1 |
settlement |
yerleşim |
n. |
|
- She lives in a small settlement near the ocean.
- Okyanusa yakın küçük bir yerleşim yerinde yaşıyor.
- The Roadmap also calls for the immediate dismantling of settlement outposts erected since March 2001.
- Yol Haritası ayrıca Mart 2001'den bu yana inşa edilen yerleşim karakollarının derhal sökülmesi çağrısında bulunmaktadır.
- The occupation and the settlements remain the biggest obstacle to real peace and security for everyone.
- İşgal ve yerleşimler, herkes için gerçek barış ve güvenliğin önündeki en büyük engel olmaya devam etmektedir.
- However, Sharon has indicated he would like to build new settlements.
- Ancak, Sharon yeni yerleşimler kurmak istediğini belirtti.
- Settlements and occupation do not help the Palestinians to develop in an appropriate way.
- Yerleşimler ve işgal, Filistinlilerin uygun bir şekilde gelişmesine yardımcı olmamaktadır.
- In addition, it remains unacceptable that settlements are still allowed to expand.
- Ayrıca yerleşimlerin genişlemesine hala izin verilmesi de kabul edilemez.
- We call for open, fair access to settlement infrastructures.
- Yerleşim altyapılarına açık ve adil erişim çağrısında bulunuyoruz.
- Israel must therefore draw back within the borders established in 1967 and dismantle its illegal settlements.
- İsrail bu nedenle 1967'de belirlenen sınırlara geri çekilmeli ve yasadışı yerleşimlerini dağıtmalıdır.
- However, now it is being used as a political instrument to bash Israel and the settlements.
- Ancak şimdi İsrail'i ve yerleşimleri vurmak için siyasi bir araç olarak kullanılıyor.
- This is annexing of territory, for the Qiriat Arba settlements are illegal.
- Qiriat Arba yerleşimleri yasadışı olduğu için bu bir toprak ilhakıdır.
- He said that Member States are applying duties on settlement goods.
- Üye Devletlerin yerleşim mallarına vergi uyguladığını söyledi.
- It must also be said that the illegal settlements are an ongoing factor preventing a peaceful solution.
- Yasadışı yerleşimlerin barışçıl bir çözümü engelleyen süregelen bir faktör olduğu da söylenmelidir.
- We believe these settlement infrastructures should be considered as a service of general interest.
- Bu yerleşim altyapılarının genel menfaatlere yönelik bir hizmet olarak değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz.
- In addition, it remains unacceptable that settlements are still allowed to expand.
- Buna ek olarak, yerleşimlerin genişlemesine hala izin verilmesi kabul edilemez.
- Israel must withdraw its forces from the Occupied Territories, and the settlement building must stop.
- İsrail güçlerini İşgal Altındaki Topraklardan çekmeli ve yerleşim inşasını durdurmalıdır.
- Akrotiri is a Bronze age settlement that was buried under volcanic ash.
- Akrotiri, volkanik kül altına gömülmüş bir Bronz çağı yerleşimidir.
- Akrotiri is a Bronze age settlement that was buried under volcanic ash.
- Akrotiri, volkanik kül altında kalmış bir Bronz çağı yerleşimidir.
- Tom wasn't completely happy with the settlement.
- Tom yerleşimden tam olarak mutlu değildi.
Show More (15)
|
2 |
settlement |
yerleşim yeri |
n. |
|
- The final issue I would like to discuss in relation to Palestine is the settlements.
- Filistin ile ilgili olarak tartışmak istediğim son konu ise yerleşim yerleri.
- It is illegal to build settlements on the occupied territories and demolish houses.
- İşgal altındaki topraklarda yerleşim yerleri inşa etmek ve evleri yıkmak yasadışıdır.
- The EU has encouraged Israel to start to withdraw from its settlements.
- AB, İsrail'i yerleşim yerlerinden çekilmeye başlaması konusunda teşvik etmiştir.
- When we are certain that the goods are coming from settlements, duties are applied immediately by Member States.
- Malların yerleşim yerlerinden geldiğinden emin olduğumuzda, Üye Devletler tarafından derhal vergi uygulanmaktadır.
