1 |
lift |
kaldırmak |
v. |
|
- Only a crane was able to lift the huge machine.
- Devasa makineyi ancak vinçle kaldırabildiler.
- We must lift the consensus rule, including in a future convention.
- Gelecekte yapılacak bir kongre de dahil olmak üzere konsensüs kuralını kaldırmalıyız.
- I repeat my call on them to lift unnecessary and unjustified restrictions.
- Gereksiz ve haksız kısıtlamaları kaldırmaları yönündeki çağrımı yineliyorum.
- Secondly, it has been proposed to lift these safeguard measures only in the event of unanimity in the Council.
- İkinci olarak bu koruma tedbirlerinin sadece Konsey'de oybirliği sağlanması halinde kaldırılması önerilmiştir.
- Nations are forced to lift national border controls.
- Uluslar ulusal sınır kontrollerini kaldırmaya zorlanıyor.
- The first step must be to lift the death sentence.
- İlk adım idam cezasının kaldırılması olmalıdır.
- We both have to lift it at the same time, come down I'm telling you!
- İkimizin de aynı anda kaldırması lazım, aşağı gel diyorum!
- Tom wasn't strong enough to lift the box by himself.
- Tom kutuyu tek başına kaldıracak kadar güçlü değildi.
- A rising tide lifts all boats.
- Yükselen bir gelgit tüm tekneleri kaldırır.
- Tom won't be able to lift that box by himself.
- Tom o kutuyu tek başına kaldıramaz.
- The girl lifted the heavy box with one hand.
- Kız, ağır kutuyu tek elle kaldırdı.
- They lifted the rock by means of a lever.
- Kayayı bir kaldıraç yardımıyla kaldırdılar.
- This stone was too heavy for me to lift.
- Bu taş kaldıramayacağım kadar ağırdı.
- Help me lift this box.
- Bu kutuyu kaldırmama yardım et.
- I can't lift my right arm.
- Ben sağ kolumu kaldıramıyorum.
- Lift your legs.
- Bacaklarınızı kaldırın.
- I cannot lift this box.
- Bu kutuyu kaldıramam.
- I need someone to help me lift this box.
- Bu kutuyu kaldırmama yardım edecek birine ihtiyacım var.
- Can someone help me lift this box?
- Biri bu kutuyu kaldırmama yardım edebilir mi?
- This desk was too heavy for Patty to lift.
- Bu masa, Patty'nin kaldırması için çok ağırdı.
- Grandmother lifted her spectacles.
- Büyükanne gözlüklerini kaldırdı.
- The box was so heavy that I couldn't lift it.
- Kutu o kadar ağırdı ki kaldıramadım.
- I can't lift boxes over thirty kilograms.
- Otuz kilonun üzerindeki kutuları kaldıramıyorum.
- He lifted her in the air.
- Onu havaya kaldırdı.
- I lifted one up.
- Birini kaldırdım.
- Can you manage to lift this box?
- Bu kutuyu kaldırmayı başarabilir misin?
- I can't lift my right arm.
- Sağ kolumu kaldıramıyorum.
- I lifted the lid.
- Ben kapağı kaldırdım.
- Tom can't lift that crate by himself.
- Tom o sandığı tek başına kaldıramaz.
- Sami can't lift this box.
- Sami bu kutuyu kaldıramaz.
- Tom lifted his hat politely.
- Tom şapkasını kibarca kaldırdı.
- He found it impossible to lift the lid.
- Kapağı kaldırmayı imkansız buldu.
- I can't lift this box by myself.
- Bu kutuyu tek başıma kaldıramam.
- They lifted him carefully into the ambulance.
- Onu itinayla ambulansa kaldırdılar.
- Lift your right arm.
- Sağ kolunuzu kaldırın.
- Lift your arm.
- Kolunuzu kaldırın.
- You cannot lift the piano alone.
- Piyanoyu tek başına kaldıramazsın.
- We hired a crane to lift the new air conditioner and place it on the roof.
