|
- We are not going to shout 'Peace!' and then murder it as we did 70 years ago.
- 70 yıl önce yaptığımız gibi "Barış!" diye bağırıp sonra da onu katletmeyeceğiz.
- We are not going to shout 'Peace!' and then murder it as we did 70 years ago.
- "Barış!" diye bağırıp sonra da 70 yıl önce yaptığımız gibi onu katletmeyeceğiz.
- Even the citizens shouting for peace in our streets have proven that.
- Sokaklarımızda barış için bağıran vatandaşlarımız bile bunu kanıtladı.
- She always shouts when she is angry.
- Kızgın olduğunda hep bağırır.
- Tom shouted as loud as he could, but nobody heard him.
- Tom yapabildiği kadar yüksek sesle bağırdı ama kimse onu duymadı.
- We always shout when we are angry.
- Biz kızgın olduğumuzda hep bağırırız.
- He leaned over and shouted into her ear.
- Eğilip kulağına bağırdı.
- You don't have to shout.
- Bağırmana gerek yok.
- The lad leaned over and shouted into Tom's ear.
- Delikanlı eğildi ve Tom'un kulağına bağırdı.
- We shouted for help, but no one came.
- Bağırarak yardım istedik ama hiç kimse gelmedi.
- They shouted for help.
- Bağırarak yardım istediler.
- They were all hoarse from shouting.
- Bağırmaktan sesleri kısıldı.
- I shout but no one hears me.
- Bağırıyorum fakat kimse beni duymuyor.
- He leaned over and shouted into her ear.
- Eğildi ve onun kulağına bağırdı.
- Tom shouted over the music.
- Tom müzikten sesini duyurabilmek için bağırdı.
- I don't like to see you shouting in her face.
- Onun yüzüne bağırdığını görmekten hoşlanmıyorum.
- They shouted for help.
- Onlar bağırarak yardım istediler.
- They shouted as loudly as they could.
- Olabildiğince yüksek sesle bağırdılar.
- We shouted in order to warn everyone of the danger.
- Biz, herkesi tehlikeyle ilgili uyarmak için bağırdık.
- Tom shouted that he was OK.
- Tom iyi olduğunu bağırarak söyledi.
- They always shout when they are angry.
- Kızgın olduklarında hep bağırırlar.
- Mary always shouts when she is angry.
- Mary kızgın olduğunda her zaman bağırır.
- Her mother started shouting.
- Annesi bağırmaya başladı.
- Tom had to shout to be heard.
- Tom sesini duyurmak için bağırmak zorunda kaldı.
- Why are you shouting?
- Neden bağırıyorsun?
- I heard a shout.
- Bir bağırma duydum.
- Tom shouted to Mary, but she didn't hear him.
- Tom Mary'ye bağırdı ama Mary onu duymadı.
- Tom shouted to Mary.
- Tom Mary'e bağırdı.
- He always shouts when he is angry.
- Kızdığında hep bağırır.
- She shouted to him, but he didn't hear her.
- Ona bağırdı fakat o duymadı.
- I always shout when I am angry.
- Kızgın olduğumda hep bağırırım.
- A man shouted something, waving his hand.
- Bir adam elini sallayarak bir şeyler bağırdı.
- That man was standing a little ways away, but he turned when he heard her shout.
- O adam biraz uzakta duruyordu ama onun bağırdığını duyunca döndü.
- He shouted to us to come.
- Gelmemiz için bize bağırdı.
- I had to shout in order to be heard.
- Duyulmak için bağırmak zorunda kaldım.
- Tom shouted as loud as he could.
- Tom elinden geldiğince yüksek sesle bağırdı.
- Someone shouted his name.
- Birisi onun ismini bağırdı.
- We could hear the dogs shouting in the street.
- Sokakta bağıran köpekleri duyabiliyorduk.
- They shouted as loudly as they could.
- Ellerinden geldiği kadar yüksek sesle bağırdılar.
- Someone is shouting for help.
- Birisi bağırarak yardım istiyor.
- I don't like to see you shouting in her face.
