|
- Combating trafficking in human beings is a very difficult task in itself.
- İnsan ticaretiyle mücadele etmek başlı başına çok zor bir iştir.
- It is a very difficult balancing act.
- Bu çok zor bir dengeleme hareketi.
- We hope change is possible, but this is a very difficult case.
- Değişimin mümkün olduğunu umuyoruz, ancak bu çok zor bir durum.
- However, it is very difficult to spend huge amounts of money on prisons when there are demands from other areas.
- Ancak başka alanlardan gelen talepler varken cezaevlerine büyük miktarlarda para harcamak çok zordur.
- But the rapporteur has very successfully squared this very difficult circle.
- Ancak raportör bu çok zor çemberi çok başarılı bir şekilde daraltmıştır.
- We know that it is very difficult.
- Çok zor olduğunu biliyoruz.
- Until they put politics at the centre of gravity, it will be very difficult to move the process forwards.
- Siyaseti ağırlık merkezine koyana kadar süreci ileriye taşımak çok zor olacaktır.
- Mr Ala has built up a wealth of experience in very difficult circumstances.
- Sayın Ala çok zor koşullarda zengin bir deneyim biriktirmiştir.
- Without a clear yes to this, it is very difficult to help the country from the outside.
- Buna net bir evet demeden ülkeye dışarıdan yardım etmek çok zor.
- You had a very difficult role and you displayed skill and tenacity.
- Çok zor bir rol üstlendiniz ve beceri ve azim sergilediniz.
- The Treaty was fairly modest by any standards, but it was very difficult to explain the issues to the people.
- Antlaşma herhangi bir standarda göre oldukça mütevazıydı, ancak meseleleri halka açıklamak çok zordu.
- I am in a very difficult position because I cannot change the agenda.
- Gündemi değiştiremeyeceğim için çok zor bir durumdayım.
- It looked very difficult at the beginning.
- Başlangıçta çok zor görünüyordu.
- Colleagues, information and consultation has been a very difficult directive.
- Meslektaşlar, bilgilendirme ve danışma çok zor bir direktif olmuştur.
- I believe subsidiarity is a very important notion but it is also a very difficult one because it is not very precise.
- Yetki ikamesinin çok önemli bir kavram olduğuna inanıyorum ancak aynı zamanda çok zor bir kavram çünkü çok kesin değil.
- In other words, introducing one question means giving up another, and this sets a very difficult precedent.
- Başka bir deyişle, bir soruyu gündeme getirmek diğerinden vazgeçmek anlamına gelir ve bu çok zor bir emsal teşkil eder.
- However, it is very difficult to spend huge amounts of money on prisons when there are demands from other areas.
- Ancak başka alanlardan talepler varken cezaevlerine büyük miktarlarda para harcamak çok zordur.
- Many Members of the Constitutional Affairs Committee thought that this was very difficult to solve.
- Anayasal İşler Komisyonunun pek çok üyesi bu sorunun çözümünün çok zor olduğunu düşünmektedir.
- We all have very different situations and, in their own ways, these are very difficult to monitor and manage.
- Hepimizin çok farklı durumları var ve bunların izlenmesi ve yönetilmesi kendi açılarından çok zor.
- It will now be very difficult to bring the governments and MEPs into line with one another.
- Hükümetleri ve Parlamento üyelerini birbirleriyle uyumlu hale getirmek artık çok zor olacaktır.
- I wish you lots of luck, but you have a very difficult job.
- Size bol şans diliyorum, ancak işiniz çok zor.
- These efforts cannot end in December, for otherwise, we will find ourselves in a very difficult situation.
- Bu çabalar Aralık ayında sona eremez, aksi takdirde kendimizi çok zor bir durumda bulacağız.
- In this sense, it is very difficult to deal with all aspects of this area under this one umbrella.
- Bu anlamda, bu alanın tüm yönlerini tek bir şemsiye altında ele almak çok zordur.
- It is very difficult to measure the actual effects of the proposal.
- Teklifin gerçek etkilerini ölçmek çok zordur.
