başına - Turc Anglais Dictionnaire

başına

Sens de "başına" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 6 résultat(s)

Turc Anglais
General
başına to prep.
It has also happened to us on other occasions during the course of the Greek Presidency.
Bu durum Yunanistan Dönem Başkanlığı sırasında başka vesilelerle de başımıza geldi.

More Sentences
başına per prep.
You can read the real numbers of ships per Member State on page 49 of the resource management regulation, Sir.
Üye Devlet başına düşen gerçek gemi sayılarını kaynak yönetimi yönetmeliğinin 49. sayfasında okuyabilirsiniz efendim.

More Sentences
başına by prep.
As an interpreter, I charge customers by the hour.
Bir tercüman olarak müşterilerimden saat başına ücret alıyorum.

More Sentences
Trade/Economic
başına per expr.
Finally, what about equal rights per world citizen?
Son olarak, dünya vatandaşı başına eşit haklar ne olacak?

More Sentences
Technical
başına per expr.
Translations into 19 Community languages, excluding Maltese, would cost around EUR 31,500 per patent.
Maltaca hariç 19 Topluluk diline yapılacak çeviriler patent başına yaklaşık 31.500 Avro'ya mal olacaktır.

More Sentences
General
başına cum prep.

Sens de "başına" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
General
başına gelmek happen to v.
We cannot, and must not, look the other way, for one day people will look the other way when it happens to us.
Görmezden gelemeyiz ve gelmemeliyiz, zira bir gün bizim de başımıza geldiğinde insanlar görmezden gelecektir.

More Sentences
başına gelmek happen v.
It is not only women to whom this happens.
Bu sadece kadınların başına gelmiyor.

More Sentences
başına bela olmak afflict v.
Acts of violence have afflicted Bangladesh ever since that country was founded.
Şiddet eylemleri Bangladeş'in kuruluşundan bu yana ülkenin başına bela olmuştur.

More Sentences
başına gelmek get v.
You deserved what you got.
Başınıza geleni hak ettiniz.

More Sentences
başına gelmek befall v.
Some say that it is the worst accident that has ever befallen the bird life of this part of Europe.
Bazıları bunun Avrupa'nın bu bölgesindeki kuş yaşamının başına gelmiş en kötü kaza olduğunu söylüyor.

More Sentences
başına geçmek (şirket vb) head v.
I was offered to head up the legal team.
Bana hukuk ekibinin başına geçmem teklif edildi.

More Sentences
başına bela gelmek get in trouble v.
I hope we don't get in trouble.
Umarım başımıza bela gelmez.

More Sentences
tek başına olmak be alone v.
What's really good for me is to be alone.
Benim için gerçekten iyi olan tek başına olmaktır.

More Sentences
işinin başına dönmek get on with v.
Would you just get on with it?
İşinin başına döner misin artık?

More Sentences
tek başına yaşamak live alone v.
It's hard to live alone abroad for so many years.
Bu kadar sene yurt dışında tek başına yaşamak zor iş.

More Sentences
tek başına kalmak be left alone v.
He was left alone in the center of the stage.
Sahnenin ortasında tek başına kaldı.

More Sentences
başına gelmek confirm v.
Seeing the bank statement confirmed her fear; she was now officially broke.
Banka hesap özeti korktuğunun başına geldiğini gösteriyordu, artık resmen beş parasızdı.

More Sentences
tek başına solitary adj.
She leads a solitary life in a remote area of Scotland.
O, İskoçya'nın uzak bir bölgesinde tek başına bir hayat sürüyor.

More Sentences
kendi başına intrinsic adj.
A cryptocurrency has no intrinsic value, yet it is a medium of exchange.
Kripto paranın kendi başına bir değeri olmasa da, bir takas aracı niteliğindedir.

More Sentences
kendi başına per se adv.
I would like to stress that this integrated coastal zone management is not a procedure for land-use planning per se.
Bu entegre kıyı bölgesi yönetiminin kendi başına bir arazi kullanım planlaması prosedürü olmadığını vurgulamak isterim.

