| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | disquieting n. | rahatsız etme | ||
|
There is a very disquieting level of public support indicated by opinion polls. Kamuoyu yoklamalarının gösterdiği kamuoyu desteği çok rahatsız edici düzeydedir. More Sentences |
||||
| General | disquieting adj. | endişe verici | ||
|
The disquieting news of the impending storm made everyone anxious. Yaklaşan fırtınayla ilgili endişe verici haberler herkesi tedirgin ediyordu. More Sentences |
||||
| General | disquieting adj. | rahatsız eden | ||
| General | disquieting adj. | huzur kaçırıcı | ||
