|
- We can only understand this if we think along geopolitical lines.
- Bunu ancak jeopolitik hatlar boyunca düşünürsek anlayabiliriz.
- The Commission understands that the Spanish authorities intend to define the necessary flow regimes at a later date.
- Komisyon, İspanyol yetkililerin gerekli akış rejimlerini daha sonraki bir tarihte tanımlama niyetinde olduğunu anlıyor.
- I understand why but I am not happy about it.
- Nedenini anlıyorum ama bundan memnun değilim.
- The distinction drawn is therefore hypocritical and I can understand very easily that industry has difficulty with it.
- Bu nedenle yapılan ayrım ikiyüzlüdür ve endüstrinin bu konuda zorluk çekmesini çok kolay anlayabiliyorum.
- I understand the frustration, but nevertheless I remain doubtful about the ability to use economic sanctions.
- Hayal kırıklığını anlıyorum ancak yine de ekonomik yaptırımların kullanılabileceği konusunda şüphelerim devam ediyor.
- I do not understand what all the fuss is about.
- Bütün bu yaygaranın neden koparıldığını anlamıyorum.
- You can tell the voters anything you like, as they do not understand the allocation of competences.
- Yetki dağılımını anlamadıkları için seçmenlere istediğiniz her şeyi söyleyebilirsiniz.
- In this respect, I simply cannot understand the Council's negotiating position on this issue.
- Bu itibarla Konseyin bu konudaki müzakere tutumunu anlayamıyorum.
- I understand that the Council is anxious to reduce the amount of money being made available for this project.
- Konseyin bu proje için ayrılan para miktarını azaltma konusunda endişeli olduğunu anlıyorum.
- We condemn the hypocrisy of the European imperialists and their partners but we understand their concern.
- Avrupalı emperyalistlerin ve ortaklarının ikiyüzlülüğünü kınıyoruz ancak endişelerini de anlıyoruz.
- The international community has a duty to seek to understand what may have led to these terrible crimes.
- Uluslararası toplum, bu korkunç suçlara neyin yol açmış olabileceğini anlamaya çalışmakla görevlidir.
- I believe that the scientific community has already partly understood the message.
- Bilim camiasının mesajı zaten kısmen anladığına inanıyorum.
- I understand that at some stage the Commission will be coming back with proposals on that.
- Anladığım kadarıyla Komisyon bir aşamada bu konuda önerilerle geri dönecek.
- Secondly, I understand the worry of the industry regarding legal certainty.
- İkinci olarak sektörün hukuki kesinlik konusundaki endişelerini anlıyorum.
- I cannot understand, therefore, those who are so anxious about this system.
- Bu nedenle, bu sistem konusunda bu kadar endişeli olanları anlayamıyorum.
- The decision makers must understand what alternatives there are and what the consequences of these would be.
- Karar vericiler hangi alternatiflerin olduğunu ve bunların sonuçlarının ne olacağını anlamalıdır.
- I simply do not understand industry's marketing strategy for GM products.
- Endüstrinin GDO'lu ürünlere yönelik pazarlama stratejisini anlamıyorum.
- It is important that we understand the sensitivities and the histories of those countries.
- Bu ülkelerin hassasiyetlerini ve tarihlerini anlamamız önemlidir.
- They were passed unanimously without any votes against, which I understand may be a rare if not unique event.
- Oybirliğiyle kabul edilen karar tasarısına karşı oy çıkmadı, ki bunun nadir görülen bir durum olduğunu anlıyorum.
- I do not understand why we should consult again.
- Neden tekrar danışmamız gerektiğini anlamıyorum.
- I can understand that the measurement of engine power in kilowatts is problematic and difficult to enforce.
- Motor gücünün kilowatt cinsinden ölçülmesinin sorunlu ve uygulanmasının zor olduğunu anlayabiliyorum.
- I understand that this is also an argument that is heard in different quarters in the Council.
- Anladığım kadarıyla bu da Konsey'in farklı çevrelerinde dile getirilen bir argüman.
- Indeed, our fellow citizens would intuitively understand such a system because it would be simple and transparent.
- Şüphesiz, vatandaşlarımız böyle bir sistemi sezgisel olarak anlayacaklardır çünkü basit ve şeffaf olacaktır.
- I do not understand, then, why so many amendments aiming to prevent the evaluation have been tabled.
- Öyleyse, değerlendirmeyi engellemeyi amaçlayan bu kadar çok değişikliğin neden gündeme getirildiğini anlamıyorum.
- In principle, I can understand this, for if 10 new countries join, this will result in more work.
- Prensipte bunu anlayabiliyorum, zira 10 yeni ülke katılırsa, bu daha fazla çalışmayla sonuçlanacaktır.
- The Union must understand this and Castro's regime must accept this.
- Birlik bunu anlamalı ve Castro rejimi de bunu kabul etmelidir.
- As for top-level sports, we first need to understand the issues involved.
- Üst düzey spora gelince, öncelikle ilgili konuları anlamamız gerekiyor.
- I understand where the authors are coming from and share their views.
- Yazarların nereden geldiğini anlıyor ve görüşlerini paylaşıyorum.
- It is easy to understand why these countries sometimes feel they are penalised rather than rewarded for their efforts.
- Bu ülkelerin neden bazen çabaları için ödüllendirilmek yerine cezalandırıldıklarını düşündüklerini anlamak kolaydır.
- You must understand that we have to seek a compromise and that a solution is urgently required.
- Bir uzlaşma arayışında olmamız gerektiğini ve acilen bir çözüme ihtiyaç duyulduğunu anlamalısınız.
- I understand this position in some ways, because poverty is of course the key issue for the developing countries.
- Bu tutumu bazı açılardan anlıyorum, çünkü yoksulluk elbette gelişmekte olan ülkeler için anahtar meseledir.
- I understand that the Council has reached a compromise here too.
- Anladığım kadarıyla Konsey burada da bir uzlaşmaya varmış.
- The concept of good governance is very vague, and people do not really understand what you are promising them.
- İyi yönetişim kavramı çok muğlak ve insanlar onlara ne vaat ettiğinizi gerçekten anlamıyor.
- I admit that the Commission is materially right; I, too, understand that.
- Komisyon'un maddi olarak haklı olduğunu kabul ediyorum; bunu ben de anlıyorum.
- Nor can we understand how Parliament can merely be a passive spectator in this and in other matters.
- Parlamentonun bu ve diğer konularda nasıl sadece pasif bir izleyici olabileceğini de anlayamıyoruz.
- I do not think this is too hard to understand.
- Bunu anlamanın çok zor olduğunu düşünmüyorum.
- Firstly, I understand that the Convention has already been adopted.
- İlk olarak Sözleşmenin halihazırda kabul edilmiş olduğunu anlıyorum.
- Mr Prodi can indeed understand me, because I am sitting right beside him, so we can communicate fairly easily.
- Sayın Prodi beni gerçekten anlayabilir, çünkü hemen yanında oturuyorum, bu nedenle oldukça kolay iletişim kurabiliyoruz.
- The proposers of Amendment No 1 wish to remove a number of these actors, which is something I do not understand.
- Değişiklik No 1'i teklif edenler bu aktörlerden bazılarını ortadan kaldırmak istiyorlar ki ben bunu anlamıyorum.
- This possibility was removed and I cannot understand why.
- Bu olasılık ortadan kaldırıldı ve ben bunun nedenini anlayamıyorum.
- As you can understand, it would be easy to do so.
- Sizin de anlayabileceğiniz üzere, bunu yapmak kolay olacaktır.
- This is hard to understand, since, after all, Galileo is important to maritime safety.
- Bunu anlamak zor, zira ne de olsa Galileo deniz güvenliği için çok önemli.
- That is what I understand from the reply I have been given.
- Bana verilen cevaptan anladığım budur.
- Mention just one which is written in language that the ordinary citizen can understand.
- Sıradan vatandaşın anlayabileceği bir dilde yazılmış olan sadece bir tanesinden bahsedin.
- The Commission understands the current concern here.
- Komisyon buradaki mevcut endişeyi anlıyor.
- I would like you to listen to my speech, or prove that you understand my language.
- Konuşmamı dinlemenizi ya da dilimi anladığınızı kanıtlamanızı istiyorum.
- I understand that they are relatively happy with the outcome of the amendments they tabled in this field.
- Anladığım kadarıyla bu alanda sundukları değişiklik önergelerinin sonuçlarından nispeten memnunlar.
- We cannot understand why that, as we proposed, was not an acceptable level.
- Önerdiğimiz bu seviyenin neden kabul edilebilir bir seviye olmadığını anlayamıyoruz.
- I understand your arguments in favour of crossing the Alps.
- Alpleri geçme konusundaki argümanlarınızı anlıyorum.
- We have to understand that and we must do everything we can in Europe to help destroy terrorist networks.
- Bunu anlamalıyız ve Avrupa'da terör ağlarını yok etmeye yardımcı olmak için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.
- Of course I understand this interesting and useful attempt to describe the current organisation of competences.
- Yetkinliklerin mevcut organizasyonunu tanımlamaya yönelik bu ilginç ve faydalı girişimi elbette anlıyorum.
- I understand this position in some ways, because poverty is of course the key issue for the developing countries.
- Bu tutumu bazı açılardan anlıyorum, çünkü yoksulluk elbette ki gelişmekte olan ülkeler için kilit meseledir.
- I simply do not understand the industry's marketing strategy for GM products.
- Endüstrinin GM ürünleri için pazarlama stratejisini anlamıyorum.
- You will understand why the Committee on Agriculture and Rural Development voted for this proposal unanimously.
- Tarım ve Kırsal Kalkınma Komisyonu'nun neden bu öneriyi oybirliğiyle kabul ettiğini anlayacaksınız.
- The people will demand it and they will not understand why the seas remain in this state.
- İnsanlar bunu talep edecek ve denizlerin neden bu durumda kaldığını anlamayacaklar.
- I do not know if everyone understands the consequences of this.
- Herkesin bunun sonuçlarını anlayıp anlamadığını bilmiyorum.
- I understand that Portugal is affected by this.
- Portekiz'in bundan etkilendiğini anlıyorum.
- The Commission stated at the time that it understood that Block 2 had to be shut down by 2009.
- Komisyon o dönemde Blok 2'nin 2009 yılına kadar kapatılması gerektiğini anladığını belirtmiştir.
- I understand that it was handed over here just an hour ago.
- Anladığım kadarıyla bir saat önce burada teslim edildi.
- The public at large does not understand the tactical manoeuvring behind these battles.
- Kamuoyu bu savaşların arkasındaki taktiksel manevraları anlamıyor.
- Just so that we understand what condemnations by serving ministers mean!
- Sadece hizmet eden bakanların kınamalarının ne anlama geldiğini anlamamız için!
- As you will have understood, however, I cannot support his backing for the liberalisation processes underway.
- Ancak sizin de anlayacağınız üzere, devam etmekte olan serbestleşme süreçlerine destek vermesini destekleyemem.
- I understand that this view is also shared in the draft resolution.
- Anladığım kadarıyla bu görüş taslak kararda da paylaşılmaktadır.
- I understand that this view is also shared in the draft resolution.
- Bu görüşün karar taslağında da paylaşıldığını anlıyorum.
- I understand the agreement is already applied on a de facto basis.
- Anlaşmanın halihazırda fiili olarak uygulandığını anlıyorum.
- An effective regulator must be close to and must understand the markets it regulates.
- Etkili bir düzenleyici kurum, düzenlediği piyasalara yakın olmalı ve onları anlamalıdır.
- There was one thing I did not understand.
- Anlamadığım bir şey vardı.
- I know the House will understand his personal conviction in this matter.
- Meclis'in kendisinin bu konudaki kişisel inancını anlayacağını biliyorum.
- To understand how that is made could dramatically change our industrial culture.
- Bunun nasıl yapıldığını anlamak endüstriyel kültürümüzü önemli ölçüde değiştirebilir.
- Therefore, let us understand the problem in depth so that we can resolve it.
- Bu nedenle, sorunu çözebilmemiz için sorunu derinlemesine anlayalım.
- As you will understand, we shall be voting against this directive.
- Sizin de anlayacağınız üzere, bu yönergeye karşı oy kullanacağız.
- I understand that this is the last speech you will make to the House.
- Anladığım kadarıyla bu, Meclis'te yapacağınız son konuşma.
- I am sure you will understand.
- Anlayacağınızdan eminim.
- This is, in my view, how we must understand it.
- Bana göre bunu bu şekilde anlamalıyız.
- People do not understand this, neither do they want or accept this.
- İnsanlar bunu anlamıyor, bunu istemiyor ya da kabul etmiyor.
- I hope you understand my argument.
- Umarım argümanımı anlamışsınızdır.
- I can understand why you would have to take a head count.
- Neden sayım yapmanız gerektiğini anlayabiliyorum.
- We argue about amendments that the European public will not understand.
- Avrupa kamuoyunun anlamayacağı değişiklikler hakkında tartışıyoruz.
- Mr Désir, I completely understand all your reservations.
- Sayın Désir, tüm çekincelerinizi tamamen anlıyorum.
- I can understand that it might not please everyone because, from a traffic policy point of view, it is far from perfect.
- Trafik politikası açısından mükemmel olmaktan uzak olduğu için herkesi memnun etmeyebileceğini anlayabiliyorum.
- We understand why the rapporteur does not wish to dwell on the subject.
- Raportörün neden konu üzerinde durmak istemediğini anlıyoruz.
- I understand and welcome that and I hope that the recommendations will be adhered to.
- Bunu anlıyor ve memnuniyetle karşılıyorum ve tavsiyelere uyulacağını umuyorum.
- Our fellow citizens would not understand.
- Vatandaşlarımız bunu anlamayacaktır.
- I do not understand it.
- Ben bunu anlamıyorum.
- It is vital to understand the permanent position of the rule of law.
- Hukukun üstünlüğünün kalıcı konumunu anlamak hayati önem taşımaktadır.
- I understand it will be circulated tomorrow by the STOA committee.
- STOA komitesi tarafından yarın dağıtılacağını anlıyorum.
- We can understand that American politicians have little room for manoeuvre.
- Amerikalı siyasetçilerin çok az manevra alanı olduğunu anlayabiliriz.
- I believe that the scientific community has already partly understood the message.
- Bilim camiasının mesajı kısmen anladığına inanıyorum.
- We do not understand why they want to speak but refuse a resolution.
- Neden konuşmak istediklerini ama çözümü reddettiklerini anlamıyoruz.
- The Commission therefore understands the reasons for wanting to confine the scope of the directive to this field.
- Bu nedenle Komisyon, direktifin kapsamının bu alanla sınırlandırılmak istenmesinin nedenlerini anlamaktadır.
- I know that honourable Members will understand when I say that this subject is one of particular interest to me.
- Bu konunun benim için özel bir ilgi alanı olduğunu söylediğimde Sayın Üyelerin beni anlayacağını biliyorum.
- You will understand that I am rather critical of this.
- Bu konuda oldukça eleştirel olduğumu anlayacaksınız.
- At least this is how I understood it and this could be something positive.
- En azından ben böyle anladım ve bu olumlu bir şey olabilir.
- We cannot understand why our institution should be left out of such an important area.
- Kurumumuzun böylesine önemli bir alanın neden dışında bırakıldığını anlayamıyoruz.
- Of course I understand that this is necessary for beef to prevent the spread of BSE.
- Elbette bunun BSE'nin yayılmasını önlemek için sığır eti için gerekli olduğunu anlıyorum.
- In light of recent well-publicised events, I wholly understand that.
- Son zamanlarda kamuoyuna yansıyan olaylar ışığında, bunu tamamen anlıyorum.
- That at least is what I understood you to have said.
- En azından ben sizin böyle söylediğinizi anladım.
- I just cannot understand its attitude.
- Bu tutumu anlayamıyorum.
- You reject it flatly because you do not understand the first thing about it.
- Bunu kesin bir dille reddediyorsunuz çünkü bu konuda hiçbir şey anlamıyorsunuz.
- Our colleagues cannot understand why we are so difficult to work with.
- Meslektaşlarımız birlikte çalışmanın neden bu kadar zor olduğunu anlayamıyor.
- Just as I fail to understand that the guilty parties will, you say, be tried before national courts.
- Tıpkı suçlu tarafların ulusal mahkemeler önünde yargılanacağını söylemenizi anlayamadığım gibi.
- I totally fail to understand why the door is being deliberately thrown wide open to abuse.
- Kapının neden kasıtlı olarak istismara açık hale getirildiğini anlamakta güçlük çekiyorum.
- I understand that there has been a protest outside this Parliament.
- Anladığım kadarıyla Parlamento önünde bir protesto gösterisi düzenlenmiş.
- I understand that this is not just a north versus south issue.
- Bunun sadece kuzeye karşı güney meselesi olmadığını anlıyorum.
- This demonstrates that he has understood the great unease felt at past outbreaks.
- Bu, geçmişteki salgınlarda hissedilen büyük tedirginliği anladığını göstermektedir.
- The Dutch people cannot understand how our American friends can now threaten us with violence, and for what?
- Hollanda halkı, Amerikalı dostlarımızın şimdi bizi nasıl ve ne için şiddetle tehdit edebildiklerini anlayamıyor.
- Thirdly, I understand and endorse your wish to see the Commission devote more resources to on-the-spot checks.
- Üçüncü olarak Komisyonun yerinde kontrollere daha fazla kaynak ayırmasını görme isteğinizi anlıyor ve destekliyorum.
- As I understand these things, it certainly is not going to be from the agriculture budget.
- Anladığım kadarıyla bu para kesinlikle tarım bütçesinden çıkmayacak.
- I understand the feelings of some of my fellow Members about Zimbabwe.
- Zimbabve konusunda bazı Üye arkadaşlarımın duygularını anlıyorum.
- It is a mission involving, if we have rightly understood, 500 men, including those in command.
- Eğer doğru anlamışsak komuta kademesi de dahil olmak üzere 500 kişinin katıldığı bir görev bu.
- We understand the circumstances which led the Austrian Government to suggest it.
- Avusturya Hükûmeti'nin bu öneriyi getirmesine neden olan koşulları anlıyoruz.
- People need to understand that if they commit fraud they will be prosecuted, and that is not the case at the moment.
- İnsanlar dolandırıcılık yaptıklarında yargılanacaklarını anlamalıdır ve şu anda durum böyle değildir.
- I understand that somebody has ordered their return against the President's wishes.
- Anladığım kadarıyla birileri, Başkan'ın isteğine rağmen, onların iadesini emretmiş.
- I genuinely fail to understand, however, why it is that we cannot succeed in coming to an agreement.
- Bununla birlikte, bir anlaşmaya varmayı neden başaramadığımızı gerçekten anlayamıyorum.
- You are to be congratulated on what I understand is your maiden speech in Parliament.
- Anladığım kadarıyla Parlamento'daki ilk konuşmanız için sizi tebrik etmek gerekir.
- We need to have a common European asylum system throughout the Member States that is understood and that works.
- Üye Devletler genelinde anlaşılan ve işleyen ortak bir Avrupa iltica sistemine ihtiyacımız var.
- I think any of us can understand why people should flee Afghanistan.
- Sanırım hepimiz insanların neden Afganistan'dan kaçması gerektiğini anlayabiliriz.
- The Prime Minister understands that, but I am not sure that many other Member State governments do.
- Başbakan bunu anlıyor ama diğer pek çok Üye Devlet hükümetinin anladığından emin değilim.
- I hope you understand my argument.
- Umarım görüşümü anlamışsınızdır.
- What did we understand by 'the spirit of the Convention'?
- Sözleşme'nin ruhu'ndan ne anlıyoruz?
- It is about writing in clear, jargon-free language that ordinary people can understand.
- Mesele, sıradan insanların anlayabileceği açık, jargonsuz bir dille yazmaktır.
- I cannot understand why blood from a remunerated source must necessarily be banned in Europe.
- Ücretli bir kaynaktan alınan kanın Avrupa'da neden yasaklanması gerektiğini anlayamıyorum.
- I understand that because of time, the President-in-Office is not answering.
- Anladığım kadarıyla zaman nedeniyle Dönem Başkanı cevap vermiyor.
- I understand there is an update to the common position because of the new Eco-Label award scheme.
- Yeni Eco-Label ödül programı nedeniyle ortak pozisyonda bir güncelleme olduğunu anlıyorum.
- Of course, I understand Israel's nervousness about taking the first steps.
- Elbette İsrail'in ilk adımları atma konusundaki tedirginliğini anlıyorum.
- I can understand that; emotions run high where children are involved.
- Bunu anlayabiliyorum; çocuklar söz konusu olduğunda duygular yükseliyor.
- In principle, I can understand this, for if 10 new countries join, this will result in more work.
- Prensip olarak bunu anlayabiliyorum, zira 10 yeni ülke katılırsa bu daha fazla iş anlamına gelecektir.
- This would help the public to know and to understand what information they should expect.
- Bu, halkın hangi bilgileri beklemesi gerektiğini bilmesine ve anlamasına yardımcı olacaktır.
- We can only understand this if we think along geopolitical lines.
- Bunu ancak jeopolitik çizgide düşünürsek anlayabiliriz.
- With regard to the functional blocks, I understand what the honourable Members are saying.
- İşlevsel bloklarla ilgili olarak Sayın Üyelerin ne dediğini anlıyorum.
- The big problem is that meat is marketed anonymously and no one actually understands how.
- En büyük sorun etin anonim olarak pazarlanması ve kimsenin bunun nasıl yapıldığını anlamamasıdır.
- If you are all unable to understand irony, I am sorry.
- Eğer hepiniz ironiyi anlayamıyorsanız, özür dilerim.
- As you will all, of course, understand, this is an exercise in evacuating the Parliament building.
- Hepinizin anlayacağı üzere bu Parlamento binasının tahliyesine yönelik bir tatbikattır.
- I understand this to be the whole of our continent.
- Bunun kıtamızın tamamı olduğunu anlıyorum.
- I do not understand this.
- Ben bunu anlamıyorum.
- We cannot, therefore, close our doors to all these people who wish to learn, share and understand.
- Dolayısıyla öğrenmek, paylaşmak ve anlamak isteyen tüm bu insanlara kapılarımızı kapatamayız.
- I understand that the document has not been withdrawn.
- Anladığım kadarıyla belge geri çekilmemiştir.
- Yet again, however, you fail or you are unwilling to understand the thrust of the latter part of my question.
- Ancak yine de sorumun ikinci kısmının özünü anlamadınız ya da anlamak istemediniz.
- I understand that matter is already being taken care of by the services.
- Bu konunun zaten servisler tarafından ele alındığını anlıyorum.
- They are nonetheless quite pressing, and I cannot understand why it should be so difficult to put them into effect.
- Her şeye rağmen bu konular oldukça acil ve bunları yürürlüğe koymanın neden bu kadar zor olduğunu anlayamıyorum.
- It is hard to understand how these people are endangering Iranian democracy.
- Bu insanların İran demokrasisini nasıl tehlikeye attığını anlamak zor.
- I understand that the British Government is seriously censoring such documents as may be made available.
- Anladığım kadarıyla İngiliz Hükümeti bu tür belgeleri ciddi bir şekilde sansürlüyor.
- I understand that the Conference of Presidents was to decide whether or not they should be banned from the building.
- Anladığım kadarıyla Başkanlar Konferansı binadan çıkarılmalarının yasaklanıp yasaklanmayacağına karar verecekti.
- I understand now that all the political groups have agreed to this being removed.
- Şimdi anlıyorum ki tüm siyasi gruplar bunun çıkarılması konusunda mutabık kalmışlar.
- This enlargement of the Union is best understood as the reunification of the peoples of our continent.
- Birliğin bu genişlemesi en iyi şekilde kıtamızdaki halkların yeniden birleşmesi olarak anlaşılabilir.
- We should use a real description understood throughout the Community, not an invented one.
- Uydurma bir tanım değil, Topluluk genelinde anlaşılan gerçek bir tanım kullanmalıyız.
- I understand that was what the money was actually used for.
- Anladığım kadarıyla para aslında bunun için kullanılmış.
- I do not understand the proposals of some Members of this house which discredit the essential nature of this report.
- Bu meclisteki bazı üyelerin bu raporun temel niteliğine gölge düşüren önerilerini anlamıyorum.
- I understand that Amendment No 22 should be some sort of compromise.
- Anladığım kadarıyla 22 No.lu Değişiklik bir tür uzlaşma olmalıdır.
- I can understand the compromises that have been made.
- Verilen tavizleri anlayabiliyorum.
- The Commission made it clear that it understood this to mean that 3 and 4 would be decommissioned by 2006 at the latest.
- Komisyon bunu, 3 ve 4'ün en geç 2006 yılına kadar devreden çıkarılacağı şeklinde anladığını açıkça ifade etmiştir.
- I simply do not understand it.
- Ben bunu anlamıyorum.
- You do not have to be a genius to understand that these latest crimes are disastrous for the Palestinian Authority.
- Bu son suçların Filistin Yönetimi için bir felaket olduğunu anlamak için dahi olmaya gerek yok.
- I shall not dwell on this point, which you all understand.
- Hepinizin anladığı bu nokta üzerinde durmayacağım.
- They also have a crucial role to play in encouraging people to use and understand the new digital media.
- Ayrıca insanları yeni dijital medyayı kullanmaya ve anlamaya teşvik etme konusunda da önemli bir role sahiptirler.
- I am finding this difficult to understand.
- Bunu anlamakta güçlük çekiyorum.
- The legal process is not finished and I understand that the defendants will appeal.
- Yasal süreç henüz tamamlanmadı ve anladığım kadarıyla sanıklar temyize gidecekler.
- These will all be very practical measures because we have studied the problems and we understand them.
- Bunların hepsi çok pratik önlemler olacak çünkü sorunları inceledik ve onları anlıyoruz.
- We do not understand that here, and nor does the public.
- Biz burada bunu anlamıyoruz, halk da anlamıyor.
- Even though I am an engineer, it was not easy even for me to understand all the mechanisms.
- Mühendis olmama rağmen tüm mekanizmaları anlamak benim için bile kolay olmadı.
- We must see that the European citizens do not vote no, because they understand what the European Union is about.