More Sentences
başlı başına in itself adv.
The EU Scientific Committee on Food says so, and it therefore is an element of consumer protection in itself.
AB Gıda Bilimsel Komitesi bunu söylemektedir ve bu nedenle başlı başına bir tüketici koruma unsurudur.

More Sentences
yalnız başına alone adv.
I don't want to go shopping alone.
Yalnız başına alışverişe gitmek istemiyorum.

More Sentences
kendi başına (yardım görmeden) by itself adv.
I hope that the House is capable of deciding by itself that the Charter should be applied in this Parliament.
Umarım Meclis, Şart'ın bu Parlamento'da uygulanması gerektiğine kendi başına karar verebilir.

More Sentences
tek başına singly adv.
Misfortunes seldom come singly.
Talihsizlikler nadiren tek başına gelir.

More Sentences
tek başına solo adv.
Nancy set out on a solo journey.
Nancy, tek başına bir yolculuğa çıktı.

More Sentences
kişi başına per capita adv.
Ireland is somewhere in between at EUR 11 000 per capita.
İrlanda kişi başına 11.000 avro ile bu ikisinin arasında bir yerde yer almaktadır.

More Sentences
tek başına by yourself adv.
I feel bad about leaving you all by yourself at work too.
Ben de seni işyerinde tek başına bıraktığım için üzülüyorum.

More Sentences
tek başına single-handedly adv.
Single-handedly he has caused his country's political isolation.
Tek başına ülkesinin siyasi izolasyonuna neden oldu.

More Sentences
kilogram başına per kilogram adv.
The drug ice can fetch an estimated $1 million per kilogram on the streets.
Buz uyuşturucusu sokaklarda kilogram başına tahminen 1 milyon dolar getirebilir.

More Sentences
kişi başına per person adv.
One kilo per person per year is collected in the district.
İlçede kişi başına yılda bir kilo toplanmaktadır.

More Sentences
bir başına alone adv.
Layla died alone in the woods.
Layla ormanda bir başına öldü.

More Sentences
tek başına per se adv.
Secondly, the Commission proposal does not touch the ecopoint system per se.
İkinci olarak, Komisyon önerisi eko-nokta sistemine tek başına dokunmamaktadır.

More Sentences
(yabancı para birimi) başına to prep.
The exchange rate was 1,5 pounds to the dollar.
Döviz kuru dolar başına 1,5 sterlindi.

More Sentences
adam başına each pron.
On this street there is a cat for each person.
Bu sokakta adam başına bir kedi düşüyor.

More Sentences
tek başına herself pron.
It's not necessary for her to go there herself.
Oraya tek başına gitmesi gerekli değil.

More Sentences
silah başına arms! interj.
To arms!
Silah başına!

