Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | yakınlaştırmak | zoom in v. | ||
The camera zoomed in on the relevant parts of the women's bodies. Kamera, kadınların vücutlarının ilgili kısımlarına yakınlaştırılmıştır. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | yakınlaştırmak | zoom v. | ||
She used a zoom lens. Yakınlaştırma lensi kullandı. More Sentences |
||||
General | ||||
General | yakınlaştırmak | make familiar v. | ||
General | yakınlaştırmak | closen v. | ||
General | yakınlaştırmak | sib v. |
Turc | Anglais | |
---|---|---|
General | ||
General | birbirine yakınlaştırmak | converge v. |
Phrasals | ||
Phrasals | (birini/bir şeyi) zoom objektifle yakınlaştırmak | pan in (on someone or something) v. |
Phrasals | zoom objektifle yakınlaştırmak | pan in v. |
Phrasals | yere yakınlaştırmak | pull down v. |
Marine | ||
Marine | (prasyayı) geminin omurgasına yakınlaştırmak | brace up v. |