| 1 |
with pleasure |
zevkle |
expr. |
|
- You are most welcome on our beaches, and we will offer you our first Dutch herring with pleasure.
- Sahillerimize hoş geldiniz ve size ilk Hollanda ringa balığımızı zevkle sunacağız.
- I will perform my duties with pleasure.
- Görevlerimi zevkle yerine getireceğim.
- My cat purrs with pleasure when I pet it.
- Kedim onu sevdiğimde zevkle mırlıyor.
- Maria's eyes lightened with pleasure.
- Maria'nın gözleri zevkle parladı.
- Ask such questions that other people would answer with pleasure.
- Diğer insanların zevkle cevap vereceği sorular sorun.
- Don't mix business with pleasure.
- İşi zevkle karıştırma.
- I recall my childhood with pleasure.
- Çocukluğumu zevkle hatırlıyorum.
- I'll help you with pleasure if you want me to.
- İstersen sana zevkle yardım ederim.
- I remember my childhood with pleasure.
- Çocukluğumu zevkle hatırlıyorum.
- Ask such questions that other people would answer with pleasure.
- Diğer insanların zevkle cevaplayacağı sorular sor.
- With pleasure, my dear.
- Zevkle, canım.
- I'll help you with pleasure if you want me to.
- Eğer istiyorsan sana zevkle yardım ederim.
- I'll do it with pleasure.
- Zevkle yaparım.
- We'll do it with pleasure.
- Zevkle yapacağız.
- It is hard to combine business with pleasure.
- İşi zevkle birleştirmek zordur.
- We'll do it with pleasure.
- Bunu zevkle yapacağız.
- Frank was waiting with pleasure for the date in the evening.
- Frank akşamki randevuyu zevkle bekliyordu.
- I recall my childhood with pleasure.
- Ben çocukluğumu zevkle hatırlıyorum.
- Yes, with pleasure.
- Evet, zevkle.
Show More (18)
|
| 2 |
with pleasure |
memnuniyetle |
adv. |
|
- You are most welcome on our beaches, and we will offer you our first Dutch herring with pleasure.
- Sahillerimize hoş geldiniz ve size ilk Hollanda ringa balığımızı memnuniyetle sunacağız.
- In particular, the Commission notes with pleasure that an agreement has finally been reached.
- Özellikle Komisyon, nihayet bir anlaşmaya varılmış olmasını memnuniyetle not etmektedir.
- They assured me that I should vote for the motion, and I have therefore done so with pleasure.
- Önergeye oy vermem gerektiği konusunda beni temin ettiler ve ben de memnuniyetle oyumu kullandım.
- With pleasure, my dear.
- Memnuniyetle, canım.
- With pleasure.
- Memnuniyetle.
- I'll do it with pleasure.
- Memnuniyetle yaparım.
Show More (3)
|
| 3 |
with pleasure |
seve seve |
adv. |
|
- With pleasure.
- Seve seve.
Show More (-2)
|
| 4 |
with pleasure |
keyifle |
adv. |
|
- Frank was waiting with pleasure for the date in the evening.
- Frank keyifle akşamki randevuyu bekliyordu.
Show More (-2)
|