More Sentences
gruptan ayrılarak kendi başına kalmış kimse straggler n.
resim başına satır lines per frame n.
insanın başına bela olan şey pest n.
sürüden ayrılarak kendi başına kalmış kimse straggler n.
başına bela olma scourging n.
tek başına yapılan uçuş solo flight n.
kendi başına olma solitude n.
saat başına ücret hourly rate n.
parça başına çalışan işçi jobber n.
sterlin başına alınan vergi poundage n.
libre başına ücret poundage n.
litre başına miligram milligrams per liter n.
başına buyruk tip maverick n.
kişi başına düşen capitation n.
yalnız başına yaşayan kimse hermit n.
kişi başına maliyet cost per person n.
çivi başına benzeyen giysilerin üstüne süsleme amaçlı basılan kapson nailhead n.
saniye başına fotoğraf (sayısı) frame per second n.
kullanıcı başına düşen ortalama gelir average revenue per unit n.
kullanıcı başına düşen ortalama gelir average revenue per user n.
birinin kendi başına yapabileceği şey (şey) do-it-yourself n.
birinin kendi başına monte edebileceği (şey) do-it-yourself n.
kendi başına yapabilme self-help n.
saat başına ücret hourly wage n.
kral yönetimde olmaksızın tek başına egemen olan kraliçe queen regnant n.
kilometrekare başına per square kilometer n.
tek başına çalışan girişimci solopreneur n.
birim alan başına toplam hav kütlesi total pile mass per unit area n.
kelimenin hem başına hem de sonuna getirilen ek circumfix n.
doktor başına düşen hasta patient per doctor n.
ok başına benzeyen arrowhead n.
bekar ve tek başına yaşayan kız bach girl n.
bir nesneyi nitelemek için kullanılan sözcüğün bazı nedenlerden ötürü o nesnenin özelliklerini tanımlamaya yetmemesi sonucunda (çoğunlukla eski sözcüğün başına bir niteleyici ifade getirilerek) oluşturulmuş yeni kelime retronym n.
galon başına mil mpg (miles per gallon) n.
iş başına gelme accedence n.
bir ismin başına gelip anlam değişikliğine neden olan adherent n.
aklını başına toplama recollectedness n.
yamaç başına inşa edilmiş sokak terrasse n.
insanların başına gelen iyi şeyler the good n.
kasım ayından ocak ayının başına kadar geçen, birçok tatilin kutlandığı zaman aralığı the holidays [usa] n.
kasım ayından ocak ayının başına kadar geçen, birçok tatilin kutlandığı zaman aralığı the holiday season [usa] n.
insanların başına gelen nahoş şeyler the bad n.
satır başına birim fiyatla çalışan yazar liner n.
satır başına birim fiyatla çalışan yazar penny-a-liner n.
yalnız başına geçirilen vakit alone time n.
kişi başına pis su per capita sewage n.
(kutsamak için başına) yağ sürme unction n.
bir kişiyi tanımlamak için tek başına veya diğer bilgilerle birlikte kullanılabilecek isim veya numara a means of identification n.
tek başına olan şey untogether n.
adam başına vergi chiefage n.
saat başına on beş dakika kala quarter-hour n.
satır başına verilen ücret linage n.
ıssız adada tek başına bırakılan kimse maroon n.
(demiryolu vagonları için) mil başına ücret milage n.
dakika başına kelime words per minute n.
dakika başına kelime wpm (words per minute) n.
insan veya hayvan başına göre uzunluk veya yükseklik head n.
başına eksi işareti gelen değer minus n.
başına buyruk tip heteroclite n.
devrilme durumunda rakibin yaralanmasını önlemek için mızrağın başına takılan halka mourn n.
işlerini tek başına yürüten kimse lone hand n.
yatay yüzey birimi başına düşen tüm doğrudan güneş enerjisi oranı insolation n.
(eski usul içki kaplarının üzerine) kişi başına içki miktarını belirten işaretlemeler pin n.
hazine bakanının kötü durumdaki merkez bankasının başına getirdiği kimse conservator n.
eserin türünü belirtmek için eser başına eklenen alıntı inscription n.
libre başına ücret poundrate n.
temmuz başından eylül başına kadar yazın en sıcak günlerinin yaşandığı zaman aralığı dog days n.
(eskiden) ekilebilir arazi başına her yıl kiliseye ödenen para plow alms n.
bir başına olma singleness n.
başına buyrukluk freshness n.
aranan kişinin başına konan ödül price n.
bir başına olma soleship n.
yalnız başına yaşayan kimse solitarian n.
başına buyruk kimse spalpeen [ireland] n.
yağ sürmek (başına kutsamak için) anoint v.
