tom hayır demezdi.
- It was hard for him to say no.
- Hayır demek onun için zordu.
- Tom didn't have the courage to say no.
- Tom'un hayır demek için cesareti yoktu.
- Tom won't say no.
- Tom hayır demez.
- You need to stop saying no to him.
- Ona hayır demeyi bırakmalısın.
- My heart says yes, but my mind says no.
- Kalbim evet, aklım hayır diyor.
- I'm afraid Tom will say no.
- Korkarım Tom hayır diyecek.
- You need to stop saying no to Tom.
- Tom'a hayır demeyi bırakmalısın.
- I don't have the guts to say no.
- Hayır diyecek cesaretim yok.
- Tom couldn't say no to Mary.
- Tom, Mary'ye hayır diyemedi.
- How many times do I have to say no?
- Kaç defa hayır demek zorundayım?
- It's hard to say no to him.
- Ona hayır demek zor.
- I knew Tom would say no.
- Tom'un hayır diyeceğini biliyordum.
- Why did you say no?
- Neden hayır dedin?
- I couldn't believe Tom would really say no to me.
- Tom'un bana gerçekten hayır diyeceğine inanamadım.
- How could Tom say no?
- Tom nasıl hayır diyebilir?
- They never said no.
- Onlar asla hayır demedi.
- He cut him short by saying no.
- Hayır diyerek onu kısa kesti.
- I'm not going to say no.
- Hayır demeyeceğim.
- It's hard to say no to you.
- Sana hayır demek zor.
- Some of them said yes, and the others said no.
- Onlardan bazıları evet dedi ve diğerleri hayır dedi.
- Mary said no.
- Mary hayır dedi.
- I know you're going to say no.
- Hayır diyeceğini biliyorum.
- Tom is going to say no, isn't he?
- Tom hayır diyecek, değil mi?
- Tom told me I should go, but I said no.
- Tom gitmem gerektiğini söyledi ama ben hayır dedim.
- I wanted to say no.
- Hayır demek istedim.
- You said no.
- Sen hayır dedin.
- Why not just say no to her?
- Neden ona sadece hayır demiyorsun?
- Something tells me I should say no.
- İçimden bir ses hayır demem gerektiğini söylüyor.
- My brain says yes, but my gut says no.
- Beynim evet diyor ama içgüdülerim hayır diyor.
- Tom was afraid to say no.
- Tom hayır demekten korkuyordu.
- Tom asked Mary out to dinner, but she said no.
- Tom Mary'yi akşam yemeğe davet etti ama Mary hayır dedi.
- It's hard to say no.
- Hayır demek zordur.
- Tom was afraid you'd say no.
- Tom hayır demenden korkuyordu.
- Tom never said no.
- Tom asla hayır demedi.
- Tom was afraid that Mary would say no.
- Tom, Mary'nin hayır diyeceğinden korkuyordu.
- Everyone said no.
- Herkes hayır dedi.
- The heart says yes but the mind says no.
- Kalp evet diyor ama akıl hayır diyor.
- Tom was afraid you'd say no.
- Tom sizin hayır diyeceğinizden korkuyordu.
- Tom didn't exactly say no.
- Tom tam olarak hayır demedi.
- Can we say no to the USA?
- Biz ABD'ye hayır diyebilir miyiz?
- Tom is probably going to say no.
- Tom muhtemelen hayır diyecek.
- It's hard to say no to Tom.
- Tom'a hayır demek çok zor.
- Don't give Tom a reason to say no.
- Tom'a hayır demesi için bir sebep verme.
- I hope Tom says no.
- Umarım Tom hayır der.
- Why not just say no to him?
- Neden ona hayır demiyorsun ki?
- Of course, how could I say no?
- Elbette, nasıl hayır diyebilirdim?
- It's never too late to say no.
- Hayır demek için asla geç değildir.
- Some of them said yes, and the others said no.
- Bazıları evet dedi, diğerleri hayır dedi.
- You can't say no to Tom, can you?
- Tom'a hayır diyemezsin, değil mi?
- I was afraid to say no.
- Hayır demekten korktum.
- You could've said no.
- Hayır diyebilirdiniz.
- It was hard for Tom to say no.
- Tom için hayır demek zordu.
- I don't regret saying no.
- Hayır dediğime pişman değilim.
- Tom isn't easy to say no to.
- Tom'a hayır demek kolay değil.