- Onun yüzüne bağırdığını görmek istemiyorum.
- She shouted to him, but he didn't hear her.
- Ona bağırdı ama adam onu duymadı.
- Tom turned when he heard Mary shout.
- Tom, Mary'nin bağırdığını duyunca döndü.
- She shouted, but nobody heard her.
- Bağırdı ama kimse onu duymadı.
- When he shouted, the veins in his neck stood out clearly.
- O bağırdığında onun boyun damarları açıkça görünüyordu.
- Tom shouted as loud as he could.
- Tom olabildiğince yüksek sesle bağırdı.
- Tom shouted for help.
- Tom bağırarak yardım istedi.
- The police officer doesn't shout from Monday through Friday.
- Polis memuru pazartesiden cumaya kadar bağırmaz.
- If you shout from the top of a cliff, you can hear the echo of your voice.
- Bir uçurumun tepesinden bağırırsanız, sesinizin yankısını duyabilirsiniz.
- The drowning man shouted for help.
- Boğulan adam bağırarak yardım istedi.
- Mary always shouts when she is angry.
- Mary sinirlendiğinde hep bağırır.
- She shouted for help, but no one came.
- Bağırarak yardım istemiş ama kimse gelmemiş.
- Why are you always shouting?
- Neden hep bağırıyorsun?
- I shouted as loud as I could.
- Elimden geldiğince yüksek sesle bağırdım.
- You don't need to shout, I can hear you just fine.
- Bağırmana gerek yok, seni gayet iyi duyabiliyorum.
- Everybody shouted for joy.
- Herkes sevinçle bağırdı.
- He shouts a lot.
- O çok bağırır.
- Someone shouted his name.
- Birisi onun adını bağırdı.
- This shouting isn't helping anything.
- Bu bağırmanın hiçbir şeye faydası yok.
- Just shout if you need help.
- Yardıma ihtiyacınız olursa sadece bağırın.
- The shouting echoes loud.
- Bağırmak yüksek sesle yankı yapar.
- Please ask him not to shout.
- Ona lütfen bağırmamasını söyle.
- Please ask her not to shout.
- Lütfen ona bağırmamasını söyleyin.
- Dan came inside and started shouting.
- Dan içeri girdi ve bağırmaya başladı.
- She shouted, but nobody heard her.
- O bağırdı ama kimse onu duymadı.
- He heard a shout.
- O bir bağırma sesi duydu.
- The workers were shouting in French.
- İşçiler Fransızca bağırıyorlardı.
- Tom resisted the impulse to shout.
- Tom bağırma dürtüsüne direndi.
- Tom and I both shouted as loudly as we could.
- Tom ve ben olabildiğince yüksek sesle bağırdık.
- I shouted for help.
- Bağırarak yardım istedim.
- We shouted in order to warn everyone of the danger.
- Herkesi tehlikeye karşı uyarmak için bağırdık.
- Tom shouted to Mary to be careful.
- Tom dikkatli olması için Mary'ye bağırdı.
- She shouted to him.
- Ona bağırdı.
- Tom shouts a lot.
- Tom çok bağırır.
- Don't shout like that, he's not deaf.
- Böyle bağırma, o sağır değil.
- I always shout when I am angry.
- Ben kızgın olduğumda hep bağırırım.
- When he shouted, the veins in his neck stood out clearly.
- Bağırdığında boynundaki damarlar belirgin bir şekilde ortaya çıkıyordu.
- Tom always shouts when he is angry.
- Tom öfkeli olduğunda her zaman bağırır.
- Didn't you hear me shouting?
- Bağırdığımı duymadın mı?
- We always shout when we are angry.
- Öfkelendiğimizde hep bağırırız.
- He got hoarse from so much shouting.
- Çok bağırdığı için sesi kısıldı.
- I don't want to shout.
- Bağırmak istemiyorum.
- Tom shouted, but nobody heard him.
- Tom bağırdı ama kimse onu duymadı.
- Tom shouted himself hoarse.
- Tom boğuk bir sesle bağırdı.
Show More (83)
|