- Some towns, villages, districts, settlements and roads have been destroyed by the earthquake.
- Bazı kasabalar, köyler, ilçeler, yerleşim yerleri ve yollar deprem nedeniyle yıkılmıştır.
- However, Sharon has indicated he would like to build new settlements.
- Bununla birlikte Şaron yeni yerleşim yerleri inşa etmek istediğini belirtmiştir.
- However, Sharon has indicated he would like to build new settlements.
- Ancak Şaron yeni yerleşim yerleri inşa etmek istediğini belirtti.
- In addition, it remains unacceptable that settlements are still allowed to expand.
- Buna ek olarak, yerleşim yerlerinin hala genişlemesine izin verilmesi kabul edilemez.
- When we are certain that the goods are coming from settlements, duties are applied immediately by Member States.
- Malların yerleşim yerlerinden geldiğinden emin olduğumuzda Üye Devletler tarafından derhal vergi uygulanmaktadır.
- The settlements must be removed.
- Yerleşim yerleri kaldırılmalı.
- Indeed, Israel has expanded its settlements over the past year.
- Nitekim, İsrail yerleşim yerlerini son bir yıl içinde genişletti.
- Indeed, Israel has expanded its settlements over the past year.
- Gerçekten de İsrail geçtiğimiz yıl yerleşim yerlerini genişletti.
- Indeed, Israel has expanded its settlements over the past year.
- Nitekim İsrail geçtiğimiz yıl yerleşim yerlerini genişletti.
- The path leads past a picturesque settlement.
- Patika güzel bir yerleşim yerinin yanından geçiyor.
- Sami began a 600 hundred miles journey to the nearest settlement.
- Sami, en yakın yerleşim yerine 600 yüz millik bir yolculuğa başladı.
- The path leads past a picturesque settlement.
- Bu yol resmedilmeye değer bir yerleşim yerine çıkıyor.
- Sami began a 600 hundred miles journey to the nearest settlement.
- Sami en yakın yerleşim yerine 600 yüz millik bir yolculuğa başladı.
Show More (14)
|
3 |
settlement |
çözüm |
n. |
|
- In fact, little progress could be noted with regard to peaceful settlement of the disputes in the Aegean.
- Aslında, Ege'deki anlaşmazlıkların barışçıl yollardan çözümüne ilişkin olarak çok az ilerleme kaydedilmiştir.
- The international community must urge both parties to reach a permanent settlement and cease the terror.
- Uluslararası toplum her iki tarafı da kalıcı bir çözüme ulaşmaya ve terörü durdurmaya teşvik etmelidir.
- Secondly, I want to urge the Turkish government to take an initiative towards a political settlement with the Kurds.
- İkinci olarak Türk hükûmetini Kürtlerle siyasi bir çözüm için inisiyatif almaya çağırmak istiyorum.
- Without such a settlement, we will have difficulty in carrying on any sort of European foreign and security policy.
- Böyle bir çözüm olmadan, herhangi bir Avrupa dış ve güvenlik politikasını sürdürmekte zorlanacağız.
- The European Commission intervened at that point and proposed a settlement.
- Avrupa Komisyonu bu noktada devreye girdi ve bir çözüm önerdi.
- I speak from experience as Chairman of the Disputes Settlement Committees Foundation.
- Uyuşmazlık Çözüm Komiteleri Vakfı Başkanı olarak tecrübelerime dayanarak konuşuyorum.
- Despite this courageous development, the decision indicates that the final peace settlement has not yet been achieved.
- Bu cesur gelişmeye rağmen karar, nihai barış çözümünün henüz sağlanamadığını göstermektedir.
- As soon as a Constitutional settlement is achieved, the 1976 Framework Agreement with Canada should be updated.
- Anayasal bir çözüme ulaşılır ulaşılmaz, Kanada ile 1976 yılında imzalanan Çerçeve Anlaşma güncellenmelidir.
- Thirdly, the Convention has adopted the dispute settlement mechanism provided for by international maritime law.
- Üçüncü olarak, Sözleşme uluslararası deniz hukuku tarafından öngörülen uyuşmazlık çözüm mekanizmasını benimsemiştir.