- Avrupa vatandaşlarının hayır oyu vermediğini görmeliyiz, çünkü onlar Avrupa Birliği'nin ne anlama geldiğini biliyor.
- The first thing we must do is understand.
- Yapmamız gereken ilk şey anlamaktır.
- I do not think that is what we understand by 'taking into account'.
- 'Dikkate almak'tan anladığımızın bu olduğunu sanmıyorum.
- I fully understand anyone expressing political opposition to this type of action by the secret services.
- Gizli servislerin bu tür eylemlerine karşı siyasi muhalefet ifade eden herkesi tamamen anlıyorum.
- I do not understand this.
- Bunu anlamıyorum.
- Nobody in the Europe in which we live would understand if we took a different approach today.
- Bugün farklı bir yaklaşım benimsemiş olsaydık içinde yaşadığımız Avrupa'da hiç kimse bunu anlamazdı.
- In fact, I cannot understand how the Commission can back the Council proposal.
- Aslında Komisyonun Konseyin teklifini nasıl desteklediğini anlayamıyorum.
- I can understand this wish for stability, and I fully share the view that there must be stability in the goals.
- Bu istikrar arzusunu anlayabiliyorum ve hedeflerde istikrar olması gerektiği görüşünü tamamen paylaşıyorum.
- What matters now is that everyone should understand that the enlargement project is political in nature.
- Şimdi önemli olan herkesin genişleme projesinin siyasi bir proje olduğunu anlamasıdır.
- You have tried to do your best for a document that I did not understand.
- Anlamadığım bir belge için elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştınız.
- Moreover, it is also of course much, much easier for sheep and goat farmers to understand.
- Ayrıca koyun ve keçi yetiştiricilerinin anlaması da elbette çok çok daha kolaydır.
- I understand what you are doing, and I have confidence in it.
- Ne yaptığınızı anlıyorum ve buna güveniyorum.
- There is such a thing as a European arrest warrant, which we understand is now going to be put in place.
- Avrupa tutuklama emri diye bir şey var ve anladığımız kadarıyla bu emir artık uygulamaya konulacak.
- I fail to understand why the Council wishes to cut the programme's funding.
- Konseyin programın finansmanını neden kesmek istediğini anlayamıyorum.
- I know this House and certainly the people present at this debate understand the problems.
- Bu Meclisin ve bu tartışmada hazır bulunanların sorunları anladığını biliyorum.
- We did not understand why it was necessary to put the whole agricultural issue on the table in Brussels.
- Brüksel'de tüm tarım konusunu masaya yatırmanın neden gerekli olduğunu anlamadık.
- Instead, I want to understand why this situation exists.
- Bunun yerine bu durumun neden var olduğunu anlamak istiyorum.
- From the outset, in order to understand the full implications of this matter, I took the time to work with the industry.
- En başından beri, bu konunun tüm sonuçlarını anlamak için sektörle birlikte çalışmaya zaman ayırdım.
- I understand the concerns felt every time the word 'new' is mentioned.
- Yeni' kelimesinden her bahsedildiğinde duyulan endişeleri anlıyorum.
- We cannot create a complicated system that the participants, above all, businesses, do not understand.
- Başta işletmeler olmak üzere katılımcıların anlamadığı karmaşık bir sistem yaratamayız.
- I can understand why, as this is always a protracted event.
- Bunun nedenini anlayabiliyorum çünkü bu her zaman uzun süren bir olaydır.
- I understand that the Council has reached a compromise here too.
- Anladığım kadarıyla Konsey burada da bir uzlaşmaya varmıştır.
- The word 'suuritehoinen' would lead the reader to understand that the directive only applied to large installations.
- "Suuritehoinen" kelimesi, okuyucunun bu direktifin sadece büyük tesisler için geçerli olduğunu anlamasına yol açabilir.
- Please explain it to us in terms we can understand.
- Lütfen bunu bize anlayabileceğimiz şekilde açıklayın.
- Until they understand this, I think we should postpone granting discharge.
- Onlar bunu anlayana kadar tahliye işlemini ertelememiz gerektiğini düşünüyorum.
- What, furthermore, if they do not understand the issues they are taking decisions about?
- Dahası, hakkında karar aldıkları konuları anlamıyorlarsa ne olacak?
- I understand the raison d'être behind that proposal, but I believe that it would prove extremely problematical.
- Bu önerinin arkasındaki varlık nedenini anlıyorum ancak bunun son derece sorunlu olacağına inanıyorum.
- I cannot begin to understand why there is no desire to address that issue in this directive.
- Bu direktifte neden bu konunun ele alınmak istenmediğini anlayamıyorum.
- We therefore understand that that matter of access to documents should not be raised in a report.
- Bu nedenle belgelere erişim konusunun bir raporda gündeme getirilmemesi gerektiğini anlıyoruz.
- You can consult the services to understand the Rule that you happily furnished us with several months ago.
- Birkaç ay önce bize memnuniyetle sağladığınız Kuralı anlamak için hizmetlere danışabilirsiniz.
- I understood that we could not be arrested in such circumstances.
- Bu tür durumlarda tutuklanamayacağımızı anladım.
- I understand that many people have deep reservations about aspects of what this final statute may contain.
- Birçok kişinin bu nihai tüzüğün içerebileceği hususlar hakkında derin çekinceleri olduğunu anlıyorum.
- It is time we understood that humanitarian declarations alone are not enough.
- İnsani yardım beyanlarının tek başına yeterli olmadığını anlamamızın zamanı gelmiştir.
- It is also our duty to understand their history.
- Onların tarihini anlamak da bizim görevimizdir.
- I do not understand why the NERA study should be of insufficient quality.
- NERA çalışmasının neden yetersiz kalitede olması gerektiğini anlamıyorum.
- We are participating in the debate on how to organise things and to understand the situation as much as possible.
- İşlerin nasıl organize edileceğine dair tartışmalara katılıyor ve durumu mümkün olduğunca anlamaya çalışıyoruz.
- I am sure you will understand that I cannot give precise dates.
- Kesin tarihler veremeyeceğimi anlayacağınızdan eminim.
- The Commission understands that the presidency has difficulties with the date proposed.
- Komisyon, dönem başkanlığının önerilen tarihle ilgili zorlukları olduğunu anlıyor.
- I understand it will be circulated tomorrow by the STOA committee.
- Anladığım kadarıyla yarın STOA komitesi tarafından dağıtılacak.
- That, as I understand it, is also the message of the report we are today debating.
- Anladığım kadarıyla bugün tartışmakta olduğumuz raporun mesajı da bu.
- I can understand why, as this is always a protracted event.
- Bunun nedenini anlayabiliyorum, çünkü bu her zaman uzun süren bir olaydır.
- We had not understood that you wished to speak regarding the Minutes.
- Tutanaklarla ilgili olarak konuşmak istediğinizi anlamamıştık.
- We understand the circumstances which led the Austrian Government to suggest it.
- Avusturya Hükümetini bu öneriyi yapmaya iten koşulları anlıyoruz.
- There is a problem in the Dutch version, and I understand that this also occurs in various other language versions.
- Hollanda versiyonunda bir sorun var ve anladığım kadarıyla bu sorun diğer dillerdeki versiyonlarda da mevcut.
- I can understand the views of some of them, because they are true democrats.
- Bazılarının görüşlerini anlayabiliyorum, çünkü onlar gerçek demokratlar.
- I appreciate and understand the constraints which the President-in-Office of the Council has with this question.
- Konsey Başkanının bu soruyla ilgili kısıtlamalarını takdir ediyor ve anlıyorum.
- The fourth is that the parties in conflict must understand that no act of violence is going to improve their position.
- Dördüncüsü ise çatışan tarafların hiçbir şiddet eyleminin konumlarını iyileştirmeyeceğini anlamaları gerektiğidir.
- I understand that this view is also shared in the draft resolution.
- Anladığım kadarıyla bu görüş karar taslağında da paylaşılıyor.
- I understand that the EU average is currently at about 1% over.
- Anladığım kadarıyla AB ortalaması şu anda yaklaşık %1'in üzerinde.
- It is important; it has huge agreement, but we must also understand the real dangers.
- Bu önemlidir; büyük bir mutabakat söz konusudur, ancak gerçek tehlikeleri de anlamalıyız.
- I will check this with all the political groups but, as I understand it, there is no problem.
- Bunu tüm siyasi gruplara soracağım ama anladığım kadarıyla bir sorun yok.
- I understand what you are saying; we have taken note of this.
- Ne demek istediğinizi anlıyorum; bunu not aldık.
- The Israeli Government must understand that it cannot ignore the clear views expressed by the international community.
- İsrail Hükümeti, uluslararası toplum tarafından dile getirilen açık görüşleri görmezden gelemeyeceğini anlamalıdır.
- Women in the EU diagnosed with breast cancer need to understand the treatment options available to them.
- AB'de meme kanseri teşhisi konulan kadınların kendilerine sunulan tedavi seçeneklerini anlamaları gerekmektedir.
- I fully understand that in the current situation the Danish Presidency is prioritising enlargement.
- Mevcut durumda Danimarka Dönem Başkanlığının genişlemeye öncelik verdiğini tamamen anlıyorum.
- Nevertheless, we do understand that Parliament wishes to control and know what is happening with these issues.
- Bununla birlikte Parlamentonun bu konularda neler olup bittiğini kontrol etmek ve bilmek istediğini anlıyoruz.
- Let me tell you that I fully understand all your requests.
- Tüm taleplerinizi tamamen anladığımı söylememe izin verin.
- Israel should understand that this is not the time to do that.
- İsrail bunu yapmanın zamanı olmadığını anlamalıdır.
- Listening to the Council's and the Commission's representatives, one can understand why.
- Konsey ve Komisyon temsilcilerini dinlediğinizde bunun nedenini anlayabilirsiniz.
- Public opinion cannot understand this and furthermore Europe has serious responsibilities here.
- Kamuoyu bunu anlayamıyor ve ayrıca Avrupa'nın burada ciddi sorumlulukları var.
- I would like to know whether I have understood you properly.
- Sizi doğru anlayıp anlamadığımı bilmek istiyorum.
- I understand that the advisory committee on state aids has given an initial sympathetic response to this proposal.
- Devlet yardımlarına ilişkin danışma komitesinin bu öneriye başlangıçta sempatik bir yanıt verdiğini anlıyorum.
- Pending this, we support the excellent Randzio-Plath report which understood what was at stake.
- Bunu beklerken neyin tehlikede olduğunu anlayan mükemmel Randzio-Plath raporunu destekliyoruz.
- I just cannot understand that.
- Bunu anlayamıyorum.
- Does anyone here understand this language?
- Burada bu dili anlayan var mı?
- You will certainly understand that this is, in a certain way, a matter of interest to Members.
- Bunun bir şekilde Üyeleri ilgilendiren bir konu olduğunu kesinlikle anlayacaksınız.
- We understand the circumstances which led the Austrian Government to suggest it.
- Avusturya Hükümeti'nin bu öneriyi getirmesine neden olan koşulları anlıyoruz.
- Indeed, our fellow citizens would intuitively understand such a system because it would be simple and transparent.
- Gerçekten de yurttaşlarımız, basit ve şeffaf olacağı için böyle bir sistemi sezgisel olarak anlayacaklardır.
- We must understand all of this.
- Tüm bunları anlamak zorundayız.
- I do not understand the Council.
- Konsey'i anlamıyorum.
- If I understand matters scientific correctly, you need plastic to burn tomatoes.
- Bilimsel konuları doğru anladıysam domatesleri yakmak için plastiğe ihtiyacınız var.
- We fail to understand why the Commission has no wish to include everything in a single regulation.
- Komisyon'un neden her şeyi tek bir yönetmeliğe dahil etmek istemediğini anlayamıyoruz.
- That is what can be said, and I think that everyone understands what is meant, and I have nothing to add.
- Söylenebilecek olan budur ve herkesin ne demek istendiğini anladığını düşünüyorum ve ekleyecek bir şeyim yok.
- I personally do not understand the talk of European borders now needing to be defined.
- Ben şahsen Avrupa sınırlarının artık tanımlanması gerektiğinden bahsedilmesini anlamıyorum.
- Just so that we understand what condemnations by serving ministers mean!
- Sadece görevdeki bakanların kınamalarının ne anlama geldiğini anlamamız için!
- I understand that there are 60 in Germany and 150 in the United States.
- Anladığım kadarıyla Almanya'da 60, Amerika Birleşik Devletleri'nde ise 150 tarama merkezi var.
- You can understand that the difference is a very substantial one.
- Aradaki farkın çok önemli olduğunu anlayabilirsiniz.
- As I understand, the French version was still not available this morning.
- Anladığım kadarıyla, Fransızca versiyon bu sabah hala mevcut değildi.
- We did not understand why it was necessary to put the whole agricultural issue on the table in Brussels.
- Brüksel'de tüm tarım meselesini masaya yatırmanın neden gerekli olduğunu anlamadık.
- The Honourable Member must understand that it is impossible for me to answer such detailed questions.
- Sayın Üye bu tür detaylı sorulara cevap vermemin mümkün olmadığını anlamalıdır.
- I understand the Greens' argument, though.
- Yine de Yeşiller'in argümanını anlıyorum.
- As you will understand, it is beyond my personal capacities to resolve this problem in any other way.
- Sizin de anlayacağınız gibi, bu sorunu başka bir şekilde çözmek benim kişisel kapasitemin ötesindedir.
- I do not really understand why you are now saying that the Stability and Growth Pact is stupid.
- Neden şimdi İstikrar ve Büyüme Paktı'nın aptalca olduğunu söylediğinizi gerçekten anlamıyorum.
- Please understand that we are not challenging the existence of human rights.
- Lütfen insan haklarının varlığına karşı çıkmadığımızı anlayın.
- They are nonetheless quite pressing, and I cannot understand why it should be so difficult to put them into effect.
- Yine de oldukça aciliyet arz etmektedirler ve bunları hayata geçirmenin neden bu kadar zor olduğunu anlayamıyorum.
- And not once did this regulation enable the Commission to understand the first thing about this falsification of butter.
- Ve bu yönetmelik bir kez bile Komisyon'un bu tereyağı tahrifatıyla ilgili ilk şeyi anlamasını sağlamadı.
- We understand that proposals on this matter will be forthcoming in 2002.
- Bu konudaki tekliflerin 2002 yılında geleceğini anlıyoruz.
- And I should like to say to my German fellow MEPs that I understand their view.
- Ve Alman AP üyesi arkadaşlarıma görüşlerini anladığımı söylemek isterim.
- Mr Verheugen, I understand your anger with the media.
- Bay Verheugen, medyaya olan kızgınlığınızı anlıyorum.
- Bizarrely, as I understand it, the proposals will protect an American cigarette manufacturer in the Canaries.
- Tuhaf bir şekilde, anladığım kadarıyla, teklifler Kanarya Adaları'ndaki bir Amerikan sigara üreticisini koruyacak.
- The way that Europe drafts its legal texts, the public will never understand us.
- Avrupa'nın hukuki metinlerini hazırlama şekli, halkın bizi asla anlamayacağı anlamına geliyor.
- It is, to put it bluntly, immoral, and I quite simply do not understand those Member States who cannot appreciate this.
- Açıkça söylemek gerekirse bu ahlaksızlıktır ve bunu takdir edemeyen Üye Devletleri anlamıyorum.
- One day, you will understand history and the meaning of history.
- Bir gün tarihi ve tarihin anlamını anlayacaksınız.
- We must ensure that the public understands the situation.
- Halkın durumu anlamasını sağlamalıyız.
- Does the committee understand that a whole range of professional equipment is involved here?
- Komite burada bir dizi profesyonel ekipmanın söz konusu olduğunu anlıyor mu?
- One day, you will understand the history and the meaning of history.
- Bir gün, tarihi ve tarihin anlamını anlayacaksınız.
- To understand properly much of what they have said, one must consider the history.
- Söylediklerinin çoğunu doğru anlamak için geçmişi göz önünde bulundurmak gerekir.
- It is important; it has huge agreement, but we must also understand the real dangers.
- Bu önemlidir; büyük bir mutabakat vardır, ancak gerçek tehlikeleri de anlamalıyız.
- The Greek Government has shown that it understands this problem.
- Yunan Hükümeti bu sorunu anladığını göstermiştir.
- Yes, but following last night's discussion I have understood what that meant and I accept the term.
- Evet, ancak dün geceki tartışmanın ardından bunun ne anlama geldiğini anladım ve terimi kabul ediyorum.
- I understand my colleagues on the right will be abstaining tomorrow.
- Anladığım kadarıyla sağdaki meslektaşlarım yarın çekimser kalacaklar.
- People cannot understand this and accept this even less.
- İnsanlar bunu anlayamıyor ve daha da az kabulleniyorlar.
- I admit that the Commission is materially right, I too understand that.
- Komisyonun maddi olarak haklı olduğunu kabul ediyorum, bunu ben de anlıyorum.
- There must really be a lot at stake, although I can understand that people are worried.
- İnsanların endişeli olmalarını anlayabilsem de, söz konusu olan gerçekten çok şey olmalı.
- Not even European farmers seem to understand what is in their own best interests.
- Avrupalı çiftçiler bile kendi çıkarları için neyin en iyisi olduğunu anlamış görünmüyor.
- Imagine if we could understand how algae produce oxygen from sunlight.
- Alglerin güneş ışığından nasıl oksijen ürettiğini anlayabildiğimizi hayal edin.
- I am sure you will understand that this is rather strange.
- Bunun oldukça tuhaf olduğunu anlayacağınızdan eminim.
- Now of course I understand that there is a need to get the parties around a table and get them moving.
- Şimdi elbette tarafları bir masa etrafında toplayıp harekete geçirmeye ihtiyaç olduğunu anlıyorum.
- I understand the feelings of some of my fellow Members on Zimbabwe.
- Zimbabve konusunda bazı Üye arkadaşlarımın duygularını anlıyorum.
- I understand that the Council is anxious to reduce the amount of money being made available for this project.
- Anladığım kadarıyla Konsey bu proje için ayrılan para miktarını azaltma konusunda endişeli.
- So who can understand Parliament's vote in favour of it today?
- Parlamento'nun bugün bu proje lehinde oy kullanmasını kim anlayabilir?
- I understand that that does in fact happen.
- Anladığım kadarıyla bu gerçekten de oluyor.
- Given the sensitive nature of the issue, I can understand that this takes time.
- Konunun hassasiyeti göz önüne alındığında, bunun zaman almasını anlayabiliyorum.
- I understand the havoc it wreaked for so many individuals and communities in North Yorkshire and elsewhere.
- Kuzey Yorkshire'da ve başka yerlerde pek çok birey ve topluluk için yarattığı tahribatı anlıyorum.
- I do not speak Catalan but I can understand it, which is something at least.
- Katalanca konuşamıyorum ama anlayabiliyorum, bu da en azından bir şeydir.
- I believe the federal government understands that and indeed the minister of justice has also condemned the verdict.
- Federal hükümetin bunu anladığına inanıyorum ve gerçekten de adalet bakanı da kararı kınadı.
- We do not understand that here, and nor does the public.
- Bunu biz de anlamıyoruz, kamuoyu da anlamıyor.
- I just cannot understand that.
- Ben bunu anlayamıyorum.
- Yet, we had been led to understand that the European labour market was already functioning.
- Oysa biz Avrupa işgücü piyasasının zaten işlediğini anlamaya yönlendirilmiştik.
- I understand the strategy of the rapporteur in relation to Afghanistan.
- Raportörün Afganistan ile ilgili stratejisini anlıyorum.
- She will therefore understand that for these reasons I cannot answer the questions she has just asked.
- Dolayısıyla, bu nedenlerden dolayı az önce sorduğu sorulara cevap veremeyeceğimi anlayacaktır.
- The proposal we have submitted can be understood only in this light.
- Sunduğumuz teklif ancak bu ışık altında anlaşılabilir.
- I just do not understand this.
- Ben bunu anlamıyorum.
- However, the Commission understands why the focus of Parliament's attention in this debate is on Kazakhstan.
- Ancak Komisyon, bu tartışmada Parlamento'nun dikkatinin neden Kazakistan üzerinde yoğunlaştığını anlamaktadır.
- Already I understand four states, Ireland, Denmark, Sweden and Netherlands have given such an indication.
- Halihazırda dört devletin, İrlanda, Danimarka, İsveç ve Hollanda'nın böyle bir işaret verdiğini anlıyorum.
- I totally fail to understand why the Commission refuses to include ecological objectives.
- Komisyonun neden ekolojik hedefleri dahil etmeyi reddettiğini anlayamıyorum.
- So who can understand Parliament's vote in favour of it today?
- Peki Parlamentonun bugün bu tasarı lehinde oy kullanmasını kim anlayabilir?
- They understand our need to air concerns when they arise and when they are brought to us.
- Endişelerimiz ortaya çıktığında ve bize iletildiğinde bunları dile getirme ihtiyacımızı anlıyorlar.
- I now understand what Tony Blair means by Labour leading in Europe.
- Tony Blair'in İşçi Partisi'nin Avrupa'da liderlik yapmasından ne kastettiğini şimdi anlıyorum.
- They were passed unanimously without any votes against, which I understand may be a rare if not unique event.
- Karşı oy olmaksızın oybirliğiyle kabul edildiler ki bunun nadir görülen bir olay olduğunu anlıyorum.
- The proposal we have submitted can be understood only in this light.
- Sunduğumuz teklif ancak bu şekilde anlaşılabilir.
- The report helps us to understand the devastating impact of this on the developing countries.
- Rapor, bunun gelişmekte olan ülkeler üzerindeki yıkıcı etkisini anlamamıza yardımcı oluyor.
- Our colleagues cannot understand why we are so difficult to work with.
- Meslektaşlarımız birlikte çalışmanın neden bu kadar zor olduğunu anlayamıyorlar.
- Slightly older children can appreciate the differences but not understand the purpose of the advertising.
- Biraz daha büyük çocuklar farklılıkları takdir edebilir ancak reklamın amacını anlayamazlar.
- Therefore, you must understand the position of the private landowners.
- Bu nedenle özel arazi sahiplerinin konumunu anlamalısınız.
- The public at large does not understand the tactical manoeuvring behind these battles.
- Kamuoyu bu savaşların arkasındaki taktiksel manevraları anlamamaktadır.
- I understand that off-road vehicles account for about 8.5% of the diesel vehicles in the European Union.
- Anladığım kadarıyla arazi araçları Avrupa Birliği'ndeki dizel araçların yaklaşık %8.5'ini oluşturuyor.
- Those views will, I understand, achieve some publicity in the press in the UK tomorrow.
- Anladığım kadarıyla bu görüşler yarın Birleşik Krallık basınında yer bulacak.
- The EIB has understood the criticism, and significant changes have taken place.
- AYB eleştirileri anlamış ve önemli değişiklikler gerçekleştirmiştir.
- I am sure you will understand that I could not be with you.
- Sizinle birlikte olamadığımı anlayacağınızdan eminim.
- It is about writing in clear, jargon-free language that ordinary people can understand.
- Sıradan insanların anlayabileceği açık, jargonsuz bir dille yazmakla ilgilidir.
- On balance, this is the way towards more competition as the consumer understands it.
- Dengeli bir şekilde bakıldığında, tüketicinin anladığı şekliyle daha fazla rekabete giden yol budur.
- In the light of this, I also understand the desire to put compliance with the Directive back to 2008.
- Bunun ışığında Direktif'e uyumun 2008 yılına çekilmesi arzusunu da anlıyorum.
- I therefore do not understand why we are being accused of racism.
- Bu nedenle neden ırkçılıkla suçlandığımızı anlamıyorum.
- I understand the reasons for your request.
- Talebinizin nedenlerini anlıyorum.
- I understand that Amendment No 22 should be some sort of compromise.
- Anladığım kadarıyla 22 No'lu Değişiklik bir tür uzlaşma olmalı.
- Not one citizen will understand why the remittance of euros from one country to another involves such high costs.
- Hiçbir vatandaş, bir ülkeden diğerine avro havalesinin neden bu kadar yüksek maliyetler içerdiğini anlamayacaktır.
- I understand, however, the point made by the Member.
- Bununla birlikte, Üyenin değindiği noktayı anlıyorum.
- I understood that we could not be arrested in such circumstances.
- Böyle bir durumda tutuklanamayacağımızı anlamıştım.
- He nevertheless seems to understand that the framework of the United Nations is difficult to circumvent.
- Yine de Birleşmiş Milletler çerçevesinin aşılmasının zor olduğunu anlamış görünüyor.
- I can understand it, above all, when I hear you speak.
- Her şeyden önce sizin konuşmanızı duyduğumda bunu anlayabiliyorum.
- Personally, I do not understand this and I would hope that we are a little more reasonable in the future.
- Kişisel olarak bunu anlamıyorum ve gelecekte biraz daha makul olacağımızı umuyorum.
- Finally, I understand that the method of open coordination does not function entirely satisfactorily.
- Son olarak, açık koordinasyon yönteminin tamamen tatmin edici bir şekilde işlemediğini anlıyorum.
- I fully understand and appreciate that.
- Bunu tamamen anlıyor ve takdir ediyorum.
- As for top-level sport, we first need to understand the issues involved.
- Üst düzey spora gelince, öncelikle ilgili konuları anlamamız gerekiyor.
- I understand the differences in approach between the Member States.
- Üye Devletler arasındaki yaklaşım farklılıklarını anlıyorum.
- The word 'suuritehoinen' would lead the reader to understand that the directive only applied to large installations.
- Suuritehoinen' kelimesi okuyucunun bu direktifin sadece büyük tesisler için geçerli olduğunu anlamasına yol açabilir.
- However, in this case it would have been quite legitimate and I fully understand that.
- Ancak bu durumda bu oldukça meşru olurdu ve ben bunu tamamen anlıyorum.
- You will understand that I refer purely to the public health aspect of the problem.
- Sorunun sadece halk sağlığı boyutuna değindiğimi anlayacaksınız.
- I point this out so that they can understand the connections.
- Bağlantıları anlayabilmeleri için buna dikkat çekiyorum.
- At times we Europeans do not understand the effects that 11 September had on the people of the United States.
- Biz Avrupalılar zaman zaman 11 Eylül'ün ABD halkı üzerindeki etkilerini anlamıyoruz.
