wide - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
wide geniş adj.
  • There were two wide doors at the end of the hall.
  • Koridorun sonunda iki geniş kapı vardı.
  • The presidential inauguration ceremony received wide coverage in the press.
  • Başkanlık yemin töreni basında geniş yer buldu.
  • Discussion must range far and wide.
  • Tartışmalar çok geniş bir alana yayılmalıdır.
Show More (96)
wide açık adj.
  • Much worse is that it also leaves the field wide open for misleading the buying public.
  • Daha da kötüsü, bu teklif, satın alan halkın yanıltılmasına da açık kapı bırakıyor.
  • I totally fail to understand why the door is being deliberately thrown wide open to abuse.
  • Kapının neden kasıtlı olarak istismara açık hale getirildiğini anlamakta güçlük çekiyorum.
  • This concept is, in my view, wide open to misuse.
  • Bana göre bu kavram suiistimale çok açık.
Show More (6)
wide büyük adj.
  • The gap between the budget that has been decided and the budget implemented by the Commission is always much too wide.
  • Kararlaştırılan bütçe ile Komisyon tarafından uygulanan bütçe arasındaki fark her zaman çok büyüktür.
  • There is sufficient evidence in the communication to show that a wide difference of penalties exists.
  • Bildirimde, cezalar arasında büyük bir fark olduğunu göstermek için yeterli kanıt var.
  • We all know that there was a very wide disparity between the various Member States' approaches to accepting refugees.
  • Çeşitli Üye Devletlerin mültecileri kabul etme yaklaşımları arasında çok büyük farklılıklar olduğunu hepimiz biliyoruz.
Show More (4)
wide sonuna kadar açılmış adj.
  • We are in favour of opening the doors wide to those who want to become part of the European family.
  • Avrupa ailesinin bir parçası olmak isteyenlere kapıların sonuna kadar açılmasından yanayız.
  • The back door's wide open.
  • Arka kapı sonuna kadar açık.
  • He opened his mouth wide.
  • Ağzını sonuna kadar açtı.
Show More (4)
wide tamamen adv.
  • By 6 am, both children were wide awake.
  • Sabah 6'da iki çocuk da tamamen uyanıktı.
  • We were told that it would be restricted to just four subjects and now it is clear that the agenda is wide open.
  • Bize sadece dört konuyla sınırlı kalacağı söylenmişti ancak şimdi gündemin tamamen açık olduğu anlaşılıyor.
Show More (-1)
wide geniş çaplı adj.
  • If we want these new structures to be a success, wide publicity is going to have to be put in place.
  • Bu yeni yapıların başarılı olmasını istiyorsak geniş çaplı bir tanıtımın yapılması gerekecektir.
  • I hope that we will get wide support for this proposal.
  • Umarım bu öneriye geniş çapta destek alırız.
Show More (-1)
wide iyice adv.
  • To do this, open your mouth wide and breathe hard.
  • Bunu yapmak için ağzınızı iyice açın ve sertçe nefes alın.
  • Open your mouth wide.
  • Ağzını iyice aç.
Show More (-1)
wide uzak adj.
  • You're wide of the mark.
  • Konudan uzaksın.
  • You're wide of the mark.
  • Hedeften uzaksın.
Show More (-1)
wide dışından adj.
  • The darts fell just wide of the dartboard.
  • Oklar dart tahtasının hemen dışına düştü.
Show More (-2)
wide kocaman adv.
  • His big blue eyes opened wide with amazement.
  • Büyük mavi gözleri şaşkınlıkla kocaman açıldı.
Show More (-2)
wide çeşitli adj.
  • The store offers a wide range of camping gear.
  • Mağaza çok çeşitli kamp malzemeleri sunuyor.
Show More (-2)
wide faltaşı gibi açılmış adj.
  • He just stood there with wide eyes and his goofy smile.
  • Faltaşı gibi açılmış gözleri ve aptal gülümsemesiyle orada öylece dikiliyordu.
Show More (-2)
wide karavana adv.
  • His first shot went wide.
  • İlk atışı karavana oldu.
Show More (-2)
wide geniş alan n.
  • Given the wide area and the many variations in the different countries, it is a valiant and successful effort.
  • Geniş alan ve farklı ülkelerdeki birçok varyasyon göz önüne alındığında, bu cesur ve başarılı bir çabadır.
Show More (-2)