- It would be very difficult to establish political interests which undoubtedly would lead us to clear contradictions.
- Siyasi çıkarları tesis etmek çok zor olacaktır ve bu da şüphesiz bizi açık çelişkilere götürecektir.
- The Spring Summit was held under very difficult circumstances.
- Bahar Zirvesi çok zor koşullar altında gerçekleştirilmiştir.
- It was therefore very difficult to combine such different realities in a single proposal.
- Dolayısıyla bu kadar farklı gerçekliği tek bir teklifte birleştirmek çok zor oldu.
- It is approximately 30 metres deep on average and conditions are very difficult.
- Ortalama 30 metre derinliğindedir ve koşullar çok zordur.
- He has managed to unite all the Member States and find solutions with us to very difficult issues.
- Tüm Üye Devletleri bir araya getirmeyi ve çok zor meselelere bizimle birlikte çözüm bulmayı başardı.
- We ran out of time, but sometimes things are very difficult.
- Zamanımız kalmadı ama bazen işler çok zor olabiliyor.
- Nowadays it is very difficult to sustain small towns.
- Günümüzde küçük kasabaları ayakta tutmak çok zor.
- The market itself, which is at the core of any competition analysis, is very difficult to determine.
- Her türlü rekabet analizinin merkezinde yer alan pazarın kendisinin belirlenmesi çok zordur.
- We have before us a very difficult situation which could lead to developments similar to those in Belarus.
- Önümüzde Belarus'takine benzer gelişmelere yol açabilecek çok zor bir durum var.
- We started with a very difficult background.
- Çok zor bir arka planla başladık.
- We found the regulation of open skies a very difficult issue.
- Açık semaların düzenlenmesinin çok zor bir konu olduğunu gördük.
- I know that it is very difficult, but it cannot be avoided.
- Bunun çok zor olduğunu biliyorum, ancak bundan kaçınılamaz.
- It will now be very difficult to bring the governments and MEPs into line with one another.
- Hükûmetleri ve Parlamento üyelerini birbirleriyle uyumlu hale getirmek artık çok zor olacaktır.
- It will therefore be very difficult to sell this.
- Bu nedenle bunu satmak çok zor olacaktır.
- They are technically very difficult to implement and the prospective benefits that are produced are not very great.
- Teknik olarak uygulanması çok zordur ve elde edilen muhtemel faydalar çok büyük değildir.
- We know that it is very difficult.
- Bunun çok zor olduğunu biliyoruz.
- In this sense, it is very difficult to deal with all aspects of this area under this one umbrella.
- Bu anlamda, bu alanın tüm yönlerini tek bir şemsiye altında ele almak çok zor.
- It is very difficult to sum up, this topic.
- Bu konuyu özetlemek çok zor.
- I wish to thank them because transatlantic relations are currently going through a very difficult phase.
- Kendilerine teşekkür etmek istiyorum çünkü transatlantik ilişkiler şu anda çok zor bir dönemden geçiyor.
- It is after all very difficult to produce good literature.
- Neticede iyi edebiyat üretmek çok zordur.
- Due to the addictive effect, it appears very difficult to stop smoking.
- Bağımlılık yapıcı etkisi nedeniyle sigarayı bırakmak çok zor görünmektedir.
- This is a very, very difficult situation to deal with.
- Bu başa çıkılması çok ama çok zor bir durumdur.
- Therefore, Parliament's delegation was in a very difficult position.
- Bu nedenle Parlamento heyeti çok zor bir durumdaydı.
- She had a very difficult job to do.
- Yapması gereken çok zor bir iş vardı.
- It was a very difficult task, but we were successful.
- Bu çok zor bir görevdi ama başarılı olduk.
- However, as you know, the directive for temporary agency workers is a very difficult and complicated one.
- Ancak bildiğiniz gibi geçici taşeron işçilerine yönelik direktif çok zor ve karmaşık bir direktiftir.
- The work they did there, sometimes under very difficult circumstances, was incredible.
- Orada bazen çok zor koşullar altında yaptıkları iş inanılmazdı.
- The work they did there, sometimes under very difficult circumstances, was incredible.