- The guidelines set out by the Commission were not always understood in the regions.
- Komisyon tarafından belirlenen kılavuz ilkeler bölgelerde her zaman anlaşılamamıştır.
- Of course I understand that this is necessary for beef to prevent the spread of BSE.
- Elbette bunun deli dana hastalığının biftekten yayılmasının önlenmesi için gerekli olduğunu anlıyorum.
- This is, in my view, how we must understand it.
- Benim görüşüme göre olayı bu şekilde anlamalıyız.
- I understand that the Council has also signalled its agreement in principle.
- Anladığım kadarıyla Konsey de prensipte mutabık olduğunu bildirmiştir.
- We have to understand what this means and how it is going to be controlled.
- Bunun ne anlama geldiğini ve nasıl kontrol edileceğini anlamak zorundayız.
- The Commission stated in this communiqué that it understands that closure will take place by no later than 2006.
- Komisyon bu tebliğde kapatma işleminin en geç 2006 yılında gerçekleşeceğini anladığını belirtmiştir.
- They must also understand the different mentalities.
- Ayrıca farklı zihniyetleri de anlamalıdırlar.
- I am sure that everyone understands this.
- Herkesin bunu anladığından eminim.
- We do not understand how your preventive measures can be applied to people who are treated as criminals.
- Önleyici tedbirlerinizin suçlu muamelesi gören insanlara nasıl uygulanabileceğini anlamıyoruz.
- It is a mission involving, if we have rightly understood, 500 men, including those in command.
- Eğer doğru anlamışsak, komuta kademesi de dahil olmak üzere 500 kişinin katıldığı bir görev bu.
- They have to understand that when we in Europe want to say no, we will say no.
- Avrupa'da biz hayır demek istediğimizde, hayır diyeceğimizi anlamaları gerekir.
- You can consult the services to understand the Rule that you happily furnished us with several months ago.
- Birkaç ay önce bize memnuniyetle sunduğunuz Kuralı anlamak için hizmetlere başvurabilirsiniz.
- Sometimes I think I am fortunate not to understand everything.
- Bazen her şeyi anlamadığım için şanslı olduğumu düşünüyorum.
- Familiarisation with other cultures helps nations and peoples to understand each other and fosters peace.
- Diğer kültürleri tanımak ulusların ve halkların birbirlerini anlamalarına yardımcı olur ve barışı teşvik eder.
- I understand that they are relatively happy with the outcome of the amendments they tabled in this field.
- Anladığım kadarıyla bu alanda sundukları değişikliklerin sonucundan nispeten memnunlar.
- I do not know how our fellow-citizens of the EU understand your utterances on the subject.
- AB'deki yurttaşlarımızın sizin bu konudaki sözlerinizi nasıl anladıklarını bilmiyorum.
- We must bear this in mind if we are to understand the significance, today, of an organisation, such as, the WTO.
- Bugün DTÖ gibi bir kuruluşun önemini anlamak istiyorsak bunu aklımızda tutmalıyız.
- We cannot understand why we cannot be observers at that process.
- Bu süreçte neden gözlemci olamadığımızı anlayamıyoruz.
- I fail to understand which religions they wish to cite as being of value.
- Hangi dinlerin değerli olduğunu belirtmek istediklerini anlamakta güçlük çekiyorum.
- I understand the agreement is already applied on a de facto basis.
- Anladığım kadarıyla bu anlaşma halihazırda fiili olarak uygulanmaktadır.
- I do, though, understand that the concerns of civil society are having a greater influence on the administration.
- Yine de sivil toplumun endişelerinin yönetim üzerinde daha büyük bir etkiye sahip olduğunu anlıyorum.
- I understand that people are against the American system, but we have never proposed it.
- İnsanların Amerikan sistemine karşı olduklarını anlıyorum, ancak biz bunu hiçbir zaman önermedik.
- In this regard the Council has reached a decision, but not understood its significance.
- Bu bağlamda Konsey bir karara varmış, ancak bunun önemini anlamamıştır.
- Listening to them, I now understand the concept of the big lie.
- Onları dinlerken, şimdi büyük yalan kavramını anlıyorum.
- I will check this with all the political groups but, as I understand it, there is no problem.
- Bu konuyu tüm siyasi gruplarla görüşeceğim ancak anladığım kadarıyla bir sorun yok.
- People do not understand this, neither do they want or accept this.
- İnsanlar bunu anlamıyor, istemiyor, kabul da etmiyor.
- The Bureau, as I understand it, postponed that debate.
- Anladığım kadarıyla Başkanlık Divanı bu tartışmayı erteledi.
- I understand that they have been some five years in their gestation.
- Anladığım kadarıyla beş yıllık bir hazırlık süreci geçirmişler.
- We must understand that they are ordinary people from ordinary backgrounds who come together in the works councils.
- Onların çalışma konseylerinde bir araya gelen sıradan geçmişlere sahip sıradan insanlar olduğunu anlamalıyız.
- I understand that it will have her urgent attention.
- Anladığım kadarıyla bu konu onun acil ilgisini çekecek.
- Yet, we had been led to understand that the European labour market was already functioning.
- Oysa biz, Avrupa işgücü piyasasının zaten işlemekte olduğunu anlamaya yönlendirilmiştik.
- Those who dream of advancing without any difficulties through landscapes in bloom fail to understand the matter.
- Çiçek açmış manzaralar üzerinden hiç zorlanmadan ilerlemeyi hayal edenler meseleyi anlayamıyorlar.
- I understand from your reply that talks are in fact under way between the United States and the European Union.
- Cevabınızdan anladığım kadarıyla Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği arasında görüşmeler devam ediyor.
- It is of the essence that everyone should understand what is at issue here.
- Herkesin burada neyin söz konusu olduğunu anlaması çok önemlidir.
- If you spoke Greek you would understand what I am about to say.
- Yunanca bilseydiniz ne söylemek üzere olduğumu anlardınız.
- I fully understand the concerns of Parliament regarding exports for recycling.
- Parlamento'nun geri dönüşüm için ihracat konusundaki endişelerini tamamen anlıyorum.
- I do not, therefore, understand this strategy.
- Bu nedenle, bu stratejiyi anlamıyorum.
- We fully understand your situation and this will be noted in the Minutes.
- Durumunuzu tamamen anlıyoruz ve bu durum tutanaklarda belirtilecektir.
- I understand that was what the money was actually used for.
- Paranın aslında bunun için kullanıldığını anlıyorum.
- I also understand there is some anxiety about the new forms of regulation proposed in the White Paper.
- Beyaz Kitap'ta önerilen yeni düzenleme biçimleri konusunda bazı endişeler olduğunu da anlıyorum.
- I do not understand those who say that we should not have G8 meetings.
- G8 toplantılarını yapmamamız gerektiğini söyleyenleri anlamıyorum.
- You will understand why the Committee on Agriculture and Rural Development voted for this proposal unanimously.
- Tarım ve Kırsal Kalkınma Komitesi'nin bu öneriyi neden oybirliğiyle kabul ettiğini anlayacaksınız.
- I understand what the Members are saying in wanting to foster occupational training.
- Mesleki eğitimi teşvik etmek isteyen Üyelerin ne demek istediğini anlıyorum.
- The new Member States understand solidarity quite differently.
- Yeni Üye Devletler dayanışmayı oldukça farklı anlıyorlar.
- Listening to them I now understand the concept of the big lie.
- Onları dinlerken şimdi büyük yalan kavramını anlıyorum.
- We must understand that link and we must start doing something about it.
- Bu bağlantıyı anlamalı ve bu konuda bir şeyler yapmaya başlamalıyız.
- To be honest, I do not understand that either.
- Dürüst olmak gerekirse, ben de bunu anlamıyorum.
- However, we also understand that the two species at most serious risk of collapse are cod and northern hake.
- Bununla birlikte, en ciddi çöküş riski altında olan iki türün morina ve kuzey berlam balığı olduğunu da anlıyoruz.
- Public opinion cannot understand this and furthermore Europe has serious responsibilities here.
- Kamuoyu bunu anlayamaz ve ayrıca Avrupa'nın burada ciddi sorumlulukları vardır.
- We understand Israel's longing for security.
- İsrail'in güvenlik özlemini anlıyoruz.
- Nobody understands this, and neither do they understand why President Bush is offering evidence now, two months later.
- Kimse bunu anlamıyor ve Başkan Bush'un neden iki ay sonra şimdi kanıt sunduğunu da anlamıyorlar.
- It is important that we understand each other and work together, for our common European future is at stake.
- Birbirimizi anlamamız ve birlikte çalışmamız önemli çünkü ortak Avrupa geleceğimiz söz konusu.
- I do not properly understand how this has happened.
- Bunun nasıl olduğunu tam olarak anlayamıyorum.
- Please understand that we will thus abstain on paragraphs 5 and 6.
- Bu nedenle 5. ve 6. paragraflarda çekimser kalacağımızı lütfen anlayın.
- I believe we ought to understand their emotion and their anger.
- Onların duygularını ve öfkelerini anlamamız gerektiğine inanıyorum.
- Please allow me to say that we Spaniards fully understand the suffering of the victims.
- Lütfen biz İspanyolların kurbanların acılarını tamamen anladığımızı söylememe izin verin.
- I understand quite a lot of Spanish but not everything.
- İspanyolcanın çoğunu anlıyorum ama her şeyini değil.
- So who can understand Parliament's vote in favour of it today?
- Peki Parlamento'nun bugün bu tasarı lehinde oy kullanmasını kim anlayabiliyor?
- No one understands the operating rules of this labyrinthine system any more.
- Bu labirent gibi sistemin işleyiş kurallarını artık kimse anlamıyor.
- One Member State did not report at all last year, although I understand it has subsequently done so.
- Bir Üye Devlet geçen yıl hiç rapor vermedi ancak anladığım kadarıyla daha sonra bunu yaptı.
- I am given to understand that it still stands even after the compromise with the Council.
- Konsey ile varılan uzlaşmadan sonra bile hala geçerli olduğunu anlıyorum.
- We naturally attempt to receive answers here in plenary and we fail to understand what criterion is used.
- Doğal olarak burada genel kurulda cevap almaya çalışıyoruz ve hangi kriterin kullanıldığını anlayamıyoruz.
- We can all, therefore, understand its importance.
- Dolayısıyla hepimiz bunun önemini anlayabiliriz.
- I cannot understand the naivety of many of the tabled amendments.
- Sunulan değişiklik önergelerinin birçoğunun naifliğini anlayamıyorum.
- This is the most efficient way of reducing CO2 and I do not therefore understand the GUE Group.
- CO2 azaltımının en etkili yolu budur ve bu nedenle GUE Grubunu anlamıyorum.
- Mr Ribeiro e Castro, I fully understand the request made by the chair of your delegation.
- Sayın Ribeiro e Castro, delegasyonunuzun başkanı tarafından yapılan talebi tamamen anlıyorum.
- I understand that the PPE-DE is opposed to that amendment.
- Anladığım kadarıyla PPE-DE bu değişikliğe karşı çıkıyor.
- I understand that it was handed over here just an hour ago.
- Anladığım kadarıyla bir saat önce buraya teslim edilmiş.
- That is a fantastic project, and people understand it and support it.
- Bu harika bir proje ve insanlar bunu anlıyor ve destekliyor.
- That cannot be the intention, if I have understood everyone correctly.
- Eğer herkesi doğru anladıysam, niyet bu olamaz.
- That is a principle that we uphold and it is one that is understood by Member States.
- Bu bizim savunduğumuz ve Üye Devletler tarafından da anlaşılan bir ilkedir.
- You will understand that we are keen to keep this text.
- Bu metni muhafaza etmek istediğimizi anlayacaksınız.
- If we are not aware of these four conflicts then we cannot understand what is happening.
- Eğer bu dört çatışmanın farkında değilsek o zaman neler olduğunu anlayamayız.
- We cannot understand the Commission's readiness to propose only the minimum possible.
- Komisyon'un sadece mümkün olan en azını önermeye hazır olmasını anlayamıyoruz.
- I understand the argument of mutual recognition, but one has to be very careful when using it.
- Karşılıklı tanıma argümanını anlıyorum, ancak bunu kullanırken çok dikkatli olmak gerekiyor.
- What did we understand by 'the spirit of the Convention'?
- "Sözleşme'nin ruhu"ndan ne anlıyoruz?
- Ground zero for online marketing is to understand what's happening on your website.
- Çevrimiçi pazarlamanın başlangıç noktası, web sitenizde neler olduğunu anlamaktır.
- I don't understand why we fell apart after being friends forever.
- Sonsuza kadar arkadaş olacağız derken neden ayrı düştüğümüzü anlamıyorum.
- Many people just don't understand why this has happened to them.
- Birçok insan bunun neden başlarına geldiğini anlamıyor.
- Give me your hand, we understand one another.
- Bana elini ver, birbirimizi anlıyoruz.
- We all now know and understand one another better.
- Artık hepimiz birbirimizi daha iyi tanıyor ve anlıyoruz.
- I don't understand people who eat breakfast for dinner.
- Ben akşam yemeğinde kahvaltı öğünü yiyenleri anlamıyorum.
- Google is in a unique position to truly understand what people want.
- Google, insanların ne istediğini gerçekten anlayabilecek eşsiz bir konumdadır.
- I know it's hard to understand, even for grown-ups.
- Yetişkinler için bile bunu anlamanın güç olduğunu biliyorum.
- Probably not, because everyone understands what is at stake.
- Muhtemelen hayır, çünkü herkes neyin tehlikede olduğunu anlıyor.
- I just said I could understand why people would want to.
- Sadece insanların neden bunu istediğini anlayabildiğimi söyledim.
- I know it's hard to understand, even for grown-ups.
- Bunu anlamak güç, biliyorum, büyükler için bile.
- The invention of printing formerly enabled people to understand one another.
- Matbaanın icadı eskiden insanların birbirini anlamasını sağlıyordu.
- I know it's hard to understand, even for grown-ups.
- Yetişkinler için bile anlamanın zor olduğunu biliyorum.
- I can not understand why all these people stay silent.
- Bütün bu insanların neden sessiz kaldığını anlayamıyorum.
- I still don't understand it why they hate us so much.
- Bizden neden bu kadar nefret ettiklerini hala anlamıyorum.
- I don't understand people who eat breakfast for dinner.
- Kahvaltıyı akşam yemeğinde yiyenleri anlamıyorum.
- Like you, I do not understand what these kids want.
- Senin gibi ben de bu çocukların ne istediğini anlamıyorum.
- It is therefore critical to understand how people want to work.
- Bu nedenle insanların nasıl çalışmak istediğini anlamak çok önemli.
- Ground zero for online marketing is to understand what's happening on your website.
- Online pazarlama için çıkış noktası, web sitenizde neler olduğunu anlamaktır.
- I don't understand why my wife doesn't like baseball films.
- Karım beysbol filmlerini niye sevmez, anlamış değilim.
- It's getting your customers and prospects to understand and know you.
- Müşterilerinizin ve potansiyel müşterilerinizin sizi anlamasını ve tanımasını sağlamaktır.
- Once you join a network, you can check out the listing of members and look for people you understand.
- Bir ağa katıldığınızda, üyelerin listesine göz atabilir ve anladığınız kişileri arayabilirsiniz.
- I don't understand why they allow it in a place like this.
- Böyle bir yerde buna neden izin verdiklerini anlamıyorum.
- Ground zero for online marketing is to understand what's happening on your website.
- İnternet pazarlamacılığı için başlangıç noktası, internet sitenizde neler olup bittiğini anlamaktır.
- The difference between want and need is one not many people understand.
- İstek ve ihtiyaç arasındaki fark pek çok insanın anlayamadığı bir farktır.
- I understand that these may be essential things to you.
- Anladığım kadarıyla bunlar sizin için çok önemli şeyler olabilir.
- I never understood why he left me here after my mother died.
- Annem öldükten sonra beni neden burada bıraktığını hiç anlamadım.
- No one expects you to understand everything at the first time.
- Kimse sizden her şeyi ilk seferde anlamanızı beklemiyor.
- I don't understand how you knew this was here.
- Bunun burada olduğunu nasıl bildiğinizi anlamıyorum.
- I don't understand how things could fall apart so fast.
- Her şeyin nasıl bu kadar çabuk bozulabildiğini anlamıyorum.
- So it is very important to understand the investment vehicle before you trade it.
- Bu nedenle yatırım aracını işlem yapmadan önce anlamak çok önemlidir.
- I don't understand how things could fall apart so fast.
- İşlerin nasıl bu kadar hızlı bozulabildiğini anlamıyorum.
- I didn't need to understand French to know that they were angry.
- Kızgın olduklarını bilmek için Fransızcayı anlamama gerek yoktu.
- So check the technique first, understand it and memorise it.
- Bu yüzden önce tekniği kontrol edin, anlayın ve ezberleyin.
- I don't understand why my wife doesn't like baseball films.
- Karımın beyzbol filmlerini neden sevmediğini anlamıyorum.
- It was hard to understand what the animal wanted.
- Hayvanın ne istediğini anlamak zordu.
- Whatever Simon showed him, he understood at once, and after three days, he worked as if he had sewn boots all his life.
- Simon ona ne gösterdiyse anında anladı ve üç gün sonra sanki bütün hayatı boyunca çizme dikmiş gibi çalıştı.
- So check the technique first, understand it and memorise it.
- O yüzden önce tekniği kontrol edin, anlayın ve ezberleyin.
- First, we must know and understand your customer.
- Öncelikle müşterinizi tanımamız ve anlamamız gerekiyor.
- I don't understand why they allow it in a place like this.
- Böyle bir yerde buna neden izin veriyorlar anlamıyorum.
- Many do not understand the difference between climate and weather.
- Birçoğu iklim ve hava durumu arasındaki farkı anlamıyor.
- Because I know that, I tried so hard to understand you.
- Çünkü biliyorum ki, sizi anlamak için çok uğraştım.
- Google is in a unique position to truly understand what people want.
- Google, insanların ne istediğini gerçekten anlamak için eşsiz bir konumda.
- We could all use a bit more desire to understand one another.
- Birbirimizi anlamak için hepimiz biraz daha istekli olabiliriz.
- I don't understand how things could fall apart so fast.
- Her şey nasıl bu kadar çabuk kontrolden çıkar anlamıyorum.
- I don't understand people who eat breakfast for dinner.
- Akşam yemeğinde kahvaltı eden insanları anlamıyorum.
- It's easy to understand why - because readers are people.
- Bunun nedenini anlamak kolaydır, çünkü okuyucular insandır.
- I never understood why he left me here after my mother died.
- Annem öldükten sonra beni niçin buraya bıraktığını hiç anlamadım.
- Many people just don't understand why this has happened to them.
- Pek çok insan bunun neden başlarına geldiğini anlamıyor.
- I don't understand how you knew this was here.
- Bunun burada olduğunu nereden bildiğini anlamadım.
- I don't understand why people aren't taking this product.
- İnsanların bu ürünü neden almadığını anlamıyorum.
- So it is very important to understand the investment vehicle before you trade it.
- Bu nedenle, işlem yapmadan önce yatırım aracını anlamak çok önemlidir.
- Many do not understand the difference between climate and weather.
- Çoğu insan iklim ve hava durumu arasındaki farkı anlamıyor.
- Because I know that, I tried so hard to understand you.
- Çünkü şunu biliyorum ki, seni anlamak için çok çabaladım.
- I don't understand how you knew this was here.
- Bunun burada olduğunu nasıl bildiğini anlamıyorum.
- I still don't understand it why they hate us so much.
- Bizden niye bu kadar nefret ettiklerini hâlâ anlamış değilim.
- Like you, I do not understand what these kids want.
- Ben de sizin gibi bu çocukların ne istediğini anlamıyorum.
- Then we'll start to really understand one another.
- O zaman birbirimizi gerçekten anlamaya başlayacağız.
- It is therefore critical to understand how people want to work.
- Bu nedenle insanların nasıl çalışmak istediklerini anlamak çok önemlidir.
- Then we'll start to really understand one another.
- O zaman gerçekten birbirimizi anlamaya başlayacağız.
- It is therefore critical to understand how people want to work.
- Bu nedenle insanların nasıl çalışmak istediklerini anlamak kritik öneme sahiptir.
- Doing this brings you closer together and helps you understand one another more deeply.
- Bunu yapmak sizi birbirinize yaklaştırır ve birbirinizi daha derinden anlamanıza yardımcı olur.
- Like you, I do not understand what these kids want.
- Sizin gibi ben de bu çocukların ne istediğini anlamıyorum.
- I don't understand why people aren't taking this product.
- İnsanların bu ürünü neden almadıklarını anlamıyorum.
- I don't understand why they allow it in a place like this.
- Böyle bir yerde buna nasıl müsaade ediyorlar anlamıyorum.
- I can not understand why all these people stay silent.
- Bütün bu insanların neden sessiz kaldıklarını anlayamıyorum.
- I don't understand why you had to check out so early.
- Neden bu kadar ayrılmak zorunda olduğunu anlamıyorum.
- Blessed is the Human Being who has understood this message as personal for themselves, not about the cosmos.
- Ne mutlu bu mesajı kozmosla ilgili değil, kendileri için kişisel olarak anlayan İnsan Varlığına.
- I understand you wish to contact your husband.
- Kocanızla iletişim kurmayı istemenizi anlıyorum.
- I can't understand your language.
- Senin dilini anlayamıyorum.
- You understand that, don't you?
- Onu anlıyorsun, değil mi?
- I know it's going to be hard for you to understand.
- Bunu anlamanın senin için zor olacağını biliyorum.
- You probably don't understand a word I'm saying today.
- Muhtemelen bugün söylediğim tek kelimeyi bile anlamıyorsun.
- I don't believe she would understand.
- Onun anlayacağına inanmıyorum.
- Suddenly I understood what they had done.
- Birden onların ne yaptığını anladım.
- I think they'll understand.
- Onların anlayacaklarını düşünüyorum.
- Do you understand us?
- Sen bizi anlıyor musun?
- Only a few people understood me.
- Sadece birkaç kişi beni anladı.
- Do you understand the difference?
- Aradaki farkı anlıyor musun?
- He doesn't understand sarcasm.
- O, iğnelemeyi anlamaz.
- He understands her problems more or less.
- Onun sorunlarını az çok anlıyor.
- It's easy to understand why people trust Tom.
- İnsanların Tom'a neden güvendiğini anlamak kolay.
- I don't understand what you're asking me to do.
- Benden ne yapmamı istediğini anlamıyorum.
- We understand the impulse.
- Bu dürtüyü anlıyoruz.
- The more I think, the less I understand.
- Ne kadar çok düşünürsem o kadar az anlarım.
- I think Tom didn't understand what you meant.
- Sanırım Tom ne demek istediğini anlamadı.
- Tom didn't know that Mary could understand French.
- Tom, Mary'nin Fransızca anlayabildiğini bilmiyordu.
- It's easy to understand why people don't like Tom.
- İnsanların Tom'dan neden hoşlanmadığını anlamak kolay.
- Tom doesn't understand French at all.
- Tom Fransızcayı hiç anlamıyor.
- I don't understand the purpose of this project.
- Bu projenin amacını anlamıyorum.
- The older I become, the less I understand.
- Yaşlandıkça daha az anlıyorum.
- He doesn't understand you.
- Seni anlamıyor.
- Tom didn't understand Mary's reasoning.
- Tom Mary'nin muhakemesini anlamadı.
- Tom doesn't understand what you want him to do.
- Tom ondan ne yapmasını istediğini anlamıyor.
- I wish I could understand what you're saying.
- Keşke ne dediğini anlayabilseydim.
- Tom said something in French that I couldn't understand.
- Tom, benim anlayamadığım Fransızca bir şey söyledi.
- It's easy to understand why Tom doesn't like Mary.
- Tom'un neden Mary'yi sevmediğini anlamak kolay.
- Tom understands your position.
- Tom senin durumunu anlıyor.
- Tom doesn't understand Mary's reluctance to go out with his brother.
- Tom, Mary'nin kardeşiyle çıkma konusundaki isteksizliğini anlamıyor.
- I wanted to help Tom understand what Mary was trying to tell him.
- Mary'nin ona ne söylemeye çalıştığını Tom'un anlamasına yardım etmek istedim.
- Tom and Mary understood each other.
- Tom ve Mary birbirlerini anlıyorlardı.
- He understands physics.
- Fizikten anlıyor.
- I didn't really understand what was happening.
- Neler olduğunu gerçekten anlamadım.
- Maybe someday you'll understand that.
- Belki bir gün bunu anlarsın.
- I didn't understand the question.
- Soruyu anlamadım.
- We don't understand anything.
- Hiçbir şey anlamıyoruz.
- I now understand that the woman I thought was a nurse is a doctor.
- Hemşire sandığım kadının doktor olduğunu şimdi anlıyorum.
- Tom didn't understand Mary.
- Tom Mary'yi anlamadı.
- Most people understand this.
- Çoğu insan bunu anlıyor.
- They do not understand.
- Onlar anlamıyor.
- I don't understand why you hang out with Tom all the time.
- Ben de neden sürekli Tom'la takıldığını anlamıyorum.
- I understand how to solve the problem.
- Sorunu nasıl çözeceğimi anlıyorum.
- It's essential that you understand the situation.
- Durumu anlamanız çok önemli.
- I still don't understand exactly what Tom wants us to do.
- Tom'un bizden tam olarak ne yapmamızı istediğini hâlâ anlamış değilim.
- We understand the necessity of studying.
- Çalışmanın gerekliliğini anlıyoruz.
- I don't understand where I went wrong.
- Nerede yanlış yaptığımı anlamıyorum.
- I'm beginning to no longer understand you.
- Artık seni anlamamaya başlıyorum.
- Tom didn't understand what was going on.
- Tom ne olduğunu anlamadı.
- I understand how you felt.
- Nasıl hissettiğinizi anlıyorum.
- I almost understood it all.
- Neredeyse her şeyi anladım.
- I really didn't understand it.
- Gerçekten anlamadım.
- I fail to understand what the problem is.
- Sorunun ne olduğunu anlamıyorum.
- I don't think I understand.
- Anladığımı sanmıyorum.
- Fadil understands Arabic.