- My papa said no.
- Babam hayır dedi.
- Tom can't bring himself to say no.
- Tom hayır demeyi kendine yediremiyor.
- I was afraid to say no.
- Hayır demeye korkuyordum.
- How many times do I have to say no?
- Kaç kere hayır demem gerekiyor?
- He won't say no to a glass of liqueur.
- O bir bardak liköre hayır demeyecek.
- Tom is likely to say no.
- Tom muhtemelen hayır diyecek.
- He insisted, but I said no.
- O ısrar etti, ama ben hayır dedim.
- I asked him out, but he said no.
- Ona çıkma teklif ettim ama o hayır dedi.
- We said no.
- Biz hayır dedik.
- Tom just couldn't say no.
- Tom hayır diyemedi.
- For the first time in their chaotic marriage, Dania said no to Fadil.
- Kaotik evliliklerinde ilk kez Dania, Fadıl'a hayır dedi.
- You could've said no.
- Hayır diyebilirdin.
- I'm going to say no.
- Hayır diyeceğim.
- Tom shook his head to say no.
- Tom hayır demek için başını salladı.
- Do you think Tom might say no?
- Tom'un hayır diyebileceğini düşünüyor musun?
- I'd be lying if I said no.
- Hayır dersem yalan söylemiş olurum.
- Tom didn't have the courage to say no.
- Tom'un hayır diyecek cesareti yoktu.
- I immediately said no.
- Hemen hayır dedim.
- Tom was afraid to say no.
- Tom, hayır demekten korkuyordu.
- Tom doesn't like it when people say no to him.
- Tom insanların ona hayır demesinden hoşlanmıyor.
- It was hard for Tom to say no.
- Tom'un hayır demesi zordu.
- I just couldn't say no to her.
- Ona hayır diyemedim işte.
- Tom could easily have said no.
- Tom kolayca hayır demiş olabilir.
- Tom and Mary are going to say no.
- Tom ve Mary hayır diyecekler.
- What happens if I say no?
- Hayır dersem ne olur?
- It would be stupid to say no.
- Hayır demek aptalca olacaktı.
- I guess it's too late to say no.
- Sanırım hayır demek için çok geç.
- Tom couldn't say no to Mary.
- Tom, Mary'ye hayır diyemiyordu.
- Tom shook his head to say no.
- Tom hayır demek için kafasını salladı.
- Tom and Mary both said no.
- Tom ve Mary'nin her ikisi de hayır dedi.
- Tom can't say no.
- Tom hayır diyemez.
- Tom and Mary both said no.
- Tom ve Mary ikisi de hayır dedi.
- It was hard for them to say no.
- Hayır demek onlar için zordu.
- Tom was too polite to say no.
- Tom hayır diyemeyecek kadar nazikti.
- Tom is afraid to say no to people.
- Tom insanlara hayır demekten korkuyor.
- I'm afraid Tom will say no.
- Tom'un hayır demesinden korkuyorum.
- Why not just say no to them?
- Neden onlara hayır demiyorsun ki?
- It's hard to say no to her.
- Ona hayır demek zor.
- Tom is just going to say no.
- Tom sadece hayır diyecek.
- He asked me if I had experience in this area, and I said no.
- Bana bu konuda tecrübem olup olmadığını sordu, ben de hayır dedim.
- They said no.
- Hayır dediler.
- I don't ever say no.
- Ben asla hayır demem.
- Tom wouldn't say no.
- Tom hayır demezdi.
- Tom didn't regret saying no.
- Tom hayır dediği için pişman değildi.
- I always says no.
- Ben hep hayır derim.
- What if they say no?
- Ya hayır derseler?
- It was hard for them to say no.
- Onların hayır demesi zordu.
- Tom isn't going to say no.
- Tom hayır demeyecek.
- Why not just say no to her?
- Neden ona hayır demiyorsun ki?
- I can't bring myself to say no.
- Hayır demeye dilim varmıyor.
- He won't say no to a glass of liqueur.
- Bir bardak liköre hayır demez.
- It was hard for me to say no.
- Hayır demem zordu.
- I guess we can't say no.
- Sanırım biz hayır diyemeyiz.
- I can't believe Tom really said no to me.
- Tom'un bana gerçekten hayır dediğine inanamıyorum.
- I feel like I can't say no.
- Hayır diyemeyecekmişim gibi hissediyorum.
