| 1 |
sophisticated |
sofistike |
adj. |
|
- Today, they say, their experience is greater still and their equipment more sophisticated.
- Bugün, deneyimlerinin daha da arttığını ve ekipmanlarının daha sofistike olduğunu söylüyorlar.
- Europe must take on a pro-active role once again if it is not to lose ground in this sophisticated area of technology.
- Avrupa, bu sofistike teknoloji alanında zemin kaybetmemek için bir kez daha pro-aktif bir rol üstlenmelidir.
- The threats are new, however, and the tools used by the terrorists are new and more sophisticated.
- Ancak tehditler yeni ve teröristlerin kullandığı araçlar da yeni ve daha sofistike.
- The more people there are, the more sophisticated they become, the worse that pollution potentially gets.
- Ne kadar çok insan olursa, ne kadar sofistike hale gelirlerse, kirlilik potansiyel olarak o kadar kötüleşir.
- There is no need for a more sophisticated and risk-sensitive framework to be more bureaucratic and costly.
- Daha sofistike ve riske duyarlı bir çerçevenin daha bürokratik ve maliyetli olmasına gerek yoktur.
- The answer is not only improved intelligence and sophisticated security.
- Cevap sadece gelişmiş istihbarat ve sofistike güvenlik değildir.
- The Stability and Growth Pact has to have a far more sophisticated interpretation.
- İstikrar ve Büyüme Paktı çok daha sofistike bir yoruma sahip olmalıdır.
- Wide segments slightly overlapping each other create a sophisticated decorative effect.
- Birbiriyle hafif örtüşen geniş parçaları sofistike bir dekoratif efekt yaratır.
- Wide segments slightly overlapping each other create a sophisticated decorative effect.
- Birbiriyle hafifçe örtüşen geniş bölümler, sofistike bir dekoratif etki yaratır.
- Wide segments slightly overlapping each other create a sophisticated decorative effect.
- Birbiriyle hafifçe örtüşen geniş segmentler sofistike bir dekoratif etki yaratır.
- It's the most sophisticated model on the market.
- Piyasadaki en sofistike model.
- There's a very sophisticated background.
- Çok sofistike bir geçmişi var.
- This is a sophisticated instrument.
- Bu sofistike bir alet.
- You're very sophisticated.
- Sen çok sofistikesin.
- Tom isn't very sophisticated.
- Tom çok sofistike değil.
- They've got nothing this sophisticated.
- Ellerinde bu kadar sofistike bir şey yok.
- She is sophisticated.
- O sofistike.
- We're sophisticated.
- Biz sofistikeyiz.
- Life is but a sophisticated way of organising matter.
- Hayat, maddeyi organize etmenin sofistike bir yoludur.
- Do you think Tom is sophisticated?
- Sence Tom sofistike mi?
- Tom was sophisticated.
- Tom sofistike biriydi.
- I'm sophisticated.
- Ben sofistike biriyim.
- These are very sophisticated devices.
- Bunlar çok sofistike cihazlar.
- I can bring in some more sophisticated equipment if you think we need it.
- İhtiyacımız olduğunu düşünüyorsanız daha sofistike ekipmanlar getirebilirim.
- This aircraft is equipped with one of the most sophisticated flight management systems.
- Bu uçak en sofistike uçuş yönetim sistemlerinden biriyle donatılmıştır.
- I felt utterly out of place among those sophisticated people.
- O sofistike insanlar arasında kendimi çok rahatsız hissettim.
- Tom was sophisticated.
- Tom sofistikeydi.
- She's intelligent and sophisticated.
- O zeki ve sofistike.
- Tom is quite sophisticated.
- Tom oldukça sofistike.
- I felt utterly out of place among those sophisticated people.
- O sofistike insanların arasında kendimi tamamen yabancı hissettim.
- Modern finance is becoming increasingly complicated and sophisticated.
- Modern finans giderek daha karmaşık ve sofistike hale gelmektedir.
- She's very sophisticated.
- O çok sofistike.
- This is a very sophisticated device.
- Bu çok sofistike bir cihaz.
- They've got nothing this sophisticated.
- Onların bu kadar sofistike bir şeyi yok.
- I never was sophisticated.
- Ben asla sofistike değildim.
- He looks quite sophisticated for his age.
- Yaşına göre oldukça sofistike görünüyor.
- Tom plays with toys that are more sophisticated than what Mary plays with.
- Tom, Mary'nin oynadığından daha sofistike oyuncaklarla oynuyor.
- You're sophisticated.
- Sen sofistikesin.
- Tom's very sophisticated.
- Tom çok sofistike.
- Tom looks quite sophisticated.
- Tom oldukça sofistike görünüyor.