- Fadıl Arapça anlıyor.
- I don't understand what you are talking about.
- Neden bahsettiğinizi anlamıyorum.
- I understand that Tom is on a tight schedule, but I'd really appreciate it if I could get an appointment with him.
- Tom'un programının sıkışık olmasını anlıyorum ama ondan bir randevu alabilirsem çok memnun olurum.
- I think Tom wouldn't understand that.
- Sanırım Tom onu anlamadı.
- At first, I couldn't understand anything.
- İlk başta hiçbir şey anlayamadım.
- I thought I'd understand it once you explained it to me.
- Sen bana açıkladığında anlayacağımı düşünmüştüm.
- I hope you understand that.
- Bunu anladığını umuyorum.
- It's really hard to understand you.
- Seni anlamak gerçekten zor.
- I, too, didn't understand anything.
- Ben de hiçbir şey anlamadım.
- Do you still not understand?
- Hâlâ anlamıyor musun?
- I understand that Tom is leaving Boston tonight.
- Anladığım kadarıyla Tom bu gece Boston'dan ayrılıyor.
- Since their conversation was in French, I couldn't understand a word.
- Onların konuşması Fransızca olduğu için bir kelime anlamadım.
- If you can understand this sentence then you need to have sex with someone.
- Eğer bu cümleyi anlayabiliyorsan, biriyle seks yapmalısın.
- I do hope you understand.
- Ben anladığını umuyorum.
- Tom and Mary couldn't make themselves understood in French.
- Tom ve Mary Fransızca anlaşamadılar.
- I would like you to understand.
- Anlamanı isterim.
- I can understand Italian, but I can't speak it.
- İtalyancayı anlayabilirim ama konuşamam.
- Tom didn't understand a word Mary said.
- Tom, Mary'nin söylediği tek bir kelimeyi bile anlamadı.
- Tom didn't seem to understand what was happening.
- Tom ne olduğunu anlıyor gibi görünmüyordu.
- I don't understand a word.
- Tek kelime anlamıyorum.
- I'm still not sure I understand.
- Ben hâlâ anladığıma emin değilim.
- Tom doesn't understand why Mary behaves the way she does.
- Tom, Mary'nin neden böyle davrandığını anlamıyor.
- I can understand Polish, but I can't speak it.
- Lehçe anlayabiliyorum ama konuşamıyorum.
- There's something I still don't understand.
- Hala anlamadığım bir şey var.
- I understand the consequences.
- Ben sonuçları anlıyorum.
- I understand how angry Tom must feel.
- Tom'un ne kadar kızgın hissettiğini anlıyorum.
- Excuse me, I didn't understand you.
- Affedersiniz, sizi anlamadım.
- Violence is the only language they understand.
- Şiddet onların anladıkları tek dildir.
- I couldn't understand her accent.
- Ben onun aksanını anlayamadım.
- I can't understand his obsession with baseball.
- Beyzbola olan takıntısını anlayamıyorum.
- I understand, but I cannot agree.
- Anlıyorum ama katılamıyorum.
- The dog barked as if it understood what I'd said.
- Köpek sanki ne dediğimi anlamış gibi havladı.
- Tom wondered if Mary understood what she was reading.
- Tom, Mary'nin ne okuduğunu anlayıp anlamadığını merak etti.
- I don't quite understand that either.
- Ben de tam olarak anlayamadım.
- I don't quite understand.
- Tam olarak anlamıyorum.
- I don't understand the purpose of your question.
- Senin sorunun amacını anlamıyorum.
- I don't quite understand what you are saying.
- Ne dediğini tam olarak anlamıyorum.
- Tom sometimes doesn't seem to understand what I'm saying.
- Tom bazen ne dediğimi anlamıyor gibi görünüyor.
- I wish Tom understood me.
- Keşke Tom beni anlasaydı.
- Tom can understand French.
- Tom Fransızca anlayabiliyor.
- I'm sorry, but I don't understand.
- Üzgünüm ama anlamıyorum.
- Did Marika understand Japanese?
- Marika Japonca anladı mı?
- Raise your hand if you understand it.
- Anlayan elini kaldırsın.
- I understood the reason for this.
- Bunun nedenini anladım.
- You'll understand how terrible this accident was when you read the article.
- Makaleyi okuduğunuzda bu kazanın ne kadar korkunç olduğunu anlayacaksınız.
- I don't understand why you want to do that.
- Neden onu yapmak istediğini anlamıyorum.
- If you want to come back, I'll understand.
- Geri gelmek istersen, anlarım.
- Tom pretended not to understand what Mary was trying to tell him.
- Tom Mary'nin ona söylemeye çalıştığı şeyi anlamıyor gibi davrandı.
- Layla was the only person who understood Sami and cared for him.
- Layla, Sami'yi anlayan ve onunla ilgilenen tek kişiydi.
- It's hard for me to understand French when it's spoken quickly.
- Hızlı konuşulduğunda Fransızcayı anlamak benim için zor oluyor.
- I understand the concept.
- Ben kavramı anlıyorum.
- At this time, you don't need to understand everything.
- Şu anda her şeyi anlamana gerek yok.
- I wasn't able to understand what Tom was trying to say.
- Tom'un ne söylemeye çalıştığını anlayamadım.
- People usually don't like what they can't understand.
- İnsanlar genellikle anlayamadıkları şeyleri sevmezler.
- I think you haven't understood the question.
- Sanırım soruyu anlamadınız.
- How could I expect you to understand?
- Anlamanı nasıl bekleyebilirim?
- I understand you had an interesting day.
- Anladığım kadarıyla ilginç bir gün geçirmişsin.
- I can understand Tom's annoyance.
- Tom'un sıkıntısını anlayabiliyorum.
- Sami can understand that.
- Sami bunu anlayabilir.
- I'm sure everyone understood.
- Eminim herkes anlamıştır.
- I understand your reasons.
- Gerekçelerini anlıyorum.
- The children didn't seem to understand the instructions.
- Çocuklar talimatları anlamıyor gibiydi.
- I don't understand what Tom is doing.
- Tom'un ne yaptığını anlamıyorum.
- I understand that Tom is hurt.
- Tom'un yaralı olduğunu anlıyorum.
- Do you understand your orders?
- Emirleri anlıyor musun?
- Yes, I understand.
- Evet, anlıyorum.
- Before understanding the situation clearly, he hastily gave his opinion.
- Durumu tam olarak anlamadan, aceleyle fikrini söyledi.
- I know that is difficult to understand for you.
- Bunu anlamanın senin için zor olduğunu biliyorum.
- I just don't think Tom understands it.
- Tom'un anladığını sanmıyorum.
- Tom can't understand us.
- Tom bizi anlayamıyor.
- I don't understand a word of what you're saying.
- Söylediklerinin tek kelimesini bile anlamıyorum.
- I understood almost nothing.
- Neredeyse hiçbir şey anlamadım.
- Even a child would understand this.
- Bir çocuk bile bunu anlardı.
- I'm able to understand French.
- Fransızca anlayabiliyorum.
- I don't really understand you.
- Seni gerçekten anlamıyorum.
- I don't understand your generation.
- Senin neslini anlamıyorum.
- If I told you, you wouldn't understand.
- Sana söylesem anlamazsın.
- You'll understand someday.
- Bir gün anlayacaksınız.
- You can understand that, right?
- Onu anlayabiliyorsun, değil mi?
- I understand his anger.
- Kızgınlığını anlıyorum.
- I understand what you're asking me to do, but I can't do that.
- Benden ne yapmamı istediğini anlıyorum ama bunu yapamam.
- I don't understand why you don't want to do that.
- Bunu neden yapmak istemediğini anlamıyorum.
- I can understand Romanian, but I can't speak it.
- Rumenceyi anlayabiliyorum ama konuşamıyorum.
- You understand the risks.
- Sen riskleri anlıyorsun.
- I know Tom understands.
- Tom'un anladığını biliyorum.
- I couldn't understand why Tom wanted to quit school.
- Tom'un niçin okulu bırakmak istediğini anlayamadım.
- I didn't understand Tom.
- Tom'u anlamadım.
- Is this too hard to understand?
- Bunu anlamak çok mu zor?
- That's something I don't understand.
- O anlamadığım bir şey.
- If you explain everything in medical jargon, it's impossible that everyone understands immediately.
- Her şeyi tıbbi jargonla açıklarsanız, herkesin hemen anlaması imkansızdır.
- I thought you would understand.
- Senin anlayacağını düşündüm.
- I can understand some French, but I can't really speak it.
- Biraz Fransızca anlayabiliyorum ama pek konuşamıyorum.
- Tom thinks Mary can't understand French.
- Tom, Mary'nin Fransızca anlamadığını düşünüyor.
- I don't understand what you see in Tom.
- Tom'da ne görüyorsun anlamıyorum.
- Tom may not be the only one here who understands French.
- Burada Fransızca anlayan tek kişi Tom olmayabilir.
- Tom clearly doesn't understand what we're talking about.
- Tom açıkça ne hakkında konuştuğumuzu anlamıyor.
- Do you understand French?
- Fransızca anlıyor musun?
- How do you not understand?
- Nasıl anlayamıyorsun?
- Even children can understand it.
- Çocuklar bile bunu anlayabilir.
- I did understand you.
- Seni anladım.
- I assumed that Tom understood French.
- Tom'un Fransızca anladığını sanıyordum.
- I don't understand your question.
- Sorunu anlamıyorum.
- I don't pretend to understand global warming.
- Küresel ısınmayı anlıyormuş gibi yapmıyorum.
- You're the only one who didn't understand the irony of what I said.
- Söylediklerimdeki ironiyi anlamayan tek kişi sensin.
- I'm not sure that I understand what Tom meant.
- Tom'un ne demek istediğini anladığımdan emin değilim.
- Music is a language everyone can understand.
- Müzik herkesin anlayabileceği bir dildir.
- Tom couldn't understand a single word of what Mary said.
- Tom, Mary'nin söylediklerinden tek bir kelime bile anlayamadı.
- Tom understands.
- Tom anlıyor.
- I really don't understand the plan they presented.
- Onların sunduğu planı gerçekten anlamıyorum.
- She could not understand why they fought.
- Onların niçin dövüştüklerini anlayamadı.
- I can't understand his obsession with golf.
- Onun golfe olan saplantısını anlayamıyorum.
- I understand what you say.
- Ne dediğinizi anlıyorum.
- I understand Tom has been sick.
- Tom'un hasta olduğunu anlıyorum.
- She understands you now.
- Artık seni anlıyor.
- I don't understand him sometimes.
- Bazen onu anlayamıyorum.
- I really don't understand what's up with her.
- Onun nesi olduğunu gerçekten anlamıyorum.
- I couldn't understand what was going on.
- Neler olduğunu anlayamadım.
- I'm not sure I understand what you mean.
- Ne demek istediğini anladığımdan emin değilim.
- You will never understand how I feel.
- Nasıl hissettiğimi asla anlayamayacaksın.
- Even a baby would understand it.
- Bir bebek bile anlayabilir.
- I don't believe she would understand it.
- Onun anlayacağına inanmıyorum.
- Tom says he understands how Mary feels.
- Tom Mary'nin nasıl hissettiğini anladığını söylüyor.
- Tom is likely to understand French.
- Tom muhtemelen Fransızca anlayacaktır.
- I almost understood the entire thing!
- Ben hemen hemen bütün şeyi anladım!
- Even I don't understand what I say anymore.
- Artık ben bile ne dediğimi anlamıyorum.
- I understand that it's not fair.
- Bunun adil olmadığını anlıyorum.
- Only Tom understood me, and he misunderstood me.
- Beni sadece Tom anladı ve o da yanlış anladı.
- Do you understand what I'm saying?
- Ne dediğimi anlıyor musun?
- I think Tom now understands.
- Sanırım Tom şimdi anlıyor.
- I don't understand why you want to do that.
- Bunu neden yapmak istediğini anlamıyorum.
- I don't understand why Tom doesn't like me.
- Tom'un beni neden sevmediğini anlamıyorum.
- True artists scorn nothing; they force themselves to understand instead of judging.
- Gerçek sanatçılar hiçbir şeyi küçümsemezler; kendilerini yargılamak yerine anlamaya zorlarlar.
- No one can understand your letter.
- Kimse senin mektubunu anlayamaz.
- You understand French, don't you?
- Fransızca anlarsın, değil mi?
- I wish I could understand why this is happening.
- Keşke bunların neden olduğunu anlayabilseydim.
- I don't understand the plan at all.
- Ben planı hiç anlamıyorum.
- Tom can understand Swahili.
- Tom Swahili dilini anlayabilir.
- I can't understand why Tom refused to help us.
- Tom'un neden bize yardım etmeyi reddettiğini anlayamıyorum.
- Even children can understand this book.
- Bu kitabı çocuklar bile anlayabilir.
- You seem to understand her.
- Onu anlıyor gibi görünüyorsun.
- I don't understand Tom's strategy.
- Tom'un stratejisini anlamıyorum.
- I don't understand French.
- Fransızcayı anlamıyorum.
- Tom will understand this eventually.
- Tom bunu eninde sonunda anlayacaktır.
- I still can't understand that.
- Bunu hala anlayamıyorum.
- I just can't understand this.
- Ben sadece bunu anlayamıyorum.
- You don't seem to understand their good intentions.
- Onların iyi niyetlerini anlamıyor gibisin.
- I understand the sentence, but I'm not able to translate it.
- Cümleyi anlıyorum ama tercüme edemiyorum.
- Everyone thought that Tom could understand French.
- Herkes Tom'un Fransızca anladığını sanıyordu.
- I just don't understand why people would want to live here.
- İnsanların neden burada yaşamak istediklerini anlamıyorum.
- I'm not sure that I understand exactly what you're trying to say.
- Tam olarak ne söylemeye çalıştığını anladığımdan emin değilim.
- I don't understand what you mean.
- Ne demek istediğinizi anlamıyorum.
- I don't understand why Tom brought you here.
- Tom'un niçin seni buraya getirdiğini anlamıyorum.
- Tom won't understand.
- Tom anlamayacaktır.
- Do you think Tom understands the problem?
- Sence Tom sorunu anlıyor mu?
- It was impossible to understand his questions.
- Onun sorularını anlamak imkânsızdı.
- I don't understand the way that he thinks.
- Onun konuşma tarzını anlamıyorum.
- Tom just can't understand why I'd want to stay.
- Tom neden kalmak istediğimi anlayamıyor.
- I don't understand this song.
- Bu şarkıyı anlamıyorum.
- Tom still doesn't seem to understand.
- Tom hâlâ anlamamış gibi.
- Tom doesn't understand why Mary got angry with him.
- Tom Mary'nin neden ona kızdığını anlamıyor.
- Tom understands the criticism.
- Tom eleştiriyi anlıyor.
- I understand you have a problem.
- Bir sorunun olduğunu anlıyorum.
- I don't understand this diagram.
- Bu şemayı anlamıyorum.
- I don't understand politics.
- Politikadan anlamam.
- We understand each other perfectly.
- Birbirimizi mükemmel bir şekilde anlıyoruz.
- I can not understand the psychology of adolescents.
- Gençlerin psikolojisini anlayamıyorum.
- I cannot understand what he is driving at.
- Neyi amaçladığını anlayamıyorum.
- I sort of understand.
- Anlıyorum sayılır.
- I understand everything now.
- Her şeyi şimdi anlıyorum.
- Can you understand what I'm saying?
- Ne söylediğimi anlayabiliyor musun?
- You will never understand how I feel.
- Nasıl hissettiğimi asla anlayamazsın.
- I can understand many foreign languages, but I can't speak any of them.
- Pek çok yabancı dili anlayabiliyorum ama onlardan hiçbirini konuşamıyorum.
- How hard is that to understand?
- Bunu anlamak ne kadar zor?
- Do you understand why this is a problem?
- Neden bunun bir sorun olduğunu anlıyor musun?
- Tom pretended not to understand what Mary was saying.
- Tom, Mary'nin ne dediğini anlamamış gibi davrandı.
- I don't understand how it happened.
- Onun nasıl olduğunu anlamıyorum.
- I finally understand what you were trying to tell me.
- Sonunda bana ne söylemeye çalıştığını anlıyorum.
- I understand how much you want to go to the party, but I can't let you go.
- Partiye gitmeyi ne kadar çok istediğini anlıyorum ama gitmene izin veremem.
- I'm looking for someone who understands French.
- Fransızca anlayan birini arıyorum.
- She spoke too quickly, so I couldn't understand.
- O çok hızlı konuştu, bu yüzden anlayamadım.
- I can understand why you might not want to go.
- Neden gitmek istemediğini anlayabiliyorum.
- I don't understand a word of what he's saying.
- Söylediklerinin tek kelimesini bile anlamıyorum.
- It is far from easy to understand it.
- Bunu anlamak hiç kolay değil.
- I don't understand why you believe that she's right.
- Onun haklı olduğuna neden inandığını anlamıyorum.
- In order to understand the present, one has to consider the past.
- Bugünü anlamak için geçmişe bakmak gerekir.
- I don't understand German.
- Almancayı anlamıyorum.
- I understand Japanese a little.
- Japoncayı biraz anlıyorum.
- They don't understand.
- Anlamadılar.
- I don't know if Tom understood what we were talking about or not.
- Ne hakkında konuştuğumuzu Tom'un anlayıp anlamadığını bilmiyorum.
- Mary understands Chinese.
- Mary, Çince'yi anlar.
- He didn't understand Mary's joke.
- Mary'nin şakasını anlamadı.
- I understand a bit of German.
- Ben biraz Almanca anlıyorum.
- I couldn't understand what he was saying.
- Ne dediğini anlayamadım.
- They said something about it, but I couldn't really understand them.
- Bu konuda bir şeyler söylediler ama tam olarak anlayamadım.
- I didn't understand anything.
- Hiçbir şey anlamadım.
- Does he understand Hungarian?
- Macarca anlıyor mu?
- He's too young to understand.
- O anlamak için çok genç.
- I've never understood this.
- Bunu hiçbir zaman anlamadım.
- Do you understand the difference?
- Farkı anlıyor musun?
- I didn't realize you didn't understand French.
- Fransızca anlamadığını fark etmemiştim.
- Tom nodded as if he understood what Mary was talking about.
- Tom, Mary'nin neden bahsettiğini anlamış gibi başını salladı.
- Tom knew Mary understood the problem.
- Tom Mary'nin sorunu anladığını biliyordu.
- Tom didn't understand at all.
- Tom hiç anlamadı.
- You'll understand soon.
- Yakında anlayacaksın.
- I can understand this.
- Ben bunu anlayabiliyorum.
- Tom might not understand French.
- Tom Fransızca anlamayabilir.
- I see a lot, but understand little.
- Çok şey görüyorum ama az şey anlıyorum.
- You'll understand all of this eventually.
- Sonunda tüm bunları anlayacaksınız.
- I can understand Swedish, but I can't speak it.
- İsveççe anlayabiliyorum ama konuşamıyorum.
- Tom didn't seem to understand your explanation.
- Tom açıklamanı anlamış gibi görünmüyordu.
- Tom doesn't understand any French.
- Tom hiç Fransızca anlamıyor.
- To understand recursion you first need to understand recursion.
- Özyinelemeyi anlamak için önce özyinelemeyi anlamalısın.
- I think Tom doesn't understand French.
- Bence Tom Fransızca anlamıyor.
- Since Tom was speaking in French, I couldn't understand what he was saying.
- Tom Fransızca konuştuğu için ne dediğini anlayamadım.
- You're really hard to understand.
- Seni anlamak gerçekten zor.
- She seems to understand what I say.
- O, söylediğimi anlıyor gibi görünüyor.
- Tom said he didn't understand why anybody would do that.
- Tom, birinin bunu neden yaptığını anlamadığını söyledi.
- I understand the reason.
- Sebebini anlıyorum.
- Tom doesn't understand what we're saying.
- Tom söylediğimiz şeyi anlamıyor.
- There is one thing that I don't understand.
- Anlamadığım bir şey var.
- I understand your Cantonese.
- Kantonca'nı anlıyorum.
- The more I think, the less I understand.
- Ne kadar çok düşünürsem o kadar az anlıyorum.
- You'll understand later.
- Daha sonra anlayacaksınız.
- Someone said something, but I didn't understand what it was.
- Biri bir şey söyledi ama ne olduğunu anlamadım.
- Tom isn't going to understand.
- Tom anlamayacak.
- Tom spoke so quickly that I couldn't understand what he was saying.
- Tom o kadar hızlı konuştu ki ne dediğini anlayamadım.
- You'll understand when you see it.
- Gördüğünde anlayacaksın.
- Tom didn't seem to understand my French.
- Tom benim Fransızcamı anlamıyor gibiydi.
- Tom couldn't understand why Mary wanted to stay at home.
- Tom Mary'nin neden evde kalmak istediğini anlayamadı.
- I can't understand.
- Anlayamıyorum.
- I read an academic article in that language and understood almost everything, but when I tried reading a story for beginners I understood nothing.
- Bu dilde akademik bir makale okudum ve neredeyse her şeyi anladım ancak yeni başlayanlar için bir hikaye okumayı denediğimde hiçbir şey anlamadım.
- He'll understand.
- Anlayacaktır.
- Of course, I understand.
- Elbette anlarım.
- I think I understand it.
- Sanırım anlıyorum.
- I need to understand what happened in the past.
- Geçmişte ne olduğunu anlamam gerekiyor.
- I understand your concerns but I have nothing to do about it.
- Endişelerinizi anlıyorum ama bu konuda yapacak bir şeyim yok.
- No one understands that.
- Kimse bunu anlamıyor.
- Tom doesn't understand that at all.
- Tom bunu hiç anlamıyor.
- Not everybody will be able to understand this.
- Herkes bunu anlayamayacak.
- We understand why.
- Nedenini anlıyoruz.
- Tom's French is easier to understand than Mary's.
- Tom'un Fransızcasını anlamak Mary'ninkini anlamaktan daha kolay.
- I wasn't able to understand Tom.
- Tom'u anlayamadım.
- If I were a boy, I think I could understand.
- Eğer bir oğlan çocuğu olsaydım, sanırım anlayabilirdim.
- Even though Tom explained it in detail, I'm still not sure I really understand it.
- Tom onu ayrıntılı olarak açıklamasına rağmen onu gerçekten anladığımdan hâlâ emin değilim.
- Tom didn't seem to understand the purpose of the project.
- Tom projenin amacını anlamamış gibi görünüyordu.
- I don't think Tom understands what's going on.
- Tom'un neler olduğunu anladığını sanmıyorum.
- I've never understood Tom.
- Tom'u hiç anlamadım.
- I couldn't understand it.
- Anlayamadım.
- It's very simple to understand.
- Bunu anlamak çok basit.
- Can you understand French?
- Fransızca anlayabilir misin?
- You won't understand.
- Anlamayacaksın.
- It's not hard to understand.
- Bunu anlamak zor değil.
- I feel strange today and I don't understand why.
- Bugün kendimi garip hissediyorum ve nedenini anlamıyorum.
- I'm sorry, I don't understand.
- Üzgünüm, anlamıyorum.
- I understand Welsh, but I can't speak it.
- Galce anlıyorum ama konuşamıyorum.
- I'm afraid I don't understand what you're saying.
- Ne yazık ki ne söylediğini anlamıyorum.
- Tom understands the problem.
- Tom sorunu anlıyor.
- I understand the reason for it.
- Bunun nedenini anlıyorum.
- The president of the largest country in the world doesn't understand English.
- Dünyanın en büyük ülkesinin başkanı İngilizce anlamıyor.
- You understand me best.
- Beni en iyi sen anlarsın.
- You didn't understand!
- Anlamadın!
- Tom didn't understand what the teacher said.
- Tom öğretmenin ne dediğini anlamadı.
- I can understand many foreign languages, but speak none.
- Birçok yabancı dili anlayabilirim ama hiçbirini konuşamam.
- I wonder whether or not Tom can understand French.
- Tom'un Fransızca anlayıp anlamadığını merak ediyorum.
- I can understand how you feel.
- Nasıl hissettiğini anlayabilirim.
- Tom can't understand us.
- Tom bizi anlayamaz.
- Only a few students understood the assignment.
- Sadece birkaç öğrenci ödevi anladı.
- Tom is never going to understand.
- Tom asla anlamayacak.
- Put it in words I can understand.
- Anlayabileceğim kelimelerle anlat.
- I'm gonna speak to you in your own language so you understand.
- Seninle kendi dilinde konuşacağım, böylece anlarsın.
- Tom doesn't understand what you said.
- Tom ne dediğinizi anlamıyor.
- I don't understand why Tom doesn't like me.
- Tom'un niçin benden hoşlanmadığını anlamıyorum.
- I fully understand your frustration.
- Senin hayal kırıklığını tamamen anlıyorum.
- Tom failed to understand that.
- Tom bunu anlayamadı.
- I want you to understand this.
- Bunu anlamanızı istiyorum.
- Tom didn't know that Mary understood French.
- Tom, Mary'nin Fransızca anladığını bilmiyordu.
- I did not understand.
- Anlamadım.
- Tom didn't understand my French.
- Tom Fransızcamı anlamadı.
- I am so clever that sometimes I don't understand a single word of what I am saying.
- O kadar zekiyim ki bazen söylediklerimden tek bir kelime bile anlamıyorum.
- I can't understand why he left so suddenly.
- Neden aniden gittiğini anlayamıyorum.
- I told you Tom would understand.
- Sana Tom'un anlayacağını söyledim.
- I never understood their argument.
- Onların argümanlarını hiç anlamadım.
- Sami was very young so he didn't really understand what was going on.
- Sami çok küçüktü, bu yüzden neler olup bittiğini gerçekten anlamıyordu.
- I can understand Croatian, but I can't speak it.
- Hırvatçayı anlayabiliyorum ama konuşamıyorum.
- Sorry if I didn't understand something.
- Bir şeyi anlamadıysam özür dilerim.
- I don't understand what you're trying to say.
- Ne söylemeye çalıştığını anlamıyorum.
- I can understand Estonian, but I can't speak it.
- Estonca anlayabiliyorum ama konuşamıyorum.
- Doesn't Tom understand what's happening?
- Tom ne olduğunu anlamıyor mu?
