wealth - Turc Anglais Dictionnaire

wealth

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "wealth" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 23 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
wealth n. zenginlik
Without health you cannot create wealth and without wealth you cannot prevent and cure disease.
Sağlık olmadan zenginlik yaratamazsınız ve zenginlik olmadan da hastalıkları önleyemez ve tedavi edemezsiniz.

More Sentences
wealth n. servet
The concentration of wealth and power is part and parcel of capitalist logic.
Servet ve gücün yoğunlaşması kapitalist mantığın ayrılmaz bir parçasıdır.

More Sentences
General
wealth n. para
Health before wealth.
Önce sağlık, sonra para.

More Sentences
wealth n. servet
That would be a powerful incentive on the road to the fair distribution of wealth.
Bu, servetin adil dağılımına giden yolda güçlü bir teşvik olacaktır.

More Sentences
wealth n. mal varlığı
He is none the happier for his wealth.
O, mal varlığından memnun değil.

More Sentences
wealth n. zenginlik
They create employment, wealth and security for the local community.
Bu hizmetler yerel toplum için istihdam, zenginlik ve güvenlik yaratır.

More Sentences
Trade/Economic
wealth n. servet
They are fighting a corrupt regime which owns 95% of the country's wealth.
Ülke servetinin %95'ine sahip olan yozlaşmış bir rejimle mücadele ediyorlar.

More Sentences
wealth n. zenginlik
Our wealth means that we ought to be part of the solution.
Zenginliğimiz, çözümün bir parçası olmamız gerektiği anlamına gelmektedir.

More Sentences
Common Usage
wealth n. varlık
wealth n. bolluk
General
wealth n. variyet
wealth n. dünyalık
wealth n. kudret
wealth n. sermaye
wealth n. varsıllık
wealth n. genlik
wealth n. mal
wealth n. dünya malı
wealth n. dünya nimeti
wealth n. bolluk
Trade/Economic
wealth n. bolluk
wealth n. çokluk
Law
wealth n. malvarlığı

Sens de "wealth" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 139 résultat(s)

Anglais Turc
General
acquire wealth v. servet kazanmak
I am not interested in acquiring wealth.
Servet kazanmakla ilgilenmiyorum.

More Sentences
acquire wealth v. servet edinmek
I am not interested in acquiring wealth.
Servet edinmekle ilgilenmiyorum.

More Sentences
Trade/Economic
wealth management n. varlık yönetimi
UBS is the largest bank in private wealth management in Europe.
UBS, Avrupa'da özel varlık yönetiminde en büyük banka.

More Sentences
wealth management n. varlık yönetimi
UBS is the largest bank in private wealth management in Europe.
UBS, Avrupa'daki en büyük özel varlık yönetimi bankasıdır.

More Sentences
Politics
natural wealth n. doğal zenginlik
A war that turns mainly on the considerable natural wealth of the country.
Büyük ölçüde ülkenin önemli doğal zenginliklerine dayanan bir savaş.

