| 1 |
smoke |
sigara içmek |
v. |
|
- Other unhealthy results of smoking included blackened smokers' lungs and rotten teeth.
- Sigaranın diğer sağlıksız sonuçları arasında sigara içenlerin kararmış akciğerleri ve çürümüş dişleri yer alıyordu.
- Forty-two per cent of the Community population smokes and they are starting younger and younger.
- Toplum nüfusunun yüzde kırk ikisi sigara içiyor ve giderek daha genç yaşta başlıyorlar.
- A woman at work used it for two weeks and hasn't smoked since.
- İşyerindeki bir kadın iki hafta boyunca kullandı ve o zamandan beri sigara içmiyor.
- A woman at work used it for two weeks and hasn't smoked since.
- İşyerindeki bir kadın bunu iki hafta kullandı ve o zamandan beri sigara içmedi.
- A woman at work used it for two weeks and hasn't smoked since.
- İşyerinden bir kadın bunu iki hafta boyunca kullandı ve o zamandan beri sigara içmedi.
- I thought that you didn't smoke.
- Sigara içmediğini düşündüm.
- You didn't tell me Tom smoked.
- Bana Tom'un sigara içtiğini söylemedin.
- Tom never used to smoke, but he does now.
- Tom, asla sigara içmezdi fakat şimdi içiyor.
- Would you mind if I had a smoke?
- Sigara içmemin sakıncası var mı?
- Tom doesn't drink coffee, but he smokes cigarettes.
- Tom kahve içmez ama sigara içer.
- I don't smoke.
- Sigara içmiyorum.
- May we smoke here?
- Burada sigara içebilir miyiz?
- He doesn't come any more, the one smoking said.
- Sigara içen adam o artık buraya gelmiyor dedi.
- It's not OK to smoke here.
- Burada sigara içmek doğru değil.
- Tom smokes.
- Tom sigara içiyor.
- She stopped to smoke.
- Sigara içmek için durdu.
- You can only smoke on the patio.
- Sadece verandada sigara içebilirsin.
- He's smoking.
- O sigara içiyor.
- I tried in vain to persuade him not to smoke any more.
- Ben onu bir daha sigara içmemesi için boş yere ikna etmeye çalıştım.
- You cannot smoke in this room.
- Bu odada sigara içemezsiniz.
- I smoked when I was young.
- Ben gençken sigara içtim.
- 67% of those who never smoked said they worried about the health effects of passive smoking.
- Hiç sigara içmeyenlerin %67'si, pasif içiciliğin sağlık üzerindeki etkilerinden endişe duyduklarını belirtmiştir.
- She sat and smoked.
- Oturup sigara içti.
- It smells as though someone has been smoking in here.
- Sanki biri burada sigara içiyormuş gibi kokuyor.
- I advised my pupils not to smoke.
- Öğrencilerime sigara içmemelerini tavsiye ettim.
- She's smoking.
- Sigara içiyor.
- I used to smoke a lot, but I have given up smoking now.
- Eskiden çok sigara içerdim ama artık sigara içmeyi bıraktım.
- He advised me not to smoke.
- O, bana sigara içmememi tavsiye etti.
- Bill doesn't like the fact that his father smokes a lot.
- Bill babasının çok sigara içmesinden hoşlanmıyor.
- It's forbidden to smoke at school.
- Okulda sigara içmek yasaktır.
- Mr Kojima had a smoke after breakfast.
- Bay Kojima kahvaltıdan sonra bir sigara içti.
- I smoke.
- Ben sigara içiyorum.
- I don't gamble, drink or smoke.
- Kumar oynamam, içki ya da sigara içmem.
- You must go outside if you want to smoke.
- Sigara içmek istiyorsan dışarı çıkmalısın.
- It is not good for the health to smoke too much.
- Çok fazla sigara içmek, sağlık için iyi değildir.
- From tomorrow, I will no longer smoke.
- Yarından itibaren sigara içmeyeceğim.
- What brand of cigarettes do you smoke?
- Hangi marka sigara içiyorsun?
- I was smoking.
- Sigara içiyordum.
- I should've told Tom not to smoke.
- Tom'a sigara içmemesini söylemem gerekirdi.
- It used to be taboo for women to smoke.
- Kadınların sigara içmesi yasaktı.
- People don't smoke here.
- Burada insanlar sigara içmez.
- Nobody here smokes.
- Buradaki hiç kimse sigara içmez.
- Sir, you smoked in your hotel room and we've added a $200 dollar fee to your bill.
- Efendim, otel odanızda sigara içtiniz ve faturanıza 200 dolarlık bir ücret ekledik.
- Tom broke his promise not to smoke.
- Tom sigara içmeme sözünü bozdu.
- I neither drink nor smoke.
- Ne içki içerim ne de sigara içerim.
- This is the first time I've smoked.
- İlk kez sigara içtim.
- She does not smoke.
- Sigara içmez.
- You must not smoke.
- Sigara içmemelisiniz.
- Do any of the Japanese women you know smoke?
- Tanıdığınız Japon kadınlarından sigara içen var mı?
- Tom doesn't drink or smoke.
- Tom içki ya da sigara içmez.
- He smokes like a chimney and drinks like a fish.
- Baca gibi sigara içer, balık gibi içki içer.
- I don't smoke at all.
- Ben hiç sigara içmem.