- Tom didn't understand my French.
- Tom benim Fransızcamı anlamadı.
- I understand the language, but I'm not comfortable speaking it.
- Dili anlıyorum ama onu konuşurken rahat değilim.
- You'll understand when you're older.
- Büyüdüğünde anlarsın.
- I don't understand a thing.
- Hiçbir şey anlamıyorum.
- You'll understand when you're older.
- Yaşlandığında anlayacaksın.
- He didn't understand Mary's joke.
- O, Mary'nin şakasını anlamadı.
- I still can't understand that.
- Onu hâlâ anlayamıyorum.
- If you do not know his language, you will never understand a foreigner's silence.
- Onun dilini bilmiyorsan, bir yabancının sessizliğini asla anlayamazsın.
- You seem to understand Tom.
- Tom'u anlıyor gibisin.
- I could not understand.
- Anlayamadım.
- Some Asian films are very difficult to understand.
- Bazı Asya filmlerini anlamak çok zordur.
- I can understand how Tom feels.
- Tom'un nasıl hissettiğini anlayabilirim.
- Tom seems to understand what I say.
- Tom ne dediğimi anlamış gibi görünüyor.
- Tom said Mary understood French.
- Tom, Mary'nin Fransızca anladığını söyledi.
- Tom doesn't understand social cues.
- Tom sosyal işaretleri anlamıyor.
- He understands the risks.
- O, riskleri anlar.
- I don't understand German at all.
- Almancayı hiç anlamıyorum.
- I don't understand how it could've happened.
- Onun nasıl olabildiğini anlamıyorum.
- I never really understood what that meant.
- Bunun ne anlama geldiğini gerçekten anlamadım.
- It quickly became obvious that Tom couldn't understand very much French.
- Tom'un Fransızcadan pek anlamadığı hemen belli oldu.
- Tom had to read the sign on the door three times before he understood it.
- Tom anlamadan önce kapıdaki yazıyı üç kez okumak zorunda kaldı.
- If I can understand it, anyone can.
- Ben bunu anlayabiliyorsam, herkes anlayabilir.
- She could not understand why they fought.
- Neden kavga ettiklerini anlayamadı.
- To be honest, I don't understand it.
- Dürüst olmak gerekirse, bunu anlamıyorum.
- Tom pretended he couldn't understand French.
- Tom Fransızca anlayamıyormuş gibi yapıyordu.
- I didn't understand it yet.
- Henüz anlamadım.
- Tom could understand everything Mary said.
- Tom, Mary'nin söylediği her şeyi anlayabiliyordu.
- Does Tom understand?
- Tom anlıyor mu?
- I asked Tom if he understood.
- Tom'a anlayıp anlamadığını sordum.
- I think you haven't understood the question.
- Sen soruyu anlamadın sanırım.
- I didn't understand what it meant.
- Bunun ne anlama geldiğini anlamadım.
- Tom now understands what has happened.
- Tom şimdi ne olduğunu anlıyor.
- I want Tom to understand what has to be done.
- Tom'un ne yapılması gerektiğini anlamasını istiyorum.
- I don't know if I understand exactly what you're trying to say.
- Ne söylemeye çalıştığını tam olarak anlayıp anlamadığımı bilmiyorum.
- I don't understand that.
- Onu anlamıyorum.
- I'm sure Tom understands that.
- Tom'un bunu anladığına eminim.
- I understand the issues.
- Sorunları anlıyorum.
- I don't really understand it.
- Gerçekten anlamıyorum.
- I don't understand how you can understand that language.
- Bu dili nasıl anlayabiliyorsun anlamıyorum.
- Tom said he didn't understand anything.
- Tom hiçbir şey anlamadığını söyledi.
- I understand why Tom is angry.
- Tom'un neden kızgın olduğunu anlıyorum.
- Tom doesn't understand modern technology.
- Tom modern teknolojiden anlamaz.
- I wanted you to understand what you're up against.
- Neyle karşı karşıya olduğunuzu anlamanızı istedim.
- I think I understand the pressures you are under.
- Sanırım üzerindeki baskıyı anlıyorum.
- I really don't understand this problem.
- Bu sorunu gerçekten anlamıyorum.
- I did not understand him at all.
- Onu hiç anlamadım.
- You'll understand it right away.
- Onu hemen anlayacaksınız.
- Tom pretended to understand Mary's poem.
- Tom Mary'nin şiirini anlamış gibi yaptı.
- I can understand Arabic, but I can't speak it.
- Arapçayı anlayabiliyorum ama konuşamıyorum.
- I didn't understand the meaning.
- Anlamı anlamadım.
- You're probably too young to understand this.
- Muhtemelen bunu anlamak için çok gençsin.
- I think I understand the pressures you are under.
- Altıda olduğun baskıyı anladığımı düşünüyorum.
- You understand French, right?
- Fransızca anlıyorsun, değil mi?
- I think Tom didn't understand what you meant.
- Bence Tom senin ne demek istediğini anlamadı.
- Tom is able to understand French.
- Tom Fransızca anlayabiliyor.
- I wouldn't expect you to understand.
- Anlamanı beklemezdim.
- Thanks, I understood everything.
- Teşekkürler, her şeyi anladım.
- I'm sure you understand why we can't do that.
- Eminim bunu neden yapamayacağımızı anlıyorsundur.
- I pretended not to be able to understand what he was telling me.
- Bana anlattıklarını anlayamıyormuş gibi yaptım.
- The president of the largest country in the world doesn't understand English.
- Dünyanın en geniş ülkesinin devlet başkanı İngilizceyi anlamıyor.
- I can understand Greek, but I can't speak it.
- Yunancayı anlayabilirim ama konuşamam.
- She understands the risks.
- O riskleri anlıyor.
- Good advice can't be followed if it isn't understood.
- İyi bir tavsiye anlaşılmazsa uygulanamaz.
- Tom doesn't understand what you're talking about.
- Tom neden bahsettiğinizi anlamıyor.
- This book is too difficult to understand.
- Bu kitabı anlamak çok zor.
- I understood everything that you said to me.
- Bana söylediğin her şeyi anladım.
- I do understand.
- Anlıyorum.
- You talk so fast I can't understand a word you say.
- O kadar hızlı konuşuyorsun ki söylediğin bir kelimeyi bile anlayamıyorum.
- I think I finally understand now.
- Sanırım nihayet şimdi anlıyorum.
- I didn't understand you.
- Seni anlamadım.
- I still do not understand anything.
- Hâlâ hiç bir şey anlamıyorum.
- I feel like I understand your feelings.
- Duygularını anladığımı hissediyorum.
- I can understand Tom.
- Tom'u anlayabilirim.
- I never understood their argument.
- Argümanlarını hiç anlamadım.
- They won't understand.
- Anlamayacaklar.
- I didn't understand why Tom behaved that way.
- Tom'un neden öyle davrandığını anlamadım.
- I finally understand what you're saying.
- Sonunda ne dediğini anladım.
- I'm sure you understand.
- Anladığınıza eminim.
- Tom could understand everything Mary said.
- Tom, Mary'nin söylediği her şeyi anlayabilirdi.
- Tom doesn't understand a thing.
- Tom bir şey anlamıyor.
- I understand everything now and I regret that Tom is not here with me now.
- Şimdi her şeyi anlıyorum ve Tom'un şu anda yanımda olmamasına üzülüyorum.
- I don't understand any of this.
- Ben bunların hiçbirini anlamam.
- I think he didn't understand.
- Sanırım anlamadı.
- I don't understand your point.
- Ben senin maksatını anlamıyorum.
- It's very difficult to understand you.
- Seni anlamak çok zor.
- He doesn't understand that his actions work against his own interests.
- Yaptıklarının kendi çıkarlarına ters düştüğünü anlamıyor.
- I know it's hard to understand.
- Anlamanın zor olduğunu biliyorum.
- I want very much for you to understand.
- Senin anlamanı çok istiyorum.
- They'll understand that.
- Onlar bunu anlayacaklar.
- Tom wondered if Mary would understand that.
- Tom, Mary'nin bunu anlayıp anlamayacağını merak ediyordu.
- I couldn't understand why she frowned at him.
- Ona neden kaşlarını çattığını anlayamadım.
- Tom can understand you.
- Tom seni anlayabilir.
- I know it's hard for you to understand.
- Anlamanın zor olduğunu biliyorum.
- I never understood why Tom liked Mary so much.
- Tom'un Mary'yi neden bu kadar çok sevdiğini hiç anlamadım.
- I wish I understood.
- Keşke anlayabilseydim.
- Tom doesn't understand Mary at all.
- Tom, Mary'yi hiç anlamıyor.
- Tom can't understand why Mary is mad at him.
- Tom, Mary'nin ona neden kızgın olduğunu anlayamıyor.
- I understood what she said.
- Ne dediğini anladım.
- Tom is too stupid to understand your jokes.
- Tom senin şakalarını anlamayacak kadar çok aptal.
- Tom didn't understand any of it.
- Tom hiçbirini anlamıyordu.
- Tom didn't seem to understand the project's purpose.
- Tom projenin amacını anlıyor gibi görünmüyordu.
- I didn't know Tom could understand French.
- Tom'un Fransızca anladığını bilmiyordum.
- Few students understand Latin.
- Birkaç öğrenci Latince anlıyor.
- I don't think you've understood what I said.
- Söylediğimi anladığını sanmıyorum.
- I don't understand what you guys are saying.
- Ne dediğinizi anlamıyorum.
- Tom can't understand why Mary is angry.
- Tom Mary'nin niçin kızgın olduğunu anlayamıyor.
- Tom explained in detail but I don't understand it.
- Tom ayrıntılı olarak anlattı ama ben anlamadım.
- There are some things you've got to understand.
- Anlamak zorunda olduğun bazı şeyler var.
- Can't you understand that it's impossible?
- Bunun imkansız olduğunu anlayamıyor musun?
- One day you'll understand.
- Bir gün anlayacaksın.
- I'm sure Tom understands why we weren't there.
- Tom'un neden orada olmadığımızı anladığına eminim.
- Sami didn't understand why Layla acted like this.
- Sami, Layla'nın neden böyle davrandığını anlamıyordu.
- You understand now, right?
- Şimdi anlıyorsun, değil mi?
- Tom understands the situation.
- Tom durumu anlar.
- I can understand how the guy feels.
- Çocuğun nasıl hissettiğini anlayabiliyorum.
- If I told you, you wouldn't understand.
- Sana söyleseydim anlamazdın.
- None of them could understand.
- Onların hiçbiri anlayamadı.
- What didn't you understand?
- Ne anlamadın?
- Few people are able to understand his theories.
- Onun teorilerini çok az sayıda insan anlayabilir.
- Tom understood what Mary was saying.
- Tom, Mary'nin ne söylediğini anladı.
- I'm still not understanding anything.
- Hâlâ hiçbir şeyi anlamıyorum.
- I'm sure Tom understands this.
- Tom'un bunu anladığına eminim.
- We talked to each other in French since we thought people around us wouldn't be able to understand what we were saying.
- Etrafımızdaki insanların ne söylediğimizi anlayamayacağını düşündüğümüz için birbirimizle Fransızca konuştuk.
- We can understand everything you are saying.
- Söylediğiniz her şeyi anlayabiliriz.
- I don't understand this.
- Bunu anlamıyorum.
- How can Tom not understand that?
- Tom onu nasıl anlayamaz?
- I'll never understand you.
- Sizi asla anlamayacağım.
- Tom seemed to understand why Mary shouldn't do that.
- Tom, Mary'nin bunu neden yapmaması gerektiğini anlıyor gibiydi.
- You don't seem to understand what's happened.
- Ne olduğunu anlıyor gibi görünmüyorsun.
- Many people in the audience didn't understand your joke.
- Dinleyiciler içinde birçok insan şakanı anlamadı.
- He understands the problem.
- Sorunu anlıyor.
- I can understand Lithuanian, but I can't speak it.
- Litvanca anlayabilirim ama konuşamam.
- Don't criticize what you can't understand.
- Anlayamadığınız şeyleri eleştirmeyin.
- I couldn't understand why Tom wanted to quit school.
- Tom'un neden okulu bırakmak istediğini anlayamıyordum.
- Tom will likely not understand that.
- Tom muhtemelen bunu anlamayacaktır.
- Okay, thanks, I understand now.
- Tamam, teşekkürler, şimdi anlıyorum.
- Mark the words that you cannot understand.
- Anlayamadığın kelimeleri işaretle.
- Tom explained it to me, but I still couldn't understand it.
- Tom bana açıkladı ama ben yine de anlayamadım.
- I can't understand his obsession with soccer.
- Futbola olan takıntısını anlayamıyorum.
- I thought you'd understand.
- Anlayacağını düşünmüştüm.
- Their conversation being in Chinese, I did not understand one word.
- Konuşmaları Çince olduğu için tek bir kelime bile anlamadım.
- Tom admitted that he couldn't really understand French.
- Tom Fransızcayı gerçekten anlayamadığını itiraf etti.
- He doesn't understand British humour.
- O İngiliz mizahından anlamıyor.
- I didn't understand what she was talking about.
- Neden bahsettiğini anlamadım.
- I understand it a little, but I can't speak it.
- Biraz anlıyorum ama konuşamıyorum.
- I think I understood everything Tom said, but I'm not absolutely sure.
- Tom'un söylediği her şeyi anladığımı düşünüyorum.
- Some people need a lifetime to understand this.
- Bazı insanların bunu anlaması için bir ömür gerekir.
- Tom is the only one who really understands me.
- Beni gerçekten anlayan tek kişi Tom.
- Tom couldn't understand us.
- Tom bizi anlayamadı.
- I'm sure you understand that.
- Eminim bunu anlıyorsundur.
- Tom doesn't understand British humour.
- Tom İngiliz mizahından anlamıyor.
- I wonder whether you really understood.
- Gerçekten anlayıp anlamadığını merak ediyorum.
- He isn't able to understand it.
- Bunu anlaması mümkün değil.
- Tom failed to understand that.
- Tom onu anlamadı.
- Do you understand Tom?
- Tom'u anlıyor musun?
- How can Tom not understand this?
- Tom bunu nasıl anlamaz?
- I don't understand why all of these are necessary.
- Bütün bunların neden gerekli olduğunu anlamıyorum.
- Does Tom not understand what's happening?
- Tom neler olduğunu anlamıyor mu?
- They'll understand that.
- Bunu anlayacaklar.
- I still don't understand exactly what Tom wants us to do.
- Tom'un ne yapmamızı istediğini hâlâ tamamen anlamıyorum.
- I figured you'd understand.
- Anlayacağını düşündüm.
- I would like you to understand.
- Beni anlamanı istiyorum.
- I understood all that stuff.
- Bütün bu şeyleri anlıyorum.
- She is too young to understand that her father died.
- Babasının öldüğünü anlayamayacak kadar genç.
- I can't understand why Tom would want to do that.
- Tom'un bunu neden yapmak istediğini anlayamıyorum.
- Can't you understand?
- Anlayamıyor musun?
- Tom didn't seem to understand.
- Tom anlıyor gibi görünmüyordu.
- It's important that you understand.
- Senin anlaman önemli.
- They understand us.
- Onlar bizi anlar.
- I understand it's going to get hot again.
- Anladığım kadarıyla hava yine ısınacak.
- Tom didn't quite understand what Mary wanted.
- Tom, Mary'nin ne istediğini tam olarak anlamadı.
- God understands Esperanto too.
- Tanrı Esperanto dilini de anlıyor.
- Tom doesn't understand anything.
- Tom hiçbir şey anlamıyor.
- Tom couldn't understand Mary's joke.
- Tom, Mary'nin şakasını anlayamadı.
- I thought you understood that.
- Onu anladığını düşündüm.
- No one understands me either.
- Hiç kimse beni de anlamıyor.
- I understand a new vaccine is being tested.
- Yeni bir aşının test edildiğini anlıyorum.
- I can understand Esperanto, but I can't speak it.
- Esperanto dilini anlayabiliyorum ama konuşamıyorum.
- I understand that Tom is hurt.
- Tom'un incindiğini anlıyorum.
- I can't understand you.
- Seni anlayamıyorum.
- I can't understand why he left so suddenly.
- Aniden gitme sebebini anlayamıyorum.
- I'm sure that Tom won't be able to understand what we're talking about.
- Tom'un neden bahsettiğimizi anlayamayacağından eminim.
- I understand a little French, but I can't speak it.
- Biraz Fransızca anlıyorum ama konuşamıyorum.
- I don't understand what you are saying.
- Ne dediğini anlamıyorum.
- She can't understand my feelings.
- O benim hislerimi anlayamıyor.
- We can't understand French.
- Biz Fransızcayı anlayamayız.
- I don't understand why she is opposed to my opinion.
- Neden benim görüşüme karşı olduğunu anlamıyorum.
- Tom would've understood.
- Tom anlardı.
- I don't understand why she doesn't come.
- Onun neden gelmediğini anlamıyorum.
- Tom didn't really understand.
- Tom gerçekten anlamadı.
- I might be the only one here who doesn't understand French.
- Burada Fransızca anlamayan tek kişi ben olabilirim.
- I want you to understand this.
- Bunu anlamanı istiyorum.
- You said you didn't understand.
- Anlamadığını söylemiştin.
- I wonder whether you really understand.
- Gerçekten anlıyor musun merak ediyorum.
- I don't understand where I went wrong.
- Nerede hata yaptığımı anlamıyorum.
- Do you understand English?
- İngilizce anlıyor musun?
- The team understands that.
- Ekip bunu anlıyor.
- He didn't understand the concept of differential equations.
- Diferansiyel denklem kavramını anlamıyordu.
- This book is too difficult to understand.
- Bu kitabın anlaşılması çok zor.
- The dog barked as if it understood what I'd said.
- Köpek ne söylediğimi anlamış gibi havladı.
- I think Tom is too young to really understand women.
- Bence Tom kadınları gerçekten anlamak için çok genç.
- Tom pretended to understand Mary's poem.
- Tom, Mary'nin şiirini anlamış gibi yaptı.
- I figured that you'd understand.
- Anlayacağını düşündüm.
- I'm not sure I understand what you're trying to say.
- Ne söylemeye çalıştığınızı anladığımdan emin değilim.
- Even though I spoke French, they didn't understand.
- Fransızca konuşmama rağmen anlamadılar.
- I can understand how you feel.
- Nasıl hissettiğini anlayabiliyorum.
- It is difficult for me to understand Italian when it is spoken quickly.
- Hızlı konuşulduğunda İtalyancayı anlamak benim için zor oluyor.
- You should start from books similar to the ones you can already understand easily.
- Kolaylıkla anlayabileceğin kitaplardan başlamalısın.
- Can Tom understand French?
- Tom Fransızca anlayabiliyor mu?
- You just don't understand.
- Anlamıyorsun ki.
- Nobody can understand it.
- Kimse anlayamıyor.
- That's why I don't understand.
- İşte bu yüzden anlamıyorum.
- Sami's YouTube channel helped me enormously to understand Islam.
- Sami'nin YouTube kanalı, İslam'ı anlamama büyük ölçüde yardımcı oldu.
- I didn't need to understand French to know that they were angry.
- Kızgın olduklarını anlamak için Fransızca bilmeme gerek yoktu.
- I understand your problem.
- Sorununuzu anlıyorum.
- I don't understand why you just don't quit.
- Neden bırakmadığını anlamıyorum.
- I don't understand much French.
- Çok fazla Fransızca anlamıyorum.
- Do you understand what I'm telling you?
- Sana söylediğimi anlıyor musun?
- I don't understand your reaction.
- Tepkini anlamıyorum.
- I can understand how Tom feels.
- Tom'un nasıl hissettiğini anlayabiliyorum.
- Few people are able to understand his theories.
- Onun teorilerini çok az insan anlayabilir.
- I'm sure Tom will understand.
- Eminim Tom anlayacaktır.
- At the beginning, I couldn't understand it.
- Başlangıçta, bunu anlayamadım.
- He doesn't understand English.
- O, İngilizce anlamaz.
- I will never understand the allure of wealth.
- Servet cazibesini asla anlamayacağım.
- I can understand Greek, but I can't speak it.
- Yunanca anlayabilirim ama onu konuşamam.
- I didn't understand this joke.
- Ben bu espriyi anlamadım.
- It's easy to understand why Tom wasn't allowed to go there.
- Tom'un neden oraya gitmesine izin verilmediğini anlamak kolay.
- I can't understand what you're trying to get at.
- Nereye varmaya çalıştığınızı anlayamıyorum.
- If you explain everything in medical jargon, it's impossible that everyone understands immediately.
- Her şeyi medikal jargonla açıklarsan, herkesin onu hemen anlaması imkansız.
- Human beings are not made to understand life, but to live it.
- İnsanlar hayatı anlamak için değil, yaşamak için yaratılmıştır.
- I can't understand it.
- Ben onu anlayamıyorum.
- I didn't realize you couldn't understand French.
- Fransızca anlayamadığını fark etmemiştim.
- I'm sure you understand why we have to do this.
- Eminim bunu neden yapmak zorunda olduğumuzu anlarsın.
- I've never really understood this.
- Bunu gerçekten hiç anlamadım.
- I don't understand Tom, either.
- Ben de Tom'u anlamıyorum.
- If you speak quietly, I don't understand you.
- Sessiz konuşursan seni anlamıyorum.
- Tom isn't old enough to understand this.
- Tom bunu anlayacak kadar yaşlı değil.
- I can't understand what you're saying.
- Ne dediğini anlayamıyorum.
- Does Tom understand what's going on?
- Tom neler olduğunu anlıyor mu?
- She didn't quite understand my English.
- İngilizcemi pek anlamadı.
- She doesn't understand British humour.
- O İngiliz mizahından anlamıyor.
- I understand you're visiting from America.
- Anladığım kadarıyla Amerika'dan geliyorsunuz.
- I can't understand what he is trying to say.
- Ne söylemeye çalıştığını anlayamıyorum.
- We need some clues to understand it.
- Anlamak için bazı ipuçlarına ihtiyacımız var.
- Even I don't understand why I like Tom this much.
- Tom'dan neden bu kadar çok hoşlandığımı ben bile anlamıyorum.
- Tom wasn't aware that Mary couldn't understand French.
- Tom Mary'nin Fransızca anlamadığının farkında değildi.
- Do you think that Tom understands the problem?
- Tom'un sorunu anladığını düşünüyor musun?
- I still don't understand how to do that.
- Onu nasıl yapacağımı hâlâ anlamıyorum.
- I can understand Czech, but I can't speak it.
- Çekçe anlayabiliyorum ama konuşamıyorum.
- I understand them.
- Ben onları anlıyorum.
- I don't understand anything.
- Hiçbir şey anlamıyorum.
- Tom will never understand why people don't like him.
- Tom insanların onu neden sevmediğini asla anlayamayacak.
- Tom was glad that Mary understood.
- Tom, Mary'nin anlamasına sevindi.
- I don't understand why you hang out with Tom so much.
- Tom'la neden bu kadar çok takıldığını anlamıyorum.
- I hope you can understand.
- Umarım anlayabilirsin.
- I don't understand what's happened to you.
- Sana ne olduğunu anlamıyorum.
- I understand the words, but not the meaning.
- Kelimeleri anlıyorum ama anlamını değil.
- Tom seemed to understand why Mary shouldn't do that.
- Tom, Mary'nin bunu neden yapmaması gerektiğini anlıyor gibi görünüyordu.
- How much did you really understand?
- Aslında ne kadar anladın?
- His speech is too abstract to understand.
- Onun konuşması anlamak için çok soyut.
- I am trying to understand the politics of my country.
- Ülkemin politikasını anlamayı deniyorum.
- You don't seem to understand how difficult it is for young people today to believe in something.
- Günümüz gençleri için bir şeye inanmanın ne kadar zor olduğunu anlamıyor gibisiniz.
- I think I understand now.
- Sanırım şimdi anlıyorum.
- I still don't understand what you're talking about.
- Ben hâlâ neden bahsettiğini anlamıyorum.
- Tom can't seem to understand what you're saying.
- Tom ne söylediğinizi anlıyormuş gibi değil.
- Many people do not immediately understand the difference between states and governments.
- Birçok kişi devletler ve hükümetler arasındaki farkı hemen anlayamıyor.
- I understand Japanese a little.
- Ben biraz Japonca anlıyorum.
- I guess I'm just too stupid to understand what you're trying to say.
- Sanırım ne söylemeye çalıştığını anlayamayacak kadar aptalım işte.
- What do we understand when we talk about loyalty?
- Sadakat hakkında konuştuğumuzda ne anlıyoruz?
- I don't always understand everything you're saying.
- Söylediğin her şeyi her zaman anlamıyorum.
- I understand now why he didn't go to a university.
- Onun niçin üniversiteye gitmediğini şimdi anlıyorum.
- Listen to me carefully, and you will understand what I really mean.
- Beni dikkatlice dinleyin, ne demek istediğimi anlayacaksınız.
- There's something I don't understand about Tom.
- Tom hakkında anlamadığım bir şey var.
- Tom can't make himself understood in French.
- Tom Fransızca anlaşamıyor.
- I hope you all understand.
- Umarım hepsini anlarsın.
- I don't understand what happened.
- Ne olduğunu anlamıyorum.
- It's hard to understand.
- Anlamak zor.
- I understood everything that you said to me.
- Bana dediğin her şeyi anladım.
- Does everybody understand?
- Herkes anlıyor mu?
- Tom didn't seem to understand the project's purpose.
- Tom projenin amacını anlamış gibi görünmüyordu.
- At the beginning, I couldn't understand him.
- Başlangıçta onu anlayamadım.
- I cannot understand his ideas.
- Onun fikirlerini anlayamıyorum.
- I can't understand his obsession with tennis.
- Ben onun tenise olan saplantısını anlayamıyorum.
- Do you understand?
- Anlıyor musun?
- He doesn't understand you.
- O seni anlamıyor.
- She does not understand English.
- İngilizce anlamıyor.
- I just don't really understand.
- Gerçekten anlamıyorum ya.
- Tom wondered if Mary would understand that.
- Tom Mary'nin onu anlayıp anlamayacağını merak ediyordu.
- Tom doesn't understand a word you're saying.