- Bazen çok zor koşullar altında yaptıkları çalışmalar inanılmazdı.
- We all have very different situations and, in their own ways, these are very difficult to monitor and manage.
- Hepimizin çok farklı durumları var ve kendi açılarından bunları izlemek ve yönetmek çok zor.
- He did a marvellous job in very difficult circumstances.
- Çok zor koşullarda harika bir iş çıkardı.
- We found the regulation of open skies a very difficult issue.
- Açık gökyüzü düzenlemesini çok zor bir konu olarak gördük.
- Afghanistan is a very difficult country to help.
- Afganistan yardım etmesi çok zor bir ülke.
- It is extremely necessary, but because it is necessary, it is also very difficult.
- Son derece gereklidir, ancak gerekli olduğu için de çok zordur.
- Equality of education is, for many reasons, very difficult to bring about.
- Eğitimde eşitliği sağlamak, birçok nedenden ötürü çok zordur.
- It is currently very difficult to accrue pension rights earned consecutively in different countries.
- Halihazırda farklı ülkelerde art arda kazanılan emeklilik haklarının tahakkuk ettirilmesi çok zordur.
- I regard this as a very difficult situation.
- Bunu çok zor bir durum olarak görüyorum.
- It is very difficult to work out whether there are any facts amongst all that fiction.
- Tüm bu kurgu arasında herhangi bir gerçek olup olmadığını anlamak çok zor.
- Unfortunately, Afghanistan still faces very difficult challenges.
- Ne yazık ki Afganistan hala çok zorlu sorunlarla karşı karşıya.
- They have moved at tremendous speed in order to catch up, and it has been very difficult for them.
- Yakalamak için muazzam bir hızla hareket ettiler ve bu onlar için çok zor oldu.
- Our current situation is really very difficult.
- Mevcut durumumuz gerçekten çok zor.
- Since you raise the subject, I should tell you that we were faced with some very difficult incidents yesterday.
- Madem konuyu açtınız, dün çok zor olaylarla karşı karşıya kaldığımızı söylemeliyim.
- BNFL is now in for a very difficult period, and deservedly.
- BNFL'yi şu anda çok zor bir dönem bekliyor ve bunu da hak ediyor.
- Illegal actions are obviously, by their nature, very difficult to eliminate.
- Yasadışı eylemlerin doğası gereği ortadan kaldırılmasının çok zor olduğu açıktır.
- It will prove very difficult to do this as effectively in Serbia.
- Sırbistan'da bunu etkili bir şekilde yapmak çok zor olacaktır.
- We ran out of time, but sometimes things are very difficult.
- Zamanımız tükendi ama bazen işler çok zor olabiliyor.
- Unless we use the flexibility instrument, it will be very difficult for us to meet the amounts stated.
- Esneklik aracını kullanmadığımız sürece, belirtilen miktarları karşılamamız çok zor olacaktır.
- It is very difficult to sum up this topic.
- Bu konuyu özetlemek çok zordur.
- She has had a very difficult task; getting a consensus on this issue is impossible.
- Kendisinin çok zor bir görevi var; bu konuda bir fikir birliği sağlamak imkansız.
- It seemed very difficult, but all indications are that it will be achieved.
- Çok zor görünüyordu ancak tüm göstergeler bunun başarılacağı yönünde.
- And once something like this has got under way, is it very difficult to stop it again.
- Ve böyle bir şey bir kez başladığında, onu tekrar durdurmak çok zordur.
- First of all, for some of the accession countries, the question of financial provision is a very difficult one.
- Her şeyden önce, bazı katılım ülkeleri için mali tedarik konusu çok zor bir konudur.
- I congratulate the rapporteur for the excellent job he has done in a very difficult area.
- Raportörü çok zor bir alanda yaptığı mükemmel iş için kutluyorum.
- I think that you and your husband are faced with a very difficult decision.
- Bence siz ve kocanız çok zor bir kararla karşı karşıyasınız.
- The other was with my husband and it was a very difficult decision.
- Diğeri de kocamla birlikteydi ve o da çok zor bir karardı.