sürüden çıkıp kendi başına gitmek (hayvan) go astray v.
başına gelmek overtake v.
başına gelmek lie ahead v.
cinleri başına toplanmak get furious v.
başına eklemek prefix v.
başına gelmek betide v.
aklını başına getirmek sober v.
başına ödül koymak put a price on somebody's head v.
başına kakmak fling something in one's teeth v.
başına varmak (bir yerin) top v.
başına bela olmak worry v.
başına iş açmak get into a scrape v.
baharı başına vurmak dress as if it is summer v.
kabak başına patlamak bear the brunt of v.
başına çorap örmek get somebody into trouble v.
başına üşüşmek besiege v.
başına gelmek undergo v.
başına buyruk olmak be one's own man v.
başına bela olmak scourge v.
başına kakmak rub it in v.
birinin başına iş açmak make things lively for someone v.
iş başına geçmek come into power v.
aklını başına toplamak get one's wits about one v.
başına vurmak get to somebody's head v.
başına kakmak reproach v.
yalnız başına kalmak be on one's own v.
afyonu başına vurmak go berserk v.
başına sarmak charge v.
aklını başına getirmek sober up v.
başına gelmek receive v.
başına yıkmak foist on v.
başkalarından ayrılarak kendi başına dolaşmak wander off v.
başına buyruk olmak be one's own master v.
aklını başına toplamak come to one's senses v.
başına bela olmak hector about v.
aklını başına devşirmek pull one's socks up v.
başına iş açmak bring trouble on v.
başına geçmek take the helm of v.
başına dert açmak borrow trouble v.
önek koymak (sözcük başına) prefix v.
başına güneş geçmek get sunstroke v.
aklını başına getirmek disenchant v.
başına gelmek meet v.
başına bela olmak cause trouble to v.
başına gelmek come over v.
başına gelmek experience v.
başına dert açmak bring trouble on v.
başına bela olmak trouble v.
bir işi birinin başına yıkmak foist v.
bir kişiyi bir yerde, özellikle de bir adada tek başına bırakmak maroon v.
başına kakmak taunt v.
başına belayı satın almak get one round one's back v.
afyonu başına vurmak fly into a rage v.
başına dikilmek stand over somebody v.
başına kakınç etmek rub somebody's nose in it v.
birinin aklını başına getirmek make someone see reason v.
başına vurmak (içki) go to one's head v.
önceden tayin etmek (yaşarken başına gelecekleri) predestine v.
başına dikilmek breathe down somebody's neck v.
dümen başına geçmek take the helm v.
başına dert etmek worry about v.
başına üşüşmek mob v.
birinin aklını başına getirmek bring someone to reason v.
aklı başına gelmek come to one's senses v.
cinleri başına toplanmak lose one's head v.
başına bela olmak hector around v.
afyonu başına vurmak go into a frenzy of rage v.
başına kötü bir şey gelmek get into hot water v.
başına kötü bir şey gelmek get in trouble v.
şirketin başına geçmek head the company v.
birisinden sonra şirketin başına geçmek head the company after someone v.
başına bela gelmek get into hot water v.
başına geçmek head v.
başına kalmak get stuck with v.
iş başına gelmek accede v.
aklını başına getirmek bring somebody to his senses v.
aklını başına almak pull oneself together v.
başına dert almak get into trouble v.
dünyayı başına yıkmak (someone's world) collapse around him/her v.
tek başına iktidar olmak come to power alone v.
tek başına iktidar olmak come to power without the support of a coalition partner v.
dünya başına yıkılmak be very miserable v.
dünyayı başına dar etmek make life unbearable for v.
tek başına olmak be on one's own v.
başına birşey gelmek happen to somebody v.
başına birşey gelmek happen to something v.
başına buyruk olmak have one's way v.
başına (bir) iş gelmek (something) unexpected and terrible happen to somebody v.
başına (bir) iş gelmek be in trouble v.
üstüne başına çeki düzen vermek make oneself presentable v.
başına ilave etmek prepend v.
başına eklemek prepend v.
başına vurmak go to one's head v.
tek başına büyütmek raise someone single-handedly v.
başına dert olmak get one's knife into v.
başına dert açmak get one's knife into v.
başına en kötüsü gelmek get the worst of v.
aklını başına getirmek chasten v.
başına çorap örmek plot against someone v.
