all on - Turc Anglais Dictionnaire

all on

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "all on" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 1 résultat(s)

Anglais Turc
Computer
all on expr. tümü açık

Sens de "all on" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 217 résultat(s)

Anglais Turc
General
on all fours adv. dört ayak üzerinde
It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.
Bebekken dört ayak üzerinde emekler, sonra iki ayak üzerinde yürümeyi öğrenir ve nihayet yaşlılıkta bir bastona ihtiyaç duyar.

More Sentences
on all sides adv. her tarafta
Mr Désir too has mentioned this growing interest on all sides.
Bay Désir de her tarafta artan bu ilgiden bahsetti.

More Sentences
on all fours adv. dört ayak üstünde
The baby was crawling on all fours.
Bebek dört ayak üstünde emekliyordu.

More Sentences
crawl on all fours v. emeklemek
be on all fours v. domalmak
stake all one's money on one gamble v. rest çekmek
be all square on the accounts v. alıp vereceği olmamak
fall on all fours v. dört ayak üzerine düşmek
put all the cards on the table v. düşüncelerini açıkça söylemek
spend all of one’s money on drugs v. tüm parasını uyuşturucuya harcamak
be on the computer all day v. bütün gün bilgisayar/bilgisayarın başında olmak
be on the computer all day v. bütün gün bilgisayarda takılmak
be on the computer all day v. bütün gün bilgisayarda olmak
be found guilty on all charges v. tüm suçlamalardan suçlu bulunmak
on all sides adv. dört bir tarafı
on all sides of adv. dört bir tarafı
on all occasions adv. her fırsatta
on all fours adv. dörtayak
on all hands adv. her yandan
on all sides adv. dört bir yanı
on all fours adv. dört ayak üstüne
on all fours adv. tamamen örtüşerek
on all fours adv. eşit koşullarda
Phrases
mirror mirror on the wall who's the fairest of them all expr. ayna ayna söyle bana kim en güzel bu dünyada
mirror mirror on the wall who's the fairest of them all expr. ayna ayna söyle bana var mı benden daha güzeli bu dünyada
mirror mirror on the wall who's the fairest of them all expr. ayna ayna benden daha güzeli var mı dünyada
mirror mirror on the wall who's the fairest of them all expr. ayna ayna söyle bana var mı benden güzeli bu dünyada
on most, if not all, days of the week expr. haftanın her günü olmasa da çoğu günlerinde
on all charges expr. tüm suçlamalardan
from/on all sides expr. her taraftan
from/on all sides expr. her yandan
from/on all sides expr. herkesten
from/on all sides expr. her yönden
Colloquial
be all up on someone v. üzerine atlamak
get down on all fours v. ellerinin ve dizlerinin üstünde durmak
get down on all fours v. ellerinin ve dizlerinin üstünde eğilmek/yere çömelmek
get down on all fours v. dört ayak üzerinde durmak
all eyes are on me expr. bütün gözler üstümde
all eyes on me expr. bütün gözler üstümde
all hands on deck! expr. herkes iş başına!
all hands on deck! expr. herkes görev başına!
all eyes on me expr. tüm gözler bende
all eyes are on me expr. tüm gözler bende
(one) could go (on) all day (about something) expr. (biri bir şey hakkında) bütün gün konuşabilir
(one) could go (on) all day (about something) expr. (biri bir şey hakkında) uzun uzadıya konuşabilir
(one) could go (on) all day (about something) expr. (biri bir şey hakkında) durmadan konuşabilir
(one) could go (on) all day (about something) expr. (biri bir şey hakkında) sonsuza kadar konuşabilir
it'll be all right on the night expr. son kertede her şey güzel olacak
it'll be all right on the night expr. gün doğmadan neler doğar
it'll be all right on the night expr. günün sonunda her şey iyi olacak
it'll be all right on the night expr. gecenin sonu aydınlık
all eyes are on (someone or something) expr. bütün gözler (birinin/bir şeyin) üzerinde
all eyes are on (someone or something) expr. bütün gözler (birinde/bir şeyde)
all eyes are on (someone or something) expr. tüm gözler (birinin/bir şeyin) üzerinde
all eyes are on (someone or something) expr. tüm dikkatler (birinin/bir şeyin) üzerinde
all eyes are on (someone or something) expr. tüm dikkatler (birinde/bir şeyde)
all eyes are on (someone or something) expr. herkesin gözü/dikkati (birinin/bir şeyin) üzerinde
all eyes are on somebody/something expr. bütün gözler birinin/bir şeyin üzerinde
all eyes are on somebody/something expr. bütün gözler birinde/bir şeyde
all eyes are on somebody/something expr. tüm gözler birinin/bir şeyin üzerinde
all eyes are on somebody/something expr. tüm dikkatler birinin/bir şeyin üzerinde
all eyes are on somebody/something expr. tüm dikkatler birinde/bir şeyde
all eyes are on somebody/something expr. herkesin gözü/dikkati birinin/bir şeyin üzerinde
all eyes are on someone/something expr. bütün gözler birinin/bir şeyin üzerinde
