Turc | Anglais | |
---|---|---|
General | ||
General | kısıtlı olarak | strictly adv. |
Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | (teslim süresi olarak) kısıtlı süre | tight deadline n. | ||
We are doing that to tight deadlines. Bunu da kısıtlı süreler içerisinde yapıyoruz. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | yasal olarak kısıtlı | incapable adj. | ||
Politics | ||||
Politics | kısıtlı zaman sebebiyle potansiyel olarak faydalı tedbirlerin avam kamarasının son oturumunda terkedilmesi | massacre of the innocents n. |