- Tom söylediklerinin tek kelimesini bile anlamıyor.
- I didn't know Tom could understand French.
- Tom'un Fransızca anlayabileceğini bilmiyordum.
- I don't understand this word.
- Bu kelimeyi anlamıyorum.
- Do you understand how it works?
- Nasıl çalıştığını anlıyor musun?
- Who will understand the loss?
- Kaybı kim anlayacak?
- If I could have understood what Tom meant, I wouldn't have made this mistake.
- Tom'un ne demek istediğini anlayabilseydim bu hatayı yapmazdım.
- I don't understand Hungarian, sorry.
- Macarca anlamıyorum, kusura bakmayın.
- Do you understand the mission?
- Görevi anlıyor musun?
- Tom explained it in detail, but I still don't understand it.
- Tom ayrıntılı olarak açıkladı ama ben hala anlamıyorum.
- I will explain to him until he understands.
- Anlayana kadar ona açıklayacağım.
- Can't you understand what's happening here?
- Burada neler olduğunu anlayamıyor musun?
- Tom understands music.
- Tom müzikten anlıyor.
- You do not really understand a man till you have met him.
- Bir adamla tanışana kadar onu gerçekten anlamazsınız.
- They understand one another.
- Onlar birbirlerini anlıyorlar.
- I just don't understand.
- Anlamıyorum.
- I don't understand what's happening.
- Ne olduğunu anlamıyorum.
- I don't understand why you don't want to do that.
- Neden onu yapmayı istemediğini anlamıyorum.
- Tom didn't know that Mary didn't understand French.
- Tom, Mary'nin Fransızca anlamadığını bilmiyordu.
- I don't understand why I need to go to your house at midnight.
- Neden gece yarısı evine gitmem gerektiğini anlamıyorum.
- Now I understand it all.
- Şimdi onun hepsini anlıyorum.
- Sami was very young so he didn't really understand what was going on.
- Sami çok gençti, bu yüzden neler olduğunu gerçekten anlamıyordu.
- I don't understand what you want to do.
- Ne yapmak istediğini anlamıyorum.
- I understand this is a difficult decision for you.
- Bunun sizin için zor bir karar olduğunu anlıyorum.
- I finally understand what you tried to tell me.
- Sonunda bana ne söylemeye çalıştığınızı anlıyorum.
- I can't understand why Tom wouldn't want you to be here.
- Tom neden senin burada olmanı istemesin, anlayamıyorum.
- I understand Tom was here yesterday.
- Tom'un dün burada olduğunu anlıyorum.
- I understand everything you said.
- Söylediğin her şeyi anlıyorum.
- Do you really not understand?
- Gerçekten anlamadın mı?
- The more you know, the more you understand that you know nothing.
- Ne kadar çok şey bilirsen, o kadar çok şey bilmediğini anlarsın.
- It's very difficult to understand him.
- Onu anlamak çok zor.
- I don't understand how could I have made such a mistake.
- Böyle bir hatayı nasıl yapmış olabileceğimi anlamıyorum.
- I don't understand what you are trying to say.
- Ne söylemeye çalıştığını anlamıyorum.
- I know you understand.
- Anladığını biliyorum.
- Tom hopes you understand why he can't take part in your protest.
- Tom, protestonuza neden katılamayacağını anlamanızı umuyor.
- Since Tom was speaking in French, I couldn't understand what he was saying.
- Tom Fransızca konuştuğu için onun ne söylediğini anlayamadım.
- Tom didn't understand exactly what Mary wanted him to do.
- Tom, Mary'nin ondan tam olarak ne yapmasını istediğini anlamadı.
- Tom couldn't understand why she wanted to learn French.
- Tom, onun neden Fransızca öğrenmek istediğini anlayamadı.
- I told Tom that I understood how he felt.
- Tom'a nasıl hissettiğini anladığımı söyledim.
- I don't understand how it could've happened.
- Nasıl olduğunu anlamıyorum.
- I couldn't understand anything that he said.
- Söylediği hiçbir şeyi anlayamadım.
- I think he'll understand this.
- Bence o bunu anlar.
- I'm sure that Tom won't be able to understand what we're talking about.
- Eminim Tom, neden bahsettiğimizi anlamayacaktır.
- You seem to understand him.
- Onu anlıyor gibi görünüyorsun.
- There is something I don't understand.
- Anlamadığım bir şey var.
- To understand someone is to love someone.
- Birini anlamak, birini sevmektir.
- Tom couldn't understand what Mary was trying to say.
- Tom, Mary'nin ne söylemeye çalıştığını anlayamıyordu.
- Tom doesn't understand the risks.
- Tom riskleri anlamıyor.
- Both your father and I understand the consequences of your decision.
- Baban da ben de kararının sonuçlarını anlıyoruz.
- Even a child can understand it.
- Bir çocuk bile onu anlayabilir.
- I knew you wouldn't understand.
- Anlamayacağını biliyordum.
- I don't think she would understand it.
- Anlayacağını sanmıyorum.
- You have to understand that I have to go now.
- Şimdi gitmek zorunda olduğumu anlamak zorundasın.
- I can understand Japanese, but I can't speak it.
- Japoncayı anlayabilirim ama onu konuşamam.
- Are you sure Tom can't understand French?
- Tom'un Fransızca'yı anlayamadığından emin misin?
- Tom understood Mary's skepticism.
- Tom Mary'nin şüpheciliğini anladı.
- They don't understand French.
- Onlar Fransızca anlamıyor.
- I can understand Maltese, but I can't speak it.
- Maltacayı anlayabilirim ama onu konuşamam.
- It's not hard to understand.
- Anlaması zor değil.
- Tom finally understood it.
- Tom sonunda anladı.
- I didn't understand what he wanted to tell me.
- Bana ne söylemek istediğini anlamadım.
- I can understand Finnish, but I can't speak it.
- Finceyi anlayabiliyorum ama konuşamıyorum.
- Tom understands what Mary has in mind.
- Tom, Mary'nin aklından geçenleri anlıyor.
- Someone said something, but I could not understand it.
- Birisi bir şey söyledi ama onu anlayamadım.
- I'm sure you'll understand all of this some day.
- Eminim bir gün bunların hepsini anlayacaksın.
- Do you understand what I'm telling you?
- Sana ne söylediğimi anlıyor musun?
- I don't understand much about it.
- Bu konuyla ilgili pek bir şey anlamıyorum.
- I hope you understand.
- Umarım anlamışsındır.
- Tom understands physics.
- Tom fizikten anlıyor.
- I understand this.
- Bunu anlıyorum.
- I wish Tom understood me.
- Keşke Tom beni anlasa.
- I understand Tom.
- Tom'u anlıyorum.
- I understood the message.
- Mesajı anladım.
- You'll never understand me.
- Beni hiç anlamayacaksın.
- Tom understood that.
- Tom bunu anladı.
- I'm sure Tom understands what I mean.
- Tom'un ne demek istediğimi anladığına eminim.
- I can understand Germanic languages, but I can't speak them.
- Germen dillerini anlayabiliyorum ama onları konuşamıyorum.
- I'll understand if you don't want to go there with me.
- Benimle oraya gelmek istemezsen anlarım.
- Tom thinks Mary can understand French.
- Tom Mary'nin Fransızca anlayabileceğini düşünüyor.
- Begin with books that are easy to understand.
- Anlaşılması kolay kitaplarla başlayın.
- Even children can understand this book.
- Çocuklar bile bu kitabı anlayabilir.
- Tom didn't understand anything.
- Tom her şeyi anlamadı.
- He claims his wife doesn't understand him.
- O, karısının kendini anlamadığını iddia ediyor.
- I cannot understand what happened.
- Ne olduğunu anlayamıyorum.
- I haven't understood anything.
- Hiçbir şey anlamadım.
- Tom didn't understand Mary's point of view.
- Tom Mary'nin bakış açısını anlamadı.
- Tom couldn't understand why Mary had to quit her job.
- Tom, Mary'nin neden işi bırakmak zorunda kaldığını anlayamadı.
- Tom was glad that Mary understood what he was trying to say.
- Tom, Mary'nin onun ne söylemeye çalıştığını anladığına sevindi.
- I really don't understand why you think that's a good idea.
- Bunun neden iyi bir fikir olduğunu düşündüğünü gerçekten anlamıyorum.
- Tom understands that.
- Tom bunu anlıyor.
- Tom thinks Mary can understand French.
- Tom, Mary'nin Fransızca anlayabildiğini düşünüyor.
- I can understand most of what Tom says in French.
- Tom'un Fransızca söylediklerinin çoğunu anlayabiliyorum.
- Tom could understand why Mary was angry.
- Tom, Mary'nin neden kızgın olduğunu anlayabilirdi.
- I didn't understand.
- Anlamadım.
- Begin with books that are easy to understand.
- Anlaması kolay olan kitaplarla başla.
- If I can understand it, anyone can.
- Ben anlayabiliyorsam, herkes anlayabilir.
- Tom told Mary he understood French.
- Tom Mary'ye Fransızca anladığını söyledi.
- My husband often fails to understand what I mean.
- Kocam sık sık ne demek istediğimi anlamıyor.
- I didn't understand her.
- Onu anlamadım.
- I couldn't understand him at first.
- İlk başta onu anlayamadım.
- Tom understands Mary.
- Tom Mary'yi anlıyor.
- I'm the only one here who understands French.
- Ben burada Fransızca anlayan tek kişiyim.
- It's unlikely Tom understands what's going on.
- Muhtemelen Tom, neler olduğunu anlamıyor.
- It's usually easy for Norwegians to understand what Swedes are saying.
- Norveçliler için İsveçlilerin ne dediğini anlamak genellikle kolaydır.
- Tom understood that perfectly.
- Tom onu mükemmel şekilde anladı.
- I don't think Tom understands what you're saying.
- Tom'un söylediklerinizi anladığını sanmıyorum.
- I don't understand what you're talking about.
- Neden bahsettiğinizi anlamıyorum.
- I can understand why.
- Sebebini anlayabiliyorum.
- Don't criticize what you can't understand.
- Anlayamadığın şeyi eleştirme.
- I didn't understand what he wanted to tell me.
- Bana ne anlatmak istediğini anlamadım.
- I can't always understand what you write.
- Yazdıklarını her zaman anlayamıyorum.
- I can understand Hindi, but I can't speak it.
- Hintçe anlayabilirim ama konuşamam.
- Who told you Tom could understand French?
- Tom'un Fransızca anladığını kim söyledi?
- Tom doesn't understand what you said.
- Tom ne dediğini anlamıyor.
- Nobody understood me.
- Kimse beni anlamadı.
- I knew you'd understand.
- Anlayacağını biliyordum.
- I'm sure you understand why we have to do this.
- Bunu neden yapmak zorunda olduğumuzu anladığınıza eminim.
- I can't understand anything he's saying.
- Onun söylediği hiç bir şeyi anlayamıyorum.
- You don't seem to understand their good intentions.
- Onların iyi niyetlerini anlıyor gibi görünmüyorsun.
- I understand your situation.
- Ben senin durumunu anlıyorum.
- Tom pretended he couldn't understand what was going on.
- Tom neler olduğunu anlamamış gibi davrandı.
- Tom understood the rules.
- Tom kuralları anladı.
- Do you understand what I am saying?
- Ne dediğimi anlıyor musun?
- I don't understand their humor.
- Onların mizahını anlamıyorum.
- I'll never understand you.
- Seni asla anlamayacağım.
- You're probably too young to understand what is likely to happen next.
- Muhtemelen bundan sonra ne olacağını anlamak için çok gençsin.
- There are some things that I don't understand.
- Anlamadığım bazı şeyler var.
- Human beings are not made to understand life, but to live it.
- İnsanoğlu hayatı anlamak için değil, yaşamak için yaratılmıştır.
- I understand what he's trying to say.
- Ne söylemeye çalıştığını anlıyorum.
- You understand why you're being punished, don't you?
- Neden cezalandırıldığını anlıyorsun, değil mi?
- I need to understand your reasons.
- Gerekçelerini anlamam gerekiyor.
- Now I understand what you mean.
- Şimdi ne demek istediğini anlıyorum.
- I cannot quite understand it.
- Bunu tam olarak anlayamıyorum.
- Why didn't you tell me you didn't understand French?
- Neden bana Fransızca anlamadığını söylemedin?
- How could I expect you to understand?
- Anlamanızı nasıl bekleyebildim?
- Violence is the only thing they understand.
- Şiddet onların anladıkları tek şeydir.
- I can understand English, but I can't speak it.
- İngilizceyi anlayabiliyorum ama konuşamıyorum.
- We need to understand why.
- Sebebini anlamamız gerekiyor.
- Newton became interested in mathematics after buying a book at a fair and not understanding the math concepts it contained.
- Newton, bir fuarda bir kitap satın aldıktan ve içerdiği matematik kavramlarını anlamadıktan sonra matematiğe ilgi duymaya başladı.
- We understand each other now.
- Biz şimdi birbirimizi anlıyoruz.
- We don't understand anything.
- Biz bir şey anlamıyoruz.
- I don't understand how this could have happened.
- Bunun nasıl olduğunu anlamıyorum.
- I hope they'll understand you anyway.
- Umarım yine de seni anlarlar.
- Tom couldn't understand why Mary refused to even listen to him.
- Tom, Mary'nin neden onu dinlemeyi bile reddettiğini anlayamıyordu.
- I now finally understand what Tom was trying to tell me.
- Sonunda Tom'un bana ne anlatmaya çalıştığını anladım.
- He understands physics.
- O, fizikten anlar.
- I can understand Slovene, but I can't speak it.
- Slovence anlayabilirim ama onu konuşamam.
- Nobody will understand you if you speak Spanish.
- İspanyolca konuşursan kimse seni anlamaz.
- She doesn't understand the slang used by young people.
- O, genç insanlar tarafından kullanılan argo kelimeleri anlamıyor.
- I myself do not understand how it happened.
- Ben kendim onun nasıl olduğunu anlamıyorum.
- You can't understand this sentence, can you?
- Bu cümleyi anlayamıyorsunuz, değil mi?
- Tom doesn't understand Mary sometimes.
- Tom bazen Mary'yi anlamıyor.
- You seem to understand.
- Anlıyor gibisin.
- Tom doesn't seem to understand what's happened.
- Tom ne olduğunu anlamış gibi görünmüyor.
- My husband usually doesn't understand what I mean.
- Kocam genellikle ne demek istediğimi anlamaz.
- I think I understand you.
- Ben seni anladığımı düşünüyorum.
- I can understand your confusion.
- Kafa karışıklığını anlayabiliyorum.
- I didn't understand what was happening.
- Neler olduğunu anlamadım.
- Fadil understands Arabic.
- Fadıl Arapçayı anlar.
- I can't understand anything he's saying.
- Söylediklerinden hiçbir şey anlamıyorum.
- It's probably a good idea for us to speak in English, so he'll be able to understand.
- Anlayabilmesi için İngilizce konuşmamız muhtemelen iyi bir fikir olacaktır.
- Hi, sorry I didn't understand you.
- Merhaba, üzgünüm sizi anlamadım.
- Music is a language that everyone understands.
- Müzik herkesin anladığı bir dildir.
- I understand the museum is closed on Mondays.
- Anladığım kadarıyla müze pazartesi günleri kapalı.
- Dan didn't even understand what Linda was telling him.
- Dan Linda'nın ona ne söylediğini bile anlamadı.
- Do you understand what's going on?
- Neler olduğunu anlıyor musun?
- At first, I couldn't understand what he said.
- İlk başta onun dediğini anlamadım.
- He understands French.
- O, Fransızca anlar.
- What's to understand?
- Anlayacak ne var?
- Tom couldn't understand why I did what I did.
- Tom yaptığımı neden yaptığımı anlayamadı.
- I don't understand why Tom is late.
- Tom'un neden geç kaldığını anlamıyorum.
- I did not understand at all what he said.
- Ne dediğini hiç anlamadım.
- You need to understand who you really are.
- Gerçekte kim olduğunu anlamalısın.
- I don't understand what you're asking me to do.
- Ne yapmamı istediğini anlamıyorum.
- It is difficult for me to understand him.
- Onu anlamak benim için çok zor.
- Investigators understood why the jet crashed.
- Jetin neden düştüğünü müfettişler anladı.
- It's easy to understand why people don't trust Tom.
- İnsanların neden Tom'a güvenmediğini anlamak kolay.
- Tom didn't understand what Mary was saying.
- Tom, Mary'nin ne dediğini anlamadı.
- I can understand Norwegian, but I can't speak it.
- Norveççe anlayabiliyorum ama konuşamıyorum.
- I don't think you understand what this means.
- Bunun ne anlama geldiğini anladığını sanmıyorum.
- The Web is part of the new economy that older people don't understand.
- Web, yaşlı insanların anlamadığı yeni ekonominin bir parçasıdır.
- Do you understand what you need to do?
- Ne yapman gerektiğini anlıyor musun?
- Tom said that he really didn't understand.
- Tom gerçekten anlamadığını söyledi.
- At last I understand what you are saying.
- En sonunda ne dediğini anladım.
- She needed someone who would understand her.
- Onu anlayacak birine ihtiyacı vardı.
- I understand absolutely nothing.
- Hiçbir şey anlamıyorum.
- I understand everything you just said.
- Az önce söylediğin her şeyi anlıyorum.
- You couldn't possibly understand.
- Muhtemelen anlayamadın.
- Tom doesn't understand Mary.
- Tom Mary'yi anlamıyor.
- A person from Hamburg doesn't always understand a person from Bavaria.
- Hamburglu bir insan Bavyeralı bir insanı her zaman anlamaz.
- I don't understand English at all.
- Ben hiç İngilizce anlamıyorum.
- I can't understand what you're saying.
- Ne söylediğini anlayamıyorum.
- Tom doesn't understand Mary at all.
- Tom Mary'yi hiç anlamıyor.
- I don't understand your mind.
- Düşüncenizi anlamıyorum.
- Tom already understands that.
- Tom zaten onu anlıyor.
- You understand French, right?
- Fransızca anlarsın, değil mi?
- I'm sure you understand that.
- Bunu anladığına eminim.
- You do understand, don't you?
- Anlıyorsun, değil mi?
- Please understand my position.
- Lütfen durumumu anlayın.
- Sami understood what motivated Layla to do that.
- Sami, Layla'yı bunu yapmaya neyin motive ettiğini anlıyordu.
- Mary understands Tom's ups and downs.
- Mary, Tom'un iniş çıkışlarını anlıyor.
- I thought Tom would at least understand the situation.
- Tom'un en azından durumu anlayacağını düşünmüştüm.
- He doesn't understand the risks.
- Riskleri anlamıyor.
- Tom doesn't understand British humour.
- Tom, İngiliz mizahını anlamıyor.
- I understand what she's saying.
- Ne dediğini anlıyorum.
- Oh, now I understand.
- Ha, şimdi anlıyorum.
- I understand his frustration.
- Onun hayal kırıklığını anlıyorum.
- I'll never understand why Tom did that.
- Tom'un bunu neden yaptığını asla anlamayacağım.
- Tom wanted Mary to understand why he couldn't stay.
- Tom neden kalamadığını Mary'nin anlamasını istiyordu.
- Let's not forget that Tom doesn't understand French.
- Tom'un Fransızca anlamadığını unutmayalım.
- Can you understand that?
- Bunu anlayabilir misiniz?
- Now I understand many things.
- Artık birçok şeyi anlıyorum.
- She failed to understand a single word.
- Tek bir kelime bile anlamadı.
- You'll understand it later on.
- Bunu daha sonra anlayacaksın.
- You'll understand when you're older.
- Yaşlanınca anlarsın.
- I think that, for the first time in my life, I understood her.
- Sanırım hayatımda ilk kez onu anladım.
- I think Tom didn't understand the question.
- Sanırım Tom soruyu anlamadı.
- I wish I could understand why this is happening.
- Keşke bunun ne olduğunu anlayabilsem.
- I understand Irish, but I can't speak it.
- İrlandacayı anlıyorum ama onu konuşamıyorum.
- I don't understand a word of what he's saying.
- Onun söylediğinden bir kelime bile anlamıyorum.
- I don't understand Tom.
- Tom'u anlamıyorum.
- Tom can't understand Mary's motives.
- Tom, Mary'nin davranışları ardındaki nedenleri anlayamıyor.
- I'm not understanding anything.
- Hiçbir şey anlamıyorum.
- I don't understand her words.
- Onun sözlerini anlamıyorum.
- I can't understand your language.
- Sizin lisanınızı anlamıyorum.
- Many people fear what they can't understand.
- Birçok insan anlayamadığı şeylerden korkar.
- To be honest, I don't understand it.
- Dürüst olmak gerekirse, anlamıyorum.
- I can understand English, but I can't speak it.
- İngilizce anlayabiliyorum ama onu konuşamıyorum.
- I cannot understand why he doesn't listen to me.
- Onun beni neden dinlemediğini anlayamıyorum.
- Tom couldn't understand Mary at all.
- Tom Mary'yi hiç anlayamadı.
- Thank you, I understand everything.
- Teşekkür ederim, her şeyi anladım.
- Tom is too young to understand what's happening.
- Tom neler olduğunu anlayamayacak kadar küçük.
- Did I understand you correctly?
- Seni doğru şekilde anladım mı?
- I don't understand what she's saying.
- Ne dediğini anlamıyorum.
- I completely understand that.
- Ben onu tamamen anlıyorum.
- It's easy to understand why people hate Tom.
- İnsanların Tom'dan neden nefret ettiğini anlamak kolay.
- I don't understand modern art.
- Modern sanattan anlamıyorum.
- I never understood why Tom didn't like Boston.
- Tom'un neden Boston'dan hoşlanmadığını hiç anlamadım.
- You of all people should understand how Tom feels.
- Tom'un nasıl hissettiğini herkesten çok sen anlamalısın.
- I totally understand where you are coming from.
- Nereden geldiğinizi tamamen anlıyorum.
- I understand your frustration.
- Senin hayal kırıklığını anlıyorum.
- I'm looking for somebody who understands French.
- Fransızca anlayan birini arıyorum.
- I knew you were smart enough to understand.
- Anlayacak kadar zeki olduğunu biliyordum.
- I never really understood what that meant.
- Bunun ne anlama geldiğini hiç anlamadım.
- I think he'll understand this.
- Bence bunu anlayacaktır.
- It's you who doesn't understand.
- Anlamayan sensin.
- I can't understand why Tom is so upset.
- Tom'un neden bu kadar üzgün olduğunu anlayamıyorum.
- To understand someone is to love someone.
- Birini anlamak, onu sevmektir.
- I think he didn't understand.
- Anlamadığını düşünüyorum.
- We don't understand it.
- Biz onu anlamıyoruz.
- You can understand French, right?
- Fransızca anlayabiliyorsun, değil mi?
- I don't understand why we shouldn't do that.
- Bunu neden yapmamamız gerektiğini anlamıyorum.
- Tom thinks Mary can't understand French.
- Tom, Mary'nin Fransızca'yı anlayamadığını düşünüyor.
- She doesn't understand you.
- Seni anlamıyor.
- I don't speak French, but I can understand it a bit.
- Fransızca bilmiyorum ama biraz anlayabiliyorum.
- Sami didn't fully understand the ramifications of his actions.
- Sami yaptıklarının sonuçlarını tam olarak anlamadı.
- What didn't you understand?
- Neyi anlamadın?
- Tom said Mary understood French.
- Tom, Mary'nin Fransızca'yı anladığını söyledi.
- I don't understand what you want me to do.
- Ne yapmamı istediğini anlamıyorum.
- I can understand her.
- Onu anlayabiliyorum.
- I need more examples to understand how the word is used.
- Kelimenin nasıl kullanıldığını anlamak için daha fazla örneğe ihtiyacım var.
- I understand it more or less.
- Az çok anlıyorum.
- Unless you can speak French, they won't understand you.
- Fransızca konuşamadıkça onlar seni anlamaz.
- I'm not sure I understand what you're saying.
- Ne dediğini anladığımdan emin değilim.
- Tom doesn't understand we're all just God in disguise.
- Tom, aslında hepimizin Tanrı'nın büründüğü suretlerden ibaret olduğumuzu anlamıyor.
- I don't think you understand what this means to me.
- Bunun benim için ne anlama geldiğini anladığını sanmıyorum.
- Only at the end does one understand the title.
- İnsan ancak son kısımda başlığı anlayabiliyor.
- One day, you will understand.
- Bir gün anlayacaksın.
- I'm not sure you're going to understand this.
- Bunu anlayacağından emin değilim.
- Tom pretended he didn't understand what Mary wanted him to do.
- Tom, Mary'nin ondan ne yapmasını istediğini anlamamış gibi yaptı.
- I understand that you and Tom are planning to get married.
- Anladığım kadarıyla Tom'la evlenmeyi planlıyorsunuz.
- I didn't understand him.
- Onu anlamadım.
- You don't seem to understand what's happened.
- Ne olduğunu anlamış gibi görünmüyorsun.
- I sort of understand.
- Anlıyor gibiyim.
- Tom is afraid because he doesn't understand what's going on.
- Tom korkuyor çünkü neler olduğunu anlamıyor.
- We understand that completely.
- Bunu tamamen anlıyoruz.
- Someone who doesn't understand you is not necessarily an idiot.
- Seni anlamayan birinin aptal olması gerekmez.
- My brother still doesn't understand.
- Erkek kardeşim hâlâ anlamıyor.
- I don't understand the plot.
- Bu komployu anlamıyorum.
- Mary doesn't understand why Tom chose a cat as his online avatar.
- Mary, Tom'un online avatar olarak neden bir kediyi seçtiğini anlamıyor.
- I didn't understand what was happening.
- Ne olduğunu anlamadım.
- Do you understand the difference between right and wrong?
- Doğru ve yanlış arasındaki farkı anlıyor musun?
- I can understand it.
- Onu anlayabiliyorum.
- No one is going to understand you.
- Kimse seni anlamayacak.
- Tom just doesn't understand.
- Tom sadece anlamıyor.
- There's still one thing I don't understand.
- Hâlâ anlamadığım bir şey var.
- You're not going to understand it.
- Anlamayacaksın.
- Help me to understand.
- Anlamam için yardımcı ol.
