|
- They also allow the Commission to react immediately to any weak points identified.
- Bu değişiklikler aynı zamanda Komisyon'un tespit edilen zayıf noktalara derhal tepki vermesine de imkan tanımaktadır.
- I consider this to be the most decisive factor, and I would say that this is the weakest point at the moment.
- Bunun en belirleyici faktör olduğunu düşünüyorum ve şu anda en zayıf noktanın bu olduğunu söyleyebilirim.
- Another weak point in your proposals is that you are basing your comments on Article 31.
- Önerilerinizdeki bir diğer zayıf nokta ise yorumlarınızı Madde 31'e dayandırmanızdır.
- We highlight weak points in order that they may be rectified and also avoided in the forthcoming budget.
- Önümüzdeki bütçede düzeltilmeleri ve aynı zamanda önlenmeleri için zayıf noktaların altını çiziyoruz.
- No one need explain the weak points of the Treaty of Nice to me.
- Kimsenin bana Nice Antlaşması'nın zayıf noktalarını açıklamasına gerek yok.
- There were many giveaway signs of Europe's predictable weak points.
- Avrupa'nın öngörülebilir zayıf noktalarına dair pek çok işaret vardı.
- Nevertheless, the Convention's weak points should not be overlooked, even if the worst has been avoided.
- Bununla birlikte, en kötüsünden kaçınılmış olsa bile, Konvansiyonun zayıf noktaları göz ardı edilmemelidir.
- I consider this to be the most decisive factor, and I would say that this is the weakest point at the moment.
- Bunun en belirleyici faktör olduğunu düşünüyorum ve şu anda en zayıf noktanın da bu olduğunu söyleyebilirim.
- There will always be weak points, attacks, incidents and failures that will generate damage.
- Her zaman zarar yaratacak zayıf noktalar, saldırılar, olaylar ve başarısızlıklar olacaktır.
- They also allow the Commission to react immediately to any weak points identified.
- Ayrıca Komisyon'un tespit edilen zayıf noktalara anında tepki vermesini sağlarlar.
- Nevertheless, the Convention's weak points should not be overlooked, even if the worst has been avoided.
- Bununla birlikte, en kötüsünden kaçınılmış olsa bile, Konvansiyon'un zayıf noktaları göz ardı edilmemelidir.
- There will always be weak points, attacks, incidents and failures that will generate damage.
- Her zaman zayıf noktalar, saldırılar, olaylar ve hasar yaratacak başarısızlıklar olacaktır.
- I know Tom's weak points.
- Tom'un zayıf noktalarını biliyorum.
- Mathematics is her weak point.
- Matematik onun zayıf noktası.
- She has got a lot of weak points.
- Onun bir sürü zayıf noktası var.
- Every man has his weak points.
- Her insanın kendi zayıf noktaları var.
- She has got a lot of weak points.
- Bir sürü zayıf noktası var.
- Mary has got a lot of weak points.
- Mary'nin bir sürü zayıf noktası var.
- Every man has his weak points.
- Her insanın zayıf noktaları vardır.
- This is her weak point.
- Bu onun zayıf noktası.
- Everyone has both strong and weak points.
- Herkesin hem güçlü hem de zayıf noktaları vardır.
- The lack of credibility of a married writer’s recommendation to remain unmarried is the weak point of the book.
- Evli bir yazarın bekâr kalma tavsiyesinin inandırıcılığının olmaması kitabın zayıf noktası.
- Mathematics is her weak point.
- Matematik onun zayıf noktasıdır.
- Everyone has their own strong and weak points.
- Herkesin kendi güçlü ve zayıf noktaları vardır.
Show More (21)
|