all eyes are on someone/something expr. bütün gözler birinde/bir şeyde
all eyes are on someone/something expr. tüm gözler birinin/bir şeyin üzerinde
all eyes are on someone/something expr. tüm dikkatler birinin/bir şeyin üzerinde
all eyes are on someone/something expr. tüm dikkatler birinde/bir şeyde
all eyes are on someone/something expr. herkesin gözü/dikkati birinin/bir şeyin üzerinde
all eyes are on (someone or something) expr. bütün gözler (birinin/bir şeyin) üzerinde
all eyes are on (someone or something) expr. bütün gözler (birinde/bir şeyde)
all eyes are on (someone or something) expr. tüm gözler (birinin/bir şeyin) üzerinde
all eyes are on (someone or something) expr. tüm dikkatler (birinin/bir şeyin) üzerinde
all eyes are on (someone or something) expr. tüm dikkatler (birinde/bir şeyde)
all eyes are on (someone or something) expr. herkesin gözü/dikkati (birinin/bir şeyin) üzerinde
all eyes are on somebody/something expr. bütün gözler birinin/bir şeyin üzerinde
all eyes are on somebody/something expr. bütün gözler birinde/bir şeyde
all eyes are on somebody/something expr. tüm gözler birinin/bir şeyin üzerinde
all eyes are on somebody/something expr. tüm dikkatler birinin/bir şeyin üzerinde
all eyes are on somebody/something expr. tüm dikkatler birinde/bir şeyde
all eyes are on somebody/something expr. herkesin gözü/dikkati birinin/bir şeyin üzerinde
all eyes are on someone/something expr. bütün gözler birinin/bir şeyin üzerinde
all eyes are on someone/something expr. bütün gözler birinde/bir şeyde
all eyes are on someone/something expr. tüm gözler birinin/bir şeyin üzerinde
all eyes are on someone/something expr. tüm dikkatler birinin/bir şeyin üzerinde
all eyes are on someone/something expr. tüm dikkatler birinde/bir şeyde
all eyes are on someone/something expr. herkesin gözü/dikkati birinin/bir şeyin üzerinde
Idioms
plague-on-all-your-houses n. felaket
agree on all hands v. ağız birliği yapmak
be up on all the trends v. modayı sıkı sıkıya takip etmek
agree on all hands v. söz birliği yapmak
run on all cylinders v. sorunsuz çalışmak
be firing on all cylinders v. tam güçte/verimlilikte çalışmak
run on all cylinders v. tıkır tıkır işlemek
run on all cylinders v. tıkır tıkır çalışmak
keep it all on track v. yoldan sapmamak
work on all cylinders v. bir motordaki tüm silindirleri çalışır halde tutmak
work on all cylinders v. en üst verimlilik, hız ve üretkenlikle çalışmak
work on all cylinders v. tüm gücüyle çalışmak
work on all cylinders v. tam kapasite çalışmak
hit on all six v. tam kapasite çalışmak
hit on all six v. harıl harıl çalışmak
hit on all six v. olabildiğince verimli ve rahat çalışmak
be firing on all cylinders v. tam kapasite çalışmak
be firing on all cylinders v. tıkır tıkır işlemek/çalışmak
be hitting on all cylinders v. tam güçte verimlilikte çalışmak
be hitting on all cylinders v. tam kapasite çalışmak
be hitting on all cylinders v. tıkır tıkır çalışmak
fire on all cylinders v. tüm silindirler devrede/çalışır durumda olmak
fire on all cylinders v. tam güçle işlemek/çalışmak
fire on all cylinders v. tam güçte işlemek/çalışmak
fire on all cylinders v. tam kapasite işlemek/çalışmak
fire on all cylinders v. tam/son hız işlemek/çalışmak
fire on all cylinders v. tam verimlilikte işlemek/çalışmak
fire on all four cylinders v. tam güçle işlemek/çalışmak
fire on all four cylinders v. tam güçte işlemek/çalışmak
fire on all four cylinders v. tam kapasite işlemek/çalışmak
fire on all four cylinders v. tam/son hız işlemek/çalışmak
fire on all four cylinders v. tam verimlilikte işlemek/çalışmak
hit on all cylinders v. sorunsuz çalışmak
hit on all cylinders v. tıkır tıkır işlemek/çalışmak
hit on all cylinders v. son hız/tam verimlilikle çalışmak/işlemek
hit on all cylinders v. tam güç çalışmak/işlemek
hit on all cylinders v. olabildiğince verimli ve iyi çalışmak/işlemek
touch (on) all (the) bases v. bir durumu tüm ayrıntılarıyla ele almak
touch (on) all (the) bases v. bir konuyu tüm detaylarıyla masa yatırmak
touch (on) all (the) bases v. tüm detayları/ayrıntıları kapsamak
touch (on) all (the) bases v. tüm detayları dahil etmek
all right on the night adj. son anda iyiye giden
all right on the night adj. son anda düzelen
all right on the night adj. son anda güzel/iyi olan
all right on the night adj. günün sonunda iyi olan
all right on the night adj. gün doğmadan neler doğar
all right on the night adj. gecenin sonu aydınlık
all right on the night adj. su yolunu bulur
all right on the night adj. kervan yolda düzülür
all right on the night adj. son anda iyiye giden
all right on the night adj. son anda düzelen
all right on the night adj. son anda güzel/iyi olan
all right on the night adj. günün sonunda iyi olan
all right on the night adj. gün doğmadan neler doğar
all right on the night adj. gecenin sonu aydınlık