More Sentences
General
hoarded wealth n. birikmiş servet
conscription of wealth n. varlık vergisi
wealth token n. servet göstergesi
bride wealth n. başlık parası
social wealth n. toplumsal refah
token wealth n. itibari servet
the wealth n. zengin insanlar
wealth effect n. zenginlik etkisi
distribution of wealth n. servet dağılımı
increase of wealth n. servet artışı
exhibiting of wealth-property n. servet teşhiri
non-wealth n. servet olmayan
redistribution of income-wealth n. yeniden gelir dağılımı
redistribution of income-wealth n. ikincil gelir dağılımı
redistribution of income-wealth n. gelirin yeniden dağılımı
cultural wealth n. kültürel zenginlik
bride wealth n. damadın gelinin ailesine verdiği para veya mal
bride wealth n. mehir
wealth on a large scale n. büyük çapta zenginlik
oil wealth n. petrol zenginliği
a wealth of data n. bol miktarda veri
wealth hunter n. servet avcısı
wealth manager n. varlık yöneticisi
wealth creator n. (çalışarak) servet elde eden kimse
underground wealth n. yer altı zenginlikleri
wealth fund n. varlık fonu
wealth management n. servet yönetimi
bride wealth n. başlık parası
wealth [obsolete] n. mutluluk
inherited wealth n. miras kalan varlık
inherited wealth n. miras kalan servet
wallow in wealth v. servet içinde yüzmek
rise to wealth v. zengin olmak
lose one's wealth v. servet kaybetmek
lose one's wealth v. servetini kaybetmek
redistribute wealth v. serveti yeniden dağıtmak
redistribute wealth v. serveti yeniden bölüştürmek
gain wealth v. servete kavuşmak
get wealth v. zenginleşmek
get wealth v. servet sahibi olmak
a wealth of adj. bol miktarda
Phrases
a wealth of information n. bol miktarda bilgi
Proverb
health is better than wealth olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
the rich man's wealth tires the poor man's jaw zenginin malı züğürdün çenesini yorar
Idioms
wealth beyond the dream of avarice n. karun kadar zenginlik
wealth beyond the dream of avarice n. hayal edilemeyecek kadar zenginlik
wealth beyond the dream of avarice n. harca harca bitmeyecek kadar zenginlik
wealth beyond the dream of avarice n. aşırı zenginlik
wealth beyond any dream of avarice n. karun kadar zenginlik
wealth beyond any dream of avarice n. hayal edilemeyecek kadar zenginlik
wealth beyond any dream of avarice n. harca harca bitmeyecek kadar zenginlik
wealth beyond any dream of avarice n. aşırı zenginlik
wealth of something n. bir sürü/çok
wealth beyond the dream of avarice n. karun kadar zenginlik
wealth beyond the dream of avarice n. hayal edilemeyecek kadar zenginlik
wealth beyond the dream of avarice n. harca harca bitmeyecek kadar zenginlik
wealth beyond the dream of avarice n. aşırı zenginlik
wealth beyond any dream of avarice n. karun kadar zenginlik
wealth beyond any dream of avarice n. hayal edilemeyecek kadar zenginlik
wealth beyond any dream of avarice n. harca harca bitmeyecek kadar zenginlik
wealth beyond any dream of avarice n. aşırı zenginlik
roll in wealth v. çok zengin olmak
roll in wealth v. zenginlik/para içinde yüzmek
roll in wealth v. varlık içinde olmak
roll in wealth v. varlıklı olmak
be rolling in wealth v. para içinde yüzmek
be rolling in wealth v. bolluk içinde yüzmek
be rolling in wealth v. çok zengin olmak
be rolling in wealth v. varlık içinde yüzmek
be rolling in wealth v. lüks içinde yüzmek
health is better than wealth expr. olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.
the rich man's wealth tires the poor man's jaw expr. zenginin kesesi fakirin çenesini yorar
a wealth of (something) expr. bir sürü (bir şey)
a wealth of (something) expr. bol miktarda (bir şey)
a wealth of (something) expr. çok miktarda (bir şey)
a wealth of (something) expr. (bir şey) zenginliği
a wealth of (something) expr. (bir şey) bolluğu
a wealth of (something) expr. dünya kadar (bir şey)
Speaking
there is no greater wealth than health expr. sağlıktan büyük zenginlik yoktur
Trade/Economic
active wealth n. aktif
active wealth n. para
active wealth n. paraya çevrilebilen mülk
sovereign wealth fund n. devlet fonu
sovereign wealth funds n. devlet fonları
sovereign wealth funds n. hükümet fonları
sovereign wealth fund n. hükümet fonu
nonhuman wealth n. insan dışındaki servet
domestic wealth n. iç servet
personal wealth tax n. kişisel servet vergisi
disposable wealth n. kullanıma hazır varlık
material wealth n. maddi servet
sovereign wealth fund n. memleket fonu
national wealth n. milli servet
sovereign wealth funds n. memleket fonları
general net wealth tax n. net varlık vergisi
monetary wealth n. parasal servet
real wealth effect n. reel servet etkisi
wealth effect n. refah etkisi
wealth inequality n. servet eşitsizliği
wealth effect n. servet etkisi
wealth value n. servet değeri
wealth taxes n. server vergisi
declaration of wealth n. servet beyanı
wealth taxes n. servet vergileri
source of wealth n. servet kaynağı
wealth declaration n. servet beyannamesi
wealth budget constraint n. servet bütçe kısıtı
redistribution of wealth n. servetin yeniden dağılımı
wealth transfer tax n. servet transfer vergisi
wealth taxes n. servet üzerinden alınan vergiler
wealth effect n. servet etkisi
wealth holders n. servet sahipleri
wealth tax n. servet vergisi
wealth tax n. servet vergisi
wealth maximization n. servet maksimizasyonu
social wealth n. sosyal servet
aggregate wealth identity n. toplam servet özdeşliği
aggregate private wealth n. toplam özel servet
wealth tax n. varlık vergisi
national wealth n. ulusal servet
sovereign wealth funds n. ulusal varlık fonları
national wealth n. ulusal refah
storehold of wealth n. servet saklama ve koruma aracı
Law
declaration of wealth n. mal bildirimi
wealth tax n. servet vergisi
tax on wealth n. servet vergisi
Politics
natural resource wealth n. doğal kaynaklar zenginliği
national wealth n. milli servet
turkish sovereign wealth fund n. türkiye varlık fonu
sovereign wealth funds (swf) n. ulusal varlık fonları
Institutes
turkey wealth fund n. türkiye varlık fonu
Social Sciences
wealth level n. refah düzeyi
wealth level n. zenginlik seviyesi
History
wealth of sciences n. servet-i fünun