Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | trafik sıkışıklığı | traffic jam n. | ||
This would increase traffic jams, weaken road safety and increase costs. Bu durum trafik sıkışıklığını arttıracak, yol güvenliğini zayıflatacak ve maliyetleri arttıracaktır. More Sentences |
||||
General | trafik sıkışıklığı | jam n. | ||
Tom was in a jam. Tom bir trafik sıkışıklığındaydı. More Sentences |
||||
General | trafik sıkışıklığı | traffic congestion n. | ||
We know how to get around traffic congestion. Trafik sıkışıklığını nasıl aşacağımızı biliyoruz. More Sentences |
||||
Automotive | ||||
Automotive | trafik sıkışıklığı | traffic congestion n. | ||
We were delayed by traffic congestion, so we had to hurry. Biz trafik sıkışıklığı nedeniyle geciktik, bu yüzden acele etmek zorunda kaldık. More Sentences |
||||
Traffic | ||||
Traffic | trafik sıkışıklığı | traffic congestion n. | ||
Our delay was due to traffic congestion. Gecikmemizin nedeni trafik sıkışıklığıydı. More Sentences |
||||
Traffic | trafik sıkışıklığı | traffic jam n. | ||
People living along the main roads in border areas have to cope with traffic jams, noise and gas emissions. Sınır bölgelerindeki ana yollarda yaşayan insanlar trafik sıkışıklığı, gürültü ve gaz salınımıyla baş etmek zorundadır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | trafik sıkışıklığı | snarl-up n. | ||
Traffic | ||||
Traffic | trafik sıkışıklığı | traffic block [brit] n. |
Turc | Anglais | |
---|---|---|
Tourism | ||
Tourism | yol kenarında ayı izleyen turistlerin yarattığı trafik sıkışıklığı | bear jam n. |
Automotive | ||
Automotive | trafik sıkışıklığı desteği | traffic jam assist n. |
Traffic | ||
Traffic | muhtemel trafik sıkışıklığı | queues likely n. |
Traffic | trafik sıkışıklığı ücreti | congestion charge n. |
Traffic | trafik sıkışıklığı yoğunluğu | jam density n. |