| 1 |
stand for |
anlamına gelmek |
v. |
|
- The CAP stands for autonomy of food supply, or, to use the American terminology, the food weapon.
- OTP, gıda arzının özerkliği ya da Amerikan terminolojisiyle ifade edecek olursak gıda silahı anlamına gelmektedir.
- UN stands for the United Nations.
- BM, Birleşmiş Milletler anlamına gelir.
- The dove stands for peace.
- Güvercin, barış anlamına gelir.
- BLT stands for bacon, lettuce and tomato.
- BLT, pastırma, marul ve domates anlamına gelir.
- ESL stands for English as a Second Language.
- ESL, İkinci Dil Olarak İngilizce anlamına gelmektedir.
- ESL stands for English as a Second Language.
- ESL, İkinci Dil Olarak İngilizce anlamına geliyor.
- UN, as you know, stands for the United Nations.
- Bildiğiniz gibi BM, Birleşmiş Milletler anlamına geliyor.
- UFO stands for unidentified flying object.
- UFO, tanımlanamayan uçan nesne anlamına gelir.
- WHO stands for World Health Organization.
- WHO, Dünya Sağlık Örgütü anlamına gelir.
- AI stands for artificial intelligence.
- AI, yapay zeka anlamına geliyor.
- USA stands for the United States of America.
- ABD, Amerika Birleşik Devletleri anlamına gelir.
- The letters ASEAN stand for the Association of Southeast Asian Nations.
- ASEAN, Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği anlamına gelir.
- IMF stands for International Monetary Fund.
- IMF, Uluslararası Para Fonu anlamına gelir.
- The letters STEP stand for the Society for Testing English Proficiency.
- STEP, Society for Testing English Proficiency anlamına gelir.
- UN, as you know, stands for the United Nations.
- UN, bildiğiniz gibi, United Nations anlamına gelir.
- JST stands for Japan Standard Time.
- JST, Japonya Standart Zamanı anlamına gelir.
- UN stands for United Nations.
- BM, Birleşmiş Milletler anlamına geliyor.
Show More (14)
|
| 2 |
stand for |
savunmak |
v. |
|
- We all stand for a higher level of employment, indeed for full employment.
- Hepimiz daha yüksek bir istihdam seviyesini, hatta tam istihdamı savunuyoruz.
- They are in direct opposition to the principles that we stand for.
- Savunduğumuz ilkelere doğrudan karşı çıkıyorlar.
- Irrespective of what these groups purport to stand for, this is behaviour that can never be defended.
- Bu gruplar neyi savunduklarını iddia ederlerse etsinler, bu asla savunulamayacak bir davranıştır.
- This kind of language typifies the way in which the Commission fails to clearly express what it stands for.
- Bu tür bir dil, Komisyon'un neyi savunduğunu net bir şekilde ifade edememesinin tipik bir örneğidir.
- Is this the legal system the conservatives stand for?
- Muhafazakarların savunduğu hukuk sistemi bu mu?
- He stands for both freedom and justice.
- Hem özgürlüğü hem de adaleti savunuyor.
- That candidate stands for free trade.
- Bu aday serbest ticareti savunuyor.
- We stand for liberty.
- Biz özgürlüğü savunuyoruz.
- He stands for democracy.
- Demokrasiyi savunuyor.
- We stand for democracy.
- Demokrasiyi savunuyoruz.
- I stand for freedom of speech for everyone.
- Herkes için ifade özgürlüğünü savunuyorum.
Show More (8)
|
| 3 |
stand for |
temsil etmek |
v. |
|
- You are a magnificent representative of what this House stands for.
- Sizler bu Meclisin temsil ettiği değerlerin muhteşem birer temsilcisisiniz.
- Europe stands for a specific concept of human existence and human coexistence.
- Avrupa, insan varoluşuna ve insanların bir arada yaşamasına ilişkin belirli bir kavramı temsil etmektedir.
- The European Union must stand for a European model of society and for a European world vision.
- Avrupa Birliği, bir Avrupa toplum modeli ve bir Avrupa dünya vizyonunu temsil etmelidir.
- There must be no doubt about what the EU stands for.
- AB'nin neyi temsil ettiği konusunda hiçbir şüphe olmamalıdır.
- After all, what does the EU stand for if essential principles such as the rule of law are not in place?
- Sonuçta, hukukun üstünlüğü gibi temel ilkeler mevcut değilse AB neyi temsil eder?
- This symbol stands for strength and integrity.
- Bu sembol güç ve bütünlüğü temsil ediyor.
- The dove stands for peace.
- Güvercin, barışı temsil eder.
- What does the T stand for?
- T neyi temsil ediyor?
- What's it stand for?
- Bu neyi temsil ediyor?
Show More (6)
|
| 4 |
stand for |
desteklemek |
v. |
|
- We all stand for an environmentally responsible market economy.
- Hepimiz çevreye duyarlı bir piyasa ekonomisini destekliyoruz.
- I stand for freedom of speech for everyone.
- Herkes için konuşma özgürlüğünü destekliyorum.
- He stands for democracy.
- O, demokrasiyi destekliyor.
Show More (0)
|
| 5 |
stand for |
katlanmak |
v. |
|
- I won't stand for this.
- Buna katlanmayacağım.
- I will not stand for this.
- Buna katlanmayacağım.
- They will not stand for such treatment.
- Böyle bir muameleye katlanamazlar.
Show More (0)
|
| 6 |
stand for |
göstermek |
v. |
|
- It nevertheless shows that women are voted for if they simply stand for election.
- Yine de bu durum, kadınların sadece seçime girmeleri halinde oy alabileceklerini gösteriyor.
- It makes it clear that Europe will not stand for racism.
- Avrupa'nın ırkçılığa müsamaha göstermeyeceğini açıkça ortaya koymaktadır.
Show More (-1)
|
| 7 |
stand for |
müsaade etmek (katlanmak vb) |
v. |
|
- In the long term, our citizens will not stand for it.
- Uzun vadede vatandaşlarımız buna müsaade etmeyecektir.
Show More (-2)
|
| 8 |
stand for |
aday olmak |
v. |
|
- He stood for an election.
- Seçimde aday oldu.
Show More (-2)
|
| 9 |
stand for |
izin vermek |
v. |
|
- I won't stand for it.
- Buna izin vermeyeceğim.
Show More (-2)
|
| 10 |
stand for |
simgelemek |
v. |
|
- This symbol stands for strength and integrity.
- Bu sembol, direnç ve bütünlüğü simgeliyor.
Show More (-2)
|
| 11 |
stand for |
sineye çekmek |
v. |
|
- I won't stand for this.
- Bunu sineye çekmeyeceğim.
Show More (-2)
|
