imminent - Turc Anglais Dictionnaire

imminent

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "imminent" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 13 résultat(s)

Anglais Turc
General
imminent adj. eli kulağında
War seems imminent.
Savaş eli kulağında görünüyor.

More Sentences
imminent adj. yakın
I hope that the Commission will be able to reassure the Committee on Fisheries that its appearance is imminent.
Komisyon'un Balıkçılık Komitesi'ne bu konunun yakın zamanda ortaya çıkacağına dair güvence verebileceğini umuyorum.

More Sentences
imminent adj. yakında olacak
The other structural need derives from the very fact that enlargement is imminent.
Diğer yapısal ihtiyaç ise genişlemenin yakın olduğu gerçeğinden kaynaklanmaktadır.

More Sentences
Law
imminent adj. eli kulağında
According to the radio, a storm is imminent in the North.
Radyoya göre, Kuzey'de bir fırtının eli kulağında.

More Sentences
imminent adj. yakın
Let us assure the acceding countries that we continue to look forward eagerly to their imminent membership.
Katılımcı ülkeleri, yakında gerçekleşecek üyeliklerini heyecanla beklemeye devam ettiğimiz konusunda temin edelim.

More Sentences
General
imminent adj. yakında olmasından korkulan
imminent adj. olması yakın ve muhakkak
imminent adj. olması yakın
imminent adj. pek yakın
imminent adj. olması muhtemel
imminent adj. an meselesi
Law
imminent n. olması yakın ve muhakkak
Technical
imminent adj. olması yakın

Sens de "imminent" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 13 résultat(s)

Anglais Turc
Law
imminent danger n. yakın tehlike
We think Tom might be in imminent danger.
Tom'un yakın tehlikede olabileceğini düşünüyoruz.

More Sentences
General
imminent danger n. mutlak tehlike
imminent [obsolete] adj. çıkıntı yapan
imminent [obsolete] adj. sarkık
Speaking
it appears to be imminent expr. yakın bir zamanda olacak gibi
Trade/Economic
imminent peril n. yakın tehlike
Law
clear and imminent danger n. açık ve yakın tehlike
imminent danger n. muhtemel olan tehlike
imminent danger n. muhakkak tehlike
Pathology
imminent abortion n. düşük tehdidi
Environment
imminent prediction n. erken tahmin
Military
imminent enemy approach n. muhtemel düşman yaklaşma istikameti
contact imminent n. temas kaçınılmaz