- It's so very difficult to find a silent space.
- Sessiz bir ortam bulmak çok zor.
- The other was with my husband and it was a very difficult decision.
- Diğeri eşimin yanındaydı ve çok zor bir karardı.
- I think that you and your husband are faced with a very difficult decision.
- Bence siz de eşiniz de çok zor bir kararla karşı karşıyasınız.
- Welsh is a very difficult language for me.
- Galce benim için çok zor bir dil.
- It is very difficult to persuade people to change their life style.
- İnsanları yaşam tarzlarını değiştirmeye ikna etmek çok zor.
- It's going to be very difficult to explain.
- Açıklamak çok zor olacak.
- It's very difficult to translate this word.
- Bu kelimeyi çevirmek çok zor.
- It's very difficult even for a Japanese to put on a kimono.
- Bir Japon için bile kimono giymek çok zordur.
- That word is very difficult to pronounce.
- Bu kelimeyi telaffuz etmek çok zor.
- Chess is a very difficult game.
- Satranç çok zor bir oyundur.
- I found this book very difficult.
- Bu kitabı çok zor buldum.
- You're very difficult to get along with.
- Seninle iyi geçinmek çok zordur.
- It's very difficult to explain.
- Açıklaması çok zor.
- It wasn't really very difficult.
- Bu aslında çok zor değildi.
- I think it's very difficult.
- Onun çok zor olduğunu düşünüyorum.
- Chinese women are very difficult to understand.
- Çinli kadınları anlamak çok zordur.
- It was very difficult to understand the subject of his lecture.
- Konferansının konusunu anlamak çok zordu.
- This was very difficult to watch.
- Bunu izlemesi çok zordu.
- At first, he thought English very difficult, but now he thinks it is easy.
- İlk başta İngilizcenin çok zor olduğunu düşündü ama şimdi kolay olduğunu düşünüyor.
- It is very difficult, almost impossible, to get an apartment in Oslo.
- Oslo'da bir daire bulmak çok zor, neredeyse imkansız.
- Speaking French is very difficult for me.
- Fransızca konuşmak benim için çok zor.
- Climbing this mountain is very difficult.
- Bu dağa tırmanmak çok zordur.
- That word is very difficult to translate.
- O kelimeyi çevirmek çok zor.
- His name is very difficult to remember.
- Onun adını hatırlamak çok zordur.
- Although it is a very difficult task, I will do my best.
- Çok zor bir görev olsa da, elimden geleni yapacağım.
- It's going to be very difficult.
- Bu çok zor olacak.
- At first, he thought English very difficult, but now he thinks it is easy.
- İlk başta İngilizce'nin çok zor olduğunu düşünüyordu, ama şimdi kolay olduğunu düşünüyor.
- It's a very difficult question.
- Bu çok zor bir soru.
- It's very difficult to know oneself.
- Kendini bilmek çok zordur.
- It was very difficult for her to control her emotions.
- Duygularını kontrol etmek onun için çok zordu.
- That word is very difficult to pronounce.
- O kelimeyi telaffuz etmek çok zor.
- It's a very difficult issue.
- Bu çok zor bir konu.
- It'll be very difficult to do that.
- Bunu yapmak çok zor olacak.
- Tom has been dealing with some very difficult problems.
- Tom bazı çok zor problemlerle uğraşıyor.
- Tom is doing a good job under very difficult circumstances.
- Tom çok zor şartlar altında iyi bir iş çıkarıyor.
- His name is very difficult to remember.
- Adını hatırlamak çok zor.
- It's very difficult to put things in order.
- Eşyalara çeki düzen vermek çok zordur.
- The first step is very difficult.
- İlk adım çok zor.
- That wasn't very difficult to do.
- Bunu yapmak çok zor değildi.
- Tom had a very difficult year.
- Tom çok zor bir yıl geçirdi.
- This music is very difficult to sight read.
- Bu müziği okumak çok zordur.
- The language I'm learning is very difficult.
- Öğrendiğim dil çok zor.
- It's very difficult to acquire.
- Kazanmak çok zordur.
