| 1 |
shed |
ışık tutmak |
v. |
|
- If he is in a position to shed any light on this question, I would be happy to hear his view.
- Eğer o bu soruya ışık tutabilecek bir konumda ise, görüşlerini duymaktan mutluluk duyarım.
- First of all, we must shed some light on this shipwreck.
- Öncelikle, bu gemi kazasına biraz ışık tutmalıyız.
- I believe I can shed some light on the matter.
- Bu konuya biraz ışık tutabileceğime inanıyorum.
- Can you shed any more light on this reference of yours?
- Bu referansınıza biraz daha ışık tutabilir misiniz?
- Best practice acquired throughout the world may shed some light on how to approach the non-negotiable issues.
- Dünya genelinde edinilen en iyi uygulamalar, müzakere edilemeyen konulara nasıl yaklaşılacağı konusunda ışık tutabilir.
- If he is in a position to shed any light on this question, I would be happy to hear his view.
- Bu soruya ışık tutabilecek bir konumda ise, görüşlerini duymaktan mutluluk duyarım.
- The message delivered on that occasion might shed some light in our current darkness.
- Bu vesileyle verilecek mesaj şu anki karanlığımıza biraz ışık tutabilir.
- Let us shed some light on the matter.
- Konuya biraz ışık tutalım.
- The police were hoping that Tom could shed some light on the incident.
- Polis Tom'un olaya biraz ışık tutacağını umut ediyordu.
Show More (6)
|
| 2 |
shed |
kulübe (odun/kömür vb konan) |
n. |
|
- We keep the lawnmower in that shed.
- Çim biçme makinesini o kulübede tutuyoruz.
- The dog went into the shed, but he won't come out.
- Köpek kulübeye girdi ama dışarı çıkmıyor.
- Sami set fire to the shed.
- Sami kulübeyi ateşe verdi.
- Sami wanted to set the shed on fire.
- Sami kulübeyi ateşe vermek istedi.
- Clean out the shed and throw away things you don't need.
- Kulübeyi temizleyin ve ihtiyacınız olmayan şeyleri atın.
- They don't have a shed.
- Onların bir kulübesi yok.
- Tom hid in the tool shed.
- Tom alet kulübesine saklandı.
Show More (4)
|
| 3 |
shed |
dökmek (yaprak/gözyaşı/tüy) |
v. |
|
- He shed innocent blood just for kicks.
- Sırf zevk için masum kanı döktü.
- The snake shed its skin.
- Yılan derisini döktü.
- You shed innocent blood!
- Sen masum kanı döktün!
- He shed innocent blood just for kicks.
- Sadece heyecan olsun diye masum kanı döktü.
- You see the words that I typed on the screen, but you don't see the tears that I shed over the keyboard.
- Benim ekranda yazdığım kelimeleri görebilirsin, ama benim klavye üzerine döktüğüm gözyaşlarını göremezsin.
- A snake which does not shed its skin, dies.
- Derisini dökmeyen bir yılan ölür.
- You see the words that I typed on the screen, but you don't see the tears that I shed over the keyboard.
- Ekranda yazdığım kelimeleri görüyorsunuz ama klavye başında döktüğüm gözyaşlarını görmüyorsunuz.
Show More (4)
|
| 4 |
shed |
değiştirmek (yılan derisini) |
v. |
|
- Like a snake, you periodically shed your skin.
- Bir yılan gibi, periyodik olarak deri değiştiriyorsun.
- The snake shed its skin.
- Yılan derisini değiştirdi.
- Snakes shed their skin every year.
- Yılanlar her yıl deri değiştirir.
- Snakes shed their skin every year.
- Yılanlar her yıl derilerini değiştirir.
Show More (1)
|
| 5 |
shed |
baraka |
n. |
|
- They're either in the shed or in the den.
- Onlar ya barakada ya da mağarada.
- They don't have a shed.
- Bir barakaları yok.
- They're either in the shed or in the den.
- Ya barakadalar ya da çalışma odasındalar.
Show More (0)
|
| 6 |
shed |
hangar |
n. |
|
- They converted an industrial shed into an office space.
- Endüstriyel bir hangarı çalışma mekanına dönüştürdüler.
Show More (-2)
|
| 7 |
shed |
kurtulmak |
v. |
|
- The newspaper wants to shed its negative public image.
- Gazete toplum gözündeki olumsuz imajından kurtulmak istiyor.
Show More (-2)
|
| 8 |
shed |
(tüy) dökmek |
v. |
|
- Cats shed their fur all year-round.
- Kediler tüm yıl boyunca tüy dökerler.
Show More (-2)
|
| 9 |
shed |
(sıvı vb.) geçirmemek |
v. |
|
- My new outdoor boots shed all kinds of liquids.
- Yeni dış mekan botlarım hiçbir sıvıyı geçirmiyor.
Show More (-2)
|
| 10 |
shed |
sağa sola saçmak |
v. |
|
- The flower girl walked down the aisle, shedding petals.
- Çiçekçi kız yaprakları sağa sola saçarak geçitte yürüyordu.
Show More (-2)
|
| 11 |
shed |
tüy dökmek |
v. |
|
- My cat is shedding hair.
- Kedim tüy döküyor.
Show More (-2)
|
