1 |
vast |
geniş |
adj. |
|
- One of the most effective ways of communicating with such a vast audience is via the Internet.
- Böylesine geniş bir kitleyle iletişim kurmanın en etkili yollarından biri de internettir.
- We should not abandon vast areas of our countries, where human activity will fade away.
- Ülkelerimizin insan faaliyetlerinin yok olacağı geniş alanlarını terk etmemeliyiz.
- Technically speaking there are vast sources of CO2 emissions and CO2 wells.
- Teknik olarak konuşmak gerekirse, CO2 salınımının ve CO2 kuyularının geniş kaynakları vardır.
- It is a vast region in the west of China between the Kuenlun Mountains and the Altai and Pamir ranges.
- Çin'in batısında Kuenlun Dağları ile Altay ve Pamir sıradağları arasında kalan geniş bir bölgedir.
- The Barcelona process is also a project to create a vast free trade area.
- Barselona süreci aynı zamanda geniş bir serbest ticaret alanı yaratma projesidir.
- Secondly, at the end of 1999 unbelievable storms raged bringing death and destruction to vast tracts of the EU.
- İkinci olarak, 1999 yılının sonunda kopan inanılmaz fırtınalar AB'nin geniş bölgelerine ölüm ve yıkım getirmiştir.
- The report also looks closely at the specific features of such a vast, diverse, complex area.
- Rapor aynı zamanda böylesine geniş, çeşitli ve karmaşık bir bölgenin kendine has özelliklerine de yakından bakıyor.
- Check out our vast product range and start ordering today.
- Geniş ürün yelpazemize göz atın ve bugün sipariş vermeye başlayın.
- Our vast powerful universe certainly offers limitless possibilities.
- Geniş ve kudretli evrenimiz kesinlikle sınırsız imkanlar sunuyor.
- The world created by this author is vast and imaginative.
- Bu yazarın yarattığı dünya geniş ve yaratıcıdır.
- Our vast powerful universe certainly offers limitless possibilities.
- Geniş, kudretli evrenimiz kuşkusuz sınırsız olanaklar sunmakta.
- A vast desert lay before us.
- Geniş bir çöl önümüzde uzanıyor.
- As the vast opportunities of the Internet reach every corner of the globe, learning outside of school has become as important as learning in school.
- İnternetin geniş olanakları dünyanın her köşesine ulaştıkça, okul dışında öğrenmek de okulda öğrenmek kadar önemli hale geldi.
Show More (10)
|
2 |
vast |
çok |
adj. |
|
- There are not a vast number of articles to argue about, only a few key institutional issues.
- Tartışılacak çok sayıda makale yok, sadece birkaç temel kurumsal mesele var.
- Vast numbers of people are still dying in der Gomel region.
- Gomel bölgesinde hala çok sayıda insan ölüyor.
- Vast numbers of people are still dying in der Gomel region.
- Der Gomel bölgesinde hala çok sayıda insan ölüyor.
- We have a vast number of invasive forms of salmonella affecting people's health.
- İnsan sağlığını etkileyen çok sayıda istilacı salmonella türüne sahibiz.
- We believe the vast number of recommendations of the Wise Men's report should be implemented.
- Akil Adamlar raporunda yer alan çok sayıda tavsiyenin uygulanması gerektiğine inanıyoruz.
- I hope that we can get this through as amended and continue the vast amount of work still to be done in this area.
- Umarım bunu değiştirilmiş haliyle geçirebilir ve bu alanda yapılması gereken çok sayıda çalışmaya devam edebiliriz.
- As you know, we initiated a vast reform of merger control procedures a long time before these recent rulings.
- Bildiğiniz gibi, bu son kararlardan çok önce birleşme kontrol prosedürlerinde geniş çaplı bir reform başlatmıştık.
- The world this author creates is vast and very detailed.
- Bu yazarın yarattığı dünya geniş ve çok ayrıntılıdır.
Show More (5)
|
3 |
vast |
uçsuz bucaksız |
adj. |
|
- Instead, let's pray for one another under this vast beautiful blue sky.
- Bunun yerine, bu uçsuz bucaksız güzel mavi gökyüzünün altında birbirimiz için dua edelim.
- Our vast powerful universe certainly offers limitless possibilities.
- Uçsuz bucaksız kudretli evrenimiz kesinlikle sınırsız olasılıklar sunuyor.
- As the vast opportunities of the Internet reach every corner of the globe, learning outside of school has become as important as learning in school.
- İnternetin uçsuz bucaksız imkânları dünyanın dört bir köşesine yayıldıkça okul dışı öğrenim de okulda öğrenim kadar önem kazandı.
- A vast desert lay before us.
- Önümüzde uçsuz bucaksız bir çöl uzanıyordu.
- They crossed the vast continent on foot.
- Uçsuz bucaksız kıtayı yürüyerek geçtiler.
- Sami loved hiking in the vast Canadian wilderness.
- Sami Kanada'nın uçsuz bucaksız vahşi doğasında yürüyüş yapmayı çok severdi.
- Sami loved hiking in the vast Russian wilderness.
- Sami Rusya'nın uçsuz bucaksız vahşi doğasında yürüyüş yapmayı çok severdi.
Show More (4)
|
4 |
vast |
çok büyük |
adj. |
|
- The discrepancies between the Member States are simply too vast at the moment.
- Üye Devletler arasındaki farklılıklar şu anda çok büyüktür.
- This is a vast potential market.
- Bu çok büyük bir potansiyel pazar.
- The woman did not know that the Universe is really vast and she is but a small part of it.
- Kadın, Evrenin gerçekten çok büyük olduğunu ve kendisinin onun sadece küçük bir parçası olduğunu bilmiyordu.
- There is a vast difference between being able to make oneself understood in English and mastering the English language perfectly.
- Kendini İngilizce olarak ifade edebilmek ve İngiliz dilini mükemmel şekilde öğrenmek arasında çok büyük bir fark var.
Show More (1)
|
5 |
vast |
çok geniş |
adj. |
|
- The Union's external relations agenda is simply vast.
- Birliğin dış ilişkiler gündemi çok geniş.
- Subsequently, the range of natural resources that any one protected area may guard is vast.
- Daha sonra, herhangi bir korunan alanın himaye edebileceği doğal kaynak aralığı çok geniştir.
Show More (-1)
|
6 |
vast |
muazzam |
adj. |
|
- A vast audience tuned in for the final of the cooking competition.
- Yemek yarışmasının finalini muazzam bir seyirci kitlesi izledi.
Show More (-2)
|
7 |
vast |
engin |
adj. |
|
- Books are ships which pass through the vast sea of time.
- Kitaplar, zamanın engin denizinden geçen gemilerdir.
Show More (-2)
|