başına buyruk gitmek be a law unto oneself v.
başına dert olmak afflict with v.
ileride başına dert açma riskini göze almak give hostages to fortune v.
aklını başına getirmek bring to one's senses v.
aklını başına getirmek bring to reason v.
korktuğu başına gelmek one's fears come true v.
direksiyon başına geçmek get behind the wheel v.
direksiyon başına geçmek take the wheel v.
direksiyonun başına geçmek take the wheel v.
direksiyonun başına geçmek get behind the wheel v.
askerin başına çuval geçirmek put a sack over soldiers' heads v.
parça başına çalışmak work by the piece v.
parça başına çalışmak work by job v.
birisini kendi başına bırakmak leave someone by oneself v.
başına güneş geçmek get a sunstroke v.
telefonun başına geçmek get on the phone v.
yeni kurulmuş bir araştırma biriminin başına getirilmek be put in charge of a newly-formed investigative unit v.
başına çuval geçirmek throw a hood over one’s head v.
başına talih kuşu konmak benefit from a windfall v.
geçmişte başına iş açmak bring a trouble in the past v.
tek başına gezmek travel alone v.
tek başına seyahat etmek travel alone v.
başına kötü bir şey gelmek something bad happen to v.
hisse başına on dolardan satış yapmak sell for ten dollars a share v.
(şirket/kulüp) başına geçmek become the head of the v.
(şirket/kulüp) başına geçmek take up the presidency of v.
birinin yanı başına oturmak sit right next to someone v.
bir kişiyi ıssız bir adada tek başına bırakmak maroon someone on an island v.
kendi başına tuvalete gidememek not be able to go to the bathroom by oneself v.
aklını başına getirmek bring one to oneself v.
sorunlarını kendi başına çözmek solve one's own problems v.
birinin yanı başına gömülmek be buried alongside someone v.
başına iş açmak/bela olmak raise the dickens (with someone or something) v.
tek başına yaşamak live by oneself v.
eve tek başına yürümek walk home alone v.
başına gelmek go through v.
başına geçirilmek head up v.
başına geçmek head up v.
silah başına çağırmak alarm v.
başına kapüşon geçirmek capoch v.
başına kapüşon geçirmek capouch v.
yeniden iş başına geçmek reaccede v.
(başarı, süreklilik vb.) tek başına sırtlanmak carry v.
başına iş açmak tangle v.
tekrar başına gelmek reexperience v.
tekrar başına gelmek re-experience v.
aklını başına toplamak remember oneself v.
başına dert açmak trachle [scottish] v.
başına dert açmak trauchle [scottish] v.
aklını başına getirmek unbefool v.
başına gelmek encounter v.
başına geçmek lead v.
başına bela olmak bedevil v.
başına gelmek behappen v.
başına gelmek worth v.
başına bela olmak hassle v.
başına geçmek helm v.
başına kötü bir şey gelmek misfall v.
başına talihsizlik gelmek misluck [scotland] v.
başına talihsizlik gelmek mistide [obsolete] v.
başına iş açmak mix v.
birbirini takip eden olayların başına veya ilk evresine dönmek rewind v.
başına şanssızlık gelmek light [dialect] [uk] v.
başına bela olmak gnaw v.
başına gelmek hit v.
aniden başına gelmek overcome [obsolete] v.
aklını başına getirmek be disenamor (by) v.
aklını başına getirmek be disenamored (with) v.
aklını başına getirmek disencharm v.
aklını başına getirmek disillusionize v.
aklını başına getirmek disillusionise v.
başına bela olmak distrouble [obsolete] v.
başına kakmak downcast [scotland] v.
başına iş açmak fankle v.
tek başına idare etmek fend v.
libre başına bedel olarak tahsil etmek poundage v.
(yiyeceğin, içeceğin) tamamını tek başına veya başkalarıyla birlikte almak partake v.
(birinin) aklını başına getirmek pluck v.
(birinin) başına vurmak skull v.
(derdi birinin) başına açmak put through v.
iş başına koymak put to work v.
aklını başına getirmek sort v.
başına kalmak stick v.
(internet forumunda) bir haber dizisini gündemin başına sabitlemek sticky v.
başına dert açmak stir v.
başına musallat etmek sic v.
başına gelmek incur v.
başına gelenler karşısında metanet gösteren stoical adj.
tek başına sequestered adj.
mızrak başına benzer spearhead shaped adj.
tek başına unattended adj.
başına gelen befalling adj.
kendi başına unaided adj.