- Yeni klimayı kaldırıp çatıya yerleştirmek için bir vinç kiraladık.
- Tom tried to lift the box.
- Tom kutuyu kaldırmaya çalıştı.
- I cannot lift such a heavy car.
- Bu kadar ağır bir arabayı kaldıramam.
- Can't you lift me?
- Beni kaldıramaz mısın?
- I can't lift the sack either.
- Ben de çuvalı kaldıramıyorum.
- Yoshio helped me lift the box up.
- Yoshio kutuyu kaldırmama yardım etti.
- Can someone help me lift this box?
- Biri bu kutuyu kaldırmamda bana yardımcı olabilir mi?
- Help me lift this.
- Bunu kaldırmama yardım et.
- Tom wasn't strong enough to lift the box by himself.
- Tom kutuyu kendi başına kaldıracak kadar güçlü değildi.
- If I lift that piano, I'll get hernia.
- O piyanoyu kaldırırsam fıtık olurum.
- Dan carefully lifted the badly decayed body of the cat.
- Dan kedinin kötü biçimde çürümüş cesedini dikkatle kaldırdı.
- This desk was too heavy to lift.
- Bu masa, kaldırılamayacak kadar ağır.
- Tom tried to lift the box by himself, but he wasn't strong enough.
- Tom kutuyu tek başına kaldırmaya çalıştı ama yeterince güçlü değildi.
- He lifted the weight without effort.
- O, çaba harcamadan ağırlığı kaldırdı.
- They lifted the rock by means of a lever.
- Taşı bir manivela vasıtasıyla kaldırdılar.
- Sami couldn't lift that box.
- Sami o kutuyu kaldıramadı.
- He lifted her hand and kissed it.
- Elini kaldırdı ve öptü.
- They gave me a hand to lift the fridge.
- Onlar buzdolabını kaldırmak için bana yardım ettiler.
- I cannot lift such a heavy car.
- Böyle ağır bir arabayı kaldıramam.
- I cannot lift this box.
- Bu kutuyu kaldıramıyorum.
- I lifted the lid.
- Kapağı kaldırdım.
- Lift your left leg.
- Sol bacağınızı kaldırın.
- Can you manage to lift this box?
- Bu kutuyu kaldırmayı becerebilir misiniz?
- He lifted the car with his phenomenal strength.
- O, olağanüstü gücüyle arabayı kaldırdı.
- Tom lifted Mary onto his shoulders.
- Tom Mary'yi omuzlarına kaldırdı.
- Tom tried to lift the box by himself, but he wasn't strong enough.
- Tom kutuyu tek başına kaldırmaya çalıştı, ancak yeterince güçlü değildi.
- She lifted her arms.
- Kollarını kaldırdı.
- Can someone help me lift this box?
- Biri bu kutuyu kaldırmama yardımcı olabilir mi?
- Help me lift this.
- Şunu kaldırmama yardım et.
- Mary lifted her head.
- Mary başını kaldırdı.
- He gently lifted her hand and kissed it.
- Yavaşça elini kaldırdı ve öptü.
- She tried to lift the box, but found it impossible to do.
- Kutuyu kaldırmaya çalıştı ama bunu yapmanın imkansız olduğunu gördü.
- She lifted the box up.
- Kutuyu yukarıya kaldırdı.
- He lifted earth and sky!
- Yeri ve göğü kaldırdı!
- Are you strong enough to lift that by yourself?
- Onu tek başına kaldıracak kadar güçlü müsün?
- Tom lifted the lid and looked into the pot.
- Tom kapağı kaldırdı ve tencerenin içine baktı.
- He lifted earth and sky!
- Dünyayı ve gökyüzünü kaldırdı!
Show More (71)
|
2 |
lift |
asansör |
n. |
|
- Lift platforms are slow enough, let us not make them any slower.
- Asansör platformları yeterince yavaş, onları daha da yavaşlatmayalım.
- Such devices also include lift platforms for the disabled or elderly.
- Bu tür cihazlar ayrıca engelli veya yaşlılar için asansör platformlarını da içerir.