- The laws were very difficult to enforce.
- Yasaları uygulamak çok zordu.
- He is now in a very difficult situation.
- Şu anda çok zor bir durumda.
- These are technical documents and they are very difficult to translate.
- Bunlar teknik belgeler ve çevirisi çok zor.
- That'll be very difficult to do.
- Onu yapmak çok zor olacak.
- It'll be very difficult get there on time.
- Zamanında oraya gitmek çok zor olacak.
- Grammar is very difficult.
- Gramer çok zordur.
- That's very difficult.
- Bu çok zor.
- It is a very difficult job for us.
- Bizim için çok zor bir iş.
- Sami is dealing with very difficult problems.
- Sami çok zor problemlerle uğraşıyor.
- It'll be very difficult to explain.
- Açıklaması çok zor olacak.
- It was a very difficult story to write.
- Yazması çok zor bir öyküydü.
- Doing that will be very difficult.
- Onu yapmak çok zor olacak.
- It was very difficult to swim against the current.
- Akıntıya karşı yüzmek çok zordu.
- It's very difficult to understand you.
- Seni anlamak çok zor.
- Tom told me that you're very difficult to deal with.
- Tom bana seninle baş etmenin çok zor olduğunu söyledi.
- Translating languages is very difficult.
- Dilleri tercüme etmek çok zordur.
- She knew herself that it would be very difficult to carry out the mission.
- Görevi yerine getirmenin çok zor olacağını kendisi de biliyordu.
- It's very difficult even for a Japanese to put on a kimono.
- Kimono giymek bir Japon için bile çok zordur.
- This proved very difficult.
- Bu çok zor oldu.
- Although it seems very difficult to study Chinese, it's not as hard as you think.
- Çince öğrenmek çok zor gibi görünse de sandığınız kadar zor değil.
- That's actually very difficult to do.
- Aslında bunu yapmak çok zor.
- Tom has had a very difficult life.
- Tom'un çok zor bir hayatı oldu.
- You weren't very difficult to find.
- Bulması çok zor değildin.
- It's going to be very difficult to do that.
- Bunu yapmak çok zor olacak.
- Tom is very difficult to deal with.
- Tom ile uğraşmak çok zordur.
- It's very difficult to find a black cat in a dark room, especially if there is no cat.
- Karanlık bir odada siyah bir kediyi bulmak çok zordur, özellikle de kedi yoksa.
- Is it very difficult to create an app for smartphones?
- Akıllı telefonlar için bir uygulama oluşturmak çok zor mudur?
- This is very difficult work.
- Bu çok zor bir iştir.
- Tom's sentences are very difficult to understand and translate.
- Tom'un cümlelerinin anlaşılıp çevrilmesi çok zordur.
- Some Asian films are very difficult to understand.
- Bazı Asya filmlerini anlamak çok zordur.
- That's very difficult for us.
- Bu bizim için çok zor.
- That's very difficult for us.
- O bizim için çok zor.
- Tom is dealing with a very difficult problem.
- Tom çok zor bir poblemle ilgileniyor.
- That'll be very difficult to do.
- Bunu yapmak çok zor olacak.
- Tom is dealing with a very difficult problem.
- Tom çok zor bir problemle uğraşıyor.
- The last examination was very difficult.
- Son sınav çok zordu.
- It's very difficult to communicate with people from other cultures.
- Diğer kültürlerden insanlarla iletişim kurmak çok zordur.
- It wouldn't be very difficult for us to do that.
- Onu yapmamız çok zor olmadı.
- It seems very difficult for me.
- Benim için çok zor görünüyor.
- I know it was very difficult.
- Onun çok zor olduğunu biliyorum.
- Russian is very difficult to learn.
- Rusça öğrenmek çok zordur.
- It seems very difficult for me.
- Benim için çok zor gibi görünüyor.
- To translate a Czech text is very difficult.
- Çekçe bir metni çevirmek çok zordur.
- Doing that will be very difficult.
- Bunu yapmak çok zor olacak.
- Sami found that very difficult back then.
- Sami o zamanlar bunu çok zor buluyordu.