- With regard to dispute settlement, an issue you have also addressed, I would make three comments.
- Sizin de değindiğiniz bir konu olan uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin olarak üç yorum yapmak istiyorum.
- This means a generous financial settlement which precludes them becoming net contributors in the short term.
- Bu, kısa vadede net katkı sağlayıcı olmalarını engelleyen cömert bir mali çözüm anlamına gelmektedir.
- We expect an early settlement of the affair.
- Olayın bir an önce çözülmesini bekliyoruz.
Show More (9)
|
4 |
settlement |
mutabakat |
n. |
|
- The clearing and settlement service encompasses guarantee, margining, clearing, settlement and regulation activities.
- Takas ve mutabakat hizmeti garanti, teminatlandırma, takas ve düzenleme faaliyetlerini kapsar.
- It is very efficient in its delivery of cost-effective clearing and settlement.
- Uygun maliyetli takas ve mutabakat sağlama konusunda çok etkilidir.
- A single, transparent framework for clearing and settlement is part of these essential rules.
- Takas ve mutabakat için tek ve şeffaf bir çerçeve bu temel kuralların bir parçasıdır.
- It is very efficient in its delivery of cost-effective clearing and settlement.
- Uygun maliyetli takas ve mutabakat sağlama konusunda çok verimlidir.
- Clearing and settlement are an essential element in all securities market transactions.
- Takas ve mutabakat tüm menkul kıymetler piyasası işlemlerinde temel bir unsurdur.
Show More (2)
|
5 |
settlement |
anlaşma |
n. |
|
- The strikers have reached a settlement with the company.
- Grevciler şirketle bir anlaşmaya vardılar.
- This means a generous financial settlement which precludes them becoming net contributors in the short term.
- Bu da kısa vadede net katkı sağlayıcı olmalarını engelleyecek cömert bir mali anlaşma anlamına gelmektedir.
- I took soundings in the press where I heard very many concerns from Lithuania about this settlement.
- Basında sondaj çalışmaları yaptım ve Litvanya'dan bu anlaşmaya ilişkin çok sayıda endişe duydum.
- Tom wasn't completely happy with the settlement.
- Tom anlaşmadan tam olarak memnun değildi.
Show More (1)
|
6 |
settlement |
uzlaşma |
n. |
|
- The programme was agreed upon without any formal settlement.
- Program üzerinde herhangi bir resmi uzlaşma olmaksızın anlaşmaya varılmıştır.
- Both sides must be encouraged to make the necessary compromises to reach such a settlement.
- Her iki taraf da böyle bir uzlaşmaya varmak için gerekli tavizleri vermeye teşvik edilmelidir.
- The two countries came to a political settlement over this dispute.
- İki ülke bu anlaşmazlık üzerinde siyasi bir uzlaşmaya vardı.
Show More (0)
|
7 |
settlement |
yerleşim bölgesi |
n. |
|
- The settlement of St. Augustine was founded by 800 people.
- Augustine yerleşim bölgesi 800 kişi tarafından kurulmuştur.
Show More (-2)
|
8 |
settlement |
sulh için yapılan ödeme |
n. |
|
- Kevin accepted a settlement of 10,000 pounds from the company.
- Kevin şirketle sulh yapmak için 10.000 poundluk bir ödemeyi kabul etti.
Show More (-2)
|
9 |
settlement |
(bina) zamanla çökme |
n. |
|
- The buildings in this area are liable to settlement.
- Bu alandaki binalar zamanla çökmeye meyillidir.
Show More (-2)
|
10 |
settlement |
çözümleme |
n. |
|
- In addition, the consumer is also safeguarded as regards the court or out-of-court settlement of claims.
- Buna ek olarak, tüketici, taleplerin mahkemede veya mahkeme dışında çözümlenmesi konusunda da güvence altına alınmıştır.
Show More (-2)
|
11 |
settlement |
tasfiye |
n. |
|
- Concerning the payment infrastructure, a real time gross settlement system is already in place in Turkey.
- Ödeme altyapısı ile ilgili olarak, bir gerçek zamanlı brüt tasfiye sistemi Türkiye’de mevcuttur.
Show More (-2)
|