- Tom doesn't understand what's going on either, but he won't admit it.
- Tom da ne olduğunu anlamıyor ama o bunu kabul etmeyecek.
- Tom speaks French too fast for me to understand.
- Tom anlayamayacağım kadar hızlı Fransızca konuşuyor.
- I didn't understand what it meant.
- Ne demek istediğini anlamadım.
- She came to me and said something that I didn't understand at all.
- O bana geldi ve hiç anlamadığım bir şeyler söyledi.
- He doesn't understand the principle of the thing.
- O, konunun prensibini anlamıyor.
- I really don't understand why you think that's a good idea.
- Senin neden onun iyi bir fikir olduğunu düşündüğünü gerçekten anlamıyorum.
- To understand all is to forgive all.
- Her şeyi anlamak, her şeyi affetmektir.
- Tom doesn't understand why Mary did that.
- Tom, Mary'nin neden bunu yaptığını anlamıyor.
- They wouldn't understand.
- Anlamazlar.
- This must be difficult for you to understand.
- Bunu anlamak sizin için zor olmalı.
- I pretended not to be able to understand what she was telling me.
- Ben de onun bana söylediklerini anlamamış gibi yaptım.
- Tom said he understood what needed to be done.
- Tom ne yapılması gerektiğini anladığını söyledi.
- I understand French.
- Fransızca anlıyorum.
- Tom didn't understand a word that Mary said.
- Tom, Mary'nin söylediklerinden hiçbir şey anlamadı.
- Tom said he understood how you were feeling.
- Tom senin nasıl hissettiğini anladığını söyledi.
- Tom wouldn't understand.
- Tom anlamazdı.
- Tom doesn't really understand me.
- Tom beni gerçekten anlamıyor.
- I just never will understand women.
- Kadınları asla anlayamayacağım işte.
- Tom didn't understand what Mary was trying to tell him.
- Tom, Mary'nin ona söylemeye çalıştığı şeyi anlamıyordu.
- Yes, I understand, but we can't do anything about it.
- Evet, anlıyorum ama bu konuda bir şey yapamayız.
- I just never will understand you people.
- Sizleri asla anlayamayacağım.
- You seem to understand.
- Anlıyor gibi görünüyorsun.
- I can understand Hebrew, but I can't speak it.
- İbraniceyi anlayabiliyorum fakat konuşamıyorum.
- Tom doesn't understand why Mary did that.
- Tom, Mary'nin bunu neden yaptığını anlamıyor.
- Do both Tom and Mary understand French?
- Hem Tom hem de Mary Fransızca anlıyorlar mı?
- I can understand why Tom would lie in that situation.
- Tom'un o durumda neden yalan söyleyeceğini anlayabiliyorum.
- Do you understand what he's told you?
- Onun anlattığını anlıyor musun?
- This novel is difficult to understand.
- Bu, anlaşılması zor bir roman.
- Nobody understands what's going on.
- Neler olduğunu kimse anlamıyor.
- Tom and Mary both don't understand French at all.
- Hem Tom hem de Mary hiç Fransızca anlamıyor.
- Government red tape has made the process very cumbersome and hard to understand.
- Hükümet bürokrasisi süreci çok hantal ve anlaşılması zor hale getirdi.
- You haven't understood at all.
- Hiç anlamamışsın.
- I understand now why he didn't go to a university.
- Neden üniversiteye gitmediğini şimdi anlıyorum.
- I didn't understand you.
- Ben seni anlamadım.
- I thought Tom would understand.
- Tom'un anlayacağını düşündüm.
- I've never understood him.
- Onu hiç anlamadım.
- I pretended that I didn't understand.
- Ben anlamamış gibi davrandım.
- Do you understand any of this?
- Bunlar arasından anladığınız var mı?
- Tom understands the game plan.
- Tom oyun planını anlıyor.
- I don't understand it at all.
- Hiç anlamıyorum.
- I still don't understand exactly what Tom wants.
- Tom'un tam olarak ne istediğini hâlâ anlamıyorum.
- I can understand it, but I can't speak it.
- Onu anlayabilirim ama konuşamam.
- He did not believe that I understood his tactics.
- Taktiklerini anladığıma inanmadı.
- I don't understand a fucking thing.
- Hiçbir şey anlamıyorum.
- I don't understand why you believe that she's right.
- Neden onun haklı olduğuna inandığını anlamıyorum.
- I understood that it was a great lie that she wanted to become an actress.
- Onun bir aktris olmak istemesinin büyük bir yalan olduğunu anladım.
- I don't even understand myself.
- Ben kendim bile anlamıyorum.
- It's easy to understand why Tom doesn't like Mary.
- Tom'un Mary'den neden hoşlanmadığını anlamak kolay.
- Tom doesn't understand that.
- Tom bunu anlamıyor.
- Do you understand how this happened to you?
- Bunun sana nasıl olduğunu anlıyor musun?
- Do you understand why this is a problem?
- Bunun neden bir sorun olduğunu anlıyor musunuz?
- I understand what you meant.
- Ne demek istediğini anladım.
- I was afraid Tom wouldn't understand.
- Tom'un anlamayacağından korktum.
- My Chinese is not perfect, but I could understand enough of what he said.
- Çincem mükemmel değil, ama onun dediğini yeterince anlayabildim.
- I didn't understand half of what he was saying.
- Söylediklerinin yarısını anlamadım.
- The interview is in German and I can't understand a word of it.
- Röportaj Almanca ve tek kelimesini bile anlayamıyorum.
- My brother still doesn't understand.
- Kardeşim hâlâ anlamıyor.
- Sometimes I can't understand Tom.
- Bazen Tom'u anlayamıyorum.
- Tom knew Mary understood what he meant.
- Tom, Mary'nin ne demek istediğini anladığını biliyordu.
- Tom wanted Mary to understand why he had to leave.
- Tom, Mary'nin neden gitmek zorunda olduğunu anlamasını istedi.
- I can't quite understand.
- Tam olarak anlayamıyorum.
- I hate not being able to understand things when people are speaking French.
- İnsanlar Fransızca konuşurken bir şeyleri anlayamamaktan nefret ediyorum.
- I can understand Hebrew, but I can't speak it.
- İbraniceyi anlayabilirim ama konuşamam.
- Do you still not understand what's going on?
- Hâlâ neler olduğunu anlamıyor musun?
- Can you understand the meaning of this paragraph?
- Bu paragrafın anlamını anlayabiliyor musun?
- What do we understand when we talk about loyalty?
- Sadakatten bahsettiğimizde ne anlıyoruz?
- Do I understand this correctly?
- Bunu doğru mu anlıyorum?
- Tom needs to talk to someone who's able to understand him.
- Tom'un onu anlayabilecek biri ile konuşması gerekiyor.
- I don't understand why these things happen.
- Böyle şeylerin neden olduğunu anlamıyorum.
- I couldn't understand his ideas.
- Onun fikirlerini anlayamadım.
- We both understand each other.
- İkimiz de birbirimizi anlıyoruz.
- Do you understand everything they are saying?
- Onların söylediği her şeyi anlıyor musun?
- Even a child would understand this.
- Bir çocuk bile bunu anlayabilir.
- I need you to understand what really happened to Tom.
- Tom'un gerçekte başına gelenleri anlaman gerek.
- I understood all that stuff.
- Bütün o şeyleri anladım.
- You're probably too young to understand why Tom had to leave.
- Mary'nin neden gitmek zorunda kaldığını anlamak için muhtemelen çok gençsin.
- I did understand you.
- Ben seni anladım.
- Tom seemed to understand.
- Tom anlıyor gibiydi.
- I want to understand Tom.
- Tom'u anlamak istiyorum.
- Is it that difficult to understand?
- Anlamak o kadar zor mu?
- I'll never understand men.
- Erkekleri asla anlayamayacağım.
- You have to understand that there's nothing I can do to help you.
- Sana yardım etmek için yapabileceğim bir şey olmadığını anlamalısın.
- You'll understand all of this eventually.
- Eninde sonunda hepsini anlayacaksın.
- I really don't understand anything.
- Gerçekten bir şey anlamıyorum.
- As always, you have understood poorly!
- Her zaman olduğu gibi, kötü anladın!
- It's very simple to understand.
- Anlaması çok basit.
- I can understand Lithuanian, but I can't speak it.
- Litvancayı anlayabiliyorum ama onu konuşamıyorum.
- Some people will never understand.
- Bazı insanlar asla anlamayacak.
- I understand, but I cannot agree.
- Anlıyorum ama aynı fikirde değilim.
- Tom isn't old enough to understand what we're talking about.
- Tom neden bahsettiğimizi anlayacak yaşta değil.
- I understand Welsh, but I can't speak it.
- Galceyi anlıyorum ama konuşamıyorum.
- No one understands why she's so aggressive.
- Hiç kimse onun neden bu kadar agresif olduğunu anlamıyor.
- Tom could hardly understand what Mary said.
- Tom Mary'nin söylediklerini güçlükle anlayabiliyordu.
- I understood everything Tom said.
- Tom'un söylediği her şeyi anladım.
- I don't understand a thing about that result.
- Bu sonuçtan hiçbir şey anlamıyorum.
- Speak more slowly; I can't understand.
- Daha yavaş konuş; ben anlayamıyorum.
- I don't understand why Tom got angry.
- Tom'un neden sinirlendiğini anlamıyorum.
- I partially understand what he means.
- Onun ne demek istediğini kısmen anlıyorum.
- She understands him.
- Onu anlıyor.
- I don't understand this diagram.
- Bu diyagramı anlamıyorum.
- Most of the students already understand this.
- Öğrencilerin çoğu bunu zaten anlıyor.
- There's nothing to understand.
- Anlayacak bir şey yok.
- Men can't understand these things.
- Erkekler böyle şeyleri anlayamaz.
- We can't understand French.
- Fransızca anlayamayız.
- Why don't you want to understand?
- Neden anlamak istemiyorsunuz?
- I understand what they're saying.
- Onların söylediğini anlıyorum.
- I think they'll understand.
- Sanırım anlayacaklardır.
- No matter how many times I read that sentence, I couldn't understand it.
- O cümleyi kaç kere okuduysam anlayamadım.
- You're the only one who understands how I feel.
- Sen nasıl hissettiğimi anlayan tek kişisin.
- Tom was the only person who understood Mary.
- Mary'yi anlayan tek kişi Tom'du.
- Tom doesn't seem to understand.
- Tom anlamış gibi görünmüyor.
- I can understand Slovene, but I can't speak it.
- Slovenceyi anlayabiliyorum ama konuşamıyorum.
- I fully understand your feelings.
- Hislerinizi tamamen anlıyorum.
- I do hope you understand.
- Umarım anlarsın.
- I don't understand what's happening.
- Neler olduğunu anlamıyorum.
- A person from Hamburg doesn't always understand a person from Bavaria.
- Hamburglu bir kişi her zaman Bavyeralı birini anlamaz.
- You still don't understand.
- Sen hâlâ anlamıyorsun.
- I can understand Tom.
- Tom'u anlayabiliyorum.
- I understand how you are feeling.
- Nasıl hissettiğini anlıyorum.
- I don't understand any of this.
- Bunların hiçbirini anlamıyorum.
- Tom is the only person who understands Mary.
- Tom, Mary'yi anlayan tek insan.
- I don't always understand what's going on.
- Neler olduğunu her zaman anlamıyorum.
- I understand what happened.
- Ben ne olduğunu anlıyorum.
- I understand you had an interesting day.
- İlginç bir gün geçirdiğini anlıyorum.
- I can understand them.
- Onları anlayabiliyorum.
- I don't understand your attitude.
- Tavrınızı anlamıyorum.
- He can understand but he can't speak.
- O anlayabilir ama konuşamaz.
- I can understand your language, but I can't speak it.
- Dilinizi anlayabilirim ama konuşamam.
- Tom couldn't understand.
- Tom anlayamadı.
- She can't understand my feelings.
- Duygularımı anlayamıyor.
- I couldn't understand what he was getting at.
- Ne demek istediğini anlayamadım.
- I'm not sure that I understand exactly what you're trying to do.
- Ne yapmaya çalıştığını tam olarak anladığımdan emin değilim.
- I understand the frustration.
- Hayal kırıklığını anlıyorum.
- I still don't understand what you're talking about.
- Neden bahsettiğinizi hâlâ anlamıyorum.
- We understand that.
- Onu anlıyoruz.
- Tom nodded as if he understood what Mary was talking about.
- Tom Mary'nin bahsettiği şeyi anlamış gibi kafasını salladı.
- I cannot understand what he is driving at.
- Onun ne demek istediğini anlayamıyorum.
- I didn't understand what the writer was trying to say.
- Yazarın ne söylemeye çalıştığını anlamadım.
- Tom doesn't understand why Mary acts that way.
- Tom, Mary'nin neden böyle davrandığını anlamıyor.
- I don't understand the context.
- Bağlamı anlamıyorum.
- How much of what Tom said did you understand?
- Tom'un söylediğinin ne kadarını anladın?
- I don't understand some people.
- Bazı insanları anlamıyorum.
- Sorry, I don't understand.
- Üzgünüm, anlamıyorum.
- I cannot understand what he is driving at.
- Onun ne söylemeye çalıştığını anlayamıyorum.
- Tom couldn't understand what was going on.
- Tom neler olduğunu anlayamadı.
- I thought that Tom didn't understand French.
- Tom'un Fransızca anlamadığını düşündüm.
- Tom can probably understand this.
- Tom muhtemelen bunu anlayabilir.
- No doubt, Mary understands the value of this.
- Hiç şüphe yok ki, Mary bunun değerini anlıyor.
- I pretended not to be able to understand what she was telling me.
- Onun bana söylediğini anlayamıyor gibi davrandım.
- Do you understand what you have to do?
- Ne yapman gerektiğini anlıyor musun?
- I understand what you say.
- Ne dediğini anlıyorum.
- They don't understand.
- Anlamazlar.
- I can't understand what they were thinking.
- Onların ne düşündüklerini anlayamıyorum.
- Tom seemed to understand what I said.
- Tom söylediklerimi anlıyor gibi görünüyordu.
- I speak a little Polish, just enough to make myself understood.
- Biraz Lehçe konuşabiliyorum, anlaşılacak kadar.
- I don't understand my feelings.
- Ben duygularımı anlamıyorum.
- I don't really understand this.
- Gerçekten bunu anlamıyorum.
- Even having understood, it is a difficult theory to explain.
- Anlamış olsan bile, bu açıklaması zor bir teori.
- Okay, thanks, I understand now.
- Tamam, teşekkürler, şimdi anladım.
- Do you understand everything they are saying?
- Söyledikleri her şeyi anlıyor musun?
- You understand, don't you?
- Anlıyorsun değil mi ?
- I think, I'd understand if you didn't want to do it.
- Bence, bunu yapmak istemeseydin anlardım.
- I can't understand what you said at all.
- Söylediklerinizi hiç anlayamıyorum.
- There's still one thing I don't understand.
- Hala anlamadığım bir şey var.
- I can understand Danish, but I can't speak it.
- Danca'yı anlayabiliyorum ama konuşamıyorum.
- I never understood this.
- Ben bunu hiç anlamadım.
- You are old enough to understand this.
- Bunu anlayacak kadar büyüksün.
- I really don't understand the question.
- Soruyu gerçekten anlamadım.
- Tom wanted Mary to understand why he had to leave.
- Tom neden gitmek zorunda olduğunu Mary'nin anlamasını istedi.
- Why can't you understand?
- Neden anlayamıyorsun?
- You'll understand it right away.
- Hemen anlayacaksın.
- Tom can probably understand French.
- Tom muhtemelen Fransızca'yı anlayabilir.
- I understand that you're angry.
- Kızgın olmanı anlıyorum.
- While I understand what you are saying, I cannot do accordingly.
- Söylediklerini anlamama karşın, öyle yapamıyorum.
- I can't understand how she can be so fair when her brother is swarthy.
- Erkek kardeşi esmerken onun nasıl bu kadar açık tenli olabildiğini anlamıyorum.
- Tom didn't understand what Mary just said.
- Tom, Mary'nin az önce ne dediğini anlamadı.
- I understand what you're asking me to do, but I can't do that.
- Ne yapmamı istediğini anlıyorum, ama bunu yapamam.
- Tom can understand you.
- Tom seni anlayabiliyor.
- Tom wants to make sure you understand what you're supposed to do.
- Tom yapman gereken şeyi anladığından emin olmak istiyor.
- I didn't understand much of what they were talking about.
- Konuştuklarından pek bir şey anlamadım.
- I don't understand why Tom said that.
- Tom'un onu neden söylediğini anlamıyorum.
- I can't understand.
- Anlamıyorum.
- I understand finally.
- Sonunda anlıyorum.
- We understand it only too well.
- Bunu çok iyi anlıyoruz.
- I don't understand what Tom wants me to do.
- Tom'un ne yapmamı istediğini anlamıyorum.
- The most essential thing in the world to any individual is to understand himself.
- Dünyada bir birey için en elzem şey kendisini anlamasıdır.
- People usually don't like what they can't understand.
- İnsanlar genellikle anlayamadıkları şeylerden hoşlanmazlar.
- I think I understand it.
- Sanırım onu anlıyorum.
- I speak and understand a little English.
- Biraz İngilizce konuşup anlayabiliyorum.
- The greatest shortcoming of the human race is our inability to understand the exponential function.
- İnsan ırkının en büyük eksikliği, üstel fonksiyonu anlamadaki yetersizliğimizdir.
- I knew you'd understand immediately.
- Hemen anlayacağını biliyordum.
- Does she understand Hungarian?
- O Macarca anlıyor mu?
- I don't understand English.
- İngilizceyi anlamıyorum.
- My husband often fails to understand what I mean.
- Kocam sık sık ne demek istediğimi anlamakta başarısız olur.
- I thought you understood me.
- Beni anladığını sanıyordum.
- I think I've finally understood what you were trying to say.
- Sanırım ne söylemeye çalıştığını sonunda anladım.
- I'll never understand Australian politics.
- Avustralya politikasını asla anlayamayacağım.
- I'm never going to understand this.
- Bunu asla anlayamayacağım.
- Most people nowadays don't understand friendship.
- Bu günlerde çoğu insan dostluğu anlamıyor.
- I can understand all the Scandinavian languages.
- Tüm İskandinav dillerini anlayabilirim.
- You understand this, don't you?
- Bunu anlıyorsun, değil mi?
- Tom spoke so quickly that I couldn't understand what he was saying.
- Tom o kadar hızlı konuştu ki onun ne dediğini anlayamadım.
- I understood absolutely nothing.
- Hiçbir şey anlamadım.
- Please understand my position.
- Lütfen durumumu anla.
- Tom couldn't understand why Mary didn't like him.
- Tom Mary'nin ondan niçin hoşlanmadığını anlayamadı.
- He doesn't understand the risks.
- O, riskleri anlamıyor.
- That's not what I understand.
- Anladığım bu değil.
- Help me understand!
- Anlamama yardım et!
- I don't understand why Tom is here.
- Tom'un niçin burada olduğunu anlamıyorum.
- Tom didn't quite understand what was being said.
- Tom ne söylendiğini tam olarak anlamadı.
- I understand your concern.
- Endişenizi anlıyorum.
- I understand that would be difficult.
- Bunun zor olacağını anlıyorum.
- If you see the guy, you'll understand too.
- Adamı görürsen sen de anlarsın.
- I was born in a world you may not understand.
- Ben sizin anlayamayacağınız bir dünyada doğdum.
- They didn't understand your joke.
- Şakanı anlamadılar.
- People usually don't like what they don't understand.
- İnsanlar genellikle anlamadıkları şeyleri sevmezler.
- He didn't understand anything.
- Hiçbir şey anlamadı.
- Excuse me, I didn't understand you.
- Affedersiniz, ben sizi anlamadım.
- I'm afraid I don't understand what you're saying.
- Korkarım ne dediğinizi anlamıyorum.
- I don't understand what he wants me to do.
- Benden ne yapmamı istediğini anlamıyorum.
- Tom was the only person who understood Mary.
- Tom, Mary'yi anlayan tek kişiydi.
- Tom doesn't understand what you want.
- Tom ne istediğini anlamıyor.
- Even having understood, it is a difficult theory to explain.
- Anlamış olsanız bile, açıklaması zor bir teoridir.
- You understand our policy, don't you?
- Politikamızı anlıyorsun, değil mi?
- Dan can speak six languages and understand at least another dozen.
- Dan altı dil konuşabilir ve en az bir düzine dili anlayabilir.
- I don't understand his reluctance to go.
- Gitme konusundaki isteksizliğini anlamıyorum.
- Tom and Mary didn't understand each other.
- Tom ve Mary birbirlerini anlamıyordu.
- I don't quite understand what he says.
- Onun ne dediğini tamamen anlamıyorum.
- I can understand you to some extent.
- Bir yere kadar seni anlayabilirim.
- Do you understand what you have to do?
- Ne yapmak zorunda olduğunu anlıyor musun?
- Only my mother really understands me.
- Sadece annem beni gerçekten anlıyor.
- Tom couldn't understand Mary at first.
- Tom ilk başta Mary'yi anlayamadı.
- Tom is too young to understand.
- Tom anlamayacak kadar çok genç.
- Do you understand it?
- Anlıyor musun?
- I still don't understand everything he says.
- Hala söylediği her şeyi anlamıyorum.
- Tom doesn't understand irony or sarcasm.
- Tom ironiyi ya da alaycılığı anlamıyor.
- This book is too difficult for me to understand.
- Bu kitabı anlamak benim için çok zor.
- Tom couldn't understand why Mary had to leave.
- Tom, Mary'nin neden gitmesi gerektiğini anlayamadı.
- Why is it so hard for people to understand that I just want to be left alone?
- Yalnız kalmak istediğimi anlamak insanlar için neden bu kadar zor?
- I didn't understand Tom's explanation.
- Tom'un açıklamasını anlamadım.
- Mary said she thought Tom understood French.
- Mary Tom'un Fransızcayı anladığını düşündüğünü söyledi.
- I can understand him.
- Onu anlayabiliyorum.
- Tom understands what this means, I think.
- Tom bunun ne anlama geldiğini anlıyor sanırım.
- I wonder whether you understand.
- Anlıyor musun merak ediyorum.
- You'll never understand me.
- Beni asla anlamayacaksın.
- Few people are able to understand his theories.
- Teorilerini pek az insan anlayabilmektedir.
- I wonder how I can explain it so everyone will understand it.
- Bunu herkesin anlayacağı şekilde nasıl açıklayabileceğimi merak ediyorum.
- I will never understand the allure of wealth.
- Zenginliğin cazibesini asla anlayamayacağım.
- We understand each other.
- Birbirimizi anlıyoruz.
- Tom says he understands Mary.
- Tom, Mary'yi anladığını söylüyor.
- Can't you understand French?
- Fransızca anlayamıyor musun?
- I don't pretend to understand women.
- Kadınları anlıyormuş gibi davranmıyorum.
- Tom didn't understand.
- Tom anlamadı.
- I can understand what she is saying.
- Ne dediğini anlayabiliyorum.
- Do you understand how it works?
- Bunun nasıl çalıştığını anlıyor musun?
- Tom understood immediately.
- Tom hemen anladı.
- I understand how much you want to go to the party, but I can't let you go.
- Partiye gitmeyi ne kadar istediğini anlıyorum ama gitmene izin veremem.
- I don't understand it completely, but I'll try to do what I can.
- Tam olarak anlamıyorum ama elimden geleni yapmaya çalışacağım.
- Tom is too stupid to understand your jokes.
- Tom senin şakalarını anlamayacak kadar aptal.
- Tom wasn't able to understand anything Mary said.
- Tom Mary'nin söylediği hiçbir şeyi anlayamadı.
- You talk so fast I can't understand a word you say.
- O kadar hızlı konuşuyorsun ki söylediklerinin tek kelimesini bile anlayamıyorum.
- I do not understand everything, but it seems to me interesting.
- Her şeyi anlamıyorum, ama bu bana ilginç geliyor.
- We don't understand each other.
- Birbirimizi anlamıyoruz.
- Do you think that Tom understands the problem?
- Sence Tom problemi anlıyor mu?
- Does Tom really understand what's happening?
- Tom gerçekten neler olduğunu anlıyor mu?
- I hoped you would understand what I meant.
- Umarım ne demek istediğimi anlayacaksın.
- I don't think Tom will understand that.
- Tom'un onu anlayacağını sanmıyorum.
- No problem, I understand.
- Sorun yok, anlıyorum.
- That's not what I understand.
- Benim anladığım bu değil.
- Tom didn't quite understand how to do it.
- Tom onu nasıl yapacağını tam anlamadı.
- We don't understand English at all.
- Biz İngilizceyi hiç anlamıyoruz.
- He doesn't understand sarcasm.
- Adam iğnelemeden anlamıyor.
- I'm sure you understand what needs to be done.
- Ne yapılması gerektiğini anladığına eminim.
- I don't think you understand how much this means to me.
- Bunun benim için ne anlama geldiğini anladığını sanmıyorum.
- The teacher spoke too fast for us to understand.
- Öğretmen bizim anlayamayacağımız kadar hızlı konuştu.
- Tom can't seem to understand what you're saying.
- Tom ne dediğini anlıyor gibi görünmüyor.
- People usually don't like what they don't understand.
- İnsanlar genellikle anlamadıkları şeyden hoşlanmazlar.
- I understand what you're saying.
- Ne söylediğini anlıyorum.
- I don't understand what the problem is.
- Sorunun ne olduğunu anlamıyorum.
- I can hardly understand you.
- Seni anlamakta zorlanıyorum.
- Why don't I understand English?
- Neden İngilizce anlamıyorum?
- I don't understand what she wants me to do.
- Benden ne yapmamı istediğini anlamıyorum.
- I figured you would understand.
- Anlayacağını düşündüm.
- She does not understand English.
- O İngilizce anlamıyor.
- Tom doesn't understand why Mary is so popular.
- Tom, Mary'nin neden bu kadar popüler olduğunu anlamıyor.
- Tom was unable to understand anything Mary said.
- Tom, Mary'nin söylediği hiçbir şeyi anlayamıyordu.
- Tom doesn't seem to understand what's happening.