- French is a very difficult language for me.
- Fransızca benim için çok zor bir dil.
- This is very difficult for Tom.
- Bu Tom için çok zor.
- It's very difficult to understand him.
- Onu anlamak çok zor.
- Change is very difficult.
- Değişim çok zordur.
- Although it is a very difficult task, I will do my best.
- Çok zor bir görev omasına rağmen, ben elimden geleni yapacağım.
- It's very difficult to know oneself.
- İnsanın kendini tanıması çok zordur.
- I found this book very difficult.
- Ben bu kitabı çok zor buldum.
- French is very difficult to learn.
- Fransızca öğrenmek çok zordur.
- That's very difficult.
- O çok zor.
- That's a very difficult question.
- Bu çok zor bir soru.
- It's a very difficult issue.
- O çok zor bir sorun.
- French is very difficult to learn.
- Fransızca öğrenmek çok zor.
- It's a very difficult situation.
- Çok zor bir durum.
- That word is very difficult to translate.
- Bu kelimeyi tercüme etmek çok zor.
- It's very difficult.
- O çok zor.
- It is very difficult, if not impossible, to translate jokes.
- Şakaları tercüme etmek imkansız değilse bile çok zordur.
- It is very difficult, if not impossible, to translate jokes.
- Fıkraları çevirmek imkansız değilse de çok zordur.
- Grammar is very difficult.
- Dil bilgisi çok zordur.
- Speaking English is very difficult for me.
- İngilizce konuşmak benim için çok zordur.
- It is very difficult, almost impossible, to get an apartment in Oslo.
- Oslo'da bir daire almak çok zor, neredeyse imkansızdır.
- I think it's very difficult.
- Bence çok zor.
- I've had a very difficult year.
- Çok zor bir yıl geçirdim.
- It must've been very difficult for Tom.
- Tom için çok zor olmuş olmalı.
- It's a very difficult situation.
- Bu çok zor bir durum.
- It must have been very difficult for Tom.
- Tom için çok zor olmalı.
- You weren't very difficult to find.
- Seni bulmak çok zor olmadı.
- It was very difficult to understand the subject of his lecture.
- Dersinin konusunu anlamak çok zordu.
- Prevention of stillbirth is very difficult, as many causes of stillbirth remain either unknown or untreatable.
- Ölü doğumun önlenmesi çok zordur, çünkü çok defalar ölü doğumun nedeni ya bilinmemekte ya da tedavi edilememektedir.
- This is very difficult for him.
- Bu onun için çok zor.
- This is a very difficult test.
- Bu çok zor bir sınav.
- It is very difficult to talk about what happened.
- Olanlar hakkında konuşmak çok zor.
- This is a very difficult exam.
- Bu çok zor bir sınav.
- It's very difficult to put things in order.
- İşleri düzene koymak çok zordur.
- Layla had a very difficult childhood.
- Leyla çok zor bir çocukluk geçirdi.
- This is a very difficult test.
- Bu çok zor bir test.
- Tom has a very difficult relationship with his father.
- Tom'un babasıyla çok zor bir ilişkisi var.
- I know the situation is very difficult for us.
- Durumun bizim için çok zor olduğunu biliyorum.
- It is a very difficult job for us.
- Bu, bizim için çok zor bir iş.
- The exam was very difficult.
- Sınav çok zordu.
- Sami found that very difficult back then.
- Sami o zamanlar bunu çok zor bulmuştu.
- It'll be very difficult to explain.
- Açıklamak çok zor olacak.
- That was very difficult.
- O çok zordu.
- The test was very difficult.
- Test çok zordu.
- It's very difficult to do that.
- Onu yapmak çok zor.
- Written in technical terms, this book is very difficult to understand.
- Teknik terimlerle yazıldığı için bu kitabı anlamak çok zor.
- Tom has been dealing with some very difficult problems.
- Tom bazı çok zor sıkıntılarla uğraşıyor.
- Flying against a strong wind is very difficult.
- Güçlü bir rüzgara karşı uçmak çok zordur.
- This is very difficult for her.
- Bu onun için çok zor.
