vast - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
vast geniş adj.
  • One of the most effective ways of communicating with such a vast audience is via the Internet.
  • Böylesine geniş bir kitleyle iletişim kurmanın en etkili yollarından biri de internettir.
  • We should not abandon vast areas of our countries, where human activity will fade away.
  • Ülkelerimizin insan faaliyetlerinin yok olacağı geniş alanlarını terk etmemeliyiz.
  • Technically speaking there are vast sources of CO2 emissions and CO2 wells.
  • Teknik olarak konuşmak gerekirse, CO2 salınımının ve CO2 kuyularının geniş kaynakları vardır.
Show More (10)
vast çok adj.
  • There are not a vast number of articles to argue about, only a few key institutional issues.
  • Tartışılacak çok sayıda makale yok, sadece birkaç temel kurumsal mesele var.
  • Vast numbers of people are still dying in der Gomel region.
  • Gomel bölgesinde hala çok sayıda insan ölüyor.
  • Vast numbers of people are still dying in der Gomel region.
  • Der Gomel bölgesinde hala çok sayıda insan ölüyor.
Show More (5)
vast uçsuz bucaksız adj.
  • Instead, let's pray for one another under this vast beautiful blue sky.
  • Bunun yerine, bu uçsuz bucaksız güzel mavi gökyüzünün altında birbirimiz için dua edelim.
  • Our vast powerful universe certainly offers limitless possibilities.
  • Uçsuz bucaksız kudretli evrenimiz kesinlikle sınırsız olasılıklar sunuyor.
  • As the vast opportunities of the Internet reach every corner of the globe, learning outside of school has become as important as learning in school.
  • İnternetin uçsuz bucaksız imkânları dünyanın dört bir köşesine yayıldıkça okul dışı öğrenim de okulda öğrenim kadar önem kazandı.
Show More (4)
vast çok büyük adj.
  • The discrepancies between the Member States are simply too vast at the moment.
  • Üye Devletler arasındaki farklılıklar şu anda çok büyüktür.
  • This is a vast potential market.
  • Bu çok büyük bir potansiyel pazar.
  • The woman did not know that the Universe is really vast and she is but a small part of it.
  • Kadın, Evrenin gerçekten çok büyük olduğunu ve kendisinin onun sadece küçük bir parçası olduğunu bilmiyordu.
Show More (1)
vast çok geniş adj.
  • The Union's external relations agenda is simply vast.
  • Birliğin dış ilişkiler gündemi çok geniş.
  • Subsequently, the range of natural resources that any one protected area may guard is vast.
  • Daha sonra, herhangi bir korunan alanın himaye edebileceği doğal kaynak aralığı çok geniştir.
Show More (-1)
vast muazzam adj.
  • A vast audience tuned in for the final of the cooking competition.
  • Yemek yarışmasının finalini muazzam bir seyirci kitlesi izledi.
Show More (-2)
vast engin adj.
  • Books are ships which pass through the vast sea of time.
  • Kitaplar, zamanın engin denizinden geçen gemilerdir.
Show More (-2)