- I think it's a little more sophisticated than that.
- Bence bundan biraz daha sofistike.
- Tom seems sophisticated.
- Tom sofistike görünüyor.
- She's very sophisticated.
- Çok sofistike biri.
- Tom is becoming more sophisticated.
- Tom giderek daha sofistike oluyor.
- Tom is extremely sophisticated.
- Tom son derece sofistike.
- Tom is more intelligent and sophisticated than most boys his age.
- Tom, yaşıtı olan çoğu erkekten daha zeki ve sofistike.
- Modern finance is becoming increasingly complicated and sophisticated.
- Modern finans giderek karmaşık ve sofistike hale geliyor.
- She's intelligent and sophisticated.
- O zeki ve sofistike biri.
- This is a sophisticated instrument.
- Bu sofistike bir enstrümandır.
- This isn't very sophisticated technology.
- Bu çok sofistike bir teknoloji değil.
- Mary is a sophisticated lady.
- Mary sofistike bir kadın.
- Tom is very sophisticated.
- Tom çok sofistike.
- You're very sophisticated.
- Çok sofistikesin.
- She is sophisticated.
- O sofistike biri.
- I never was sophisticated.
- Hiçbir zaman sofistike olmadım.
- Tom is sophisticated.
- Tom sofistike.
- Tom is a pretty sophisticated guy.
- Tom oldukça sofistike bir adam.
- Tom is sophisticated, but Mary isn't.
- Tom sofistike biri ama Mary değil.
- Tom is becoming more sophisticated.
- Tom daha sofistike oluyor.
- Tom said I looked sophisticated.
- Tom sofistike göründüğümü söyledi.
- Tom isn't sophisticated.
- Tom sofistike değil.
- Tom never was sophisticated.
- Tom hiçbir zaman sofistike olmadı.
- Mary is a sophisticated lady.
- Mary sofistike bir hanımefendi.
Show More (60)
|
| 2 |
sophisticated |
gelişmiş |
adj. |
|
- They gathered intelligence using sophisticated technology.
- Gelişmiş teknolojiyi kullanarak istihbarat topladılar.
- It's the most sophisticated model on the market.
- Bu, piyasada en gelişmiş model.
- This isn't very sophisticated technology.
- Bu çok gelişmiş bir teknoloji değil.
- Tom plays with toys that are more sophisticated than what Mary plays with.
- Tom, Mary'nin oynadığı oyuncaklardan daha gelişmiş oyuncaklarla oynuyor.
- I can bring in some more sophisticated equipment if you think we need it.
- Ona ihtiyacımız olduğunu düşünüyorsan biraz daha gelişmiş bir donanım getirebilirim.
- Tom isn't very sophisticated.
- Tom çok gelişmiş değil.
- This aircraft is equipped with one of the most sophisticated flight management systems.
- Bu uçak en gelişmiş uçuş yönetim sistemlerinden biriyle donatılmıştır.
- This is a very sophisticated device.
- Bu çok gelişmiş bir aygıt.
Show More (5)
|
| 3 |
sophisticated |
bilgili |
adj. |
|
- Tom is quite sophisticated.
- Tom oldukça bilgili.
- Tom seems sophisticated.
- Tom bilgili görünüyor.
- Tom's very sophisticated.
- Tom çok bilgili.
- Tom isn't sophisticated.
- Tom bilgili değil.
- Tom is more intelligent and sophisticated than most boys his age.
- Tom onun yaşındaki birçok erkek çocuğundan daha zeki ve bilgili.
- Tom never was sophisticated.
- Tom asla bilgili değildi.
Show More (3)
|
| 4 |
sophisticated |
karmaşık |
adj. |
|
- I think it's a little more sophisticated than that.
- Sanırım bu ondan biraz daha karmaşık.
- These are very sophisticated devices.
- Bunlar çok karmaşık cihazlardır.
- The engineer demonstrated how to operate the sophisticated system.
- Mühendis karmaşık sistemin nasıl çalıştırılacağını gösterdi.
Show More (0)
|
| 5 |
sophisticated |
kültürlü |
adj. |
|
- Her parents are quite sophisticated; one is a journalist, and the other is a sculptor.
- Ebeveynleri oldukça kültürlüdür; biri gazeteci, diğeri ise heykeltıraştır.
Show More (-2)
|
| 6 |
sophisticated |
rafine |
adj. |
|
- Our wine appeals to more sophisticated palates.
- Şarabımız daha rafine damaklara hitap etmektedir.
Show More (-2)
|
| 7 |
sophisticated |
çok yönlü |
adj. |
|
- Tom is extremely sophisticated.
- Tom son derece çok yönlü biri.
Show More (-2)
|