- Tom neler olduğunu anlamıyor gibi görünüyor.
- He wished that I might understand.
- O benim anlayabilmemi diledi.
- I don't understand this part.
- Bu kısmı anlamıyorum.
- I'm not sure I understand.
- Anladığımdan emin değilim.
- I don't understand the sentence.
- Cümleyi anlamadım.
- I don't even understand myself.
- Kendimi bile anlamıyorum.
- In math class I sometimes don't even understand what exactly I don't understand.
- Matematik dersinde bazen tam olarak neyi anlamadığımı bile anlamıyorum.
- Tom didn't seem to understand why he wasn't supposed to do that.
- Tom neden bunu yapmaması gerektiğini anlıyor gibi görünmüyordu.
- Of course I understand.
- Elbette anlıyorum.
- The time will come when you will understand this.
- Bunu anlayacağın zaman gelecek.
- I don't really understand it.
- Gerçekten onu anlamıyorum.
- I don't quite understand what's going on.
- Neler olduğunu tam olarak anlamıyorum.
- He came to understand it at last.
- Sonunda onu anladı.
- I understood everything.
- Her şeyi anladım.
- Do you still not understand what's going on?
- Hala neler olduğunu anlamadın mı?
- We all understand the stakes.
- Hepimiz bahisleri anlıyoruz.
- Tom couldn't understand Mary at all.
- Tom, Mary'yi hiç anlayamadı.
- Tom won't understand.
- Tom anlamayacak.
- Tom pretended not to understand.
- Tom anlamamış gibi görünüyordu.
- I still don't quite understand what's going on.
- Hala neler olduğunu tam anlamıyorum.
- He spoke slowly enough for everyone to understand.
- Herkesin anlayabileceği kadar yavaş konuştu.
- I never understood why Tom liked Mary so much.
- Tom'un Mary'yi neden bu kadar çok sevdiğini asla anlamadım.
- I can understand Bulgarian, but I can't speak it.
- Bulgarcayı anlayabiliyorum ama konuşamıyorum.
- I don't understand what the author is trying to say.
- Yazarın ne söylemeye çalıştığını anlamıyorum.
- I understand the rule.
- Kuralı anlıyorum.
- Tom can understand Mary's French.
- Tom, Mary'nin Fransızcasını anlayabilir.
- Tom didn't seem to understand what had happened.
- Tom ne olduğunu anlamış gibi görünmüyordu.
- You really don't understand.
- Gerçekten anlamıyorsun.
- If you see the guy, you'll understand too.
- Adamı görsen sen de anlarsın.
- No matter how many times I read that sentence, I couldn't understand it.
- O cümleyi kaç kez okursam okuyayım önemli değil, onu hala anlayamadım.
- I understand how you feel.
- Nasıl hissettiğini anlıyorum.
- Do you understand?
- Anlıyor musunuz?
- I wanted to help Tom understand what Mary was trying to tell him.
- Tom'un Mary'nin ona ne anlatmaya çalıştığını anlamasına yardım etmek istedim.
- I didn't understand it.
- Bunu anlayamadım.
- You have to understand that I have to go now.
- Artık gitmem gerektiğini anlamalısınız.
- You can't understand this sentence, can you?
- Bu cümleyi anlayamıyorsun, değil mi?
- I knew you would understand.
- Anlayacağını biliyordum.
- You don't seem to understand.
- Sen anlıyor gibi görünmüyorsun.
- Music is a language understood by all humans.
- Müzik tüm insanlar tarafından anlaşılan bir dildir.
- Tom said something I couldn't understand.
- Tom anlayamadığım bir şey söyledi.
- I didn't understand what he said.
- Ne dediğini anlamadım.
- My dog can understand Esperanto but cannot speak it.
- Köpeğim Esperanto dilini anlayabilir ama konuşamaz.
- I don't understand what the teacher is saying.
- Öğretmenin söylediklerini anlamıyorum.
- He is not such a fool but he can understand it.
- O kadar aptal değil ama bunu anlayabilir.
- I understand the problem.
- Sorunu anlıyorum.
- I can understand this problem to some extent.
- Bir yere kadar bu problemi anlayabilirim.
- Tom will likely not understand that.
- Tom muhtemelen onu anlamayacak.
- I understand it.
- Ben anlıyorum.
- I thought you understood.
- Anladığını sanıyordum.
- Even a baby would understand it.
- Bunu bir bebek bile anlardı.
- This is something I don't understand.
- Bu anlamadığım bir şey.
- Tom didn't understand what Mary was trying to tell him.
- Tom, Mary'nin ona ne anlatmaya çalıştığını anlamadı.
- The most essential thing in the world to any individual is to understand himself.
- Bir birey için dünyadaki en önemli şey kendini anlamaktır.
- I just can't understand it.
- Bunu anlayamıyorum.
- I never understood what you saw in that boy.
- O çocukta ne bulduğunu hiç anlamadım.
- I understand them.
- Onları anlıyorum.
- She understood a sentence.
- Bir cümle anladı.
- Tom couldn't understand what Mary meant.
- Tom, Mary'nin ne demek istediğini anlayamadı.
- Thanks, you do understand me!
- Teşekkürler, siz beni gerçekten anlıyorsunuz!
- I pretended not to understand what he was saying.
- Ne dediğini anlamamış gibi davrandım.
- I don't think you understand.
- Anladığını sanmıyorum.
- What I don't understand is why the children aren't being allowed to play outside on such a nice day.
- Anlamadığım şey, böyle güzel bir günde çocukların dışarıda oynamasına neden izin verilmediği.
- Tom wasn't able to understand it.
- Tom bunu anlayamadı.
- I truly don't understand.
- Ben gerçekten anlamıyorum.
- I don't understand why you did that.
- Bunu neden yaptığını anlamıyorum.
- I can't understand why Tom refused to help us.
- Tom'un bize yardım etmeyi neden reddettiğini anlayamıyorum.
- Few scientists understand the theory of relativity.
- Çok az bilim insanı görelilik teorisini anlamaktadır.
- Few people understand that.
- Çok az insan bunu anlar.
- I can't translate a sentence if I don't understand it.
- Anlamadığım bir cümleyi tercüme edemem.
- I need to be sure that you understand this.
- Bunu anladığına emin olmam gerekiyor.
- You'll understand when you grow up.
- Büyüdüğünde anlarsın.
- Tom doesn't really seem to understand how to run meetings.
- Tom toplantıların nasıl yapıldığını pek anlamıyor gibi görünüyor.
- Tom didn't understand the joke Mary told.
- Tom Mary'nin söylediği şakayı anlamadı.
- Tom should've pretended he didn't understand French.
- Tom Fransızca anlamıyormuş gibi davranmalıydı.
- Tom is the only person who understands Mary.
- Tom, Mary'yi anlayan tek kişidir.
- They understood that.
- Bunu anladılar.
- They do not understand how mobile phones work.
- Onlar cep telefonlarının nasıl çalıştığını anlamıyorlar.
- He spoke slowly enough for everyone to understand.
- O, herkesin anlaması için yeterince yavaş konuştu.
- I understand you turned the job down.
- Anladığım kadarıyla işi geri çevirmişsin.
- I can understand you to some extent.
- Seni bir dereceye kadar anlayabiliyorum.
- I have to beat my brains out to understand math.
- Matematiği anlamak için adeta beynimi patlatmam gerekiyor.
- Some people need a lifetime to understand this.
- Bazı insanların bunu anlamak için bir ömre ihtiyacı var.
- I believe we understand each other.
- Birbirimizi anladığımıza inanıyorum.
- Since it's written in easy French, I can understand it.
- Kolay bir Fransızca ile yazıldığı için anlayabiliyorum.
- I can understand your reluctance.
- Senin isteksizliğini anlayabilirim.
- Do you understand the concept?
- Konsepti anlıyor musunuz?
- I do think I understand.
- Anladığımı sanıyorum.
- Tom didn't seem to understand anything.
- Tom hiçbir şey anlamamış gibiydi.
- I thought I understood you.
- Seni anladığımı sandım.
- Someone spoke to me in French, but I couldn't understand him.
- Birisi benimle Fransızca konuştu ama onu anlayamadım.
- I hope Tom understands.
- Tom'un anlayacağını umuyorum.
- I couldn't understand her accent.
- Aksanını anlayamadım.
- I can understand this.
- Bunu anlayabiliyorum.
- Sami had to understand this.
- Sami bunu anlamak zorundaydı.
- I didn't understand.
- Ben anlamadım.
- There are many words that I don't understand.
- Anlamadığım bir sürü sözcük var.
- Tom is the only one here who doesn't understand French.
- Tom burada Fransızca anlamayan tek kişi.
- I can understand French to a certain extent.
- Fransızcayı bir dereceye kadar anlayabiliyorum.
- Tom is still too young to understand that.
- Tom bunu anlamak için hâlâ çok genç.
- When you get to be my age, you'll understand what I mean.
- Benim yaşıma geldiğinde ne demek istediğimi anlayacaksın.
- Tom yelled something in French that I couldn't understand.
- Tom Fransızca bir şeyler bağırdı ama ben anlayamadım.
- I still don't understand how to do that.
- Bunu nasıl yapacağımı hala anlamıyorum.
- If you want to come back, I'll understand.
- Geri dönmek istersen, anlarım.
- Tom said that Mary understood French.
- Tom, Mary'nin Fransızca anladığını söyledi.
- We understand golf.
- Biz golften anlarız.
- I can understand Interlingua, but I can't speak it.
- Interlingua'yı anlayabiliyorum ama konuşamıyorum.
- I still don't understand what the problem is.
- Sorunun ne olduğunu hâlâ anlamış değilim.
- To understand it, you have only to read this book.
- Onu anlamak için, yalnızca bu kitabı okumak zorundasın.
- Tom told me you understood French.
- Tom bana Fransızca anladığını söyledi.
- Tom couldn't understand why no one else seemed to be happy.
- Tom neden kimsenin mutlu görünmediğini anlayamıyordu.
- Tom doesn't seem to understand what's happening.
- Tom ne olduğunu anlıyor gibi görünmüyor.
- I can understand some French, but I can't really speak it.
- Biraz Fransızca anlayabilirim, ama gerçekten konuşamam.
- They didn't understand the question.
- Onlar soruyu anlamamışlar.
- Tom understood what Mary was saying.
- Tom Mary'nin ne söylediğini anladı.
- Force is the only language they understand.
- Anladıkları tek dil güç.
- I don't understand why you and Tom don't get along.
- Tom'la neden anlaşamadığınızı anlamıyorum.
- Let's not forget that Tom doesn't understand French.
- Tom'un Fransızca anlamadığını unutma.
- I can't understand why Tom would want to do that.
- Tom'un onu neden yapmak istediğini anlayamıyorum.
- There are many words that I don't understand.
- Anlamadığım bir sürü kelime var.
- I can understand Russian, but I can't speak it.
- Rusçayı anlayabiliyorum ama konuşamıyorum.
- You don't need to understand everything right now.
- Şu anda her şeyi anlaman gerekmez.
- I still do not understand anything.
- Hâlâ hiçbir şey anlamıyorum.
- It's not easy to understand his ideas.
- Onun fikirlerini anlamak kolay değil.
- I don't always understand what's going on.
- Ne olup bittiğini her zaman anlamıyorum.
- I don't understand it.
- Ben de anlamıyorum.
- Tom can't understand French.
- Tom Fransızca anlayamıyor.
- I finally understand.
- Sonunda anlıyorum.
- I've crossed the seas of eternity to understand that the notion of time is nothing but an illusion.
- Zaman kavramının bir yanılsamadan başka bir şey olmadığını anlamak için sonsuzluk denizlerini aştım.
- I told Tom I understood his concern.
- Tom'a endişesini anladığımı söyledim.
- Do you understand what I mean?
- Ne demek istediğimi anlıyor musun?
- They can understand everything I am saying.
- Dediğim her şeyi anlayabiliyorlar.
- She can't understand other people.
- Diğer insanları anlayamıyor.
- Tom will understand.
- Tom anlayacak.
- Tom doesn't understand what's going on.
- Tom, neler olup bittiğini anlamıyor.
- I understand completely.
- Tamamen anlıyorum.
- I don't understand French.
- Fransızca anlamıyorum.
- I understand what you say, but I have trouble internalizing the message.
- Söylediklerinizi anlıyorum ama mesajı içselleştirmekte zorlanıyorum.
- Tom and Mary understand each other.
- Tom ve Mary birbirlerini anlıyor.
- No, I don't understand.
- Hayır, anlamıyorum.
- We understand what's happening.
- Neler olduğunu anlıyoruz.
- I assumed Tom understood what we were talking about.
- Tom'un ne hakkında konuştuğumuzu anladığını sandım.
- Tom couldn't understand why Mary had made that decision.
- Tom, Mary'nin neden böyle bir karar verdiğini anlayamıyordu.
- I think he'll understand this.
- Sanırım bunu anlayacaktır.
- I don't expect you to understand it.
- Onu anlamanı beklemiyorum.
- It was very difficult to understand the subject of his lecture.
- Konferansının konusunu anlamak çok zordu.
- Tom doesn't understand how to use a computer.
- Tom bilgisayarın nasıl kullanıldığını anlamıyor.
- I understand that now.
- Bunu şimdi anlıyorum.
- I can't always understand everything you write.
- Yazdığınız her şeyi her zaman anlayamıyorum.
- Tom is the one who doesn't understand.
- Anlamayan kişi Tom.
- Tom seems to understand what I say.
- Tom ne dediğimi anlıyor gibi görünüyor.
- Even a child could understand what I'm telling you.
- Bir çocuk bile sana ne söylediğimi anlayabilir.
- Tom wondered if Mary could understand French.
- Tom, Mary'nin Fransızca anlayıp anlamadığını merak etti.
- I couldn't understand the announcement that was just made.
- Az önce yapılan duyuruyu anlayamadım.
- I honestly don't understand what's going on.
- Dürüst olmak gerekirse neler olduğunu anlamıyorum.
- Do you understand Latin?
- Latince anlıyor musun?
- We understand how difficult this must be for you.
- Bunun sizin için ne kadar zor olduğunu anlıyoruz.
- I can understand Turkish, but I can't speak it.
- Türkçeyi anlayabilirim ama onu konuşamam.
- I don't understand why she doesn't come.
- Neden gelmedi anlamıyorum.
- I need you to understand what really happened to Tom.
- Tom'a gerçekten ne olduğunu anlamanı istiyorum.
- Tom didn't understand what I meant.
- Tom ne demek istediğimi anlamadı.
- Before understanding the situation clearly, he hastily gave his opinion.
- Meseleyi daha tam anlamadan, alelacele fikrini söyledi.
- It is not easy to understand why you want to leave.
- Niçin bırakmak istediğini anlamak kolay değil.
- I don't understand this country.
- Bu ülkeyi anlamıyorum.
- I understand you were close to Tom.
- Tom'a yakın olduğunu anlıyorum.
- I still don't understand women.
- Kadınları hâlâ anlamıyorum.
- I'm sure you understand why we can't do that.
- Onu neden yapamadığımızı anladığından eminim.
- Do you understand what Tom means?
- Tom'un ne demek istediğini anlıyor musun?
- If you'd listen, you'd understand.
- Eğer dinleseydin, anlardın.
- I can understand German, but I can't speak it.
- Almancayı anlayabilirim ama konuşamam.
- I don't think I'll ever understand.
- Anlayabileceğimi hiç sanmıyorum.
- I can understand Chinese, but I can't speak it.
- Çinceyi anlayabiliyorum ama onu konuşamıyorum.
- I understand you wish to speak with Tom.
- Tom'la konuşmak istediğini anlıyorum.
- Although no one understands, I always tell the truth.
- Kimse anlamasa da ben her zaman doğruyu söylerim.
- Do you understand what's expected?
- Ne beklendiğini anlıyor musun?
- She understands you now.
- O şimdi seni anlıyor.
- Tom couldn't understand why they all looked alike.
- Tom neden onların hepsinin birbirine benzediğini anlayamadı.
- You simply don't understand.
- Anlamıyorsun.
- Written in technical terms, this book is very difficult to understand.
- Teknik terimlerle yazılmış bu kitabı anlamak çok zor.
- I understand that.
- Anlıyorum.
- English is too difficult for me to understand.
- İngilizce'yi anlama benim için çok zor.
- I can understand what she is saying.
- Onun ne söylediğini anlayabiliyorum.
- I don't understand why pepperoni pizza is so popular.
- Pepperonili pizzanın neden bu kadar popüler olduğunu anlamıyorum.
- I think we understand each other.
- Sanırım birbirimizi anlıyoruz.
- Help me understand!
- Anlamama yardım edin!
- What I don't understand is why.
- Anlamadığım şey neden olduğu.
- What he is trying to say is easy to understand.
- Söylemeye çalıştığı şeyi anlamak çok kolay.
- Check this out how I understand this question.
- Bu soruyu nasıl anladığıma bir bakın.
- I'm beginning to no longer understand you.
- Artık seni anlayamıyorum.
- I didn't understand this joke.
- Bu şakayı anlamadım.
- I don't understand what that means.
- Bunun ne anlama geldiğini anlamıyorum.
- I can understand Portuguese, but I can't speak it.
- Portekizce anlayabiliyorum ama onu konuşamıyorum.
- I don't understand why Tom would leave his umbrella in the car.
- Tom'un niçin şemsiyesini arabada bırakacağını anlamıyorum.
- I understand you're a personal friend of Tom's.
- Tom'un özel bir arkadaşı olduğunu anlıyorum.
- Tom wants to understand the meaning of life.
- Tom hayatın anlamını anlamak istiyor.
- We're not so young that we don't understand what love is.
- Aşkın ne olduğunu anlamayacak kadar genç değiliz.
- I don't understand what the teacher is saying.
- Öğretmenin ne dediğini anlamıyorum.
- Tom will never understand why we want him to do this.
- Tom bunu yapmasını neden istediğimizi asla anlamayacak.
- I didn't understand the meaning.
- Ne demek istediğini anlamadım.
- I don't expect you to understand.
- Anlamanı beklemiyorum.
- It isn't easy to understand his ideas.
- Onun fikirlerini anlamak kolay değil.
- I don't pretend to understand global warming.
- Küresel ısınmadan anladığımı iddia etmiyorum.
- No matter how much I consider it I do not understand.
- Onu ne kadar düşünürsem düşüneyim anlamıyorum.
- Tom couldn't understand that.
- Tom bunu anlayamadı.
- She understands French.
- O, Fransızca anlıyor.
- I can't understand that word.
- Bu kelimeyi anlayamadım.
- I understand perfectly.
- Ben mükemmel bir şekilde anlıyorum.
- I can't understand his obsession with basketball.
- Basketbola olan takıntısını anlayamıyorum.
- I guess I can understand that.
- Sanırım bunu anlayabilirim.
- I don't understand.
- Ben anlamıyorum.
- I don't understand what you're saying.
- Senin ne söylediğini anlamıyorum.
- Nobody understands it.
- Kimse anlamıyor.
- They haven't understood the question.
- Soruyu anlamadılar.
- I understand that a mistake has been made.
- Ben bir hata yapıldığını anlıyorum.
- Tom doesn't understand what you're driving at.
- Tom ne demek istediğini anlamıyor.
- Unless you can speak French, they won't understand you.
- Fransızca konuşamazsan seni anlamazlar.
- I don't understand what this means.
- Bunun ne anlama geldiğini anlamıyorum.
- We understand each other now.
- Artık birbirimizi anlıyoruz.
- I think that, for the first time in my life, I understood her.
- Sanırım, hayatımda ilk kez onu anladım.
- I fully understand your concerns.
- Endişelerini tamamen anlıyorum.
- Do you understand her?
- Onu anlıyor musun?
- I still don't understand why you don't like Tom.
- Neden Tom'u sevmediğini hâlâ anlamıyorum.
- The professor spoke too fast for anyone to understand him.
- Profesör, kimsenin onu anlayamayacağı kadar hızlı konuştu.
- I can understand that.
- Onu anlayabilirim.
- I don't believe they understood.
- Onların anladığını sanmıyorum.
- I can understand Hungarian, but I can't speak it.
- Macarcayı anlayabilirim ama konuşamam.
- I thought a person like you would understand.
- Senin gibi bir kişinin anlayacağını düşünüyordum.
- Someone said something, but we could not understand it.
- Birisi bir şey söyledi, ama anlayamadık.
- Tom didn't understand why Mary did that.
- Tom, Mary'nin bunu neden yaptığını anlamadı.
- It is far from easy to understand it.
- Bunu anlamak kolay değil.
- I'd think you'd understand what that means.
- Bunun ne anlama geldiğini anlayacağını düşünürdüm.
- I spoke slowly, so everyone could understand.
- Yavaş bir biçimde konuştum, böylece herkes anlayabiliyordu.
- Tom can understand Mary's problem to some extent.
- Tom Mary'nin sorununu bir ölçüde anlayabilir.
- I understand the rule.
- Ben kuralı anlıyorum.
- It is far from easy to understand it.
- Bunu anlamak hiç de kolay değil.
- I understand the language, but I'm not comfortable speaking it.
- Dili anlıyorum ama konuşurken rahat değilim.
- How can Tom not understand this?
- Tom nasıl da anlayamaz bunu?
- I don't understand the words on the face of the coin.
- Madalyonun yüzündeki kelimeleri anlamıyorum.
- He has always understood our problems right away.
- O her zaman sorunlarımızı hemen anladı.
- What don't you understand?
- Neyi anlamıyorsun?
- Does Tom understand what I'm saying?
- Tom ne dediğimi anlıyor mu?
- No one understands me either.
- Beni de kimse anlamıyor.
- I heard him, but I didn't understand him.
- Onu dinledim ama anlamadım.
- I can understand your skepticism.
- Şüpheciliğinizi anlayabiliyorum.
- I understood the message.
- Ben mesajı anladım.
- Tom doesn't understand how that could have happened.
- Tom onun nasıl olabildiğini anlamıyor.
- I don't understand you sometimes.
- Seni bazen anlamıyorum.
- Tom doesn't understand that at all.
- Tom onu hiç anlamıyor.
- It's easy to understand why Tom doesn't like it here.
- Tom'un burayı neden sevmediğini anlamak kolay.
- I failed to understand what was happening.
- Ne olduğunu anlamayı beceremedim.
- I pretended that I didn't understand.
- Anlamamış gibi davrandım.
- Tom doesn't seem to understand.
- Tom anlıyor gibi görünmüyor.
- I think Tom understood me.
- Sanırım Tom beni anladı.
- My chinese is far from perfect, but I can roughly understand everything he is saying.
- Benim Çincem mükemmel olmaktan uzak, ama aşağı yukarı onun söylediği her şeyi anlayabiliyorum.
- I can't understand a word you're saying.
- Söylediğin tek kelimeyi bile anlayamıyorum.
- I do not understand your English.
- Senin ingilizceni anlamıyorum.
- I couldn't understand what he was getting at.
- Nereye varmaya çalıştığını anlayamadım.
- I understand Tom's frustration.
- Tom'un hayal kırıklığını anlıyorum.
- You can understand Swedish.
- İsveççe anlayabiliyorsun.
- I know you think you understood what you thought I said, but I'm not sure you realized that what you heard is not what I meant.
- Söylediğimi sandığın şeyi anladığını düşündüğünü biliyorum, ama duyduğun şeyin kastettiğim şey olmadığını anladığından emin değilim.
- In order to fully understand how a word is used, it needs to be used in many different contexts.
- Bir kelimenin nasıl kullanıldığını tam olarak anlayabilmek için birçok farklı bağlamda kullanılması gerekir.
- Tom said something that I didn't understand.
- Tom anlamadığım bir şey söyledi.
- Tom will never understand that.
- Tom bunu asla anlamayacak.
- I didn't understand your question.
- Senin sorunu anlamadım.
- I can understand you.
- Seni anlayabiliyorum.
- It is hard to understand.
- Bunu anlamak zor.
- Of course, I understand.
- Tabii ki anlıyorum.
- You understand French, don't you?
- Fransızca anlıyorsun, değil mi?
- I can understand the language, but I can't speak it.
- Dili anlayabilirim ama konuşamam.
- That's something you'll never understand.
- Bu senin asla anlayamayacağın bir şey.
- We understood that you've eaten a lot.
- Anladığımız kadarıyla çok yemişsiniz.
- I might be the only one here who doesn't understand French.
- Burada Fransızca'yı anlamayan tek ben olabilirim.
- When you're a father, you'll understand.
- Bir baba olduğunda anlayacaksın.
- Tom doesn't understand what you're saying.
- Tom ne söylediğinizi anlamıyor.
- It is difficult to understand this novel.
- Bu romanı anlamak çok zor.
- I would've told you before, but I didn't think you'd understand.
- Sana daha önce söyleyecektim ama anlayacağını düşünmedim.
- I wonder how I can explain it so everyone will understand it.
- Herkesin anlayacağı şekilde nasıl açıklayabileceğimi merak ediyorum.
- Do you understand or not?
- Anlıyor musun, anlamıyor musun?
- I understand your problem.
- Sorununu anlıyorum.
- I pretended I didn't understand.
- Anlamamış gibi davrandım.
- I assumed that Tom understood what we were talking about.
- Tom'un ne hakkında konuştuğumuzu anladığını varsaydım.
- I think I understand.
- Sanırım anladım.
- I don't think Tom understands.
- Tom'un anladığını sanmıyorum.
- Tom understands what I mean, I think.
- Tom ne demek istediğimi anladı, sanırım.
- You seem to understand him.
- Onu anlıyor gibisin.
- I can't explain what I don't understand.
- Anlamadığım şeyi açıklayamam.
- I could understand everything that Tom said.
- Tom'un söylediği her şeyi anlayabildim.
- I understand it now, or at least I think I do.
- Artık onu anlıyorum, en azından anladığımı düşünüyorum.
- I know that Tom can't understand French.
- Tom'un Fransızca anlayamadığını biliyorum.
- Tom says he understood everything.
- Tom her şeyi anladığını söylüyor.
- Everybody has a brain, but many haven't understood the instructions.
- Herkesin bir beyni var, ama çoğu talimatları anlamadı.
- I don't want you to understand.
- Anlamanı istemiyorum.
Show More (1959)
|