- He doesn't come any more, the one smoking said.
- Artık gelmiyor, dedi sigara içen.
- Sami drank and smoked.
- Sami içki içti ve sigara içti.
- Tom is smoking on the balcony.
- Tom balkonda sigara içiyor.
- Tom despises people who smoke.
- Tom sigara içen insanlardan nefret eder.
- Why am I smoking with this sore throat?
- Neden bu ağrılı boğazla sigara içiyorum?
- I smoked when I was young.
- Gençken sigara içerdim.
- Tom hasn't smoked since he was old enough to legally smoke.
- Tom yasal olarak sigara içebilecek yaşa geldiğinden beri sigara içmiyor.
- Bill hates that his father smokes heavily.
- Bill, babasının çok fazla sigara içmesinden nefret ediyor.
- It used to be taboo for women to smoke.
- Eskiden kadınların sigara içmesi tabuydu.
- Kissing a person who smokes is like licking an ashtray.
- Sigara içen bir kişiyi öpmek kül tablası yalamak gibidir.
- If it makes you feel bad, why do you smoke?
- Madem kötü hissettiriyor, neden sigara içiyorsun?
- I don't want my kids to smoke.
- Çocuklarımın sigara içmesini istemiyorum.
- I didn't used to smoke.
- Sigara içmezdim.
- Tom isn't supposed to smoke at work, but he does.
- Tom'un iş yerinde sigara içmemesi gerekiyor ama içiyor.
Show More (64)
|
| 2 |
smoke |
duman |
n. |
|
- He told us that once you smoked a whole place in the mountains and saw what was hiding behind the scenery.
- Bize, bir keresinde dağlarda koskoca bir alana duman bastıktan sonra, manzaranın arkasındakileri gördüğünü söyledi.
- Heavy smoke and poisonous gasses collect first along the ceiling.
- Ağır duman ve zehirli gazlar ilk olarak tavan boyunca birikir.
- Heavy smoke and poisonous gasses collect first along the ceiling.
- Ağır duman ve zehirli gazlar önce tavan boyunca toplanır.
- The amount of smoke that comes out of an electronic cigarette isn't bad at all.
- Elektronik sigaradan çıkan duman miktarı hiç fena değil.
- Smoke was coming out the window.
- Pencereden duman çıkıyordu.
- I smell smoke in the elevator.
- Asansörde duman kokusu alıyorum.
- I see a smoke stack over the horizon.
- Ufukta bir duman yığını görüyorum.
- Are you aware of the link between tobacco smoke and lung cancer?
- Tütün dumanı ile akciğer kanseri arasındaki bağlantının farkında mısınız?
- The amount of smoke that comes out of an electronic cigarette isn't bad at all.
- Elektronik sigaradan çıkan duman miktarı hiç de fena değil.
- The smoke was unbelievably thick.
- Duman inanılmaz derecede yoğundu.
- They can't get close because of the smoke.
- Duman yüzünden yaklaşamıyorlar.
- Look at that smoke.
- Şu dumana bakın.
- Tom was coughing from smoke.
- Tom duman nedeniyle öksürüyordu.
- The smoke from the forest fire was seen from very far away.
- Orman yangınından çıkan duman çok uzaklardan görüldü.
- The smoke blew away.
- Duman uçup gitti.
- Sadly, she died of smoke inhalation.
- Ne yazık ki, dumandan zehirlenerek öldü.
Show More (13)
|
| 3 |
smoke |
içmek (sigara/pipo/puro/afyon vb'ni) |
v. |
|
- Someone who smokes a joint, on the other hand, is not usually a desperado.
- Öte yandan esrar içen biri genellikle bir umutsuz değildir.
- I want to smoke a hookah again.
- Tekrar nargile içmek istiyorum.
- Mother objects to smoking cigars.
- Annem puro içilmesine karşıdır.
- I bought tobacco and I smoked it.
- Tütün aldım ve onu içtim.
- What did you smoke?
- Ne içtiniz?
- Don't smoke too much.
- Çok fazla içmeyin.
- Mary smoked a cigar.
- Mary bir puro içti.
- I found Tom smoking a hookah.
- Tom'u nargile içerken buldum.
- Sami smoked some marijuana.
- Sami biraz marihuana içti.
- I'm smoking one of your most excellent cigars.
- En mükemmel purolarınızdan birini içiyorum.
- Sami started smoking dope regularly.
- Sami düzenli olarak uyuşturucu içmeye başladı.
- I am smoking a Cuban cigar.
- Ben bir Küba purosu içiyorum.
- I don't smoke weed.
- Ben ot içmem.
- Mary smoked a cigar.
- Mary puro içti.
Show More (11)
|
| 4 |
smoke |
sigara kullanmak |
v. |
|
- I don't smoke.
- Sigara kullanmıyorum.
Show More (-2)
|
| 5 |
smoke |
duman tütmek |
v. |
|
- Sami's house was still smoking.
- Sami'nin evinde hala dumanlar tütüyordu.
Show More (-2)
|
| 6 |
smoke |
tüttürmek |
v. |
|
- At long last, the two chiefs of the Indian tribes have decided to bury the hatchet and smoke the peace pipe.
- Sonunda, Kızılderili kabilelerinin iki şefi baltalarını gömüp barış çubuğu tüttürmeye karar verdiler.
Show More (-2)
|