- I didn't exactly say no.
- Tam olarak hayır demedim.
- Almost everybody else will say no.
- Neredeyse herkes hayır diyecek.
- Don't give Tom a reason to say no.
- Tom'a hayır demek için bir neden vermeyin.
- It never occurred to me that Tom might say no.
- Tom'un hayır diyebileceği hiç aklımın ucundan geçmedi.
- What happens if I say no?
- Eğer hayır dersem ne olur?
- He asked me if I had experience in this area, and I said no.
- O bana bu alanda deneyimimin olup olmadığını sordu ve ben hayır dedim.
- Can we say no to the USA?
- ABD'ye hayır diyebilir miyiz?
- She insisted, but I said no.
- O ısrar etti, ama ben hayır dedim.
- Tom is afraid to say no to people.
- Tom insanlara hayır demeye korkuyor.
- It's hard to say no to them.
- Onlara hayır demek zor.
- It was too late for you to say no, wasn't it?
- Hayır demek için çok geçti, değil mi?
- Thirteen percent said no.
- Yüzde on üçü hayır dedi.
- It was hard for me to say no.
- Hayır demek benim için zordu.
- I just couldn't say no to them.
- Onlara hayır diyemedim işte.
- Tom is too polite to say no.
- Tom hayır diyemeyecek kadar kibar.
- For the first time in their chaotic marriage, Dania said no to Fadil.
- Dania, kaotik evliliklerinde ilk kez Fadıl'a hayır demişti.
- Tom will probably say no.
- Tom muhtemelen hayır diyecek.
- I can't say no to Tom.
- Tom'a hayır diyemem.
- I never said no.
- Asla hayır demedim.
- Why didn't you just say no?
- Neden hayır demediniz ki?
- It would be hard for me to say no to Tom.
- Tom'a hayır demem zor olurdu.
- Tom said no.
- Tom hayır dedi.
- I just couldn't say no to him.
- Ona hayır diyemedim işte.
- Tom will probably say no.
- Tom muhtemelen sana hayır diyecek.
- I must say no to you.
- Sana hayır demeliyim.
- I knew Tom wouldn't say no.
- Tom'un hayır demeyeceğini biliyordum.
- Tom doesn't like it when people say no to him.
- İnsanlar ona hayır dediğinde Tom bundan hoşlanmaz.
- It would be hard for me to say no to Tom.
- Tom'a hayır demek benim için zor olurdu.
- You should've said no.
- Hayır demeliydin.
- I can't say no.
- Ben hayır diyemem.
- I hope Tom says no.
- Tom'un hayır diyeceğini umuyorum.
- I always said no.
- Ben hep hayır dedim.
- Something tells me I should say no.
- Bir şey bana hayır demem gerektiğini söylüyor.
- Nobody can say no to Tom.
- Kimse Tom'a hayır diyemez.
- Tom was too polite to say no.
- Tom hayır diyemeyecek kadar çok kibardı.
- I said no!
- Ben hayır dedim!
- Tom is going to say no.
- Tom hayır diyecek.
- I never could say no to you.
- Sana asla hayır diyemem.
- I didn't know how to say no.
- Nasıl hayır diyeceğimi bilemedim.
- I never could say no to you.
- Sana asla hayır diyemedim.
- Tom asked Mary out to dinner, but she said no.
- Tom Mary'yi akşam yemeğine çıkarmak istedi, fakat o hayır dedi.
- You need to stop saying no to him.
- Ona hayır demeyi bırakman gerekiyor.
- He asked her out, but she said no.
- Ona çıkma teklif etti ama o hayır dedi.
- I just couldn't say no to Tom.
- Tom'a hayır diyemedim.
- Tom is too polite to say no.
- Tom hayır demek için çok kibar.
- She said no.
- O hayır dedi.
- How could I say no?
- Nasıl hayır diyebilirim?
- I asked Tom if he wanted to go and he said no.
- Tom'a gitmek isteyip istemediğini sordum ve hayır dedi.
- My mother is certain to say no.
- Annem kesin hayır der.
- What if I say no?
- Ya hayır dersem?
- I haven't actually said no yet.
- Henüz hayır demedim.
- It never occurred to me that Tom might say no.
- Tom'un hayır diyebileceği hiç aklıma gelmedi.
- If it were up to us, we'd say no.
- Bize kalsaydı, hayır derdik.