- It's very difficult to do that.
- Bunu yapmak çok zor.
- The work was very difficult.
- İş çok zordu.
- I know it was very difficult.
- Çok zor olduğunu biliyorum.
- Tom is going through a very difficult time.
- Tom çok zor bir dönemden geçiyor.
- Trust is very difficult to earn, but very easy to lose.
- Güveni kazanmak çok zordur ama kaybetmek çok kolaydır.
- This is very difficult.
- Bu çok zor.
- This proved very difficult.
- Bu çok zor kanıtlandı.
- Tom is very difficult to get along with.
- Tomla geçinmek çok zor.
- I'm having a very difficult time today.
- Bugün çok zor anlar yaşıyorum.
- I know this must be very difficult for you.
- Bunun senin için çok zor olduğunu biliyorum.
- It'll be very difficult get there on time.
- Oraya zamanında varmak çok zor olacak.
- I think it's very difficult for an Englishman to imitate a real American accent.
- Bence bir İngiliz için gerçek bir Amerikan aksanını taklit etmek çok zordur.
- It must've been very difficult for Tom.
- Tom için çok zor olmalıydı.
- This is very difficult for them.
- Onlar için çok zor.
- He is very difficult to get along with.
- Onunla geçinmek çok zor.
- The sudoku in today's paper is very difficult.
- Bugünkü gazetedeki sudoku çok zor.
- I like English so much, but sometimes it is very difficult for me.
- İngilizceyi çok seviyorum ama bazen benim için çok zor oluyor.
- The problem was very difficult.
- Sorun çok zordu.
- It'll be very difficult to do that.
- Onu yapmak çok zor olacak.
- This was very difficult to watch.
- Bunu izlemek çok zordu.
- It is very difficult to find happiness in us, and it is quite impossible to find it elsewhere.
- Mutluluğu içimizde bulmak çok zordur ve başka bir yerde bulmak oldukça imkansızdır.
- This is very difficult work.
- Bu çok zor bir iş.
- This was very difficult.
- Bu çok zordu.
- It was a very difficult story to write.
- Yazılması çok zor bir hikayeydi.
- Welsh is a very difficult language for me.
- Galce benim için çok zor bir dildir.
- It's very difficult to know yourself.
- Kendini tanımak çok zordur.
- That's a very difficult question to answer.
- Cevaplaması çok zor bir soru.
- Layla had a very difficult childhood.
- Layla çok zor bir çocukluk geçirdi.
- Tom is now in a very difficult situation.
- Tom şu anda çok zor bir durumda.
- Tom was very difficult.
- Tom çok zor biriydi.
- It's going to be very difficult to explain.
- Açıklaması çok zor olacak.
- Tom's sentences are very difficult to understand and translate.
- Tom'un cümlelerini anlamak ve tercüme etmek çok zor.
- This is very difficult for me.
- Bu benim için çok zordu.
- It was very difficult for you to concentrate.
- Senin için konsantre olmak çok zordu.
- An ambiguous sentence is very difficult to translate.
- Belirsiz bir cümleyi çevirmek çok zordur.
- Tom told me that you're very difficult to deal with.
- Tom seninle başa çıkmanın çok zor olduğunu söyledi.
- This is a very difficult language.
- Bu çok zor bir dil.
- That was very difficult.
- Bu çok zordu.
- The language Tom uses in his works is very difficult; it has caused problems for many translators, including the most celebrated.
- Tom'un eserlerinde kullandığı dil çok zordur; en ünlüleri de dahil olmak üzere birçok çevirmen için sorunlara neden olmuştur.
- In the past, it's been very difficult to get tickets.
- Geçmişte bilet bulmak çok zordu.
- This is very difficult for them.
- Bu onlar için çok zordur.
- Tom had a very difficult childhood.
- Tom çok zor bir çocukluk geçirdi.
- He is now in a very difficult situation.
- O şimdi çok zor bir durumda.
- Tom is very difficult to get along with.
- Tom ile geçinmek çok zordur.
- It must have been very difficult for Tom.
- Tom için çok zor olmalıydı.