kendi başına solitary adj.
tek başına unaccompanied adj.
başına gelenler karşısında metanet gösteren stoic adj.
seçimle iş başına gelmiş elected adj.
yalnız başına unassisted adj.
tek başına unaided adj.
başına kakılmış taunted adj.
başına buyruk independent adj.
tek başına kalmış isolated adj.
yalnız başına unaided adj.
kendi başına single-handed adj.
yalnız başına single-handed adj.
tek başına yapılan single-handed adj.
tek başına single-handed adj.
aklını başına getirici sobering adj.
aklını başına getiren sobering adj.
tek başına unescorted adj.
tek başına uygulanan self-executing adj.
tek başına en the single most adj.
başına buyruk self-ordained adj.
tek başına olmayan adjective adj.
sonradan aklı başına gelen afterwise adj.
sonradan aklı başına gelen after-witted adj.
kişi başına ödeme gerektiren capitated adj.
kişi başına vergi olarak tanımlanan capitated adj.
başına buyruk maverick adj.
şekli çivi başına benzeyen nail-headed adj.
başlı başına anlam taşıyan notional adj.
tek başına umbratile adj.
kendi başına umbratile adj.
tek başına yaşayan elusive adj.
tek başına unconvoyed adj.
tek başına untogether adj.
yirmili yaşların başından otuzlu yaşların başına kadarki dönemi ifade eden quarterlife adj.
tek başına lonely adj.
tek başına heremitical adj.
saat başına ücret alan horal adj.
bir başına lonely adj.
tek başına insociate [obsolete] adj.
başına kakan convicious adj.
başlı başına bütün bir anlam taşıyan presentational adj.
tek başına öğrenen self-knowing adj.
(nesne veya yapı) tek başına sabit duran self-standing adj.
bir başına olan self-uned adj.
kendi başına olan self-uned adj.
kendi başına ayakta duran free-standing adj.
başına buyruk yaşayan fresh adj.
bir başına sola adj.
tek başına solitaire adj.
bir başına solitaire adj.
tek başına gezen solivagant adj.
tek başına gezen solivagous adj.
tek başına solitaire adj.
tek başına gezen solivagant adj.
tek başına gezen solivagous adj.
tek başına stag adj.
başlı başına on its own adv.
bir başına all alone adv.
aklını başına getirerek disenchantingly adv.
parça başına by the piece adv.
adam başına per head adv.
tek başına on one's own adv.
başına gelebileceklerden kendisi sorumlu olarak at one's peril adv.
parça başına per piece adv.
adam başına apiece adv.
tek başına separately adv.
kendi başına by oneself adv.
kendi başına by himself adv.
başlı başına independently adv.
tek başına on one's tod adv.
ateşi başına vurmuş biçimde frenziedly adv.
kendi başına by herself adv.
tek başına by oneself adv.
kendi başına on one's own adv.
yalnız başına singly adv.
tane ile parça başına yapılan iş miktarına göre by the piece adv.
kendi başına singly adv.
başına buyruk bir şekilde waywardly adv.
adam başına per person adv.
kişi başına per head adv.
parça başına apiece adv.
kişi başına a head adv.
tek başına olarak singlehandedly adv.
tek başına alone adv.
gün başına per day adv.
adam başına for each person adv.
kendi başına on his own adv.
yalnız başına by oneself adv.
başlı başına in his/her own right adv.
başlı başına all by itself adv.
başlı başına of itself adv.
yalnız başına single-handedly adv.
kendi başına single-handedly adv.
birim başına per unit adv.
insan başına per head adv.
bir başına in isolation adv.
kendi başına (yapmak) on one's own hook adv.
kendi başına as such adv.
eylül'ün başına kadar until the beginning of september adv.
metrekare başına per square meter adv.
kişi başına pp (per person) adv.
kendi başına on her own adv.
uçuş başına per flight adv.
yalnız başına solus adv.
bir başına on one's own adv.
kendi başına on one's own adv.
yalnız başına on one's own adv.
yalnız başına nakedly adv.
aklı başına to adv.
kişi başına to each one adv.
tek başına unaidedly adv.
tek başına unassistedly adv.
başına buyruk arbitrarily adv.
tek başına untogether adv.
saat başına horaly adv.
yalnız başına by one's self adv.
tek başına by one's self adv.
bir başına by one's self adv.
kişi başına of each person adv.
kendi başına on one's own account adv.
kendi başına simpliciter adv.
tek başına single adv.
kendi başına single adv.