- I can't bring myself to say no.
- Hayır demeyi kendime yediremiyorum.
- Tom could say no.
- Tom hayır diyebilir.
- He said no.
- O, hayır dedi.
- It's hard to say no.
- Hayır demek zor.
- Tom is a hard person to say no to.
- Tom hayır demesi zor bir insan.
- I wouldn't say no.
- Hayır demezdim.
- It would be stupid to say no.
- Hayır demek aptallık olurdu.
- Why couldn't you just say no?
- Neden sadece hayır diyemedin?
- Nobody can say no to Tom.
- Hiç kimse Tom'a hayır diyemez.
- I couldn't say no.
- Hayır diyemedim.
- I still think we should've said no.
- Hala hayır dememiz gerektiğini düşünüyorum.
- I have to say no.
- Hayır demek zorundayım.
- I'd be lying if I said no.
- Hayır deseydim yalan söylüyor olurdum.
- It was hard for you to say no, wasn't it?
- Hayır demek senin için zordu, değil mi?
- She always says no.
- O her zaman hayır diyor.
- You don't want to say no to Tom.
- Tom'a hayır demek istemiyorsun.
- Say no to drugs.
- İlaçlara hayır deyiniz.
- She insisted, but I said no.
- Israr etti ama hayır dedim.
- Tom won't be able to say no.
- Tom hayır diyemeyecek.
- My mother is certain to say no.
- Annem kesinlikle hayır diyecek.
- She always says no.
- Hep hayır diyor.
- Tom told me I should go, but I said no.
- Tom bana gitmem gerektiğini söyledi ama ben hayır dedim.
- Hey, if that's what you want to do, I'm not going to say no.
- Hey, yapmak istediğin buysa hayır demeyeceğim.
- Tom just couldn't say no to an offer that good.
- Tom bu kadar iyi bir teklife hayır diyemedi.
- Tom didn't have the courage to say no.
- Tom hayır deme cesaretine sahip değildi.
- Say no to racism.
- Irkçılığa hayır diyin.
- Tom wanted to ask Mary out, but he was afraid she would say no.
- Tom Mary'ye çıkma teklif etmek istiyordu ama hayır demesinden korkuyordu.
- How could I possibly say no?
- Nasıl hayır diyebilirdim ki?
- He said no, he was busy.
- O hayır dedi, o meşguldü.
- I've already said no.
- Zaten hayır dedim.
- Tom didn't regret saying no.
- Tom hayır demekten pişman olmadı.
- I feel like I can't say no.
- Ben hayır diyemem gibi hissediyorum.
- He dared not say no to my plan.
- Planıma hayır demeye cesaret edemedi.
- I immediately said no.
- Ben hemen hayır dedim.
- I can honestly say no.
- Dürüstçe hayır diyebilirim.
- I have never heard that girl say no.
- O kızın hayır dediğini hiç duymadım.
- Tom could easily have said no.
- Tom kolayca hayır diyebilirdi.
- I guess we can't say no.
- Sanırım hayır diyemeyiz.
- It was hard for her to say no.
- Hayır demek onun için zordu.
- I'm not going to say no.
- Ben hayır demeyeceğim.
- They never said no.
- Hiç hayır demediler.
- Hey, if that's what you want to do, I'm not going to say no.
- Hey, eğer yapmak istediğin buysa, hayır demeyeceğim.
- I already said no.
- Zaten hayır dedim.
- He said no.
- O hayır dedi.
- I didn't know how to say no.
- Nasıl hayır diyeceğimi bilmiyordum.
- I always said no.
- Ben her zaman hayır dedim.
- Tom could say no.
- Tom hayır diyebilirdi.
- What if they say no?
- Ya hayır derlerse?
- Tom should've said no.
- Tom hayır demeliydi.
- My heart says yes, but my mind says no.
- Kalbim evet diyor ama aklım hayır diyor.
- I asked her out, but she said no.
- Ben çıkma teklif ettim ama o hayır dedi.
- He doesn't have the guts to say no to my plan.
- Planıma hayır diyecek cesareti yok.
- It's hard to say no to Tom.
- Tom'a hayır demek zor.
- They said no.
- Onlar hayır dediler.
- It was hard for him to say no.
- Onun hayır demesi zordu.
- Sami said no.
- Sami hayır dedi.
- I'm saying no.
- Hayır diyorum.
Show More (269)
|