all right on the night adj. su yolunu bulur
all right on the night adj. kervan yolda düzülür
it'll be all right on the night expr. su yolunu bulur
it'll be all right on the night expr. kervan yolda düzülür
it'll be all right on the night expr. merak etme başlayınca arkası/gerisi gelir
it'll be all right on the night expr. dağ ne kadar yüce olsa yol üstünden aşar
all quiet on the potomac expr. hiç ses yok
all quiet on the potomac expr. çıt çıkmadı
all quiet on the potomac expr. hiçbir gelişme yok
on all fours expr. dört ayak
on all hands expr. her yanda
on all hands expr. her tarafta
on all hands expr. herkeste
on all fours expr. emekleyerek
all hands on deck! expr. herkes iş başına!
all hands on deck! expr. herkes görev başına!
on all hands expr. her yandan
on all hands expr. her yönden
on all fours expr. eller ve dizler üstünde
firing on all cylinders expr. tam güçle
all eyes are on someone expr. tüm gözler üzerinde
hitting on all cylinders expr. tam güçte
hitting on all cylinders expr. tam güçle
firing on all cylinders expr. tam güçte
firing/working on all cylinders expr. tam güçle
firing/working on all cylinders expr. tüm gücüyle
firing/working on all cylinders expr. tam kapasite
on all fours with (something) expr. birebir aynısı
on all fours with expr. birebir aynısı
on all fours with (something) expr. '-e denk
on all fours with expr. '-e denk
on all fours with (something) expr. '-e eşit
on all fours with expr. '-e eşit
Speaking
he is making all that noise on purpose expr. bu kadar çok sesi bilerek çıkarıyor
I am on my legs all day expr. bütün gün bana dur durak yok
I've been on my feet all day expr. bütün gün ayaktaydım
I've been on my feet all day expr. bütün gün ayakta durdum
I am on my legs all day expr. bana dur durak yok
they boozed on wine all evening expr. bütün akşam şarap içip kafayı buldular
I've been on my feet all day expr. bütün gün ayaktaydım
I am on my legs all day expr. bütün gün ayaktayım
you've been on my mind all day expr. bütün gün aklımdaydın
it all depends on how you look at it expr. nasıl baktığına bağlı
you got this way all on your own expr. sen buraya tamamen kendi çabalarınla geldin
we're on the phone all the time expr. sürekli telefonlaşıyoruz
Law
on all fours n. görülen davayla tamamen uyumlu içtihat
on all fours adv. gerçeklere ve hukuki meselelere bağlı ve oldukça benzer
acquitted on all counts expr. bütün suçlamalardan beraat etti
Politics
advisory committee on the european year of equal opportunities for all n. avrupa herkes için eşit fırsatlar yılı danışma komitesi
the un convention on the elimination of all forms of discrimination against women n. birleşmiş milletler kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması sözleşmesi
convention on the elimination of all forms of discrimination against women (cedaw) n. birleşmiş milletler kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması sözleşmesi
the un convention on the elimination of all forms of discrimination against women n. birleşmiş milletler kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi
convention on the elimination of all forms of discrimination against women (cedaw) n. birleşmiş milletler kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi
committee on the protection of the rights of all migrant workers and members of their families n. göçmen işçilerin ve aile üyelerinin haklarının korunması komitesi
Institutes
convention on the elimination of all forms of racial discrimination n. her türlü ırk ayrımcılığının tasfiyesine ilişkin uluslararası sözleşme
convention on the elimination of all forms of discrimination against women n. kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi
Computer
break on all errors expr. her hatada kes
hide all items on desktop expr. masaüstü'ndeki tüm öğeleri gizle
break on all errors expr. tüm hatalarda kes
all on one page expr. tümü tek sayfada
Cinema
all quiet on the western front n. garp cephesinde yeni bir şey yok
Modern Slang
all up on my jock adj. açıkça flört eden
all up on my jock adj. çekinmeden flört eden
all on the same bus adj. aynı durumda
all on the same bus adj. aynı şeyi düşünen hisseden
all over it like a donkey on a waffle expr. derhal ilgilenme
all over it like a donkey on a waffle expr. hemen çaresine bakma
all over it like a donkey on a waffle expr. ilk iş olarak ilgilenme
all over it like a monkey on a cupcake expr. hemen atlama
all over it like a monkey on a cupcake expr. hemen damlama
all over it like a monkey on a cupcake expr. hemen içine dalma
all over it like a monkey on a cupcake expr. anında müdahil olma
all of my cards are on the table expr. tüm kartlarım açık
all of my cards are on the table expr. her şeyim ortada
all of my cards are on the table expr. gizlim saklım yok