- I would like to say that I was stuck in a lift for 15 minutes, so the lifts really are not working.
- Bir asansörde 15 dakika mahsur kaldığımı söylemek isterim, yani asansörler gerçekten çalışmıyor.
- The only assurance I can give you is that the President was not blocking a lift.
- Size verebileceğim tek güvence Başkan'ın bir asansörü engellemediğidir.
- Do you need a lift?
- Asansöre ihtiyacın var mı?
- Why doesn't the lift work?
- Asansör niye çalışmıyor?
- In case of fire, do not use the lift.
- Yangın durumunda, asansörü kullanmayın.
- They took the lift.
- Asansöre bindiler.
- Do you need a lift?
- Bir asansöre ihtiyacın var mı?
Show More (6)
|
3 |
lift |
yukarı kaldırmak |
v. |
|
- She lifted the box up.
- Kutuyu yukarı kaldırdı.
- I was surprised because he lifted me up with ease.
- Şaşırdım çünkü beni kolaylıkla yukarı kaldırdı.
- Lift it up.
- Yukarı kaldırın.
Show More (0)
|
4 |
lift |
kalkmak |
v. |
|
- The fog has lifted.
- Sis kalktı.
- I feel now as if a weight has lifted from me.
- Şimdi sanki üzerimden bir ağırlık kalktı gibi hissediyorum.
Show More (-1)
|
5 |
lift |
(fikir) devşirmek |
v. |
|
- His ideas were obviously lifted from other economists.
- Fikirleri belli ki başka ekonomistlerden devşirilmişti.
Show More (-2)
|
6 |
lift |
(toprak altı bitki) sökerek toplamak |
v. |
|
- Mom is in the garden lifting carrots.
- Annem bahçede havuçları topluyor.
Show More (-2)
|
7 |
lift |
(yukarı) taşımak |
v. |
|
- This new technology will lift the market to unimagined heights.
- Bu yeni teknoloji, pazarı hayal bile edilemeyecek seviyelere taşıyacaktır.
Show More (-2)
|
8 |
lift |
(ses) yükseltmek |
v. |
|
- Please lift your voice so that the last row can hear.
- Lütfen en arka sıradakilerin de duyabilmesi için sesinizi yükseltin.
Show More (-2)
|
9 |
lift |
araklamak |
v. |
|
- Someone has lifted my bike!
- Biri benim bisikleti araklamış!
Show More (-2)
|
10 |
lift |
(sis, duman) dağılmak |
v. |
|
- The fog lifted towards noon.
- Öğlene doğru sis dağıldı.
Show More (-2)
|
11 |
lift |
hava yoluyla sevk etmek |
v. |
|
- One hundred and twenty rescue workers were lifted into the disaster area.
- Yüz yirmi kişilik kurtarma ekibi hava yoluyla felaket bölgesine sevk edildi.
Show More (-2)
|
12 |
lift |
(kol vb.) kaldırmak |
v. |
|
- His arms were so sore that he couldn't lift them.
- Kolları o kadar ağrıyordu ki onları kaldıramıyordu.
Show More (-2)
|
13 |
lift |
yürürlükten kaldırmak |
v. |
|
- The government lifted the embargo on certain raw materials.
- Hükümet bazı hammaddeler üzerinde uygulanan ambargoyu yürürlükten kaldırdı.
Show More (-2)
|
14 |
lift |
hafiflemek |
v. |
|
- Her sorrow lifted when she saw the puppy.
- Yavru köpeği görünce üzüntüsü hafifledi.
Show More (-2)
|
15 |
lift |
yükseltmek |
v. |
|
- An easy-to-grow plant, lemon balm helps lift the spirits.
- Yetiştirmesi kolay bir bitki olan melisa, moral yükseltmede yardımcı olur.
Show More (-2)
|
16 |
lift |
dağılmak (sis/duman) |
v. |
|
- The fog lifted quickly.
- Sis çabucak dağıldı.
Show More (-2)
|