virtue - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
virtue erdem n.
  • My grandmother always says patience is a virtue.
  • Büyükannem her zaman sabrın bir erdem olduğunu söyler.
  • Only then will Europe be able to make a virtue of need.
  • Ancak o zaman Avrupa, ihtiyacı bir erdem haline getirebilecektir.
  • Mary is a woman of dubious virtue.
  • Mary erdemi şüpheli bir kadın.
Show More (45)
virtue namus n.
  • Being a woman of virtue, she could not consent to such a relationship.
  • Namuslu bir kadın olarak böyle bir ilişkiye rıza gösteremezdi.
  • Layla lost her virtue.
  • Leyla namusunu kaybetti.
  • Layla wasn't an educated woman and all she had was her virtue.
  • Layla eğitimli bir kadın değildi ve sahip olduğu tek şey namusuydu.
Show More (0)
virtue iffet n.
  • Layla lost her virtue.
  • Layla iffetini kaybetti.
  • Layla's virtue was impregnable.
  • Leyla'nın iffetine asla saldırılamazdı.
Show More (-1)
virtue fayda n.
  • Newspapers often extol the virtues of organic farming.
  • Gazeteler sık sık organik tarımın faydaların övüyor.
Show More (-2)
virtue ahlaki mükemmellik n.
  • Beauty without virtue is of no value to me.
  • Ahlaki mükemmellik olmadan güzelliğin benim için hiçbir değeri yoktur.
Show More (-2)
virtue meziyet n.
  • Patience is a virtue that I can't afford.
  • Sabır, gücümün yetmediği bir meziyettir.
Show More (-2)
virtue üstünlük n.
  • Your plan has the virtue of being practical.
  • Senin planının pratik olma üstünlüğü var.
Show More (-2)