bir başına single-handed adv.
yalnız başına stag adv.
başına gelen incident to prep.
tek başına unto prep.
aklı başına (gelmek) themselves pron.
kimlerin başına gelen whose pron.
tek başına hisself [dialect] [us] pron.
yalnız başına itself pron.
başına dikkat et heads-up interj.
al da başına çal! dich [obsolete] interj.
tek başına his lane expr.
dakika başına kelime wpm abrev.
gün başına varil bpd (barrels per day) abrev.
yıl başına p.a. (per annum) abrev.
Phrasals
başına kakmak cast up v.
(sözcüğü) satır sonundan sonraki satırın başına almak turn over v.
başına gelmek run into v.
başına üşüşmek collect around (someone or something) v.
başına üşüşmek collect around someone or something v.
başına gelmek become of (someone) v.
başına musallat olmak beset with (something) v.
başına üşüşmek beset with (something) v.
aklını başına getirmek bring around v.
aklını başına getirmek bring someone around v.
aklını başına getirmek bring round v.
aklını başına getirmek bring around v.
aklını başına getirmek bring round v.
rahatsız etmek/başına bela olmak pester (one) about (someone or something) v.
başına gelmek come under v.
başına getirmek bring about v.
başına dert açmak land someone with something v.
başına gelmek come by v.
(bir kimseyi diğerinin) başına sarmak/ musallat etmek inflict someone upon someone v.
(bir kelimenin) başına eklemek prefix to v.
(birinin ya da bir şeyin) başına (kötü bir şey) getirmek wreak (something) on (someone or something) v.
başına (bir şey) gelmek fall on (someone or something) v.
(kötü bir durum) başına gelmek fall on v.
(kötü bir durum) başına gelmek fall upon v.
başına (bir şey) gelmek fall upon (something) v.
(birinin bir şeyin) başına geçmesine izin vermek let (one) at (someone or something) v.
bir şeyi devralıp onu tek başına sürdürmek run with something v.
kendi başına iş açmak bring on v.
kendi başına felaket getirmek bring on v.
kendi başına çorap örmek bring on v.
birinin/bir şeyin başına adam dikmek stake someone or something out v.
bir yere/birinin başına adam dikmek stake out v.
birini/bir şeyi birinin başına sarmak stick (one) with (someone or something) v.
birini/bir şeyi birinin başına sarmak stick someone with someone or something v.
başına sarmak stick with v.
bir şeyi birinin başına sarmak stick someone with something v.
birinin başına kutsal yağ sürmek anoint someone with something v.
birini/bir şeyi birinin başına atmak unload someone or something on (to) someone v.
aklını başına getirmek bring someone to v.
birini yalnız/bir başına bırakmak lay off someone v.
başına yıkmak wish on v.
iş başına gelmek accede to v.
iş başına gelmek accede to something v.
birini birinin başına sarmak afflict someone with someone v.
(birini birinin) başına sarmak afflict (one) with (someone) v.
(birini birinin) başına dert/bela etmek afflict (one) with (someone) v.
birini birinin başına sarmak afflict someone with someone v.
(birini birinin) başına sarmak afflict (one) with (someone) v.
(birini birinin) başına dert/bela etmek afflict (one) with (someone) v.
başına (ne) gelmek become of v.
birinin/bir şeyin başına (ne) gelmek become of someone or something v.
(birinin) başına (ne) gelmek become of (one) v.
(birinin/bir şeyin) başına bir şey getirmek bring (something) upon (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) başına dert açmak bring (something) upon (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) başına bir şey getirmek bring (something) on (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) başına dert açmak bring (something) on (someone or something) v.
birinin başına bir şey getirmek bring something on someone v.
birinin başına dert açmak bring something on someone v.
üstüne/başına düşürmek bring down on v.
başına dert açmak/almak bring down on v.
(birinin) sonradan başına bela olmak catch up with (someone) v.
başına üşüşmek collect around v.
başına yıkılmak crash down v.
(birinin/bir şeyin) başına üşüşmek crowd in (on someone or something) v.
birinin/bir şeyin başına (bir bela) sarmak enmesh someone or something in something v.