- It is very difficult to speak a foreign language correctly.
- Yabancı bir dili doğru biçimde konuşmak çok zordur.
- It's very difficult.
- Çok zor.
- Getting food to Fort Sumter would be a very difficult job.
- Sumter Kalesi'ne yiyecek götürmek çok zor bir iş olacaktı.
- It's very difficult to communicate with people from other cultures.
- Başka kültürlerden insanlarla iletişim kurmak çok zor.
- Tom found it very difficult to breathe.
- Tom nefes almayı çok zor buldu.
- It's a very difficult question for me.
- Bu benim için çok zor bir soru.
- Alessia's homework are very difficult.
- Alessia'nın ödevleri çok zor.
- Doing this is very difficult for me.
- Bunu yapmak benim için çok zor.
- It's a very difficult question for me.
- Soru benim için çok zor.
- It's very difficult to translate this word.
- Bu kelimeyi tercüme etmek çok zor.
- Speaking English is very difficult for me.
- İngilizce konuşmak benim için çok zor.
- Climbing this mountain is very difficult.
- Bu dağa tırmanmak çok zor.
- This is very difficult for Tom.
- Bu, Tom için çok zor.
- It is very difficult to speak a foreign language correctly.
- Yabancı bir dili doğru konuşmak çok zordur.
- Written in technical terms, this book is very difficult to understand.
- Teknik terimlerle yazılmış bu kitabı anlamak çok zor.
- This is very difficult for me.
- Bu benim için çok zor.
- Russian is very difficult to learn.
- Rusçayı öğrenmek çok zordur.
- He is very difficult to get along with.
- Onunla geçinmek çok zordur.
- It's very difficult to find a black cat in a dark room, especially if there is no cat.
- Karanlık bir odada siyah bir kediyi bulmak çok zordur, hele odada hiç kedi yoksa.
- It was very difficult for you to concentrate.
- Konsantre olmak senin için çok zordu.
- You're very difficult to get along with.
- Seninle anlaşmak çok zor.
- It's been a very difficult year.
- Çok zor bir yıl oldu.
- Tom is now in a very difficult situation.
- Tom şimdi çok zor bir durumda.
- It's very difficult not to like Tom.
- Tom'u sevmemek çok zor.
- The first step is very difficult.
- İlk adım çok zordur.
- It's very difficult to acquire.
- Bunu elde etmek çok zor.
- Alessia's homework are very difficult.
- Alessia'nın ödevi çok zordu.
- It was very difficult for her to control her emotions.
- Duygularını kontrol etmesi çok zordu.
- Some Asian films are very difficult to understand.
- Bazı Asya filmlerini anlamak çok zor.
- In my opinion, Esperanto is very difficult.
- Bence Esperanto çok zor.
- I find it very difficult to pronounce that word.
- O kelimeyi telaffuz etmeyi çok zor buluyorum.
- It was very difficult.
- Çok zordu.
- I can't really translate that, it is a very difficult text.
- Bunu gerçekten çeviremem, çok zor bir metin.
- This is very difficult for us.
- Bu bizim için çok zor.
- It wasn't really very difficult.
- Çok zor değildi.
- Grammar is very difficult.
- Dilbilgisi çok zordur.
- It's very difficult to explain.
- Açıklamak çok zor.
- The test was very difficult.
- Sınav çok zordu.
- Tom has had a very difficult year.
- Tom çok zor bir yıl geçirdi.
- It wouldn't be very difficult for us to do that.
- Bunu yapmak bizim için çok zor olmazdı.
- It is very difficult to speak a foreign language without mistakes.
- Yabancı bir dili hatasız konuşmak çok zordur.
- I like English so much, but sometimes it is very difficult for me.
- İngilizceyi çok seviyorum ama bazen benim için çok zor.
- Prevention of stillbirth is very difficult, as many causes of stillbirth remain either unknown or untreatable.
- Ölü doğumun önlenmesi çok zordur, çünkü birçok ölü doğum vakasının nedeni ya bilinmemekte ya da tedavi edilememektedir.
Show More (299)
|
